[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#bağış

bağış haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, bağış haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hastalıkta ve sağlıkta dediler... Eşleri için böbreklerini bağışladılar Haber

Hastalıkta ve sağlıkta dediler... Eşleri için böbreklerini bağışladılar

16 yıl önce annesinin böbreğiyle yaşama tutunan Duygu Buran, böbreği sağlığına zarar vermeye başlayınca böbrek nakli için yeniden başvuruda bulundu. Hatay'da ikamet eden böbrek yetmezliği hastası S.A. da kendisine böbreğini vermeyi isteyen eşiyle aralarındaki kan uyuşmazlığı sebebiyle nakil için başvuruda bulundu. Yapılan testler sonucu aralarında doku uyumunun olduğu tespit edilen iki çift arasında çapraz nakil gerçekleştirilerek, Duygu Buran ve S.A., sağlığına kavuşturuldu. Buran, mutluluğunu, “Nakil yapıldı, gözümü açtım. Hiçbir şey olmamış gibi mutlu oldum, yeniden doğmuş gibiyim” şeklinde ifade ederken, eşi Azim Buran ise, “'Hastalıkta, sağlıkta' derler ya ben de her konuda yardımcı olmaya çalıştım. Bu süreçte kimi vazgeçebiliyor ama aklıma hiç kötü düşünce getirmedim” diye konuştu. Antalya'da yaşamına devam eden Duygu Buran (29), böbrek yetmezliği ile çocukken tanıştı ve 13 yaşındayken annesinden böbrek nakli oldu. 16 yıl boyunca annesinin yeniden hayat veren böbreği ile hayatını devam ettiren Buran, evlendi bir yuva kurdu ve anne olarak 2 çocuk sahibi oldu. Yıllar sonra, Duygu tekrar böbreğini kaybedince yeniden nakil için Sağlık Bakanlığı böbrek bekleme listesine kaydı yapıldı. Eşi Azim Buran, bekleyen 25 bine yakın hasta olup, yılda sadece 400-500 böbrek bağışı gerçekleştiğini öğrenince hemen kendisi gönüllü oldu. Kan grupları uymasına rağmen aralarındaki uyum testinde sorun meydana geldi. Duygu'nun vücudu eşine karşı tepki verdi. Hemen çapraz nakil listesinden uygun çift bulundu ama gelen 4 çift ile yapılan testlerde de uyum sorunu yaşandı. Süreç içerisinde, Duygu'ya tüm güncel tedavi yöntemleri yapıldı. 2 ayın sonunda Hatay'dan kendileri gibi genç bir çift olan S.A. ve eşi ile dokuları uygun çıktı. S.A.'ya da eşi böbrek vermek istiyordu ama onların da kan grupları uyuşmadı. Böbrek nakli olması zor olan hastaların nakilleri, Antalya’da eylül ayının başında yapılarak, hem Duygu hem de S. sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. 16 yıl sonra yeniden nakil Dr. Levent Yücetin, Duygu Buran'ın 16 yıl önceki böbrek naklinin de kendileri tarafından yapıldığını ifade ederek, yapılan operasyon hakkında bilgilendirmeler yaptı. Yücetin, “Duygu 29 yaşında ama bu bizim onunla ilk karşılaşmamız değil, biz ekip olarak onunla 13 yaşındayken bundan 16 sene önce karşılaştığımızda bir böbrek yetmezliği sorunu vardı. Annesinden böbrek nakli yaptık. Üzerinden tam 16 yıl geçti, 16 yılın sonunda maalesef böbreğini kaybetti. Böbreğini kaybettiği zaman ikinci nakil şansımız var ama bu 2. nakiller birinciye göre zor oluyor. Önce Sağlık Bakanlığı besleme listesi kaydını yapıyoruz. Bu listede maalesef 25 bine yakın insan beklemesine rağmen, organ bağış kültürü anlamında birazcık zayıf bir ülkeyiz. Eşi 'Ben böbreğimi vereyim' dedi, hemen tıbbi testlere başladık ama eşiyle yaptığımız uyum testinde uygunsuzluk çıktı. Bu durum 2 ay önceydi, iki ay boyunca birçok test, tedavi, çeşitli planlamalar yaptık. Hem tecrübemizi koyduk, hem dünyadaki yeni yapılan testlerin hepsini inceleyerek Duygu'ya uygun olanları kendisine uyguladık” dedi. Dr. Levent Yücetin, bütün tedavilerin yapılmasından sonra, Duygu Buran ve eşi Azim Buran'ın Hatay'dan gelen başka bir çiftle doku uyumları yapılınca böbrek hastalarına çapraz nakil yapıldığını kaydetti. Yücetin, “Çifti Hatay'dan kan grupları birbirine uymayan başka bir çiftle çaprazladık. Onun vericisi Duygu'ya, Duygu'nun eşi de diğer hastamıza böbreğini verdi. Başarılı bir nakli Eylül ayının başında ekip olarak gerçekleştirdik. Organ Nakli Bölüm Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu'nun başkanlığındaki cerrahi ekibimiz, çok güzel bir ameliyat yaptı, sonrasında Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz hocamızın nefroloji ekibi tarafından takipleri sürdürüldü. Bugün nakil yapılmasının üçüncü haftasındayız. Diğer aileyi de Hatay'a uğurladık.” dedi. “Duygu gibi birçok insana organ bağışlayarak hayat verebiliriz” Türk Nefroloji Derneği'nin verilerine göre 10 yılın üstünde diyalizde yaşayan hasta sayısının oldukça az olduğuna dikkat çeken Dr. Levent Yücetin, “16 yıl önce nakil olan Duygu'ya eğer biz nakil yapmasaydık, bu kadar emeğe tecrübeye rağmen bugün Duygu aramızda olmayacaktı. Doğanın bir kuralı var, hepimiz toprağa karışacağız ama en büyük mirasımızı Duygu gibi birçok insana organ bağışlayarak hayat olabiliriz, asıl olan hayattır. Duygu, büyüdü, evlendi, çocuk sahibi oldu, bundan sonra aynı şekilde hayatını sürdürecek. Dünyada en fazla çapraz nakil yapan merkezlerden biriyiz, Türkiye'de de çok fazla yapıyoruz hatta bunlardaki tecrübemizi daha önce uluslararası yayın haline de getirdik. Çeşitli kongrelerde de sunduk, çünkü ülkemizde organ bağışı azlığı nedeniyle hastalarımıza hayat vermek için çeşitli alternatifler üretmek zorundayız. Çapraz nakil de dünyada kabul gören yöntemlerden bir tanesi ve biz de her ay iki üç tane çapraz nakil yapıyoruz” dedi. Hiçbir şey olmamış gibi mutlu oldum 16 yılın ardından çapraz nakille yeniden yaşama tutunan Duygu Buran ise tekrar böbrek rahatsızlığı yaşadığını hamileliği esnasında karşılaştığı sıkıntılarla anladığını aktardı. 4 ve 2 yaşlarında 2 çocuğu bulunan Buran, “Hamileliklerde tansiyon, şeker çıktı. Şeker indi ama tansiyon düşmemiş, tansiyonu vücut almış, ben hissetmiyordum. Tansiyonum 20'lere kadar çıktığı için böbreğim yorulmuş. Son olarak covid geçirdim, o da etkileyince böbrek attı. 16 sene sürdü, 17'nci senesinden gün aldığım gün attı. Tekrardan başvurduk, bir sürü verici getirdim olmadı, eşimi getirdim olmadı. Olmayınca çapraz nakil yapıldı. Nakil işlemini duyunca heyecanlandım, sonra ameliyat korkusu başladı. Nakil yapıldı, gözümü açtım. Hiçbir şey olmamış gibi mutlu oldum. Yeniden doğmuş gibiyim.” şeklinde konuştu. Hastaneden döndükten sonra çok mutlu oldular Çocukların hastanede bulunduğu sırada ananesinde kaldıklarından söz eden Duygu Buran, yeniden nakil sonrası çocuklarıyla rahatça ilgilenebileceğinden duyduğu memnuniyeti aktardı. Buran, “4 yaşındaki çocuğum, ananesine 'Annem ne zaman iyileşecek, doktorlara söyle artık iyileştirsinler de yanıma göndersinler' demiş. Hastaneden döndükten sonra çok mutlu oldular. Peşimizi salmıyorlar. Tansiyon diye bir şey kalmadı.” şeklinde konuştu. Yeniden eşime can vermiş oldum Böbreğini vererek eşini sağlığına kavuşturan Azim Buran ise nikah kıyılırken verilen sözü vurgulayarak, “Çok uğraştık, gecemizi gündüzümüze kattık. Verici getirdik olmadı. En sonunda ben çapraza girmeyi kabul ettim, yeniden eşime can vermiş oldum. 'Hastalıkta, sağlıkta' derler ya her konuda yardımcı olmaya çalıştım. Eşime, çocuklarımın başında yeniden hayata tutunması için yardımcı oldum. Bu süreçte kimi vazgeçebiliyor ama ben aklıma hiç kötü düşünce getirmedim.” ifadelerine yer verdi.

EÜ'den '100. Yıl Kan Bağışı Can Bağışı Kampanyası' Haber

EÜ'den '100. Yıl Kan Bağışı Can Bağışı Kampanyası'

Kampanyanın açılış törenine EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, EÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rüçhan Sertöz, EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Devrim Bozkurt, EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Kan Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yeşim Aydınok, akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, hastalar ve hasta yakınları katıldı. Etkinliğin açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Tam akreditasyona sahip, öğrenci odaklı, öncü araştırma üniversitemiz; hem sunduğu sağlık hizmetleri hem de farkındalık eğitimleriyle bilinçli ve sağlıklı bir toplum oluşturmak için önemli projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. Bu sene, Cumhuriyetin 100. yılı etkinlikleri kapsamında ‘Türkiye Yüzyılı’ mottosu ile pek çok etkinlik düzenliyoruz. Bu kapsamda Tıp Fakültesi Hastanesi Kan Merkezi tarafından kan bağışına dikkat çekmek amacıyla bir hafta sürecek olan 100.Yıl Kan Bağışı Can Bağışı Kampanyasını başlatıyoruz. Tıp Fakültesi Hastanemizde, cumhuriyetimizin 100. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlediğimiz bu anlamlı etkinliğe; öğrencilerimiz, çalışanlarımız ve vatandaşlarımız yoğun ilgi gösteriyor. Bu büyük ilgiyi görmekten büyük memnuniyet duyduk. Bütün gönüllülere şimdiden çok teşekkür ediyor, 23-29 Ekim Haftası içinde tüm halkımızı kan bağışına davet ediyoruz” diye konuştu. “Sürekli ve düzenli kan bağışına bekliyoruz” Kan bağışının toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi yönünde önemli katkı sağladığını ifade eden Prof. Dr. Aydınok, “EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Kan Merkezi, hastaların her türlü acil ve kronik ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü bir merkez. Hastalarımızın kan ihtiyacı çok büyük. Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılında Ege Üniversitesi Kan Merkezi olarak bu toplumsal sorumluluğa işaret etmek istedik. Bugün, hekimlerimiz, öğrencilerimiz, hastalarımız ve çalışanlarımızla beraber bu ihtiyaca yanıt oluşturmak için gayret içerisindeyiz. 23-29 Ekim Haftası, her gün 08.30-20.30 saat aralığında, Ege Üniversitelilerin önderliğinde, tüm İzmirlileri Ege Üniversitesi Kan Merkezine kan bağışında bulunmak üzere davet ediyoruz. Bu dayanışma ruhunun gönüllü ve düzenli kan bağışçılarımızın artışı ile sürdürülebilir bir boyut kazanmasını diliyor, tüm İzmirlileri bu kampanya süresinde ve bu kampanya ile sınırlı kalmamak üzere sürekli ve düzenli kan bağışına bekliyoruz” dedi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kızılay’dan, vatandaşlara ‘kan bağışı’ çağrısı

Umut veren farkındalık: EÜ’ye 10 ayda 8 kadavra bağışı! Haber

Umut veren farkındalık: EÜ’ye 10 ayda 8 kadavra bağışı!

Tıp eğitiminin temel taşı anatomi, anatomi eğitiminin de olmazsa olmazı kadavra uygulamaları… Ancak Türkiye’de beden bağışının az olması nedeniyle ciddi bir kadavra sıkıntısı yaşanıyor. Bu sebeple anatomi derslerinin çoğu, simülasyon ve plastik maket üzerinde işleniyor. Yeterli beceriyi kazanamayan tıp öğrencileri ilk deneyimlerini hastalar üzerinde kazanmak zorunda kalıyor. Bağışların düşük olması yurtdışından yapılan yüksek maliyetli kadavra ithalatının da önünü açıyor. ‘15 Ekim Dünya Anatomi Günü’ öncesinde, Türk Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği (TAKAD) Beden Bağış Komisyonu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Servet Çelik ile konuştuk. Çelik, son 1 yıl içerisinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’na bağışlanan kadavra sayısının 8’e ulaştığını, kayıtlı bağışçı sayısının ise 2 bini aştığını söyledi. Üniversite olarak nispeten iyi bir durumda olsalar da bağış azlığı nedeniyle az sayıda üniversitenin kadavra üzerinde uygulamalı eğitim yapabildiğini belirten Çelik, “Hastanelerdeki sağlık hizmetinin kalitesini fakültede verilen eğitimler belirliyor. Kadavra bağışı ne kadar artarsa doktor adaylarının alacağı eğitimin kalitesi de artacaktır” vurgusu yaptı. Çelik ayrıca, kadavra bağışında bulunmak isteyen kişilerin her zaman kendilerini arayıp bilgi alabileceğini paylaştı. ANATOMİST VESALİUS’UN ÖLÜM GÜNÜ Dünya Anatomi Günü için bu bilim alanına yaptığı önemli katkıları nedeniyle ‘Anatominin Babası’ unvanı verilen Flaman Anatomist Andreas Vesalius’un 1564 yılındaki ölüm tarihi olan 15 Ekim’in seçildiğini belirten Çelik, “O dönem Vesalius’a idam mahkumlarını inceleme imkanı tanınmış. Çok ciddi diseksiyon tecrübesi olmuş kadavralar üzerinde. Hatta ‘Anatomi kadavra üzerinde öğrenilir’ demiş ve bir de 7 ciltlik kitap yazmış. O kitap uzun yıllar Avrupa’da ders kitabı olarak okutulmuş. Bugünkü modern anatominin kurucusu Vesalius. Bugün hala verdiğimiz anatomi eğitimleri o prensiplere dayanıyor. Tarihteki pek çok ünlü cerrahlar hep anatomik çalışmalar yapan insanlar. Hala da dünyada en iyi cerrahlar anatomiden geçmiştir. Kadavra, eğitim açısından olmazsa olmaz. Hekim olacak bir öğrencinin vücudu, organları ve dokuları görmesini istiyoruz” dedi. SAĞLIK HİZMETİNİN KALİTESİNİ BELİRLİYOR Her tıp öğrencisinin mezun olmadan önce insan bedenini iyi tanımak için kadavra üzerinde anatomi dersi alması gerektiğini kaydeden Çelik, “Dünyadaki modern standartlara göre 5 öğrencinin 1 kadavrayı birebir açması ve incelemesi gerekir. Bizim bu sene 515 tıp öğrencimiz var. Yani elimizde 103 kadavra olması lazım iyi bir eğitim için. İdeal koşulları oluşturabilmemiz için çok daha fazla kadavra ile çalışabilmemiz lazım. Elimizde fazla kadavra olmayınca uzun yıllar kullanmak zorunda kalıyoruz. Hastanelerdeki sağlık hizmetinin kalitesini fakültede verilen eğitimler belirliyor. Kadavra bağış sayısı ne kadar artarsa, doktor adaylarının alacağı eğitimin kalitesi de artacaktır. Kadavra ilk hastası oluyor bir tıp öğrencisinin. Gerçek bedenle karşılaşıyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak eğitim standardından taviz vermemeye çalışıyoruz. Tıp uygulamalı bir alandır. Sadece sözel bir alan haline getirilmemeli. Mümkün oldukça her öğrenciye kadavra göstermeye çalışıyoruz. Geçenlerde Azerbaycan’dan bir doktor kadavra üzerinde eğitim almaya buraya geldi. Şimdiye kadar hiç kadavra görmediğini söyledi. Kadavra üzerinde cerrahi anatomik girişimsel eğitimler var. Üniversitemiz bünyesinde Girişimsel Anatomi ve Plastinasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurduk. Merkezimiz insan kadavralarının kullanılabileceği proje temelli üst düzeyde araştırmaların yapılabilmesi için bilgi, materyal, altyapı ve teknik olanaklar sunuyor. Türkiye’deki ilk AB projesini yaptık bu kapsamda. Tıbbi cihazlar geliştirdik. Bunların hepsini kadavralar üzerinde çalışarak yaptık” ifadelerini kullandı. 10 AYDA 8 KADAVRA BAĞIŞI Yapılan eğitimlerin yanı sıra medya üzerinden kurulan iletişim ve etkileşimin de kadavra bağışını artırdığı dile getiren Çelik, “Geçen sene üniversitemize 13 kadavra bağışı olmuştu. Bu yılın ilk 10 ayında ise bu sayı 8. Asistanlık yıllarım boyunca sadece 1 tane kadavra bağışı geldiğini hatırlıyorum. 2019 yılında beden bağışı sayısı sadece 3’tü. Fakat aradan geçen zamanda 3 kat artış yaşandı. Son yıllarda kayıtlı kadavra bağışçısı sayımız 2 bini aştı. Basının bunda çok etkisi var. Çünkü bağışçılar, ‘Televizyonda, haberlerde gördük kadavra ihtiyacı varmış’ diyerek geliyorlar. ‘Biz buna para ödüyormuşuz’ diyorlar. Gerçekten de öyle. Kadavra bulamayınca mecburen ithal ediyorsunuz. Ve çok ciddi rakamlara. Bunun ticarileşmesine de karşıyız biz. Bir bedene para biçilmesi doğru değil. Onlar kendilerini bilim için bağışlamış insanlar. Onlara bir fiyat etiketi koymak doğru değil. Çok fazla eğitim düzenlenmeye başlandı Türkiye’de ve hekim kalitesini çok arttırıyor. Çok fazla eğitim kursları, workshoplar yapılıyor. Normalde hekimlerimiz bu eğitimleri almak için yurt dışına gitmek zorunda kalırdı. Şimdi dünya buraya geliyor. Niye tıbbi cihaz sektörüne Almanya, Amerika gibi ülkeler hakim? Çünkü kadavra çok. Üretip satıyorlar, biz de ithal ediyoruz. Ama biz yaptığımızda biz ihraç ediyor olacağız” diye konuştu. BİLGİ ALMAK İÇİN ARAYABİLİRLER Kadavra bağışında bulunmak isteyen kişilerin her zaman kendilerini arayıp bilgi alabileceğini dile getiren Çelik, şunları söyledi: “Her zaman bizi arayabilirler. Ana bilim dalımız bu konuya son derece alışıktır. Sekreterimiz olsun asistanlarımız olsun personelimiz olsun bu konularda çok tecrübelendi ve eğitildiler. Kurumda iç eğitim süreçlerimiz de oldu. Türk Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği’ne de ulaşabilirler. Oradaki arkadaşlarımız da çok kıymetli ve donanımlı bu konuda. Zaten bu faaliyetleri biz derneğimizle birlikte yapıyoruz. Dernek öğretim üyelerimizin oluşturduğu bir dernek. Bizleri her zaman arayabilirler. Sosyal medyadan da yazabilirler.” EÜ’DE DÜNYA ANATOMİ GÜNÜ ETKİNLİĞİ Öte yandan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı ile Türk Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği iş birliğinde “Dünya Anatomi Günü” dolayısıyla etkinlik gerçekleştirilecek. Anatomi bilimine katkıda bulunan beden bağışçısı ailelerin katılacağı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi merhum Prof. Dr. Lokman Öztürk anılacağı etkinlik, 16 Ekim Pazartesi günü saat 14.00’da Prof. Dr. İsmail Ulutaş Seminer Salonu’nda düzenlenecek. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- Ege’de Mavi-Beyaz Atatürk Fotoğrafları sergisi sanatseverlerle buluştu

Devlet okulları özel okullarla yarışıyor… ‘İsterse’ değil, ‘istemeye istemeye bağış’ Haber

Devlet okulları özel okullarla yarışıyor… ‘İsterse’ değil, ‘istemeye istemeye bağış’

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Kesinlikle okula kayıtlarda bağış alınmayacak. Bir veli isterse okulun güçlenmesi için okul aile birliğine bağış yapabilir ama kayıtla kesinlikle ilişkilendirilmeyecek” açıklaması yeni eğitim-öğretim dönemine az bir zaman kala tekrar gündeme geldi. Velilerin ‘isterse’ bağış yapacağı belirtiliyor ancak ‘istemeye istemeye’ bağış adı altında kayıt yaptıranların sayısı yüzlerce! Yıllardır süregelen bu işleyişin nedeni ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara ödenek göndermemesi. Güvenlik görevlisi, hademe vb. çalışanların maaşlarını ödeyemeyen okul yöneticileri, soluğu okul aile birliğinde alıyor. Görüşlerine yer verdiğimiz Eğitim-Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Necip Vardal, “Okullar kendini eğitim-öğretim yılına hazırlayacak kaynak bulamadı. Yöneticiler ise bu nedenle ‘zorunlu bağış’ yoluna gitti” derken, Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat da “Özellikle uzman öğretmenlik, başöğretmenlik meselesinden sonra astronomik rakamlara ulaştı. Öğretmen pazarı oluşturuldu adeta. Sistemli bir şekilde artık devlet okullarında da özel okul işleyiş yöntemi adapte ediliyor. Parası olmayanın okuyamadığı bir sisteme doğru ittiriliyoruz” ifadelerini kullandı. OKULLAR KAYNAK BULAMADI Başkan Necip Vardal, şu cümleleri kullandı: “Kuşkusuz bağış isteyen okullar vardır. Veliler tarafından da çeşitli şekillerde dile getiriliyor. Buna ilişkin itirazlar da söz konusu. Ancak zorunlu bağış almak hem yasal değildir, hem de ahlaki değildir. Elbette veli eğitim-öğretim yılı içerisinde gönüllü olarak okul aile birliğine bağışta bulunabilir ama bunun zorunlu olması etik değildir. Kayıt esnasında öğrencilerin velilerinden zorunlu bağış talep etmek suçtur. Ayrıca Milli Eğitim Bakanı yakın zamanda yapmış olduğu açıklamalarda da bunu ifade etmiştir. Bu konuda okul yöneticilerini bir kez daha sendikal hukuk üzerinden uyarmak gerekiyor. Bir başka boyutunu daha sizlere aktarmak istiyorum. Okullar niçin zorunlu bağış talebinde bulunuyor? Geçen sene Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bütün okullara sene başındaki hazırlıkları yürütmek üzere kırtasiye, temizlik vb. malzemeler için ödenek gönderilmişti. İhtiyacı karşılayacak büyük bir ödenek olmasa da önemli ölçüde okulların giderleri noktasında destek oluyordu. Bu yıl böyle bir ödenek söz konusu olmadı. Okullar kendini eğitim-öğretim yılına hazırlayacak kaynak bulamadı. Yöneticiler ise bu nedenle ‘zorunlu bağış’ yoluna gitti. Bir yandan evet, zorunlu bağış talep etmek suçtur ancak bu yasal olmayan noktaya okul yöneticilerinin gelmesi ise gönderilmeyen ödenektir.”  “Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Özer ‘yasak’ derken, bu ödenek problemini de ortadan kaldırmak zorundadır” diyen Vardal, “Zorunlu bağış talep etme koşullarını kaldırması gerekiyor. Dolaylı yollardan bu konuda velilerin şikayetlerini alıyoruz. Onlara diyoruz ki İzmir’deki Eğitim-Sen şubelerine başvurun. Biz de gerekli hukuksal, idari girişimleri yaparak sorunun ortadan kalkmasına katkı sunalım. Ayrıca ilçe milli eğitim müdürlüklerine de bu konuyu aktarabilirler. Kendilerinden zorunlu bağış istendiğine ilişkin şikayetleri iletebilirler” çağrısında bulundu.  BU ARTIK TİCARETHANEYE GİRİYOR Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat ise “Tablo daha dramatik bir hale geldi. Yıllardan beri okullarda bağış adı altında para toplanır. Zaten alışkın olduğumuz bir sistem. 12 yıla kadar zorunlu eğitim vardır. Ve zorunlu eğitimin hiçbir aşaması para ile tarif edilemez. Çocuk okula gidiyorsa ve bu zorunlu olarak tanımlandıysa tüm masraflarını da devlet karşılamalı. Anayasa da dahi koruma altına alınan eğitim hakkı zorunlu bağışlar ile gölgelenemez. Buna rağmen okullara yeterli ödenek gelmediği için bazen okul aile birlikleri üzerinden cüzi ücretler ile okulun masrafları tanımlanarak istenebiliyordu. Biz karşı çıkıyorduk, suç olduğunu anlatıyorduk. Ancak rakamlar bu sene itibariyle özellikle uzman öğretmenlik, başöğretmenlik meselesinden sonra astronomik rakamlara ulaştı. Karşıyaka’daki bir okulda 50-60 bin liraların istendiğini öğrendik. Bu artık ticarethaneye giriyor. Dolayısıyla bu rakamlar bir okulun çok ötesinde” dedi. EĞİTİM GÜN GEÇTİKÇE ÖZELLEŞİYOR Kalafat son olarak, “Ne olduğunu soruyoruz yetkililere… Neden böyle bir şeye başvurduklarını merak ediyoruz. İnkar ediyorlar. Fakat gelen şikayetler ortada. Eğitim gün geçtikçe özelleşiyor. Devletin tüm bunlara ses çıkarmamasının arkasında ise gizlice özelleşmeye onay vermesi geliyor. Bu kadar açık bir suça denetleme yapılmaz mı? Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfettişleri ne işe yarıyor? Her yerde amirler, memurlar, şube müdürleri, daire başkanları var. Buna müdahale etmeyeceksiniz de neye edeceksiniz? Veli-Der’e gelip şikayette bulunan, çare arayan onlarca insan var. Günde gelen aramaların en az 10’u bağış şikayetleri için. Öğretmen pazarı oluşturuldu adeta. Sistemli bir şekilde artık devlet okullarında da özel okul işleyiş yöntemi adapte ediliyor. Milli eğitim müdürlüklerinin müdürlerle yaptığı toplantılarda ‘okulun sorunlarını çözün, bize getirmeyin’ diyaloglarının geçtiği diğer müdür arkadaşlarımız tarafından bizlere iletiliyor. Bu iş özel okullarda olurdu, karıştırmışlar. Kamuda da bunun hayata geçirilmesi üzücü. Parası olmayanın okuyamadığı bir sisteme doğru ittiriliyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum değil” sözlerini gündeme getirdi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: DERS ZİLİ DEĞİL, DERT ZİLİ ÇALDI!

Bakan Tekin: Okullarda ne kayıt ücreti ne bağış zorunluluğu var Haber

Bakan Tekin: Okullarda ne kayıt ücreti ne bağış zorunluluğu var

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, AAtölye'deki Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak, yeni eğitim öğretim yılına ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmede bulundu. Öğretmen, veli, öğrenci ve yöneticilere başarılı bir eğitim öğretim yılı dileklerini ileten Tekin, "İnşallah güzel başlar, güzel ve arzu ettiğimiz şekilde de sonlandırılır." dedi. Yaz aylarında eğitim öğretimin başladığı andan itibaren çalıştıklarının birkaç katı fazla çalıştıklarını ve sürece yönelik hazırlıkların çok yoğun şekilde sürdüğünü belirten Tekin, "Yaklaşık 21 milyona yakın öğrencimiz var. Yani anne babasıyla düşündüğünüzde 60 milyonun üstünde kişiyle muhatabız." dedi. Sokaktaki herkesin eğitim öğretimle ilgili düşüncesi, hayali ve ideali olduğuna değinen Tekin, dolayısıyla 86 milyon muhatapları olduğunu dile getirdi. Tekin, Türkiye'de 74 bin eğitim-öğretim kurumu ve 878 bin derslik bulunduğuna dikkati çekerek, toplamda 1 milyon 159 bin 124 mesai arkadaşları olduğunu kaydetti. Bu kurumlarda yaklaşık 100 bin idarecileri olduğunu da belirten Tekin, "Gerçekten çok büyük bir camia. Biz şöyle bir mantıkla hareket ettik. Dedik ki 'Yani madem bu kadar büyük bir ekibiz, bunun dezavantajlarını değil, avantajlarını görmemiz gerekiyor. Yaz aylarında da biz arkadaşlarımızla bir istişare süreci başlatalım' dedik. Yaklaşık 10 bin civarında öğretmen arkadaşımızla buluştuk, bir araya geldik. Gittiğimiz her ilde 100-150 kişilik öğretmen arkadaşla monolog tarzı toplantılar değil, her birisinin eline mikrofon alıp hem kişisel sorunlarıyla hem de eğitim öğretim süreciyle ilgili fikirlerini, düşüncelerini, hayallerini, ideallerini paylaştığı bir süreç başlattık." diye konuştu. Her ayın ilk cumartesi günü öğretmenlerle, "Öğretmenler Odası Buluşmaları" gerçekleştirdiklerini anımsatan Tekin, yaz aylarında mevzuatta bazı değişiklikler yaptıklarını da söyledi. "79 bin 475 dersliği yazın bakımdan geçirmişiz" Bu kapsamda okullardaki fiziki çalışmaları anlatan Tekin, bu yıl devlet okullarında 5 bin 624 yeni dersliği daha hizmete aldıklarını, deprem bölgesi dışında 7 bin 530 derslikte güçlendirme, 66 bin derslikte de onarım çalışması yaptıklarını, Türkiye genelinde 79 bin 475 dersliği yazın bakımdan geçirdiklerini kaydetti. Yönetmelik değişiklikleri Sahada alınan geri dönüşler doğrultusunda yönetmelik değişiklikleri yaptıklarını dile getiren Tekin, şöyle devam etti: "En önemli problemlerden bir tanesi özel okul ücretleriyle ilgili konu idi. Dolayısıyla ilk yaptığımız yönetmelik değişikliklerinden bir tanesini Özel Öğretim Kurumları Yönetmenliği'nde yaptık. Özel okullarla yaptığımız istişarelerde ücret belirleme politikasıyla ilgili gelinen durumda, öğretmenlere ve velilere iyi hizmet edebilmek açısından eğitim öğretim ücretlerini, servis ve yemek ücretlerine yansıttıklarını özel okullar kabul etmişlerdi. Biz de özel okul ücretleriyle ilgili TEFE-TÜFE oranına göre artış yaparak, servis ve yemek ücretlerinden kamuoyunu rahatsız edecek artışlar yapmamalarının garantisini aldık kendilerinden." Başka yönetmelik hazırlıkları olduğuna işaret eden Tekin, bu hafta, bunları eğitim öğretim yılı başlayınca yayınlayacaklarını söyledi. Öğrencilere ders başlamadan fiziksel aktivite Tekin, geçen hafta 81 il valiliğine yeni eğitim öğretim dönemiyle ilgili dikkat çekilmesi gereken hususlar konusunda genelge gönderdiklerini anımsatarak, şunları kaydetti: "Birincisi, biz genelgemizde kamuoyunda hemen hemen herkesin şikayetçi olduğu, başta obezite, yani çocuklarımızın ve gençlerimizin hareketsizliğini gündemimize alarak valiliklerimize, il müdürlüklerimizden çocuklarımıza sabah ders başlamadan önce kendi imkanları ölçüsünde bir fiziksel aktivite organizasyonu yapmalarını istedik. Yani 15-20 dakika, çocuğu da yormadan... Şöyle düşünün, çocuk servisten iniyor, derse giriyor, eve dönüyor, bilgisayarın başında oturuyor. Tamamen gün içerisinde 300-500 adım dahi atmadan günü tamamlayan çocuklarımız var. Obezite ve dijital bağımlılık, önümüzdeki dönem problemlerinden bir tanesi. Yani ekonomik açıdan da sağlık açısından da öyle. Sonrasında ortaya çıkarabildiği sağlık problemleri ve onun sağlık bütçesine yükleyeceği yükü düşündüğümüzde ben bunu önemsiyorum." Tekin, fiziksel aktivitenin ilkokul, ortaokul ve liselerde okulların fiziksel ortamlarının imkan verdiği kısıtlılıklar içerisinde yapılabilmesini önemsediklerini belirterek, birçok çocuğun okulda yaptığı fiziksel aktivitenin gün boyu yapacağı fiziksel aktivite olacağını, bunun çocuğun sağlığı için önemli olduğunu kaydetti. Atıl durumdaki okul bahçelerinin, çocukların oyun oynadıkları bir alana dönüşmesini istediklerini de belirten Tekin, bunun, öğrencilerin sosyalleşmesi ve sağlığı açısından önemine işaret etti. Okul bahçelerine oyun alanları kurulacak "Geleneksel oyunlarımızın yansıtıldığı oyun alanları kuruyoruz." diyen Tekin, şöyle konuştu: "Asosyal, elektronik ortamda dijital dostluklar dışında başka dostu olmayan çocuklarımız, ders başladığında belki arkadaşlarıyla paylaşımda bulunmuyor. Teneffüste de herkes kendi bilgisayarından veya kendi laptopundan, tabletinden başka tür etkinlikler içerisine girdiğinde belki 3-5 kelime konuşmadan arkadaşlarıyla günü tamamlayan öğrencilerimiz olacaktı. Bunun da önüne geçmek istiyoruz. Dolayısıyla yeni dönemde okul müdürlerimizden, öğretmenlerimizden istediğiniz şeylerden bir tanesi de buydu." dedi. Okul bahçelerine oyun parklarının bir kısmını kurduklarını dile getiren Tekin, EBA ortamı üzerinde de geleneksel oyunlarla ilgili modüller yükledikleri bilgisini verdi. Tekin, "Ben bunu çok önemsiyorum. Bu sağlıklı bir toplum için, sağlıklı bir birey için gerekli. Bir de hani bizim açımızdan da bir nostalji."dedi. Eskiden zil çaldığında öğrencilerin bahçeye koştuğunu anımsatan Tekin, "Şimdi tekrar bunun olmasını istiyoruz. Bu toplum olarak ihtiyaç duyduğumuz bir şey. Bu kararları alırken sadece bu boyutları da değil aynı zamanda bunun pedagojik olarak eğitim sürecine de pozitif yansıyacağını düşündüğümüz için bunları yaptık." ifadelerini kullandı. Bakan Tekin, hem temel eğitim düzeyinde hem ortaöğretim düzeyinde öğrencilere sosyal etkinliklerinin zamanla notlandırılacağı bir düzen oluşturmak istediklerini de vurgulayarak, "Çocuklarımız eğitim öğretim sürecinin dışında sosyal etkinlikler içerisinde de bulunsunlar. Bunları da bizim oluşturduğumuz modüle kaydederek sonra eğitim öğretim sürecindeki başarıların ölçüldüğü bir şey oluşsun istiyorum." "Öğrenciler de öğretmenler de sınıfa telefonla girmeyecek" Birçok Batı ülkesinde uygulanan bir modeli üretmek istediklerini söyleyen Tekin, "Dedik ki velilerimiz sınıfa girmesin, koridorlarda dolaşmasın. Okul müdürü ile öğretmen üzerinde bir randevu sistemi oluşturalım, görüşmek istediği öğretmenle anlatmak istediği problemi her neyse randevu saatinde gitsin ve görüşsün. Bunu da çok önemsiyoruz. Öğretmen arkadaşlarımızın da bu yönde çok ciddi tereddütleri vardı." diye konuştu. Çocukların cep telefonlarıyla ilgili çok fazla merakı olduğunu belirten Tekin, "Çocuklarımızın cep telefonuyla birlikte derse girmelerini istemiyoruz. Bununla ilgili okul müdürlerimiz gerekli tedbirleri aldılar. Derse girmeden çocuklarımız cep telefonlarını teslim edecekler. Aynı şekilde öğretmen arkadaşlarımızdan da rica ettik, sınıflarda cep telefonuyla zaman geçirerek çocuklara kötü örnek olmamaları konusunda. Kişisel verilerle ilgili hukuki düzenlemelerimiz de var. Çocuklar kendilerinin veya öğretmenlerinin cep telefonlarıyla görüntülerini, seslerini kaydedip sosyal medya ortamlarından paylaşıyorlardı. Bunun bir sürü disiplin boyutu da vardı. Dolayısıyla bunun da yapılmasını istemiyoruz." ifadelerini kullandı. "Okullarda ne kayıt ücreti var ne de bağış zorunluluğu var" Okullarda zorunlu bağış adı altında kayıt ücretinin alınıp alınmamasına ilişkin soru üzerine Tekin, "Böyle usul asla yok, mevzuatımızın hiçbir yerinde yok. Ne kayıt ücreti var ne de bağış zorunluluğu var. Bunun altını çizerek belirtmek istiyorum. Bu konuda velileri zorlayanları hem hukuk hem de sözlü olarak uyarıyoruz zaten." bilgisini verdi. Tekin, hem ortaöğretim hem de lise düzeyindeki öğrencilerin hangi okula kayıt yapacaklarına dair düzenlemelerin çok belirgin olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Değişik gerekçelerle çocuklarını belli okullara göndermek isteyen ve bu konuda ısrarcı olan velilerimiz var. Bunlar okul idarelerine okulların belli ihtiyaçlarını gidermek üzere bağış yapıyorlar. Boş kontenjan varsa okul yönetimimiz kendilerine yardımcı oluyor. Ama okulun belli ihtiyaçlarını karşılamak için bağışlarda bulunuyorlar. Nihayetinde oradaki çocukların ihtiyaçlarını karşılıyorlar ama bunların tamamı isteğe bağlı bağış olarak kabul edilebilir. Ama zorunlu bağış, kayıt ücreti kesinlikle böyle düzenlememiz, isteğimiz, politikamız yok. Bunu yapan arkadaşlarla ilgili zaten gerekli işlemleri yapıyoruz." "Okul devamları, sınıf tekrarı konusunda ısrarcıyız" Bakan Tekin, liselerde sınıf tekrarı ve devamsızlıkla ilgili alınan karara ilişkin soru üzerine, şöyle konuştu: "Biz öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın kendileri açısından 'Ben sınıftaki otoritemi nasıl kuracağım. Bu çocuğa karşı bir yaptırımım yok. Ben sınavımda başarısız olsa dahi geçecek bir öğrenciyi nasıl eğitim öğretim sürecine adapte edebilirim...' Bunlar hep birbirlerini tetikleyen şeyler. Bir yerde bununla ilgili bir tedbir almak gerekiyor. Bu konuda kesin kararlıyız. Okul devamları, sınıf tekrarı konusunda ısrarcıyız. Bunun eğitim öğretim sürecini sekteye uğratan sorunlardan bir tanesi olduğunu düşünüyoruz. Yönetmeliğimiz yayın sürecinde." Tekin, devamsızlık ve açık liseyi birlikte değerlendirmek gerektiğinin altını çizerek, açık liseye kayıt oranlarındaki büyüklüğün şaşırtıcı olduğunu, örgün eğitimdeki çocukların açık liseye gitmemeleri yönünde çalışma yaptıklarını ifade etti. Açık lise okuyanların merdiven altı, denetimsiz, izinsiz ve içeriği konusunda çocuklara belki de hiçbir faydası olmayan kurslara devam ettiği yönünde bilgi edindiklerini dile getiren Tekin, merdiven altı kursların bilhassa FETÖ kapsamıyla hem resmi okullarda hem de özel okullarda ilişiği kesilen kişilerin yönettiği bir sektör olduğunu bildirdi. Tekin, izinsiz kurslarla ilgili İçişleri Bakanlığı ile istişare halinde olduklarını söyleyerek, şunları kaydetti: "Yeni dönemde gerekli tedbirleri alacağız. Velilerimiz, Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü bünyesinde izinli ve müfredatı onaylı olan özel öğretim kurslarımıza baksınlar ve çocuklarını bu tür yerlere kaydetsinler. Bütün özel öğretim kurumlarında QR kodla kimlik tanımlaması yaptık, velilerimiz bu kodları okutarak bu kurumların izinli olup olmadıklarını rahatlıkla görebilir. Bu açıdan lütfen çocuklarımızı merdiven altı kurslarına göndermeyin." "Deprem bölgesinde 48 bin dersliği elden geçirdik" Milli Eğitim Bakanı Tekin, "Ekim sonunda öğretmen alım takvimimizi, branş bazlı ilan edip bahar eğitim öğretim yılı başlarken yeni arkadaşları ailemize dahil etmeyi planlıyoruz." diye konuştu. "(Deprem bölgesinde) Güçlendirme yaptığımız, onarım yaptığımız okullar oldu, 48 bin dersliği elden geçirmiş, eğitim öğretime hazır hale getirmiş olduk." diyen Tekin, deprem bölgesindeki öğretmenlere barınma amacıyla İçişleri Bakanlığı ve AFAD koordinesinde 11 bin konteyner tahsis ettiklerini bildirdi. Bakan Tekin, "Bizim ders kitaplarımızın bilimselliği piyasadaki diğer kitaplarla kıyas kabul etmez. Baskı kalitesi itibarıyla piyasadaki kitapların büyük çoğunluğundan kaliteli." dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Okullar açılıyor, çocukları hastalıklardan nasıl koruyacağız?

İZSİAD, Maraton İzmir'de bağış rekoruna devam ediyor Haber

İZSİAD, Maraton İzmir'de bağış rekoruna devam ediyor

İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İZSİAD) Maraton İzmir 2023 koşusuna katılarak Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) adına bağış topladı. Toplam 3 milyon 840 bin TL bağışın toplandığı organizasyonda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, 978 bin TL bağışla STK’lar arasında birinci sırada yer alırken, ÇYDD adına bağış toplayan İZSİAD, 202 bin TL’lik pay ile ÇYDD bağışçıları arasında birinci sırada yer aldı. Bornova Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı’nın 492 bin TL bağışla ikinci, Türk Eğitim Vakfı 450 bin TL bağışla en çok bağış toplayan sivil toplum kuruluşları sıralamasında ilk 3 de yer aldı. ''İYİLİKTE YARIŞALIM'' İZSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Talak, Maraton İzmir’in ve diğer koşu organizasyonlarının sosyal sorumluluk projelerinin desteklenmesi adına büyük bir fırsat ve sinerji yarattığını söyleyerek, İZSİAD olarak iki yıldır ÇYDD adına bağış toplayarak ihtiyaç sahibi üniversite öğrencilerine bilgisayar temin ettiklerini vurguladı. Bu yıl da İZSİAD olarak Maraton İzmir’e katıldıklarını ifade eden Talak, “Başkanımız Hasan Küçükkurt ve üyelerimizile beraber bu yıl yine iyilik peşinde koştuk. Önümüzdeki yıl da bu organizasyona katılarak topladığımız bağış miktarını büyütme hedefinde olacağız. Diğer iş dünyası STK’larını da bu organizasyona katılmaya, bizimle kazananın ihtiyaç sahibi öğrencilerin olacağı bir rekabete girmeye davet ediyorum. İyilikte yarışalım” diye konuştu. HABER MERKEZİ

STK'ler kurbanları depremzedelere ulaştıracak Haber

STK'ler kurbanları depremzedelere ulaştıracak

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Türk Kızılay, bu yıl "Kurban Bereketini Yıl Boyu Yaşatıyorsan Hilal Olsun Türkiye" sloganıyla yürütülecek çalışmada vekalet bedelini yurt içinde 5 bin 950, yurt dışında 2 bin 650 lira olarak belirledi. Yurt dışında yaşayan ve hisse bedelini döviz cinsinden karşılamak isteyenler, Türkiye için 1 hisse karşılığı 295 dolar veya 275 avro, diğer ülkeler için 130 dolar veya 120 avro ödeyerek vekalet verebilecek. Türkiye dahil 23 ülkede toplam 128 bin hisselik kurban kesmeyi hedefleyen Kızılay, Et ve Süt Kurumu iş birliğiyle hazırlayacağı kurban paylarının önemli bir bölümünü 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerinin etkilediği bölgelerdeki afetzedelere dağıtacak. Kurban paylarından aşevlerinde sıcak yemek de sunulunken kavurma konservesi de yapılacak. Türkiye Diyanet Vakfı ise "Kurbanını Paylaş Kardeşinle Yakınlaş" temasıyla bu yıl ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı hedefliyor. Vakıf, vekalet yoluyla kurban kesim bedelini yurt içinde 5 bin 950, yurt dışında ise 2 bin 750 lira olarak duyurdu. İHH 48 ÜLKEDE KURBAN KESECEK İHH İnsani Yardım Vakfı ise bayram kampanyası kapsamında Türkiye dahil 48 ülkede kurban kesmeyi planlıyor. Vakıf, kurban bedelini bu yıl yurt içi ve yurt dışında 3 bin 700 lira olarak belirledi. İHH ayrıca, Türkiye dahil 15 ülkede 100 bin yetim ve ihtiyaç sahibine bayramlık kıyafet yardımında da bulunacak. Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, "Kurban; Allah'a Yakınlaşmak, Muhtaçla Paylaşmaktır" sloganıyla bayram için organizasyonlar düzenleyecek. Derneğin kurban bağış bedeli Afrika'da 2 bin, Asya'da 2 bin 600, Arakan kamplarında 3 bin 500, Yemen'de 4 bin 100, Gazze'de 7 bin 500, Türkiye (deprem bölgesi) ve Filistin kamplarında ise 5 bin 900'er lira olarak belirledi. Deniz Feneri Derneği, bu yıl deprem bölgesi başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında kurban kesmeyi planlıyor. Dernek 1 hisse kurban bedelini yurt içi 7 bin 500, yurt dışı 2 bin 250 lira olarak açıkladı. Yardımeli Derneği, deprem bölgelerinde ve yurt dışında 20 farklı bölgede kurban kesecek. Dernek, kurban hissesini Afrika için 1975, Asya için 2 bin 950, Türkiye için 3 bin 500, Filistin ve Gazze için 8 bin lira olarak belirledi. İDDEF 47 ÜLKEDE KURBAN ORGANİZASYONU GERÇEKLEŞTİRECEK İnsana Değer Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF), bu yıl "Paylaş Kurbanını Kardeşinle" sloganıyla Afrika, Asya, Orta Doğu ve Balkanlar'da 47 ülke, 309 bölgede kurban organizasyonu gerçekleştirecek. Federasyon, bu yıl vekalet yoluyla yurt dışı kurban kesim bedelini büyükbaş için 2 bin 200, küçükbaş için 2 bin 500 lira olarak açıkladı. Sadakataşı Derneği, bu yıl "Kurban İyiliği Yaşatır" çağrısıyla Türkiye başta olmak üzere 25 ülkede kurban kesmeyi hedefliyor. Dernek tarafından bu yıl kurban hisse bedeli için 3 ayrı fiyat kategorisi yapıldı. Buna göre hisse bedeli, Afrika ülkelerinin bulunduğu birinci bölge için 2 bin, Asya ülkeleri ve Macaristan'ın yer aldığı ikinci bölge için 3 bin 500, Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa ülkelerinin olduğu üçüncü bölge için de 5 bin lira şeklinde belirlendi. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı da bu yıl 40 ülkede kurban organizasyonu planlarken yurt dışı kurban hisse bedelini 3 bin lira olarak açıkladı. Ayrıca vakıf, Türkiye dışından bağış yapmak isteyen hayırseverlerin kurban hisse bedelini 130 avro olarak duyurdu. Mirasımız Derneği ise deprem bölgesi için kurban bedelini 6 bin 500, Kudüs için 12 bin, Afrika için de 1900 lira olarak açıkladı. Beşir Derneği de kurbanda Türkiye ve dünyada ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı amaçlıyor. Dernek yurt içi ve yurt dışı kurban hisse bedelini 5 bin lira olarak duyurdu. Türkiye başta olmak üzere Asya, Orta Doğu ve Afrika'da kurban organizasyonu düzenleyen İnsan Vakfı, kurban hisse bedelini Asya ve Afrika için 2 bin 400, Balkanlar ve Orta Doğu için 3 bin 500, Türkiye için 7 bin 500 olarak açıkladı. KARDEŞ ELİ DERNEĞİ 17 ÜLKEYE ULAŞMAYI HEDEFLİYOR Yeryüzü Doktorları Derneği, kurban bağışlarını Afganistan, Benin, Çad, Etiyopya, Filistin, Hindistan, Tanzanya, Kamerun, Nijer, Somali, Suriye, Yemen, Kazakistan, Azerbaycan, Kosova ve Türkiye gibi birçok ülkedeki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak. Dernek bir kurban hisse bedelini 2 bin 600 lira olarak açıkladı. İyilik Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin küçükbaş kurban bedeli 21 bin 500, büyükbaş hisse bedeli 18 bin 500 oldu. Kardeş Eli Derneği kurban bağışlarını 17 ülkedeki ihtiyaç sahibine ulaştırmayı amaçlarken Umut Kervanı İnsani Yardım Vakfı da Türkiye, Afrika, Bangladeş, Afganistan, Yemen ve Filistin'de kurban kesimi yapacak. Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı ise "Mutlu Et Projesi" kapsamında bu yıl kurban bağış fiyatını 5 bin 450 lira olarak duyurdu. Yetim Vakfı da bu yıl "Gülüşüne Kurban" sloganıyla kurban bayramında 20 ülkede 500 bin insana ulaşmak istiyor. Vakıf, kurban hisse bedelini yurt dışında 2 bin 500, yurt içinde 5 bin 500 lira yaptı. Tebessüm Derneği de 7 ülkede kurban organizasyonu gerçekleştirecek. Dernek, kurban bağış bedelini yurt dışında 2 bin, yurt içinde 6 bin 750 lira olarak açıkladı. Vuslat Derneği, "Kurbana Kavuşmak Ne Güzel" çağrısıyla 3 kıtadaki 20 ülkede kurban organizasyonları düzenleyecek. Dernek, yurt dışında büyükbaş kurban hisse bedelini 1800, küçükbaşı 2 bin, yurt içinde büyükbaş hisse bedelini de 7 bin 500 olarak belirledi. İhlas Vakfı ise vekaletle kurban kesimlerini yurt içinde ve yurt dışında yapacak. Ayrıca Mehmetçik Vakfı gibi birçok kuruluş da yurt içinde kurban organizasyonu düzenleyecek. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.