[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#astım

astım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, astım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı uyardı: Çocuklarda görülen astıma dikkat! Haber

Uzmanı uyardı: Çocuklarda görülen astıma dikkat!

Çocuklarda astım, genellikle ev tozu, polen, kedi, köpek gibi alerjenler, viral enfeksiyonlar, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi sebeplerden meydana geliyor. Prof. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, astımın çocukluk çağında iyi tedavi edilir ve akciğer hasarı önlenirse, erişkin dönemde hastalığın sürme olasılığının azalacağını belirtti. Astımın alerjenler, soğuk hava, sigara dumanı, ağır kokular, hava kirliliği, kimyasallar, egzersiz gibi tetikleyicilerle meydana gelebildiğini belirten Sözmen, “Astımı olan çocukların aralıklı olarak öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, hırıltı, göğüste sıkışma hissi gibi şikayetleri olur. Aralarda tamamen iyilik hali olur. Sürekli, hiç düzelme göstermeyen veya giderek kötüleşen belirtilerde başka hastalıklar düşünülmelidir. Astımlı çocuklar bazen şikayetleri aniden yoğunlaştığında astım atağı yaşayabilir. Bu ataklar acil ve dikkatli tedavi gerektirir” şeklinde konuştu. Kalabalık ortamlardan kaçınma önemlidir Prof. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, “Eğitim, hastalığın doğası ve çocukların nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında bilgi vermeyi içerir. Viral enfeksiyonların astımı tetikleyebileceği için grip aşısı, el hijyeni ve kalabalık ortamlardan kaçınma önemlidir. Ayrıca ev içinde sigara içilmemesi ve parfüm gibi kimyasal maddelerden uzak durulması gerekir” dedi. Alerjik astım tedavisinde kullanılan ilaçların hastalığı ortadan kaldırmadığından söz eden Sözmen, yanlış ilaç kullanımının tedaviyi başarısız kıldığına işaret ederek ailelere bu konuda iyi bir eğitim verilmesi gerektiğine dikkat çekti. Astım genel olarak sporu kısıtlayan bir hastalık değil Sözmen, çocuklarında alerji, özellikle de astım olan anne ve babaların, “Dışarı çıkma, koşma, spor yapma” gibi yasaklarla çocukların hasta olmasını engellemeye çalıştıklarına dikkat çekerek,  “Astım kontrol altında olduğu sürece biz hekimler çocukların spor yapmalarını istiyoruz. Çünkü sporun hem akciğer kapasitesini arttırıcı etkisi var hem de çocuklarımızı obeziteden koruyor. Astımlı hastanın obez olması astım atağına girme olasılığını maalesef arttırıyor ve astımın daha zor kontrol altına alınmasına neden olabiliyor. Burada tabii kayak gibi aşırı soğuğa maruziyetin olduğu durumlar ya da derin dalış gibi sporlarda dikkatli olunmalı ama astım genel olarak sporu kısıtlayan bir hastalık değil.” ifadelerine yer verdi.

Astım ve KOAH hastaları şifayı kaya tuzunda buldu Video Galeri

Astım ve KOAH hastaları şifayı kaya tuzunda buldu

Türkiye'nin dört bir yanından Çankırı'ya gelen KOAH ve astım hastaları Hititler'den kalan tuz mağarasında ve tuzla dolu odalarda terapi görerek şifa arıyor. Çankırı'da, Çankırı Valiliği, Çankırı Belediyesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü, Çankırı Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Çankırı Özel Karatekin Hastanesi, Tuz Rehabilitasyon ve Sağlık Turizmi Derneği ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Çankırı Şubesinin iş birliği ile hayata geçirilen 'Daha Güçlü Bir Nefes Projesi', KOAH ve astım hastalarına umut oluyor. Hititler döneminden kalan ve "Yer Altı Tuz Şehri" olarak adlandırılan tuz mağarasında, KOAH hastalarına yönelik farklı sosyal, kültürel ve sağlık etkinlikleri gerçekleştiriliyor. Yerin 150 metre altındaki mağara içerisinde, hastaların 4 ila 6 saat tuz ortamındaki havaya maruz kalmaları ve etkin zaman geçirmeleri sağlanıyor. Tuz mağarasında hastalara yönelik, seramik atölyesi, ebru sanatları atölyesi, müzikal, drama, sinema ve şiir, sağlıklı spor, fiziksel egzersiz etkinlikleri gerçekleştiriliyor. Daha sonra özel bir hastanede hastalar tuz terapisi ile tedaviye devam ediyor. 15 gün boyunca devam edecek projenin beşinci gününde Türkiye'nin dört bir yanından gelen hastalar, sağlık problemlerinde olumlu sonuçlar görmeye başladığını söyledi. “Hastalardan herhangi olumsuz bir yanıt almazken olumlu geri dönüşler almaya başladık” Hastaların tedavisinin olumlu yönde ilerlediğini belirten Dr. Tuba Öztürk Haliloğlu, “Hastalardan herhangi olumsuz bir yanıt almazken olumlu geri dönüşler almaya başladık. Tuz terapisinin bronş salgısını, mukus salgısını inceltici ve hareketlendirici etkisi olduğu için aynı zamanda farklı maddelerin mukusla birlikte atılması nedeniyle bronşlarda gevşeme ve akciğer damarlarında genişleme sağlıyor. Başlangıçta mukus salgısını attırıcı etkisi nedeniyle öksürüğe sebep olabiliyor ama bu tolere edilemeyecek bir durum değil, sadece mukusun çıkışı kolaylaşıyor. Hastalarımızda gördüğümüz kötü bir yan etki olmadı. Özellikle daha ağır seyreden KOAH ve astım hastalarında daha iyi yanıt aldığımızı gördük” dedi. “Koyu balgamlar çıkarttığımı gördüm” Tedavi olmak için Bilecik'ten Çankırı'ya gelen Yaşar Yılmaz ise olumlu yöndeki değişiklikleri hissetmeye başladığını belirterek, “Tedavimiz güzel gidiyor. Koyu balgamlar çıkarttığımı gördüm, hala da devam ediyor. İlaçlarımı da düzenli olarak kullanıyorum. Her şeyden memnunum” diye konuştu. “Bu uygulamanın faydasını görüyorum” Tedavisinin olumlu ilerlediğini söyleyen Nevzat Doğrusöz de, “Sabah uyandığımda boğazımda hırıltı olurdu. O hırıltı şu an kayboldu. Acayip bir koyu renkte balgam çıkarışı oluyor. Bu uygulamanın faydasını görüyorum. Çok memnun ve mutluyum” şeklinde konuştu.

Astım ve KOAH hastalığınız varsa çöl tozuna dikkat! Haber

Astım ve KOAH hastalığınız varsa çöl tozuna dikkat!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, Afrika çöl tozları hakkında uyarılarda bulundu. Son günlerde Afrika ve Arabistan çöllerinden kalkan tozun ülke üzerindeki hava kalitesini etkilediğine değinen Prof. Dr. Özlü, “Astım ve KOAH başta olmak üzere akciğer hastalarımız bu konuda dikkatli olmalılar. Çünkü havada izin verilen miktarların üzerinde bulunan toz ve gazların solunması akciğer hastalarımızın dengesini bozabilir, astım ve KOAH alevlenmelerine neden olabilir. Bu hastaların hava kirliliğinin arttığı dönemlerde acile başvuru ve ölüm oranlarının arttığına dair daha önce yaşanmış büyük hava kirliliği epizotlardan bildirilen veriler vardır” diye konuştu. “Astım ve KOAH hastalarında şikâyetler ortaya çıkabilir” Bu dönemde astım ve KOAH hastalarının şikâyetlerinin artabileceğini dile getiren Prof. Dr. Özlü, “Hastalarımızın şikâyetleri ortaya çıkabilir, var olan yakınmaları artabilir, mevcut tedavileri yetersiz kalabilir. Nefes darlığı, öksürük, balgam, hırıltılı solunum gibi yakınmalarınız ortaya çıkmışsa veya bu yakınmalarının şiddet ve sıklığında artma varsa, genel durumunuzda bir bozulma hissediyorsanız, uykudan uyandıran şikâyetleriniz oluyorsa hemen hekiminize başvurulmalıdır” şeklinde konuştu. “Tozun yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkılmamalı” Tozun yoğun olduğu saatlerde dikkat edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Özlü, “Özellikle tozun yoğun olarak hissedildiği saatlerde dışarıya çıkmayınız, pencerelerinizi kapalı tutunuz. Dışarıya çıkmanız mutlaka gerekli ise maske kullanınız” dedi. “Çöl tozu gözlerde kurumaya neden olabilir” Çöl tozlarının bireyi olumsuz etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Özlü, “Çöl tozları gözlerde ve ciltte kurumaya, tahrişe, kaşıntı ve kızarıklık gibi yakınmalara neden olabilir. Eşya ve yüzeylerde çizilmelere, tahriplere, boyalarda deformasyona da yol açabilir. Çöl tozları ile taşınan mantarlar solunabilir ve duyarlı konakçılarda akciğer enfeksiyonlarına neden olabilir” ifadelerini kullandı.

Astım hakkında doğru bilinen 10 yanlış Haber

Astım hakkında doğru bilinen 10 yanlış

Hava yollarında oluşan daralmayla gelişen ve ataklarla seyreden astım oldukça sık görülen bir hastalık. Öyle ki dünyada 300 milyon, ülkemizde de yaklaşık dört milyon kişinin astım hastalığıyla mücadele ettiği belirtiliyor. Kronik bir hastalık olan astımda ataklarla görülen hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ile öksürük gibi sorunlar kontrol altına alınamazsa hastanın yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürebiliyor, hatta yaşamını yitirmesine bile neden olabiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astım hastalığında oluşan atakların aslında uygun ve düzenli tedaviyle kontrol altında tutulabildiğine dikkat çekerek, “Ancak toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgiler hastaların tedavilerini aksatmalarına neden olabilirken günlük yaşamlarını da olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla tedavide sorun yaşanmaması ve kaliteli bir yaşam için hastaların astım konusunda bilgi sahibi olmaları ve bu doğrultuda hareket etmeleri büyük önem taşıyor” diyor. Peki hangi hatalı bilgiler astım hastalarının yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor? Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç,  toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu. Astım genetik geçişli bir hastalık değildir. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım, hem genetiğin hem de çevrenin etkilediği çok faktörlü bir hastalıktır. Öyle ki anne- babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25 oluyor. Anne ve babanın her ikisinde de astım varsa bu risk yüzde 50’ye yükseliyor.  Astım ilaçları şikayetler geçtiği zaman bırakılmalıdır. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım tedavisinde tek amaç yakınmaları ortadan kaldırmak değildir. Bu nedenle astımlı hastaların şikayetleri geçtiğinde ilaçlarını asla kendiliğinden bırakmamaları ve tedavinin hekim gözetiminde sürdürülmesi önem taşıyor. Tedavi süresi genellikle 3 – 12 ay arasında değişiyor. Ancak bazı hastalarda tedavinin yaşam boyu devam etmesi gerekiyor. Her astım hastasında mutlaka hırıltı ve nefes darlığı olur. YANLIŞ!  DOĞRUSU: Astımlı hastalarda en sık hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ve öksürük görülüyor. Ancak hastalarda bu yakınmaların hepsi aynı anda ortaya çıkmıyor. Astım doğası gereği kendiliğinden ya da tedaviyle düzelip tekrarlayan bir hastalık olduğu için yakınmaların tümü ya da bir kısmı zaman içerisinde gözlenip kaybolabiliyor ve sonra tekrarlayabiliyor.  Astım sadece alerjik bünyeli kişilerde oluşur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yaygın inanışın aksine, astım hastalarının tümü alerjik bünyeye sahip değiller. Öyle ki hastaların yüzde 30-40’ında alerji dışı etkenlere bağlı astım görülüyor. Hastaların tamamında kronik ve mikrobik olmayan hava yolu inflamasyonu ile hava yolunda aşırı duyarlılık oluyor. Bu nedenle hastalar, alerjileri olmasa dahi astımlı olmayan kişilere kıyasla hava kirliliği, tütün dumanı, kokular ve irritan gibi çevresel faktörlerden çok daha fazla etkileniyor.  Kortizon içeren spreyler çok fazla yan etkiye sahipler. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım hastaları, astım ilaçları olarak kullanılan spreylerin kortizon içermeleri nedeniyle çok fazla yan etkiye sahip olduklarını düşünerek tedaviden kaçınabiliyorlar. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astımın en etkin tedavisinin kortizon içeren spreyler olduğuna dikkat çekerek, “Bu ilaçlar bağımlılık yapmıyor ve sprey biçiminde kullanıldıklarında ‘ses kısıklığı’ dışında ciddi bir yan etki göstermiyor. Üstelik sprey ilacını kullandıktan sonra boğazı bir bardak suyla çalkalayıp gargara yapmak ses kısıklığı gelişimini önlüyor” diyor. Hamilelik döneminde astım ilaçlarını kullanmak sakıncalıdır. YANLIŞ! DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, astım hastası hamilelerin astım ilaçlarını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Zira, ilaç tedavilerini bıraktıkları için astımı yeterince kontrol altına alınamayan hamilelerin hem kendilerinin hem de bebeklerinin sağlıkları olumsuz etkileniyor. Anne adayının riskli doğum yapması, hayatını kaybetmesi, bebeğin düşük kiloyla ya da erken doğması, astım ilaçları bırakıldığında en sık karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. Dolayısıyla astım hastası olan tüm hamilelerin bu dönemde göğüs hastalıkları uzmanının takibinde olmaları yaşamsal önem taşıyor. Astımın meslek ile ilişkisi yoktur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Son yıllarda özellikle sanayileşmenin etkisiyle mesleğe bağlı astımın görülme sıklığı giderek artıyor. Erişkin dönemde görülen her beş hastadan birinin mesleki astımı olduğu araştırmalarla saptanmış. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, bu nedenle erişkin yaşlarda tanı alan her astım hastasının mesleğinin ve hobilerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle uygun tedaviye rağmen hastalığın yeterince kontrol edilemediği hastalar meslek ortamında kaldıkları maruziyetler açısından gözden geçiriliyor. Eğer hastaların yakınmaları hafta sonu ya da tatil gibi dönemlerde azalıyor ve işe başladıklarında artıyorsa, astımlarının meslekle ilişkili olma ihtimali çok yüksek oluyor” diye konuşuyor. Astım hastaları spor yapamaz. YANLIŞ! DOĞRUSU: Astım hastalarında spor, fiziksel ve ruhsal olarak olumlu etkiler oluşturuyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç,  özellikle çocuklarda düzenli yapılan egzersizlerin solunum kapasitesinin artmasını sağladığını belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Spor olarak, yüzme, jogging ve pilates gibi spor aktivitelerini özellikle öneriyoruz. Yüzme sporu yapacaklar için klorla dezenfekte edilen havuzlar klorun hava yolları için irritan olması nedeniyle astımı alevlendirebiliyor. Böyle durumlarda denizde yüzmek daha iyi bir seçenektir. Çayır çimen alerjisi olanlarda, ilkbaharda açık havada spor yapmaktan kaçınılması yerinde olur. Ayrıca hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığını düşünürsek, astımlı hastaların yaşadıkları yerdeki hava kalitesini izlemeleri, kirliliğin yoğun olduğu dönemlerde de açık havada spor yapmaktan kaçınmaları önemlidir.” Kilo ile astım arasında bir ilişki yoktur. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yapılan çok sayıda araştırmada, fazla kilonun astım hastalığının kontrolünü zorlaştırdığı ve atak oranını arttırdığı kanıtlanmış. Ayrıca, özellikle erişkinlerde fazla kilo, astımla birlikte sık görülen uyku apne hastalığı açısından da ek bir risk faktörünü oluşturuyor. Bu nedenle astım hastalığını kontrol etmek için ideal kiloya ulaşmak büyük önem taşıyor.  İlaç kullandıkları için astım hastalarına aşı yapılması gerekmiyor. YANLIŞ! DOĞRUSU: Yumurta alerjisi olmayan tüm astım hastalarının her yıl grip (influenza) aşısı olmaları gerekiyor.  HABER MERKEZİ

Polen alerjisi astıma dönüşebiliyor! Haber

Polen alerjisi astıma dönüşebiliyor!

Bahar aylarında burun akıntısı, hapşırma, göz kızarması, öksürük, nefes tıkanması ve cilt kaşınmasından yakınanların sayısının arttığını belirten uzmanlar, bunun sebebinin bitkilerin çiçek açması, çimenlerin ve pelinlerin yetişmesiyle birlikte artan polen miktarından kaynaklandığını söyledi.  KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hüsamettin Olgun, "Şehirlerde görülen polen miktarları yılda yüzde 3 oranında artış gösteriyor. Bunun sebebi ise hava sahasındaki karbondioksit oranına bağlanıyor. Karbondioksit hava ve iklim ısınmasına sebep olduğu için çiçekler her yıl daha erken açmaya başlıyor ve buna bağlı olarak polenler daha erken ve daha uzun süreli uçuşuyor. Halk arasında saman nezlesi olarak da bilinen polen alerjisi, daha çok 5 ile 40 yaş grubu arasındakileri etkilemektedir. Polen alerjisi olan kişiler, özellikle temizliğe önem vermelidir. Ağır kokulardan ve tütün dumanından da uzak durmalıdırlar" dedi. GEREKLİ TEDBİRLER ALINMAZSA ASTIMA DÖNÜŞÜYOR Gerekli tedbirler alınmadığı sürece ya da yeterli tedavinin uygulanmaması durumunda hastalığın astıma dönüşme ihtimali bulunduğunu belirten Olgun, "Birçok insan öncelikle üşüttüğünü düşünürken, alerjik unsurlar gözden kaçıyor. Bu alerjilere uygulanabilecek tedavi yöntemleri çok geniş değil. Anti alerjik burun spreyleri, göz damlaları veya ilaçlar kullanılabiliyor. Belli gruplara aşı tedavisi de uygulanabiliyor. Ancak aşı tedavisi Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre uygulanmalıdır" ifadelerini kullandı. ALINABİLECEK BAZI TEDBİRLER "Hasta mümkün olduğunca sokağa çıkmamalıdır. Dışarı çıktığında ise polen maskesi kullanmalıdır. Polen mevsiminde açık havada spor yapmak doğru değildir. Evi sabah değil öğle sonrası havalandırmalıdır. Araba ve evlerin pencereleri kapalı tutulmalıdır. Polenler daha çok sabah saat 05.00 ile 10.00 arasında yayılmaktadır. Ev ve arabadaki klimaların polen filtreleri sık sık değiştirilmelidir. Ev içi hava temizleyiciler eve giren polenlerin ortadan kaldırılmasında faydalı olabilir. Dışarıdan gelindiğinde duş almakta fayda vardır. Çamaşırlar dışarıda kurutulmamalıdır. Kedi ve köpek uzun süre oturma ve yatak odasında bulundurulmamalı." İHA

Bu ilaçları hekime danışmadan bırakmayın! Haber

Bu ilaçları hekime danışmadan bırakmayın!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Aziz Uluışık, 2 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle astım hakkında yanlış bilinenler konusunda bilgilendirmede bulundu. Astımın, genetik faktörlerin altta yattığı, çevresel faktörlerle tetiklenebilen bir hastalık olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Uluışık, “Astım enfeksiyon hastalığı olmadığından, bir kişiden diğerine bulaşması söz konusu değildir. Sprey ya da kuru toz şeklindeki ilaçların bağımlılık yapması gibi bir durum yoktur. Yaygın inanışının tersine bunlar, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında en zararsız olanlardır. Sprey ya da kuru toz uygulayıcıları kullanıldığında, sistemik uygulamaya göre çok daha küçük miktarda ilaç verilmektedir. Bunun sebebi; ilacın hedef bölgeye vücutta dolaşmadan, doğrudan ulaşmasıdır. Bu yolla ilaç verilmesi bağımlılık yapmaz” diye konuştu. "NEREDEYSE HİÇ YAN ETKİSİ YOK" Her ilacın olduğu gibi kortizon içeren ilaçların da yan etkisinin olabileceğine değinen Uzm. Dr. Şu bilgileri paylaştı: “Önemli olan, ilacın beklenen yararının potansiyel zararından büyük olmasıdır. Astımlı hastalara kortizon ancak kriz ya da alevlenme gibi ağır durumlarda, ağızdan ya da enjeksiyon yoluyla verilir. Sprey şeklindeki kortizonun neredeyse hiç yan etkisi yoktur. Kimi hastalarda sprey şeklindeki kortizon kullanımına bağlı görülen ses kısıklığı ya da öksürük, spreyi kullandıktan sonra ağzın çalkalanmasıyla önlenebilir.” "DOKTOR KARAR VERMELİ" Hastanın kendini iyi hissetmeye başladığı anda doktorunun fikrini almadan ilacı bırakmaması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Uluışık, “Şikâyetler düzelse de, ilaçları azaltma ya da bırakma kararını hasta asla kendi kendine vermemelidir. Eksik tedavinin astımın ilerlemesine neden olabileceği unutulmamalıdır. Bu konuda doktora güvenilmeli ve ilaçların ne kadar süre ile kullanılacağı uzmanların kararına bırakılmalıdır” ifadelerini kullandı. İHA

Astım hastalarının yüzde 10’undan fazlası sigara içiyor Haber

Astım hastalarının yüzde 10’undan fazlası sigara içiyor

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Kantarcı, astım hastalığının görülme sıklığının yaşam ve çevre şartlarının değişmesine bağlı olarak giderek arttığını; tüm dünyada astıma bağlı ölümlerin yılda 250 bin kişi olarak tahmin edildiğini söyledi. Astımı “tekrarlayan nefes darlığı, hırıltı, göğüste baskı hissi ve öksürük yakınmaları ile kendini gösteren kronik bir solunum yolu hastalığı” olarak tanımlayan Dr. Kantarcı astımın en sık tetikleyicilerinin polen, ev tozu akarları, ev hayvanlarının tüyleri gibi alerjik etkenler ile mesleki ve ev içi kullanılan kimyasallar olduğunu ifade etti. Atakları arttıran en önemli etkenlerin ise bahsi geçen etkenlerin yanı sıra üst solunum yolu enfeksiyonları, sigara ve ilaçların düzgün ve doğru kullanılmaması olduğunu sözlerine ekledi. Hastalığın kronik ve semptomlarının değişken olmasının hastaların buna alışmasına ve doktora başvurmada gecikmelere neden olduğuna dikkat çeken Dr. Kantarcı “Ayrıca astım tanısı almaktan korkmak, hastalık ve ilaçlar hakkında yanlış önyargılar yine tedaviye uyumsuzlukla sonuçlanmaktadır. Oysa astım kontrol edilebilen ve geri dönüşümlü bir hastalıktır. Hastadan hastaya değişmekle birlikte genellikle ömür boyu ilaç kullanımı gerektirmez. Astım ilaçları bağımlılık yapmaz. Son yıllarda uzun zamandır kullanılan rutin ilaçlar dışında yeni biyolojik ajanların da tedaviye girmesiyle astım giderek daha kalıcı tedavi edilebilen bir hastalık olmaya başlamıştır” diye konuştu. BU BELİRTİLER GÖRÜLMÜYORSA... Dr. Kantarcı, astım hastalığının kontrol altına alındığını gösteren belirtileri şöyle sıraladı: “Gündüz astım yakınması bulunmaması; gece astım nedeni ile uyanmama; hastalığı tedavi eden ve kontrol altında tutan ilaçları kullanırken ayrıca hızlı etkili nefes açıcı ilaçlara ihtiyacının olmaması; nefes ölçümlerinin normal düzeyde olması; günlük işlerin engellenmeden yapılabilmesi”. Dünyada ve ülkemizde bu hastalığın tedavisi ile ilgili gereken her türlü ilacın bulunduğunu hatırlatan Dr. Kantarcı tüm çabalar ile astımı tamamen kontrol altında olan hasta sayısının arttığını ancak halen istenen düzeyde olmadığını ifade etti. İHA

Uzmanlar uyarıyor: “Deprem sonrası solunum rahatsızlıkları artabilir” Haber

Uzmanlar uyarıyor: “Deprem sonrası solunum rahatsızlıkları artabilir”

Medical Park Ordu Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, atmosfer havasına karışan toz, gaz ve zararlı maddelerin sanılanın ötesinde akciğer sağlığı için olumsuz etkilere sahip olduğunu söyledi. Enkaz işinde çalışanların mutlaka profesyonel iş güvenliğine uygun toz maskeleri kullanmaları, zeminde astım, KOAH gibi solunum hastalıkları olan kişilerin çalıştırılmaması gerektiğini kaydeden Kutlu, “Vatandaşların zorunluluk olmadıkça enkaz kaldırma alanlarına fazla yaklaşmaması bu alanlarda bulunmak zorundaysa, yüksek koruyuculuğu olan maskeler kullanması gerekmektedir” dedi. ASTIM İÇİN UYARI Enkaz altında kalan ve korumasız bir şekilde enkaz kaldırma işlemlerinde çalışan insanlarda kısa süreli de olsa yoğun toz ve toksik madde temasının, hızlı gelişen ciddi solunum yolları hasarı ve astım ataklarının görülebildiğini dile getiren Prof. Dr. Ali Kutlu, “Maruziyet süreleri uzadıkça bazı kişilerde akciğer kapasitesinde kalıcı ve ilerleyici kayıpların yanı sıra (KOAH, reaktif hava yolu hastalıkları, kronik öksürük) tekrarlayan üst solunum yolları hastalıklarına (kronik sinüzit, rinit) asbest ya da silika gibi diğer bir takım inorganik partiküllerinde etkisiyle de yıllar sonra akciğer kanserleri ve doku sertleşmesine bağlı solunum yetersizliklerine (interstisyel akciğer hastalıkları) yol açabilmektedir” diye konuştu. TOZ MASKELERİ KULLANILMALI Prof. Dr. Ali Kutlu, enkaz işinde çalışanların mutlaka profesyonel iş güvenliğine uygun toz maskeleri kullanmaları gerektiğini ifade ederek, “Vatandaşların zorunluluk olmadıkça enkaz kaldırma alanlarına fazla yaklaşmaması, bu alanlarda bulunmak zorundaysa yüksek koruyuculuğu olan maskeler kullanması gerekmektedir. Özellikle akciğer hastalığı olan insanlarda tozlu ortamın etkisiyle normalde akciğere yerleşmesi beklenmeyen mantar gibi mikro organizmalara bağlı enfeksiyonların yanı sıra sarkoidoz gibi granülom oluşturan nadir hastalıklarda ortaya çıkabilmektedir. Özellikle küçük çocuklar atmosferde taşınan gözle görülmeyen tozların olumsuz etkilerine daha yatkındırlar. Etkilenen alanlar başta olmak üzere geniş bir alanda astım, bronşit, KOAH alevlenmeleri gibi solunum hastalıklarında artış beklenebilir” ifadelerini kullandı. TOZLAR AKILALMAZ MESAFELER KAT EDİYOR Havaya karışan tozların etkilerinin sadece bulundukları alanla sınırlı olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ali Kutlu, şu ifadelere yer verdi: “Temel kaynakları kuzey Afrika’daki Sahra, Asya’daki Gobi ve Taklamakan çölleri olan ve okyanusları aşan bu toz bulutlarının ve taşıdıkları mikroorganizmaların insan sağlığı üzerinde rol oynadığı uzun zamandır bilinmektedir. Örneğin, Afrika’daki toz hareketlerinin en yoğun olduğu 1973 ile 1996 yılları arasında Karayipler’deki Barbados Adaları’nda astım görülme sıklığında 17 kat artış olmuş. Uydu fotoğraflarına bile yansıyan bu devasa toz hareketi Atlas Okyanusu’nu geçmekte, Karayip Adaları’nda ufku kızıla boyamaktadır. Barselona limanına soya fasulyesi getiren gemilerin yüklerini boşalttıkları günlerde şehirde soya tozu nedeniyle astım ataklarının artığı tespit edilmiştir. Atmosfere karışan tozlar özellikle olumsuz iklim şartlarında akıl almaz mesafeler kat edebilmektedir.” İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.