Heyecanla okuyacağınız 10 kitap önerisi

Hem düşündüren hem de zihinsel açıdan geliştiren kitaplara her gün bir yenisi daha ekleniyor. İşte heyecanla okuyacağınız 10 kitap önerisi…

Haber Giriş Tarihi: 20.07.55746 08:43
Haber Güncellenme Tarihi: 20.07.55746 08:43
ilksesgazetesi.com

Okuruna yeni dünyaların kapılarını açan, zihinsel açıdan gelişmesini sağlayan, hayal dünyasını ve bilgi birikimini geliştiren kitaplar, her yaştan insan gibi oldukça fazla seçenek sunuyor. Okurken büyük bir heyecan duyacağınız kitapları, haberimizin devamında sizin için önerdik.

Okurken heyecan duyacağınız 10 muhteşem kitap

Okurken bambaşka dünyaların kapılarını açmış şekilde hissedeceğiniz, hiç beklemediğiniz bir anda kendinizi okuduğunuz kitaba dair detayları düşünürken bulacağınız 10 muhteşem eseri ve bu eserlerin tanıtım yazılarını sizler için listeledik.

10. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi – Ayfer Tunç

“Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19. yüzyılda, bir ucu günümüzde, yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı bir öykünün bittiğinin sanıldığı yerde, okuru olmadık bir öyküyle yeniden afallatan bir “insan manzaraları” kitabı. Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı kült kitabın yazarı Ayfer Tunç, bu kez, Karadeniz’in küçük bir kentinde denize sırtını dönmüş bir akıl hastanesinden yola çıkarak, akıllara durgunluk veren kişilerin yaşam zincirlerinden müthiş eğlenceli bir roman örüyor. Yalan Yanlış, yaklaşık yüz yıllık bir kesitte, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izleri sürüyor. Yalan Yanlış’ı soluk soluğa okurken, Türkiye’nin bütün hallerini yaşayacak, belki de insanlığın ortak hikâyesiyle yüz yüze geleceksiniz.”

9. Seyrek Yağmur – Barış Bıçakçı

“Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. "Günler damlıyor ama aynı kaba değil," dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve kuşları… Maviyi bile yok etmişti, sonra da sırasıyla diğer renkleri, bazı sesleri, kelimeleri ve anlamları. İnsan bu yoklukta yeni bir şey söyleyemez, olsa olsa kendini tekrar ederdi. Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir "R." gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat'ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, mes'eleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam? Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor… Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?” (Tanıtım Bülteninden)

8. Korkma Ben Varım - Murat Menteş

"Tuhaf adamlar acayip koşullarda lazım olabilir." Fu, Gönül İşleri Bakanlığı'nın 22 üyesini katledenleri bulabilecek mi?

Müntekim Gıcırbey başkalarının intikamını alarak nereye varacak?

Enver Paşa nasıl bu kadar çekici bir centilmen olmuş?

Hayati Tehlike ne tür bir canavar?..

Şebnem Şibumi yanlış adama mı verdi kalbini?

Bakanlıktan AşKart almak, aşkı kanıtlamaya yeter mi?

Dev Abdülcabbar, Ruhiye Teyze, Abidin Dandini, Uçan Kız,

Atom Bombacıyan, Korkut Üneli, cin Jajha ve papağan Huduni...

hepsi bu destansı macerada. Korkma Ben Varım, aşk dolu bir macera romanı. Yo, macera dolu bir aşk romanı!”

7. Yüzyıllık Yalnızlık – Gabriel Garcia Marquez

"Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”

6. Martin Eden – Jack London

“Jack London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası’dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…

London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin’in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık…”

(Tanıtım Bülteninden)

5. Dante – Alessandro Barbero

“Dante Alighieri…

İlahi Komedya’nın dâhi yaratıcısını, ilk kez, değerlerini ve zihin yapısını paylaştığı döneminin bir insanı olarak görüyoruz. Alessandro Barbero, bu dönemin eksiksiz bir portresini çiziyor, okuru tarihin en büyüleyici çağlarından biri olan Ortaçağ’ın alışkanlıklarına, âdetlerine ve politikasına yaklaştırıyor.

“Tarihçi Alessandro Barbero, delillere ve belgelerin analizine dayalı bir inceleme ile şairin hayatını yeniden kuruyor. Kesinlik ile tutkunun buluştuğu bir çalışma.”

- Paolo Mauri

Dünya edebiyat tarihinin en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilen İlahi Komedya gibi bir başyapıta imza attı. Hem siyasi hem de toplumsal anlamda gerilimi yüksek bir dönem olan Ortaçağ’ın en unutulmaz aşk şiirlerini yazdı. Bir tefecinin oğlu olarak edebiyatçıların dünyasına girmek için büyük zorluklara katlandı. Politikanın karanlık koridorlarında daima tutkun olduğu sanatla hakikati fısıldamaya çalıştı: Dante Alighieri.

Alessandro Barbero, elinizdeki bu çalışmasıyla ölümsüz bir sanatçı olan Dante’nin hayatını aydınlatıyor. Onu hem bir sanatçı hem de Ortaçağ’ın bir insanı olarak tanıtıyor. Bunu yaparken Ortaçağ dünyasının değerleriyle birlikte 14. yüzyıl İtalya’sının her yönden zengin atmosferini de zihinlerde canlandırıyor. Dante’nin genç bir âşık olarak portresini çizerken onun savaşa gitmek üzere atına bindiğinde neler hissettiğini de detaylıca anlatıyor. Tüm bunları yaparken de döneme yakışır bir duygu dünyasıyla gözyaşlarını ve sessizliği, cesaret ve tutkuyu bir araya getiriyor. Kaynakların araştırılmasında ve yorumlanmasında kılı kırk yaran, her saptamanın ve her varsayımın arka planını doldurup analizini yapmaya özen gösteren büyük bir tarihçinin çizdiği bu portre, olağanüstü üslubuyla bir roman gibi okunuyor. İtalya’da yayımlandıktan birkaç ay sonra çok satanlar listesine giren "Dante", eksiksiz bir portre olmasının yanı sıra okuru tarihin en büyüleyici çağlarından biri olan Ortaçağ’ın yaşantısına doğru yolculuğa çıkaran nefis bir başucu kitabı…”

(Tanıtım Bülteninden)

4. Gizli Ajans – Alper Canıgüz

“Bazı aşklar vardır, içinde kahkahaların çınlamasından ziyade gözyaşlarının çağlaması daha uygun düşer.”

Musa, metin yazarı olarak işe başladığı reklam ajansında patron diye Şeytan adlı bir kara kediyle tanıştırıldığında bir nebze şaşırsa da “İş, iştir” diye düşünür. Acaba öyle midir? Astronomik fakat aşina, dehşetengizliği nispetinde cazip, yabancı olduğu kadar yerli bir hikaye.

Uyumsuzluğun zirvesinde bir aşk…

Kimsenin hiçbir şeyi yadırgamadığı bir ortama damgasını vuran bir komplo…

Ve tekinsiz tiplerin zıvanadan çıkmasıyla büsbütün harlanan bir macera!

Almanya’da yazarlar, eleştirmenler ve yayıncılardan oluşan Litprom jürisi tarafından hazırlanan ‘dünya edebiyatının en iyileri’ listesinde yer verilen Gizliajans’ı okurken çokça tebessüm edecek, sıkça kahkaha atacaksınız.

Biliyorum. Yüreğime ellerimle açtığım yaradan sızan bu kan, bu gazap ateşi, bu kutsal fikr-i sabit, gözlerimdeki perdeyi kaldıran biricik hakikattir. Mutluluğum, felaketim, en pervasız günahım... Bil ki hiçbir tecrübe, hiçbir tövbe, hayatın gelip geçiciliğine, kerhen olana dair hiçbir şey bu mührü kıramaz. Zavallı varlığımın anlamı, başka hiçbir şey değil, sadece gizli nikâhımızı kıydığımız o gece yüreğimi sana bağlayan bu yemindir. Bundan böyle aldığım her nefeste senin ruhunu içime çekeceğim, yüreğimin her vuruşu senin ismini fısıldayacak. Aşkından gayrısı yalan, ve bak, gökteki ay şahidimdir.”

(Tanıtım Bülteninden)

3. Babaya Mektup – Franz Kafka

“Çok sevgili baba,

Geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için...

Franz Kafka, 1919’da dinlenmek üzere gittiği Schelesen’de Julie Wohryzek adında bir kızla tanışıp nişanlandı. Aynı yıl kaleme aldığı Babaya Mektup, yazarın bu nişana karşı çıkan babası Hermann Kafka’ya yanıtıdır. Kafka’nın babasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmek için yazdığı ve hiç göndermediği bu mektup, hem yazarın yaşamöyküsüne açıklıklar getirmesi hem de kimi eserinin başlıca izleklerinin ipuçlarını barındırması açısından büyük önem taşır. Kafka’nın tüm eserlerinin günümüze ulaşmasını sağlayan Max Brod’un gün ışığına çıkardığı ve yazarın toplu eserleri arasında yer alan bu kitabı ayrıntılı notlar eşliğinde sunuyoruz.”

(Tanıtım Bülteninden)

2. Bir Delinin Hatıra Defteri – Gogol

“Hayata tutunmaya çalışan sıradan bir devlet memuru, bir gün iki köpeğin aralarında geçen konuşmaya şahit olur. Peşini bırakmadığı köpeklerin mektuplarını alır ve âşık olduğu kadının bir aristokratla evleneceğini öğrenir. Tam da bu noktada kendisini deliliğe teslim eder ve İspanya Kralı 8. Ferdinand’a dönüşür.”

(Tanıtım Bülteninden)

1.Gösteri Toplumu – Guy Debord

“Yaşamını medyatik uygarlığın ötesinde, herkesten uzakta ve gizlice tamamlamış olan Guy Debord XX. yüzyılın ikinci yarısının en önemli şahsiyetlerinden ve kâhinlerinden biridir. Gösteriye katılmayı reddeden bir radikaldir! Debord'un Gösteri Toplumu adlı kitabı yıkıcı olduğu kadar tarihe de direnebilmiş bir eserdir. 70'lerde yayımlandığında "aşırı" tezleri nedeniyle "şok" yaratmış, 80'lerde ise hayatın doğruladığı bir metin olarak kabul görmüştür. Egemenliğini tüm dünyada çoktan kurmuş ve gündelik dile geçirmiş olan gösteri toplumunu ilk kez tanımlayan ve adlandıran Debord, kapitalist iktisadın ve meta dolaşımının uzantısı olarak nitelendirdiği gösteri egemenliğinin sosyalist oldukları iddiasında olan ülkelerde de var olduğunu; dünyanın yeniden tek bir pazar haline geleceğini ve bürokratik iktidarların da Amerikan tipi gösterinin hâkimiyeti altına gireceğini söylemiştir. Gösteri Toplumu'nda tek kelimeyi bile değiştirme gereğini duymadan yıllar sonra kaleme aldığı Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlar'da mafya, terörizm, polis devleti gibi olguların nasıl gösterinin bir parçası haline geldiklerini sergiler. Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür, sahteleşir. Tüm dünya aynı gösterinin sahnesidir artık; hepimiz aynı gösterinin oyuncusu ve seyircisi oluruz. Tarihsel bilgiyi yok etmek, özgünlük görünümü altında sansürü genelleştirmek, gösterinin vazgeçilmez ikizi olan terörizme girişmek, doğruyu bir yanlışlık anı yapmak, öznelliği silmek... gösteri toplumunun söylemini oluşturur. Bu umutsuzluk kitabı, hapishane halindeki bir dünyada yaşadığımızı gözler önüne serer. Antikçağdan günümüze, zaman kavramından mekân kavramına, şehircilikten turizme ve kültürel tüketim soytarılığına kadar her alana uzanan Gösteri Toplumu'nun labirentleri arasındaki yolculuk kitabın ortalarında giderek dehşete dönüşür: Çıkış yoktur! Debord karamsardır! Karamsarlığın doruğunda yaşayan tüm devrimciler gibi gerçekçidir de... Hakikati söyler.” (Tanıtım Bülteninden)