Toplumumuzun sorunu dinlememek

Koruyucu Hekimlik ve İletişim konulu konferansa konuk olan Uzm.Dr. Mustafa Torun, “Toplumumuzda herkes dinlediğini zannediyor, dinleme ile işitme çoğu zaman karıştırılır” dedi

Haber Giriş Tarihi: 07.11.55220 08:56
Haber Güncellenme Tarihi: 07.11.55220 08:56
ilksesgazetesi.com

AYSELİN UZUN Demokrasi Dostluk Dayanışma Derneği’nin düzenlediği, Koruyucu Hekimlik ve İletişim konulu konferansa Uzm.Dr. Mustafa Torun konuk oldu. Uzm.Dr. Mustafa Torun konferansta sağlıklı iletişimin önemine ve kurulan yanlış iletişimin sonuçlarına değindi. Günümüzde sosyal medyanın etkisiyle insan beyninin tembelleştiğini ve konulara tam anlamıyla konsantre olmakta zorlandığını iddia eden Torun, bu durumun beynimizin ilkel kısmı olan Amigdalayı daha fazla kullanmamızı yol açtığını söyledi. Ayrıca sosyal medyanın, cümle kurarken jest ve mimik bakımından eksik olduğunu bu sebeple de yanlış anlaşılmalara yol açtığından bahsetti.

“BEYNİMİZ, ÖĞRENMEYİ ENGELLER!”

Uzm.Dr. Mustafa Torun, konferansta duymak ve dinlemek arasındaki farkları şu sözlerle anlattı: “Toplumumuzda herkes dinlediğini zannediyor, maalesef bu her meslekte böyle ancak dinleme ile işitme çoğu zaman karıştırılır. İşitmek, sözleri ve kelimeleri duymaktır. Dinlemek, söylenenlere dikkat etmeyi, yorumlamayı ve hatırlamayı gerektirir. Dinlemek öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Kişisel beceriler içinde dinlemek oldukça önemli. Kişi iyi bir dinleyici değilse kavrayamama ve fırsatları kaçırma ihtimali artar. Diğer kişisel becerileri geliştirme şansını önemli ölçüde sınırlanır. Bunun yanında anlamak içim konuya ilgi duymakta gereklidir. İlgi duyulmama halinde beynimiz, öğrenmeyi engeller.”

ANLATANA DEĞİL ANLATILANA ODAKLANILMALI

Uzm.Dr. Mustafa Torun, “Beynimiz ortalama bir konuşmacının konuşmasından yaklaşık dört kat hızlı bir konuşmayı izleyebilecek bir kapasiteye sahip olduğundan, dinleme sırasında dinleyiciye boş zaman kalır. Pasif dinleyici boş zamanda işini, özel hayatını, arkadaşlarını düşünür. Aktif dinleyici ise konuşmacıya konsantre olur, söylenenlerin arasındaki anlamı yakalamaya çalışır. Kendinizi konuşanın yerine koymanızı gerektirir. Sizin ne anlamak istediğini değil, konuşmacının ne demek istediğini anlamaya çalışmanız gerekir. Dinleyicinin konuşma süresince objektif olmasıyla gerçekleşir. Düşüncelerimize karşıt bir şeyler söylemeye başlandığında kafamızda karşı tezler üretiriz ve bu arada anlatılanların arkasındaki duygu ve düşüncelerin bir kısmını kaçırırız. Aktif dinleme, konuşmacı sözünü bitirene kadar, sadece onun anlattıklarına konsantre olmayı ve içimizden yargılama yapmamayı gerektirir” dedi.

ÖN YARGI İLETİŞİMİ YOK EDİYOR

Dinleyicinin ve konuşan arasında oluşan ön yargının, iletişimi baştan yok edeceğinden bahseden Uzm.Dr. Torun “Önyargılı davranmayın. Konuşan kişi hakkında önceden edindiğimiz bilgilerin etkisiyle, kişiyi anlamak yerine, ona vereceğimiz cevabı düşünmek kavramamızı zorlaştırır” şeklinde konuştu.