ÖZGÜR ŞENGÜL
İLKSES TV ekranlarında yayınlanan ve Erdal Erek’in hazırlayıp sunduğu ‘Soru-Yorum’ programının bu haftaki konukları Sokak Ekonomisti Dr. Osman Sirkeci ve Psikoloji ve Felsefe Uzmanı Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu oldu. Uzun yıllar birçok ülkede seyyar satıcıların yaşadığı sıkıntılarla ilgili çalışmalar yürüten Sirkeci ve Elbeyoğlu, İLKSES TV’ye önemli açıklamalarda bulundu.
ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORLAR
Sokak ekonomisi alanında yürüttükleri çalışmalardan örnekler veren Elbeyoğlu, “Geçen hafta Giresun’daydık, önümüzdeki hafta da Hindistan’a gidiyoruz. Sokaklarla ilgili çalışmalarımız sadece yerel ve ulusal değil, uluslararası bağlamda da sürüyor. Biz 2018 yılından beri bunu uluslararası düzeyde de sürdürüyoruz. 13-17 Ocak tarihleri arasında Hindistan’da bir sokak yemekleri festivali var. Hindistan Sokak Satıcıları Konfederasyonu’nun davetlisi olarak gidiyoruz” dedi.
BU İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİRİYORUZ
Sokak satıcılarının toplum tarafından hayatın pek çok alanında dışlandığını kaydeden Elbeyoğlu, “Genellikle köyünde geçim sağlayamadığı için kente göç etmek zorunda kalanlar veya çeşitli sebeplerle başka ülkelerden göçmen olarak gelenler ve kapitalist sistem içerisinde kendisine bir yer bulamayanlar kendisini sokakta buluyor, geçimini buradan sağlıyorlar. Önemli olan bu insanların kentle uyumlarını sağlamak... Biz bu insanları sokaklarda ya görmezden geliyoruz ya fark etmiyoruz ya da sokakların temizlenmesi gereken lekesi gibi görüyoruz. Özellikle geri dönüşümcüler ve atık toplayıcılar burada en fazla muzdarip olanlar. Bu grubun da büyük çoğunluğunu, sokakların asli kahramanları dediğimiz Romanlar ve göçmenler oluşturuyor. Biz onları adeta çöp tenekesinden farksız görüyoruz. Ne kadar önemli bir hizmette bulunduklarını göz ardı ediyoruz. Bunların tek bir derdi var, farkına varılmak ve değer görmek. İnsanca iş ve yaşam koşullarına kavuşmak istiyorlar. Ama biz bu insanları büyük oranda ötekileştiriyoruz. Ekonomik olarak kayıt dışı, sosyolojik olarak ise sınıf dışı. 3 sınıf var; alt, orta ve üst. Bu insanları bu sınıfların hiçbirine dahil etmiyoruz. Psikolojik olarak da bu insanları suça yatkın, uyumsuz, toplumla uzlaşamaz bir tabaka olarak görüyoruz. Biz bu insanları dışlamak yerine onlarla bütünleşmenin yollarını aramalıyız. Biz de bunun üzerine çalışıyoruz. Sokaklara gereken önemi vermeliyiz, sokaklar demokrasinin beşiğidir. Dışladıkça aslında kendimizden uzaklaşırız. Bütün ötekileştirmelerdeki tek çare bir araya gelmek ve örgütlenmektir. ” ifadelerini kullandı.
8 MİLYON SOKAK EMEKÇİSİ VAR
Dünyada ve Türkiye’deki sokak ekonomisinin önemine dikkat çeken Sirkeci ise, “Dünya nüfusu bugünkü verilere göre 8 milyarı geçti. Bunun içinde 6 milyara yakın çalışabilir bir nüfus var. Dünyanın 200 ülkesinin istatistik kurumlarını verdiği rakamlardan Dünya Çalışma Örgütü’ne yansıdığı kadarıyla sadece 3 milyar insan çalışıyor görünüyor. Diğer 3’ünün nerede olduğunu belli değil, kayıt dışı kalıyor. 1,5-2 milyara yakın insanın geçimini güvencesiz olarak tanımladığımız sokaklardan temin ettiğini tahmin ediyoruz. Görünmez olan sokaklar, dünyada 2 milyar insan istihdam sağlıyor. Bir de bunların yarattığı katma değer var. Sabah gazetenin kapısından içeriye girerken Kahramanmaraşlı Mehmet Bey ile karşılaştım. Marketin önünü süpürüyordu. Şu tezgahın sahibi olmalı dedim. ‘Ne yapıyorsun, kolay gelsin’ dedim. ‘Aslan yattığı yerden belli olur, süpürüyorum burası bana düştü’ dedi. 28 yıldır aynı yerdeymiş. Bunun gibi insanlar bizim ülke ekonomimize de dünya ekonomisine de; bugün 100 trilyondur bütün dünyanı 200 ülkesinin gayrisafi milli hasılası... Bunun yüzde 30’unu sokaklardaki Mehmet Amca’lar sağlıyor. Bunların da kaygı kuydu yok. Ülkemizde de yaklaşık 8 milyon kişiye istihdam sağlanıyor sokaklardan. Bunlar da TÜİK kayıtlarına girmiyor. Ülke ekonomisine her gün en az 1 milyar katkı sunuyor sokakların kimsesizleri, görünmeyenleri” şeklinde konuştu.
‘EMEK İSTİSMARI’ VURGUSU
Sirkeci, son olarak şunları söyledi: “Köylerimiz boşaldıkça kentlere ve kasabalara yığıldık. Köydeyken görünen bu insanlar kentlerin varoşlarına gelince görünmezleştiler. Çünkü biz artık onları orada şehirlere yük ve sorun olarak görmeye başladık. Kayıt dışılık bazılarının işine geliyor çünkü bu rekabet sistemi her şeyi kayıt altına alıyormuş gibi yapıyor ama kayıtlı olduğunda buralarda istendiği gibi emek istismarı yapılamıyor. Göçmen emeğinden asgari ücretle çalışana kadar... Hepsini kayıt altına alsanız bu işlerden istediğiniz karı elde edemezsiniz. Bu yüzden sistem içinde bir karanlık kapı açıyor. Sokak emekçilerinin görünürlüğünü sağlamaya çalışıyoruz. Hem dünya hem de İzmir ve ülke ekonomisine sunduğu katkıyı rakamlarla anlaşılır hale getirmek istiyoruz. Sokaklarımız bir sorunlar yumağı gibi görünüyor ama bunu soruna dönüştüren biz kendimiziz. Kente gelen tüm göçmenler bir zenginlik katıyor doğru görebilirsek.”