Modern yaşamın getirdiği kaygılardan biri de şehirlerin daha da kalabalıklaşması… Kentlerin ve insanın telaşından, gürültüsünden kurtulmak için doğaya kaçış revaçtayken, sığınak olarak görülen köyler dahi ne yazık ki yaşanılamaz hale getirildi. Toprağın tarla vasfından çıkarılarak hobi bahçelerine, tiny houselere ve daha birçok uygulamalara hapsedilmesi hem binlerce fıstık ve zeytin ağacının kesilmesine neden oluyor, hem de üretimin gerçekleşmesine ket vuruyor! Türkiye’nin neredeyse yüzlerce köyü aynı kaderi paylaşırken, İzmir’de ise Menemen’in köylerini mercek altına aldık. Çaltı, Ayvacık, Telekler, Süleymanlı, Emiralem, Değirmendere, Yahşelli, Göktepe, Beyköy, Bağcılar, Alaniçi ve Karaorman köyleri ‘şehirli ve köylü’ arasında sıkışıp kalırken, vatandaş hukukun geçerliliğini sorguluyor!
KİME, NEYİ SATIYORSUNUZ?
Tarlası olan köylünün, özel şirketler tarafından yüksek ücretler ile ikna edildiğini öne süren Çaltı Köyü’nün önceki dönem muhtarı ve çevreci Gürol Kaplan, tüm bunlar yaşanırken yetkililerin nerede olduğunu sordu. “Bu bir duyarlılık meselesi. Toprağın talanı söz konusu” diyen Kaplan, şunları ekledi: “Tarlalarımız, nehirlerimiz, doğal kaynaklarımız, arkeolojik değerlerimiz toplumsal bir koruma ile elde tutulabilir. Şahısları tanımam etmem, onlara karşı bir husumetim de yok. Ama birileri gelip doğamızı pervasızca yok edemez. Ve tüm bunlar yaşanırken hukuk nerede? Ben ne zaman bu ülkede yazılı kanunlarımıza güvenerek, ona sırtımı dayayarak yaşayabileceğim? Buradaki birçok vatandaşın köy arazisi var. Birileri gidip bir yer alıyor, onun üzerinden parseller oluşturuluyor. Dizilerde gördükleri köy hayatını tarım arazilerimizi yok ederek oluşturmaya çalışıyorlar. O dünyayı kendin yaratacaksın ama böyle talan ederek değil; üreterek, eğitimden geçerek, toprak analizini yaparak… 20 dönüm bir arazi alıp, bunu küçük küçük parsellere bölerek kaçtıkları o şehir hayatını köylerde de yaratmaya başlayacaklar. Kime, neyi satıyorsunuz? Bunları denetleyen yok mu? Şu an ki konuşmam devletedir, belediyeyedir, ilçe tarımadır. Mesele bir kişiyi durdurmak değildir; bu zihniyete, köyleri yok eden bu sisteme ‘dur’ demektir.”
HALK NE KÖYLÜ OLARAK KALMIŞ NE DE ŞEHİRLİ
Devletin 50 yıl önce aşıladığı fıstık ağaçlarının hobi bahçeleri ve tiny houseler yüzünden kesildiğini iddia eden Kaplan, “Ve başka bir köyde hatta şehirde bu fıstık ağaçlarını kolay kolay göremezsiniz. Ülkenin kurtuluşu bu güzelim toprakları parsel parsel satarak mı gerçekleşecek? Bu sistemle köylünün neyini yok ediyorlar biliyor musunuz? Masumluğunu! Köylü kurnazlaşıyor. Ama cahilce kurnazlaşıyor. Köylüyü üretimden, hayvancılıktan, süt üretiminden, toprağından ayrıştırarak kurnaz bir kitleye dönüştürüyorlar. Köylerde yaşadığımız sorun bu. Halk ne köylü olarak kalmış ne de şehirli olmuş. Ne şehir kültürü var, ne de köy! Tiny houseler bizim köyümüzde yoktu. İnsanlar ne olduğunu bile bilmezdi. Yeni yeni baş göstermeye başladı. Sahil kesimlerinden köylere, dağlara doğru, sinsice yaygınlaşmaya başladı. Tarım arazilerini, doğamızı öbekleşerek yok ediyorlar. Ve en acısı da bunu yapanlar bu dağların isimlerini bilmeyen, toprağını tanımayanlar… Yaklaşık 2 ay önce araziler bu hale getirildi işte. 2 ay içinde köylerimizi tiny house bataklığına sürüklediler. Hukuk, yasalar dahi engellerken, devlet buna nasıl izin verebilir?” isyanında bulundu.
BİNLERCE FISTIK AĞACI YOK OLUYOR!
Kaplan, sözlerine şöyle devam etti: “Toprağın tarla vasfından çıkarılması dahi yasakken gördüğümüz manzara korkunç. Ve daha kötüsü ne biliyor musunuz? Başka köylerde örneklerini gördük. Tiny houseleri inşa ediyorlar ama ardından yetkili biri gelip kapısına kilit vuruyor. Olan onca fıstık ağacına, zeytin ağacına, toprağımıza oluyor. Öbek öbek sözde evlerin dikildiği arazilerde binlerce fıstık ağacı var. Fıstık üretimini sağlamak varken –hele ki bu ekonomik krizde- kaynağını yok etmek çılgınlık. Fıstıktan geçimini sağlayan köylünün sosyolojik yapısını da bozuyorlar. Devletin kanunlarını birileri göz göre göre çiğniyor, şikayet edeceğimiz kimse de yok. Tarlalar amacı dışında kullanılıyor. Madem bu kadar basit, tarlası olan herkes milyonluk paralara toprağını satsın ve köyler tiny house dünyasına dönsün… Bunun denetleyicisi maliye mi, ilçe tarım mı, belediye mi, imar işleri müdürü mü? Buna kim ‘dur’ demiyor? İllegal değilse biz de yapalım o zaman? Hukukun geçerliliği kalmadıysa herkes yapsın öyleyse. Sosyal devletin olduğu bir ülkede bunlar yaşanmamalı. Tarlasını şirketlere satan köylü şimdi ki halini görünce üzülüyor. Ağaç kalmamış, kuru bir alan. Şehirliler tarafından bozulan köyler meydana getirildi. Kültürel yönden gelişmemiş ülkelerin haline acımak lazım.”
GEREKİRSE MAHKEMEYE TAŞIYACAĞIM
“Bizim seçtiğimiz politikacılar bizlere benziyor” sözlerini kullanan Kaplan, “Köylüyü nelerin beklediğini görmemek mümkün değil. Korumazsak eğer köyler orijinal yapısını kaybedecek. Yeterince bozuldu. Hatta öyle bozuldu ki üretmiyor artık. Yumurtayı, ekmeği dahi bakkaldan alıyor. Çok dar bir alanda var olmaya çalışıyoruz. Yetkililere sesleniyorum, bu dar alanların yitip gitmesine izin vermeyin lütfen. Yoksa konuşulacak ne bir kültür kalır ne de hikaye. Zaten toplumlar da böyle böyle bitiyor. Mücadeleyi elden bırakmayacağım. Gerekirse mahkemeye taşıyacağım” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Menemen’in köylerinde, toprak tarla vasfından çıkarılarak hobi bahçelerine, tiny houselere hapsedilirken, vatandaş hukukun geçerliliğini sorguluyor!
Modern yaşamın getirdiği kaygılardan biri de şehirlerin daha da kalabalıklaşması… Kentlerin ve insanın telaşından, gürültüsünden kurtulmak için doğaya kaçış revaçtayken, sığınak olarak görülen köyler dahi ne yazık ki yaşanılamaz hale getirildi. Toprağın tarla vasfından çıkarılarak hobi bahçelerine, tiny houselere ve daha birçok uygulamalara hapsedilmesi hem binlerce fıstık ve zeytin ağacının kesilmesine neden oluyor, hem de üretimin gerçekleşmesine ket vuruyor! Türkiye’nin neredeyse yüzlerce köyü aynı kaderi paylaşırken, İzmir’de ise Menemen’in köylerini mercek altına aldık. Çaltı, Ayvacık, Telekler, Süleymanlı, Emiralem, Değirmendere, Yahşelli, Göktepe, Beyköy, Bağcılar, Alaniçi ve Karaorman köyleri ‘şehirli ve köylü’ arasında sıkışıp kalırken, vatandaş hukukun geçerliliğini sorguluyor!
KİME, NEYİ SATIYORSUNUZ?
Tarlası olan köylünün, özel şirketler tarafından yüksek ücretler ile ikna edildiğini öne süren Çaltı Köyü’nün önceki dönem muhtarı ve çevreci Gürol Kaplan, tüm bunlar yaşanırken yetkililerin nerede olduğunu sordu. “Bu bir duyarlılık meselesi. Toprağın talanı söz konusu” diyen Kaplan, şunları ekledi: “Tarlalarımız, nehirlerimiz, doğal kaynaklarımız, arkeolojik değerlerimiz toplumsal bir koruma ile elde tutulabilir. Şahısları tanımam etmem, onlara karşı bir husumetim de yok. Ama birileri gelip doğamızı pervasızca yok edemez. Ve tüm bunlar yaşanırken hukuk nerede? Ben ne zaman bu ülkede yazılı kanunlarımıza güvenerek, ona sırtımı dayayarak yaşayabileceğim? Buradaki birçok vatandaşın köy arazisi var. Birileri gidip bir yer alıyor, onun üzerinden parseller oluşturuluyor. Dizilerde gördükleri köy hayatını tarım arazilerimizi yok ederek oluşturmaya çalışıyorlar. O dünyayı kendin yaratacaksın ama böyle talan ederek değil; üreterek, eğitimden geçerek, toprak analizini yaparak… 20 dönüm bir arazi alıp, bunu küçük küçük parsellere bölerek kaçtıkları o şehir hayatını köylerde de yaratmaya başlayacaklar. Kime, neyi satıyorsunuz? Bunları denetleyen yok mu? Şu an ki konuşmam devletedir, belediyeyedir, ilçe tarımadır. Mesele bir kişiyi durdurmak değildir; bu zihniyete, köyleri yok eden bu sisteme ‘dur’ demektir.”
HALK NE KÖYLÜ OLARAK KALMIŞ NE DE ŞEHİRLİ
Devletin 50 yıl önce aşıladığı fıstık ağaçlarının hobi bahçeleri ve tiny houseler yüzünden kesildiğini iddia eden Kaplan, “Ve başka bir köyde hatta şehirde bu fıstık ağaçlarını kolay kolay göremezsiniz. Ülkenin kurtuluşu bu güzelim toprakları parsel parsel satarak mı gerçekleşecek? Bu sistemle köylünün neyini yok ediyorlar biliyor musunuz? Masumluğunu! Köylü kurnazlaşıyor. Ama cahilce kurnazlaşıyor. Köylüyü üretimden, hayvancılıktan, süt üretiminden, toprağından ayrıştırarak kurnaz bir kitleye dönüştürüyorlar. Köylerde yaşadığımız sorun bu. Halk ne köylü olarak kalmış ne de şehirli olmuş. Ne şehir kültürü var, ne de köy! Tiny houseler bizim köyümüzde yoktu. İnsanlar ne olduğunu bile bilmezdi. Yeni yeni baş göstermeye başladı. Sahil kesimlerinden köylere, dağlara doğru, sinsice yaygınlaşmaya başladı. Tarım arazilerini, doğamızı öbekleşerek yok ediyorlar. Ve en acısı da bunu yapanlar bu dağların isimlerini bilmeyen, toprağını tanımayanlar… Yaklaşık 2 ay önce araziler bu hale getirildi işte. 2 ay içinde köylerimizi tiny house bataklığına sürüklediler. Hukuk, yasalar dahi engellerken, devlet buna nasıl izin verebilir?” isyanında bulundu.
BİNLERCE FISTIK AĞACI YOK OLUYOR!
Kaplan, sözlerine şöyle devam etti: “Toprağın tarla vasfından çıkarılması dahi yasakken gördüğümüz manzara korkunç. Ve daha kötüsü ne biliyor musunuz? Başka köylerde örneklerini gördük. Tiny houseleri inşa ediyorlar ama ardından yetkili biri gelip kapısına kilit vuruyor. Olan onca fıstık ağacına, zeytin ağacına, toprağımıza oluyor. Öbek öbek sözde evlerin dikildiği arazilerde binlerce fıstık ağacı var. Fıstık üretimini sağlamak varken –hele ki bu ekonomik krizde- kaynağını yok etmek çılgınlık. Fıstıktan geçimini sağlayan köylünün sosyolojik yapısını da bozuyorlar. Devletin kanunlarını birileri göz göre göre çiğniyor, şikayet edeceğimiz kimse de yok. Tarlalar amacı dışında kullanılıyor. Madem bu kadar basit, tarlası olan herkes milyonluk paralara toprağını satsın ve köyler tiny house dünyasına dönsün… Bunun denetleyicisi maliye mi, ilçe tarım mı, belediye mi, imar işleri müdürü mü? Buna kim ‘dur’ demiyor? İllegal değilse biz de yapalım o zaman? Hukukun geçerliliği kalmadıysa herkes yapsın öyleyse. Sosyal devletin olduğu bir ülkede bunlar yaşanmamalı. Tarlasını şirketlere satan köylü şimdi ki halini görünce üzülüyor. Ağaç kalmamış, kuru bir alan. Şehirliler tarafından bozulan köyler meydana getirildi. Kültürel yönden gelişmemiş ülkelerin haline acımak lazım.”
GEREKİRSE MAHKEMEYE TAŞIYACAĞIM
“Bizim seçtiğimiz politikacılar bizlere benziyor” sözlerini kullanan Kaplan, “Köylüyü nelerin beklediğini görmemek mümkün değil. Korumazsak eğer köyler orijinal yapısını kaybedecek. Yeterince bozuldu. Hatta öyle bozuldu ki üretmiyor artık. Yumurtayı, ekmeği dahi bakkaldan alıyor. Çok dar bir alanda var olmaya çalışıyoruz. Yetkililere sesleniyorum, bu dar alanların yitip gitmesine izin vermeyin lütfen. Yoksa konuşulacak ne bir kültür kalır ne de hikaye. Zaten toplumlar da böyle böyle bitiyor. Mücadeleyi elden bırakmayacağım. Gerekirse mahkemeye taşıyacağım” dedi.
BU HABER DE İDKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: KYK yurtlarında sorun bitmiyor
Kaynak: SULTAN GÜMÜŞ KAYA
Başkan Günay’ın oğlu son yolculuğuna uğurlandı
AK Partili Boztepe içme suyuna yapılan zamma tepki gösterdi
MasterChef Arabaşı çorbası tarifi: Arabaşı çorbası nasıl yapılır?
İzmir haber: Cezaevinden tahliye olur olmaz dehşet saçtı
Başkan Saygılı’dan Tugay’a 2. çevreyolu cevabı
Evka 5’in gençleri ve yolları ilgi bekliyor
İZSU’ya 35,5 milyarlık bütçe: Körfez’e 7,5 milyarlık kaynak
Bayraklı Belediyesi’nde uzlaşı çıkmadı: Teklifin kabul edilmesi mümkün değil
İzmir’de vapur seferleri olumsuz hava nedeniyle iptal edildi!
İzmirliler dikkat: Bu yollar trafiğe kapanacak
Son Girilen Haberler
Kahvehanede dehşet: Oğlunu döven kişiye kurşun yağdırdı
Tekirdağ’da bir kahvehanede meydana gelen olayda bir kişi oğlunu dövdüğü iddiasıyla yakaladığı kişiyi silahla vurdu
İzmir’in tarihine ışık tutan 'Hep Beraber' kitabının imza günü
İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyeleri Nihat Delibaşı ve Sinan Doğan’ın yazdığı, bilim insanı Enver Olgunsoy’un hayatını anlatan Hep Beraber kitabının imza günü Alsancak’ta yapıldı
Meteoroloji’den kuvvetli yağış ve fırtına uyarısı
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, ülkenin çeşitli bölgelerinde etkili olması beklenen şiddetli sağanak yağış ve fırtına nedeniyle uyarıda bulundu.