[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#ANAYASA

ANAYASA haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, ANAYASA haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Anayasa tartışması ile gündem değiştiriliyor Haber

Anayasa tartışması ile gündem değiştiriliyor

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ Yerel seçimlerden sonra yeni anayasa tartışmaları Türkiye gündeminden düşmüyor. Son olarak Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun mevcut anayasanın; Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, yönetim şekli ve başkentini tarif eden ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin “teklif edilemeyeceğini düzenleyen 4. maddenin değiştirilmesini” istemesi, yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik konuyla ilgili açıklamasında, “Anayasanın ilk 4 maddesindeki temel prensiplerle ilgili herhangi bir tartışma söz konusu değildir” ifadelerini kullanırken, Yapıcıoğlu’na en sert tepki Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) geldi. HÜDA PAR’ı, “Hizbullah’ın TBMM’deki uzantısı” olarak nitelendiren CHP’ye göre, Yapıcıoğlu’nun 4. maddeyi tartışmaya açmasının altında, Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin “laik bir devlet” olduğuna vurgu yapan hükmün değiştirilmesi hedefi yatıyor. Politikacılar ve siyaset bilimciler 4. Madde tartışmasına sert tepki gösterirken tartışmaların gündemi değiştirme çabası olduğunu dile getiriyorlar. ESAS NİYETLERİNİ SÖYLESİNLER 4. madde tartışması ile ekonomideki kötü gidişatın konuşulmaması için gündem değiştirme çabası olduğunu söyleyen CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, “Bir kere öncelikle şunu dile getirelim ki bugünün gerçek gündemi yoksulluk ve halka iktidar tarafından reva görülen sefalettir. Bu ülkede vatandaşımızın da Cumhuriyet Halk Partisi’nin de ilk gündemi ekonomidir, fahiş zamlardır, iktidarın israfı ve vatandaşa layık görülen yokluktur… İşte bu gerçek gündem konuşulmasın, AK Parti iktidarının çözüm üretemeyen, halkı umursamayan politikaları gündemden düşsün diye, zaman zaman AK Parti iktidarı ve onun ortakları toplumda farklı konularda kutuplaşma yaratmak, gündemi değiştirmek için bu türden konuları gündeme taşımaya çalışmaktadırlar” dedi. Açıklamalarını AK Parti ve ortaklarının asıl amacına işaret ederek sürdüren Başkan Aslanoğlu, “Anayasanın 4. maddesine ilişkin AK Parti’nin ittifak ortağının gündeme taşıdığı konu da tamamen gündem değiştirmek amacını taşımaktadır. Ama bu konuyu gündeme taşırken bile, nasıl ahmakça bir söylem içinde olduklarını anlamayanlara, gerçek bir ahmağa anlatır şekilde ifade edeyim; bu ülkede hiçbir vatandaş ne anayasanın ilk dört ne de sadece 4. maddesinin değiştirilmesini ister. Bunun teklif edilmesini bile ahmaklık olarak görür. Türkiye Cumhuriyeti’nde anayasa değişebilir ancak baki kalacak olan şey bu ilk 4 maddedir. Bu konuda ‘Biz sadece 4. maddeye karşıyız’ gibi herkesi ahmak yerine koyabileceklerini sanarak bir açıklama yapanların gerçek derdinin 4. madde ile ilgili değil, asıl derdinin anayasanın ilk 3 maddesiyle ilgili olduğu gün gibi ortadadır” ifadelerini kullandı. Anayasanın ilk 3 maddesine işaret ederek açıklamalarını sürdüren CHP’nin İzmir kaptanı Aslanoğlu, “Daha demokratik, daha modern bir anayasa elbette yapılabilir, ancak anayasanın ilk 4 maddesine dokunulması bu milletin ve milletiyle birlikte hareket eden CHP’nin asla izin vermeyeceği bir girişim olacaktır. Anayasanın bu maddeleriyle derdi olanlar artık karınlarından konuşmasın! Anayasa; ‘1. Madde: Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir. 2. Madde: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. 3. Madde: Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır’ hükümlerini içeriyor. Asıl dertleri neyse açıkça söylesinler. Laikliğe mi? Bayrağımıza mı? Sosyal devlete mi? Atatürk milliyetçiliğine mi? Milli dayanışmaya mı? Gerçekte bunların hangisine karşılar, hangisini istemiyorlar, açıklasınlar. Aslında değişmesi gereken tek şey vardır, o da ortaklarının bu türden kutuplaşma yaratmak, toplumu bölmek, cumhuriyete zarar vermek için yaptıkları açıklamaları cılız söylemlerle geçiştirmeye çalışan AK Parti iktidarıdır ve o değişim de çok yakında gerçekleşecek, günümüz iktidarı ve ortakları temsil ettikleri tüm zihniyetle birlikte çok yakında iktidardan gidecekler” ifadeleriyle iktidara ve ortaklarına seslendi. CUMHUR İTTİFAKINDAN AÇIKLAMA BEKLENİYOR Anayasanın 4. maddesinin ilk 3 madde için sigorta niteliğinde olduğunu söyleyen Siyaset Bilimci Gülgün Erdoğan Tosun, “Anayasa’nın 4’üncü maddesinde ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği maddesi yer almakta. Bu nedenle dördüncü madde aslında bir tür sigorta niteliğinde. O yüzden 4. madde ‘Bu anlamsız buna gerek var mı’ demek çok doğru değil. Cumhuriyet kurulduğundan beri ilk 3 madde de yer alan ve özellikle laiklik ile Cumhuriyetin temel ilkeleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni tarif eden maddelerdir. Bu tarifin ortadan kaldırılmasını istemek belki şimdi değil ama Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinde bir değişimin alttan alttan istendiğine dair bir izlenim oluşturması tepkiye neden oluyor” dedi. Açıklamalarının devamında, “Cumhur İttifakı anayasa değişikliği için meclis çoğunluğunu elde edemediği için referanduma bile gitse bile olumlu bir sonuç çıkmaz onlar için. Türkiye tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği zorunlu ittifak sisteminin sonuçlarından biri olarak HÜDA PAR meclise girdi” ifadelerini kullanan Erdoğan Tosun, açıklamalarını şu ifadeler ile noktaladı: “Normal seçim sisteminde meclise giremeyen HÜDA PAR’ın tek başına meclise girme oranına sahip mi önce onu sormak lazım. Sonra eğer bu orana sahip değilse o zaman onu meclise sokan Cumhur İttifakı ortaklarının bu konuda ne düşündüklerini ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü HÜDA PAR’a bu gücü verenler meclise girmesi için ona listelerinde yer verenlerdir. Genel olarak biz böyle bir tartışmayı ortaya atalım, nabız yoklayalım. Eğer bu nabız sonucunda istediğimizi alabilirsek devam ederiz mantığı içerisindeler. İktidarın diğer ortaklarının da isteklerinin bu olup olmadığı konusunu bilemiyoruz. HÜDA PAR’ın meclise dahil eden diğer ortaklarında ‘Bu HÜDA PAR’ın kendi görüşleridir’ deyip geri çekileceklerini düşünmüyorum. Çünkü Türkiye kamuoyunu yakından ilgilendiren bir konuyu ortaya attılar. İttifaktaki büyük ortaklar olarak MHP ve AK Parti’nin hem parti hem de liderleri bu konuda fikir beyan etmeleri, kendi fikirlerini söylemeleri gerekir.”

CHP’li Tacettin Bayır’dan 4. madde açıklaması: Ekonomi konuşulmasın diye suni gündem yaratılıyor Haber

CHP’li Tacettin Bayır’dan 4. madde açıklaması: Ekonomi konuşulmasın diye suni gündem yaratılıyor

SEMİ TEKTAŞ/ Yerel seçimlerden sonra yeni anayasa tartışmaları Türkiye gündeminden düşmüyor. Son olarak Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, mevcut anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, yönetim şekli, başkentini tarif eden ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin “Teklif edilemeyeceğini düzenleyen 4. maddenin değiştirilmesini" istemesi, yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik konuyla ilgili açıklamasında, “Anayasanın ilk 4 maddesindeki temel prensiplerle ilgili herhangi bir tartışma söz konusu değildir" ifadelerini kullanırken, Yapıcıoğlu’na en sert tepki Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) geldi. HÜDA PAR’ı, “Hizbullah’ın TBMM’deki uzantısı” olarak nitelendiren CHP’ye göre, Yapıcıoğlu’nun 4. maddeyi tartışmaya açmasının altında, Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin “laik bir devlet” olduğuna vurgu yapan hükmün değiştirilmesi hedefi yatıyor. CHP 25-26-27. Dönem İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, 4. madde tartışmasına sert tepki gösterirken tartışmaların gündemi değiştirme çabası olduğunu dile getirdi. TOPLUMA MESAJ VERİLİYOR 4. madde tartışmasının rejimi değiştirmeye yönelik bir girişim olduğunu dile getiren Bayır, “Bu tartışmayı daha öncede yapmışlardı. Bursa milletvekilleri mecliste dile getirmişti. Gündeme getirildiği gün bu teklifi nasıl dillendirirsiniz diye kavga çıkarmıştık. Bu rejimi değiştirmeye yönelik bir girişimdir. Asla kabul edilemez. AKP zaten gizliden gizliye asıl amacının Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet'le hesaplaşma olduğunu gösteriyor.  Günden güne halka, topluma ve kendi seçmenine mesaj vermek adına kullanıyor bu durumu. Şimdi cesareti daha da arttırdılar. Bir koluna MHP, bir koluna HÜDA PAR’ı aldı. Daha yüksek cesaretle kendi seçmenine mesaj vermeye devam ediyor. Danışıklı dövüş yapıyorlar. Cumhur İttifakı'nın bileşenleri bir taraf milliyetçilik rolünü bir tarafta da muhafazakâr kesime mesaj veriyor. Cumhur İttifakı olarak her iki seçmen grubuna da ayrı ayrı olarak mesaj veriyorlar. MHP milliyetçi, HÜDA PAR radikal, İslamcı ve Cumhuriyet düşmanlığı bir tavı sergileyerek bu işi yürütüyorlar” diye konuştu. SUNİ GÜNDEM YARATILIYOR Ekonomideki kötü durumun gündeme gelmemesi için suni gündem oluşturulduğunu söyleyen Tacettin Bayır, “Meclisin açılmasıyla tekrar gündeme getireceklerdir. Gündemde ne zaman sıkışsalar, gündemi değiştirmek isteseler bunu ortaya atacaklardır. Ama ben gerçekten oylamaya getirecek kadar ileri gideceklerini zannetmiyorum çünkü bunu topluma anlatamazlar, tepki toplar. Ekonomi batmış, mutfaktaki yangın büyümüş, insanlar geçinemiyor, çocuklar yatağa aç giriyor. Ekonomi konuşulmasın diye devamlı suni gündem yaratarak bu şekilde unutturmaya çalışılıyor. Teğmenlerin yemin töreni, kılıç kuşanması, anayasanın 4. maddesinin tartışılması hep gündemi değiştirme çabaları. Sıkıştıkları zaman devamlı bunları ortaya atarak gündemi değiştiriyorlar. Ama el altından da havalimanlarından Atatürk'ün adını sildiriyor. Meydanlardan, statlardan kaldırıyor. Özgür Özel’in çıkışı doğru bir çıkıştı. Gündemi devamlı kendileri belirlemeye alıştılar. Gündemi artık onlar değil biz belirliyoruz. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş belirliyor. Gündemi belirleyemiyorlar bunu da anket sonuçlarından görüyorlar. Ekonominin dışına çıkmak, değer kaybeden Türk Lirası'nın konuşmamak, mutfaktaki, pazardaki pahalılık konuşmamak istiyorlar. Gündemi biz belirleyelim onu konuşsunlar, istiyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.

Sayıştay Başkanı Yener: Büyük veriyi kullanan sürekli denetim anlayışına geçiş hızlanacak Haber

Sayıştay Başkanı Yener: Büyük veriyi kullanan sürekli denetim anlayışına geçiş hızlanacak

Sayıştayın 162. kuruluş yıl dönümü kutlama programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Başkanlığın Konferans Salonu'nda yapıldı. Sayıştay Başkanı Metin Yener  buradaki konuşmasında, Danıştay ve Sayıştay gibi anayasal kurumların kanunuesasiden önce kurulmasının, ülkenin anayasacılığının kurumsal altyapısını gösterdiğini belirterek, kanunuesasiden beri tüm anayasaların olağanüstü dönemlerde ve olağanüstü şartlarda hazırlandığını söyledi. Geçmişten farklı olarak toplumsal, ekonomik ve demokratik gelişme sürecinin doğal sonucunda gündeme gelen yeni Anayasa tasavvurunun, anlamlı, şık ve heyecan verici olduğunu dile getiren Yener, "Yeni Anayasa çalışmalarında en büyük gücümüz, devlet kurma becerisine sahip milletimizin irfanı ile devletimizin aklı ve hafızasıdır. Güçlü temennimiz, yeni Anayasa'nın ikinci yüzyılına giren ülkemizin toplumsal, ekonomik ve siyasal ihtiyaçlarını karşılayabilmesidir. Sayıştay olarak yeni Anayasa çalışmalarında yüce Meclisimizin takdir edeceği katkıyı vermeye hazırız." dedi. Yener, ikinci yüzyılın demokrasi, istikrar, refah ve kalkınma yüzyılı olabilmesi için tüm kurumlara önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü belirterek şöyle devam etti: "Denetim olmaksızın devletin nerede olduğu, nelerin yapıldığı, nelerin başarıldığı tam olarak bilinemez. Bunlar bilinmediğinde, geleceği tasarlamak da zorlaşır. Bu noktada, yönetimin denetim aracılığıyla geliştirilmesi daha önemli ve kıymeti hale gelir. Bürokrasinin rutini yürütme anlayışıyla göremediği kör noktalar, kurum ve meslek asabiyesinin perdelediği sorunlar, yetki çatışması ve kural boşluklarının ürettiği çözümsüzlükler dış denetimin sistemli, yöntemli, tarafsız ve soğukkanlı analiziyle ortaya çıkar." "Büyük veriyi kullanan sürekli denetim anlayışına geçiş hızlanacak" Geçmişte sorunlara sadece hukuki düzenleme ve idari tasarruflarla çözüm aranırken artık teknolojinin de gündeme geldiğini söyleyen Yener, şunları kaydetti: "Kamu yönetiminde ve kamu hizmet sunumunda teknoloji kullanımı giderek artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bu süreç, kamu yönetimini salt hukuki ve idari bir konseptten teknoloji ağırlıklı bir konsepte taşımaktadır. Elektronik devlet ve mobil devlet bu sürecin ürünleridir. Teknoloji, kural ve süreçlerin standart uygulanmasını sağlarken rekabet ve fırsat eşitliği gibi alanlarda vatandaş memnuniyetini de artırmaktadır. Kamuda bilişim sistemlerinin artan kullanımı, insan kaynaklı hataları azaltırken bilişim sistemlerinden kaynaklı hatalar yeni bir risk alanı olarak karşımıza çıkar. Bilişim teknolojilerinin kurallı, etkin ve verimli kullanılıp kullanılmadığının denetimini bu nedenle önemsiyoruz. Bilişim Sistemleri Denetim Rehberi'miz geçtiğimiz nisanda uluslararası standartlara tam uyumlu olarak güncellenmiştir. Teknoloji ilerledikçe geleneksel denetim yöntemlerinden bilişim destekli büyük veriyi kullanan sürekli denetim anlayışına geçişin hızlanacağını öngörmekteyiz." Yener, denetimde yapay zeka kullanımına yönelik çalışmaların da devam ettiğini dile getirerek, "2023 yılı denetimleri tamamlandı. Raporlar, süreçler tekemmül ettikten sonra kamuoyuyla paylaşılacak." dedi.

TBMM Başkanı Kurtulmuş: TBMM’nin anayasa yapım sürecini yönetmesi gerekiyor Haber

TBMM Başkanı Kurtulmuş: TBMM’nin anayasa yapım sürecini yönetmesi gerekiyor

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kadıköy'deki TBMM Filizi Köşk Sosyal Tesisi'nde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programında konuştu. Kurtulmuş, Türkiye'nin anayasa yapma yetkisinin sadece ve sadece milli iradenin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduğunu vurguladı. Meclisin bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, anayasa yapım süreçlerini düzgün bir şekilde yönetmesi gerektiğini belirtti. Sivil toplum kuruluşlarının önemine değinen Kurtulmuş, Türkiye'de sivil toplum alanında önemli çalışmaları olan kuruluşların temsilcileriyle bir araya gelmekten güç aldığını ifade etti. Siyasetin sadece siyasi partiler aracılığıyla yapılan bir çalışma olmadığını ve demokrasinin sivil toplumla birlikte güçlendirilmesinin en doğru yol olduğunu vurguladı. Kurtulmuş, sivil toplumun güçlenmesini ve her kuruluşun kendi alanında öncü hale gelmesini önemsediklerini dile getirdi. Demokrasinin sadece seçim dönemlerinde değil, seçim aralarında da halkın bütün kesimlerini kucaklayacak güçlü bir söz ve faaliyetler rejimi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, demokrasinin sürekli olarak güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Kurtulmuş, "En az siyasi partiler kadar sivil toplum kuruluşlarının da önemli olduğu, hatta sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarıyla siyaseti de yönlendirebilme becerisine sahip olması gerektiğini biliyor ve buna inanıyoruz. Onun için her birinize yaptığınız hizmetleriniz dolayısıyla teşekkür ediyoruz." diye konuştu. Devrim arabasının tasarımcılarından Gündüz Sait Güngen için başsağlığı mesajı Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim'in üretim ekibinde yer alan yüksek mimar mühendis Gündüz Sait Güngen'in bugün vefat ettiğini dile getirerek kendisine Allah'tan rahmet dileyen Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Devrim arabalarının baş tasarımcısı, Devrim arabalarını yapan, bunun için güzel bir kariyerini bırakıp kolları sıvayarak Türkiye’nin gerçekten önemli projelerinden birisi olan Devrim arabalarını gerçekleştiren tasarımcı ekibin başındaki yüksek mimar, mühendis bir ağabeyimiz, bir büyüğümüzdü. Bugün vefat etti. Allah rahmet etsin. Bu vesileyle onun şahsında Devrim arabaları meselesini bir kere daha anmak ve hatırlamak durumundayız. Gerçekten Türkiye’nin sanayileşme tarihi, bir tarafından baktığınız zaman da Türkiye’deki ihanet tarihidir. Türkiye’nin sanayileşmesinin nasıl engellendiği, nasıl bunun önüne iç ve dış birtakım vesayet odaklarının engel olarak bunun önüne geçtiklerinin en tipik örneklerinden birisi Devrim arabalarıdır. Çalıştırılmış, projesi oluşturulmuş, başarılı bir şekilde sonlandırılmış bir proje maalesef hain ihanetler zincirinin sonunda çalışamaz hale getirilmiş, ‘Nasılsa bunlar araba üretemez’ diyerek kenara atılmıştır." Kurtulmuş, dün Devrim arabalarında ve birçok alanda engellenen Türkiye’nin teknolojik gelişimimin, bugün belli bir noktaya geldiğini de ifade ederek, “Bugün yerli arabası Togg'u üretebilen, özellikle savunma sanayii alanında üstün teknoloji ürünleri dünyada bir marka haline gelmiş olan bir ülkeyiz. Allah bu istikametteki yürüyüşümüzü sürdürmeyi nasip eylesin. Gündüz Sait Bey’in şahsında Türkiye'nin sanayileşme davasına emeği geçen herkesi şükranla, hayırla yad ediyoruz.” şeklinde konuştu. "Türkiye, güven ve istikrar içerisinde yoluna devam etmek mecburiyetindedir" Türkiye'nin ve dünyanın tarihi bir süreçten geçtiğine işaret eden Kurtulmuş, bugün gelinen noktada dünyanın neredeyse üçüncü dünya savaşının eşiğinde olduğunu söyledi. Kurtulmuş, küresel çatışmalara vesile olabilecek bölgesel çatışmaların tamamının da Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada yer aldığını kaydetti. Ukrayna-Rusya krizinin, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği, bütün insanların kanını donduran insanlık dışı vahşet ve soykırımın, Kafkaslardaki meselelerin, Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin dünyayı zor bir sürece doğru sürüklediğini belirten Kurtulmuş, “Bizim bu coğrafyada ve tarihin bu diliminde, Türkiye olarak güçlü bir şekilde ayağımızı yere basmaktan başka bir şansımız yoktur. Türkiye, güven ve istikrar içerisinde yoluna devam etmek mecburiyetindedir. Önümüzdeki en önemli meselemiz budur.” değerlendirmesinde bulundu. "Sivil toplumun gücünün siyasi sorunları aşabilmekte muktedir bir araç olduğunu biliyoruz" Sivil toplumun Türkiye’nin siyasetinin demokratikleşmesine katkı sağlaması gerektiğini düşündüklerini söyleyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sivil toplumun gücünün aslında çok zor zannedilen, aşılmaz zannedilen siyasi sorunları da aşabilmekte muktedir bir araç olduğunu fevkalade iyi biliyoruz. En son örneğini özellikle hükümetlerinin, İsrail hükümetinin gölgesinde durmayı bir marifet zanneden Batılı ülkelerdeki birçok insanın sokaklara çıkması, gösteriler yapması, büyük bir şekilde Filistin davasına destek vermesi ve İsrail'in bu zulümlerine karşı ‘Yeter artık, durun’ diyecek feraseti gösterebilmesinin arkasındaki en büyük güç, o ülkelerdeki sivil toplumun gücüdür." Gazze konusunda Türkiye'de hükümet ve millet olarak, devlet ve millet olarak aynı paralelde, aynı istikamette yürüdüklerini dile getiren Kurtulmuş, “Arkadaşlarımızı bir kere daha tebrik ediyorum. 31 Aralık akşamı, 1 Ocak sabahına karşı İstanbul'da sivil toplumun değerli katkılarıyla oluşan o gösteri, dosta güven, düşmana da endişe vermiştir." dedi. "Türkiye olarak her platformda güçlü bir şekilde durduk" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, en başından itibaren, herkesin ayaklarının titrediği bir zamanda Filistin meselesine sahip çıkarak bütün uluslararası platformlarda, acil ateşkes ve eşzamanlı olarak da insanı ve tıbbi yardımların gönderilmesi konusundaki Türkiye'nin tavrını söylediğini aktaran Kurtulmuş, bu süreçte kendisinin de 100'ün üzerinde meclis başkanı, devlet başkanı, başbakan ve bakanlarla görüştüğünü ve bu konuları gündeme getirdiğini hatırlattı. Kurtulmuş, Türkiye olarak her platformda güçlü bir şekilde duruşlarını ortaya koyduklarını bildirdi. Siyonist lobinin baskılarına rağmen son Birleşmiş Milletler oylamasında, ABD'nin çekimser kaldığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Bunun en temel nedenlerinden birisi Amerika kamuoyunun ortaya koyduğu kararlılıktır. Önemli bir neden de Netanyahu çetesinin işledikleri insanlık suçlarının artık hiçbir hükümet tarafından taşınamayacak bir noktaya gelmiş olmasıdır." dedi. Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bir kez daha söylüyorum, İsrail'in katliamlarına, bu insanlık dışı suçlarına bir şekilde göz yumanlar, kuvözlerde 30-40 bebek aynı hastane içerisinde ölürken sevinç çığlıkları atanlar ya da çığlıklarını belli etmeden 'Oh ne güzel Müslümanlar ölüyor' diye bir şekilde bundan sevinç duyanlar, Netanyahu ekibini bir kenara koyarak, ellerini yıkayarak bu işten çıkamazlar." Gazze'de yaşananlar üzerinden bütün küresel sistemin büyük bir imtihan verdiğini bildiklerini ve sonunda bir hesaplaşmaya gidildiğinin görüldüğünü vurgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi: "Artık çivisi çıkmış, hiçbir konuda çözüm üretemeyen, hiçbir sorunu çözemeyen, dünyanın hiçbir yerinde bir milletin hayrına bir çözüm üretmeyen bu küresel siyasal sistem zaten çökmüştü, Gazze'deki katliamlar dolayısıyla bunun iflası ilan edilmiştir. Bu salonda bulunanlar, yakın zamanda dünyada yeni bir küresel mimarinin kurulduğunu göreceklerdir. Türkiye de 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek yıllardır uluslararası sistemin ağlarına bir şekilde posta koyan o üslubuyla bunu daha somut teklifler haline getirerek bu sürecin öncüsü olacaktır. Dünyada yeni bir Birleşmiş Milletlerin, diğer kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yeni bir küresel sistemin kuruluşuna inşallah hep beraber şahit olacağız." Türkiye'nin bu yoluna devam etmesi için içeride de çok güçlü olması gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, içeride halkının birliğini, beraberliğini sağlayarak, millet olarak ortak milli hedeflere yürümeyi başararak yola devam etmek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Yeni anayasa çağrısı Kurtulmuş, yeni anayasa konusunda da çağrıda bulunarak, şöyle konuştu: "Güçlü Türkiye’nin önemli ayaklarından birisi, içeride yeni bir anayasayla toplumsal yapısını güçlendirmeyi başarması olacaktır. Bu çerçevede yeni bir anayasa yapılması ya da anayasanın yenilenmesi meselesi bir fantezi değildir, bir ya da birkaç partinin isteyebileceği bir şey değildir. Yıllardır Türkiye’de bir ihtiyaç olarak ortadadır ve artık vakti gelmiştir. Türkiye, bu yeni anayasa meselesini önümüzdeki dönemde hallederek içerideki birliğini, beraberliğini, kardeşliğini, milli bütünlüğünü tahkim edecek bir şekilde yoluna devam etmek mecburiyetindedir." Bazıları yeni anayasa denildiğinde, zaman zaman "Kurucu meclis olmak lazım" gibi bazı şeyler söyleyebildiğini, bu sözlere hiç itibar etmediklerini belirten Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı: "Yeni anayasadan bahsedildiği zaman kurucu meclisten bahsedenler, 1960 darbesinden sonra rahmetli Menderes’in katili olanların nasıl anayasa yaptıklarını ve anayasayı yapanların nasıl bir kurucu meclis olduklarını söylüyor ve buna inanıyorlar. Yine aynı şekilde, 12 Eylül'de hayatta kalmalarına müsaade edilmelerine rağmen siyaseten tasfiye edilmelerine çalışılan rahmetli Ecevit'in, Erbakan'ın, Demirel'in, Türkeş'in siyasi alanlarını kapatanların nasıl bir kurucu meclis olarak anayasa yaptıklarını düşünüyorlar ve bunu bir demokratik anayasa zannediyorlar. Çok açık söylüyorum, bu memlekette anayasa yapma gücü sadece ve sadece milli iradenin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, inşallah düzgün bir şekilde bu anayasa yapım süreçlerini yönetmesi gerekiyor. Buradaki kilit kavramın ‘doğru zeminde, doğru yöntemlerle anayasanın tartışılması’ olduğunu düşünüyorum. Doğru zemin, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Doğru yöntemlerse, burada bütün siyasi partiler kendi anayasa çalışmalarını hazırlarlar. Hiçbir partinin anayasası olmaz. Partilerin anayasa teklifleri olur. Partiler bu anayasa çalışmalarını çalışırlar. Yöntemini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tartışır, buluruz. Ayrıca sadece Meclis’te grubu bulunan partiler ya da Meclis’teki diğer partiler değil, sivil toplum kuruluşları, akademi, yargı camiası, Türkiye'de sözü olan, 'Benim de bu konuda söyleyecek bir sözüm var.' diyen kim ya da kimler varsa, herkesin sözlerini açık, net ve sarih bir şekilde masaya getirebileceği bir sürecin yönetilmesi gerekir ki, biz burada inisiyatif olarak bu sürecin en güzel şekilde işlemesi için gayret sarf edeceğiz." Kurtulmuş, en yüksek mutabakatla, partiler arasında bir anlayış ortaya konulmasını ümit ettiğini dile getirerek, siyasi partilerin, milletin istediği istikamette sivil, demokrat, kuşatıcı, kapsayıcı, milli bir anayasa yapma imkanına bu milleti kavuşturması temennisinde bulundu.

Cüneyt Yüksel’den anayasa ve yargı reformu değerlendirmesi Haber

Cüneyt Yüksel’den anayasa ve yargı reformu değerlendirmesi

Cüneyt Yüksel, yeni anayasa ve yargı reformuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Darbeciler tarafından hazırlanan mevcut anayasanın 12 Eylül 1980 darbesinin ruhunu taşıyan antidemokratik bir anayasa olduğunu vurgulayan Yüksel, ayrıca anayasanın darbenin baskıcı, otoriter ve olağanüstü şartlarında hazırlandığının altını çizdi. Yüksel, 1982 Anayasası'nın hazırlanma sürecine hiçbir siyasi partinin ve toplumsal kesimin katılmasına izin verilmediğini belirtti. Anayasanın meşruluğunu, demokratikliğini ve toplum tarafından benimsenmesini sağlayan hususun sadece içeriğinin özgürlükçü ve demokratik olması değil, hazırlanma yönteminin de katılımcı, uzlaşmacı ve demokratik olmasından geçtiğini kaydeden Yüksel, şöyle devam etti: "12 Eylül darbesinin otoriter ve antidemokratik gölgesinden kurtulmak için tamamen milli iradeden doğan, geniş katılımlı, çoğulcu, özgürlükçü, baştan sona milletin temsilcilerinin hazırlayacağı yeni anayasaya ihtiyaç bulunmaktadır. Devleti merkeze alan ve özgürlüğe karşı duran bir zihniyetin eseri olan 1982 Anayasası, toplumsal sorunları çözüme kavuşturma yerine, sürekli sorun üreten bir işlev görmüştür. Bu nedenle yürürlüğe girdiği günden itibaren günümüze kadar sürekli tartışılmıştır." "ANAYASA ADETA YAMALI BOHÇAYA DÖNMÜŞTÜR" Cüneyt Yüksel, anayasada bugüne kadar 19 değişiklik yapıldığını, halen anayasanın birçok maddesinde değişiklik yapılamadığını anlattı. Anayasanın birçok maddesinde de sadece tali değişiklikler yapıldığını aktaran Yüksel, "Anayasanın ilk yürürlük tarihinden son değişiklik tarihine kadar yapılan değişiklikler nedeniyle anayasanın sistematiği bozulmuş, birçok hüküm arasındaki uyum kaybolmuş ve anayasa adeta yamalı bohçaya dönmüştür." dedi. Bilim ve teknolojinin yanı sıra siyasi ve sosyal yapılarda köklü değişimlerin yaşandığına dikkati çeken Yüksel, mevcut anayasasının Türkiye'ye "dar" geldiğini söyledi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yüksel, şunları ifade etti: "Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 100. yıl dönümünü idrak ederken, Türkiye'nin 'askeri müdahale' etiketini üzerinden atmış, çağın ihtiyaçlarına cevap veren demokratik yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır. Yeni bir anayasa için yükselen talep ve beklentiler herkes tarafından bilinmektedir. Bütün siyasi partiler de bir şekilde anayasa değişikliği veya yeni anayasa talebinde bulunmaktadır. Ayrıca anayasanın asıl sahibi olan vatandaşlar da yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında Türkiye'nin yeni bir anayasa yapması gerektiğini güçlü bir çoğunlukla vurgulamaktadır." Lafzı, ruhu ve hacmiyle, milletin dünyaya ve hayata bakışına, Türkiye'nin birikimine ve hedeflerine uygun, toplumun gerisinde kalan değil, insanı önceleyen, topluma dinamizm katan bir anayasaya ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Yüksel, yeni anayasayı Türk milletine kazandırana kadar çalışmaya devam edeceklerini bildirdi. Cüneyt Yüksel, Türkiye'yi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı yeni bir anayasaya kavuşturacaklarını kaydederek, "Yeni anayasa, bir daha hiç kimsenin başörtüsü zulmü gibi çağ dışı uygulamalara, zorbalık ve baskılara tevessül etmesine dahi izin vermeyecek. Irk, din, mezhep, dil, renk ve kültür farkı gözetmeden herkesi kuşatan, insan onuru ortak temelinde buluşturan, kucaklayıcı, bütünleştirici, çeşitlilikte birliği savunan, herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu yapıda olacak." değerlendirmesinde bulundu. YARGI REFORMU ALANINDAKİ ÇALIŞMALAR Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2019'da Yargı Strateji Belgesinin, 2021'de de İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklandığını hatırlatan Yüksel, bugüne kadar TBMM'de 7 yargı paketinin yasalaştığını, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin düzenlemelerin yasalaştığını aktardı. Demokratik katılımı artırmak amacıyla seçim barajının yüzde 10'dan yüzde 7'ye düşürüldüğünü, engellilerin oy kullanımını kolaylaştıran kanuni düzenlemelerin yapıldığını ifade eden Yüksel, kadına şiddetle mücadele çerçevesinde de cezayı artırma nedeni olarak sayılan hallerin "boşanmış eşi" de kapsayacak şekilde genişletildiğini, ısrarlı takibin suç sayıldığını anımsattı. Yüksel, çocuğun üstün yararı gözetilerek icra yoluyla çocuk teslimine son verildiğini, bu işlemlerin uzmanlar eşliğinde yapılmasının sağlandığını dile getirdi. Yargıda ihtisaslaşma ve etkinliğin artırılması kapsamında da önemli adımlar atıldığına işaret eden Yüksel, basit yargılama ve seri muhakeme usulünün getirildiğini, hakim ve savcı adaylığının kaldırılarak hakim ve savcı yardımcılığının yürürlüğe girdiğini hatırlattı. Finans, sendika ve bilişim suçları gibi konularda ihtisas mahkemelerinin belirlendiğini aktaran Yüksel, ilk defa ihtisas mahkemelerine atanan hakimlere göreve başlamadan önce ihtisas alanıyla ilgili eğitim verilmeye başlandığını belirtti. Yüksel, şunları kaydetti: "Önümüzdeki dönemde reform belgelerimizle edindiğimiz kazanımları koruyarak geliştirme yaklaşımı temelinde yargı ve insan hakları alanında çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu kapsamda, Türkiye Yüzyılı'na yakışır yeni ve sivil bir anayasa hedefimiz doğrultusunda Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı belgelerini güncelleme çalışmaları başlatıldı. Toplumun tüm kesimlerinin sesine kulak vererek milletimizin ihtiyaç ve taleplerini belgelere yansıtacağız. En kısa sürede bu çalışmaları tamamlayarak hayata geçireceğiz." Bu haber de ilginizi çekebilir: TBMM'de bu hafta hangi kanun teklifleri görüşülecek?

MHP’li Yıldız’dan muhalefete ‘anayasa’ çağrısı: Reddetmeden önce… Haber

MHP’li Yıldız’dan muhalefete ‘anayasa’ çağrısı: Reddetmeden önce…

Türkiye, Mayıs seçimleri sonrasında hızla yerel seçim atmosferine girerken yerel seçime 5 ay kala siyasi partilerde seçime yönelik çalışmalar hız kazandı. Son olarak Milliyetçi Hareket Partisi(MHP), Genel Merkezi'nin "Diyar Diyar Anadolu" Temalı Ege Bölge İstişare Toplantısı İzmir'de gerçekleştirildi. Toplantıya; ev sahibi sıfatıyla MHP İzmir İl Başkan Veysel Şahin’in yanı sıra; MHP TBMM Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, İzmir Milletvekili ve Genel Sekreter Yardımcısı Tamer Osmanağaoğlu, Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün ve MYK üyeleri katıldı. Toplantıya, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız başkanlık ederken açılış konuşmalarında söz alan Yıldız, yerel seçimlere ilişkin ‘iki başlılığı ortadan kaldırma’ mesajı verdi. Muhalefet belediyelerinde devam eden ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonlarını hatırlatan Yıldız, yeni anayasa için de muhalefete çağrıda bulundu. NETANYAHU YARGILANMALIDIR Toplantı öncesinde konuşan Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, İsrail-Hamas savaşına yönelik ifadeler kullanarak, “Gönül coğrafyamızda yapılan katliamlara karşı bütün dünya sessiz kalıyor. ABD, katillerin sırtını sıvazlıyor. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, artık tahammül edilemez dereceye gelen saldırılara karşı sesini daha da yükselterek açıklama yapmıştır. ‘Türk milleti sessiz kalamaz, kalmamalıdır ve kalmayacaktır. Eğer 24 saat içerisinde ateşkes sağlanmazsa Türkiye süratle devreye girmelidir. Gazze'yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır’ demiştir.  TSK’nin hem insani yardım hem de tahliye konusunda göreve hazır. Başta Netanyahu olmak üzere katliamın bütün hainleri, insanlığa karşı işlenen suçlara ve savaş suçlarına bakan uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdırlar” dedi. YAĞMA VE TALANI 31 MART SEÇİM SONUÇLARIYLA ORTADAN KALDIRMAK… Yerel seçimlere yönelik de mesaj veren Yıldız, seçimlerde Cumhur İttifakı’nın belediye sayısını artıracaklarını belirterek, “Cumhur İttifakı sadece bir seçim ittifakı olmayıp Türkiye’yi yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimlere karşı tarihi bir birlikteliktir. Anayasayla güvence altında bulunan Cumhuriyet'in temel nitelikleri Cumhur İttifakı’nın kırmızı çizgileridir. 31 Mart 2024 tarihindeki yerel seçimler yapılacaktır. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, bu çalışmaları yürütmek üzere bizleri görevlendirmiştir. Merkezi yönetimle Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Adana ve Mersin gibi illerde ortaya çıkan çatışmayı durdurmak, yağma ve talanı 31 Mart seçim sonuçlarıyla ortadan kaldırmak, Cumhur İttifakı’nın kazandığı belediye sayısını artırmak öncelikli hedefimizdir. Bir tarafta güzide bir topluluk diğer tarafta her tarafı patlamış, alavere dalavere çeviren muhalefet var” diye konuştu. BÜYÜKŞEHİRLERDE YAPTIKLARI YOLSUZLUKLAR ORTADADIR Yeni anayasa çağrısı yapan Yıldız, CHP’li belediyelerdeki “yolsuzluk” operasyonlarına da gönderme yaparak şunları söyledi; “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin daha iyi bir hale gelmesi için atılması gereken bazı adımlar vardır. Sistemin özünde insan vardır. En başta yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Yeni yasal ve idari düzenlemeler gereklidir. Yasama, yürütme ve yargı faaliyetlerine ilişkin düşüncelerim… Öncelikle milli ve manevi değerlerden ilham alan bize özgü yen bir anayasa gereklidir. Bu bizim görevimizdir. Yeni bir anayasaya ortam uygundur. Türk Tipi Yönetim sisteminde yeni bir anayasayla demokrasi taçlanacaktır. İnşallah muhalefet de bu düzenlemeler karşısında kapımıza gelmeden, hiç okumadan reddetme yolunu seçmez. İki yarımdan bir tam üç çeyrekten bir vekil çıkararak hak etmeyen 30 vekil muhalefet partileri çatısı altında meclise girmiştir. Siyasetin bir ahlakı olmalı. Demokrasi uzlaşı kültürüyle olmalıdır. Muhalefet ben sizin hiçbir şeyinizi dinlemem dedikçe bu ülkede alacağı mesafe yoktur. Büyükşehirlerde de yaptıkları yolsuzluklar ortadadır. Neredeyse her gün belediyelerde mali yolsuzluk operasyonları yapılmaktadır. Çok çalışmak zorundayız.” MUHAFAZAKARLARIN OYUYLA MARKSİST PARTİYE GİDİYOR ‘Siyasette ahlak’ diyerek isim vermeden istifa ederek parti değiştiren vekilleri de eleştiren Yıldız, “Ayrıca siyasette katılımı artırmak için parti katılımı denilen şey çok önemli. Etik kurallar konulmalıdır. Partisinden istifa eden ya da ihraç edilen milletvekili başka bir partiye geçiyor. Muhafazakarların oyuyla Marksist, solcu ya da bölücü bir partinin vekili haline gelebiliyor. Bunun çaresi kolay. Eğer bir vekil partisinden istifa ediyor ya da ihraç ediliyorsa dönemin sonuna kadar bağımsız vekil olmalı ve hiçbir siyasi partiye kaydı alınmamalıdır” ifadelerini kullandı. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: MHP Lideri Bahçeli’den Gazze çağrısı

Yılmaz Tunç'tan yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili mesaj! Haber

Yılmaz Tunç'tan yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili mesaj!

Basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle Gölbaşı Hakimevi'nde bir araya gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılının geride bırakılmak üzere olduğunu, Türkiye'nin 2 bin yıllık bir devlet geleneğine, yüz yıllık da cumhuriyet deneyimine sahip olduğunu ifade etti. Cumhuriyet döneminin son 21 yılında Türkiye'nin reform sürecinin mevzuatın yenilenmesi, Anayasa'da yapılan değişiklikler sayesinde Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandıracak adımlara imza atıldığını bildirdi. Reformların yaşandığı 21 yılın son 5 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin uygulandığını belirten Tunç, yeni sistemdeki ikinci kabinenin yaklaşık 4 ay önce göreve başladığını dile getirdi. Seçim öncesi vadedilen hususların ilerleyen günlerde Hükümet Programı şeklinde kamuoyuyla paylaşılacağını kaydeden Tunç, açıklanan Orta Vadeli Program'da da her bakanlığa düşen önemli görevlerin bulunduğunu kaydetti. Bakan Tunç, Adalet Bakanlığına düşen hedeflerin gerçekleştirilmesi için çalışmaların sürdüğünü ifade ederek, Adalet Bakanlığınca Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlık sürecini başlattıklarını belirtti. Önceki Yargı Reformu Strateji Belgesi'ndeki hedeflerden yüzde 70'inin, İnsan Hakları Eylem Planı'ndaki hedeflerin ise yüzde 66'sının gerçekleştirildiği bilgisini paylaşan Tunç, "Hukuk ve toplumun ihtiyaçları gelişiyor. Bilişim sektörü, teknoloji ve yargının daha da hızlanmasına yönelik önemli hedefleri var. Bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı'nda da yeni dönemde de inşallah bu reform süreci devam edecek." diye konuştu. Afet riskine karşı dayanıklı şehirler için yeni yasa yolda Adalet Bakanı Tunç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ikinci kabinesinde, her kabine toplantısında ilk gündem maddesinin deprem olduğunu söyledi. Deprem bölgesinin yeniden ayağa kaldırılması için büyük bir mücadele verildiğini kaydeden Tunç, deprem bölgesinde Adalet Bakanlığına da düşen görevlerin bulunduğunu vurguladı. Deprem bölgesindeki vatandaşların hak kaybına uğramamasının önemli olduğunu ifade eden Tunç, "Biz de deprem bölgesinde Adalet Bakanlığı olarak illerimizi ziyaret ettik ve oradaki özellikle yargısal süreçlerin aksamaması, vatandaşlarımızın yargı hizmetlerinden daha etkin, daha adil ve daha hızlı bir sonuç alabilmesi adına önemli tespitlerimiz oldu." diye konuştu. Deprem bölgesindeki yıkım kararlarının gecikmemesi, hızlı şekilde uygulanmasının önemine değinen Tunç, bunun uygulanırken vatandaşların mağduriyetine neden olunmaması, hak kaybına neden olunmaması anlamında da önemli tespitlerin bulunduğunu kaydetti. Tunç, "Önümüzdeki günlerde bu tespitlerimizi ve yasal düzenleme ihtiyacını da inşallah Meclis'imizle paylaşacağız. Deprem bölgesindeki özellikle inşa çalışmaları kesintisiz devam ediyor. Bundan sonra da tabii afet riskine karşı dayanıklı şehirleri üretme anlamında da yeni çalışmalar var. Sizler bunları takip ediyorsunuz. Yeni bir yasa hazırlığı da şu anda gündemde ve inşallah Meclis'imizin takdirine bunlar sunulacak." bilgisini paylaştı. "21 yıldan bu yana en önem verdiğimiz konu adalet" Adalet Bakanı Tunç, 21 yıldan bu yana insanı merkeze alan bir politika izlediklerini, bundan sonra da "önce insan" demeye devam edeceklerini ifade etti. Bakan Tunç, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın demeye devam edeceğiz. Bunu sadece parti programımıza yazmakla kalmadık. Bugüne kadar insanımızı eğitimden sağlığa, kültürden, sosyal politikalara varıncaya kadar onların refahını artırmak için, insanı güçlendirmek için çok çalıştık Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ve bundan sonra da yine insanı güçlendirecek politikalara devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Reformları gerçekleştirmenin yolunun adaletten geçtiğini dile getiren Tunç, "Yüksek standartlı demokrasi ve hukuk güvenliği. Bunu önemsiyoruz. Sadece bugün için değil 21 yıldan bu yana en önem verdiğimiz konu adalet." dedi. Bazı yargı kararlarından yola çıkarak adaletle ilgili birtakım eleştirilerde bulunulduğunu dile getiren Tunç, yargının vatandaşları mağdur eden bir mekanizma olduğu şeklinde yanlış yorumlara gidildiğini söyledi. Yargıya güven endeksiyle ilgili bazı raporların öne sürüldüğünü ifade eden Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü: "O güven endeksine baktığımız zaman demokrasi olmayan, yargısı bağımsız olmayan, serbest seçimlerin olmadığı ülkelerin Türkiye'nin üzerinde gösterilmesi bir kere o endekslerin güvenilir olmadığını gösteriyor. Yani biz kendi endeksimize bakıyoruz ve inşallah adalet alanında da adalete güvenin daha yükseklere çıkarılması anlamında da yargının daha adil, daha etkin, daha hızlı işlemesi anlamında çalışmalarımızı hem mevzuat anlamında hem uygulama anlamında kesintisiz sürdüreceğiz." Konuşmasında hukuki güvenliğin önemine değinen Tunç, bunun özellikle yatırımcılar için önemli olduğunu söyledi. Bakan Tunç, "Özellikle ticari uyuşmazlıklarda hem ihtisas mahkemelerinin sayısını arttırarak hem de dostane, barışçıl çözüm yöntemlerinin daha da geliştirilmesi anlamında çalışmalarımız olacak. Hukukun üstünlüğü demeye devam edeceğiz, insan hakları demeye devam edeceğiz. Demokrasi yüksek standartlı demokrasi demeye devam edeceğiz." şeklinde konuştu. "Mevcut iç tüzük hükümleriyle yeni bir anayasa yapılması mümkün olmaz" Adalet Bakanı Tunç, son yıllarda demokratik hukuk devleti ilkesini güçlendiren reformların hayata geçtiğini, Anayasa'da da değişiklikler yapıldığını anımsattı. Anayasa'daki son dönemde yerini alan değişikliğin hükümet sistemi değişikliği olduğunu aktaran Tunç, "Halkın doğrudan doğruya yürütmeyi belirlediği, dolaylı demokrasi yerine doğrudan demokrasiye geçtiğimiz Cumhuriyet rejimini daha da güçlendiren bir yönetim sistemine adım attık." dedi. Anayasa'daki reformların vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldıramadığını ifade eden Tunç, yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunduğunu, mevcut Anayasa'nın "yamalı bohçaya" döndüğünü söyledi. Yılmaz Tunç, Türkiye'nin darbeciler tarafından yapılan bir anayasa ile yönetildiğini belirterek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş'un bu konuda siyasi partilerle görüşmeye başladığını anımsattı. Anayasa yapımı için Mecliste uzlaşma vurgusu yapan Tunç, şunları kaydetti: "İnşallah Mecliste tabii ki bir uzlaşmayla gerçekleşir anayasa yapımı. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Sadece parlamentodaki siyasi partilerin değil, tüm sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini yansıtması, halkın toplumun taleplerini yansıtması gerekir. Temel insan hakları, özgürlükleri öne alan devletin görevlerini belirleyen bir metni inşallah ortaya çıkarmak, başarmak ülkemize nasip olur. Parlamentodaki grubu bulunan partiler, tabii öncelikle uzlaşma noktasında bir mutabakata varılması lazım. Mevcut iç tüzük hükümleriyle yeni bir anayasa yapılması hepinizin malumu, mümkün olmaz. Hem iç tüzük değişikliği düşünülebilir hem de özellikle yeni bir anayasa yapımıyla ilgili olarak siyasi partilerin de görüşü alınarak, bu anlamda bir usul de belirlenmesi gerekir. Yani usul belirlenmezse usul esasın yarısıdır. Usul esasa mukaddemdir. Usul esastan önce gelir. Dolayısıyla usulün belirlenmesi lazım. Usul noktasında da parlamentodaki partilerimizin görüşleri önemli. Meclis Başkanımız bu konudaki çalışmaları başlattı ve inşallah usulün belirlenmesi sonrasında da bir uzlaşmaya varılabilirse yeni yüzyıla başlarken dünyaya 'Türkiye Yüzyılı' damgasını vuracaksak bir kere en başta bağlı olduğumuz metin Anayasa, Anayasamızın demokratik olması lazım. Bu anlamada da partilerimizin sorumlu davranacaklarına, millete olan bu borçlarının farkında olarak bir uzlaşmaya varacaklarına ben inanıyorum. İnşallah bunu gerçekleştiririz." BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Adalet Bakanı Tunç’tan arabuluculuk açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan anayasa açıklaması Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan anayasa açıklaması

Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu'nda düzenlenen Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni ve IASAJ Seminer Kapanış Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Uluslararası Yüksek İdari Yargı Mercileri Birliğinin 2023 yılı Yönetim Kurulu toplantısı ve seminerinin kapanışı vesilesiyle katılımcılarla birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Programa katılmak üzere yurt içinden ve yurt dışından Ankara'ya teşrif eden misafirlere "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, 2 gün boyunca verimli oturumların yapıldığına inandığı seminer programının idari yargı için hayırlara vesile olmasını diledi. Bağımsız idari otoritelerin işlemlerinin yargısal denetimi teması altında düzenlenen program süresince dünyanın farklı köşelerinden yüksek yargı mensuplarını ülkede ağırlama fırsatı bulduklarını ifade eden Erdoğan, burada dile getirilen görüş ve içtihatların başta idari yargı camiası olmak üzere tüm katılımcıların ufkunu açtığına inandığını söyledi. "Danıştay Türkiye'yi başarıyla temsil etmektedir" Beş kıtadan yaklaşık 100 üyesiyle yüksek idari yargı mercileri arasında tecrübe paylaşımına imkan sağlayan birliğin bu yönüyle çok önemli bir istişare ve işbirliği zemini sunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şura-yı Devlet dahil 155 yıllık güçlü geleneğiyle Danıştayımız 35 yılı aşan birliğe üyelik döneminde Türkiye'yi başarıyla temsil etmektedir. Dönem başkanı, yönetim kurulu üyesi ve yürütme komitesi üyesi olarak birlikte aktif rol üstlenen Danıştayımıza 2025 yılına kadar sürdüreceği ikinci yönetim kurulu üyeliğinde muvaffakiyetler temenni ediyorum. Bu vesileyle Şura-yı Devlet'ten bugüne Danıştay'da emeği geçen başkanlarımıza, üyelerimize, hakim, savcılarımıza ve personelimize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Afrika'dan Avrupa'ya, dünyanın pek çok bölgesinden kıymetli yüksek yargı mensuplarını misafir ettiğimiz bu önemli etkinliği Danıştayımızın eğitim tesisinin açılışıyla adeta taçlandırıyoruz." Erdoğan, bugün resmi açılışı yapılan eğitim tesisinin inşasına fiilen geçen yıl eylül ayında başlandığını, tesisi 10 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlayarak Danıştay'ın hizmetine sunduklarını dile getirdi. Toplantı salonu, fuaye alanı, açık terası ve 500 kişilik çok amaçlı salonuyla toplam 785 metrekare alana sahip eğitim tesisinin, başkanlığın hizmet içi eğitim başta olmak üzere birçok ihtiyacını karşılayacağını anlatan Erdoğan, tesisin hayırlı olmasını diledi, kazandırılmasında emeği geçenlere tebrik etti. Yargı organlarımız modern, ferah, görkemli binalarda hizmet veriyor" Milletin teveccühüyle 2002'de ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiklerinde adaleti, 4 önceliklerinden biri olarak ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi: "Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun bu önceliklerimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Bu hedefimizin bir yanında hak ve özgürlüklere dair devrim niteliğinde düzenlemeler varken diğer yanında adalet hizmetlerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesi bulunuyordu. Merdiven altı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı o kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çaba harcadık. Yüksek yargı organlarımızın tamamını, sundukları hizmetin mehabetine ve saygınlığına uygun hizmet binalarına kavuşturmaya gayret ettik. Allah'a hamdolsun bu çabalarımızda muvaffak olduk. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli, her türlü ihtiyacın gözetildiği binalarda milletimize hizmet veriyor." Türkiye'nin teknolojinin de getirdiği imkanlar sayesinde adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükselttiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Geç gelen adalet, adalet değildir düsturuyla yargı kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ve zamanında ifa edebilmeleri için gereken her türlü desteği sağlıyoruz. İster adli ister idari olsun adliyenin kapısını adaletin de kapısı haline getirinceye kadar durmadan, dinlenmeden çalışmayı sürdüreceğiz. Milletimize vaadimiz olan Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da yürütmesi, yasaması ve yargısı ile hep beraber dayanışma içinde hareket ederek gerçekleştireceğiz. Danıştayımızın güzide mensuplarına bu gayretlerimizde bizlere verdikleri ve verecekleri tüm destekler için şimdiden teşekkür ediyorum." Cumhuriyet'in 100. yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan, içinde bulunulan ekim ayının Türkiye'nin tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. 29 Ekim'de bu topraklarda kurulan son devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümüne ulaşılacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Cumhuriyetimizin 100. yaşını bir anma etkinliğinden öte yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son bir asrın kapsamlı muhasebesini yaparken aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız Cumhuriyetimizin ikinci asrına daha emin adımlarla birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir." Sivil anayasa talebi Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sivil anayasa talebi, iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır." şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Yeni anayasa) Bu talebe, siyaset kurumu başta olmak üzere, sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Klasörler dolusu delile rağmen terör elebaşılarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize ne milletimize izah edemiyoruz." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Binlerce evladını teröre kurban vermiş bir millet olarak, eli kanlı canilere gösterilen müsamahakar tavrı gerçekten anlayamıyoruz." şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dostlarımızdan, kınamayla birlikte somut adımlar görmek istiyoruz. Bizi teskin, terörü telin eden beyanatların, yaramıza merhem olmayacağı bilinmeli." açıklamasında bulundu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Sağlıklı bir yaşam için dikkat! Egzersiz için en doğru saatler haberimizde

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.