Cezaların yetersizliği gençlerin suç eğilimini artırıyor

Gençlerin suç örgütlerine ve suça yönelimindeki psikolojik temel sebepleri değerlendiren Klinik Psikolog Metin Olataş, “Olumsuz ve kötü olayların cezasız kalması gençlere olumsuz örnek oluşturuyor” dedi

Haber Giriş Tarihi: 05.11.2024 10:37
Haber Güncellenme Tarihi: 05.11.2024 10:37

Son yıllarda gençlerin suça yöneliminde gözlemlenen artış, toplumun karşı karşıya kaldığı ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Toplumsal yapıyı tehdit eden bu durum, medyada sıkça rastlanan suç haberlerinde, gençlerin rol almasının giderek yaygınlaşmasıyla daha görünür hale geliyor. Bu kapsamda gençlerin suç örgütlerine ve suça yöneliminin psikolojik nedenlerini değerlendiren Klinik Psikolog Metin Olataş, gençleri maddi ve manevi olarak güç kazanma arzusunun nasıl etkilediğini, ailelerin bu konuda nasıl bir rol üstlenebileceğini ve baskının gençler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri ele aldı.

MADDİ VE MANEVİ GÜÇ KAZANMA İSTEĞİ GENÇLERİ NASIL ETKİLİYOR?

Genç yaştaki bireylerin özellikle ergenlik dönemi içindeki en temel ihtiyacının kabul edilme ve kabul görülme olduğunu belirten Olataş, “Bu dönemde pek çok şeyi de aslında bu motivasyon ile yaparlar. Ancak bu kabul edilme ve kabul görme ihtiyacını ailelerinden almayı istemezler; daha çok akranları tarafından bu ihtiyaçlarının giderilmesine ihtiyaç duyarlar. Çünkü onlara göre anne-babaları sıkıcı, demode ve havalı olmayan bireylerdir. Ayrıca erken çocukluk dönemlerinden itibaren ebeveynleri ya da bakım verenleri ile sağlıklı bir iletişim ve etkileşime sahip olamamışlarsa; yani ebeveyn/bakım veren yönlendirmesine ve ilgisine esas ihtiyaç duydukları dönemlerde bu bağı kuramamışlarsa ergenlik döneminde bahsini etmiş olduğumuz bu ilişkinin ve bağın kurulabilmesi daha da zor olmakta. Bu sebeple genç birey daha fazla dışa açılır ve dışarıdan onaylanma ihtiyacı duyar. Bütün bu saydıklarımız sosyal ve ekonomik faktörlerden bağımsız olarak gerçekleşirken bir de sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı bir ortamda yaşam sürdürülüyorsa bu sefer maddi ve manevi güç kazanma, etrafında maddi ve manevi olarak ‘saygı’ görme ihtiyacı da karşımıza çıkmakta” dedi.

GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE AİDİYET İHTİYAÇLARI KARŞILANMALI

Suç örgütlerine yönelimin temelinde aidiyet olgusunun yattığını ifade eden Olataş, “İnsan toplumsal bir canlı. Bir topluluğa, bir gruba ait olmak biz insanlar için oldukça kıymetli. Çünkü, ancak bu şekilde varlığımızı hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal olarak daha güçlü bir şekilde sürdürebiliriz. Önemli olan husus erken çocukluk döneminden itibaren bakım verenlerimiz tarafından güvenli bir bağlanmanın sağlanabilmesi ve bu doğrultuda da güvenli ve sağlıklı bir şekilde aidiyet ihtiyacının giderilebilmesi. Bunların olmadığı, yani erken çocukluk döneminden itibaren bakım veren tarafından güvenli ve sağlıklı bağlanmanın sağlanamaması ve ileriki çocukluk/gençlik dönemlerinde güvenli ilişkilenmenin sağlanamaması sonucunda bahsini etmiş olduğunuz gruplara karışmak ve orada kaybolmak ne yazık ki çok mümkün” diye aktardı.

BASKI AİLEDEN UZAKLAŞTIRIYOR

Ergenlik döneminin 10-12 yaşlarında başladığını ve 25 yaşında kadar devam edebildiğini aktaran Olataş, “Bu dönemde özellikle erken ergenlik ve orta ergenlik dönemlerinde çocuk için önemli olan kişiler arkadaş çevresi. Kendi ebeveynleri genellikle demode olarak görülmekte ve onların kendisini anlamadığı düşünülmekte. Esasında bu düşünce sistemleri dönemin doğası gereği normal. Ancak önemli olan bu normal sürecin nasıl yürütüleceği. Eğer ebeveynler/bakım verenler bu dönemde ekstra baskıcı bir şekilde davranırsa çocuk dışarı daha fazla kaçar. Bu çocukların kaçışı ve kendilerinin kabul görmesi için her şeyi yapabileceği durumu dışarıdan çok net bir şekilde görülür. Eğer çocuğun yaşadığı sosyal çevrede bu durumu kullanmaya müsait olan akran veya yetişkinler varsa çocuğumuz bu kişilerin kontrolü altına girerler. Çocuğumuzun çevresi bu kişilerden oluşmaya başlar ve yapmış olduğu her ‘yanlış’ hareket bu kişilerce aferin şeklinde onaylanır ve desteklenir. Bu onay ve destek ile çocuk kendisini bu ‘arkadaş’ grubuna daha çok ait hisseder; kendini gerçekleştirebildiğini düşünür ve buna inanır. Bu düşünce ve inanç sebebi ile istenmeyen ortamlarda ve durumlarda yer alır” ifadelerini kullandı.

EKONOMİK NEDENLER GENÇLERİ SUÇA YÖNLENDİRİYOR

Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumun süreç yönetimini zorlaştırdığını belirten Olataş, “Yaşanan sosyal çarpıklık ve ekonomik kriz sebebi ile kısa yoldan kendini gösterebilme, kazanç sağlama, itibar kazanma ihtiyaçları ve benzeri hususlar daha fazla görülebilmekte. Bahsini ettiğimiz ergen grup hem aileden gerekli şekilde güvenli ve sağlıklı bir bağ ile yetişememişse, içinde bulunduğumuz koşullar altında bazı temel değerleri dışarıda daha sık arayabilmekte. Ayrıca her gün karşılaştığımız olumsuz ve kötü olayların cezasız kalması da gençlere olumsuz örnek oluşturmakta. ‘A kişisi …. Yapmış hem ceza almamış hem de kolay yoldan ün ve para sahibi olmuş. Ben de en az onun kadarını yapabilirim ve en az onun kadar ün ve paraya aha kısa yoldan ulaşabilirim’ şeklinde düşünce ve inançlar ne yazık ki günümüzde daha hızlı şekilde oluşmakta. Bu sebeple her gün daha fazla gencimizi bahsini etmiş olduğumuz grupların eline düştüğüne şahit oluyoruz” dedi.

GÜVENE DAYALI BİR İLİŞKİ KURMAK GEREKİYOR

Ebeveynlerin çocuklarını suça teşvik eden gruplardan korumak için yapabileceklerini sıralayan Olataş, “Öncelikle bu durumun önüne geçebilmek için çocuğumuz dünyaya geldiği andan itibaren onunla güvene dayalı bir ilişki kurmak gerekiyor. Çocuk ve bakım veren arasındaki bağ ne kadar erken dönemde sağlıklı ve güvenli bir şekilde kurulursa ileriki dönemlerde sorun yaşama ihtimali azalacak ya da var olan sorunlarla birlikte başa çıkabilme şansı artacak. Ancak hiçbir zaman tabi ki geç değil. Hiçbir şey yapmamaktansa geç de olsa bir şeyler yapmak, çocuğa onun yanında olduğunu hissettirmek, onu yargılamadan ve yadırgamadan dinlemek, çocuğun duygusal ihtiyaçlarına yönelik hareket etmek var olan durumla başa çıkabilme konusunda faydalı olacak. Ergenlik döneminde her şekilde arkadaşlar ve akranlar ön planda olacak; ancak ebeveynler de çocuğunun bir adım gerisinde durarak onun hayatına eşlik edebilirler. Bu sayede çocuğumuz hem kendini yalnız hissetmeyecek, kendini güvende hissedecek hem de daha sağlıklı şekilde olması gereken sosyal ortama sahip olabilecek” sözlerine yer verdi.