Türkiye’nin yatırımlarındaki sürdürülebilir kalkınması için çalışan Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD), tarafından düzenlenen 2. Yatırım Zirvesi İzmir İstinyepark Hyatt Regency’de gerçekleştirildi. Finans sektörünün önde gelen sanayici ve iş insanlarıyla buluşturan bir platform niteliğindeki Yatırım Zirvesi’nde önemli isimler kürsüye çıkarak Türkiye ekonomisine dair konuşmalar gerçekleştirdi. Düzenlenen toplantıya İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer katılım gösterdi. ESİAD II. Yatırım Zirvesi’nde yaptığı açıklamalarda dünyada yer alabilmek için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Türkiye’nin potansiyelini daha akılcı biçimde değerlendirmemiz gerekiyor diyen Zorlu, “Önümüze gelebilecek farklı sınamalara karşı jeostratejik avantajlarımızı da kullanarak, doğru yatırımlara yönelme zamanı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Öte yandan, yatırımcıların faydalanması için uygun yatırım yerlerini içeren yatırım yeri envanteri oluşturulması gerektiğini ifade eden Özgener, “İzmir’in uluslararası alanda tanıtımının sağlanması ve küresel yatırım ağına dahil edilmesi için kentimiz kurum ve kuruluşları tarafından eş güdüm içerisinde çalışılması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
YATIRIM ZİRVEMİZ SON DERECE ZAMANLI VE ANLAMLI
Toplantıda yaptığı konuşmada, iş ve yatırım ortamının “olmazsa olmazının”, finansman olduğuna dikkat çeken Zorlu, “Finansmana erişim, uzunca bir süredir iş dünyamızın en temel sorunu haline geldi. Ülkemizde yeniden Ortodoks ekonomi politikalarına dönülmesi, pozitif bir atmosfer yarattı. İki hafta önce açıklanan ve reel ekonomik durumu temel alarak daha gerçekçi hedefler ortaya koyan OVP, iş dünyasının beklentisiydi. Ayrıca, seçimlerin ardından AB ile ilişkilerimizin tekrar canlanacağına dair verilen olumlu sinyaller, yatırım ortamının güçlenmesi bakımından ümit verdi. Bu olumlu havanın ekonomiye sağlayacağı katkıların siyasi saiklerle bozulmamasını diliyoruz. Aynı şekilde Dünya Bankasının, önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye'nin kamu ve özel sektörüne sağladığı finansmanı ikiye katlayarak 35 milyar dolara çıkarmayı planlaması da bir başka olumlu sinyal. Böyle bir ortamda finansmana erişim imkanlarını konuşacağımız Yatırım Zirvemizin son derece zamanlı ve anlamlı olduğuna inanıyoruz” diye konuştu.
2021 YILINDA 53 ŞİRKETLE REKOR KIRILDI
Dünyada ve Türkiye’de yatırımların rakamlarını paylaşarak küresel düzeyde faiz artırımlarına gidildiği bir ortamda finans ayağı etkilendiğini dile getiren Zorlu, “Şirket birleşmeleri ve satın almaları için daha zorlu bir ortam oluştu. Nitekim toplam global işlem hacmi bir önceki yıla göre yüzde 34 düştü. 3,1 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Türkiye’de ise, küresel makroekonomik zorluklara rağmen 2022 yılında birleşme ve satın alma faaliyetlerinde rekor kırıldı. 11,5 milyar dolar tutarında 450 işlem gerçekleşti. Girişimcilik konusuna geldiğimizde, Türkiye, 2022 yılı Küresel Girişimcilik Endeksinde, tarihindeki en iyi sonuca ulaşarak 132 ülke içinde 37’inci sıraya yükseldi. Dünyada ve Türkiye’de dikkat çeken bir başka konu ise, yüksek değerlemeler ve talepler ile dikkat çeken halka arz piyasasıdır. 2022 yılında dünya genelinde 1.415 şirket halka arz edildi. 2021’de bu rakam 2 bin 436 idi. Türkiye’ye baktığımızda ise, 2022 yılında 41 şirketin halka arz olduğunu görüyoruz. 2021 yılında rekor kırıldığını, toplam 53 şirketin BİST’e kote olduğunu hatırlatmak istiyorum” dedi.
DOĞRU YATIRIMLARA YÖNELME ZAMANI
İş dünyasının gerekli ve cesur adımlar atabilmek için bir süredir beklediğini aktaran Zorlu, dünya ve uluslararası rekabet koşulları dönüşürken, özel sektör olarak daha fazla sorumluluk almaya hazır olduklarını vurguladı. Bu kapsamda, devletten beklentilerini paylaşan Zorlu, “OVP’de yer alan politika ve tedbirlerin, geniş kapsamlı yapısal reformlarla güçlendirilerek, devletin tüm kurumları tarafından güçlü biçimde sahiplenilmesini ve hayata geçirilmesini bekliyoruz. Yatırım ortamının hızla iyileştirilmesini istiyoruz. OVP’de açıkça vurgulandığı üzere, uluslararası normlara uygun, şeffaf düzenlemeler ile, güven ortamının yeniden tesis edilmesini önemsiyoruz. Rasyonel politikaların vazgeçilmez ve istikrarlı biçimde uygulanarak öngörülebilirliğin sağlanacağına inanıyoruz. Bugün Zirvemiz devam ederken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası PPK faiz kararını hep birlikte öğreneceğiz. Ekonomi politikalarındaki olumlu sinyallerin sağlam yapılara dönüşmesini ümit ediyorum. Değişen dünyada yer alabilmek için Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Türkiye’nin potansiyelini daha akılcı biçimde değerlendirmemiz gerekiyor. Önümüze gelebilecek farklı sınamalara karşı jeostratejik avantajlarımızı da kullanarak, doğru yatırımlara yönelme zamanı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
YANLIŞ POLİTİKALARIN SONUCUNU ÖDÜYORUZ
Yatırım ikliminin olumluya dönüşebilmesinin, OVP benzeri programların yanında pek çok faktöre bağlı olduğuna dikkat çeken ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, “Türkiye 1 trilyon dolara koşan milli geliri ile büyük bir ülkedir. Ancak dengeli ve sağlıklı gelişimini devam ettirebilmek için uluslararası toplumun gerek ekonomik gerekse evrensel hukuk kuralları itibariyle uyumlu bir üyesi olma durumundadır. Heterodoks yöntemlere yaslanan ekonomik uygulamaların nelere mal olduğu ve daha da ne bedeller ödeyeceğimiz an itibari ile yaşadığımız acı ve sıcak gerçekliğimizdir. Yanlış politikaların faturasını tüm toplum olarak ödeme durumunda bırakılıyoruz. Yaşamakta olduğumuz; yüksek enflasyon, aşırı bozulan gelir dağılımı, vahim sefalet endeksi, toparlanması ancak ilave vergilerle mümkün olabilecek bütçe açıklarımız, ithalata bağımlı bir ülke de kolay düzeltilemez cari açığımız, net değeri ekside seyreden döviz rezervlerimiz, her an kontrolden çıkabilecek döviz kurları, EYT ile hepten aktüerya dengesi bozulmuş sosyal güvenlik sistemimiz, tavana vurmuş genç işsizlik, endazesi büyük ölçüde kaybolmuş Türk lirasının altında ezilen asgari ücretli ve emekliler başta olmak üzere sabit gelirliler, finansmana erişimi kısıtlanmış iş dünyası… Özetle istisnasız yuvasından çıkmış makro ekonomik göstergeler, umarız Mehmet Şimşek ve ekibi tarafından kararlılıkla rehabilite edilir. Belki de ekonomiden çok daha önemli, evrensel demokratik standartlara ilişkin, ülkeler itibariyle mukayeseli olarak notlanan çok sayıda kriterden söz etmiyorum. Ancak, o cephede de durumumuzun hiç iç açıcı olmadığını biliyoruz” diye belirtti.
SANAYİDE ÇOK ATIL KAPASİTEMİZ VAR
Özellikle ekonomide daralmanın ya da krizin konuşulduğu dönemlerde ya da yatırım iştahının çok arttığı dönemlerde en çok konuşulan konu yatırım ve finansman. Son zamanlarda da ülkemizde en çok konuşulan konu, yatırım ve finansman olduğunu söyleyen İzmir Valisi Dr.Süleyman Elban, “Aslında dünyada ticaretin sanayinin gelişmesi ile birlikte sürekli yeni yatırım ve bunlara uygun olarak finansman konusu gündeme gelmiş. Çok uzun zamandan beri finansman farklı farklı modeller deniyor. Olaya bir başka açıdan yaklaşmak istiyorum. Yaptığımız işte aslında olaya farklı bir perspektiften bakmak gerekiyor. Buradaki başlıklar, sermaye piyasası konusu gündeme geldiğinde gelişmiş ülkelerin vazgeçilmez finansman modellerinden biri. Burada halka arza gidip finansman sağlamayı düşünürken borsadaki insanları mağdur etmek; ortaklık yaparken aldığı ortağı bir şekilde dolandırıp şirketlerini farklı değerlerde vermek ya da büyük yatırımcının ufak yatırımcının işletmesini elinden almak gibi yanlış şeyler var. Bu sorun. Kim ne yatırım yaparsa yapsın dijital yatırım dışında herkes emlakçılık yapıyor. OSB’den birkaç yüz dönüm yer alınıyor ve bazı OSB’leri büyük parsellerin içinde çok anlamsız o alanla uyuşmayan çok yapı var. Maalesef insanlar ticari faaliyetlerinden daha çok gayrimenkul rantından daha fazla gelir elde etmek isteyince böyle bir yola başvuruyor. Her ne olursa olsun olay sağlıklı bir şekilde ele alındığında kendimizi daha ciddi anlatırız. Finansman konusunda çoğu kez yatırıma gerçek anlamda ihtiyaç olup olmadığı değerlendirmeli. Bir yatırımcının bir yatırım gördüğünde ‘Ben de yapayım’ demesi sağlıklı değil. O ölçüde bir yatırıma ihtiyacı olup olmadığı değerlendirmeli. Yatırımın finansmanı konusunda yatırıma ihtiyaç olmadığı halde yatırım yapması, daha fazla kaynağa ihtiyaç duyması finansmana erişim konusunda… Sanayide çok atıl kapasitemiz var. Türkiye’de bazı şirketler çok borçlu olmakla övünürler. Şirketin temel görevi borçlanmak mı? Bununla neden övünülür? Bunların hepsi yapısal sorunları gösteriyor. Enflasyon belli, mevduat faizi belli. Bankaların ya da finans kuruluşları belli. Düşük faizlerle kredi peşinde koşmak yatırım için ne kadar sağlıklı bir ortam oluşturur? Bu benim tereddütlerime yol açıyor. Bunların hepsinde sadece bir iki yıldaki finansmana erişim noktasındaki daralmayla değerlendirmeyin. Finansman konusunda yatırım konusunun, gerçekten ne istediğimiz, gerçekten hakkımızı mı istiyoruz bütün bunların finansman konusunda değerlendirilmesi lazım. Bizim yatırımcımız ekonomik risklere şoklara daha dayanıklı. Her şeyi kendi çerçevesinde, doğru bir düzleme oturtarak yapmalı. Yoksa her modeli bozmak zorunda kalıyoruz. Sağlıklı yararlanamıyoruz. Gerçek samimi bu işi yapabilecek yatırımcının önü açılamıyor” dedi
UYGUN YATIRIM ENVANTERİ OLUŞTURULMALI
İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener toplantıda, OVP’de yer alan “yatırımcıların faydalanması için uygun yatırım yerlerini içeren yatırım yeri envanteri oluşturulması” konusunun altını çizerek, “Bu anlamda; İzmir’in uluslararası alanda tanıtımının sağlanması ve küresel yatırım ağına dahil edilmesi için kentimiz kurum ve kuruluşları tarafından eş güdüm içerisinde çalışılması gerektiğine inanıyoruz. Oda olarak gündemimizde yer alan bu konuda; ortaya konulacak ortak akıl ile, kentimizin ekonomik profilinin ve alternatif yatırım olanaklarının yabancı yatırımcılara tek bir elden iletilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Uluslararası eğilimlerden de, yararlanarak kentimizin yakın gelecekte nasıl bir yatırım modeline sahip olmasına dair fikirler üretilmesini hedefliyoruz. Aynı zamanda bir diğer hedefimiz ise; yerli ve yabancı yatırımcılara, İzmir’deki ilçelerin farklı avantajlarını, ekonomik profillerini ve yatırım olanaklarını tanıtan bir yatırım/gayrimenkul rehberi sunmak. Bu bağlamda, İzmir’de yatırım yapmak isteyen yatırımcıların yatırım süreçlerini hızlandırmak ve kolaylaştırmak adına yatırıma yönelik gayrimenkulleri, yatırımcı ile buluşturabilecek bir platform yaratılmasını öneriyoruz. İzmir gayrimenkul piyasasını detaylıca ele almanın ve gelecek projeksiyonlarını şimdiden belirlemenin, kent ekonomisine yönelik gelişimi kontrol altına alabilmek açısından öncelikli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
RİSK SERMAYESİ FONLARININ İZMİR’E ÇEKİLMESİ FAYDALI OLACAKTIR
Yeni yatırım çekmek için Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, yatırımlara liderlik eden fonların, dünyanın en değerli markalarının ofislerinin İzmir’de bölge ofislerinin açılmasına yönelik lobi çalışmaları yapılması gerektiğini belirten Özgener, “Güçlü kentlerin, bünyesinde barındırdığı uluslararası sermayeli şirketler ve kurumlar kent ekonomisine ciddi katkılar sağlıyor. Özellikle; tecrübe aktarımı ve istihdam, ihracat ve yatırım artışında büyük payları bulunduğunu görüyorum. Ayrıca bu tip yatırımlar, diğer yatırımları çekme anlamında da tetikleyici bir görev üstleniyor. Yanı sıra KOBİ’lerimizin finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik fon sağlayıcı- aracı merkezlerin kentimize çekilmesi konusunu da vurgulamak istiyorum. Bu merkezlerin İzmir’e çekilmesinin, kapasitelerini arttırmak ve işlerini geliştirmek için kredi ve destek arayan firmaların finansman açığını kapatacağını ve dolayısıyla kentimiz ekonomisinin gelişiminde katalizör etki yaratacağını düşünüyoruz. Bu anlamda; kentimizde girişimci ile yatırımcıyı buluşturacak ara bağlantıların güçlendirilmesi ve risk sermayesi fonlarının İzmir’e çekilmesine yönelik çalışmalar yapılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz” şeklinde konuştu.
Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen 2. Yatırım Zirvesi’nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu zirve, yalnızca doğru kararlar almanın değil aynı zamanda doğru hızda hareket etmenin de kritik öneme sahip olduğu şu günlerde iş dünyasının ve karar vericilerin önünü aydınlatacağını söyledi. Konuşmasının devamında, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, insan hakları, doğayla uyum ve demokrasi olmadan ekonomi olmaz, diyen Başkan Soyer, “Olursa enflasyon olur, yoksulluk olur, işsizlik ve hatta kıtlık olur” ifadelerini kullandı.
YATIRIM DEMOKRATİK KOŞULLARIN GÖSTERGESİDİR
Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiği ve yatırım darboğazının giderek büyüdüğü bu zor dönemde ESİAD tarafından gerçekleştirilen Yatırım Zirvesi’nin çok özel bir önem taşıdığını ifade eden Başkan Soyer, “Bu zirve, yalnızca doğru kararlar almanın değil aynı zamanda doğru hızda hareket etmenin de kritik öneme sahip olduğu şu günlerde iş dünyasının ve biz karar vericilerin önünü aydınlatacak. Ortak bir muhakeme ve ritimde buluşmamıza katkı sağlayacak. Çok iyi biliyoruz ki doğru yatırımların belirlenmesi ve yatırım finansmanı kendinden menkul bir olgu değil. Yatırım, tarihsel ve toplumsal süreçlerin bir sonucu, siyasi ve demokratik koşulların ise bir göstergesidir. Bugün Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken halen daha yatırım zorluğu çeken bir ülke olmamız elbette arzulanacak bir durum değil. Dolayısıyla bu zirvede yatırım imkanlarını konuşurken ülkemizdeki genel siyasi ve demokratik koşulları da gözden geçirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
DEMOKRATİK KOŞULLARI TALEP EDİN
Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, insan hakları, doğayla uyum ve demokrasi olmadan ekonomi olmaz. Olursa enflasyon olur, yoksulluk olur, işsizlik ve hatta kıtlık olur, diyen Soyer, sözlerine şöyle devam etti.
“Oysa tüm kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi bu ülke insanlarının en temel hakkıdır. Bu temel hakkın tecellisinde en ufak bir eksiklik dahi olduğunda, bunu yatırım ve finansman konusunda da büyük bir zafiyet olarak yaşıyoruz. Bu yüzden ülke genelinde ve yerel ölçekte, sadece beş yılda bir sandığa giderek değil, yaşamın her anında, demokrasinin evrensel ilkelerine ve hukukun üstünlüğüne tam saygılı bir sistem inşa etmek zorundayız. Bu sistemi oluşturmakta geciktiğimiz her bir gün ülkemizdeki yatırımların daha da azalması anlamına geliyor. Bu zirveye katılan tüm değerli iş insanlarımız, yatırım fonu ve kurumsal finans kuruluşlarımız, Türkiye’nin neresinde olursanız olun, lütfen hükümetimizden ve biz yerel yönetimlerden yukarıda tarif ettiğim demokratik koşulların tesis edilmesini talep edin. Bu sizin en doğal hakkınız.
Demokratik kuralların işlemediği toplumlarda belirli zümreler bir süreliğine elbette zenginleşebilir. Fakat bizim bunu ekonomik kalkınma olarak kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü refah, toplumun tabanında adil bir şekilde dağılmamışsa, orada güçlü bir ekonomiden söz edemeyiz. Biz, geride hiç kimsenin kalmadığı bir Türkiye hedefine inanıyoruz. Bu hedefi, ülkedeki yatırımların artmasının en temel koşulu kabul ediyoruz.”
İZMİR’İN LOKOMOTİF GÖREVİ GÖRMESİ MUTLULUK VERİCİ
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ardından ortaya çıkan 303 maddelik kararların bu günkü Orta Vadeli Program (OVP)’ın farklı bölümleride yer aldığını dile getiren Soyer, “Cumhuriyetin 100. yılında bu büyük mirasa yakışır bir ekonomiye sahip olmanın tüm koşullarını, stratejilerini ve anahtar eylemlerini İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde kelime kelime tarif etmiştik. Bu tarifin karılmasına belirli bir grup değil, bu ülkenin tüm iş dünyası, işçi ve çiftçi kuruluşları katılmıştı. Ekonominin can damarını elinde tutan bu gruplara alanında ihtisas sahibi çok sayıda akademisyen ve uzman da eşlik etti. Nihayetinde 303 maddelik bir kararlar manzumesiyle, Geleceğin Türkiye’si hayalimizi hep birlikte inşa ettik. Çünkü hep söylediğim gibi gelecek beklenen değil, inşa edilendir. İzmir’den yükselen bu gelişme hamlesinin ve aldığımız kararların kısmen de olsa bugün yoğun olarak tartışılan OVP’nin farklı bölümlerinde yer aldığını görüyoruz. Bu durum hiç şüphesiz İzmir’in İktisat Kongresi imecesine katkı koyan tüm paydaşlarımıza mutluluk veriyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına hazırlandığımız bu dönemeçte, 2. ESİAD Yatırım Zirvesi, Geleceğin Türkiye’sinin iktisadi temellerini geliştirmemizi sağlayacak çok değerli bir buluşma. İzmir’in 100 yıl sonra bir kez daha, bu toprakların kalkınması için lokomotif görevi üstlenmesi hepimiz için gurur verici” şeklinde konuştu.
Bu haber de ilginizi çekebilir: Nalbantoğlu’ndan Akşener’e koku ve mülteci göndermesi