İzmir'i bekleyen tehlike: 7 büyüklüğünde deprem

İzmir’den geçen 17 diri fay hattından birinin kırılması sonucunda 7.0 büyüklüğünde bir deprem oluşabileceğini belirten Alan, “Yaşanacak bir deprem sağlam zeminde bulunmayan İzmir’de ciddi yıkıcı etkilere sebep olacaktır” dedi

Haber Giriş Tarihi: 04.12.55713 22:43
Haber Güncellenme Tarihi: 04.12.55713 22:43
ilksesgazetesi.com

Türkiye’de 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıcı etkileri, bir kez daha önlem alınmadığı takdirde ne kadar büyük sonuçlara sebep olabileceğini gözler önüne serdi. Geçtiğimiz günlerde Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki, Manisa’da yaptığı açıklamalarda İzmirlileri oldukça tedirgin etti. İzmir ve Manisa için deprem uyarısında bulunan Moriwaki, 2020 yılında Sisam Adası açıklarında yaşanan 6.9 büyüklüğündeki depremde İzmir’in kendi fay hattının kırılmadığını, Ege Denizi’ndeki fay hattı kırıldığını, dolayısıyla İzmir’in kendi fay hattının topladığı gücü atmaya çalışacağını ifade etmişti. Moriwaki’nin bu açıklamalarını değerlendiren Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Başkanı Hüseyin Alan, İzmir ve çevresi için önemli açıklamalarda bulundu. İzmir kent merkezinde yaklaşık 17 diri fay hattının veya segmentinin olduğunu ve bunlardan birinin kırılması halinde 7.0 büyüklüğünde bir deprem oluşabileceğini belirten Alan, “Bu faylar henüz kırılmamış ve uzun yıllardır deprem üretmemiş. Bunların bazılarının kırılması durumunda İzmir’de 7.0 büyüklüğünde depremlerin olacağını biliyoruz. 7.0 büyüklüğünde yaşanacak bir depremin de sağlam zeminde bulunmayan İzmir’de ciddi yıkıcı etkilere sebep olacaktır” dedi.

DOLGU, BATAKLIK VE GEVŞEK ZEMİN

Yaşanacak olası bir depremin şiddetinin İzmir’de daha fazla hissedileceğini, bunun sebebinin de kent merkezindeki bazı bölgelerin bataklık ve dolgu üzerinde olmasına bağlayan Alan, “İzmir kent merkezinin bazı bölümleri özellikle körfez ve çevresindeki yerler doğrudan dolguların üzerinde. Bir kısmı mühendislik açısından oldukça zayıf bir zemin üzerindeyken bir kısmı ise bataklık alanda. Geriye kalan kısmı da Bakırçay dediğimiz delta üzerinde bulunan Mavişehir, Çiğli ve Menemen tarafı oldukça gevşek bir zemin üzerinde bulunuyor. Buralarda bulunan yapıların 7.0 büyüklüğünde yaşanacak bir deprem sonucunda ayakta kalma şansı yok. Bu yüzden kentsel planlama süreçlerinin mutlaka jeolojik, jeoteknik ve mikrobölgeleme kapsamında yeniden ele alınması, zayıf mühendislik özelliklerine sahip zeminlere olabildiğinde kentsel yapıların gelişmemesi konusunda önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde ağır bir şekilde hem can hem de mal kayıplarıyla karşılaşmak olasıdır” ifadelerini kullandı.

SONUÇLARI TAHMİN ETMEK ZOR DEĞİL

2020 yılında Sisam Adası açıklarında meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremin yarattığı etkileri hatırlatarak İzmir’in içinden geçen fay hattının sebep olduğu bir deprem olmamasına rağmen yıkıcı etkilere neden olduğuna dikkat çeken Alan, “Yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta Kuşadası Körfezi’nde meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki Sisam depreminin özellikle Bornova’da bataklık üzerine oturan yapılarda nasıl bir hasara neden olduğunu hep birlikte gördük. 18’e yakın bina hasar gördü veya çöktü. 117 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ağır hasarlı konut sayısı da yaklaşık 10 bin civarındaydı. Sonuç itibariye kentte 80 kilometre uzaklıktaki bir fayın ürettiği deprem bu oranda bir hasar meydana getiriyorsa, kent içerisinden geçen diri faylardan birinin kaynaklık edeceği 7.0 büyüklüğündeki bir depremde nasıl bir hasar alacağını tahmin etmek zor değil” diye belirtti.

ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR

Ege’deki graben sisteminin biraz yavaş hareket ettiğini ve topladığı enerjiyi uzun vadede ortaya çıkardığını dile getiren Alan, “Bu konuda Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün (MTA) İzmir için çok ayrıntılı çalışmaları var. 2005 ve 2007 yıllarında Sığacık Körfezi’nde depremler olmuştu. Bu depremlerin akabinde MTA denizde ve karada önemli çalışmalar gerçekleştirdi. İzmir’in içerisinden geçen fayları tek tek kayıt altına aldılar. Bu faylar üzerine de İzmir Büyükşehir Belediyesi jeolojik, jeoteknik ve mikrobölgelendirme çalışması başlattı. Bu kapsamda fayların hangilerinin aktif olduğu, nerelerden geçtiğini araştırmak için faylar üzerinde kazılar yapmak suretiyle determinasyonu yapılarak çalışmalar yürütülüyor. Umut ediyorum İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2020 yılından sonra başlattığı çalışma kısa sürede tamamlanır. Tamamlanınca bizde İzmir’in olası bir depremde nasıl etkileneceğini görmüş olacağız” dedi.

EGE’DE DE YAŞAMAMAK İÇİN…

İzmir’le birlikte diri fay zonu üzerine oturan 24 kentin olduğunu ve bu kentlerde mutlaka depreme karşı önemlerin bir an önce alınması gerektiğini söyleyen Alan, şu ifadeleri kullandı: “Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla ve Eskişehir gibi şehirlerimizde aktif fay zonları üzerine oturan şehirlerin başında geliyor. Bizim bütün bu kentlerde mutlaka jeolojik, jeoteknik ve mikrobölgelendirme çalışmaları yapmamız lazım. Fay zonları üzerinde yer alan binalardan başlamak üzere mutlaka buraları kentsel dönüşüme tabi tutarak insanlarımızın can güvenliğini sağlayacak daha uygun mekanlara taşımamız gerekiyor. 6 Şubat’ta Hatay’dan başlayıp 11 kentimizde ağrı yıkımlara, can ve mal kayıplarına neden olan deprem senaryolarıyla bu bölgelerde de karşılaşmamamız için hiçbir neden yok. O yüzden bugünden itibaren geç kalmadan başlayan çalışmaları hızla tamamlamak ve buna önem vermek çok elzemdir. Aksi takdirde İzmir’de ve diğer kentlerimizde de Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşanılan yıkımlara benzer olguların yaşanacağını düşünüyorum.”

BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR-Türkiye’nin karanlık geleceği: Gıda enflasyonu