Becermen, Türkiye ile Almanya arasında 30 Ekim 1961'de imzalanan İşgücü Anlaşması'nın 62. yılında, Almanya yolculuğunu AA muhabirine anlattı.
Romanya'nın Köstence şehrinde 18 Ağustos 1930'da doğan ve ailesiyle birlikte Türkiye'ye yerleşen Becermen, 8 Eylül 1963'te Sirkeci'den yola çıkarak çalışmak için Almanya'ya geldi.
Gerçekleştirdiği sosyal projelerle bölgede yaşayan Türklerin ülkeye uyum sağlamasına katkıda bulunan Becermen, ayrıca kurucu başkanlığını yaptığı Almanya'daki ilk camilerden olan Stadtallendorf DİTİB Fatih Camisi'nin 18 Ekim 1970'de açılışında yer aldı.
Hessen eyaletindeki 21 bin nüfuslu Stadtallendorf'ta 35 yıl boyunca tercümanlık yapan Becermen, bugün yaşamını bir huzurevindeki odasında sürdürüyor.
Sirkeci'de başlayan tren yolculuğu 2 gün sürdü Türkiye'de bir fabrikanın kuruluşunda torna-tesviyeci olarak Almanlarla birlikte çalıştığını anlatan Becermen, "Onların da yol göstermesiyle bir yıl çalışmak için Almanya'ya gelmeye karar verdim. Sirkeci'den trenle yola çıkıp, 2 günlük seyahatin ardından Almanya'ya geldim. Münih, ardından burası. Geliş o geliş, 60 yılı aşkın süredir burada yaşıyorum." dedi.
Almanya'ya geldikten sonraki ilk izlenimlerini aktaran Becermen, şöyle konuştu:
"7 kişi geldik, burada bizi emekli bir subay karşıladı, kalacağımız yerin lojman müdürü olmuş. Bize kap kacak olarak birer tencere, birer tava, bir bardak ve kaşık çatal verdiler. Daha sonra poşetlerle marketten aldıkları yiyecekleri verdiler. Bir mezbahanın üzeri pansiyon olarak kullanılmış, tuvaletler yabancı. Burada bir araba fabrikasına yedek parça üreten bir firmada çalıştım. Savaştan yeni çıkılmıştı o dönemlerde. Sırtımızda kum torbası 15 basamaklı merdivenden çıkıyorduk, dizlerim titriyordu. Çünkü ben daha önceki hayatımda 5 kilo yük taşımamıştım. O kumu sıcak kalıp makinalarına boşaltıyorduk, onlar kalıp şeklinde parça basıyordu. Bir süre bu ağır şartlarda çalıştım."
Almancası sayesinde tercüman oldu Daha önce Türkiye'de Almanlarla çalışırken az da olsa öğrendiği Almancası sayesinde işverenler ile işçiler arasında tercümanlık yapmaya başladığını belirten Becermen, "O zaman saat ücreti olarak 2,25 Alman markı alıyorduk. Hem çalışıp hem tercümanlık yapıyordum, ayda 15 Alman markı lisan farkı da alıyordum, o dönem bu iyi paraydı. O dönemde Türkiye'den gelen insanlarımız bu fabrikalarda çok ağır şartlarda çalıştılar ve Türkler bu ülkede Almanya'nın kalkınıp gelişmiş bir ekonomi olmasında büyük rol oynadılar." şeklinde konuştu.
Türklerin Almanlara göre daha çalışkan olduğunu söyleyen Becermen, "Türk işçiler, en çok işin ağırlığından dolayı şikayet ediyordu. Bir gün bir Alman geldi ve bana 'tercüman bey, vatandaşlarınıza söyleyin yavaş çalışsınlar, siz bir gün gideceksiniz biz burada ömür boyu çalışacağız' diyerek çalışan Türklerin iş temposunu düşürmesini istemişti. O kişi kendince haklıydı çünkü bizim vardiyada çıkan blok sayısı Alman işçilerin iki katıydı. Çok çalışıyorduk." ifadelerini kullandı.
Yabancı düşmanlığı vardı Becermen, o dönemde yaşadıklarını, şu sözlerle anlattı:
"O zamanki Almanlar daha farklıydı, yabancı düşmanlığı vardı. Daha sonraları gençler birbirleriyle kaynaşmaya başladı ve Almanlarla dost olmaya başladık. İlk başta ailemi getirmemiştim, birkaç yıl sonra onları getirdim. O dönemlerde Türk işçilerin en büyük sorunlarından biri de barınma sorunuydu, kalacak yer bulmak özellikle ailesini getirenler için çok zordu. Ailemi getirince lojmanların sorumlusu bizden kira almadı ve binalara benim isim vermemi istedi. Binalara İstanbul, Ankara, İzmir gibi isimler koydum. Vatan hasreti çoktu."
Birçok kişinin kendisi gibi kısa süreli çalışmak için Almanya'ya geldiğini ancak dönemediğini anlatan Becermen, "İnsanların birçoğu buraya bir ev, bir traktör ya da arsa almak için geldi ama birçoğu artık dönemedi burada kaldı ve buralı oldu. İkinci, üçüncü nesil Türkler burada büyük işler başardı, önemli mevkilere geldi. Artık burada iftihar edeceğimiz çok sayıda insanımız var." dedi. Becermen, gülümseyerek, "Ancak bir konuda şikayetçiyim; hastanelerde çalışan çok sayıda başhekim ve profesörümüz var, her şeyi yaptılar ama bir türlü hastanelerde benim çok sevdiğim kuru fasulye yemeği verme alışkanlığını aşılayamadılar." sözlerini sarf etti.
"Ay yıldızlı bayrak bizim hep kalbimizde" Becermen, "Bunca yıl sonra Almanya'ya geldiğinize pişman mısınız?" sorusu üzerine duygulanan Becermen, yanı başından hiç ayırmadığı Atatürk kitabını göstererek, "Kaldığım odanın duvarlarını da Türk bayraklarıyla süslemek isterdim ama Alman huzurevinde çevrenin de çok dikkatini çekmek istemediğim için bayrak asmadım ancak o ay yıldızlı bayrak bizim hep kalbimizde." diye konuştu.
93 yaşındaki Becermen, Nisan 2021'de hayat arkadaşı Kader Becermen'i kaybettikten sonra Türkiye ile Almanya arasındaki göç tarihine ışık tutacak belgelerin de yer aldığı kitap ve fotoğraflardan oluşan arşivini Philipps Marburg Üniversitesi ile Stadtallendorf Dokümantasyon ve Bilgi Merkezine (DIZ) bağışlayarak Stadtallendorf'daki bir huzurevindeki küçük odasında yaşamaya başladığını sözlerine ekledi.
BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: İzmir'de dalgıçlar 9 Eylül vapuru batığında Türk bayrağı açtı