Normalleşme adı altında aynı ceketler giyildi

İYİ Partili Doğan, “Normalleşme adı altında da CHP ile çok yakın ilişkiler yürütüldü, aynı ceketler giyildi.  Araların ılımlaştığı bir ortam görüyoruz. Kimse bunu dert etmiyor” diye konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 23.07.2024 09:29
Haber Güncellenme Tarihi: 23.07.2024 09:29

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER- 25 Ekim 2017’de kurulan İYİ Parti, girdiği 2018 seçimlerinde bulunduğu ittifak ile büyük başarı elde etmiş, 2023 yılındaki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ise 6’lı masa ile büyük görüş ayrılığı yaşamış ve masadan kalkmıştı. Daha sonraki süreçte tekrar masaya dönen İYİ Parti, seçimde ortak aday CHP önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanamamasıyla masadan ayrılmış, 31 Mart Mahali İdareler Seçimlerine kadarki süreçte ise sert bir politika üreterek seçimlere hazırlanmıştı. Genel İdare Kurulu (GİK) aldığı ortak karar ile yerel seçimlere ‘hür ve müstakil’ biçimde girmeye karar vermiş ama 31 Mart seçimlerinden sonra istenilen sonuçlar elde edilemeyince Genel Başkan Meral Akşener aday olmayarak partiyi kurultaya götürmüştü. Yapılan seçimde Genel Başkanlığa İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu seçilmişti. Parti bu süreçte basında ve kamuoyunda çok tartışılmış ve önemli bazı isimlerini kaybetmişti. Yaşanan tüm bu süreçleri İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan ile konuştuk. CHP ile AK Parti arasındaki normalleşme süreci hakkında ‘aynı ceketler giyildi’ yorumunu yapan Doğan, İYİ Parti’de artık istifalar değil yeni katılımcıların olacağının sinyallerini verdi. CHP’nin İzmir belediyeciliğini eleştiren Doğan, Akşener’in Külliyeye gitmesini ise normal karşıladıklarını belirtti.

BASIN ALGI OLUŞTURUYOR

İYİ Parti’deki süreci değerlendiren Doğan, ulusal basının İYİ Parti üzerinden bir algı oluşturmaya çalıştığını belirtti. Doğan, “Seçimden sonraki süreci ikiye ayırmak gerekiyor. Bir tanesi, topluma dayatılmak istenen bir algı var. Bugün sizinle, basınla konuşuyoruz, siz soru soruyorsunuz, ben cevaplıyorum. İlk elden bilgiye ulaşıyorsunuz. Ama bazen ne yazık ki ortada olmayan ya da küçük bir şeyin ya da bazı gerçeklerin çarpıtılarak kamuoyuyla paylaşıldığını da görüyoruz. Biz bunu özellikle kongre sonrasında çok yaşadık. ‘Binlerce istifa oluyor’ tarzında çok şey duyduk. Böyle bir olay olmamasına rağmen olmuş gibi yansıtıldı. Yandaş basın dediğimiz basın vardı. Özellikle iktidar yanlısı olduğu için eleştirilirdi. Öteki tarafta dönüp baktığımızda özellikle de bizim CHP ile olan ittifakımızın sona ermesinden sonra biz yandaş medyadan hiç de eksik kalır yanı olmayan bir basınla karşılaştık. Hatta bazı konularda daha insafsız ve daha at gözlüğü takmış bir basınla karşılaştık. Bazı yorumcuların ifadeleri basın özgürlüğüyle değerlendirilemeyecek kadar çirkindi. Ve biz şunu da gördük, İYİ Parti'nin herhangi bir X ilçesinde herhangi bir üyenin istifası ulusal medyada haber oluyor. Eğer bakarsanız CHP ya da AK Parti'de de istifalar yaşanır. Normaldir, her siyasi partide istifalar yaşanır. Her siyasi partide yeni üyeler gelir, eskileri gider. Bazen birbirlerine kızarlar, bazen genel politikaya kızarlar, bazen ülke siyasetine kızarlar. Kamuoyunda basın aracılığıyla yaratılmaya çalışılan bir algı vardı. İkinci olarak, bunu bir yana koyarsak elbette biz bir seçim mağlubiyeti yaşadık. Bunu hiçbir zaman da inkâr etmedik. Zaten seçimin hemen sonrasında da kurucu genel başkanımız Meral Akşener'de Türk siyasetinde görmediğimiz, alışık olmadığımız bir davranış göstererek ‘sorumluluk bana ait’ diyerek partiyi kongreye götürdü ve aday olmayacağını ifade etti. Biz de yanlışlarımızı, doğrularımızı tartıştık, bir kongre gerçekleştirdik. Kongre sonucunda da aynı zamanda da İzmir Milletvekili olan, bu bizim için ayrı bir gurur, Müsavat Dervişoğlu kurultayı kazandı ve parti de onun önderliğinde, kurulduğu çizgisinde devam ediyor. Ama her kongre sonrasında birtakım kişilerin içine sinmeyen durumlar olabilir. İstifalar olabiliyor, bunlar bireysel kararlardır. Ama hem genel başkanımız hem ben bütün beyanatlarımızda ‘İYİ Parti 22 yıllık hükümranlık süren AK Parti iktidarına karşı kurulmuş ve Türkiye'nin ihtiyacı olan normalleşme ya da kutuplaşma siyaseti üzerinden değil, tam tersine birleştirici, bütünleştirici bir siyaset anlayışına kurulmuş bir parti’ dedik” diye konuştu.

CHP’DE BU KAYIĞA BİNDİ

AK Parti’nin iktidarda kalkmak için kutuplaştırma siyaseti yaptığını söyleyen Doğan, CHP’nin de bu politikaya ortak olduğunu ifade etti. Doğan, “Kutuplaştırma, safları sıklaştırma siyaseti uygulandı. Türkiye, bu değişik siyaset anlayışıyla tanışmış oldu. AK Parti, kendi seçmenini konsolide edebilmek için diğer seçmenlerden ayırıcı, belli bir kutupta toplanan, karşısında bir düşman, başka bir kutup yaratan bir siyaset güttü, CHP’de bu kayığa bindi. Böyle bir kayıkçı düzeni vardı. Her iki tarafta bu halinden memnundu. Ama bu arada ülkenin gidişatını düşünen yoktu. Çünkü kutuplaşmalar her zaman çatışma çıkarır. İnsanları bölerek, ayrıştırarak değil, tam tersi birleştirerek ilerliyorsanız milletin birliğini dolayısıyla da devletin varlığını güçlendirebilirsiniz. Biz tam bu inançla, makulün temsiliyle, ülkenin ihtiyacı olan huzura, barış ortamına kavuşması için kurulmuş bir partiyiz. Hala aynı çizgideyiz. Aslında yerel seçimlerde üçüncü yol dememizin nedeni buydu. Vatandaş artık, aman AK Parti gelmesin diye hizmet getirmeyen başka bir zihniyete oy vermek istemiyorsa, ya da ben bunun hizmetsizliğinden bıktım ama iktidar partisinin de politikalarını beğenmiyorum. O yüzden onlara da oy vermek istemiyorum. Ama ne yapacağım? Nereye oy vereceğim? diyen vatandaşın sesi olmak için bu seçimlerde de politikamızı uyguladık. Belki doğru anlatamadık. Belki başka yanlışlar yaptık” dedi.

CHP SEÇMENİ BİZE OY VERMEDİ

İYİ Parti olarak son seçimlere hür ve müstakil olarak girmelerinin doğru bir karar olduğunu belirten Doğan, “Ben de seçimlere CHP’den bağımsız bir ittifak dahilinde olmaksızın girilmesinden yanaydım. Genel seçimlerde Cumhurbaşkanlığı yönetim biçiminde ittifaklar zorunluydu. 2023 seçimlerinde Türkiye'nin çok ciddi vardı. Bizim ilk defa AK Parti iktidarını sandıkla değiştirerek, 30 yaşın altındaki gençlerin hatırlamadığı yeni bir demokratik düzenle tanıştırabilirdik. Çok ciddi bir fırsatımız vardı. Kapıdan döndük ne yazık ki ama o seçimde biz o şansa çok da inandık. O yüzden Kılıçdaroğlu'nun adaylığı dışındaki alternatiflerin değerlendirilmesini isteyerek o masada oturmuştuk. Olmadı ama o seçim ittifakla girmek zorundaydık. Çünkü bu iktidardan kurtulmak için sonuna kadar zorladık. Ama gördük ki İYİ Parti o masada baskı altına tutulmak için ya da verilen kararları onaylattırılmak için bulundurulmaya çalışılıyor. Yerel seçimler itibarıyla bakarsak 2019 yılındaki seçimlerde biz bir seçim kazanalım, belediye kazanalım ya da şu il, bu ilçe pazarlığı yapmadık. O dönem karşımızda 2019 yılında 17 yıldır devam eden ve hiç seçim kaybetmeyen bir AK Parti vardı. Seçim mağlubiyetini tattırmamız gerekiyordu. 2019 yılında AK Parti ilk defa seçim mağlubiyeti tattı. 2002 yılında iktidara gelmiş bir AK Parti var. 17 yıl boyunca muhalefet yapmış bir CHP var. Ne oldu da 2019 yılında böyle bir seçim galibiyeti yaşandı diye aslında herkesin sorgulaması lazım. İYİ Parti ve o ittifak sayesinde kazanıldı.  İzmir özelinde de de bunu söyleyebilirim. İzmir’de sadece iki ilçe almıştık, Tire ve Kiraz. Ama her ikisinde de CHP’den ayrılan, orada başkan adayı olmak isteyen ama ittifakta bize bırakıldığı için aday olamayanlar, o dönem Demokratik Sol Parti (DSP) çatısı altında seçime girdiler. Kiraz'da bize seçimi kaybettirdiler. CHP seçmeni bize değil DSP’ye oy verdi. Tire'de de son anda köşeden dönüldü. Dolayısıyla biz o ittifakta da daha az belediye kazanmıştık. 2024 seçimlerinde belediye sayımız arttı.  İlimiz var mesela, daha önce olmadı. İttifakta bize verilen illerde CHP seçmeni oy vermemişti zaten. O yüzden ben 2024 seçimlerine bağımsız girilmesinden yanaydım. Çünkü artık o ittifakın ne bize ne CHP’ye fayda getirmediği ama her şeyin önemlisi Türkiye'ye faydasının olmadığını fark etmiştik” şeklinde konuştu.

İKİ EMEKLİNİN MAAŞI KİRAYA YETMİYOR

AK Parti’ye en üst perdeden muhalefet edeceklerini belirten Doğan, “Bizim kuruluş amaçlarımızdan bir tanesi bu ceberut iktidardan kurtulmaktı ve ona muhalefet etmekti. Aynı çizgimizden devam ediyoruz. Ne olursa olsun Türkiye'nin normalleşmeye ve artık kutuplaştırıcı siyasetten uzaklaşan, toplumun tamamını kucaklayan ve ülke menfaatlerini her şeyin üstüne tutan iktidarlara ihtiyacımız var. Dolayısıyla biz yine AK Parti iktidarına karşı muhalefetimizi en güçlü perdeden, en güçlü sesten yapmaya devam edeceğiz. Bunun içerisinde ekonomik sıkıntılar bir numarada. Öyle bir hal aldı ki artık insanlar dayanabilecek bir noktada değiller. İki emeklinin maaşı bir kiraya yetmiyor. İktidarın çok acil önlemler alması lazım. Şu an onu yapıyormuş gibi görünüyor. Ama bu ekonomi kurmaylarıyla başarılması çok zor. Bunu bir yana bırakıyorum. Daha fazla ciddi problemlerimiz de var. Türkiye'nin özellikle dış politika alanında Filistin'den tutun, Suriye’ye süren savaşlar ciddi problemler bekliyor. Önemli bir başlık göçmen sorunu. Sığınmacı diyoruz, kaçak göçmen diyoruz, mülteci diyoruz, her ne dersek diyelim, Türkiye'nin önünde demografik yapısını tehdit eden bir göçmen sorunu var. Bununla ilgili en son mecliste milletvekillerimiz tarafından bir önerge verildi, yasa tasarısı verildi. Muhtemelen Cumhur İttifakı'nın birleşenleri bunu dinlemeden anlamadan reddedeceklerdir. Ama keşke okuyup dinleyip bunun gerekliliğini tartışsalar. O yasa tasarısında geçici göçmen statüsüne gelenlerin kalış sürelerinin sınırlandırılması var çünkü şu an bir sınırımız yok, yasal bir sınırımız yok. Ülke sorunları konusundaki çalışmalarımız devam edecek. Geçtiğimiz hafta sonu Genel Başkanımız Dervişoğlu hem Isparta'da oradan Afyon'da temaslar da bulundu. Yazın da bitmesiyle birlikte tüm Türkiye’yi karış karış gezemeye devam edecek. Kurucu Genel Başkan da bunu yapmıştı. Biz de burada İzmir'de genel merkezimizin çizgisinde siyasetimizi yürüteceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

İZMİR BELEDİYECİLİĞİNE SERT ELEŞTİRİ

CHP’nin İzmir belediyeciliğine sert eleştiriler getiren Doğan, CHP’nin yerel seçimlerdeki aday seçme stratejisini eleştirerek ‘gelişi güzel aday seçiliyor’ dedi. Doğan, “Deveye sormuşlar, boynunun neden eğri oldu? Devede demiş ki, nerem doğru? İzmir'de yerel iktidarın vatandaşın hassasiyetlerinden yola çıkarak ve o hassasiyetlerden oy devşirmeye çalışarak ürettiği bir politikası var. İzmirli bir siyasetçi olarak söylüyorum: ‘Ben de İzmir'in hoşgörülü yapısından, insanların birbirine olan saygısı, şehrimi ve insanlarını çok seviyorum. İzmir'in parlayan bir yıldız olduğunu düşünüyorum. Pek çok insan da böyle düşünüyor ve bunun bozulmasını istemiyor. O yüzden de oy kullanma tercihlerinde aslında şehrime dokunma mantığı birinci planda çıkıyor. Korku imparatorluğu yaratılıyor. Aman AK Parti gelirse şunları yapacak, şehrin şöyle olacak, İzmir İstanbul'a dönecek, gibi bir korku siyaseti yapılıyor. Vatandaşa şunu anlatmak lazım aslında, belki anlatamamışızdır, eksik kalmışızdır.  Yerel seçimde parti amblemlerini çıkartabilsek, adaylardan yola çıkarak bir seçim gerçekleştirebilmiş olsaydık, adayımız Ümit Özalale açık ara kazanmış olurdu.  Atatürk'ün değerlerine, ilkelerine sahip çıkan bir kent kültürünü, kent kimliğini korumak istiyorlar. Ama bunun yolunun sadece CHP’ye oy vererek gerçekleşeceğini düşünüyorlar. CHP'nin ne yazık ki aday seçimlerinde seçmeninin hassasiyetlerini göz önünde bulundurmadan kendi isteğiyle tamamen gelişi güzel isim belirlemesine neden oluyor. Vatandaş size teveccüh gösteriyor, size oy veriyor. Vatandaş bu konuda çok daha fazla sorumluluk sahibi davranıyor. İktidar partisi de yerel iktidar burada vatandaşın hassasiyetlerini de dikkate alması gerekir. Hizmet birinci öncelik olmalıdır. İzmir’in ne yazık ki değişmeyen bir çehresi var. Gittikçe kalabalıklaşan, büyüyen, kentleşen şehir. Bununla eş zamanlı gitmeyen bir hizmet politikası var. Kaldırımlar değişmiyor, binalar değişmiyor, silüet değişmiyor, altyapı değişmiyor. Çukur yollar İzmir'in bir numaralı problemidir. Sürekli metro arızası, yürüyen metro arızası yaşıyoruz. Bu hızla büyüyen şehre hizmet anlamında yetişemeyen bir belediyecilik anlayışı var. Biz de burada üçüncü yol derken vatandaşa bunu söylemiştik.  Bir kutuplaştırma siyaseti var. Bir öteki yaratmak zorundasınız. Türkiye'de son dönemde uygulanan bir politika var: öteki yarat kendi koltuğunu sağlamlaştır. Oysa ki yerel seçimlerde birincil önceliğinizin hizmet üzerinden olması gerekir. Sabah uyanıyorsunuz, çeşmenizi açıyorsunuz, orada başlıyor belediye hizmetleri. Yola çıkıyorsunuz, metroya bineceksiniz arızalı. Arabanıza gideceksiniz, yollar delik deşik. İş yerine gidiyorsunuz, arabanızı bırakacağınız park alanı yok. Sandık başına gittiğinde seçmenin ‘Bu nasıl bir insan? Bunun donanımı yetiyor mu? Bu kişi geçmişinde neler yapmış? Gelecekte bana ne vaat ediyor?’ diye sorması gerekiyor. Seçmen bunlara baksaydı Ümit Özlale açık ara kazanırdı” ifadelerini kullandı.

AKŞENER’İN KÜLLİYEYE GİTMESİ

İYİ Parti kurucu Genel Başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Külliyede buluşmasının normal olduğunu belirten Doğan, “Akşener, Türkiye siyasetinde, İYİ Parti'den öncesinde de çok uzun bir siyasi kariyere sahip birisi. Sıradan bir siyaset hayatından da bahsetmiyoruz. Zor bir dönemde İçişleri Bakanlığı yapmış. Sonrasında aktif siyaset hayatı devam etmiş, Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde siyaset yapmış, Türkiye'nin çok ihtiyacı olan bir dönemde İYİ Parti'nin kuruluşunu gerçekleştirmiş, MHP içerisinde başlayan o demokrasi arayışının mihmandarlığı varlığını yapmış, deneyimli ve Türk siyasetinde de engin bilgi ve tecrübesi olan bir şahsiyet. Dolayısıyla da Sayın Cumhurbaşkanı'nın birtakım konularda görüş alışverişinde bulunmak için kendisini davet etmesinin ya da Sayın Akşener'in de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın davetine icabet etmesinde bir anormallik görmüyorum. Belki buradaki esas konu oraya gitmesinden ziyade görüşmenin içeriğinin açıklanmamış olmasıdır. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla Sayın Akşener'i çağırması ve bazı konularda görüş alışverişi yapması halinde zaten bunun otomatik olarak bir devlet meselesi olacağını, açıklanmamasından bu sonuca varıyorum. Görüşmenin açıklanmamasından normal olacağı kanaatindeyim. Açıkçası ben bu konuda siyasi bir görüşme olsaydı açıklanırdı. İnsanların aklında sorular takılabilir mi, kalabilir mi? Elbette kalır ama yani her şey er geç ortaya çıkar. Bunun esas nedeni de ortaya çıkacaktır. Ben bu konuda kendi açımdan, partim açısından ters bir durum olarak görmüyorum. Netice itibariyle oraya gittiğinde kendisi İYİ Parti kurucu genel başkanıydı ama oraya da İYİ Parti genel başkanı sıfatıyla gitmedi” diye konuştu.

DERVİŞOĞLU’NUN İZMİR ZİYARETİ

İzmir kamuoyunda tartışmalara neden olan Dervişoğlu’nun İzmir’e gelmemesi hakkında konuşan Doğan, “Tarih olarak netleştirmedik. Ama tahmini eylül ayı içerisinde burada olacağı kanaatindeyiz. İzmir’de 40 derecelere ulaşan bir hava sıcaklığı var. Üst üste çok ciddi felaketler yaşadık. O felaketler nedeniyle Genel Başkan hem taziye mesajları yayınlıyor hem de mağdur aileleriyle görüşüyor. Biz Genel Başkan'ın gelişini şölen havası ile gerçekleştirmek istiyoruz. Şu an ne fiziki ortamımız ne de içinde bulunduğumuz ruh hali buna müsait değil. Genel Başkanımız kazanılan belediyeleri dolaşıyor. Bütün belediye başkanlarımızı tek tek ziyaret ediyor. Programlarının birinci öncelik olarak belediyelerden başladı. Kendisinin belediye ziyaretlerinden sonra bir program düzenleyeceğiz. Ona yakışır gösterişli bir programla karşılayacağız” açıklamasında bulundu.

AK PARTİ'YE MUHALEFET ORTAK NOKTAMIZ

İYİ Parti’den ayrılan milletvekili ve önemli isimlerin CHP’ye gitmesi hakkında konuşan Doğan, CHP ile AK Parti’ye muhalefet etme noktasından dolayı istifa edenlerin CHP’ye gittiğini söyledi. Doğan, Öncelikle partisinden istifa eden milletvekillerinin ya bağımsız devam etmesi ya da milletvekillerin istifa etmesini bekliyorum. Sayın Fakı Baba İYİ Parti’ye transfer ettiğimizde Fakı Baba partisinden istifa ederken milletvekilliğinden de istifa ederek gelmişti.  İYİ Parti’nin kurulduğu dönem içerisinde ilk kuruluş nedenlerimizden, kuruluş gerekçelerimizden bir tanesi bu ceberut iktidardan kurtulmaktı. Dolayısıyla biz zaten 22 yıldır devam eden AK Parti'ye karşı mücadele eden bir partiyiz. AK Parti ile niye mücadele ediyoruz bu arada? AK Parti adı ile değil, ülkeyi yanlış yönettiğini, ülkenin giderek daha kötüye gittiğini, ekonomik, dış politika, göçmen sorunu gibi pek çok konuda yanlış yönetildiğini, yanlış ilerletildiğini görüyoruz. Biz bu mücadeleyi uzun yıllar CHP ile birlikte verdik. İttifak ortağıydık. 2018 yılında başladığımız ittifak 2024 yılına kadar neredeyse sürdü. Çok uzun yıllar birlikte bir mücadele verdik bu iktidarda karşı iki ayrı muhalefet partisi olarak. Dolayısıyla da içimizde barındırdığımız görüşlerin, AK Parti'ye muhalefet etmek anlamında yakın olması normal. Partideki istifaların hepsi etki tepki meselesiydi. Önemli bir gelişme oluyor. O gelişmeye tepki olarak birileri istifa edebilir. O gelişmeyle alakalı yeni katılımlar da olabilir. ‘Seçimlere bağımsız giriyoruz’ dediğimizde birtakım istifalar yaşanmıştı. Sonrasında seçim eşiğini açtık. Seçimden alınan sonuçlar nedeniyle birtakım istifalar yaşandı. Sonra kongre nedeniyle birtakım istifalar yaşandı. Ama bundan sonrasındaki süreçte önemli bir eşik olmayacak.  Dolayısıyla başka bir istifa olacağına öngörmüyorum. Ama belki yeni katılımlar olabilir. O yüzden de bizden ayrılan isimlerin CHP’de siyaset hayatına devam etmesi bu nedenden kaynaklanıyor. CHP ile ortak noktamız AK Parti iktidarını sonlandırmak. Ama bunun dışında pek fazla ortak noktamız yok” diye konuştu.

AYNI CEKETLER GİYİLDİ

Erken seçimlerin mevcut sistemde intihar olduğunu söyleyen Doğan, “Mevcut yönetim biçimimizde Tayyip Erdoğan bir dönem daha aday olmak istiyorsa meclisi fethetmesi, gibi birtakım şeyler gerekiyor. Ama biliyorsunuz normalleşme adı altında da CHP ile çok yakın ilişkiler yürütüldü, aynı ceketler giyildi.  Araların ılımlaştığı bir ortam görüyoruz. Kimse bunu dert etmiyor. Meral Hanım, Tayyip Erdoğan'la görüştüğünde olay oldu ki İYİ Parti'nin genel başkanı değildi. Özgür Özel görüştüğünde hiç olay olmadı. Kaza bela bunu genel başkanken yapmış olsaydı bütün basın Meral Akşener’i ve bizi topa koyardı. Parlamenter sisteme dönülmesiyle ilgili bir ittifaka varılabileceğine dair bir fikir birliğinden bahsediliyor. Cumhurbaşkanı'nın daha etkisiz olarak devam etmesi ve parlamenter sisteme dönülerek meclis seçimlerinin yenilenmesine dair bir beklenti oluştu. Bu versiyonların hepsi olabilecek olgular ama şu anki ekonomik tablo bize bir seçim dönemi geçirtemez. Bir seçim kararı almak intihar olur. Ben yakın dönem içerisinde bir seçim öngörmüyorum.  Erdoğan tekrardan aday olursa, bunu seçmene de AK Partililere de anlatamaz. Bu yolu tercih etmeyip parlamenter sisteme dönebilirler. 2023 seçimlerini yaptık hemen yerel seçim telaşı başladı. Vatandaş da çok yorgun. Sokağa çıktığınızda siyasetin s’sini duymak istemiyorlar artık” diyerek sözlerini noktaladı.