Bir deniz kenti olan İzmir’de doğal afetler de her zaman kara ile sınırlı kalmıyor. İzmir’in merkezinde yer alan Körfez'de meydana gelen olaylar kent yaşamını derinden etkilerken; Körfez'de ve yakın çevresinde meydana gelen olayların sorumluları olarak uzmanlar insanları işaret ediyor. İzmir’in maruz kaldığı afetlerdeki insan faktörünü geçmişten örneklerle açıklayan Profesör Doktor Doğan Yaşar, İzmir Körfezi ve Marmara Denizi’ndeki sorunların temelinin ortak olduğunu açıkladı. Yöneticilerin bilim ile hareket etmesi gerektiğini dile getiren Yaşar, İzmir Körfezi’nin 1 yıl içerisinde masmavi olabileceğini söyledi.
Doğa olaylarının sürekli olduğunu belirten Yaşar, geçmiş olaylardan örnekler paylaştı. Yapılan yatırımların ve alınan önlemlerin en kötü senaryo düşünülerek hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Yaşar, “Doğal afet vardır bundan kaçınılmaz ama bunu felakete çeviren insandır. Çiğli’de 5 Kasım 95 yılında olan sel yüzünden muazzam bir sel oldu. Orada Karşıyaka-Çanakkale otoyolu yapıldı. O yol yapılırken viyadük üzerinden geçirilmedi. Su alttan çalışamadı ve o yol bir baraj vazifesi gördü sel sırasında ve insanlar orada boğularak yaşamını yitirdi. İnsanlar selden ziyade otoyol yüzünden öldü. Vadi üzerinden geçen bütün otoyollar viyadük üzerinde olmak zorunda. Ama o yolu doğa ile ilgisi olmayan insanlar yaptığı için 61 kişi öldü. 1995 yılında 110 kilogram yağmur yağdı, bu oldu diyoruz ama çok daha fazlası oldu ve olacaktır. 1930 yılında Kemeraltı’nda meydana gelen selde yarım tonluk bloklar sürüklendi. Esnafın bütün malzemeleri Körfez'e aktı. Daha büyükleri için önlem alıyor muyuz? Almıyoruz. Amerika’da ve Avrupa’da en kötü senaryo üzerine hesaplar yapılır” diye konuştu.
Yöneticilerin bilim adamlarından gelen uyarıları dikkate almadığını söyleyen Yaşar, İzmir’deki su sorununa değindi. İzmir’in neden en pahalı suyu kullandığını da açıklayan Yaşar, “Son günlerde Tahtalı Barajı yüzde 12’ye düştü. Ben kuraklığın geleceğini 2004 yılında anlattım. Bütün oşinograflar bu konuda uyarılarda bulundu zaten. Ancak hala bir önlem alınmış değil. 2020 yılında Tunç Soyer’e mektup yazdım. Şu an barajlar dolu ama kuraklık kapıda, C ve D planları yapalım dedim ama hiç ses çıkmadı. 2008 sonrası en düşük seviyede barajlar. Geçtiğimiz sene yüzde 27’lere düşmüştü bu sene yüzde 10’lara kadar düşecek, kuraklık daha devam edecek. Burada da susuzluğu doğaya bağlıyorlar ama asıl nedeni yanlış su kullanımı. Barajlar daha yüzde 80 doluyken yer altından su çekiliyordu. Biz suyun yüzden 55’ini 60’ını yer altından kullandık. Şu an İzmir suyun yüzde 30’unu Manisa’daki kuyulardan sağlıyor. Manisa’daki kuyular 2010’lu yıllarda 40 metrelerdeyken şimdi düştü 450-500 metrelere. Bu suyun çekilmesi için kuyudan daha fazla enerji harcanması demek. Daha çok enerji demek ise İzmir’in en pahalı suyu kullanan kent olması demek. Derin kuyulardan su çek, ağır metalleri temizle, evlere bas... e tabi doğal olarak en pahalı suyu biz kullanıyoruz. Burada da afetlik bir durum yok yöneticiler olayı felakete çeviriyorlar bilimden yararlanmadıkları için. Körfez mesela orada bir felaket söz konusu balık ölümlerinde dünyada ben böyle bir şey görmedim. 2007’den beri uyardık yanlış yapıyorsunuz dedik, derelerin altını betonlamayın dedik, arıtmaları çalıştırın dedik fabrikaları da kontrol edin dedik ama hiç dinlemediler. Tunç Soyer’e bu konuda da yazdım. Körfez kirleniyor bir an önce önlemleri alın diye ama iklim dediler, şu bu dediler. Şuradaki bütün olayları felakete çeviren biziz, bilim dışı yönetimdir” şeklinde ifadeler aktardı.
Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorunu ile İzmir Körfezi’nde yaşanan sorunun ortak temelleri paylaştığını aktaran Yaşar, arıtılmadan denize dökülen atık suları işaret ederek, “Müsilaj hareketlendi yine Marmara’da çünkü 2020’ye kadar milyonlarca insan Marmara’yı foseptik olarak kullandı. 23 milyon civarında inanın atık suyu arıtılmadan Marmara’ya veriliyordu. Sonuçta gelinen nokta müsilaj. 1986 yıllında uyarıldı İstanbul 2007’de çok ciddi bir müsilaj patlaması oldu basına yansımadı. 2021’de Marmara dedi ki ‘ben bittim’. Bunun iklim değişikliği ile küresel ısınma ile ilgisi yok tamamen yönetim yüzünden. Oradaki olay da Körfez'deki sorunda fitoplankton patlaması sonucu. Marmara’daki fitoplanktonun türünden dolayı oluşan salgıya biz müsilaj diyoruz. Burada da Körfez'de kızıllığa neden oluyor esasında ikisi de aynı şey” dedi.
Körfez 1 yılda masmavi olabilirKörfez'deki sorunun çözümü için öneriler sunan Yaşar, Körfez'in 1 yılda temizlenebileceğini söyledi. Sorunların sürekli tekrarlanmaması adına caydırıcı cezalar da kesilmesini gerektiğini belirten Yaşar, açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Balık ölümleri için belediyeye ceza kestiler, ceza dedikleri de 3 buçuk milyon. İngiltere’de geçen ay bir ceza kesildi kirletmeden dolayı cezası 5 milyar lira, ceza dediğin böyle olur. Biz burada 3 buçuk milyon lira ceza kesiyoruz o paraya 1+1 ev yok şu an. Bunun siyasetle ilgisi yok herkes görevini yapmalı. Körfez için yapılacak iki konu var. Birincisi gerek devlet ve gerekse özel şirketlerin tüm arıtmaları çalıştırılacak. Bu yapıldığı an bir yıl içinde Körfez kendini toparlar. 2002 yılında Çiğli Arıtma ile birlikte tüm arıtmalar çalıştırılmış ve Körfez 2003 yılında maviye dönüşmüştür. İkinci bir iş ise 2007'lerde derelerin altı betonlanmıştı ve bu doğa katliamı idi. Bu betonlar da kırılacak ve toprak ile suyun birleşmesi sağlanmalıdır. Bu iki iş dışında Körfez'de hiçbir işe gerek yoktur.”