Uzmanı uyarıyor: Her 100 kişiden 1’i çölyak olabilir!

700 bin kişinin çölyak hastası olduğu Türkiye'de, teşhis zorluğu ve glütensiz tedavinin önemi vurgulanıyor. Beslenme Uzmanı Dyt. Merve Sena Nazlı, hastalığın genetik olduğunu ve doğru diyetle yaşam kalitesinin artabileceğini belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 11.07.2024 04:00
Haber Güncellenme Tarihi: 11.07.2024 04:00

Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Merve Sena Nazlı, Türkiye’de yaklaşık 700 bin kişinin çölyak hastası olduğunu ve bu sayının yalnızca buzdağının görünen kısmı olduğunu belirtti. Nazlı, teşhis bekleyen çok sayıda kişinin olduğuna dikkat çekti.

Çölyak Hastalığı Nedir?

İnce bağırsağın glütene karşı ömür boyu süren ve kronikleşen hassasiyeti olarak tanımlanan çölyak hastalığı, çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde her yaşta ortaya çıkabiliyor. Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dyt. Merve Sena Nazlı, çölyak hastalığının teşhisinin zor olduğunu ve belirtilerinin diğer hastalıklarla karışabildiğini vurguladı.

Nazlı, “Çölyak hastalığının belirtileri başka hastalıkların belirtileriyle aynı olabildiği için teşhis zorlaşabiliyor. Tanı için hekim tarafından kanda glutene karşı antikor seviyesini ölçen testler yapılmaktadır. Eğer bu antikorlardan en az birisi pozitif olursa ya da hekim şüphelenirse ince bağırsaktan biyopsi alınması gerekebilir,” dedi.

Tek Etkin Tedavi: Glütensiz Diyet

Tedavinin ömür boyu sürecek olan glütensiz tıbbi beslenme tedavisi olduğunu belirten Dyt. Merve Sena Nazlı, bu tedaviye harfiyen uyulması gerektiğini söyledi. Nazlı, “Çölyak hastalarının klinik semptomlarının ortadan kalkması ve bağırsak mukozasının normal yapısına dönüşmesi için tek etkin tedavi yöntemi glütensiz diyettir. Alternatif tedavi olarak önerilen hiçbir yöntemin bilimselliği yoktur,” şeklinde konuştu.

Çölyak hastalarına az miktarda glütenin bile zarar verebileceğini kaydeden Nazlı, “Çeşitli ürünlerde glütene rastlamak mümkün olduğu için marketteki gıdaların etiketleri çok iyi okunmalıdır. Çölyak tanısı almış her birey mutlaka çok iyi bir etiket okuyucusu olmalıdır. Aldığı her ürünün içindekiler kısmını inceleyip, glüten içermediğinden emin olduktan sonra tüketmek gerekir,” dedi.

Nazlı, diyetin yolunda gidip gitmediğinin yılda 1 veya 2 defa kontrol edilmesi gerektiğini belirterek, “Diyetin doğru ve kaçaksız bir şekilde yapılması ile tüm belirtiler yavaş yavaş geçmeye başlar ve kişi sağlıklı bir hayat sürdürür. Ufak kaçamaklar bazı hastalarda anında belirti vermeyebilir. Ancak bu kaçamaklar sinsi bir gidişat gösterebilir ve başka hastalıklarla karşılaşmak söz konusu olabilir,” uyarısında bulundu.

Çölyak hastalığının genetik geçişi olan bir hastalık olduğunu belirten Nazlı, çölyak teşhisi alan bireylerin ailelerinin de tarama testleri yaptırması gerektiğini söyledi. Kendisi de çölyaklı olan Dyt. Merve Sena Nazlı, “Diyet kesin ve net olarak yapılmadığında veya geç teşhis konulduğunda diyabet, tiroit, kemik erimesi, çocuklarda boy kısalığı veya çeşitli kanserler olarak ortaya çıkabilir,” dedi.

Çölyak Hastalığıyla Yaşamak

Çölyak hastalığının teşhis edilene kadar bir hastalık, teşhis edildikten sonra ise bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Nazlı, “Glütensiz özel olarak hazırlanan unlar, ekmekler, makarnalar, bisküviler, pirinç, mısır, kinoa, greçka (karabuğday), patates, meyve, sebze, yumurta ve et ürünlerinin yenilmesinde sakınca yoktur. Bağırsak onarıcı etkisi olan kemik/ilik suları, avokado, hindistancevizi gibi besinler de rahatlıkla tüketilebilir. Glütensiz diyete uyup yeterli ve dengeli beslenmeye başlandığında karşılaşılan vitamin, mineral eksiklikleri ortadan kalkabilir,” şeklinde konuştu.