“Öncelikle kendim İçin yazıyorum”

Anı-Öykü-Anlatı-Günlük-Seyahatname, Edebiyat, Öykü kategorilerinde eserler yazmış olan Yazar Aydan Ay ile yeni kitabı ‘Hemdem’ üzerine konuştuk. Kısa süre önce raflarda yerini alan kitap dışında Ay’ın kendine ait 5 eseri daha bulunuyor

Haber Giriş Tarihi: 30.06.53057 02:00
Haber Güncellenme Tarihi: 30.06.53057 02:00
ilksesgazetesi.com

Klaros Yayınları’ndan çıkan ve “Çok iyi dost, can dost” anlamına gelen HemDem adlı öykü kitabı raflarda yerini aldı. Yazar Aydan Ay tarafından yazılan kitap 14 öyküden oluşuyor. Kitapta beş öyküde insan ve hayvanın ilişkisine, dostluklarına yer veriliyor. Yazarın daha önce yayınlandığı; Bay Daktilo'dan Mektuplar, Gidemediğin Yol Senin Değildir, Renkli Buzlar, Zühal ile Cemal kitapları bulunuyor. Korona Pandemisi döneminde de çalışmalarını aralıksız sürdüren yazarın şu an üzerine yoğunlaştığı bir roman çalışması bulunuyor. Yeni kitabın 6 ay içerisinde çıkması planlanıyor.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Anne ve babamın görevleri nedeniyle, yaşadıkları şehir olan Samsun’da doğdum. Babam Behzat Ay, öykü ve roman yazarı olup, yaklaşık 30 yıl Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazarlığı yapmıştır. Bebeklik ve ilk çocukluk yıllarımı Samsun, Ankara ve Siirt şehirlerinde yaşadım. O yıllarda İsmet Kemal Karadayı, Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Halit Çelenk’le ve aileleriyle sık sık bir araya gelirdik. İlk öğretmenim, bana okuma-yazmayı öğreten annem olmuştur. Hem annem, hem de babam köy enstitülüdür. Siirt’te ilkokula başladım. Daha sonra babamın sürülmesi nedeniyle Siirt’ten Erzincan’a yerleştik. O yıllar Kemah Cumhuriyet savcısı ve yazar olan Şiar Yalçın ve hayat arkadaşı Remide Hanımla ailece sık sık bir araya gelirdik. Uzun yıllar Paris’te yaşamış ve Fransız kültürüyle yetişmiş olan Remide Hanımla, çok güzel arkadaşlığım başlamıştı. Remide Hanım derslerime yardımcı olup, ayrıca bana Fransızca öğretmeye başladı. Okul tatillerinde Kemah’a Remide’nin yanına gidip, birlikte güzel günler geçirdik. Remide Hanım benim Paris’e gitmemi ve eğitimimi orada devam etmemi çok istiyordu. Ani bir kararla 1989 yılında Paris’e gittim. Orada Fransızca eğitimi aldım. 2010 yılının temmuz ayında İstanbul’a kesin dönüş yaptım. Çeşitli dergilere, gazetelere yazılar yazmaya başladım. Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nde yaklaşık 8 yıl yönetim kurulu üyeliğinde bulundum. Derneğin yeni yönetiminde, başkan yardımcılığı görevini sürdürmekteyim. Üvercinka ve çeşitli dergilerde hemen hemen her ay öykülerim yazılarım yayınlanır. Kitap Fuarlarında, Kültür Merkezlerinde gerçekleşen 80 küsur etkinlik ve paneller yönettim.

Hayatınızda en fazla iz bırakan olay nedir?

Babamın ölümü… Yaşadığı evde dört gün sonra ölüsü bulunmuştu. Ben Paris’teydim… Acı haberi alınca, babamı son yolculuğuna uğurlamak için, İstanbul’a gitmeye karar vermiştim. Ne yazık ki uçaklarda yer bulamamıştım. Bu beni hala çok üzer.

Yazar olma yolundaki hikayeniz nedir, bu yolda ilerlerken çevrenizdekilerin etkisi ne oldu?

Yazar olacağım diye bir çabam ve düşüncem yoktu. Babamdan dolayı edebiyata düşkündüm. Çok kitap okurdum ve hâlâ da okurum. Paris’te yaşadığım yıllar günlük tutuyordum. Birkaç yıl sonra günlüklerimi okudum, bir roman okur gibi… Hoşuma gitti. Günlüklerime betimleme, tasvir, karşılıklı konuşmalar yerleştirdim. Bu günlüklerden nereden baksanız 30-40 öykü çıktı. İstanbul’a dönünce, Cemal Süreya’nın eşi-oğlu Memo’nun annesi Zühal Tekkanat öyküleşen günlüklerimi okudu. Çok beğendi. Hatta bir öykümü “Mavi Ada” dergisine göndermişti. Okul arkadaşım Cezmi Ersöz de yazmama hep destek vermiştir. Çeşitli dergiler de zamanla öykülerim yer almaya başladı. Elbette babamın hayatta olan yazın dostları da, hep yazmamı istemiştir ve destek vermişlerdir.

Yazarken olmazsa, olmazlarınız var mı?

Şu gün, şu saatte yazacağım diye bir kuralım yoktur. Mutlaka yazmaya öykü başlığıyla başlarım, sonra öykünün iskeletini kurarım. Öykü yazmakla çok mutlu olan bir insanım. Tüm sıkıntılarımı, dertlerimi unutarak yazmaya koyulurum. Günde 6-7 saat çalıştığım bir öyküyü yaklaşık bir ay da tamamlarım. İyi bir gözlemciyim ve doğaseverim. Yolda yürürken yere düşen bir yaprağı, yoldan geçmekte olan bir kediyi, bir çiçeği, martıyı, yağmuru, karı hep gözlemlerim. Mutlaka bir öykü çıkarırım bu gözlemlerimden…

Son kitabınız “Hemdem Öyküleri” başta olmak üzere, yazdığınız kitaplarınızdan kısaca söz eder misiniz?

“HemDem Öyküleri”nde 14 öyküm yer almaktadır. Hemdem, biliyorsunuz “Çok iyi dost, can dost” anlamına gelmektedir. Kitapta 5 öyküm de, bir insanla bir hayvan ilişkisine, dostluklarına, onları konuşturarak yer verdim. Doğada yaşayan hayvanlardan, biz insanlar mutlaka öğreneceğimiz ya da ders alacağımız çok şey vardır. “Cahide” adlı bir kediden, “Karınca ile Adam”dan, “Angut Kuşu”ndan, “Mavi” adlı köpekten… Öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki… Ayrıca yaşadığımız şu zor günlerde, kitapta bir öykümle koronavirüs’le de dalgamı geçtim. “Virüsle Beş Çayı” adlı öykümde, virüsle bir kadını konuşturdum. Virüs hatta kadına aşık olur: “Kahverengi gözlerinde, dolgun bir kara sıkıntı var şu an. Işık yok. O güzelim gözlerinin hakkını hangi ressam verebilir ki? Korkma sana kendimden bir tane bile bulaştırmayacağım. Sevdim seni…” ( Sayfa:156) “Gitmişti. Kaygıyla beklediğim şey ölüm değilmiş… Yitip giden cesaretimmiş. Döndü. Pencerenin önünde sıralanan menekşelere baktım. Birdenbire ev çiçeklendi. Madem ben dışarıya çıkamıyorum, bahar içeri girmişti. Evi Strauss’un melodileri dolduruvermişti. Gel de canlanma… Haydi valse!” ( Sayfa:159) İlk kitabım, “Gidemediğin Yol Senin Değildir” Tilki Kitap’tan, “Bay Daktilodan Mektuplar”, “Renkli Buzlar” adlı üç öykü kitap, Broy Yayınevi tarafından yayınlandı. “Zühal İle Cemal” adlı anı roman Broy Yayınevi-Üvercinka Dizisi, Yusuf Arslan’la birlikte yazdığım; “Çino’nun Günlükleri” adlı iki romanım bulunmaktadır. “HemDem Öyküleri” Klaros Yayınları’ndan Ocak 2021 de çıktı. 16 şair yazarla birlikte çalıştığımız “Düş Kent Seçkisi” adlı ortak kitabımız, Tunç Yayıncılıktan çıktı. Bunun yayınlanış tarihi Ocak 2021’dir. Seçkin Zengin’in hazırladığı “Mektuplar” zincirinde de 3 yazım yer almıştır. Çocukluğuma Mektuplar, Okuruma Mektuplar, Şairime Mektuplar.

Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?

“Mavi” ile “Mavinin Dönüşü” adlı öykülerimden yola çıkarak, bir roman çalışmam var. Sanırım 5-6 ayımı alır… Bir köpekle bir kadının yaşadıkları…

Koronavirüs pandemisi günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?

Üretiyorum… Haziran 2020’den bugüne: 3 Kitap, Üvercinka’da 7 öykü, 3 Kitapta birer yazım… Demek ki üretmişim. Günde 6-7 saat çalışarak, salgın korkusunu unutup habire yazıyorum. Kitap okuyorum.

Edebiyatta kendinize nasıl bir yol haritası belirlediniz?

Öncelikle kendim için yazıyorum. Ben yazarak mutlu olan bir insanım. Kitap Fuarlarında, imza günlerimde tanıştığım ve hep dost kaldığım okurlarım var. Mutlaka her yeni kitabımı alıp, okurlar. Yazar tüccar değildir, edebiyatta ticarethane değildir. Baskılar tükensin, kitaplarım çok satsın diye bir beklentim yok. Ödüllere karşıyım. Bu nedenle kitaplarımı, ödüllere göndermem. Bir yazar için okur, en güzel ödüldür. Edebiyatta yol haritam budur…