AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan Aile Dergisi’nin Mayıs sayısında, “Kaybolan Erkeklik Azalan Kadınlık” başlıklı bir yazı dikkatleri üzerine çekti. Söz konusu yazıda, çalışan kadınlara yönelik kullanılan bazı tabirler, birçok kadın örgütünce; çalışma hayatında yer alan kadınları hedef alır nitelikte bulundu. Tüm bunlara Diyanetin bu yazıyı kreşlerin kapatılmasının gündemde olduğu bir dönemle yayımlaması da eklenince eleştirilen çığ gibi büyüdü. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışma hayatında birçok dezavantajı bulunan kadınlara karşı bu tarz bir yazı yayımlanmasını, kadınlara yönelik bir savaş ilanı olarak değerlendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir İl Temsilcisi Tülin Osmanoğulları ve Mor Dayanışma Merkezi Koordinasyon Üyesi Didar Gül, kadınların çalışma hayatında her zaman var olacağını ve yürütülen kadın karşıtı politikaların ve yazıların amacına ulaşamayacağını vurguladı.
Hükümetin çok uzun zamandır kadınların ve çocukların kaderini Diyanet İşleri Başkanlığı’na bırakmış durumda olduğunu dile getiren Tülin Osmanoğulları, “Diyanetin böyle bir yazıyı hem de ‘Kaybolan Erkeklik Azalan Kadınlık’ gibi çok çarpıcı bir başlıkla ele alması ve bunun tamda kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddettin, çocuk ölümlerinin, çocuğa şiddettin arttığı bir döneme denk getirmesi kesinlikle tesadüf değil. Bunu erkeğin kutsandığı aile politikalarından da anlamak mümkün. Çünkü bu politikalarda; aile içinde kadınların, çocukların hiçbir hakkının olmadığını görüyoruz. Diyanet’in özellikle bu yazıda; çağdaş ve kendi ayakları üzerinde duran, kendi parasını kazanan kadınlara savaş açtığına şahitlik ediyoruz. Üstelik erkeğin ev işlerinde kadına yardımcı olmasını da erkekliğin kaybolması olarak adlandırıyorlar. Yoksulluğun bu kadar derin olduğu ve ailelerin bırakın bir maaşla iki maaşla bile geçinemediği bir dönemde, sırf kadınlar evden çıkmasın köle olarak evde kalsın diye maddi özgürlüğünü eline alırsa erkekler ile eşit haklara sahip olmak ister diye bu yazıyı yayımlıyorlar. Kadınların her türlü şiddete ve yoksulluğa boyun eğmeleri isteniyor. Ancak bunu başaramayacaklar! Çünkü kadınlar artık hayatları pahasına şiddete, yoksulluğa karşı gelip hem çalışıp hem de gelecekleri ile ilgili karar alıyor. İşte bu yüzden Diyanetin bu yazısının modern dünyada hiçbir geçerliliği yoktur. Bu başlığın aileleri yoksulluğa kadınları da şiddete mahkûm etmekten başka bir amacı yoktur” şeklinde konuştu.
Belediyeler tarafından açılan kreşlerin kapatılması mevzusunda da eleştirilerde bulunan Osmanoğulları, Diyanet İşleri Bakanlığı’nın yayımladığı yazılar ile kreşlerin kapatılmasının arasında bir bağlantı olduğunu da belirterek “Bu yazının belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılması ile birlikte gündeme gelmesi de bana kalırsa tesadüf değil. Burada amaç yoksul halkın çocuklarının tarikatların açtığı yerlere gitmesini sağlamakla birlikte Diyanetin okul öncesi çocuklar için kendi bastırdığı toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak içeriklerde sahip kitapların okutulması. Bununla beraber en büyük gerekçeleri kreşlerin kapatılmasıyla kadınları çalışma hayatından uzak tutmak eve hapsetmek olduğuna inanıyorum. Ama kadınlar artık yaşamın her alanında örgütlü mücadele veriyor. Hayatımızdan da haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Diyanetin bu yazısı kadınlar tarafından yok hükmündedir” dedi.
İktidarın her fırsatta erkek egemenliğine sırtını dayadığını söyleyen ve ülkemizde kadınlara “iyi anne” ve “iyi eş” ol denilerek aslında kadınların toplumdan soyutlamaya çalışıldığının altını çizen Didar Gül, “Bu kapsamda kadınlara da adeta bir savaş açmış durumda olduklarını görüyoruz. Aile güzellemeleriyle de bu sık sık yapılıyor. Kadına sürekli makbul kadın dayatması, ‘iyi anne’ ve ‘iyi eş’ olması öğütleniyor. Kısacası kadının yeniden üretimde karşılıksız çalışması ile emeğinin çok ciddi sömürüldüğü patriyarkal kapitalist sistemin bugün ki temsilcisi mevcut iktidar. Bir de buna politik İslam eklenince yaşananlar çok daha üst düzeye gelmiş durumda. Kaç çocuk doğuracağımızdan, hamileyken sokağa çıkıp çıkmayacağımıza dair söylemler çok uzak değil. Hala hafızamızda. Bir yandan kadının evde kalıp ev içi emeği üstlenmesi diğer yandan da sundukları sözde istihdam reçeteleri olan evden çalışma seçeneği ile başka bir sömürü biçimini dayatıyor. Evde çalışma biçimleri güvencesiz, kayıtsız çalışma biçimleri olarak kadınlar üzerinden sermaye için yine kar peşindeler. Politik İslam ise iktidarın her zaman en önemli aracı oldu. O yüzden de bu açıklamayı Diyanet üzerinden yapmalarının başka bir anlamı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
SALDIRI KONSEPTİ
Diyanetin bu yazıyı kreşlerin kapatılmasının gündemde olduğu bir dönemle aynı dönemde denk getirmesini ve okul öncesi çocuklar için çok sayıda kitap bastırmış olmaları hakkında ise Gül, “Bunun iki yanı var. Birincisi yine bir saldırı konsepti olması. Diğer yanı ise çocuk haklarına yönelik bir saldırı. Erken çocuklukta çocukların nitelikti bakım merkezlerine ulaşımı engelleniyor. Diğer yanı ise kadın hareketine yönelik bir saldırı. Yıllardır kadın hareketi içerisinde ‘kadınlar işe çocuklar kreşe’ eylemleri ile belirli kazanımlar sağlandı. Her ne kadar bu kazanımları uygulama konusunda yine sorunlar yaşansa da kazanılmış haklara saldırı her daim gündemimizde. Kadınları eve hapseden ve bakım yükünün tamamını sırtlarına yüklemek hedefi ile bu politikaların karşımıza çıktığı aşikar. Bu saldırı hamlesini bir kere dile getirince de iktidarın tüm mekanizması buna uygun çalışmaya başladı. Her hamleden sonra benzer bir durumu görüyoruz. O yüzden elbette tesadüfü değil. Kadınların iş ve çalışma hayatına katılımını sadede kayıtsız ve güvencesiz bir biçimde gerçekleştirmek, bunu yaparken de sermaye ile iş birliği içinde yapması söz konusu. O yüzden bol bol politik İslamı ve aile güzellemelerini referans sunuyor” açıklamasında bulundu.