Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, çizgi filmlerin çocukların psikolojisini nasıl etkilediğine dair açıklamalarda bulundu.
Araştırmalar, çizgi filmlerle çocuk psikolojisi arasındaki ilişkiye ışık tutuyor
Canlı renkleri, sevimli karakterleri ve hayali hikayeleriyle çocukları büyüleyen çizgi filmlerin, uzun zamandır çocukluk eğlencesinin temelini oluşturduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, “Son araştırmalar, çizgi filmlerle çocuk psikolojisi arasındaki karmaşık ilişkiye ışık tutarak ebeveynleri çocuklarının duygusal refahı üzerindeki potansiyel etkilerini dikkatli bir şekilde düşünmeye teşvik ediyor.” dedi.
Eğitici çizgi filmler akademik başarı ve okuma alışkanlığına katkı sağlayabilir
Çizgi filmlerin, dikkatli bir şekilde tasarlandığında, çocuğun bilişsel ve duygusal gelişimi üzerinde olumlu etkilere sahip olabileceğine değinen Vogt, “Çizgi filmler çocuklara yeni bilgiler, fikirler ve problem çözme senaryoları sunarak bilişsel gelişimi teşvik edebilir. Çocukların dikkat süresini, hafızasını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirebilir. Araştırmalar, çizgi film içeriğinin ilgi çekici görselleri ve canlı anlatımları nedeniyle daha fazla dikkat çektiğini ve çocukların geleneksel öğrenme yöntemlerine kıyasla bilgiyi daha etkili bir şekilde özümsemelerini sağladığını gösteriyor. Çizgi filmler, çocukları yeni kelimelerle, cümle yapılarıyla ve hikâye anlatma teknikleriyle tanıştırarak dil gelişimine katkıda bulunur. Çocuklara dinleme, konuşma ve anlama gibi dil becerilerini duyma ve uygulama fırsatı sunar. Eğitici çizgi film programlarını izleyen öğrenciler, daha yüksek akademik notlar alma, artan okuma alışkanlıkları sergileme, rekabet becerileri sergileme ve şiddet içerikli ya da tamamen eğlence temelli televizyon programları arasında ayrım yapmada daha başarılı olma eğilimindedir.” şeklinde konuştu.
İyi hazırlanmış çizgi filmler duygusal ifade ve anlayış için değerli araçlar olabilir
Çizgi filmlerin çocukların sosyal ve ahlaki gelişimlerini de etkileyebileceğini belirten Vogt, “Çocukları çeşitli sosyal durumlarla, duygularla ve ahlaki ikilemlerle tanıştırarak empati kurmayı, bakış açısı kazanmayı ve başkalarını anlamayı teşvik ederler. Çocuklara paylaşma, iş birliği yapma ve çatışma çözme gibi sosyal becerileri öğrenmeleri için fırsatlar sunar. Ayrıca araştırmalar, iyi hazırlanmış çizgi filmlerin duygusal ifade ve anlayış için değerli araçlar olarak hizmet edebileceğini öne sürüyor. Çizgi filmlerdeki karakterler genellikle neşe, üzüntü, öfke, korku ve sevgiyi deneyimleyerek çocukların kendi duygularını öğrenmelerini ve yönetmelerini sağlar. Çizgi filmler, ahlaki ikilemleri, etik seçimleri ve eylemlerin sonuçlarını sunarak çocukların ahlaki gelişimini şekillendirmede rol oynar. Çocuklara değerleri, adaleti, dürüstlüğü ve sorumluluğu öğretebilirler. Yaratıcı dünyalar, karakterler ve hikayeler sunan çizgi filmler çocukların hayal gücünü ve yaratıcılığını teşvik eder.” açıklamasını yaptı.
Karakterlerin gerçek olduğuna, anlatılan olayların gerçek hayatta yaşanabileceğine inanabilirler
Çok sayıda fayda sağlasa da çizgi filmlerin dikkatle değerlendirilmesini gerektiren olumsuzlukları olduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, “Özellikle okul öncesi çocuklar, hayal ile gerçek arasında ayrım yapmakta daha fazla güçlük çekme eğilimindedir. Çizgi filmlerdeki karakterlerin gerçek olduğuna ya da çizgi filmlerde anlatılan olayların gerçek hayatta yaşanabileceğine inanabilirler. Bunun nedeni, küçük çocukların genellikle çizgi filmlerin kurgusal dünyası ile gerçek dünya arasındaki sınırlar hakkında sınırlı bir anlayışa sahip olmalarıdır. Çocuklar büyüdükçe ve bilişsel yetenekleri geliştikçe, hayal ürünü kavramını anlamaya ve gerçek ile hayali olanı ayırt etmeye başlarlar. 6 ila 7 yaşları arasında, çocuklar genellikle çizgi filmlerin kurgusal doğasını daha iyi kavrar ve hayali unsurlar ile gerçeği ayırt edebilir.” dedi.
Çizgi filmlerde tasvir edilen gerçek ile kurgusal dünya arasında ayrım yapmakta zorlanan çocukların, gerçek hayattaki durumları doğru yorumlamada da zorluklarla karşılaşabileceğini sözlerine ekleyen Vogt, “Çizgi filmler genellikle abartılı ve gerçekçi olmayan senaryolar sunar ve bu senaryolar harfi harfine alındığında gerçek dünyanın nasıl işlediğine dair yanlış kanılara yol açabilir. Bu yanlış yorumlama, bir çocuğun karar verme becerilerini, problem çözme yeteneklerini ve sosyal etkileşimlerini etkileyebilir.” diye konuştu.
Çocuklar, çizgi filmlerde tanık oldukları tehlikeli hareketleri taklit etmeye çalışabilirler
Sıklıkla olağanüstü yeteneklere, doğaüstü güçlere veya imkânsız becerilere sahip karakterleri tasvir eden çizgi filmlerin, çocukların beklentileri üzerindeki etkisine değinen Vogt, “Çocuklar bu tasvirlerin fantastik doğasını kavrayamadıklarında, kendi yetenekleri veya başkalarının yetenekleri hakkında gerçekçi olmayan beklentiler geliştirebilirler. Bu, hayal kırıklığına, hüsrana ve çarpık bir gerçeklik algısına yol açarak çocuğun özgüvenini ve motivasyonunu potansiyel olarak engeller. Gerçekle hayali ayırt etmekte güçlük çeken çocuklar, çizgi filmlerde tanık oldukları tehlikeli hareketleri veya gösterileri taklit etmeye çalışabilirler. İster yüksekten atlamayı ister dövüş sahnelerini taklit etmeyi veya tehlikeli nesnelerle deney yapmayı içeriyor olsun, bu eylemler fiziksel zarar veya kazalarla sonuçlanabilir. Bu tür eylemlerin kurgusal olduğu ve gerçek hayatta güvenli olmadığı konusunda net bir anlayışa sahip olmayan çocuklar, kendilerini gereksiz risklere maruz bırakabilirler.” uyarısında bulundu.
Gerçek ile hayal arasındaki ayrımı anlamaları çocuklar için hayati öneme sahip
Çizgi filmlerin genellikle öfke, korku veya heyecan gibi yoğun duygular yaşayan karakterleri abartılı bir şekilde tasvir ettiğine dikkat çeken Vogt, “Bu duyguların kurgusal doğasını anlamakta zorlanan çocuklar, kendi duygularını uygun şekilde düzenlemekte zorlanabilirler. Bu, öfke, endişe veya korkuyu yönetmede zorluklara katkıda bulunabilir. Duygusal zekâ ve empati gelişimini engelleyebilir. Gerçeklik ve hayal gücü arasındaki sınırları anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek için çok önemlidir. Çocuklar tükettikleri içerikleri analiz ederek ve sorgulayarak çizgi filmlerin verdiği mesajları değerlendirebilir ve gerçek ile kurguyu birbirinden ayırabilirler. Bu yetenek olmadan, çocuklar eleştirel düşünce veya şüphecilik olmaksızın gördükleri her şeyi kabul ederek medya tüketimine karşı daha pasif bir yaklaşım sergileyebilirler. Çizgi filmler çocuklar için zengin ve yaratıcı bir deneyim sunabilirken, gerçek ile hayal arasındaki ayrımı anlamaları onlar için hayati önem taşır. Bu sınırı kavrayamamak, gerçek hayattaki durumların yanlış yorumlanmasına, gerçekçi olmayan beklentilere, güvensiz davranışlara, duygusal zorluklara ve eleştirel düşünmeyle ilgili zorluklara yol açabilir.” diye konuştu.
Çocukların yüzde 33'ü şiddet içeren davranışlar sergiliyor
Çizgi filmlerin, cinsellik, şiddet veya alkol tüketimi ile ilgili temalar da dahil olmak üzere uygunsuz içeriklere de sahip olabileceğinin altını çizen Vogt, “Araştırmalar, bu tür içeriklere maruz kalmanın çocuklarda artan saldırganlığa, şiddete karşı duyarsızlaşmaya ve sağlıksız davranışların gelişmesine yol açabileceğini göstermiştir. Çizgi filmlerdeki şiddet eylemlerine tekrar tekrar maruz kalmak, adrenalin üretiminde artışa yol açarak çocuklarda dengesiz ruh hallerine ve artan saldırganlığa neden olabilir. Konuya dair yapılan araştırmalar, çocukların yaklaşık yüzde 33'ünün çizgi film izlemesi sonucunda şiddet içeren davranışlar sergilediğini ve yüzde 45'inin izlemeyi bırakması veya alternatif faaliyetlerde bulunması istendiğinde saldırganlık gösterdiğini göstermektedir.” açıklamasını yaptı.
Aşırı ekran süresi, uyku bozuklukları, hareketsiz davranış ve azalmış fiziksel aktivite ile ilişkili
Çizgi filmler de dahil olmak üzere aşırı televizyon izleme alışkanlığının, çocuklukta obezite ile ilişkilendirildiğine vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, “Çocukların günde dört saatten fazla televizyon izlediği ülkelerde fazla kilolu çocuk oranları daha yüksektir. Ayrıca, çizgi filmlerin çocukların genel refahı ve aile dinamikleri üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Araştırmalar, Avrupa'da 2 ila 11 yaş arası çocukların her hafta çizgi film izleyerek önemli miktarda zaman geçirdiklerini, birçok ebeveynin çocuklarını başka sorumluluklarla meşgul ederken veya rahatlama ararken televizyona güvendiğini göstermiştir. Öte yandan, çizgi filmlere ayrılan aşırı ekran süresi, uyku bozuklukları, hareketsiz davranış ve azalmış fiziksel aktivite ile ilişkilendirilmiştir. Ekranlara uzun süre maruz kalmak, sosyal etkileşim, yaratıcı oyun ve gerçek dünyayı keşfetme gibi önemli gelişimsel yönleri engelleyebilir.” uyarısını yaptı.
Çocuğunuzla birlikte içerik hakkında sohbet ederek çizgi film izleyin
Ailelerin neler yapabilecekleri konusuna da değinen Vogt, “Dengeli bir yaklaşım benimseyerek, çocuğunuzu çizgi filmlerin olumsuz etkilerinden koruyup olumlu potansiyelinden yararlanabilirsiniz. Çocuğunuzun çizgi film izlemesini aktif olarak izleyerek ve onunla etkileşim kurarak, eleştirel düşünme, empati ve çok yönlü bir bakış açısı geliştirmelerine yardımcı olabilirsiniz. Çocuğunuzun yaşına, değerlerine ve gelişimsel ihtiyaçlarına uygun çizgi filmler seçin. Öğrenmeyi, olumlu sosyal değerleri ve duygusal zekayı destekleyen eğitim içeriği arayın. Çocuğunuzla birlikte çizgi film izleyin ve anlamlı sohbetler yapın. Karakterler, eylemleri ve iletilen mesajlar hakkında diyaloğu teşvik edin. Bu birlikte izleme deneyimi, tüm endişeleri gidermek, olumlu değerleri pekiştirmek ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmek için bir fırsat sağlar.” önerisinde bulundu.
Çizgi film sırasında reklamlara dikkat edilmeli
Çocukların çizgi film izlemesi için ebeveynlerin makul zaman limitleri belirlemesi tavsiyesinde bulunan Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, “Ekran başında geçirilen süre ile açık havada oyun oynama, okuma ve aile etkileşimleri gibi diğer etkinlikler arasında bir denge sağlayın. Genel sağlık ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarına öncelik veren bir medya planı oluşturun.” dedi.
Çocuğun maruz kaldığı içeriğin düzenli olarak izlenmesini ve yaşa uygun olmayan materyallere erişimi kısıtlamak için ebeveyn denetimleri veya filtreleme mekanizmaları kullanılmasını öneren Vogt sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukların tercihlerini ve isteklerini etkileyebileceğinden, çizgi film sırasında reklamlara dikkat edin. Çocuklar çizgi filmlerde gösterilen reklamlardan kolayca etkilenirler. Çocuğunuzla reklamların ikna edici doğası hakkında konuşun ve bilinçli seçimler yapmaları için eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olun. Reklamlara maruz kalmayı sınırlayın veya reklam içeriğini en aza indiren platformları seçin. Ekran başında geçirilen sürenin ötesinde etkinlikleri teşvik ederek zengin ve çeşitli bir ortamı teşvik edin. Hobiler, spor, sanat ve kaliteli aile zamanı yoluyla yaratıcılığı, fiziksel aktiviteyi ve sosyal etkileşimi teşvik edin. Yürüme, bisiklete binme, resim yapma, müzik aletleri çalma ve birlikte kaliteli zaman geçirme gibi alternatif dinlence etkinliklerini teşvik ederek olumlu rol model olun.” HABER MERKEZİ