6331 Sayılı Kanun maden sektörünün ihtiyaçlarını karşılamıyor mu?
6331 Sayılı Kanun maden sektörünün ihtiyaçlarını karşılamıyor mu?
İş güvenliği uzmanları 6331 Sayılı Kanun’a çok olumlu bakmadığı gibi özellikle maden sektörünün ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığını da düşünüyor
Haber Giriş Tarihi: 04.03.2024 16:52
Haber Güncellenme Tarihi: 04.03.2024 16:52
Kaynak:
SULTAN GÜMÜŞ KAYA
TMMOB Maden Mühendisleri Odası ‘Madencilik Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanları Araştırma Raporu’nu yayımladı.
Raporda, çalışmaya katılan iş güvenliği uzmanlarının 6331 Sayılı Kanun’a çok olumlu bakmadığı ve özellikle maden sektörünün ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığını düşündükleri aktarıldı.
KANUNDA NE DENİRSE DENSİN…
Katılımcılara göre en büyük sorun asıl olarak kanunun uygulaması esnasında ortaya çıkıyor. Konuya ilişkin raporda yer alan ifadeler şöyle: “Dolayısıyla kanunda ne denirse densin yeterince denetlenmediğinde uygulanamaz hale gelmektedir. Bu nedenle çalışmaya katılan iş güvenliği uzmanlarının çoğunluğu işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin yapılan işlemlerin çoğunun kâğıt üzerinde gerçekleştiği ve formalite icabı yapıldığı konusunda hemfikirdir. Ankete katılan iş güvenliği uzmanlarının yüzde 95’e yakın bir kısmı, eğitim kurumlarında ve ön lisans programlarında verilen uzmanlık eğitiminin kalitesinin düşük olduğunu düşünmektedir. Bunun yerine iş güvenliği uzmanlığının sahada deneyim kazandıkça geliştiği fikri yaygındır. Nitekim yıllar içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen sertifikalar dışında özel nitelikli sertifika programları popülerleşmeye başlamıştır. İş güvenliği uzmanlarını yetiştiren 45 / 45 eğitimlerin kalitesini düşüren faktörlerin belirlenerek, eğitim kalitesini arttıracak yaklaşımlar geliştirilmelidir. Ayrıca iş güvenliği uzmanlığına ilişkin eğitimlerin saha deneyimini de içerecek bir biçime dönüşmesi bu noktada önemli olabilir.”
YÜZDE 60’I ANGARYA OLARAK GÖRÜYOR
Ankete katılan iş güvenliği uzmanlarının yüzde 70’e yakını, işyeri hekiminin kanunla saptanmış görevlerinin uzmanlar tarafından üstlenildiğini ifade ediyor. İşyeri hekimlerinin görev tanımlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin aktarıldığı raporda, “Kanunun işyeri hekimlerinden beklentileri ile ilgili olarak taraflara bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Diğer sağlık personeli görevlendirilmesinin işyeri hekimi üzerindeki olumlu etkisi katılımcıların yarısından fazlası tarafından dile getirilmiştir. Kanunda diğer sağlık personeli görevlendirmesinin gerekmediği durumlar yeniden ele alınarak, yükümlülük kapsamına giren işyeri sayısının genişletilmesi düşünülmelidir. Risk değerlendirmesi kanunda ekip tarafından yapılması öngörülmesine rağmen yalnız iş güvenliği uzmanları tarafından hazırlanan bir belge haline gelmiştir. Katılımcılar büyük oranda risk değerlendirmesine hâkim olduklarını düşünmekte ve risk değerlendirmesinin faydalı bir araç olduğunu belirtmektedirler. Ancak, işverenlerin risk değerlendirmesini bir angarya olarak görmesinden şikâyetçi olma oranı yüzde 60’ın üzerindedir. Bazı ekip üyelerinin risk değerlendirmesini hiç okumadığı da katılımcıların yüzde 83,8’i tarafından dile getirilmiştir. Risk değerlendirmesi süreçleriyle ilgili bundan sonra yapılacak bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları daha çok işveren vekillerini, işyeri hekimlerini, çalışan temsilcilerini ve destek elemanlarını kapsamalıdır” cümleleri kullanıldı.
RAPORDA YER ALAN DİĞER DETAYLAR
Son olarak ise “İş güvenliği uzmanlarını uzman olarak çalışırken en çok zorlayan üç unsur uzman ücretlerinin düşüklüğü, iş güvenliğine önem verilmemesi ve yasal zorunluluklar ile mahkeme süreçleridir. Bu konuda yapılacak düzenlemelerin bu üç unsuru göz önüne alması gereklidir. İş güvenliği uzmanlarının daha adil, bağımsız, nitelikli ve mesleki etik çerçevesinde bir hizmet verebilmesi için acilen iş güvencelerinin sağlanacağı mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. İş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin işverenler tarafından değil, kaynağı işverenler tarafından oluşturulan fondan ödenerek sağlanmalıdır. Ücretin belirlenmesinde SGK; TMMOB ve sendikalarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Mevzuatta çalışan başına belirlenmiş olan iş güvenliği uzmanı çalışma süreleri artırılmalı, tam zamanlı çalışmalardaki asgari çalışan sayısı düşürülmeli ve haftalık çalışma süresinin 45 saati geçmeyecek şekilde gerekli düzenlemelerin ve denetimin yapılması gerekmektedir. Mahkeme süreçlerinde işveren vekiliymiş gibi görülerek cezalandırılan mühendis ve iş güvenliği uzmanlarının yetki ve sorumluluğu arasındaki bu orantısız durum düzeltilmelidir. İş güvenliği uzmanlarının risk değerlendirme sistemi konusunda hassas oldukları ve bu konuya gereken önemi verdikleri görülmektedir. Ancak katılımcıların çoğunluğu, bu konunun uzmanlar olarak sadece kendilerine bırakıldığını, işverenlerin, yöneticilerin, diğer ekip üyelerinin ve hatta işçilerin bu konuya fazla önem vermediklerini belirtmektedir” detayları yer aldı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İş güvenliği uzmanları 6331 Sayılı Kanun’a çok olumlu bakmadığı gibi özellikle maden sektörünün ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığını da düşünüyor
TMMOB Maden Mühendisleri Odası ‘Madencilik Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanları Araştırma Raporu’nu yayımladı.
Raporda, çalışmaya katılan iş güvenliği uzmanlarının 6331 Sayılı Kanun’a çok olumlu bakmadığı ve özellikle maden sektörünün ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığını düşündükleri aktarıldı.
KANUNDA NE DENİRSE DENSİN…
Katılımcılara göre en büyük sorun asıl olarak kanunun uygulaması esnasında ortaya çıkıyor. Konuya ilişkin raporda yer alan ifadeler şöyle: “Dolayısıyla kanunda ne denirse densin yeterince denetlenmediğinde uygulanamaz hale gelmektedir. Bu nedenle çalışmaya katılan iş güvenliği uzmanlarının çoğunluğu işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin yapılan işlemlerin çoğunun kâğıt üzerinde gerçekleştiği ve formalite icabı yapıldığı konusunda hemfikirdir. Ankete katılan iş güvenliği uzmanlarının yüzde 95’e yakın bir kısmı, eğitim kurumlarında ve ön lisans programlarında verilen uzmanlık eğitiminin kalitesinin düşük olduğunu düşünmektedir. Bunun yerine iş güvenliği uzmanlığının sahada deneyim kazandıkça geliştiği fikri yaygındır. Nitekim yıllar içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen sertifikalar dışında özel nitelikli sertifika programları popülerleşmeye başlamıştır. İş güvenliği uzmanlarını yetiştiren 45 / 45 eğitimlerin kalitesini düşüren faktörlerin belirlenerek, eğitim kalitesini arttıracak yaklaşımlar geliştirilmelidir. Ayrıca iş güvenliği uzmanlığına ilişkin eğitimlerin saha deneyimini de içerecek bir biçime dönüşmesi bu noktada önemli olabilir.”
YÜZDE 60’I ANGARYA OLARAK GÖRÜYOR
Ankete katılan iş güvenliği uzmanlarının yüzde 70’e yakını, işyeri hekiminin kanunla saptanmış görevlerinin uzmanlar tarafından üstlenildiğini ifade ediyor. İşyeri hekimlerinin görev tanımlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin aktarıldığı raporda, “Kanunun işyeri hekimlerinden beklentileri ile ilgili olarak taraflara bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Diğer sağlık personeli görevlendirilmesinin işyeri hekimi üzerindeki olumlu etkisi katılımcıların yarısından fazlası tarafından dile getirilmiştir. Kanunda diğer sağlık personeli görevlendirmesinin gerekmediği durumlar yeniden ele alınarak, yükümlülük kapsamına giren işyeri sayısının genişletilmesi düşünülmelidir. Risk değerlendirmesi kanunda ekip tarafından yapılması öngörülmesine rağmen yalnız iş güvenliği uzmanları tarafından hazırlanan bir belge haline gelmiştir. Katılımcılar büyük oranda risk değerlendirmesine hâkim olduklarını düşünmekte ve risk değerlendirmesinin faydalı bir araç olduğunu belirtmektedirler. Ancak, işverenlerin risk değerlendirmesini bir angarya olarak görmesinden şikâyetçi olma oranı yüzde 60’ın üzerindedir. Bazı ekip üyelerinin risk değerlendirmesini hiç okumadığı da katılımcıların yüzde 83,8’i tarafından dile getirilmiştir. Risk değerlendirmesi süreçleriyle ilgili bundan sonra yapılacak bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları daha çok işveren vekillerini, işyeri hekimlerini, çalışan temsilcilerini ve destek elemanlarını kapsamalıdır” cümleleri kullanıldı.
RAPORDA YER ALAN DİĞER DETAYLAR
Son olarak ise “İş güvenliği uzmanlarını uzman olarak çalışırken en çok zorlayan üç unsur uzman ücretlerinin düşüklüğü, iş güvenliğine önem verilmemesi ve yasal zorunluluklar ile mahkeme süreçleridir. Bu konuda yapılacak düzenlemelerin bu üç unsuru göz önüne alması gereklidir. İş güvenliği uzmanlarının daha adil, bağımsız, nitelikli ve mesleki etik çerçevesinde bir hizmet verebilmesi için acilen iş güvencelerinin sağlanacağı mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. İş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin işverenler tarafından değil, kaynağı işverenler tarafından oluşturulan fondan ödenerek sağlanmalıdır. Ücretin belirlenmesinde SGK; TMMOB ve sendikalarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Mevzuatta çalışan başına belirlenmiş olan iş güvenliği uzmanı çalışma süreleri artırılmalı, tam zamanlı çalışmalardaki asgari çalışan sayısı düşürülmeli ve haftalık çalışma süresinin 45 saati geçmeyecek şekilde gerekli düzenlemelerin ve denetimin yapılması gerekmektedir. Mahkeme süreçlerinde işveren vekiliymiş gibi görülerek cezalandırılan mühendis ve iş güvenliği uzmanlarının yetki ve sorumluluğu arasındaki bu orantısız durum düzeltilmelidir. İş güvenliği uzmanlarının risk değerlendirme sistemi konusunda hassas oldukları ve bu konuya gereken önemi verdikleri görülmektedir. Ancak katılımcıların çoğunluğu, bu konunun uzmanlar olarak sadece kendilerine bırakıldığını, işverenlerin, yöneticilerin, diğer ekip üyelerinin ve hatta işçilerin bu konuya fazla önem vermediklerini belirtmektedir” detayları yer aldı.
Kaynak: SULTAN GÜMÜŞ KAYA
Güzelbahçe Belediye Başkanı Günay’ın acı günü: Oğlu Onur Günay hayatını kaybetti
İzmir haber: Polislere silahlı saldırı
Mustafa Günay’dan ilk açıklama: Ölüm nedeni kalp krizi
Mavişehir’de karavan işgali
Tarımın geleceği sözde kaldı
İzmir'de AFAD ekiplerinden keçi kurtarma operasyonu
İzmirli başkanlardan Günay’a başlığı mesajı
25. İzmir Kısa Film Festivali Ödüllü filmleri Çiğli’de sinemaseverlerle buluşuyor
Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çarpıcı mesajlar: Her çocuğun çocuk olmaya hakkı var
İzmir'de muhtarlarla bağımlılıkla mücadele konuşuldu
Son Girilen Haberler
Aort damarını saran kitleden kurtulan hasta, sağlıklı günlerine döndü
İzmir’de, adrenalin salgılayan bir kitle nedeniyle yüksek tansiyon ve sık bayılma sorunları yaşayan 49 yaşındaki Cevriye Kasımoğlu, aort damarını saran bu kitleden gerçekleştirilen başarılı bir ameliyatla kurtularak sağlığına kavuştu.
Bakan Tunç kadına yönelik şiddete dikkat çekti!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, kadınların adalet sistemine erişiminin önündeki engelleri aşmanın yalnızca insan hakları meselesi değil, aynı zamanda toplumların daha adil ve demokratik bir yapıya kavuşması için temel bir gereklilik olduğunu belirtti.
KKM hesap bakiyelerindeki düşüş sürüyor!
Kur Korumalı Türk lirası Mevduat ve Katılma Hesapları (KKM) geçen hafta 48 milyar 986 milyon lira azalarak 1 trilyon 289 milyar 581 milyon liraya düştü.