[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#atık

atık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, atık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İleri dönüşümle tarım ve gıda sorunlarına kalıcı çözüm Haber

İleri dönüşümle tarım ve gıda sorunlarına kalıcı çözüm

KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER- Türkiye’de ekonomik sebeplerden dolayı gıda krizi tehlikesi her geçen gün artarken, geri dönüşümden ziyade ileri dönüşümün önemi ön plana çıkıyor. Sera atıkları, meyve kabuğu, çekirdeği, meyve suyu ve salça fabrikası atıkları, görünüşte değersiz olsa da tarım ve gıda alanında büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye’de bulunan büyük ölçekli bir gıda fabrikasında bir yılda ortalama 68 bin ton meyve/sebze atığı ortaya çıkıyor. Örneğin, Türkiye’de benzer büyük ölçekli 10 fabrika olduğu hesaba katıldığında bu rakam yılda 680 bin ton meyve/sebze kabuğu, çekirdeği ve de posası atığı anlamına geliyor.  Bunun yanı sıra Türkiye’de küçük ölçekli yüzlerce küçük fabrika olduğu düşünüldüğünde ve bu rakamların hasat aylarında neredeyse iki katına yükseldiği hesaba katıldığında ortaya çıkan tabloda milyonlarca tonluk atık olarak görülen hammadde ile durum ciddi boyutlara ulaşıyor. Türkiye’nin tarım ve gıda sorunlarının çözümünün ileri dönüşümle yüksek katma değerli bileşen ve ürün eldesi edilerek çözüm bulunabileceğini savunan Biyolog Can Kayacılar, “Tüm bu atıklardan döngüsel ekonomi mantığıyla ve ileri dönüşüm biyoteknolojisi yöntemleriyle insan sağlığına faydalı antidiyabetik, antikanser özellikli, sağlığımızı koruyucu ve güçlendirici doğal bileşenlere ve daha yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülebileceğine vurgu yaparak, bu saflaştırılan bileşenler gıda takviyesi geliştirilmesinde kullanılacağı gibi, ilaç etken maddesi elde etmekte de kullanılabilir” diye konuştu. ATIKLAR, GELECEĞİN SAĞLIK KAYNAĞI Türkiye’nin içerisinde bulunduğu tarım-gıda-sağlık üçgeninde yaşadığı tüm sorunların tek akılcı çözümü, ileri dönüşümle tarım ürünlerinden, gıda atıklarından yüksek katma değerli bileşen elde etmekle olabileceğini belirten Kayacılar, “Tüm bu atıklardan döngüsel ekonomi mantığıyla ve ileri dönüşüm biyoteknolojisi yöntemleriyle insan sağlığına faydalı antidiyabetik, antikanser özellikli, sağlığımızı koruyucu ve güçlendirici doğal bileşenler saflaştırılabilir. Bu saflaştırılan bileşenler gıda takviyesi geliştirilmesinde kullanılacağı gibi, ilaç etken maddesi elde etmekte de kullanılabilir. Dünyada birçok biyoaktif, bu şekilde üretiliyor. Türkiye’nin yüksek katma değere doğru gitmesinin ana yolu bu. Antioksidan, bitkisel proteinler, prebiyotik, lif, esansiyel yağ ve aroma gibi ve bu bileşenlerden de gıda takviyesi, iyileştirici ve tedavi edici özelliği olan dermokozmetik ürünler elde edilebilir. Öte yandan sağlığımızı koruyucu ve geliştirici özellikteki fonksiyonel gıdalar ve hastalıkların iyileşme süreçlerine destek olacak tıbbi nitelikli gıdalar gibi gıdaların ve de ürünlerin geliştirilmesi, ülkemizin hem sağlık, hem gıda, hem de tarımsal üretim konularındaki problemlerini çözebilecek potansiyeller taşımaktadır” diye konuştu. TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ YÜKSEK Türkiye’de ileri dönüşüm için yüksek potansiyele sahip tarım atıkları hem çevresel hem de ekonomik açıdan önemli fırsatlar sunduğunu ifade eden Kayacılar, “Türkiye’de döngüsel ekonomi mantığı ile çalışan, hali hazırda var olan gıda işleme tesislerinin, gıda depolarının yakınlarına ‘ileri dönüşüm tesislerinin’ de kurulması ve bu tesislerin, atık olarak görülen birçok hammaddeyi ileri dönüştürerek, yüksek katma değer elde etmesinin gerekliliği gün geçtikçe artmaktadır. Bu atıklar, biyoteknolojik yöntemlerle değerlendirildiğinde yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülebilir” dedi. ONLARCA GIDA ÜRÜNÜ DÖNÜŞEBİLİYOR Türkiye’de ileri dönüşüme uygun bazı tarım atıkları hakkında açıklamalarda bulunan Kayacılar, “Bu atıklara baktığımızda; örneğin narenciye kabuklarından hemoroit, varis gibi problemlerimizin çözümü olacak biyoaktifler elde ediliyor. Ya da domates kabuklarından hem gıdalara kırmızı rengi verebilecek hem de antikanser özellikli, prostat koruyucu likopen elde ediliyor. Zeytin yaprağından antidiyabetik özellikli oleuropein elde ediliyor. Fındık iç zarı, özellikle antioksidanlarca ve bitkisel proteinlerce zengindir. Özellikle hipertansiyon problemlerinin engellenmesinde çok büyük önem taşımaktadır. Türkiye, büyük bir tahıl üreticisidir ve buğday ve mısır sapları ciddi miktarda atık oluşturur. Bu atıklar biyoplastik, kağıt ve tekstil endüstrisinde ve de biyoyakıt üretiminde kullanılabilir. Ege ve Marmara bölgelerinde üzümü kullanan işletmelerin, üzüm sonrası kalan posaları, sağlık takviyelerinde ve kozmetik ürünlerinde kullanılan değerli bileşenler içermektedir. Bu ek atıklar Türkiye’de ileri dönüşümle değerlendirilebilecek önemli tarımsal kaynaklardır. Bu atıkların doğru değerlendirilmesi, çevre dostu ürünlerin üretimine ve sürdürülebilir tarımsal kalkınmaya katkı sağlar” ifadelerini kullandı.

Köylü zirai atık cenderesinde… Yeraltı-yerüstü sularımızı zehirliyor! Haber

Köylü zirai atık cenderesinde… Yeraltı-yerüstü sularımızı zehirliyor!

Hiç şüphesiz ki Torbalı ve Bayındır, İzmir’de tarım ve hayvancılık denilince akla gelen iki ilçe… 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Genel Seçiminin ardından da gündeme gelen her iki ilçenin köylerini ziyaret ederken tarlalardaki atıklar dikkatimizi çekti… Saha personellerinden aldığımız bilgilere göre sadece Torbalı ve Bayındır’da değil, Türkiye’nin birçok bölgesinde benzer durumlar yaşanıyor… Zirai/tarımsal atıklar üretici için ciddi bir tehdit oluştururken, sofralarımıza gelen gıdalar da endişe yaratıyor! Fide viyol atıkları, bir önceki yıldan düzgünce toplanmamış damlama sulama boruları, kimyasal ilaç kutuları, gübre şişeleri ve çuvalları en çok rastlanan atıklar olurken, görüşlerine yer verdiğimiz Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu ile Sürdürülebilir Tarım Danışmanı / Ziraat Mühendisi Fatih Bülbül, köylerin bu cendereden kurtulabilmesi için yetkili bakanlık ile yerel yönetimleri işaret etti. GEREKLİ TEDBİRLER ALINMAZ İSE… Kimyasal zehir atıklarının sadece üretici için değil diğer canlılar için de önemli bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Ekolojik denge için de tehlikeli; sağlıklı bitkisel üretime yararı olan böcekleri ve bakterileri de yok ediyor… Her şeyden önce bırakın atık olarak doğada unutulmasını, kullanılması bile riskli. Çiftçiler kullanırken gerekli tedbirleri almazlarsa zehirlenmelerle karşılaşıyor. Yurt dışına ithal edilen bazı ürünler laboratuvar tahlillerinden geçerli oluru almıyor, geri gönderiliyor ve yurt içi pazarlarda tüketiliyor. Tarımsal zehir kutularının toprakta bırakılması veya dere kenarlarına atılması yeraltı ve yerüstü sularını da zehirliyor. Ve bu sular bazen içme suyu olarak da kullanılıyor” sözlerine dikkat çekti. DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİNDE BENZER PROBLEMLER VAR Saha çalışmalarında gözlemledikleri birçok tarımsal atığın olduğunu kaydeden Çobanoğlu, “Üreticileri bu konuda uyarmaya, tarım kimyasallarını daha az (veya hiç) kullanmaları konusunda uyarmaya çalışıyoruz. Agro-ekolojik tarımsal üretim yöntemlerini elimizden geldiğince anlatmaya çalışıyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde benzeri problemler var. Ve bizler; Dünya Çiftçi Örgütü La Via Campesina’nın bileşenleri olarak tüm dünyada çiftçileri bu konuda bilgilendirmeye çalışıyoruz. Çiftçi-Sen olarak da doğaya ve insanlara verdiği zararlardan dolayı bazı ülkelerde yasaklanan birçok tarım kimyasallarının Türkiye’de de yasaklanması için çaba sarf ediyor, yasaklama davaları açılmasına yardımcı oluyoruz” dedi. TÜKETİCİLERİN SAĞLIKLI GIDAYA ERİŞİMİ DE ZORLAŞACAK Çiftçi, köylü, üretici zaten zor zamanlardan geçerken böylesine sorunların meydana gelmesi onların işlerini daha da güç hale getiriyor… Tarım kimyasalları / zehirleri kullanılmaya devam edildiği sürece bu zorlukların yaşanacağını kaydeden Çobanoğlu, “Çiftçilerin / köylülerin şirketlere bağımlılığı artacağı gibi tüketicilerin sağlıklı gıdaya erişimi de zorlaşacak. Bilindiği gibi dünyanın en büyük ilaç firması Bayer dünyanın en büyük tohum şirketi Monsanto’yu satın aldı. Tohumu üretiyor, tarım kimyasallarını / zehirlerini üretiyor, bu kimyasalların zehirlediği, hasta ettiği insanları tedavi içinde ilaç üretip pazarlıyor. Dolayısıyla çiftçilerin / köylülerin bu cendereden kurtulabilmesinin (tabi tüketicilerin de…) tek yolu agro-ekolojik üretim tarzına tekrar dönmekten, mevsiminde üretip, mevsiminde tüketmekten, yerel tohumlarla yerelde üretip yerelde tüketmeyi öncelik vermekten geçiyor” bilgisini paylaştı. YEREL YÖNETİMLERİN GÖREVİ Tüm bu sorunların önüne geçebilmek adına kimler tarafından, neler yapılması gerektiğini de anlatan Çobanoğlu, “Bunları gerçekleştirmek birden olmaz, zaman ister. Bunları bir geçiş süreci olarak düşünmek gerekir. Bu geçiş süreci içinde dünyada birçok ülkede yasaklanan bazı tarım zehirlerinin bizde de yasaklanması lazım. Zirai ilaç bayisinden alınan zehirlerin kutularını aynı bayiye iade etmeyenlere yeni tarım kimyasallarının satışı yasaklanmalı. İlçe tarım müdürlükleri, yerel yönetimler bu denetimleri yapmalı. Yerel yönetimler bu kutular için ayrı çöp atık toplama ve imha depoları kurmalı, diğer evsel ve bitkisel atıklarla karıştırmamalı. Ama mutlaka çiftçilerin / köylülerin şirketlere ve bu kimyasallara bağımlılığını azaltacak tarzdaki eğitim, uygulama ve teşvikleri gerek merkezi iktidar gerekse de yerel yönetimler öncelikleri arasına almalı” şeklinde taleplerini sıraladı. EKONOMİK OLARAK CİDDİ BİR YÜK Sürdürülebilir Tarım Danışmanı / Ziraat Mühendisi Fatih Bülbül ise tarımsal atıkların yaydığı tehlikeye dikkat çekerek şunları kaydetti: “Özellikle içerisinde bulunduğumuz şu dönemde domates, biber gibi ürünlerin fidelerinin dikimi yapılıyor. Fideler, çiftçilere strafor köpükten yapılmış viyoller içerisinde teslim ediliyor ve sizin de sahada gördüğünüz üzere tarlaya sanki fideler değil de viyoller ekilmiş gibi tüm tarlalar bu atıklar ile kaplanıyor. Kolay parçalanabilmesinden kaynaklı olarak toprağa karışması da kolay oluyor. Asıl risk grubunu ise doğrudan insan sağlığını etkileyecek olan boş kimyasal ilaç atıkları oluşturuyor. Geri dönüşümü konusunda ciddi proseslerin uygulandığı bu atıklar ne yazık ki doğru ve etkili bir şekilde toplanmıyor. Çiftçilerin kendi imkanları ile bu kimyasal atıkları doğru geri dönüşüme ulaştırması ekonomik olarak ciddi bir yük! Yerel yönetimler ve ilaç satışına onay veren bakanlık bu boş atıkların geri toplanması konusunda da gerekli hassasiyeti göstermiyor. Söz konusu atıkları her zaman sokaklarda gördüğümüz atık toplayıcıları sırtlarken, hem bu kişiler açısından ciddi sağlık sorunları söz konusu hem de geri dönüşümde hangi alanda kullanıldığı hakkında herhangi bir bilgi mevcut değil.” BAKANLIK BİR ÇÖZÜM SUNMUYOR Sofralarımıza gelen gıdaların bu atıklardan etkilendiğini bir kez daha hatırlatan Bülbül, “Yakın zamanda yapılan araştırmalar, anne sütünde dahi mikro plastiklerin bulunduğunu gösteriyor. Atıkların güneş, yağmur, soğuk gibi etkenlerle parçalanıp tarlada kalması, mevcut ürünlere yapışması ve bu yolla tüketicilerin sofrasına ulaşması söz konusu! Arazi ziyaretleri sırasında çok sayıda atık olduğunu görebiliyoruz. Bazı çiftçiler bu duruma alışmış olsa da özellikle genç çiftçilerin yaşananlardan oldukça rahatsızlık duyduklarını fark ediyoruz. Atıkları toplasalar bile genellikle yakarak kurtulmaya çalışıyorlar, çünkü ne yerel yönetimler ne de bakanlık çiftçilere bu konuda bir çözüm sunmuyor! Sertifikalı üretim yapan çiftçiler için atıkların geri dönüşümü veya imhası sertifikasyon kapsamında zorunlu oluyor. Ayrıca denetim geçirdikleri için kendi imkanları ile en azından kendi arazilerinde atıkların bertarafı ve doğal çevrenin korunması konusunda bir gayret içerisinde oldukları görülüyor” bilgisini paylaştı. FİDE VİYOL ATIKLARI, KİMYASAL İLAÇ KUTULARI, GÜBRE ŞİŞELERİ… Atıkların tüm sezon boyunca arazide olmasının toprak işleme, sulama veya insan gücüne dayanan tarla işçiliklerinde zorluklar çıkardığını vurgulayan Bülbül, “Öte yandan tarlaya ekilen, dikilen ürünlerin gelişmesinde, bakım yapılmasında veya hasat yapılırken bir de atıklardan bitkiyi kurtarmaya çalışmaları onlar için zaman ve maliyet kayıplarına neden oluyor! Atıklar genellikle tarla işçileri tarafından bırakılıyor ve aslında bu atıkların toplanması tarla sahibinin sorumluluğunda. Normal şartlarda, ekim-dikim işlemi bittikten sonra işçilerin tarlaya dağılarak bu atıkları toplatması gerekiyor. Ancak her çiftçi bunu yapmıyor, çünkü işçiler genellikle kendilerine ait olmayan bu iş için özen göstermiyor… Fide viyol atıkları, bir önceki yıldan düzgünce toplanmamış damlama sulama boruları, kimyasal ilaç kutuları, gübre şişeleri ve çuvalları en çok rastladığımız atıklar” cümlelerine dikkat çekti. SADECE BAYINDIR HALKI TÜKETMİYOR “Söz konusu sorun sadece çiftçinin üstüne yıkılabilecek bir problem değil” ifadelerine de yer veren Bülbül, son olarak “Bu atıklar Bayındır’da diye sadece Bayındır halkı tüketmiyor. İstanbul’a da gidiyor, Ankara’ya da… Üst düzey yöneticiler veya ülke yönetiminde bulunan bürokratlar da bu besinleri tüketiyor, onlar da tüm bu zarardan etkileniyor… İzmir Büyükşehir Belediyesi çevre koruma kapsamında bir örnek proje yapıp bu atıkların doğru toplanması ve geri dönüşümüne öncülük edebilir. Bakanlık veya belediye sürekli sahada denetim ve gözlem yapamayabilir. Ama ben ve diğer birçok Ziraat Mühendisi meslektaşım her gün tarım arazilerinde çalışıyoruz. El birliği ile bu problemin üstesinden gelebiliriz” mesajını verdi.

Bodrum'da deniz dibi temizliği son buldu Video Galeri

Bodrum'da deniz dibi temizliği son buldu

Bodrum’un çeşitli koy ve sahillerinin atıklardan arındırılması ve çevre temizliği konusunda insanları bilgilendirme amacıyla başlatılan “Deniz Dibi Temizliği Etkinliği” Kumbahçe koyunda gerçekleştirilen temizlikle son buldu. Bodrum Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü ve Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne bağlı gönüllü dalış ekibi denizden çeşitli atık malzemeler çıkardı. Dalış ekibine temizlik boyunca Bodrum Ticaret Odası S.S Muğla Deniz Taşıtları Atık Alım Kooperatifi Mavi Hizmet 1 Atık Gemisi de eşlik etti. Bu yıl 19 Temmuz’da başlatılan temizlik kampanyasında Türkbükü, Gündoğan, Yalıkavak, Gümüşlük, Küçükbük, Turgutreis, Akyarlar, Kadıkalesi, Ortakent, Güvercinlik ve Kumbahçe Mahallelerinde toplamda 3 tona yakın atık toplandı. Kumbahçe’deki temizliğinin ardından, deniz dibinden çıkarılan atıklar ve bu dönem yapılan çalışmaların yer aldığı fotoğraflar Bodrum Belediye Meydanında sergilendi. Aynı zamanda plajlardan toplanan on binlerce izmarit de sergilenen nesneler arasındaydı. Sergiye Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ı temsilen Başkan Vekili Emel Çakaloğlu, Başkan Yardımcısı Tayfun Yılmaz ile Cumhuriyet Ortaokulu, Güler Mustafa Kızılağaç İlkokulu ve Bodrum Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri katılırken, çevredeki vatandaşların ve turistlerin de ilgisi büyük oldu.  “Denizlerimize en çok mavi yakışır” Bodrum Belediye Başkan Vekili Emel Çakaloğlu, “Bodrum Belediyesi olarak 9 yıldır devam ettirdiğimiz, ‘Denize En Çok Mavi Yakışır’ projemizin bu yıl ki son günündeyiz. Deniz kullanımının yoğun olduğu 11 koyumuzda çalışma gerçekleştirdik. Bugün de öğrencilerimize ve vatandaşlarımıza farkındalık oluşturmak amacıyla, belediyemizin deniz dibi temizliği gerçekleştirdiği çalışmalarımızın fotoğraflarının yer aldığı böyle bir sergi oluşturduk. Bodrum Belediyesi olarak bu çalışmalarımıza devam edeceğiz. Emeği geçen bütün müdürlüklerimize çok teşekkür ediyoruz, denizlerimize en çok mavi yakışır” dedi. Bodrum Belediye Başkan Yardımcısı Tayfun Yılmaz farkındalık konusuna vurgu yaparak, “Gündoğan’dan başlayan ve 11 farklı koyda gerçekleştirdiğimiz deniz dibi temizliği etkinliğinde STK’lar, öğrenciler, veliler ve bölge halkını da projenin içerisine dahil ettik. Toplamda 3 tona yakın atık topladık. Amacımız burada yeni yetişen nesle ve bölge halkına farkındalık oluşturmak ve denizin dibinden çıkan atıkları sergi halinde de sunarak önümüzdeki süreçte bir daha bu vahşice kirletmenin önüne geçmek” dedi. Yılmaz, plajlardan toplanan izmaritlere de değinerek, “Kıyılarda en çok yaşadığımız sıkıntı sigara izmaritleri. Bunlarla ilgili plajlarımızda izmaritlerin atılacağı bölgeler oluşturmakla beraber özel işletmelerde ve tüm kıyı hattı boyunca izmaritlerin atılabileceği en kötü 250-300 metrelik mesafelerde yerler var. İzmaritler kumun içine karışan, temizlenmesi en zor ve beraberinde denizle birleşen ve en fazla zarar veren, kaybolması 100 yılı bulan atık türlerinden bir tanesi. Vatandaşlarımızdan bu konuda özel olarak hassasiyet göstermesini önemle rica ediyoruz” diye konuştu. İHA

Daha iyi bir dünya için ‘sürdürülebilir’ gelecek Haber

Daha iyi bir dünya için ‘sürdürülebilir’ gelecek

İklim krizinin yarattığı tehlikeler, bugünümüzü ve yarınlarımızı her geçen daha çok tehdit etmeye devam ediyor. Bizler bu konuda hem kendimizi hem de geleceğimizi düşünmeden sadece günü kurtarmak için bir şeyler yapıyoruz. Bu konuda çözümler bulabilmek için uzmanların yıllarca konuştuğu konu ise ‘sürdürülebilirlik’. Sürdürülebilirlik konusu yeni bir konu değil. İnsanoğlunun kendi eliyle doğaya ve atmosfere verdiği zararların önüne geçilebilmesi için yıllarca konuşulan konuların başında geliyor. Dünyada değişen iklimler, azalan su kaynakları, sağlıksız gıdalar ve artan hastalıklar aslında sürdürülebilirlik kavramının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Sürdürülebilirliğin insan ve doğa için önemine dikkat çekerek önlem alınmadı takdirde gelecek nesilleri ciddi tehlikelerin beklediğini belirten Uzman sürdürülebilirlik danışmanı Dilek Aşan, “İklim değişikliği, dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük küresel sorunlardan biridir. İnsan faaliyetleri nedeniyle atmosferdeki sera gazı konsantrasyonlarının artması, dünya çapında iklim sistemlerinde bozulmalara ve uzun vadeli değişikliklere yol açmaktadır. Gelecekteki potansiyel etkilerin en aza indirilmesi için iklim değişikliğiyle mücadele etmek, sürdürülebilirlik çabalarını artırmak ve sera gazı salınımını azaltmak büyük önem taşımaktadır” dedi. GELECEKTEKİ POTANSİYEL ETKİLERİ AZALTMAK İÇİN… Sürdürülebilirlik kavramını önemine dikkat çekerek insanoğlunun doğaya verdiği zararla birlikte iklim değişikliklerine sebep olarak aslına kendine zarar verdiğini ifade eden Aşan, “Sanayi devriminden beridir insanoğlunun teknoloji ve üretimle birlikte gezegene zarar verdiği bir çağı yaşıyoruz. Lojistik, ısınma, barınma ve sanayi gibi genel olarak bütün üretim süreçlerinde fosil yakıt kullanımından dolayı atmosfere zehirli sera gazların salınmasına sebep oluyor. Sera gazları dediğimiz ise karbondioksit, metan, azot ve perflorokarbon gibi insan sağlığına ciddi zararları olan ve hasta eden gazları içeriyor. Zaten günümüzde yaşadığımız çoğu birçok hastalığın sebebi hava ve su kirliliğinden kaynaklanıyor. Bununla birlikte sera gazları iklim değişikliklerine de sebep oluyor. İklim değişikliği, dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük küresel sorunlardan biridir. İnsan faaliyetleri nedeniyle atmosferdeki sera gazı konsantrasyonlarının artması, dünya çapında iklim sistemlerinde bozulmalara ve uzun vadeli değişikliklere yol açmaktadır. Artan hava sıcaklıkları, aşırı hava olayları, deniz seviyesi yükselmesi, buzulların erimesi ve su kaynaklarının azalması gibi etkileri, insanları, ekosistemleri ve ekonomiyi etkilemektedir. Gelecekteki potansiyel etkilerin en aza indirilmesi için iklim değişikliğiyle mücadele etmek, sürdürülebilirlik çabalarını artırmak ve sera gazı salınımını azaltmak büyük önem taşımaktadır” diye konuştu. ATILAN ADIMLARA GEÇ KALDIK Avrupa’da ve Türkiye’de sürdürülebilirlik alanında yapılan çalışmaları değerlendiren Aşan, “Avrupa’da sürdürülebilirlik adına yapılan anlaşmalara biz çok geç katıldık. Paris anlaşmasını bile daha 2 yıl önce imzaladık. Kurul 2019 yılında, 2050 yılına net sıfır kıta olma hedefiyle yola çıkarak Avrupa Birliği sınırına ihraç edilecek bütün ürünler için ‘Sınırda Karbon Düzenleme’ mekanizması ile Yeşil Mutabakat sözleşmesini ortaya çıkardı. Bu sözleşmenin 2 ana amacı var. Birisi emisyon ticaret sistemi kurulu kurmak. Yani doğaya salınan karbon emisyonuna ‘kirleten öder’ mantığıyla kirletene bir bedel ödetmek. Biz de bir şekilde ihraç eden ülke konumunda olduğumuz için sınırda karbon düzenleme mekanizması bizim için de çalışıyor. Türkiye 2021’de AB için Yeşil Mutabakatını imzaladı. İmzaladıktan sona bakanlıkların önderliğinde bir eylem planı yapıldı. Bu eylem planında en önemlileri, çevrenin korunması, döngüsel ekonomi ve sosyal adalet üzerine düzenlenen toplantılarda sosyal kalkınma amaçlarının yerine getirilmesi gibi hedefler var. Bu amaçla Organize Sanayi Bölgelerinin yeşillenmesi, yeşil turizm sertifikalandırılma denetimleri ve yeşil ulaşım gibi çeşitli sektörlerde çalışmalara başlandı. Sınırda karbon düzenlemesi karbon üretimi arttıkça üreticiden daha fazla vergi aldığı için aslında Türkiye’de ki ihracatçıların ürettiği ürünlerdeki karbonu nötr etmelerini sağlıyor. İŞLETMELER SORUMLULUK ALMALIDIR Türkiye’de sürdürülebilir anlayışın firmalara göre değişiklik gösterdiğine dikkat çekerek, yenilikçi ve kurumsal bir anlayışı ilke edinmemiş firmaların yok olmaya mahkûm olduklarını söyleyen Aşan, “Sürdürülebilir kalkınmayı hedef edinmiş firmalar olduğu kadar, bilgisizlikten veya bu duruma tam olarak inanç sağlayamamış firmalar ve bireylerde var. Ben devletin desteğiyle çok yakın zamanda sürdürülebilirlik konusunda farkındalığın artabileceğini düşünüyorum. Bizler Avrupa’nın net sıfır hedefine uygun olarak çalışmak istiyorsak bir şekilde bu farkındalıkla yola çıkmak zorundayız. Yeşil Mutabakat bizim için bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirerek daha olumlu sonuçlar alabiliriz. Bu yüzden regülasyonların ve denetimlerin daha net ve ciddi olması gerekir. Böylece firmalarımız denetlenecekleri için işlerini mecburen ciddiye alacaktır. Eğer bir kuruluş geri kalmak istemiyorsa, öğrenmeli, farkında olmalı ve değişime çabucak adapte olmalıdır. Ülke olarak bazı şeyleri başkalarında arıyoruz. Firmalarımız belki kapandıktan sonra sorunu elemana, devlete, rakibe atabilirler ama sonuç olarak mantalitelerinde kurumsallaşma, yenilikçilik yoksa bir şekilde yok olmaya mahkumdurlar. Sürdürülebilir bir gelecek için işletmelerin sorumluluk almaları gerekmektedir. Kaynakları verimli kullanmalı, atık yönetimini geliştirmeli, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmalı ve etik iş uygulamalarını benimsemelidirler” dedi.

Doğadan sanata uzanan bir yolculuk Haber

Doğadan sanata uzanan bir yolculuk

Uzundere'nin Pulur Mahallesi'nde yaşayan Lokman Kalaycı, maket sanatına olan tutkusu ve becerisi ile tanınıyor. Doğadan topladığı malzemelerle birbirinden güzel maketler yapan Kalaycı, bu günlerde ahşap fener mumluk yapımına odaklanarak, Türkiye genelinde büyük ilgi görüyor. Kalaycı, atölyesindeki son tadilatın ardından birçok farklı maketin üretimine imkan sağladığını anlatarak, "Yıllardır maket sanatıyla uğraşmanın verdiği deneyimle, el işçiliği ve özgün tasarımlarla müşterilerine benzersiz eserler sunmaya çalışıyorum" dedi. Fener mumluklarına olan talebin yüksek olması nedeniyle siparişlere yetişmekte zorlandığını ifade eden Lokman Kalaycı, 13 yıllık deneyimiyle müşterilerinin beklentilerini karşılamak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirtti. Lokman Kalaycı'nın maket sanatındaki başarısı ve el emeği ürünleri, Türkiye'nin dört bir yanına gönderiliyor. Lokman Kalaycı'yı İzmir'den ziyarete gelen tır şoförü Selçuk Eryaz da maket satın alarak, "Lokman arkadaşımızı sosyal medyadan takip ediyordum. Yolum bu tarafa düşünce atölyesini ziyaret ettim. Yaptığı maketler doğal olduğu için tercih ediliyor, yakınlarıma ve sevdiklerime hediye etmek üzere ben de birkaç tane maket almak için yolumu değiştirip buraya geldim" dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Erzurum’da hava kirliliği mercek altında

25 ton atık dönüştürülerek ekonomiye kazandırıldı Haber

25 ton atık dönüştürülerek ekonomiye kazandırıldı

Göreve geldiği günden itibaren yatırımlarını sürdüren Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, 11 ana başlıkta 100 projesini hayata geçirmeye devam ediyor. Bu çerçevede ‘Elazığ için dönüşüm başlıyor’ sloganı ile 1. Sınıf Atık Getirme Merkezi, geçen yıl eylül ayında hizmete girdi. Bir yıllık süre içerisinde 6 ton ilaç, 2,5 ton pil, 10 ton ambalaj atığı, 1,5 ton tehlikeli atık olmak üzere 25 ton atık toplanarak geri dönüşümü sağlandı. Böylelikle hem ülke ekonomisine katkı sağlamış hem de çevreye verilmiş zararların önüne geçilmiş oldu. Geri dönüşümü teşvik eden merkez, çevre bilincinin oluşmasında büyük görev üstleniyor. 1 yılda 25 ton atık toplanıp geri dönüşüme kazandırıldı Tesis hakkında bilgi veren Elazığ Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürü Zuhal Ekmen, “Elazığ için dönüşüm başlıyor sloganıyla hareket ederek, Elazığ Belediyesi 1. Sınıf Atık Getirme Merkezimiz, güney çevre yolu yemişlik mevkii yeni TOKİ bölgesinde 3 bin metrekare alan üzerinde projelendirildi. Geri kazanılabilir atıkların diğer atıklarla karıştırılmadan kaynağında ayrı toplanmasının sağlanması ve geri kazanım veya bertarafa gönderilmek üzere bırakılması ve gelecek nesillere geri dönüşüm bilincinin aktarılması amacıyla tasarlanan proje, 6 ay gibi kısa bir sürede tamamlandı. 2022 yılında Sıfır Atık Yönetim Sistemi çerçevesinde 1. Sınıf Atık Getirme Merkezi'ni faaliyete geçirilmiştir. Bu çerçevede kurumumuzun ve ilimizin sıfır atık belgesi alarak gelecek nesillerimize temiz ve kaynakları korunmuş bir şehir bırakmış olacağız. Atık Getirme Merkezimiz konum itibariyle vatandaşlarımızın kolaylıkla ulaşabileceği noktada olup kendi imkanlarıyla geri dönüştürülebilir atıkları getirebilecekleri gibi 153 Beyaz Masayı aramaları durumunda evlerinden aldırma hizmetini de Elazığ Belediyesi olarak sunuyoruz. Böylelikle hem ülke ekonomisine katkı sağlamış hem de çevreye verilmiş zararların önüne geçmiş olacağız. 1. Sınıf Atık Getirme Merkezi kurulduğu tarih itibariyle yaklaşık 6 ton ilaç 2,5 ton pil, 10 ton ambalaj atığı, 1,5 ton tehlikeli atık başta olmak üzere diğer toplanan atıklarla beraber 1 yıl içerisinde 25 ton atık toplanıp geri kazanımı sağlanmıştır. Bu merkez, geri dönüşümü teşvik ederek çevre için önemli bir katkı sağlamaktadır'' dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Fazla kilo ve inatçı yağlara karşı 10 etkili egzersiz!

Samsun'da atıkları getirip harçlıkları aldılar Haber

Samsun'da atıkları getirip harçlıkları aldılar

ATOM otobüsüne yalnızca atıkları getirenlerin katılabileceği çekilişte her ay 50 aileye 500 TL sahiplerini buluyor. 10 aylık bir süredir devam eden “Getir Atığını Al Harçlığını” projesi kapsamında belediyenin toplantı salonunda Samsun 8. Noter Katibi Cahit Cengiz Gülsevin gözetiminde 10 bin 800  bilet arasından kazanan 50 kişi yapılan çekilişle belli oldu.  Programda konuşan ve atık ayrıştırmanın önemine değinen İlkadım Belediyesi Başkan Yardımcısı Şerif Mırık, “Belediye Başkanımız Necattin Demirtaş'ın hassasiyetle üzerine durduğu Sıfır Atık Projesi’ne öncülük etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Geri dönüşebilir atıkların kaynağında ayrıştırılması, israfın önlenmesi, çevre duyarlılığının artırılması ve toplumda farkındalık oluşturulması amacıyla bilgilendirme çalışmalarına devam ediyoruz. Davranışların insanlarımızda alışkanlık haline gelmesi zaman alıyor. Biz de bu noktada geri dönüşüm bilincini ilçe halkımıza aşılama gayreti içerisindeyiz. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras daha temiz bir çevre olacak. Bunun için çalışıyoruz” dedi.  Konuşmasının ardından ilk 5 talihliyi İlkadım Belediyesi Başkan Yardımcısı Şerif Mırık kutudan çekti. Geri kalan 40 asil 10 yedek talihli biletleri ise noter katibi tarafından belirlendi.   BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Samsun'da otomobil akaryakıt tankerine çarptı

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.