[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Akdeniz Üniversitesi

Akdeniz Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Akdeniz Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

AÜ'de 62 ülkeden bin 760 yabancı hasta tedavi edildi Haber

AÜ'de 62 ülkeden bin 760 yabancı hasta tedavi edildi

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan sağlık turizmi ile ilgili İHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu. Akdeniz Üniversitesi olarak sağlık turizminin öneminin farkında olduklarını ve sağlık turizmini geliştirmeye yönelik projelere öncelik verdiklerini söyleyen Rektör Özkan, pandemi dönemine rağmen geçen yıllarla kıyaslandığında sağlık turizminde artış yakaladıklarını ifade etti. Sağlık turizmi için Akdeniz Üniversitesi hastanesi ve Antalya'nın biçilmez bir kaftan olduğuna değinen Prof. Dr. Özlenen Özkan, üniversite hastanesinin kendisi göreve gelmeden önce gelirinin 1 buçuk milyon TL civarında olduğunu dile getirdi. 4 yıllık süreçte sağlık turizminden 42 buçuk milyon TL gelir Prof. Dr. Özlenen Özkan, şu ifadelere yer verdi: “Akdeniz Üniversitesi'ne 2020'de göreve geldik, dört yıl önce sağlık turizminde kazanç 1 buçuk milyon TL civarıydı ve bunun az olduğuna karar verdik. Çünkü Akdeniz Üniversitesi ve Antalya özellikle sağlık turizmi için biçilmez bir kaftan, direkt çok fazla uçak var ve bilinen bir konum. Dünyadaki ilk rahim nakli, ilk kol nakli, ilk yüz nakli Akdeniz Üniversitesi'nin bir marka değeri olmasını sağladı. Organ nakillerimiz, onkolojik tedaviler de bunu destekledi. Bu anlamda bizi bir buçuk milyon TL gelir tatmin etmedi. 4 yıllık süreçte 1 buçuk milyon geliri 42 buçuk milyon TL'ye çıkardık. Koronavirüs döneminde bile yurt dışından hasta kabul ettik ve hastalarımızı sağ salim yurt dışına şifa ile gönderdik." En çok Rus hastalar geldi Akdeniz Üniversitesi hastanesine hem yurt dışından hem Türkiye'nin birçok yerinden hastanın tedavi olmak için geldiğinin altını çizen Özlenen Özkan, 2024 yılının ilk 6 ayında 62 ülkeden bin 760 vatandaşın tedavi edildiğini belirtti. Özkan, “İlk altı ayda 22 milyon TL'nin üzerinde gelir elde ettik, geçen seneyi geçeceğimizi varsayıyoruz. Bu anlamda hedefimiz daha da yüksek, 120 - 150 - 200 milyon TL neden olmasın, hedefimiz bu sayıları artırmak. En çok gelen hastalar Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Kazakistan, Almanya ve İngiltere'den. En çok hizmet verilen branşlar ise onkoloji, onkolojik cerrahi, plastik cerrahi, kadın doğum ve göz hastalıkları. Akdeniz Üniversitesi'nin çok ciddi bir alt yapısı var, hiçbir hastayı tedavi edemeyiz diye göndermedik. Akdeniz Üniversitesi referans bir üniversite. Hastalarımıza aynı zamanda bir memnuniyet anketi yapıyoruz, memnuniyet konusunda da hiçbir sıkıntı yok” diye konuştu. Akdeniz Üniversitesi, Türkiye'nin borçsuz birkaç üniversite hastanesi arasında Bir dönem borçlarıyla anılan Akdeniz Üniversitesi hastanesinin Türkiye'de borcu olmayan birkaç hastane arasına girdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özlenen Özkan, 4 senede elde ettikleri 42 buçuk milyon gelirin hastane bütçesine ciddi bir katkı sunduğunu ifade etti. Özkan, şöyle devam etti: “42 buçuk milyon gelir, bütçemize de ciddi bir katkı sağlıyor. Çünkü devlete yük değil, SGK ile hiçbir alakası yok, sıcak para. Aldığımız malzemeleri sıcak parayla hemen o an da alıyoruz, vadeli almaktansa uygun fiyatta oluyor. Aynı zamanda sağlık turizmi hastası uzun süre kalan hasta ve tek başına gelmiyor. Ev tutuyorlar ya da bir otelde kalıyorlar, taksi kullanıyorlar, restoranlarda yemek yiyorlar, alışveriş yapıyorlar, sadece otele girip çıkan turistler gibi değil, çok ciddi bir katkısı oluyor ve buraya parası olan zengin hasta geliyor. Devlete yükü yok ve birçok yerde de ekstra katkısı oluyor. Turizm masasından biraz daha farklı, maddi olarak daha ciddi katkısı olduğunu görüyorum." Yabancı hastaya kadavradan nakil yapılmıyor Yabancı hastalara yapılan organ naklinin de canlı donör olmadan yapılmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Özlenen Özkan, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Yabancı hastalarda organ naklini canlı donörü ile gelen hastaya yapıyoruz, kadavradan hiçbir şekilde yabancıya yapılmaz, kadavradan Türk'e yapılır. Bu ayrımı da gözetmek lazım. Kadavra Türk hastanın hakkı, bu anlamda karaciğer, böbrek, rahim nakli için canlı donörle gelen hastalara canlıyla beraber iki ameliyat yapıyoruz. Canlıdan alıyoruz ve ihtiyacı olan hastaya naklediyoruz. Bu hem tecrübe açısından çok kıymetli, hem de ciddi bir para girişi oluyor kuruma.”

Myra Antik Kentinde kazılar tapulu arazilere takıldı Haber

Myra Antik Kentinde kazılar tapulu arazilere takıldı

Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Myra - Andriake Kazıları Başkanlığını yapan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, Antalya'nın Demre ilçesinin neredeyse tamamının 4 ila 10 metre derinliğinde yaklaşık 2 kilometre çapında alanda büyük bir metropole ilişkin yaygın kalıntıların bulunduğunu söyledi. Çevik, “Kentte yürüttüğümüz 1 yıl süren jeofizik çalışmalarında bütün Demre'nin yer altını gözlemledik. 4 – 10 metre arasında değişen derinlikte katman katman Bizans'ı, Roma'sı bir antik kent yatıyor. Burası bir tür Pompei gibi, Myros Çayı'nın alüvyonlar altına gömülmüş ve korunarak bize kadar gelmiş. Çok iyi korunmuş. Neredeyse bin yıldır gömülü bu kalıntılar. Bütün Demre aslında antik şehir” dedi. Demre ilçesindeki Myra Antik Kenti ve Çayağzı'ndaki Andriake kazıları devam ediyor. Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik başkanlığında Akdeniz Üniversitesi'nden Öğr. Gör. Süleyman Bulut ve Dr. Beste Tomay, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğr. Gör. Erhan Özkan, Dicle Üniversitesi'nden Doç. Dr. Cüneyt Öz, yine Akdeniz Üniversitesi'nden doktorantlar Mehmet Şengül ve Sema Talu gibi isimlerin yer aldığı ekibin yürüttüğü kazılarda, Roma, Bizans dönemleri ve Kalkolitik Çağa kadar gidilebilen kalıntılar ve bulgular gün yüzüne çıkartılıyor. Andriake'de kazı çalışmalarına son sürat devam eden ekip, Myra Antik Kenti'ndeki 11 bin kişilik antik tiyatronun kazılarını da neredeyse bitirmiş durumda. Tarihe ışık tutan kazılarda geçmiş dönem medeniyetlerinin bölgedeki yaşam biçimleri, sosyokültürel yapıları, Sanatları, inançları ve ticaret yapılarına kadar hayatın tüm alanlarında inceleniyor. "Kamulaştırma çalışmaları eğer yapılırsa, Myra'yı açabiliriz" Kültür ve Turizm Bakanlığı Myra ve Andriake kazılarıları hakkında İhlas Haber Ajansı'na (İHA) açıklamalarda bulunan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, bu bölgede en erken buluntunun 2 yıl önce yapılan 9,5 metre derinlikteki sondaj çalışmalarında bulunan Kalkolitik Çağ'a ait seramikler olduğunu söyledi. Antik Akdeniz'in en önemli limanlarından olan Andriake Liman merkezinde kazı ve restorasyonları bitirip Likya Uygarlıkları Müzesi'ne dönüştürdüklerini ve Myra'da tiyatro kazılarını neredeyse bitirdiklerini aktaran Çevik, “Biz kazı işimizi tamamladık. Artık Bakanlik tarafından restorasyon ihalesinin yapılmasını bekliyoruz. Bölgenin en büyük tiyatrosu. Orijinal malzemesi büyük oranda elimizde olan bir tiyatro, bir ihale yaparak bu tiyatroyu ayağa kaldırmak bizim için Myra açısından temel bir hedef oluyor. Ancak bir zorluğumuz var. Demre çok kıymetli tarım topraklarının olduğu bir yer. Büyük ölçekte seracılık yapılıyor. Antik kentin üstü tamamen seralarla dolu. Kamulaştırma çalışmaları eğer yapılırsa, biz de Myra'da bin yıllardır bize bilgi rezervi gibi paketlenmiş Myra'yı açabiliriz. Sadece tiyatro değil, diğer yapılarla beraber açmayı hayal ediyoruz. Olursa olur, olmazsa da önemli değil. 150-250 yıl sonraki meslektaşlarımız kazabilir ve o zamana bilgiyi depolamış olarak sağlam şekilde göndermiş olacağız” dedi. “Çok iyi korunmuş” 1 yıl süren jeofizik çalışmalarda Demre'nin her bölgesinde yer altı ölçümü yaptıklarını da ifade eden Çevik, bu ilçenin 4 ila 10 metre altında her döneme ait, katman katman antik yerleşimler olduğunu söyledi. Çevik, “Bütün Demre'nin içini yer altını ölçtük. 4 – 10 metre derinlik arasında değişen şekilde zamanla üstü örtülmüş. Üstü Demre ama altında 4-10 metre değişen derinlikte katman katman antik kentler yatıyor. Kalıntılar aşağıda. Bastığınız toprağın 9,5 metre altına kadar kalıntı var. Burası bir tür Pompei gibi, tümüyle alüvyonlar altında gömülmüş ve korunarak bize kadar gelmiş. Çok iyi korunmuş. Neredeyse bin yıldır gömülü bu kalıntılar. Bütün Demre aslında antik şehir. 1,5 – 2 kilometre çapında büyük bir metropolis. Tiyatronun 11 bin kişilik olduğunu düşünürseniz, bu tiyatronun ait olduğu kentin ne ölçekte büyük bir metropol olduğunu da anlayabilirsiniz” şeklinde konuştu. Bu haber de ilginizi çekebilir: Antalya’da tatilcilerin yaya geçidi çilesi

Akdeniz Üniversitesi hayvan saldırısıyla yaralananların tedavisinde önemli rol üstleniyor Haber

Akdeniz Üniversitesi hayvan saldırısıyla yaralananların tedavisinde önemli rol üstleniyor

Yaptığı operasyonların yanı sıra mikrocerrahi alanındaki başarısıyla adından söz ettiren hastanede, 22 Aralık 2021'de Gaziantep'te 2 pitbullun saldırısında ağır yaralanan 4 yaşındaki Asiye Ateş başta olmak üzere çok sayıda kişi tedavi gördü. İki yıl önce tedavisine başlanan ve şu ana kadar çok sayıda operasyon geçiren Asiye Ateş'in, planlanan tedavi kapsamında ameliyatlarına devam ediliyor. Manavgat'taki hayvanat bahçesinde aslanın saldırısı sonucu başından ağır yaralanan 4 yaşındaki çocuğun da tedavisi hastanede yapıldı. Pençe darbesiyle zarar gören saçlı derisinden ameliyat edilen çocuğun kontrolleri sürüyor. Merkezde köpek, kedinin yanı sıra ayı ve domuz saldırısında yaralananların da operasyonları gerçekleştiriliyor. Hastane ekibi, kopan parçanın dikilmesi, doku nakledilmesi, hasar gören sinirlerin onarılması için uzun saatler süren mikrocerrahi operasyonlarını başarıyla hayata geçiriyor. Bazı vakaların tedavisi uzun yıllar sürüyor. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, köpek ve yabani hayvan saldırısı sonucu hastaneye ilk vaka geldiğinde hastanın ihtiyacına göre tedavi başlatıldığını söyledi. Vakanın neresinden yaralandığının önemli olduğunu anlatan Özkan, "Diz, diz altı, el, kol, baş boyun bölgesinden yaralanabiliyor. Özellikle boyunda şah damarının geçtiği noktalardan yaralanmışsa sıkıntı oluyor, aciliyet teşkil edebiliyor. Vakaya göre ortopedi ya da mikrocerrahi müdahale ediyor. Doku koptuğunda mikrocerrahiyle yerine dikiliyor. Yaranın yerine, genişliğine ve derinliğine göre tedavisi değişiyor." diye konuştu. Bazen çocukların, köpeğin küçük ısırıklarını ailesinden gizlediği için kuduzdan öldüğünü dile getiren Özkan, bu konuda mutlaka dikkatli olunması uyarısında bulundu. Yaralanmadan sonra hemen hastaneye başvurup kuduz aşısı yaptırılmasını öneren Özkan, şunları kaydetti: "Travmaya göre tetanos aşısı da gerekebilir. Büyük doku zarar gördüyse plastik cerrahlar olarak biz devreye giriyoruz. Başka hastaneler, büyük vakaları bize gönderiyor. Ayda bir, iki vaka yapıyoruz. Yıllık ortalama 20 ağır vakanın tedavisini sağlıyoruz. Hastanın mikrocerrahi ihtiyacı olduğunda biz devreye giriyoruz. Sahipsiz köpek saldırılarının tedavisinde referans merkez olduk. Ciddi vakalarda yardım istendiğinde başka hastanelere de destek oluyoruz. Kopan parça büyük ve nakledilebilecek gibiyse kopan dokunun yerine konması için çaba sarf ediyoruz. Çoğu zaman kopan parçada büyük damarlar olmuyor. Büyük damar olmazsa işimiz daha zor oluyor." Pitbull saldırısında ağır yaralanan Asiye'nin tedavi sürecine değinen Özkan, küçük kızın hastaneye geldiğinde kafasının, saçlı derisinin ve yüz sinirlerinin parçalandığını, kafa kemiğinin ortada olduğunu ifade etti. Önce kafa kemiğine müdahale ettiklerini belirten Özkan, "Basamak basamak tedavilerini yapmaya gayret gösteriyoruz. Yüz sinirini diktik, yüz siniri hemen geri gelmiyor, onun takibini yapıyoruz. Saçlı derisi ve yüz sinirleri için bir şeyler yapıyoruz. Ufak tefek revizyonları var. Durumu gayet iyi. Başta müdahale etmeseydik kafa kemiğini kaybedebilirdi." dedi. Kopan dokuyu doğru taşımak gerekiyor Üniversitesinin başarılı nakillerle öne çıktığına dikkati çeken Özkan, şöyle konuştu: "Mikrocerrahi Türkiye'de çok az yerde yapılıyor. Özellikle kompozit doku nakli değimiz yüz, kol, rahim nakli yapan tecrübeli bir ekibiz. Bunu başarabildiğinizde mikrocerrahide tecrübeli oluyorsunuz. Avrupa'da bir merkez olduk; Rusya'dan, Ukrayna'dan, Arap ülkelerinden Balkanlar'dan mikrocerrahi için çok ciddi başvuru var. Ömer Özkan hocamızın liderliğinde mikrocerrahiyi hakikaten çok rafine (hassas) şekilde yaptığımızı düşünüyoruz." Hayvan saldırısı sonucu kopan dokuların dayanma süresinin az olduğuna değinen Özkan, "Kopan koluysa 5-6 saat, parmaksa 24 saattir. Tabii ki uygun koşullarda saklanırsa. Kopan dokunun buzun olduğu ama buzla direkt temas etmeyecek şekilde torbada saklanarak hastaneye ulaştırılması lazım." dedi.

Akdeniz Üniversitesi'nden deprem araştırmalarına katkı Haber

Akdeniz Üniversitesi'nden deprem araştırmalarına katkı

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Rektörlük Senato Salonu'nda düzenlendiği basın toplantısında, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerin ardından herkesin üzerine düşen yardımı yapmak için seferber olduğunu belirtti. Deprem konusunda Akdeniz Üniversitesinin en büyük proje desteğini duyurmak için toplandıklarını vurgulayan Özkan, şu söylemlerde bulundu: "Olası depremlerin etkilerinin en aza indirilmesi hedefi doğrultusunda altyapı projeleri desteğiyle ilgili çağrıya çıkıyoruz. Proje destek miktarını 15 milyon lira olarak belirledik. Bu kapsamda binalar için depreme dayanıklı yeni tasarım metotları, mevcut yapılar için alınabilecek önlemler, deprem konusunda toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayacak uygulamalar konularındaki bilimsel araştırma projelerini destekleyeceğiz. Proje süresi ek süreler dahil en fazla 24 ay olacak. 9 Mayıs'ta başlayacak başvuru sürecimiz 9 Haziran'a kadar devam edecek. Başvurularla ilgili değerlendirme sürecimizin ardından 11 Temmuz'da sonuçları ilan edeceğiz." YİVLİ MİNARE'NİN MALZEME DAYANIMINA YÖNELİK ÖN ÇALIŞMA YAPILDI Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının tarihi yapılar için büyük tehlike yarattığını aktaran Özkan, Üniversitenin Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik'in danışmanı olduğu Yivli Minare'yle ilgili tez çalışması yapıldığını belirtti. Son deprem çalıştaylarında kentin simgelerinden Yivli Minare'nin gündeme geldiğini vurgulayan Özkan, şöyle devam etti: "Yivli Minare'nin tarihi eser olması nedeniyle malzeme dayanımına yönelik sınırlı düzeyde testler yapılmıştır. Yapılan ön araştırmalar ne yazık ki Yivli Minare'nin güneye doğru yatık olduğunu ve olası bir depremde yıkılma riski taşıdığını ortaya koyuyor. Tarihi yapılarımızı korumak adına hangi tarihi yapıların riskli olduğunun tespiti ve gerekli güçlendirme çalışmalarının yapılması çok önemli. Bu vesileyle tarihi yapılarımızın deprem dayanımıyla ilgili bir çalışma yapılması için de buradan çağrıda bulunmak istiyorum." Minareyle ilgi nasıl çalışma yapılabileceğine değinen Özkan, "Ramazan hocamızın çalışması var ama daha ileriye gidemedi. Bu çağrıyla belki daha da ileriye gider. Çünkü bunlar ciddi miktarda bütçe gerektiren şeyler. Belki insanların kafasında bir şey yanar, biz de maddi olarak katkı sağlayarak rehberlik ederiz. Sadece ön çalışma bu. Yivli Minare'ye umarım üniversitemizin katkısı olur. " diye konuştu. "ÜÇÜNCÜ RAHİM NAKLİNİ YAKIN ZAMANDA DUYARSINIZ" Bir gazetecinin rahim nakliyle ilgili usorus üzerine Özkan, Türkiye'nin ikinci rahim nakliyle dünyaya gelen "Özlenen" bebeğin ailesiyle yaşadığını, rutin kontrollerinin sürdüğünü ifade etti. Ailenin kendisine bebekle ilgili fotoğraflar attığını anlatan Özkan, "Hafta sonu bir donör çıktı, rahim nakli için özel izinle yapılıyor bunlar. Nakil olacak kişi Antalya'da olmadığı için sıcak gelmedi. Antalya'dan olması bizim işimizi çok kolaylaştırıyor, daha güvenli oluyor. Belki üçüncü rahim naklini yakın zamanda duyarsınız. İnşallah üçüncünün müjdesi olabilir." açıklamalarını yaptı.  Toplantıya, Projelerden Sorumlu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Küçükçetin, Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi (BAP) Komisyon Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Mustafa Erkan, Prof. Dr. Aslı Bostancı Toptaş, Prof. Dr. Engin Karadağ, Prof. Dr. Levent Sarıkcıoğlu, Prof. Dr. Nasuh Utku Doğan, Prof. Dr. İrfan Turhan, Doç. Dr. Ayşad Güdekli, Doç. Dr. Esin Akarsu da katıldı.

Denizin dibinde yakışmayan görüntüler Haber

Denizin dibinde yakışmayan görüntüler

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, turizm kenti Antalya’da bulunan dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili'ndeki deniz altı kirliliğine dikkat çekti. Gökoğlu tarafından denizin dibinde görüntülenen sigara izmaritlerinin, adeta yuvalandığı görüldü. Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, denizin üstü kadar altındaki kirliliğe de dikkat çekmek için 22 Mart Dünya Su Günü sebebiyle Konyaaltı Sahili'nde dalış gerçekleştirdi. Yaklaşık yarım saat su altında kalan Gökoğlu; yüzlerce sigara izmariti, plastik şişe, kadın hijyen paketi, sigara paketi görüntüledi. "Sigara içenler sadece kendilerini değil, doğayı da kirletiyor" Denize çöp bırakılmasına tepki gösteren Mehmet Gökoğlu, "Biz zaman zaman deniz altındaki kirliliğe dikkat çekmek için, insanların denizleri temiz tutması için dalışlar yapıyoruz. Sahilde kıyıda oturanlar atıklarını çöp kutusuna atmıyorlar. Bu atıklar denize ulaşıyor. Denizin altında çok sayıda sigara izmariti var. Dikkat ederseniz sigara içenlerin sadece kendilerini zehirlemediklerini doğayı da kirlettiklerini görebiliyoruz. Onun dışında kadın bezi, plastik atıklar, alkol şişeleri, sigara paketleri gibi çöpler gördük. Islak mendiller dağılmadığı için yığınlar oluşturuyor. Çirkin bir görüntü oluyor" dedi. 22 Mart’ın Dünya Su Günü olduğunu hatırlatan Gökoğlu, "Su yaşam demektir, suyu kirleten kendisini kirletir. Gerek tatlı sular olsun gerekse tuzlu sular olsun, bizim geçim kaynağımızdır. Yaşamın kendisidir" ifadelerine yer verdi. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.