Oyuncu kadrosunda Celal Belgil gibi isimlerin yer aldığı oyun, 1940’ların İran’ında isim benzerliği yüzünden İran İstihbarat Teşkilatı ile başı belaya giren Ömer Hayyam’ın yanlışlıkla hapse atılmasıyla başlıyor. Şah Rıza Pehlevi yönetimindeki ülkede işler raydan çıkmak üzeredir. Şah’ın pek de parlak olmayan özel hayatı, saray içi dedikodular, güç çekişmeleriyle yoğunlaşan gündem, huzursuz günlerin yaklaştığının habercisidir. Bir tarafta geçim sıkıntısı içinde bunalan halkın içinde isyanın yavaş yavaş yükselen sesleri duyulurken, diğer tarafta halktan kopuk yönetim ve iktidar çekişmeleri yaşanmaktadır. Dönemin dünya basınını sürekli meşgul eden saray hayatı ve şah yönetimi ile halk arasında günbegün açılan uçurum artık her şeyi kopma noktasına getirmiştir.
Ferhan Şensoy benzersiz mizahıyla, günümüze göndermeler yaptığı Şahları da Vururlar’da, seyirciye “Batılılaşma nedir ve ne değildir?” gibi sorular sordurur. Oyunda İran’daki karışıklıklar üzerinden dönemin Türkiye’sine ciddi eleştiriler yönelten Şensoy, hiçbir şeyi sakınmadan içinden gelenleri ifade eden üslubu, kıvrak zekâsı ve isyankâr yapısıyla farklılığını ortaya koyar. 1980’lerin ilk yarısı boyunca aralıksız 586 kez sahnelenmiş olan oyun, biçimsel özellikleriyle Şensoy’un yazarlık ve yönetmenlik tarzının mükemmel bir örneği olmakla beraber yaşarken yazılan gerçek bir tarih parodisidir.