[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#barınma

barınma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, barınma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Barınamıyoruz Hareketi: Aşağıdan yukarıya herkes hesap vermeli Haber

Barınamıyoruz Hareketi: Aşağıdan yukarıya herkes hesap vermeli

Aydın’daki Güzelhisar Kredi Yurtlar Kurumu’nda yaşanan asansör kazasında bir kız öğrenci yaşamını yitirirken, 15 öğrenci ise yaralandı. Toplumun birçok kesimi tarafından tepki yükselirken, Barınamıyoruz Hareketi’nden de ses yükseldi. Barınamıyoruz Hareketi tarafından şu ifadeler kullanıldı: “Dün gece öfkeden ve acıdan uyuyamayan bütün kamuoyuna! Bugün hayatımızı, onurumuzu ve arkadaşlarımızı kurtarmak için gece uykusu kaçan bütün gençleri her yerde kent meydanlarını, kampüsleri, yurt önlerini doldurmaya, katillerin karşısında durmaya çağırıyoruz.” AŞAĞIDAN YUKARIYA HERKES HESAP VERMELİ Barınamıyoruz Hareketi’nin yaptığı açıklamanın devamında “Yıllardır, kesintisiz şekilde KYK yurtlarının koşullarını anlatıyoruz, bize gelen ihbarları tek tek bütün sorumluların gözlerine sokuyoruz. Porsiyonu düşük kötü yemekleri, zehirlenen öğrencileri, böcek/yılan ısırması ile temizlenmeyen yurtlarda yayılan virüslerden hastanelik olanları, inşaat halindeki yurtlarda önlem almadan yerleştirdikleri öğrencilerin geçirdiği kazaları... Yıllardır, öğrencilerin insanlık onurunun altında yaşamaya mecbur bırakıldıkları koşulları anlatıyoruz. Barınmak bir çatı altına istiflenmek değildir diyoruz… Dün gece 22 yaşındaki Zeren Ertaş’ı katledenler bu sorunlara göz yumanlardır. ‘KYK yurtları en lüks otellerle yarışıyor’ diye kuru hamaset siyaseti yapanlardır. Üç kuruş kar uğruna öğrencileri 8 kişilik odalarda, böcekli yemeklere, inşaat yurtlara mahkum edenlerdir. Enes Kara’nın Mehmet Sami Tuğrul’un ölümüne ve bu ülkede barınamıyoruz diye haykıran milyonlarca gence kulak tıkayanlardır. Asansör ağır kusur olmadan düşmez. Bu teknik bir gerçektir. Sadece Aydın’da değil, onlarca KYK’da öğrenciler tarafından ulaştırabildikleri her mecraya çözülmesi talebi ile asansör arızası ihbarı yapılmıştır. Yaşanan kaza değil, çok açık cinayettir. Öğrencilerin canına bile bile kast edilmiştir. Bu cinayetten sorumlu aşağıdan yukarıya herkes hesap vermelidir” denildi. BİRBİRİMİZİ BİRLİKTE YAŞATALIM Son olarak şu cümleler eklendi: “Sadece son bir haftada biri kampüs yemekhanesinde, biri KYK yurdunda toplam üç öğrenci intiharı haberi aldık. Her gün, üniversiteyi bırakmak zorunda kalan arkadaşlarımızın haberini alıyoruz. Bu ülkede, bin türlü yolla gençleri geleceksiz bırakıyorlar. Bin türlü yolla gençlerin canına kast ediyorlar. Bugün hayatımızı, onurumuzu ve arkadaşlarımızı kurtarmak için gece öfkeden ve acıdan uyuyamayan bütün gençler her yerde kent meydanlarını doldurmaya, katillerin karşısında durmaya çağırıyoruz. Enes, Resul, Zeren ve yaşayamayan binlerce gencin kalan ömrünün sorumluluğu ile her yerde, her meydanda, her kampüste toplanalım. Katillerin karşısına çıkalım, gençlere ‘biz yaşayacağız’ dedirtelim. Birbirimizi birlikte yaşatalım.” BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: KYK’da yaşamını kaybeden öğrenci için adalet!

Büyükşehir, öğrencilerin barınma ihtiyacı için kolları sıvadı Haber

Büyükşehir, öğrencilerin barınma ihtiyacı için kolları sıvadı

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Başkan Tunç Soyer’in gençlik odaklı kent vizyonu kapsamında Türkiye’deki ekonomik krizden en çok etkilenen kesimler arasında yer alan üniversite öğrencilerinin barınma sorunu için harekete geçti. Torbalı Tepeköy Mahallesi’nde belediye hizmet binası olarak projelendirilen fakat inşaatı tamamlanmayan yapı, yükseköğrenim kız öğrenci yurduna dönüştürülecek. Üniversite öğrenimi için İzmir’e gelen kız öğrencilere hizmet verecek yapı, 285 kişi kapasiteli olacak. Binanın dönüşümünün tamamlanması için yapım ihalesine çıkılacak ve 2024 yılının ilk aylarında inşaata faaliyetine başlanacak. “Barınma sorunu krize dönüşmüş durumda” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, gençler için çok kapsamlı bir çalışma programı yürüttüklerini belirterek “Eğitim desteğinden sıcak yemeğe, çamaşırhaneden nakliyeye kadar her konuda yardımcı olmak için çalışıyoruz. Barınma sorunu artık bir krize dönüşmüş durumda. Bu konuda elimizden gelen ne varsa, daha da fazlasını yapmak için gayret ediyoruz” dedi. Bornova’daki yurt projeleri sürüyor İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bornova’nın Evka 3 ve Evka 4 bölgelerinde de öğrenci yurdu projelerini sürdürüyor. Evka 3’te 822 öğrenci kapasiteli yurt kompleksi için çalışmalar devam ediyor. Proje için yeniden yapım ihalesine çıkılacak. Tesiste öğrencilere sosyal aktivite imkanı sağlanması amacıyla konferans salonu, yemekhane, kafeterya, spor salonu, sanat atölyeleri, kütüphane, otopark gibi farklı fonksiyonlar bir arada tasarlanacak. Evka 4’de planlanan kız öğrenci yurdunun projeleri tamamlandı, yakın bir zamanda yapımına başlanacak.  Yurtta 170 öğrencinin barınma ihtiyacı karşılanacak. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden eşitlik için örnek adım

8 kişilik odalar 10 kişiye çıkarıldı… Barınamıyoruz! Haber

8 kişilik odalar 10 kişiye çıkarıldı… Barınamıyoruz!

Barınamıyoruz Hareketi’ni oluşturan öğrenciler, barınma sorununa ilişkin bir rapor hazırlayarak Gençlik ve Spor Bakanlığı'na sundu. Raporda, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun içinde bulunduğu fiyat istikrarsızlığı, artan yaşam maliyetleri, fahiş kiralar cenderesinden en çok etkilenen her 10 gençten yalnızca 1’ine barınma desteği sağlayabiliyor” denildi. RAPORDA YER ALAN DETAYLAR Raporda yer alan diğer bilgiler ise şöyle: “Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın verilerine göre kredi alan öğrenci sayısına dair ilk veri, burs verilerinden farklı olarak 2002’den başlıyor. 2002’deki burs ödemesinin miktarı 45 lira, aynı yıl asgari ücret ise 184 Lira. Burs ve kredi miktarı asgari ücretin yüzde 24’üne karşılık gelmekte. Değerler 15-16 yıllık bir yükselişten sonra 2019 yılı ile birlikte 2002’deki başlangıç seviyesine gelmiş ve değerlerin düşüş trendi devam ederek güncel ve en düşük değerle yüzde 11’de karşılık bulmuştur. 2002 yılından bu yana, öğrenci sayısına göre yurt kapasitelerinin en düşük yüzdelerine sahip olunan yıllarda dahi görülmemiş, en fazla kapasite artışı 2021 yılının Eylül ayı ve sonrasına yani Barınamıyoruz Hareketi'nin faaliyetlerine başlamasıyla birlikte olmuştur. 2021’de 734 bin 239 olan yurt kapasitesi 2022’de 850 bine yükseltilmiştir. Hemen önceki yıllarda ise toplam kapasite 2019’da 677 binden 2020’de 698 bine, 2021’de ise 734 bine yükseliyor. 2022 yılındaki bu büyük ivmeye en yakın artış, 2015’ten 2016 yılına geçişte 102 bin ile gerçekleşiyor. Her iki artışa da bir aciliyet duygusu ve eksikliğin toplumsal olarak bariz biçimde hissedilmesinin neden olduğunu görebiliyoruz.” HER 10 GENÇTEN YALNIZCA 1’İNE BARINMA DESTEĞİ 2022-2023 öğretim yılında en yüksek mezuniyet sayısına ulaştıklarını ve toplam öğrenci sayısı 1 milyon 346 bin 817 kişi azalmışken yurt kapasitelerinde en yüksek artışı gördüklerini kaydeden öğrenciler, şunları da ekledi: “2022’de 850 bin kişilik yurt kapasitesi ve 6 milyon 950 bin 142 öğrenci. Yüzde 12’lik bir değer ve her 10 öğrenciden birine sağlanan yurt imkânıyla son yılların en yüksek sayılarına ulaşıyoruz. Tüm evlatlarını kucaklayan Türkiye Cumhuriyeti, her 10 öğrenciden birine yurt imkânı sağlayabilme kudretine eriştiğini zafer edasıyla ilan ediyor. 21 yıllık genç odaklı anlayışa sahip Türkiye Cumhuriyeti, toplumun içinde bulunduğu fiyat istikrarsızlığı, artan yaşam maliyetleri, fahiş kiralar cenderesinden en çok etkilenen her 10 gençten yalnızca 1’ine barınma desteği sağlayabiliyor. Üstelik 2021 sonrasında Barınamıyoruz Hareketi olarak Türkiye’nin dört bir yanındaki yurtta kalan öğrencilerden 3 kişilik odaların 4, 6 kişilik odaların 8, 8 kişilik odaların 10 kişiye çıkarıldığı haberlerini alıyoruz ve kapasitelerin nasıl arttığının farkındayız.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: CHP’li Karakoz’dan barınma sorunu tepkisi!

150 bin öğrenciye karşılık 28 bin yurt: “Kayıt sildiren öğrenciler artıyor” Haber

150 bin öğrenciye karşılık 28 bin yurt: “Kayıt sildiren öğrenciler artıyor”

Barınma, gıda ve ulaşım sorunu üniversite öğrencilerinin hali hazırdaki en büyük sıkıntısı iken zamlarla birlikte daha da derinleşti. Özellikle farklı şehirlerde eğitim görmeye hak kazanan üniversite öğrencileri için barınma adeta krize dönüştü. Ekim ayında yeni eğitim-öğretim dönemine geçiş yapacak olan gençler, Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı olan yurtlardaki kapasite eksikliği ile mücadele ederken, özel yurtların fiyatları ise dudak uçuklatıyor. Görüşlerine yer verdiğimiz Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Ümit Akıncı, İzmir’de 150 bine yakın üniversite öğrencisinin olduğunu ancak bu kapasiteye karşılık sadece 16 bin devlet yurdunun, 12 bin özel yurdun mevcut olduğunu kaydetti. Özellikle depremden sonra kayıt sildiren ya da kayıt yaptırmayan öğrencilerin sayısının arttığını vurgulayan Akıncı, “Ne yazık ki yıllardır üniversitelerdeki barınma sorununu çözmek için kaynak ayırmak devletin yaptığı politik tercihler arasında yok!” dedi. KAPASİTE, ALT YAPI VE NİTELİK EKSİKLİĞİ… Başkan Akıncı, şunları kaydetti: “Her yükseköğretim döneminde ilk başlığımız ‘barınma sorunu’ oluyor. Fakat bu sene daha da ciddi boyuta ulaştı. Geçtiğimiz dönemde pandemi ile mücadele ettik. 6 Şubat depremlerinden sonra ise yeniden gündeme getirildi. Dolayısıyla öğrenciler üniversitelerde olmadığı için var olan barınma sorunu görünmez hale geldi. Sanki böylesine bir problem ‘yokmuş’ gibi davranıldı. Daha çok uzaktan eğitim sorunlarını konuştuk. Her dönem başında konuştuğumuz barınma sorunu, bu dönem katlanarak karşımıza çıktı. Evvelden verdiğimiz konu başlıkları şunlardı; Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtlardaki kapasite yetersizliği, nitelik yetersizliği, alt yapı eksikliği… Şimdi bu sorunlara ek olarak maalesef ekonomik koşullardaki kötüleşme, öğrencilerin ve çalışanların satın alma gücündeki düşüş eklendi.” ÖZEL YURTLAR DA YETERSİZ Yurtlarda gözle görülebilen bir kapasite artışının olmadığını belirten Akıncı, “Geçen yılın sonlarına doğru alınmış çok kabaca rakamlar söz konusu. Bunlar az çok fikir veriyor bizlere. İzmir’de 150 bine yakın üniversite öğrencisi var. İzmir, İstanbul ve Ankara üç büyük il olduğu için il dışından gelen öğrencilerin sayısı, ağırlığı bir hayli fazla. 150 bin öğrenci var ama İzmir’de yurt kapasitesi olarak baktığımızda devlet yurtları eliyle sunulan hizmet 16 bin civarında bir kapasite.150 bin sayıya 16 binlik kapasiteden bahsediyoruz. Çok az. Sadece İzmir değil, Türkiye çapında böyle bir sorun var. Özel yurtlar alternatif olarak görülüyor, öğrenciler bu kez oralara yöneliyor. Fakat onlar da yetersiz. Burada ise 12 bin civarında bir kapasite var. Dolayısıyla hem KYK yurtlarını hem de özel yurtları düşünecek olursak İzmir’de 150 binlik öğrenci kapasitesine karşılık sunulan sadece ve sadece 28 bin yurt!” dedi. ÖĞRENCİLER BEDEL ÖDEMEK ZORUNDA KALIYOR Akıncı, “Tabi bir de özel yurtların uçuk maliyetleri gündemde. Fiyatlar konusu bu yıl önümüze çıkan en önemli başlıklardan biri oldu. Özel yurtların denetim eksikliğinden kaynaklı olarak bir takım sorunları var. Gün sonunda da öğrenciler kiralık evlere yönelmek zorunda kalıyorlar. Özellikle yeni kayıt yaptıracak olan öğrenciler ciddi bir kiralık ev arayışında! Kiralık evlerin fiyatları ise malumuz. 15 binleri bulan fiyatlar söz konusu. Buca ve Bornova ilçeleri için gözlemediklerimiz bu şekilde. Şehirden uzak bir yerleşkeye taşınmaları halinde ise ulaşım ile ilgili bir bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Ekonominin geldiği noktadan kaynaklı olarak barınma ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Ve maalesef kayıt sildiren ya da kayıt yaptırmayan öğrencilerin sayısı azımsanamayacak bir noktada! Orta sınıf bir ailenin üniversitede öğrenci okuttuğunu düşünürsek maliyetleri karşılayabilecek durumda değiller. Şunu gözlemliyoruz, özellikle depremden sonra kayıt sildiren öğrencilerin sayısı çok çok fazla arttı” sözlerini gündeme getirdi.  TÜM BUNLAR POLİTİK BİR TERCİH “Yükseköğretim hizmeti anayasada geçtiği haliyle bir kamusal hizmet” diyen Başkan Akıncı, “Yani devletin kendi maddi olanaklarıyla finanse etmesi gereken bir hizmet. Bunun içinde öğrencilerin barınması, beslenmesi, ulaşımı da var. Çok acil bir şekilde, hemen bu barınma sorununun çözümüne yönelik KYK’ya bağlı yurtlardaki kapasitelerin arttırılması gerekiyor. Tabi tüm bunlar politik bir tercih. Devlet, elindeki maddi kaynakların nereye, ne derece yönlendireceğine karar verirken bir politika dahilinde karar veriyor. Fakat ne yazık ki yıllardır üniversitelerdeki barınma sorununu çözmek için kaynak ayırmak devletin yaptığı politik tercihler arasında yok! Bu tercih hızlı bir şekilde değiştirilmeli özellikle de üç büyükşehirde. Çünkü başında da belirttiğim gibi bu şehirlere öğrenci akışı çok fazla. ‘Devlet kiralık evlerin ya da özel yurtların fiyatlarını kontrol etsin’ diyemiyoruz. Serbest piyasa ekonomisi geçerli. Fakat şunu yapması gerekiyor, KYK’ya bağlı yurtların ve özel yurtların denetimini sürdürülebilir hale getirmeli. Alt yapı eksikliklerini hızlı bir şekilde gidermesi lazım. Yani ilk olarak kapasite artışı, ikinci olarak ise nitelik! Kamusal kaynaklar ile bunların finanse edilmesi mümkün” bilgisini paylaştı.  BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: BALÇOVA BELEDİYESİ'NDEN ÖĞRENCİLERE İKİNCİ YURT

YKS’den daha zor ‘BARINMA SINAVI’ Haber

YKS’den daha zor ‘BARINMA SINAVI’

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) sonuçları önceki gün açıklandı. Üniversiteye gitmeyi planlayan genç adaylar, sonuçları öğrenir öğrenmez puanlarının uygun olduğu üniversiteleri ve bölümleri araştırmaya başladı. Fakat yaşadıkları şehirdeki üniversitelere puanı tutmayan adaylar şimdiden soru işaretlerine boğuldu. Özellikle barınma, gıda ve ulaşım sorunu üniversite öğrencilerinin hali hazırdaki en büyük sıkıntısı iken zamlarla birlikte daha da derinleşti.  YKS sonuçlarının gölgesinde tercih yapmaya hazırlanan adaylar, ‘Kim, kiminle, nerede, ne zaman, nasıl kalacak?’ sorularına cevap ararken, Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal’ın şu sözleri süreci özetliyor: “Gençlerin, kurduğu üniversite hayalinin gerçekleşmesi için önünde bir başka sınav bulunmaktadır: Barınma Sınavı! Barınma, beslenme ve ulaşım sorunu nitelikli bir yüksek öğretim almanın önünde engel olarak duruyor. Bu durum ayrıca kayıt dondurmalara da neden olacaktır.” NEREDE KALACAĞIM?  YKS sonucundan memnun kalmayan bir öğrenci, “Deprem, salgın derken olan zaten hep eğitime oldu. Ara verildi, online yapıldı. Bu durum da üniversite sınav sonuçlarına yansıdı. Yüksek puanlardan çok, düşük puanlar baskın. Bazı bölümlere puanım tutuyor ama uzak şehirler. Ailemle birlikte düşünüp duruyoruz. Gitmeye kalksam nasıl gideceğim? Otobüs ve uçak biletleri malumunuz. Nerede kalacağım? Kira fiyatlarına bakıyorum işin içinden çıkamıyorum. Ortak birkaç kişiyle kalayım desem kimseyi de tanımıyorum. Okul masraflarını, elektrik, su faturalarını hesaba katmıyorum bile. Ablam 2013 yılında üniversiteyi kazanmıştı. Evde bayram havası olmuştu. Her şey o zaman daha rahattı çünkü. Benim tercih yapacağım bu dönemde ise ailem üzgün. Neredeyse ‘boşver gitme’ diyecekler. Onlara da kızamıyorum. Gitmemeyi ben bile düşünüyorum. Eskiden kıymetliydi okumak. Şimdi değersizleştirdiler. Babam sürekli işsiz üniversite öğrencilerini gösteriyor. Bu da aileler üzerinde etkili. Hele ki doğu, güneydoğu bölgesinde yaşayanlar için daha zor. ‘Okula gideceğine, fabrikaya, kuaföre git, çalış’ diyorlar ya da evlendiriyorlar erkenden… Henüz tercih yapmadım, belki hiç yapmam da” ifadelerini kullandı. ÖĞRENCİLERİN BİR BAŞKA SINAVI Konuya dair görüşlerine yer verdiğimiz Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal ise şu sözlere yer verdi: “Üç milyon öğrencinin girdiği sınava ilişkin ilk değerlendirmede sıfır çeken öğrencilerin sayılarının arttığı, ortalama net sayısının vahameti görülmektedir. Bu durum eğitim sistemimizin niteliğini de gözler önüne seriyor. Sınav odaklı eğitim sisteminin geldiği nokta bu. Sınav sonuçlarının açıklanmasından sonra tercih yapacak öğrencilerin en büyük kaygısı ise barınma sorunu. KYK yurtlarının yetersizliği,  kiralık ev bulunamaması, bulunsa dahi kiraların fahişliği insanları kara kara düşündürtmektedir. Gençlerin, kurduğu üniversite hayalinin gerçekleşmesi için önünde bir başka sınav bulunmaktadır: Barınma Sınavı!” KAYIT DONDURMALARA NEDEN OLACAK!  Vardal, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Geçen yıl KYK yurtlarına ‘ek ranza’ koyarak çözmeye çalışan iktidarın bu yıl hangi adımı atacağı merak edilmektedir? Ne yazık ki geçen yıldan bu yana köklü bir çözüm ortaya konmamıştır. Atıl kamu binaları yurda dönüştürülebilir. Farklı şehirlerde okuyacak öğrencilerin ailelerine maddi destek sunulabilir. Bunun yanında beslenme sorunu ise bir başka çözülmesi gereken problem olarak öğrencilerin, velilerin karşısında duruyor. Barınma, beslenme ve ulaşım sorunu nitelikli bir yüksek öğretim almanın önünde engel olarak duruyor. Bu durum ayrıca kayıt dondurmalara da neden olacaktır.”

Deprem iki kere yıktı... Barınacak bir çatı arıyor! Haber

Deprem iki kere yıktı... Barınacak bir çatı arıyor!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Türkiye’yi yasa boğan ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı yıkım sürüyor. Üzerinden 5 ay geçmesine rağmen felaketin açtığı yaralar hala sarılamazken, çok sayıda depremzede barınma, su, gıda, giyim gibi temel ihtiyaçların yoksunluğunu yaşamaya devam ediyor. Onlardan biri de 23 yaşındaki İlkem Girişken... Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü’nde okuyan 3.sınıf öğrencisi Girişken, felaketin yaşandığı 6 Şubat günü memleketi Antakya’daydı. Depremin etkisiyle Antakya’da evleri yıkılan Girişken, yıkımın getirdiği maddi zorlukların ardından İzmir’deki öğrenci evini kirasını ödeyemediği için boşaltmak zorunda kaldı. Evsiz kaldığı için geçici sürelerle tanıdıklarının yanında kalan Girişken, çalışabileceği bir iş ve barınabileceği bir ev istiyor. Girişken, “Kiraların çok yüksek olması bu süreci daha da zorlaştırıyor. Tek istediğim kendimi güvende hissedebileceğim bir ev bulmak. Barınmanın ne kadar önemli olduğunu Antakya’da anlamış biri olarak İzmir’de barınabilmek ve yaşamak istiyorum” diyor. İZMİR DEPREMİNİ DE YAŞADI 2020 yılında meydana gelen ve İzmir’de de yıkıma neden olan Sisam Depremi’ni de yaşadığını belirten Girişken, “Doğma büyüme Antakyalıyım. Ege Üniversitesi’nde biyokimya okuyorum. 3. sınıf öğrencisiyim. 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli deprem öncesinde ortalama denilebilecek bir öğrenci hayatım vardı. Fakat barınma benim için büyük bir sorundu. Gerek kiraların yüksek olmasından gerek de büyük İzmir depreminde, kendi kişisel tecrübelerimden dolayı güvende hissedebileceğim bir ev bulmakta zorlanıyordum. Zaten depremde de 4 gece AFAD çadırında barınmak zorunda kalmış ve deprem gerçekliğiyle yüzleşmiştim. Ama takdir edersiniz ki, deprem kendinizi hazırlayabileceğiniz bir şey değil ve İzmir depreminde yaşadıklarım, Antakya’da yaşayacaklarıma beni hazırlamamıştı” dedi. KİRAMI KARŞILAYAMADIM Kahramanmaraş depremlerinin meydana geldiği 6 Şubat tarihinde Antakya’da olan Girişken, o gün ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “6 Şubat depreminde Antakya’da bulunmaktaydım. O gece uzun süredir göremediğim kuzenlerimle beraber olmak ve vakit geçirmek için heyecanla plan yapmıştık. Fakat heyecanımız uzun sürmedi. Gece saat 4 sularında film izlerken depreme yakalandık ve kendimizi birbirimize kenetlenmiş bir şekilde yaşam üçgeni yaparken bulduk. O an etrafımızdaki eşyalar düşerken ve binanın çökmesini beklerken ailemin aklımdan çıkmayışını unutamıyorum. İlk depremden sonra kendimizi dışarı attık. Uzun süre ailemden haber alamadım ve enkazlarına gitmeye hazırdım. Birkaç saatin sonunda birbirimize ulaşmayı başardık. 4 geceyi arabada geçirdikten sonra, Mersin’deki akrabalarımızın yanına ulaştık. Evimizi ve işimizi kaybettiğimizi fark ettiğimde, İzmir’deki zar zor ödediğim kiramı artık hiç karşılayamayacağımı anlamıştım. Bu kaygımı, anlayışla karşılayacaklarını düşündüğüm için ev arkadaşlarım ve ev sahibimle paylaştım. Fakat beklediğim anlayışı göremedim. Henüz depremin 10. gününde apar topar eşyalarımı toplamaya İzmir’e geldim. Ve evden çıkmak zorunda kaldım. Geçici olarak eşyalarımı arkadaşımın evine bıraktım.”  TEK İSTEĞİM BİR EV Depremin ardından bir süre Antakya’daki gönüllü çalışmalarda görev aldıktan sonra İzmir’deki öğrenci hayatına geri döndüğünü fakat burada da barınma sorunu yaşadığını dile getiren Girişken, “Doğup büyüdüğüm ve aşık olduğum şehri tekrardan ayağa kaldırabilmek için gönüllü olarak Antakya’ya döndüm. 4 ay boyunca oradaki gönüllerle birlikte, benim kadar şanslı olamayan ve Antakya’dan ayrılamayan depremzedelerle dayanışmada bulundum. Özellikle çocuklar ve kadınlar için çaba gösterdik. 4 ayın sonunda geride bırakmak zorunda kaldığım öğrencilik hayatıma geri döndüm. Zaten Antakya’da bir evimin olmamasının yanında ekonomik sebeplerden ötürü İzmir’de de ev tutamamam beni çalışmaya itti. İdareten 2-3 gün kaldığım evlerde kendi yaşam alanım ve sabit bir düzenim olmadığı için çalışmakta ve iş bulmakta çok zorlanıyorum. Tabii ki kiraların çok yüksek olması bu süreci daha da zorlaştırıyor. Tek istediğim kendimi güvende hissedebileceğim, işe ve okula ulaşım sağlayabileceğim bir ev bulmak. Barınmanın ne kadar önemli olduğunu Antakya’da anlamış biri olarak İzmir’de barınabilmek ve yaşamak istiyorum” çağrısı yaptı.

Barınma göz ardı edilemez Haber

Barınma göz ardı edilemez

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER 6 Şubat’a meydana gelen ve 11 ilimizin etkilendiği Kahramanmaraş merkezli depremler sonucunda, birçok yapı zarar gördü. Depremzedelerin barınma ihtiyacının kısa sürede giderileceğini duyuran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz haftalarda yaptığı konuşmada deprem bölgesinde yapımı süren konutların ekim-kasım ayı gibi teslim edilmeye başlanacağını söyledi. Bunun üzerine açıklama yapan uzmanlar “Bölgedeki deprem istasyonlarında hala artçı kabul edilebilecek deprem kayıtları alınmaktadır. Kayıtlar bölgedeki hareketliliğin devam ettiğini gösteriyor. Depremin büyüklüğüne göre artçıların yapıya etkisi olabilir. Bu sarsıntıları, azalarak devam etmesi işin doğası gereği beklediğimiz bir durum. Kuşkusuz depremler devam ederken bina yapmanın bir takım yan etkileri olacaktır ancak, şunu da unutmamak gerekir oradaki insanları daha fazla çadır ve konteynırlarda yaşatamazsınız” şeklinde konuştu. “BU DURUM GÖZ ARDI EDİLEMEZ” İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Eylem Ulutaş, yapılan açıklamanın ardından şu açıklamalarda bulundu: “Bölgedeki deprem istasyonlarında hala artçı kabul edilebilecek deprem kayıtları alınmaktadır. Kayıtlar bölgedeki hareketliliğin devam ettiğini gösteriyor. Depremin büyüklüğüne göre artçıların yapıya etkisi olabilir. Yeni başlayan inşaatların da bu açıdan gözden geçirilmesinde büyük fayda var. Artçı depremlerin büyüklüğünün yapıya etkisi konusunda, zemin özellikleri ve yapının periyodu gibi unsurların etkili olması nedeniyle, doğrusal bir ilişki var diyemeyiz. O nedenle büyüklüğü fazla olmayan bir depremde dahi yapı beklenenden daha fazla hasar alabilir. Denetim ve bu konuya gösterilecek önem bu nedenle hayatidir. Şu an için bölgede barınmaya dair acil bir ihtiyaç durumu var, bu durum göz ardı edilemez. Depremzede yurttaşlarımızın öncelikle sağlıklı koşullarda barınmaları sağlanmalı ve bu kapsamda gerekli ihtiyaçları karşılanmalıdır. Yeniden yapım konusuna gelirsek, yaşadığımız depremlerde çok sayıda bina yıkıldı ve hasar aldı. Çok büyük can kayıplarımız oldu, bunun yanı sıra kentlerimiz de büyük yara aldı. Yeniden yapılaşmanın zamanlamasından çok daha önemlisi yeni yapıların doğru yerleşim bölgelerinde konumlanmasıdır.”  “HIZLA YARALARI SARMAK ÖNEMLİ” Yeni binaların yapılabileceğini ama önemli olanın, o bölgenin kültürel olarak iyileşmesini sağlamak olduğunu belirten Ulutaş, “Yeni yapılacak yapılar mutlaka yetkin mühendislik hizmeti alarak sağlıklı bir şekilde projelendirilmelidir. Proje ve uygulama denetimi mutlaka sağlıklı işletilebilen bir yapı denetim süreci ile takip edilmelidir, bu aşamada yapı denetim firmalarına da çok büyük görevler düşmektedir. En önemli unsurlardan biri de depremde büyük hasar alan illerimiz, kültürel açıdan zenginliklerimizi barındıran bir bölgede bulunmakta, dolayısıyla bu kapsamda yitirdiğimiz değerlerimizin yeniden tesis edilmesi ve bölgeden göç eden yurttaşlarımızın istekleri dahilinde yeniden dönme istekleri de dikkate alınarak çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. Hızlı bir şekilde yaraları sarmak önemli ama kayıplarımızın çerçevesini düşündüğümüzde kapsamlı bir planlama yapılması daha akılcı olacaktır. Kentlerimizi yeniden inşa etmek birkaç yere konut yapmaktan ibaret değildir” açıklamalarında bulundu. “YAN ETKİLERİ OLACAKTIR” Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan ise bir jeolog bakış açısında durumu şöyle özetledi: “Öncelikle, bölgede 6 Şubat sonrasında meydana gelen 3 büyük depremin artçı sarsıntıları hâlâ devam ediyor. Yer altında meydana gelen bu kaotik durum nedeniyle, artçı sarsıntılar uzun süre devam edecek. Bu sarsıntıları, azalarak devam etmesi işin doğası gereği beklediğimiz bir durum. Kuşkusuz depremler devam ederken bina yapmanın bir takım yan etkileri olacaktır ancak, şunu da unutmamak gerekir oradaki insanları daha fazla çadır ve konteynırlarda yaşatamazsınız. Burada yer seçimi ve inşaat tekniği çok önemli. Eğer detaylı jeolojik-jeoteknik araştırmalar ile yerleşime uygun alanlar belirlenmişse bu alanlarda yapılaşma süratle devam etmeli. Burada çok önemli bir ayrıntı var, Maraş Hatay depremleri bize kentlerimiz için hâlâ öncelikli yerleşim alanlarını belirlemediğimizi bir kez daha gösterdi. Türkiye’de deprem ve afet riski taşıyan kentlerimiz, hiç vakit kaybetmeden kentin nüfus projeksiyonunu göz önüne alarak, yeni ve afet güvenli alanları şimdiden belirlemeli ve yeni afet güvenli konutları üretmeli” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.