Nüfus dinamiklerinde büyük değişim: Türkiye yaşlanıyor

Türkiye’de son yıllarda genç nüfus oranlarında yaşanan düşüşü değerlendiren Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, Türkiye’deki politika yapıcılarının, demografik eğilimleri rasyonel olarak izlemesi ve gereken önlemleri alması gerektiğini vurguladı

Haber Giriş Tarihi: 15.08.2024 09:29
Haber Güncellenme Tarihi: 15.08.2024 09:29

Muhabir- Merve Ağrıç/ Türkiye’de son yıllarda genç nüfus oranlarında belirgin bir düşüş gözlemleniyor, uzmanlar tarafından bu durumun gelecekte ülkenin sosyal ve ekonomik yapısında önemli değişimlere yol açması bekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, özellikle 2050 ve 2100 yılları arasında genç nüfus oranının daha da azalacağı öngörülüyor. Bu değişim, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de nüfus dinamiklerinde köklü değişikliklere yol açıyor. Avrupa'da nüfusun azalırken, az gelişmiş ülkelerde hızlı bir şekilde arttığına değinen Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, “Türkiye’de politika yapıcılar, demografik eğilimleri rasyonel bilimsel olarak izlemek ve gereken önlemleri orta ve uzun vadede almak zorunda” dedi.

DÜNYA NÜFUSUNUN BÜYÜK KISMI YOKSUL

Toplumların nüfus yapılarını 3 dinamiğin yönettiğini ve bunların doğumlar, göçler ve ölümler olduğunu aktaran Prof. Dr. Yıldız, “Modern öncesi dönemde doğum oranları günümüze göre çok daha yüksek. Ünlü demograf Thomas Malthuss, 1798 yılında kalem aldığı ‘Nüfus İlkesi Üzerine Deneme’ adlı eserinde Avrupa’daki hızlı nüfus artışının yaratacağı sosyal felaketlere vurgu yapmış. Malthusculuk olarak bilinen bu kurama göre eğer insanlar kendilerine ‘ahlaki kontrol’ getirmezse daima sefalet ve açlık koşullarında yaşayacak. Ancak Batılı ülkelerdeki nüfus gelişimi Malthus’ın ön gördüğünden farklı bir doğrultuda ilerledi. Avrupa’da nüfus artışı gerilemeye başlarken az gelişmiş ülkelerde geometrik artış gösterdi. Bugün Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünya nüfusunun çok büyük kısmı yoksul, Asya ve Afrika ülkülerinde yaşıyor” ifadelerini kullandı. 

TÜRKİYE TOPLUMU GİDEREK YAŞLANIYOR

Türkiye’de çocuk ve genç nüfusunun azalırken, yaşlı nüfusunun arttığını dile getiren Prof. Dr. Yıldız, “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2023 sonuçlarına göre, 31 Aralık 2023 tarihi itibarıyla Türkiye'nin nüfusu 85 milyon 372 bin 377. Bu sayının yüzde 50,1'i (42 milyon 734 bin 71) erkeklerden, yüzde 49,9'u (42 milyon 638 bin 306) kadınlardan oluşuyor. 0-14 yaş grubu nüfus ise toplam nüfusun yüzde 21,4'ünü (2023) oluşturuyor. Ancak bu oran 1965'ten beri sürekli azalıyor ve Türkiye toplumu giderek yaşlanıyor. 0-14 yaş grubu 1965'te nüfusun yüzde 41,9'unu oluştururken 2023'te yüzde 21,4'üne karşılık geliyor. Bu trende göre çocuk ve genç nüfusu oranları azalıyor, yaşlı nüfus hacmi genişliyor. Bunun geniş ekonomik ve sosyal sonuçları kuşkusuz olacak. Ülkemizde bağımlılık oranı yükseliyor, sağlık ve sosyal hizmetler üzerindeki basınç artıyor” diye aktardı.

BOŞANMA VE TEK EBEVEYNLİ AİLE MODELLERİ YAYGINLAŞTI

Türkiye’deki nüfusun azalmasının temel sebeplerini değerlendiren Prof. Dr. Yıldız, “Aile ve toplumlar büyük değişim dönüşüm süreci içinde. Bu değişimin ortaya çıkardığı riskler ön görülemiyor. Ekonomik, sosyal kültürel, çevresel mekânsal, dinamikler ailelerin çocuk yapma kararlarını ve tutumlarını yakından etkiliyor. Toplumsal çözülme ivme kazandı. Bireysel izolasyon, içe kapanma arttı. 1920’ler Türkiye’sinde nüfusun yüzde 75’i kırsalda yaşarken bugün kırsal köylerde yaşayan nüfus yüzde 20’lerin altına düştü. Artık kentsel ortamlarda geniş ailenin kalabalık bireyleri yok. Boşanma ve tek ebeveynli aile modelleri yaygınlaştı. Sanayileşme ve teknolojik gelişmeler, ulaşım ve iletişim alanındaki iyileşmeler kentleşme ve kentlileşme süreçleri üzerinde tayin edici rol oynadı. Çok katmanlı ve boyutlu değişim süreci elbette tüm toplumları derinden etkiledi. Aile çocuk yaşlılık ve benzeri olgulara ilişkin değer ve tutumlar dönüşüme uğradı. Aile kurumunda büyük gerileme yaşandı. Çocuğa ve geleceğe yüklenen anlam değişti” dedi.

GÖÇMEN SORUNLARI ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ OLARAK DEĞERLENDİRİLİYOR

Genç nüfusta yaşanan azalmanın ilerleyen süreçlerde yaratabileceği problemlere değinen Prof. Dr. Yıldız, “Gelecek yüzyıl boyunca ortaya çıkacak demografik değişimlerin, şu ana kadar tüm insanlık tarihinde görülen değişiklerden daha büyük olacağı ön görülüyor. Türkiye’nin gelecek 50 ve 100 yıllık öngörülerinde kesin tahmin yürütmek elbette mümkün değil. Birleşmiş Milletler ülkelere ilişkin çeşitli senaryolar üretiyor. Ancak bilinen bir gerçek orta yerde duruyor. İlk kez Türkiye’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de yaşlanan nüfus, demografik yapının değişmesi, göç ve göçmenlerin yol açtığı sorunlar ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2.1 seviyesinin altında olduğunu söyledikten sonra bu durumun Türkiye açısından varoluşsal bir tehdit ve felaket olduğuna vurguda bulundu. Elbette Türkiye’nin demografik yapısını kökten etkileyecek bir başka varoluşsal sorun da sayıları 10 milyonu aşan kaçak göçmen, sığınmacı ve mültecilerdir. Kimilerince demografik istila olarak isimlendirilen bu grup insanların gelecekte ne olacağı Türk halkı tarafında endişe ile izleniyor” ifadelerini kullandı. 

POLİTİKA YAPICILAR, ORTA VE UZUN VADEDE ÖNLEM ALMAK ZORUNDA

Konuyla ilgili yapılabilecekleri sıralayan Prof. Dr. Yıldız, “Türkiye’de politika yapıcılar, demografik eğilimleri rasyonel bilimsel olarak izlemek ve gereken önlemleri orta ve uzun vadede almak zorunda. Her şeyden önce gerçek bilgilerin ışığında üretilecek doğru ve sürdürülebilir nüfus politikalarının uygulanması gerekiyor. Bu kaçınılmaz. Türkiye’nin kendine özgü dinamikleri edilen optimum nüfus oranlarının, ihtiyaçlarına göre zamanında güncellenmesi elzem.  Özellikle nüfusu artışı insanın tüketim ve çevre kaynaklarının kullanımı arasındaki karşılıklı ilişkileri gözetleyecek şekilde dengeli yapıda gitmesini zorunlu kılıyor” sözlerine yer verdi.