2030 hedefleri çerçevesinde Avrupa Birliğinin (AB) ithal mallarında biyolojik olarak parçalanabilen hammadde kullanma zorunluluğu getiren düzenleme, ihracatının yüzde 50’den fazlasını Avrupa Birliğine ihraç eden Türkiye için aşılması gereken önemli bir engel olarak ortaya çıktı. İşletmeler, ürünlerinin AB ülkelerine satılabilmesi ve ticaretinin yapılabilmesi için ambalajlama konusunda alternatif çözümler aramaya başladı. SÜGEP’li gençlerden bu sorunun çözümü için bilimsel bir öneri geldi. Naz Barış, Ece Erdiren, Ceyla Şen, Ceren Kocabaş, Ceren Erzincan, Berra Kalkan, Sarp Uçar, Deren Tepe, Ömer İyigün, Nehir Alemdağ, Zeynep Özkayalar, Yasmin Ulu, Nehir Göknar ve Burcu Yağmur Doğan'dan oluşan proje ekibi, Türkiye Çevre Eğitim Vakfının (TÜRÇEV) Uluslararası Çevrenin Genç Sözcüleri Programı’nda örnek bir projeye imza attı. Proje fikrine göre, İzmir Körfezi'nde popülasyonu kontrolsüz bir şekilde artan ve çevre sorunlarına neden olan makro alglerden biri olan ulva lactuca kullanılarak ambalaj sanayi için alternatif bir hammadde elde edilecek. Ekibin projesi, makale dalında birincilik ödülüne layık görüldü.
SELÜLOZ BULDULAR
Proje ekibini oluşturan SÜGEP’li gençler, “Bu projenin çıktısı olarak tek kullanımlık ambalaj üretiminde plastiğe alternatif olabilecek ulva bazlı bir ambalaj ham maddesi elde etmek istiyoruz” dedi. İzmir Körfezi'nde aşırı çoğalan ulva lactuca popülasyonunun azaltılarak sürdürülebilir faydaya dönüştürülmesi ve deniz kirliliğinin önlenmesine yönelik bilimsel araştırma ve raporların hazırlanması için dönem boyunca devam eden proje çalışmaları yürütüldü. Araştırma ekibi, deniz marulunun biyo bileşenleri arasında bol miktarda selüloz olduğunu buldu. Gençler, deniz marulunun içeriğinde bulunan selülozun ambalaj sektöründe yoğun bir şekilde kullanılmasından hareketle ambalaj ham maddesi elde etmeye yönelik çalışma yaptı.
''SULAMA VE EKİLEBİLİR ARAZİ GEREKTİRMEZ''
Proje Danışmanı Doç. Dr. Ertan Dağlı, “Şimdiye kadar kağıt hamuru endüstrisi tamamen kara bitkilerinden, özellikle odun ve pamuktan elde edilen lignoselülozik hammaddeye dayalıydı. Selülozun odundan izolasyonu, selülozun kısmen bozulmasına neden olan biyokütlenin sert kimyasal muamelesini içeren ligninin çıkarılmasını gerektirir. Oysa ulva lactuca’da ligninin bulunmaması potansiyel olarak lignoselülozdan daha uygun olan daha saf selüloz fraksiyonlarına yol açar. Ulva lactuca hızlı büyüyen, düşük maliyetli bir biyokütle kaynağıdır ve yetiştirilmesi için sulama, gübre veya ekilebilir arazi gerektirmez. Ulva lactuca'nın yetiştirilmesi deniz bazlı olduğu için pamuk gibi kara bazlı lignin içermeyen selüloz kaynaklarına göre de avantajlar sunar. Pamuk ekimi tipik olarak büyük miktarlarda tatlı su gerektirir ve sıklıkla böcek ilaçları kullanılır. Bununla birlikte, ulva lactuca'nın yetiştirilmesi, tatlı su veya böcek ilacı eklenmesini gerektirmez” dedi.
''DOĞRUSAL TÜKETİMİN SINIRLARI ÇOKTAN AŞILDI''
İnci Vakfı "Hasat Zamanı" programından destek almayı başaran projenin danışmanı ve SÜGEP Akademi Başkanı Umut Dilsiz, proje ekibinin eğitim ve saha araştırmalarını İzmir Körfezi'nde gerçekleştirdiğini belirterek şunları söyledi: “Eski kavramlar ve doğrusal düşünme biçimleri yeni yollar bulamıyor. Çünkü 'satın al-yap ve at' ekonomisi yeni cevaplar sunamıyor. Doğrusal tüketimin sınırları çoktan aşılmıştır. Bu projenin döngüsel düşünme tarzı, üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirebilir. Gençlerimizin bu proje sayesinde oluşturduğu etki, sıfır atık misyonu çerçevesinde daha sürdürülebilir çözümler olabildiğini gösteriyor.” İHA