[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

'Kristal Flamingo'lar sahiplerini buldu Haber

'Kristal Flamingo'lar sahiplerini buldu

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde Kristal Flamingo’lar Sahiplerini Buldu Korhan Abay’ın sunuculuğunu üstlendiği gecede festivalin Onur Ödülleri de sahiplerine takdim edildi. Ödül heyecanına Vedat Sakman’ın verdiği, sürpriz yaparak Zuhal Olcay’ın da Yalnızlığım ve Ayrılık da Sevdaya Dahil şarkılarında eşlik ettiği mini bir konser eşlik etti.   İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in konuşmasıyla başlayan tören, festival konuklarının, jüri üyelerinin ve sinemasever İzmirlilerin katılımıyla gerçekleşti. Tunç Soyer konuşmasında, “Bir hafta süren sinema, müzik, sanat dolu bir festivalin sonuna geldik. Bu akşam 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin ödül töreninde sizlerle beraber olmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum. Bugün 21 Haziran Dünya Müzik Günü. Film ve müzikleriyle bize sanat dolu eşsiz bir festival yaşatan tüm sanatçılarımıza, sanat emekçilerimize, üreten herkese teşekkür ediyorum. Bu festival onların sayesinde hayat buldu. Bir hafta boyunca bir kez daha gördük İzmir iklimiyle, doğasıyla, insanıyla dünyanın en büyük, en güzel sinema şehirlerinden biri olabilir. Sinema sektörünün en çok üretim yaptığı şehirler arasında yer alabilir. Üç yıl önce hayalini kurduğumuz İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin bu noktaya geldiğini görmek umut ve kıvanç verici. Sinema ve müzik sanat dünyasının en etkili evrensel dilini konuşmamızı sağlar. Bir hafta boyunca müziğin notalarıyla dünyanın yedi kıtasından ülkemizin yedi bölgesinden birbirinden farklı hayatları görme duyma tanıma fırsatı bulduk. Yaşamın renklerini, seslerini, nefesini İzmir’e taşıdık. Festivalimiz İzmir’in sanat dostu sanatçı şehir kimliğine güç kattı. Başta sayın Vecdi Sayar olmak üzere festivalde emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma, sponsorlarımıza ve elbette İzmirli sanatsever hemşerilerime canı gönülden teşekkür ediyorum. İnanıyorum önümüzdeki yıllarda İzmir bu festivali daha çok sahiplenecek salonlar daha çok dolup taşacak. Festivalimiz ülke ve dünya çapında saygınlığını artıracak. Bu uğurda üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız her ne pahasına olursa olsun İzmir’de özgür düşünceyi, özgür yaşamı, özgür üretimi desteklemeye devam edeceğiz. İzmir’i sinema sektörünün en çok tercih edilen ev sahibi yapacağız. Sanatın engellenmediği, sanatçının mahkûm edilmediği, kimsenin eserlerinden, düşüncesinden, dilinden, renginden dolayı ötekileştirilmediği bir ülke için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Bu gece Kristal Flamingo Ödülü’ne layık görülen sanatçılarımızı canı gönülden kutluyorum. Festivalimize katılan bütün sinema ve müzik emekçilerini tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum,” dedi.  Konuşmasında geçtiğimiz yıl festivalde jüri başkanlığı yapan ve yakın zamanda kaybettiğimiz yönetmen Erden Kıral, yine geçtiğimiz yıl içinde kaybettiğimiz müzisyen Sarper Özsan, besteci Vangelis ve Japon besteci Ryuichi Sakamoto’yu anan Festival Direktörü Vecdi Sayar “Festivaller her zaman büyük bir makinedir ve bunun iyi işlemesi için birkaç katmanın katkısına ihtiyaç var. Bunlardan birincisi seyirci. Üçüncü yılda gördük ki seyircimiz gerçekten artmakta, salonlar dolmaya başladı. Bu kentin seyircisinin bu festivale sahip çıkması.  İkincisi festivale destek olanlar. Festivale destek veren bütün kurum ve kuruluşlara teşekkürü borç biliyorum. Üçüncü destek sinema sektöründen. Bu konuda da biz çok önemli. Destekler alıyoruz. O kadar güzel ilgi gördük ki, hemen her filmimiz oyuncu ve yönetmenlerin katılımıyla seyirciyle buluştu,” dedi.  Gecede Onur Ödülleri sahiplerine takdim edildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tunç Soyer, değerli sanatçılar Zuhal Olcay, Erkan Oğur ve Grégoire Hetzel’e ödüllerini takdim etti. Bahman Ghobadi: “Ödülü İran rejimiyle mücadele eden cesur kadınlara ithaf ediyorum” Bu yıl festivalde Kültürlerarası Sanat Başarı Ödülü’ne layık görülen İranlı yönetmen Bahman Ghobadi ise törene katılamadığı için gönderdiği video mesajda “Sizinle birlikte olamadığım için çok üzgünüm. Festivale katılmak için Avrupa’dan Türkiye’ye geldim. Planım Ankara’dan İzmir’e uçmaktı. Fakat İran’daki İslami rejim yanlılarından aldığım tehditler nedeniyle bu planı gerçekleştiremiyorum. Bu ödül için festivale teşekkür ediyorum ve ödülü İran rejimiyle mücadele eden cesur kadınlara ithaf ediyorum. Güzel İzmir’de buluşabilmek dileğiyle,” dedi.  “Kör Noktada” Filmine 3 Ödül! Başkanlığını oyuncu ve müzisyen Zuhal Olcay’ın yaptığı sinema yazarı Mehmet Açar, besteci - akademisyen Mehmet Can Özer, oyuncu Murat Kılıç, müzisyen Vedat Sakman, yönetmen Vuslat Saraçoğlu ve  yapımcı Zeynep Ünal’dan oluşan Ulusal Yarışma jürisi 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde En İyi Film Ödülü’ne Ayşe Polat’ın yönettiği Kör Noktada filmini layık gördü. Jüri gerekçesinde “Yarattığı kurgu diliyle dert edindiği meseleyi bütün tarafların bakış açısından ele alan, titiz ve soğukkanlı yaklaşımıyla hiçbir kör nokta bırakmayan Ayşe Polat’ın Kör Noktada filmine vermeye karar verdik,” dedi. Ayşe Polat, ödülünü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Ulusal Yarışma jüri başkanı Zuhal Olcay’dan aldı.  Biket İlhan, Feyzi Tuna ve Sefa Öztürk’ten oluşan Film Yönetmenleri Derneği (FİLM-YÖN) jürisi, bu yıl Duygu Sağıroğlu anısında verilen En İyi Yönetmen Ödülü’ne “Güçlü hikayesi, cesur ve yenilikçi yaklaşımıyla Türk sinemasında yeni bir soluk getirdiği” gerekçesiyle Kör Noktada filmiyle Ayşe Polat’ı layık gördü. Kör Noktada filmi gecede aynı zamanda Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) En İyi Film ödülünü de aldı. Sinema yazarları Aylin Sayın, Erman Ata Uncu ve Kurtuluş Özyazıcı’dan oluşan jüri gerekçesini şöyle açıkladı: “Bizi belgeselin dünyasından kurmacanın dünyasına başarıyla geçiren; hikâyedeki tarafların bakış açısını seyircinin vicdanını rahatlatmadan farklı kamera teknikleriyle aktaran; faili meçhul cinayetleri can alıcı sorularla ele alan; doğrusal film hattını ustalıklı bir kurguyla kırarak gerilimi filmin sonuna dek koruyan “Kör Noktada” filmini “En İyi Film” seçtik.”  Jüri Özel Ödülü “Karanlık Gece” Filmine Verildi Festivalin Jüri Özel Ödülü’ne ise Özcan Alper’in yönettiği Karanlık Gece filmi layık görüldü. Sinema yazarı Mehmet Açar’ın açıkladığı ödülü filmin yapımcısı Soner Alper’e usta yönetmen Tayfun Pirselimoğlu takdim etti. Müzisyen Vedat Sakman’ın açıkladığı En İyi Özgün Müzik Ödülü’ne Karanlık Gece filminin müzikleri ile layık görülen Cansun Küçüktürk’e ödülünü Zuhal Olcay verdi. En İyi Oyuncu Ödülü İki İsme Verildi Yönetmen Vuslat Saraçoğlu’nun açıkladığı En İyi Oyuncu Ödülü ise Suna filmindeki performansıyla Nurcan Eren ile Karanlık Gece filmiyle Berkay Ateş arasında paylaştırıldı. Nurcan Eren ve Berkay Ateş ödülünü Murat Kılıç ve İlker Ayrık’tan aldı.  Besteci, akademisyen Mehmet Can Özer’in açıkladığı En İyi Ses Tasarımı Ödülü’ne Ayna Ayna filmiyle Eli Haligua ve Fatih Rağbet layık görüldü. Ödülü filmin yönetmeni Belmin Söylemez aldı. “Kendi Yolumda” Filmine 2 Ödül Yapımcı Zeynep Ünal’ın açıkladığı En İyi Özgün Film Şarkısı Ödülü Kendi Yolumda filmindeki Bu Da Geçer şarkısıyla Athena grubuna verildi. Athena grubu adına ödülü oyuncu Melih Değirmenci, Pelin Batu’dan aldı. Ahmet Utku Soylu, Hatice Demir, Nilay Kökkılınç, Nurten Alkan ve Taylan Özgür Üstün’den oluşan İzmir Kent Konseyi jürisi bu yıl ilk kez verilen İzmir Kent Konseyi Ödülü’ne de Kendi Yolumda filmini layık gördü. 50 bin TL değerindeki ödülü jüri üyesi Nilay Kökkılınç, yönetmen Ömer Faruk Sorak adına Melih Değirmenci’ye verdi.  Uluslararası Yarışma’nın En İyisi “Joyland” Alexandra Enberg, Krisztina Goda, Pelin Batu, Serdar Kökçeoğlu ve Minko Lambov’dan oluşan Uluslararası Yarışma jürisi En İyi Film Ödülü’ne Saim Sadiq yönetmenliğindeki Joyland filmi layık görüldü. Yönetmen Saim Sadiq festivalde olmadığı için kendisi adına ödülü Pakistan Fahri Başkonsolosu Cahit Yaşar Eren aldı.  Jüri Özel Ödülü ise Marie-Castille Mention-Schaar’ın imzasını taşıyan Divertimento filmine, En İyi Özgün Müzik Ödülü Dans Başlasın / Let the Dance Begin filminin müzikleriyle Nicolás Guerschberg’e verildi.  Dizi Müziği Ödülleri açıklandı Ali Can Sekmeç, Burak Göral, Cumhur Canbazoğlu, Elçin Yahşi, Nezih Ünen, Özlem Özdemir, Sina Koloğlu, Serdar Kalafatoğlu ve Tuğçe Madayanti Dizici’nin jüriliğini üstlendiği Dizi Müziği Ödülleri Yarışması’nın dört kategorideki ödülleri açıklandı. Ulusal Kanal Dizisi En İyi Özgün Jenerik Müziği Ödülü, Ömer dizisiyle Alp Yenier’e, Sina Koloğlu’nun açıkladığı Platform Dizisi En İyi Özgün Jenerik Müziği Ödülü Şahmaran dizisiyle Hakan Özer’e verildi.  Serdar Kalafatoğlu’nun açıkladığı Ulusal Kanal Dizisi En İyi Özgün Şarkı Ödülü’ne Duy Beni dizisiyle Serkan Ölçer, Ece Ölçer, Mert Carim; Burak Göral’ın açıkladığı Platform Dizisi En İyi Özgün Şarkı Ödülü’ne ise Erşan Kuneri dizisindeki Bir Bakman Lazım şarkısıyla Özkan Uğur layık görüldü. ÖDÜLLER: ULUSAL YARIŞMA En İyi Film Ödülü Kör Noktada Jüri Özel Ödülü Karanlık Gece En İyi Oyuncu Ödülü Berkay Ateş – Karanlık Gece Nurcan Eren - Suna En İyi Özgün Müzik Ödülü K. Cansun Küçüktürk - Karanlık Gece  En İyi Özgün Film Şarkısı Ödülü Athena - Kendi Yolumda (Bu da Geçer) En İyi Ses Tasarımı Ödülü Eli Haligua, Fatih Rağbet - Ayna Ayna   Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü Ayşe Polat - Kör Noktada  Siyad En İyi Film Ödülü Kör Noktada İZMİR KENT KONSEYİ ÖDÜLÜ Kendi Yolumda ULUSLARARASI YARIŞMA En İyi Film Ödülü Joyland Jüri Özel Ödülü Divertimento En İyi Özgün Müzik Ödülü Nicolás Guerschberg - Dans Başlasın / Let the Dance Begin DİZİ MÜZİĞİ ÖDÜLLERİ Ulusal Kanal Dizisi En İyi Özgün Jenerik Müziği Ödülü Ömer - Alp Yenier Platform Dizisi En İyi Özgün Jenerik Müziği Ödülü Şahmaran - Hakan Özer Ulusal Kanal Dizisi En İyi Özgün Şarkı Ödülü Duy Beni - Serkan-Ece Ölçer, Mert Carim Platform Dizisi En İyi Özgün Şarkı Ödülü Bir Bakman Lazım / Erşan Kuneri - Özkan Uğur HABER MERKEZİ

Festivalde Zuhal Olcay’dan unutulmaz konser Haber

Festivalde Zuhal Olcay’dan unutulmaz konser

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından üçüncü kez düzenlenen 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’ne dün usta sanatçı Zuhal Olcay’ın verdiği konser damga vurdu. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yapılan konser Olcay’ın Yine Aşk Var şarkısıyla başladı. İzmir seyircisinin yoğun ilgisinin olduğu konserin sürpriz anlarından biri de Vedat Sakman’ın sahneye çıkıp Zuhal Olcay’la şarkı söylemesi oldu. Zuhal Olcay geçmişten günümüze geniş bir repertuvarla unutulmaz bir performansa daha imza attı. Önemli filmler damga vurdu Festivalde dün film gösterimleri, soru cevap seansları, söyleşiler ve plak dinletisi ile yoğun bir program vardı. Athena grubunun solisti Gökhan Özoğuz’un başrolde olduğu ve yönetmen koltuğunda Ömer Faruk Sorak’ın oturduğu, Ulusal Yarışma filmlerinden “Kendi Yolumda” izleyicilerle buluştu. Ulusal Yarışma kapsamında gösterilen günün bir diğer filmi Belmin Söylemez imzası taşıyan “Ayna Ayna” oldu. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü başta olmak üzere birçok ödüle layık görülen filmin söyleşisi yönetmen Belmin Söylemez, oyuncular Laçin Ceylan ve Manolya Maya ile Hülya Ulusyo katılımıyla gerçekleşti. Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan “Heartbeat Of Tribal Galaxy” günün heyecan veren yapımlarındandı. Festivalin Hayatın Ritmi bölümü filmlerinden “Boşlukta” ve “Fatma’dan Sonra 40 Yıl” ise günün izleyicilerle buluşan dikkat çekici belgeselleriydi. Yarışma Dışı Özel Gösterimler bölümü filmlerinden müzisyen ve sinemacı Nedim Bora Hazar’ın yönettiği belgesel “Almanya Türküleri”nin gösterimi de yapıldı.  Sinemada göçmen sorunu  Göç ve göçmen sorunlarını ele alan filmlerden oluşan İki Arada Bir Derede bölümü filmlerinden Okan Avcı yönetmenliğindeki “Şifa” ve Korhan Yurtsever imzalı “Kara Kafa” da dün beyazperdedeydi. Gösterimler sonrasında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği işbirliği ile Sinemada Göçmen Sorunu başlıklı bir de söyleşi yapıldı. Festival direktörü Vecdi Sayar’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Dış İlişkiler ve İletişim Sorumlusu Selin Ünal ile yönetmen Korhan Yurtsever konuşmacı olarak yer aldı. Şarkılarla Mübadelenin 100. Yılı Cemal Ünlü ile Şarkılarla Mübadelenin 100. Yılı plak dinletisi de ilgi çekti. Dinletide tamamı 78 devirli gramofon plaklara (taş plaklara) kaydedilmiş eserler ve sanatçılar en eski örneklerden başlayarak sunuldu. Ücretsiz film gösterimleri sürüyor Festival, film gösterimleri, soru cevap seansları, söyleşiler ile dolu bir programla devam  ediyor. 22 Haziran’a kadar sürecek 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde 7 farklı lokasyonda düzenlenen ücretsiz film gösterimleri İstinyePark Teras Renk Sinemaları, Elhamra Sahnesi, Karaca Sineması, İzmir Fransız Kültür Merkezi, İzmir Sanat ve Göztepe vapur iskelesindeki Kadifekale Gemisi’nde devam ediyor. HABER MERKEZİ

İzmir'deki uluslararası festivalde haftanın sonuna gelindi Haber

İzmir'deki uluslararası festivalde haftanın sonuna gelindi

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZFAŞ, İZELMAN ve Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen festivalde, Çiğdem Sezgin imzalı Suna ve Kaan Müjdeci yönetmenliğindeki Iguana Tokyo günün Ulusal Yarışma filmleriydi. Uluslararası Yarışma’da ise Lucie Kralova imzalı Kapr Kodu / Kapr Code ve Marie-Castille Mention-Schaar yönetmenliğindeki Divertimento beyazperdedeydi. Çiğdem Sezgin: “Yalnız ve yoksul bir kadın karakter üzerine bir film yapmaya karar vermiştim” Çiğdem Sezgin’in Adana Altın Koza Film Festivali’nde Seyirci Ödülü’nü kazanan, 50’li yaşlarındaki yersiz yurtsuz bir kadının her şeye rağmen istediği şekilde yaşama ve var olma mücadelesini anlattığı filmi Suna izleyicilerle buluştu. Çiğdem Sezgin, filmin başrol oyuncularından Nurcan Eren ve yapımcı Betül Sezgin gösterim sonrası filme dair merak edilenleri yanıtladı.  Çiğdem Sezgin filmin tamamen kurmaca bir öykü olduğunu söyleyerek “Yola çıkarken yalnız ve yoksul bir kadın karakter üzerine bir film yapmaya karar vermiştim. Sonra onu mutsuz etmek istedim. Onun başından kötü bir evlilik geçmesini tercih ettim. Böyle tatsız ve aşksız bir evlilik üzerinden anlatmak istedim kadını. Evlilik içi şiddete, tacize ve aşağılamaya odaklanmak istedim. Yoksulun itilip kakılmasının altını çizmek istedim. Ben bu senaryoyu yazarken de çekerken de bilgisayar başında da sette reji masasında da cinsiyetimi ortaya koymamaya gayret ettim. Kadına da erkeğe de eşit mesafeden bakmaya çalıştım,” dedi. Nurcan Eren, Suna karakterinin yaratım sürecini şöyle anlattı: “Suna için bazı insanlardan yola çıktım. Bunlar içinde ben de annem de komşularımız da var. Eskiden tanıdığım, Çiğdem hocayla ortak tanıdığımız hepsinin hayatlarından bir parça. Onların aslında hangileri hangilerine ait ben görüyorum kendi yüzümde. Çiğdem çok özel bir konuya çok büyük bir hassasiyetle değinmiş. Oynarken de hissettim, izlerken de hissettim. Çok teşekkür ediyorum.” Betül Sezgin filmi Pandemi döneminde çektiklerini söyleyerek başladığı sözlerine “Sokağa çıkma yasaklarının olduğu, her gün sette corona tahlillerinin yapıldığı, birkaç kişinin hastalanıp gelmediği… Kalınacak yer bile çok zor bulunmuştu otelde. 2020 yılının Kasım ayında çekildi. Hem değerli sanatçılarımız hem değerli ekibimiz çok büyük emek sarf etti. Güzel film yapmak için herkes çok uğraştı. Herkes çok profesyonel ama amatör ruhla çalışıldı. Semerelerini de görüyoruz,” diyerek devam etti. Çiğdem Sezgin yeni projesinin de müjdesini verdi ve “Yeni projemde de yoksul bir erkeğin hikâyesini anlatacağım. Bu defa erkek karaktere odaklanacağım. Tutunamayan yoksul bir sanatçı müsveddesi diyebilirim ona rahatlıkla tırnak içinde. O da eşiyle birlikte kenti terk edip köye gidecek, yenilecek ve köye gidecek. Aynı zamanda kentten köye göç temalı olacak,” dedi. Fırat Özeler: “Biz en başından itibaren bir Ömer Kavur filmi gibi Ömer Kavur belgeseli yapmak istedik” Dünya prömiyerini 52. Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nin restore edilmiş klasikler, film kültürü belgeselleri ve arşiv keşiflerine yer veren Cinema Regained programı kapsamında, Türkiye prömiyerini ise 42. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’nda yapan Kavur dün Ömer Kavur’un doğum gününde izleyiciyle buluşan yapımlardandı. Festivalin Hayatın Ritmi bölümü filmlerinden Fırat Özeler imzalı, Ömer Kavur’a saygı duruşunda bulunan belgeselin seslendirmenliğini Cem Yılmaz, Funda Eryiğit ve Tilbe Saran yapıyor. Lisedeyken izlediği ilk film olmasa da sinemayla karşılaştığım dediği Gizli Yüz ile Ömer Kavur’la tanıştığını söyleyen yönetmen Fırat Özeler belgeselin söyleşisinde, “Biz en başından itibaren bir Ömer Kavur filmi gibi Ömer Kavur belgeseli yapmak istedik. Ömer Kavur’un sinemasının bana ve genç kulak yönetmenlere açtığı yol zamanının çok ötesinde ve yenilikçi bir yol. Gizli Yüz olsun, Gece Yolculuğu olsun… Filmin biçimiyle, sinemayla oynayan ve hikâye anlatmanın yeni yollarını arayan filmler. Dolayısıyla ben konuşan kafalardan oluşan bir belgesel yapamazdım Ömer Kavur’u anmak için. O en basiti olurdu. Biz en başından beri onunla çalışmış oyuncular, setinde bulunmuş insanlardan ziyade onu daha gündelik ve kişisel hayatında tanıyan, aslında set ilişkisi ya da sinema camiası ilişkisi dışında bir ilişkisi olmuş insanlarla konuşmayı tercih ettik. Filmde izlediğiniz 3 kişi de aslında öyle. Biri kuzeni, biri sevgilisi biri de lise arkadaşı. Filmin belgesel tarafı olduğu gibi kişisel de bir film. Ömer Kavur’u benim nasıl gördüğümle alakalı bir film. Ama eğer ki Ömer Kavur filmi izlemeden izleyen izleyiciler varsa çok büyük bir heyecanla koşa koşa Anayurt Oteli’ni izleyeceklerdir,” dedi. Filmin müziklerine imza atan Başar Ünder, müzikleri yaparken o dönemin filmlerine bakmanın kaçınılmaz olduğunu ve biraz eskitmeye çalışıp dönemin duygusunu vermeye çalıştıklarını söylerken, filmin yapımcısı Emir Melek, filmin yolda büyüyen bir proje olduğunu, senaryo geliştirme aşamasında olmasa da sonrasında sinema sektörü ve kültürel kurumlardan aldıkları fonlarla maddi kaynak sağladıklarını söyledi. Eyüp Boz: “Göçün temsili de olsa kaybolmaması gerektiğini düşünüyorum” Yarışma Dışı Özel Gösterim bölümü filmlerinden İffet Eren Danışman Boz’un yönetmenliğindeki Turna Misali gösterimi Elhamra Sahnesi’nde filmin senaristi, yapımcısı ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz’un katılımıyla gerçekleşti. Gelenekleri ve modernleşme konusunda fikir ayrılıkları yaşayan Sarıkeçili Yörükleri’nden Aksak ailesini konu alan film sonrası gerçekleşen söyleşide Eyüp Boz, “2008 yılında Yüksel Aksu ile birlikte ‘Anadolu Son Göçerleri’ adında bir belgesel çekmiştik. Bu belgeselden yola çıkarak bu filmin hikâyesini yazdık. O belgeselde yörüklerle ilk defa tanışmıştık ve onlarla birlikte 2 ay göçtüm, 2 ay çadır kurdum. Eşime söyledim, Eren bir film çekmek istiyordu ama nasıl bir hikâye çekeceğine karar vermemişti. Ben de hadi bunu çekelim dedim ve uzun bir süre ikna etmeye çalıştım. Pandeminin başladığı dönemde çok düşük bir bütçeyle zor şartlar altında filmi çekmeye başladık. 9 Mart’ta motor dedik, 11 Mart’ta pandemi ilan edildi. Haziran ayındaki açılımda filmi bitirebildik. Filmde oyuncuların yanında gerçek yörükler de bulundu. Amacımız aslında gerçek bir göçü kayıt altına almaktı fakat pandemiden dolayı maalesef bunu gerçekleştiremedik. Benim bu filmi yapma amaçlarımdan biri de ‘Deveyle Göç’ resminin kaybolmaması, çünkü Türkiye’yi anlatan en güzel fotoğraflardan biri. Göçün temsili de olsa kaybolmaması gerektiğini düşünüyorum,” dedi. Zuhal Olcay bu akşam festival kapsamında bir konser verecek                     Festivalde bugün film gösterimleri, soru-cevap seansları ve söyleşilerin yanı sıra 2 özel etkinlik de gerçekleşecek. Festivalin Onur Ödülü’ne layık görülen aynı zamanda Ulusal Yarışma jüri başkanı Zuhal Olcay, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde unutulmaz bir konsere imza atacak.  Bir diğer önemli etkinlik ise Cemal Ünlü ile Şarkılarla Mübadelenin 100. Yılı plak dinletisi olacak. Cemal Ünlü, 100. yılında bestecileri, şarkıcıları ve çalgıcılarıyla Mübadillerin Müziği ve Rembetiko’nun doğuşunu tamamı 78 devirli gramofon plaklara (taş plaklara) kaydedilmiş eserleri ve sanatçıları en eski örneklerden başlayarak sunacak. HABER MERKEZİ

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali'ne ilgi yoğun Haber

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali'ne ilgi yoğun

Festivalde Ulusal Yarışma kapsamında izleyicilerle buluşan Kabahat filminin gösterimi sonrasında yönetmen Ümran Safter filme dair merak edilenleri cevaplamak için izleyicilerle buluştu. Yaz tatilini geçirmek üzere babaannesinin yaşadığı muhafazakâr Anadolu köyüne giden 13 yaşındaki Reyhan’ın büyüme hikâyesini anlatan ve erkek egemen kurallara karşı var olma savaşını odağına alan film için Ümran Safter: “Kabahat ilk kurmaca filmimiz, ana mekânımız da benim doğduğum ve büyüdüğüm Çankırı’daki Akçavakıf köyü. Oyuncularımızın çoğu amatör, pek çoğu da ilk kez kamera karşısına geçti. Köydeki akraba ve yakınlarım da filmde rol aldı. Oyuncularımız Mina ve Ece’nin ilk deneyimleriydi ama Adana Altın Koza Film Festivali’nde ikisi de ödül kazandı. Hatta dün akşam Mina, Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nde Umut Veren Genç Oyuncu Ödülü’nü aldı. Filmin hikâyesi aslında benim çocukken başımdan geçen bir hikâyeydi. Bu hikâyeyi dost sohbetlerinde anlatırken, kısa film mi olsa derken yapımcım Suraj Sharma’nın bu çok güzel bir kurmaca film konusu demesiyle senaryoyu yazdım ve çektik,” dedi. Özcan Alper: “Filmlerde yapay umut yaratarak yalnızlıklarımızdan kurtulamayız” Günün bir diğer söyleşisi ise Ulusal Yarışma’da yer alan Karanlık Gece filminin gösterimi sonrasında gerçekleşti. Yönetmen Özcan Alper, 7 yıl önce parçası olduğu bir linç olayının ardından ayrıldığı kasabaya annesiyle vedalaşmak üzere dönen, Berkay Ateş’in canlandırdığı İshak’ın geçmişiyle, vicdanıyla ve suçluluk duygusuyla daha da önemlisi kasaba halkıyla hesaplaşmasını konu alan film sonrası İzmir seyircisiyle buluştu. Filmin kötülük ve linç meseleleri üzerine olduğunu ve Türkiye’nin herhangi bir yerinde geçebileceğini söyleyen Özcan Alper, “Murat Uyurkulak ile birlikte senaryoyu yazarken Türkiye toplumundaki linçe hazır oluş, gündelik hayatımıza sirayet eden ırkçılık meselesi üzerine daha çok düşündük. Daha çok toplumdaki ayrışma, nefret söylemi ve bunun yarattığı sonuçlar üzerine… Bunun Türkiye tarihindeki kökleri ve nedenleri üzerine kendimizce düşünmeye çalıştık. Filmin içindeki hikâye aslında zamansız, şimdinin hikayesi olarak düşünmedim. 100 yıllık bir hikâye olarak da okuyabiliriz. Filmlerde ya da sanatta yapay umut yaratılmasına baştan beri karşı çıktım. Çok da doğru bulmuyorum. Bu seyirciyi manipüle eden bir şey. Bu karanlık salonlardan çıkan seyirci umut yaratabilir. Bunu gerçekten konuştuğu ya da tartışabildiği zaman. Filmlerde yapay umut yaratarak yalnızlıklarımızdan kurtulamayız,” dedi. Orçun Köksal: “Bu toprakların kaybettiği, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini anlatmaya çalıştım” Bu yıl prömiyerini yaptığı İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan Bars günün izleyiciyle buluşan bir diğer Ulusal Yarışma filmi oldu. Senaryosu ve yönetmenliği Orçun Köksal'a ait film, iki zooloğun soyu tükenmiş olan Anadolu parsına dair bir iz bulabilmek için çıktıkları yolculukta yaşadıklarını konu alıyor. Film sonrası gerçekleşen söyleşide Orçun Köksal, “Anadolu Parsı filmde bir metafor. Bu toprakların kaybettiği, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini, karakterini ve kültürünü yine bu topraklarda nesli tükenmekte olan bir varlık üzerinden anlatmaya çalıştım. Pars da bu topraklarda binlerce yıl yaşamış en görkemli varlık. Büyüleyici bir hayvan ve onu yitirmek çok acı. Tıpkı bu kültürün, bu toprağın karakterini yitirmek gibi… Motivasyonum buydu. Filmde Emre karakteri batıyı, Veysel karakteri doğuyu temsil ediyor. Biri taşrada biri metropolde yetişmiş. İkisinin ortak bir gayesi var. Parsı aramakla başlayan bu yolculuk git gide onların da kendilerini ve bildiklerini sorgulamasına dönüşüyor. Filmin başka bir derdi daha var, filmin ciddi bir sistem eleştirisi var, bürokrasi ile bir problemi var. Karakterlerimiz sürekli buna takılmalarına rağmen gayelerine ulaşmaya çalışıyorlar,” dedi. Görüntü yönetmeni Orçun Özkılınç ise; iyi bir ön çalışma yaptıklarını, 15 gün mekânları gezdiklerini ve 10 gün kadar da masa başında çalıştıklarını söyledi ve “Benim önemsediğim sinematografi aslında senaryoya hizmet eden, görüntülerin güzel olmasından öte hikâyeyle beraber çalışması önemli. Orçun’un ve senaryonun ne istediği konusunda birlikte ilerledik. Birbirimizi anlayarak bu sonuca ulaştık,” dedi. Mauro Conte: “Müzik ve sanat yaşamı iyileştirebilir” Festivalde bu yıl ilk kez düzenlenen Uluslararası Yarışma kapsamında gösterilen Gabriele Guidi imzalı Terezin filmi sonrasında başrolde yer alan Mauro Conte izleyicilerle bir araya geldi. İtalyan klarnetçi Antonio ile Çek kemancı Martina'nın 2. Dünya Savaşı sırasında Prag'da başlayan, Terezin Gettosu olarak da bilinen kötü̈ şöhretli Theresienstadt toplama kampında devam eden aşklarını, kampın daha önce görülmemiş yanları, kamptaki diğer besteciler, ressamlar, heykeltıraşlar, şairler ve yazarların hikayesi ile harmanlayan Terezin, o günlerdeki Orta Avrupa ruhunu da keşfe çıkıyor. Filmde Antonio karakterine hayat veren Mauro Conte film sonrası gerçekleşen söyleşide “Yönetmenin film için yola çıkış noktası bir gazete haberiydi. 7 yıl boyunca haber üzerinde çalıştı. Müziğe tutkusu olan bir yönetmen. Müzik ve sanat yaşamı iyileştirebilir. Sorunlarla karşılaştığımızda onlara karşı mücadele etme gücü verebilir müzik, genel anlamda sanat. Ne yazık ki Terezin kampındaki pek çok sanatçı ve müzisyen yaşamını kaybetti. Yaşasalardı Avrupa kültürünü etkileyecek değiştirecek boyutta işler yapabilecekleri düşünülüyordu. Ama ne yazık ki bu hikâyeyi pek bilen yok. Terezin’i Hitler modern bir kamp olarak göstermek istediği için genellikle kampta ressamlar, müzisyenler, yönetmenler bulunmaktaydı. Film İtalya’da 3 gün önce ilk kez gösterildi ve buradan sonra Amerika yolculuğu var oradaki festivaller için. Film, şu anda ziyaret edebileceğiniz gerçek bir mekânda çekildi. Orada çalışmak benim için gerçekten etkileyici ve zordu,” dedi. Sevin Okyay ve Murat Meriç’le keyifli sohbet: Sinemada Müziğin İşlevi Vecdi Sayar moderatörlüğünde festivalde bu yıl Emek Ödülü alan sinema yazarı, çevirmen, radyo ve tv programcısı Sevin Okyay ile müzik yazarı Murat Meriç’in konuşmacı olduğu Sinemada Müziğin İşlevi adlı söyleşi İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Sevin Okyay ve Murat Meriç’in müzik ve sinemaya olan ilgilerinin başlangıç süreçlerini ve mesleğe nasıl adım attıklarını anlatmalarıyla başlayan söyleşide, müziğin filme katkısı ne olmalı, her filmde mutlaka müzik olması gerekir mi ya da müziğin filmin önüne geçmesi mümkün mü gibi konular tartışmaya açıldı. Sevin Okyay, film müziği hazırlanırken tüm süreçte ve ekip olarak çalışmanın önemine dikkat çekerken, “Ben müzik olmayınca yine de bir eksiklik hissediyorum, ama bazen de sesi çok iyi kullanıyorlar. Filmle müzik bir bütünlük oluşturduysa zevkle izleyebiliyorsun. Bazen hiç senaryoyu görmeden müzik yapılıyor. Bence bu tamamen yanlış bir şey. Filmin müziğini yapacak kişi sinopsisi de okumalı, film bittikten sonra da filmi izlemeli ki o arada hikâyenin akışına göre bir şeyler yaratsın. Kurgucu ya da yönetmenle birlikte çalışmalı ve ortak bir şey çıkmalı,” dedi. Müzik aşkının çocukken izlediği Rocky, Jaws, Top Gun ve The Wall gibi filmlerle damarlarına girdiğini söyleyen Murat Meriç filmlerde müzik kullanımı konusunda, “Bu bir cesaret işi, kullanmamayı ya da kullanmayı tercih edebilir. Müzikle doldurmayı ve örmeyi ve hatta filmin içinde kullandığı şarkılarla filmin adından söz ettirmeyi de hedefleyebilir. Bu tamamen yönetmenin tercihi. Aslında Türkiye sinema tarihinin en başına gittiğimizde müzikallerle başladığını görüyoruz. Muhsin Ertuğrul 1933’te Leblebici Horhor, Cici Kızım, Karım Beni Aldatıyor’u çekmiş. Sesli çekilen ve şarkılı filmler bunlar. Zaten Türkiye’de sinemada ilk kez şarkı kullanımına bu filmlerde rastlıyoruz. 1950’lerde Lüküs Hayat var. O çok önemli. 1970’li yıllarda da bir sürü müzikal var. 80’li yıllarda, memleketin karanlığı sinemanın ve müziğin üstüne sinince ki 80’li yıllarda yapılmış çok iyi şeyler olmakla birlikte aslında bir bereketten söz etmek pek mümkün değil,” dedi. Müzik Temalı Kısa Film Projeleri izleyicilerle buluştu Geçtiğimiz yıl düzenlenen Müzik Temalı Kısa Film Proje Yarışması’na başvuran 67 projeden arasından seçici kurul tarafından seçilen ve Proje Geliştirme Atölyesine katıldıktan sonra çekimleri tamamlanan 10 film, festival kapsamında Kısaca Müzik programı altında beyazperdedeydi. İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleşen film gösteriminin ardından Seçici Kurul’da bulunan belgesel film yönetmeni Hilmi Etikan, Prof. Dr. Lale Kabadayı, belgesel yapımcısı Tahsin İşbilen ve festival direktörü Vecdi Sayar izleyicilerle projelere dair görüşlerini paylaştı. Proje ile hedeflerinin sinema yapmayı isteyen gençleri özendirmek olduğuna dikkat çeken Vecdi Sayar, “Çok farklı projeler başvurdu. Seçtiğimiz 10 proje tamamlanmış olarak karşımıza geldi. Filmleri izledikten sonra bütün arkadaşlarımın sinemacı olacağına hatta olduğuna inanıyorum,” dedi. Sayar’ın ardından söz alan Prof. Dr. Lale Kabadayı, “Çok zekice buldum filmleri, o yüzden buradaki yönetmen arkadaşların hepsini tebrik ediyorum. Vecdi bey ilk kez bize geçen sene geldiğinde nasıl filmler çıkacağına dair ümidimiz vardı ama bu kadar yaratıcı filmleri açıkçası ben beklemiyordum,” dedi. Ekip çalışmasına vurgu yapan Hilmi Etikan: “Film çekmek ve tamamlamak kolay iş değil, ekip çalışması olarak hepsi ellerinden gelen her şeyi göstermişler,” dedi. Konuşmanın devamında gençlerin daha sıkı çalışması gerektiğini söylerken, başarılı projeler devam ettikçe desteğin de devam edeceğini belirtti. Kurulun bir diğer üyesi Tahsin İşbilen de filmlerden övgüyle bahsetti ve “Atölye sonucunda hedeflediğiniz 10 tane filme ulaşıyorsanız bu atölye zaten başarılı bir atölye olmuştur. Arkadaşlarımızı tebrik ederim, gerçekten çok güzel filmler,” dedi. HABER MERKEZİ

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali başladı Haber

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali başladı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Elhamra Sahnesi’nde düzenlenen açılış töreninde, festival dolayısıyla yaşadığı heyecanı dile getirerek, "Her geçen yıl daha da büyüyerek, ayakları yere daha sağlam basarak ve olgunlaşarak şehrimize bir festival kazandırmanın mutluluğu içindeyiz." dedi. Soyer, İzmir'in ulusal ve uluslararası bir film festivaline ihtiyacı olduğu düşüncesiyle festivalin hayata geçtiğini aktararak, şöyle konuştu: "Sinema sektörünü İzmir’e taşıyacak, İzmir'e sinemada daha çok değer verecek büyük çaplı bir etkinliğin eksikliğini hissettik. Şimdi artık elimizde bu güç var. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali sinema sektörünü İzmir’e taşıyacak. Amacımız İstanbul’dan sonra sinemanın merkez üssü olmak ve bir film için gerekli olan doğal film platoları, tarihi mekanları, yetenekli insan gücü ile sinema sektöründeki payımızı büyütmek." ''HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM'' Festivalin Emek Ödülü’ne değer görülen, Türkiye’nin ilk kadın sinema eleştirmeni, çevirmen ve yazar Sevin Okyay, ödül aldığı için çok memnun olduğunu belirterek, "Vecdi'nin (Sayar) başında olduğu, eski arkadaşım Oğuz Makal’la aynı gecede ödül aldığım bir festivalin konuğu olmak beni gerçekten mutlu ediyor. Herkese çok teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı. 100 UZUN METRAJ, 20 KISA FİLM Bir diğer Emek Ödülü’nü alan İzmir Uluslararası Film Festivali ve İzmir Enternasyonal Fuarı Sinema Burada Film Festivali’nin kurucusu Prof. Dr. Oğuz Makal da üniversiteyi bitirdikten sonra İzmir Sinematek’i kurduğunu ve törenin yapıldığı sahnede filmler gösterdiğine işaret ederek, aldığı ödül nedeniyle yaşadığı mutluluğu dile getirdi. Festival Direktörü Vecdi Sayar ise festivalde 100 uzun metraj, 20 kısa metraj film olduğunu belirterek, festival programına ilişkin bilgi verdi. DÜNYA PRÖMİYERİ YAPILDI Onur Ödülü alan Macar sinemasının Oscar ödüllü yönetmeni Istvan Szabo sağlık sorunları sebebiyle törene katılamadı. Szabo'nun ödülü Macaristan Sinema Enstitüsücnden Katalin Vajda’ya verildi. Gecede ayrıca festivale destek veren kurum ve kuruluş temsilcilerine plaket takdim edildi. Törenin ardından Altın Palmiye sahibi usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın "Kasaba", "Mayıs Sıkıntısı" ve "Uzak" filmlerinden seçilmiş sahneler üzerine bestelenen caz parçalarından oluşan Taşra Üçlemesi Caz Projesi konserinin dünya prömiyeri gerçekleşti. Konserde, projenin bestecisi piyanist Yiğit Özatalay’a, saksofonda Barış Ertürk ile davulda Mustafa Kemal Emirel eşlik etti. FESTİVALDE ÇEŞİTLİ FİLM GÖSTERİMLERİ MEVCUT Festivalde Ulusal Yarışma'nın yanı sıra Uluslararası Yarışma, Müziğin Yıldızları, Dünya Festivallerinden, Müziğin İzinde, Hayatın Ritmi, Renkli Rüyalar, Yarışma Dışı Özel Gösterimler, Kısaca Müzik, Müziğin Yıldızları, Anılarına, Ustaya Saygı ve İki Arada Bir Derede adlı bölümlerde film gösterimleri gerçekleşecek. Tüm gösterimlerin ücretsiz olduğu festival, İstinyePark Teras Renk Sinemaları, Elhamra Sahnesi, Karaca Sineması, İzmir Fransız Kültür Merkezi, İzmir Sanat ve açık hava film gösterimlerinin yapılacağı Göztepe vapur iskelesindeki Kadifekale Gemisi’nde buluşacak. Film gösterimleri, söyleşiler ve konserlerin de gerçekleşeceği etkinlik 21 Haziran'da yapılacak törenle sona erecek. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.