Eğitim- İş’ten MEB’e sert tepki: Öğrencilerin hakları ihlal ediliyor
Eğitim- İş’ten MEB’e sert tepki: Öğrencilerin hakları ihlal ediliyor
Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri tarafından, 2024/2025 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla düzenlenen basın açıklamasında eğitim sistemindeki sorunlara dikkat çekildi
Haber Giriş Tarihi: 17.01.2025 15:03
Haber Güncellenme Tarihi: 17.01.2025 15:12
Muhabir:
MERVE AĞRIÇ
Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri, 2024/2025 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen yaptı. Eğitim sisteminde giderek derinleşen krizlere dikkat çekilen açıklamada, özellikle eğitimde dinselleşme, piyasalaşma, laiklik karşıtı uygulamalar, kamusal eğitimin zayıflaması ve öğrencilerin temel haklarının ihlal edilmesi eleştirildi. Şen, Millî Eğitim Bakanlığı’nın politikalarının çocukların üstün yararını gözetmek yerine iktidarın ideolojik hedeflerine hizmet ettiğini vurguladı. Yaklaşık bir buçuk milyon öğrencinin örgün eğitim dışında kaldığını belirten Şen, bu durumun ülkenin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Açıklamada ayrıca artan çocuk yoksulluğu, kalabalık sınıflar, okullardaki hijyen ve güvenlik sorunları gibi temel problemler de gündeme getirildi. Eğitim sistemindeki bu sorunların acilen çözülmesi gerektiği vurgulanarak, kamusal eğitimin önemine dikkat çekildi.
POLİTİKALAR PİYASALAŞMAYA HİZMET EDİYOR
Eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak arttığını vurgulayan Şen, “Eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmiştir. Bunun sonucu olarak önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir 2023-2024 MEB istatistiklerine göre, eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak 612 bin 814’e ulaşmıştır. Bu sayı, son üç yılın en yüksek seviyesidir. Erkek çocuklar, hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılmakta; kız çocukları ise erken evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına itilmektedir. MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açık öğretime kayıtlı 327 bin 710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var. Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır. Kamusal eğitimin zayıflaması, ‘paran kadar eğitim’ anlayışını yerleştirmiş ve eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlama umudunu yok etmiştir. Eğitim artık yoksulluğu yeniden üreten bir araç haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE AYRILMADI
Başta deprem bölgesi olmak üzere, ülke genelinde ihtiyaç duyulan okul ve derslik sayısının karşılanmadığını belirten Şen, “Eğitimde yatırımlara yeterli bütçe ayrılmamıştır. Bu nedenle, yıllar önce sonlandırılacağı vaat edilen ikili eğitim uygulaması devam etmekte, ders sürelerinin kısalmasına ve öğrenme kayıplarına yol açmaktadır. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar olağan hale gelmiştir. Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. OECD’ye göre Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı yüzde 22,4’tür ve her beş çocuktan biri yeterli beslenememektedir. Bu tabloya rağmen, seçim vaadi olan ‘okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı’ hayata geçirilmemiştir. AK Parti iktidarı, kamusal eğitimi niteliksizleştirerek aileleri özel okullara yöneltmektedir. 2012-2013’te 4 bin 664 olan özel öğretim kurumu sayısı, 14 bin 352’ye yükselmiştir. Artış oranı yüzde 207’dir. MEB istatistiklerine göre 421 bin 520 olan MESEM’li öğrenci sayısı birinci dönemde 100 bin artarak 511 bin 272’ye ulaşmıştır ve bu çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bu uygulamalar, eğitim hakkını ihlal etmekte ve çocuklarımızı geleceğinden koparmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin ‘biçilmiş kaftanı’ olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır” dedi.
KAYGI VERİCİ BOYUTA ULAŞTI
Protokollerin okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirdiğini dile getiren Şen, “Mili Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ‘Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz’ diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir. Sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla protokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda ‘değerler eğitimi’ adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır” diye aktardı.
DEVLET OKULLARI MEDRESEYE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR
ÇEDES Projesi ile laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devam edildiğini belirten Şen, “ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir. ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir. ÇEDES Projesi ile okullarda cami temizliği yaptırılmış, din görevlileri öğretmenlerin yerini almıştır. Bu proje, eğitimi laik ve bilimsel temellerden hızla uzaklaştırmaktadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat ise dinci ve gerici içeriği ile AK Parti’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden ‘dininin ve kininin sahibi’ nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir” ifadelerini kullandı.
KABUL EDİLEMEYECEK EMEK SÖMÜRÜSÜ
Türkiye’nin, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri olduğunu aktaran Şen, “İlköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5 bin 425 dolar ile 14 bin 209 dolar olan OECD ortalamasının çok altındadır. Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okulların temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kâğıdı ve sabun dahi bulunamamıştır. Bakanlık, bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR’dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür. Ayrıca, yeterli denetim yapılmadan okullara istihdam edilen kişiler güvenlik sorunlarını artırmaktadır. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bir temizlik görevlisinin çocuğa sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiası, bu vahim durumun bir örneğidir. Okullarımızın temizlik ve güvenlik ihtiyaçları geçici yöntemlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılanmalıdır” sözlerine yer verdi.
AYDINLANMA MÜCADELESİNDEN GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ
Eğitim emekçilerinin, yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla çalıştığını ifade eden Şen, “2002’de yeni göreve başlayan bir öğretmen 17 çeyrek altın alabilirken, 2024’te bu rakam 9 çeyrek altına düşmüştür. Öğretmenlik Meslek Kanunu ise öğretmenleri ayrıştırmış, ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısını 1 milyona çıkarmıştır. Deprem bölgesinde eğitimin sorunları hâlâ çözülememiştir. Çadır ve konteynerlerde eğitim devam etmekte, yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamaktadır. Bu durum, binlerce öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmaktadır. 2023/2024 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de; Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz! Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
DEĞERLENDİRME RAPORU
Eğitim İş İzmir Şubeleri tarafından yapılan basın açıklamasında okunan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in değerlendirme raporu ise şöyle;
"Burada bir parantez açarak Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in durumu üzerinden eğitim sistemimizdeki temel sorunlara ışık tutmak istiyoruz. Eğitim sistemimizin başındaki kişinin bu sorunlarla nasıl ilişkilendiğini anlamak, karşı karşıya olduğumuz tabloyu daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
Yusuf Tekin, tarikat ve cemaatlerle ileri düzeyde iş birliği yapar. Tarikatlara, cemaatlere ve liderine itaatkâr özellikler sergiler. Sorumlu olduğu kişilerle sağlıklı iletişim kuramamaktadır. Eğitimde laiklik ve bilimi değil, hurafeleri öncelemektedir. Eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili sorulara doğru cevap verememektedir. Başkalarının duygularını anlama konusunda yeterli gelişim gösterememiştir. Öğretmenlerin kendine verdiği çiçeği kabul edecek kadar kibar değil. Kendi istek ve taleplerini, toplumun istek ve duygularının üstünde tutmaktadır. Tarikat ve cemaatlerin etkinliklerine gönüllü olarak sürekli katılım sağlayabiliyor. Cumhuriyet değerleri ile uyumlu davranışlar gösteremiyor. Anayasa, hukuk, kanun bilgisine sahip değildir, anlatıldığında uygulamıyor, kurallara uymuyor. Sorumluluğundaki öğrencilerin nerede olduklarıyla yeterince ilgilenememektedir.
“KONU ÇARPITILIYOR”
Yusuf Tekin, Türkçe’nin dil bilgisi özelliklerine hâkim değil. Düzgün cümlelerle kendini ifade edemediği için konuları çarpıtmaktadır. Bir cümledeki doğruları kolaylıkla yalana dönüştürebiliyor. Kavram becerileri yeterli düzeyde değildir; evrensel olarak tek tanımı olan laiklik kavramını anlama ve tanımlama konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadır. En temel görevlerini yerine getirememekte, okulları temiz ve güvenli yerler haline getirememektedir. Okulların eğitim-öğretime hazırlanması sorumluluğunu becerememektedir. Okullara temizlik malzemesi sağlayamamaktadır. Okulların donanım ve bakımlarının düzenli yapılmasını sağlayamamaktadır. Çocuklarının sağlıklı beslenmesinin öneminin farkında değildir. Çocukların bir öğün yemek hakkını ellerinden almaktadır. Okullarda öğrenci ve eğitim çalışanlarının güvenliğini sağlayamaz. Öğrenciler ve eğitim çalışanlarının sağlığını korumak için gereken önlemleri yapamaz.
“İDEALLERİ DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENDİRİYOR”
Yusuf Tekin, tarikatları sivil toplum örgütü olarak görmekte başarılıdır. Tarikatlardan aldığı tüm talimatları eksiksiz yerine getirebiliyor. Milli Eğitimi partisinin amaç ve ideolojileri doğrultusunda şekillendirmektedir. Öğretmen atamaları konusunda hakkaniyet becerileri gelişmemiştir, yandaş tavırlar sergilemektedir. Camilerin ahır yapıldığı yalanına inanmaktadır. Yusuf Tekin’in ilgi alanlar; MEB bütçesini tarikat ve cemaatlerle, sermayenin hizmetine sunmak, eğitimi diyanet, tarikat, cemaat, vakıf, siyasi yapılara teslim etmek, keyfi mülakatlar yapmak, öğretmenleri ücretli köleler haline dönüştürmek, eğitim fakültelerini yok saymak, okulları temizlememek, köy okullarını kapatmak, itaat ve biat eden nesiller yetiştirmek, çocukları ucuz işgücüne çevirmek, laik, bilimsel, çağdaş, karma eğitime düşmanlık etmek."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri tarafından, 2024/2025 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla düzenlenen basın açıklamasında eğitim sistemindeki sorunlara dikkat çekildi
Eğitim-İş Sendikası İzmir Şubeleri, 2024/2025 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde yaşanan sorunlara dikkat çekmek amacıyla İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen yaptı. Eğitim sisteminde giderek derinleşen krizlere dikkat çekilen açıklamada, özellikle eğitimde dinselleşme, piyasalaşma, laiklik karşıtı uygulamalar, kamusal eğitimin zayıflaması ve öğrencilerin temel haklarının ihlal edilmesi eleştirildi. Şen, Millî Eğitim Bakanlığı’nın politikalarının çocukların üstün yararını gözetmek yerine iktidarın ideolojik hedeflerine hizmet ettiğini vurguladı. Yaklaşık bir buçuk milyon öğrencinin örgün eğitim dışında kaldığını belirten Şen, bu durumun ülkenin geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Açıklamada ayrıca artan çocuk yoksulluğu, kalabalık sınıflar, okullardaki hijyen ve güvenlik sorunları gibi temel problemler de gündeme getirildi. Eğitim sistemindeki bu sorunların acilen çözülmesi gerektiği vurgulanarak, kamusal eğitimin önemine dikkat çekildi.
POLİTİKALAR PİYASALAŞMAYA HİZMET EDİYOR
Eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak arttığını vurgulayan Şen, “Eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmiştir. Bunun sonucu olarak önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir 2023-2024 MEB istatistiklerine göre, eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak 612 bin 814’e ulaşmıştır. Bu sayı, son üç yılın en yüksek seviyesidir. Erkek çocuklar, hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılmakta; kız çocukları ise erken evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına itilmektedir. MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açık öğretime kayıtlı 327 bin 710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var. Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır. Kamusal eğitimin zayıflaması, ‘paran kadar eğitim’ anlayışını yerleştirmiş ve eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlama umudunu yok etmiştir. Eğitim artık yoksulluğu yeniden üreten bir araç haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.
EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE AYRILMADI
Başta deprem bölgesi olmak üzere, ülke genelinde ihtiyaç duyulan okul ve derslik sayısının karşılanmadığını belirten Şen, “Eğitimde yatırımlara yeterli bütçe ayrılmamıştır. Bu nedenle, yıllar önce sonlandırılacağı vaat edilen ikili eğitim uygulaması devam etmekte, ders sürelerinin kısalmasına ve öğrenme kayıplarına yol açmaktadır. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar olağan hale gelmiştir. Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. OECD’ye göre Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı yüzde 22,4’tür ve her beş çocuktan biri yeterli beslenememektedir. Bu tabloya rağmen, seçim vaadi olan ‘okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı’ hayata geçirilmemiştir. AK Parti iktidarı, kamusal eğitimi niteliksizleştirerek aileleri özel okullara yöneltmektedir. 2012-2013’te 4 bin 664 olan özel öğretim kurumu sayısı, 14 bin 352’ye yükselmiştir. Artış oranı yüzde 207’dir. MEB istatistiklerine göre 421 bin 520 olan MESEM’li öğrenci sayısı birinci dönemde 100 bin artarak 511 bin 272’ye ulaşmıştır ve bu çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bu uygulamalar, eğitim hakkını ihlal etmekte ve çocuklarımızı geleceğinden koparmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin ‘biçilmiş kaftanı’ olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır” dedi.
KAYGI VERİCİ BOYUTA ULAŞTI
Protokollerin okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirdiğini dile getiren Şen, “Mili Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ‘Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz’ diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir. Sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla protokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış, laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda ‘değerler eğitimi’ adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır” diye aktardı.
DEVLET OKULLARI MEDRESEYE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR
ÇEDES Projesi ile laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devam edildiğini belirten Şen, “ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir. ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir. ÇEDES Projesi ile okullarda cami temizliği yaptırılmış, din görevlileri öğretmenlerin yerini almıştır. Bu proje, eğitimi laik ve bilimsel temellerden hızla uzaklaştırmaktadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat ise dinci ve gerici içeriği ile AK Parti’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden ‘dininin ve kininin sahibi’ nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir” ifadelerini kullandı.
KABUL EDİLEMEYECEK EMEK SÖMÜRÜSÜ
Türkiye’nin, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri olduğunu aktaran Şen, “İlköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5 bin 425 dolar ile 14 bin 209 dolar olan OECD ortalamasının çok altındadır. Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okulların temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kâğıdı ve sabun dahi bulunamamıştır. Bakanlık, bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR’dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür. Ayrıca, yeterli denetim yapılmadan okullara istihdam edilen kişiler güvenlik sorunlarını artırmaktadır. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bir temizlik görevlisinin çocuğa sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiası, bu vahim durumun bir örneğidir. Okullarımızın temizlik ve güvenlik ihtiyaçları geçici yöntemlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılanmalıdır” sözlerine yer verdi.
AYDINLANMA MÜCADELESİNDEN GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ
Eğitim emekçilerinin, yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla çalıştığını ifade eden Şen, “2002’de yeni göreve başlayan bir öğretmen 17 çeyrek altın alabilirken, 2024’te bu rakam 9 çeyrek altına düşmüştür. Öğretmenlik Meslek Kanunu ise öğretmenleri ayrıştırmış, ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısını 1 milyona çıkarmıştır. Deprem bölgesinde eğitimin sorunları hâlâ çözülememiştir. Çadır ve konteynerlerde eğitim devam etmekte, yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamaktadır. Bu durum, binlerce öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmaktadır. 2023/2024 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur. Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de; Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz! Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
DEĞERLENDİRME RAPORU
Eğitim İş İzmir Şubeleri tarafından yapılan basın açıklamasında okunan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in değerlendirme raporu ise şöyle;
"Burada bir parantez açarak Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in durumu üzerinden eğitim sistemimizdeki temel sorunlara ışık tutmak istiyoruz. Eğitim sistemimizin başındaki kişinin bu sorunlarla nasıl ilişkilendiğini anlamak, karşı karşıya olduğumuz tabloyu daha iyi kavramamızı sağlayacaktır.
Yusuf Tekin, tarikat ve cemaatlerle ileri düzeyde iş birliği yapar. Tarikatlara, cemaatlere ve liderine itaatkâr özellikler sergiler. Sorumlu olduğu kişilerle sağlıklı iletişim kuramamaktadır. Eğitimde laiklik ve bilimi değil, hurafeleri öncelemektedir. Eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarıyla ilgili sorulara doğru cevap verememektedir. Başkalarının duygularını anlama konusunda yeterli gelişim gösterememiştir. Öğretmenlerin kendine verdiği çiçeği kabul edecek kadar kibar değil. Kendi istek ve taleplerini, toplumun istek ve duygularının üstünde tutmaktadır. Tarikat ve cemaatlerin etkinliklerine gönüllü olarak sürekli katılım sağlayabiliyor. Cumhuriyet değerleri ile uyumlu davranışlar gösteremiyor. Anayasa, hukuk, kanun bilgisine sahip değildir, anlatıldığında uygulamıyor, kurallara uymuyor. Sorumluluğundaki öğrencilerin nerede olduklarıyla yeterince ilgilenememektedir.
“KONU ÇARPITILIYOR”
Yusuf Tekin, Türkçe’nin dil bilgisi özelliklerine hâkim değil. Düzgün cümlelerle kendini ifade edemediği için konuları çarpıtmaktadır. Bir cümledeki doğruları kolaylıkla yalana dönüştürebiliyor. Kavram becerileri yeterli düzeyde değildir; evrensel olarak tek tanımı olan laiklik kavramını anlama ve tanımlama konusunda desteğe ihtiyaç duymaktadır. En temel görevlerini yerine getirememekte, okulları temiz ve güvenli yerler haline getirememektedir. Okulların eğitim-öğretime hazırlanması sorumluluğunu becerememektedir. Okullara temizlik malzemesi sağlayamamaktadır. Okulların donanım ve bakımlarının düzenli yapılmasını sağlayamamaktadır. Çocuklarının sağlıklı beslenmesinin öneminin farkında değildir. Çocukların bir öğün yemek hakkını ellerinden almaktadır. Okullarda öğrenci ve eğitim çalışanlarının güvenliğini sağlayamaz. Öğrenciler ve eğitim çalışanlarının sağlığını korumak için gereken önlemleri yapamaz.
“İDEALLERİ DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENDİRİYOR”
Yusuf Tekin, tarikatları sivil toplum örgütü olarak görmekte başarılıdır. Tarikatlardan aldığı tüm talimatları eksiksiz yerine getirebiliyor. Milli Eğitimi partisinin amaç ve ideolojileri doğrultusunda şekillendirmektedir. Öğretmen atamaları konusunda hakkaniyet becerileri gelişmemiştir, yandaş tavırlar sergilemektedir. Camilerin ahır yapıldığı yalanına inanmaktadır. Yusuf Tekin’in ilgi alanlar; MEB bütçesini tarikat ve cemaatlerle, sermayenin hizmetine sunmak, eğitimi diyanet, tarikat, cemaat, vakıf, siyasi yapılara teslim etmek, keyfi mülakatlar yapmak, öğretmenleri ücretli köleler haline dönüştürmek, eğitim fakültelerini yok saymak, okulları temizlememek, köy okullarını kapatmak, itaat ve biat eden nesiller yetiştirmek, çocukları ucuz işgücüne çevirmek, laik, bilimsel, çağdaş, karma eğitime düşmanlık etmek."
Kaynak: MERVE AĞRIÇ
Dışarıdan yemeyi sevenlerin yeni fobisi: Salmonella
Eğitim- İş’ten MEB’e sert tepki: Öğrencilerin hakları ihlal ediliyor
Ödeneceği tarih belli oldu: Zamlı emekli maaş farkları ne zaman yatacak?
İzmir’in yeni ‘mini göleti’ yükseliyor
TİS tıkandı, Gaziemir’de memurlar iş bıraktı
Büyükşehir’den öğrencilere sömestr sürprizi: Tarihi Bergama Vapuru ile İzmir Körfezi turu
Prof. Dr. Öztürk’ten Salmonella uyarısı: İnsanlar için yüksek potansiyel risk oluşturur
Konak’ta kadınlara Adalete Erişim Mekanizmaları anlatıldı
DEÜ’lü öğrencilerden sınırları aşan başarı: Güzel Sanatlar Fakültesi’ne çifte ödül
Doç. Dr. Elvina Almuradova: Kanser tedavileriyle hastalarımıza hizmet vereceğiz
Son Girilen Haberler
Okan Buruk puan kaybını değerlendirdi: Bize büyük bir ders olacak
Hatayspor ile 1-1 berabere kalan Galatasaray bu sezon deplasmanda ilk kez puan kaybetti. Maçın ardından konuşan Okan Buruk, karşılaşmadan ders alacaklarını söyledi
Görevden uzaklaştırılan Kula Belediye Başkanı Dönmez hakim karşısında
Kula Belediye Başkanı Hikmet Dönmez ve 7 sanık, ilk kez hakim karşısına çıktı. Geçtiğimiz yıl, parke taşı temini için sözleşme imzaladığı firma yetkilileriyle yaşadığı tartışmada, belediye başkanının şoförü ve koruması tarafından darbedildikleri iddiaları edilmişti
Galatasaray’dan puan kaybı: Deplasmandaki galibiyet serisi sona erdi
Atakaş Hatayspor ile 1-1 berabere kalan Galatasaray, bu sezon ligde ilk kez deplasmanda puan kaybetti