Karma eğitimin kaldırılmasıyla birlikte birbirine yabancılaşmanın daha da artacağını kaydeden Psikolog Olataş, yaşanacak ruh sağlığı sorunlarına dikkat çekti
Haber Giriş Tarihi: 14.07.2023 09:24
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak:
Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in karma eğitime yönelik açıklaması toplumun birçok kesiminde tartışmaya yol açtı. Tekin, ‘Karma eğitime karşı mısınız?’ sorusuna “Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” yanıtını verirken, bu sözlere muhalefetten de tepki geldi… Karma eğitim tartışmalarına Bakan Tekin’in ‘kız okulları’ açıklaması da eklenince, söz konusu eğitim sistemine geçildiği takdirde öğrencilerin, ebeveynlerin ve eğitimcilerin ruh sağlığının ne derece etkileneceği merak edildi.
Avrupa Birliği Uzmanı ve Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş’ın görüşlerine yer verdik. Karma eğitimin kaldırılmasıyla birlikte var olan sorunların daha da derinleşeceğini vurgulayan Olataş, “Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır… Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” sözlerine dikkat çekti.
CUMHURİYET’İN İLANI VE KARMA EĞİTİM
Olataş, karma eğitimin tarihsel sürecine yer vererek konuşmasına şöyle başladı: “Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine ve hatta ötesine geçebilmek için ve toplumun bir yarısını diğer yarısından daha değersiz kılmamak, buna bağlı olarak da topyekûn kalkınmanın sağlanabilmesi amacıyla ülkemizde 1924'te ilkokullarda karma eğitim başlamıştır. 1926-1927 öğretim yılından itibaren ücretsiz hâle getirilen orta öğretimde, kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim görmeleri gerçekleştirilmiştir. 1934 yılından itibaren liselerde karma eğitime geçilmiştir. Bütün bu geçişlerdeki en temel hedef kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak, toplumsal işbirliğini güçlendirmek, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal gelişimlerini desteklemekti. Özellikle de kadınların yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde erkeklerle aynı koşullarda bir şeyleri başarabileceğini hem ülkemiz insanlarına hem de dünya medeniyetlerine göstermeyi hedeflerken az evvel de bahsettiğim gibi toplumu oluşturanların yarısının diğer yarıdan uzak kalması, ondan bihaber olması ya da onu ötekileştirmesi düşünülemezdi.”
NİCE BAŞARILI KADIN…
Bütün bu durumların ülkemizdeki kadınların ve kız çocuklarının hem bedensel hem de ruhsal gelişimlerini oldukça olumlu etkilediğini kaydeden Olataş, “Bu sayede kız çocukları kendilerini değerli hissetmeye başlamışlar, kendilerini gösterme imkânı bulmuşlar, hem kendilerini hem de ülkelerini geliştirecek daha ileriye götürecek pek çok alanda çeşitli çalışmalar yapabilmiştir. Bütün bunları da aynı ortamda bulundukları diğer çalışma ya da sınıf arkadaşları ile birlikte gerçekleştirmişlerdir. Diğer yandan da erkekler de sınıf arkadaşı ve çalışma arkadaşı olan kız öğrencilerden, kadın çalışma arkadaşlarından çok şey öğrenmişlerdir. En önemli kazanım ise kadın-erkek eşitliğinin desteklenmesi, birlikte çalışmanın önemi, başarı için beraber çaba harcamanın önemini anlamaya yönelik olmuştur. Bu sayede genç Cumhuriyetin kısacık ömründe hem ülke çapında hem de dünya çapında tanınan nice başarılı kadın ortaya çıkmıştır” sözlerini dile getirdi.
EŞİT KOŞULLARDA, AYNI ORTAMDA VAR OLABİLMEK
“Şu ana kadar olayın psikolojik yönüne değinmediğimizi düşünüyor olabilirsiniz. Ancak doğru değil” diyen Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Bir insanın hem bedensel hem de psikolojik olarak tam olabilmesi için gereken bazı aşamalar ya da başka bir deyişle basamaklar vardır. Bu literatürde Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi olarak bilinir. İnsanlar eşit koşullarda, aynı ortamda var olmayı öğrendikçe ilk olarak fiziksel olarak kendilerini yeterli, güvende, ait ve başarılı hissettikten sonra psikolojik olarak iyi olma durumuna geçip sonunda kendini gerçekleştiren birey olabilir. Kendini gerçekleştiren birey aynı zamanda kendini bilen birey demektir. Bu da psikolojik olarak sağlıklı olmayı gerektirir. Şu an üzerinde konuştuğumuz şey ise bütün bu kazanımların elden gitmesi ya da biraz iyimser olacak olursak azalması demektir” bilgisini paylaştı.
YABANCILAŞMA DAHA DA ARTACAKTIR!
“Var olan psikolojik sorunları daha da tetikler mi?” sorusunu da yanıtlayan Olataş, “Ne yazık ki evet. Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır. Birbirine yabancılaşan kitleler birbirini daha az tanımaya başlayacakları için hali hazırda var olan ön yargılar, olumsuz düşünceler, olumsuz davranışlar da doğal (!) olarak artar. Bu durumda hem bedensel hem de ruhsal bozukları beraberinde getirir. Toplumu oluşturan temel 2 grup olan kadın ve erkek cinsiyetindeki bireyleri ayırmak bu sefer de cinsiyetler arasındaki ön yargı, olumsuz düşünce ve hareketleri arttırıcı yönde olacaktır. Bunun devamında daha fazla ayırma ve sonrasında da daha olumsuz durumlar şeklinde olumsuz bir kısır döngünün oluşmasını öngörmek çok da zor değil” eleştirisinde bulundu.
KENDİ ÇOCUĞUMUZU EN İYİ ŞEKİLDE YETİŞTİRMEK…
Yetkililere ve ebeveynlere düşen sorumlulukları da hatırlatan Olataş, şunları ekledi: “Hepimize vatandaş olarak düşen temel sorumluluk anayasamızda yer alan kadın-erkek eşitliğini bozabilecek her hangi bir duruma karşı uygun olan tepkiyi uygun mecralarda, yasalar çerçevesinde göstermektir. Yetkilileri bilmem ama ebeveyn olarak sorumluluğumuz kendi çocuğumuzun olabildiği kadarıyla, imkânlar dâhilinde en iyi şekilde yetiştirmektir. Bunun ise ayrıştırarak olmayacağını bilmeliyiz. Hem erkek çocuklarının hem de kız çocuklarının dünya standartlarının üzerinde bireyler olarak yetişebilmesini istiyorsak eğer durup, düşünüp ona göre tavrımızı güncellememiz ve gelişmişliğe uygun olana göre belirlememiz gerekir.”
KIYMETİNİ GEÇ OLMADAN İDRAK ETMELİYİZ
Bir örnek durum ile sözlerini sonlandıran Olataş, “İzmir Kız Lisesi, İzmir’in ve Türkiye’nin köklü okullarından, Atatürk’ün iki kez ziyaret ettiği nadir okullardan biridir. Ayrıca Cumhuriyet dönemi boyunca da nice önemli insanın yetiştiği bir lisedir. Okul, 2000-2001 öğretim yılından itibaren Anadolu Lisesi statüsüne ve karma eğitime geçmiştir. Ben de 2003 liselere giriş sınavı sonrası yaptığım tercihlerde ilk sıraya İzmir Kız Lisesi’ni yazarak o güzel okula yerleştim. O dönem öğretmenlerimle yapmış olduğumuz sohbetlerde karma eğitime geçiş ile ilgili konular konuşulduğu zaman pek çok öğretmenim karma eğitime geçildikten sonra öğrencilerin hem davranışlarında, hem iletişim becerilerinde, hem de akademik gelişimlerinde olumlu ilerlemeler olduğundan bahsetmişlerdi. Benzer konuşmalara zamanın erkek lisesi olan İzmir Atatürk Lisesi’ne kayıt olan kız arkadaşlarımdan da duymak beni o zaman için şaşırtmıştı. Büyüdükçe ve mesleğimin ana konusu insan olduktan sonra o zamanlar şaşkınlıkla dinlediğim şeylerin insanın temel yapısından kaynaklandığını anlamaya başladım. Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” cümlelerine dikkat çekti.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Karma eğitimin kaldırılmasıyla birlikte birbirine yabancılaşmanın daha da artacağını kaydeden Psikolog Olataş, yaşanacak ruh sağlığı sorunlarına dikkat çekti
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in karma eğitime yönelik açıklaması toplumun birçok kesiminde tartışmaya yol açtı. Tekin, ‘Karma eğitime karşı mısınız?’ sorusuna “Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz” yanıtını verirken, bu sözlere muhalefetten de tepki geldi… Karma eğitim tartışmalarına Bakan Tekin’in ‘kız okulları’ açıklaması da eklenince, söz konusu eğitim sistemine geçildiği takdirde öğrencilerin, ebeveynlerin ve eğitimcilerin ruh sağlığının ne derece etkileneceği merak edildi.
Avrupa Birliği Uzmanı ve Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş’ın görüşlerine yer verdik. Karma eğitimin kaldırılmasıyla birlikte var olan sorunların daha da derinleşeceğini vurgulayan Olataş, “Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır… Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” sözlerine dikkat çekti.
CUMHURİYET’İN İLANI VE KARMA EĞİTİM
Olataş, karma eğitimin tarihsel sürecine yer vererek konuşmasına şöyle başladı: “Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine ve hatta ötesine geçebilmek için ve toplumun bir yarısını diğer yarısından daha değersiz kılmamak, buna bağlı olarak da topyekûn kalkınmanın sağlanabilmesi amacıyla ülkemizde 1924'te ilkokullarda karma eğitim başlamıştır. 1926-1927 öğretim yılından itibaren ücretsiz hâle getirilen orta öğretimde, kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim görmeleri gerçekleştirilmiştir. 1934 yılından itibaren liselerde karma eğitime geçilmiştir. Bütün bu geçişlerdeki en temel hedef kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak, toplumsal işbirliğini güçlendirmek, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal gelişimlerini desteklemekti. Özellikle de kadınların yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde erkeklerle aynı koşullarda bir şeyleri başarabileceğini hem ülkemiz insanlarına hem de dünya medeniyetlerine göstermeyi hedeflerken az evvel de bahsettiğim gibi toplumu oluşturanların yarısının diğer yarıdan uzak kalması, ondan bihaber olması ya da onu ötekileştirmesi düşünülemezdi.”
NİCE BAŞARILI KADIN…
Bütün bu durumların ülkemizdeki kadınların ve kız çocuklarının hem bedensel hem de ruhsal gelişimlerini oldukça olumlu etkilediğini kaydeden Olataş, “Bu sayede kız çocukları kendilerini değerli hissetmeye başlamışlar, kendilerini gösterme imkânı bulmuşlar, hem kendilerini hem de ülkelerini geliştirecek daha ileriye götürecek pek çok alanda çeşitli çalışmalar yapabilmiştir. Bütün bunları da aynı ortamda bulundukları diğer çalışma ya da sınıf arkadaşları ile birlikte gerçekleştirmişlerdir. Diğer yandan da erkekler de sınıf arkadaşı ve çalışma arkadaşı olan kız öğrencilerden, kadın çalışma arkadaşlarından çok şey öğrenmişlerdir. En önemli kazanım ise kadın-erkek eşitliğinin desteklenmesi, birlikte çalışmanın önemi, başarı için beraber çaba harcamanın önemini anlamaya yönelik olmuştur. Bu sayede genç Cumhuriyetin kısacık ömründe hem ülke çapında hem de dünya çapında tanınan nice başarılı kadın ortaya çıkmıştır” sözlerini dile getirdi.
EŞİT KOŞULLARDA, AYNI ORTAMDA VAR OLABİLMEK
“Şu ana kadar olayın psikolojik yönüne değinmediğimizi düşünüyor olabilirsiniz. Ancak doğru değil” diyen Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Bir insanın hem bedensel hem de psikolojik olarak tam olabilmesi için gereken bazı aşamalar ya da başka bir deyişle basamaklar vardır. Bu literatürde Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi olarak bilinir. İnsanlar eşit koşullarda, aynı ortamda var olmayı öğrendikçe ilk olarak fiziksel olarak kendilerini yeterli, güvende, ait ve başarılı hissettikten sonra psikolojik olarak iyi olma durumuna geçip sonunda kendini gerçekleştiren birey olabilir. Kendini gerçekleştiren birey aynı zamanda kendini bilen birey demektir. Bu da psikolojik olarak sağlıklı olmayı gerektirir. Şu an üzerinde konuştuğumuz şey ise bütün bu kazanımların elden gitmesi ya da biraz iyimser olacak olursak azalması demektir” bilgisini paylaştı.
YABANCILAŞMA DAHA DA ARTACAKTIR!
“Var olan psikolojik sorunları daha da tetikler mi?” sorusunu da yanıtlayan Olataş, “Ne yazık ki evet. Çünkü günümüz koşullarında ülkemizde diğerleri ile aynı ortamda yaşama konusunda çeşitli sorunlar yaşarken, bir de tarafları birbirinden ayıracak olursak birbirine yabancılaşma daha da artacaktır. Birbirine yabancılaşan kitleler birbirini daha az tanımaya başlayacakları için hali hazırda var olan ön yargılar, olumsuz düşünceler, olumsuz davranışlar da doğal (!) olarak artar. Bu durumda hem bedensel hem de ruhsal bozukları beraberinde getirir. Toplumu oluşturan temel 2 grup olan kadın ve erkek cinsiyetindeki bireyleri ayırmak bu sefer de cinsiyetler arasındaki ön yargı, olumsuz düşünce ve hareketleri arttırıcı yönde olacaktır. Bunun devamında daha fazla ayırma ve sonrasında da daha olumsuz durumlar şeklinde olumsuz bir kısır döngünün oluşmasını öngörmek çok da zor değil” eleştirisinde bulundu.
KENDİ ÇOCUĞUMUZU EN İYİ ŞEKİLDE YETİŞTİRMEK…
Yetkililere ve ebeveynlere düşen sorumlulukları da hatırlatan Olataş, şunları ekledi: “Hepimize vatandaş olarak düşen temel sorumluluk anayasamızda yer alan kadın-erkek eşitliğini bozabilecek her hangi bir duruma karşı uygun olan tepkiyi uygun mecralarda, yasalar çerçevesinde göstermektir. Yetkilileri bilmem ama ebeveyn olarak sorumluluğumuz kendi çocuğumuzun olabildiği kadarıyla, imkânlar dâhilinde en iyi şekilde yetiştirmektir. Bunun ise ayrıştırarak olmayacağını bilmeliyiz. Hem erkek çocuklarının hem de kız çocuklarının dünya standartlarının üzerinde bireyler olarak yetişebilmesini istiyorsak eğer durup, düşünüp ona göre tavrımızı güncellememiz ve gelişmişliğe uygun olana göre belirlememiz gerekir.”
KIYMETİNİ GEÇ OLMADAN İDRAK ETMELİYİZ
Bir örnek durum ile sözlerini sonlandıran Olataş, “İzmir Kız Lisesi, İzmir’in ve Türkiye’nin köklü okullarından, Atatürk’ün iki kez ziyaret ettiği nadir okullardan biridir. Ayrıca Cumhuriyet dönemi boyunca da nice önemli insanın yetiştiği bir lisedir. Okul, 2000-2001 öğretim yılından itibaren Anadolu Lisesi statüsüne ve karma eğitime geçmiştir. Ben de 2003 liselere giriş sınavı sonrası yaptığım tercihlerde ilk sıraya İzmir Kız Lisesi’ni yazarak o güzel okula yerleştim. O dönem öğretmenlerimle yapmış olduğumuz sohbetlerde karma eğitime geçiş ile ilgili konular konuşulduğu zaman pek çok öğretmenim karma eğitime geçildikten sonra öğrencilerin hem davranışlarında, hem iletişim becerilerinde, hem de akademik gelişimlerinde olumlu ilerlemeler olduğundan bahsetmişlerdi. Benzer konuşmalara zamanın erkek lisesi olan İzmir Atatürk Lisesi’ne kayıt olan kız arkadaşlarımdan da duymak beni o zaman için şaşırtmıştı. Büyüdükçe ve mesleğimin ana konusu insan olduktan sonra o zamanlar şaşkınlıkla dinlediğim şeylerin insanın temel yapısından kaynaklandığını anlamaya başladım. Bu sebeple ülkemizin bireysel ve toplumsal her türlü gelişimine olumlu katkısı olan karma eğitim sisteminin kıymetini geç olmadan idrak etmek hepimiz için büyük önem taşımaktadır” cümlelerine dikkat çekti.
Kılıçdaroğlu hakim karşısında!
Spotify müzik özeti 2024: Spotify Wrapped 2024 ne zaman yayınlanacak?
Piri Reis’i Hangi El Tutuyor?
Menemen’de okulda öğretmene şiddet: Toplumsal sorunu yansıtıyor!
Başkan Tugay, hükümeti topa tuttu: İzmir’i sevmiyorlar
Böyle hırsızlık şeytanın aklına gelmez
İzmir Valiliğinden uyarı: Ege Denizi'nin kuzeyinde fırtına bekleniyor!
AK Partili Boztepe içme suyuna yapılan zamma tepki gösterdi
İzmir’de kadınlar 25 Kasım için toplanacak
Valilik duyurdu: O bölge için özel çevre koruma planı askıda
Son Girilen Haberler
Beylikdüzü’nde fabrika yangını: Alevler 5 saattir kontrol altına alınamıyor
İstanbul Beylikdüzü’ndeki Mermerciler Sanayi Sitesi’nde yer alan plastik üretim fabrikasında çıkan yangın, yaklaşık 5 saattir kontrol altına alınamıyor.
THY’den MADKOM kararı: 38 sefer iptal edildi
Türk Hava Yolları (THY), İstanbul’da beklenen şiddetli fırtına nedeniyle seferlerin yüzde 10’unun iptal etti
MasterChef Arabaşı çorbası tarifi: Arabaşı çorbası nasıl yapılır?
MasterChef Türkiye’de yarışmacılar Arabaşı çorbasını yapmaya çalışacak. MasterChef Arabaşı çorbası nasıl yapılır? İşte Arabaşı çorbası tarifi…