GÖNÜL MORSÜNBÜL- ÖZEL HABER - İzmir’in Konak ilçesine bağlı Alsancak semtinde sağanak yağış ve fırtına nedeniyle Kordon’da meydana gelen deniz taşkınları sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi harekete geçti. Afetlere ve iklim değişikliklerinin olumsuz sonuçlarına karşı Kordon Acil Eylem Paketi çerçevesinde Alsancak Limanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar olan bin 700 metrelik sahil şeridinde kıyıya paralel beton bariyerler kurulmaya başlandı. Kurulan bariyerler ile deniz suyunun karaya ulaşması engellenmesi amaçlanırken sahil şeridi boyunca oluşturulan 22 sel kapısı olası afetlerde kapatılacak. Kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi Başkanlığı ile Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı çalışmaları hızlandırdı. Fırtına duvarının yapımı Gündoğdu Meydanı’na kadar ilerlerken, beton bariyerlerin kurulumunun tamamlandığı yerlerde ise su drenajının sağlanacağı öne sürülen geçirgen düzenlemelerinin yapılmaya başlandığı, su tutucu bitkilerin ekildiği görüldü. Kent Stratejileri Planlama Uzmanı Ali Rıza Avcan, projeye karşı eleştirilerde bulunarak Kordon’un tarihsel, kültürel ve toplumsal önemine dikkat çekti. Avcan yetkililere seslendiği açıklamasında “İzmirlilerin istemediği bu utanç duvarını örmekten vazgeçmeli, İzmirlinin aklına ve sesine kulak verilmelidir” ifadelerine yer verdi.
Her kentin kimliğini özetleyen, tarihini ortaya koyan yerler olduğuna dikkat çeken Avcan, “İzmir’in Kordon’u, içinde bulunduğu kent açısından tarihi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yönden önemli bir hafıza mekanıdır. Bu anlamda Kordon, İzmir’in tarihinin yazıldığı eski bir liman, işgalin ve kurtuluşun yaşandığı, geçmişte ve günümüzde İzmirlinin ‘promenade’ yaptığı; yani, gezip dinlendiği ya da eğlendiği yer olarak kentin dışa açılan yüzüdür. Kordon’u Kordon yapan, onun 1850’li yıllardan başlayan rıhtıma dönüşme macerası sonrasında deniz kıyısında yapılan güzel, süslü konsolosluk binaları, oteller, gazinolar ve birahaneler ile devam eder ve bu binalar, 1970’li yıllardan sonra yapılan apartmanların başlattığı ‘Çin Seddi yapmak’ gayretine rağmen günümüzde yer yer varlıklarını sürdürüp gözümüzü okşamaya devam etmektedir” dedi.
Kordon’un İzmir’de yürütülen demokratik kent mücadelesinin kazanıldığı bir mekân olarak hafızalara yerleştiğini vurgulayan Kent Stratejileri Planlama Uzmanı Ali Rıza Avcan, “Bu kent, Kordon’u Kordon yapan olumlu şeyleri yaşamakla birlikte ona zarar veren; hatta yok etmeye çalışan kötülükleri de yaşamıştır. Bu kötülüklerden en kötüsü ise 1997 yılında Kordon’dan geçirilmek istenen otoyol nedeniyle kıyının 3 metre yükseklikte 150 metre kadar doldurulmasıdır. 1997-1999 döneminde işlenen bu kent suçu, neyse ki kentteki meslek odalarıyla derneklerin ve sivil halkın mücadelesi ile defedilmiş; ancak geriye, insanın denizden uzaklaştığı toprakla doldurulmuş geniş bir alan ve derinleşmiş bir kıyı şeridi bırakmıştır. Bundan böyle Kordon; özellikle de Kordon’un Cumhuriyet Meydanı ile Alsancak Limanı arasında kalan bölümü, İzmir’de yürütülen demokratik kent mücadelesinin kazanıldığı bir mekân olarak kentin hafızasına yerleşmiş, Kordon o tarihten bu yana özgürlüğün sembol alanı olarak kabul görmüş; hatta, 2013 yılında İstanbul’daki Taksim Direnişi ruhunu İzmir’e taşımak isteyen İzmirliler, bu alanda çadırlar kurarak İstanbul’daki eyleme destek verdikleri bir alan olmuştur” dedi.
Kordon’da yapılan dolgu çalışmalarının birçok sorunun ana nedeni olduğunu belirten Avcan İzmir’deki altyapı yetersizliği nedeniyle iki insanın yok yere hayatını kaybettiğini ifade ederek “1997-1999 döneminde yapılan dolgu, sahildeki derinliği daha da arttırıp gelen dalganın sönümlenmesini mümkün kılmadığı için kıyıya vuran büyük ve sert dalgaların sahile döşenen büyük kayalarla önlenmesine çalışılmış; böylelikle, hem insanların suya ulaşması, ayağını denize sokup serinlemesi mümkün olmaktan çıkmış, hem de fırtınalı havalarda sahili döven büyük dalgaların oluşturulan yeşil alanı işgal ederek sular altında bırakmasının yolu açılmıştır. Buna bir de Alsancak bölgesindeki kanalizasyon giderleriyle yağmur suyu giderlerinin yıllardır birbirinden ayrılmaması nedeniyle yağmurlu ve fırtınalı havalarda rögarlardan fışkıran sıvı atıklarla yağmur sularının karışması eklendiğinde, tüm Alsancak bölgesinin sokakları sel ve deniz suları altında kalmaya başlamış; hatta bu nedenle oluşan su birikintilerine elektrik hatlarından karışan elektrik nedeniyle, yakın zamanda iki genç insanımızın pisi pisine ölmesine neden olunmuştur” sözleriyle tepki gösterdi.
İzmirlilerin görüşleri alınmadan yapılan müdahalelerin çözüm değil, daha fazla sorun yaratacağına dikkat çeken Avcan, yapımı süren duvara şu sözlerle tepki gösterdi: “İzmir Büyükşehir Belediyesi hiçbir kurum, kuruluş, meslek odası, sivil toplum kuruluşu ve asıl önemlisi İzmirlilere sormadan, onların görüş, düşünce ve önerilerini başvurmadan; yani bu işin içine kentliyi katmadan kendi kafasına göre Kordon’da beton bir duvar örmeye kalkmış ve bütün uyarılara rağmen bu işi devam ettirmeye çalışmıştır. Oysa fırtınalı havalarda kabaran deniz nedeniyle sahilin sular altında kalmasının nedeni ayrıntılı bir şekilde araştırılmadan, suyun geldiği deniz tabanında incelemeler yapılıp önlemler alınmadan, gelen dalganın şiddetini azaltacak yüzer ve deniz dibi dalgakıranları gibi alternatif çözümler soruşturulmadan, Alsancak’taki kanalizasyon gideri ile yağmur suyu giderini birbirinden ayırmadan yapılanlar araştırmayı ve bilgiyi önceleyen bilimsel çalışmalara aykırı olduğu gibi eldeki kısıtlı kamu kaynaklarının israfı anlamına da gelmektedir. O nedenle, Körfez’in kirlenmesinin nedenlerini bile bilmeyen, bu konuda araştırmalar yapmayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’deki demokratik kent mücadelesini geçmişi açısından çok önemli olan bu alanda, TMMOB Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İzmir şubelerinin de uyardığı şekilde beyhude yatırımlar yapmaktan vazgeçerek, İzmirlilerin istemediği bu utanç duvarını örmekten vazgeçmeli, İzmirlinin aklına ve sesine kulak vermelidir.”