[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#besin

besin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, besin haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kırmızı ete demir açısından zengin alternatifler ortaya çıkarılıyor! Haber

Kırmızı ete demir açısından zengin alternatifler ortaya çıkarılıyor!

Ispanak, baklagiller, kurutulmuş meyveler, tohumlar, kuruyemişler, soya peyniri ve tam tahılların hakim olduğu besin açısından zengin alternatifler dünyasına dalın. İşte merak edilen tüm detaylar… ISPANAK VE BARBUNYA Etkileyici demir içeriğinin yanı sıra bol miktarda temel vitamin ve mineral içeren ıspanağın besin harikalarını keşfedin. Bu arada, kırmızı barbunya fasulyesinin demir açısından zengin profiliyle öne çıktığı, cömert dozlarda lif ve bitki bazlı proteinin eşlik ettiği baklagiller dünyasına dalın. Salatalara, smoothie'lere veya doyurucu ana yemeklere eklenen bu malzemelerin çok yönlülüğünü keşfedin. DEMİR EMİLİMİNİ ARTIRMADA C VİTAMİNİNİN ROLÜ Diyetinize C vitamini açısından zengin gıdaları dahil ederek demir emilimini maksimuma çıkarmanın sırrını ortaya çıkarın. Bu temel mineralin tüm potansiyelini ortaya çıkarmak için demir açısından zengin kaynakları limon veya portakal gibi turunçgillerle eşleştirin. Bu besin güç merkezlerinin sinerjisini oluşturarak vücudunuzun demiri etkili bir şekilde emme ve kullanma yeteneğini optimize edebilirsiniz. TAKVİYE ARAYIŞI Demir eksikliği ile boğuşanlar için takviye uygun bir çözüm sunabilir. Bununla birlikte, herhangi bir takviye rejimine başlamadan önce, güvenlik ve etkililiği sağlamak için bir sağlık uzmanına danışmak çok önemlidir. Geleneksel takviyelerden bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanmış yenilikçi formülasyonlara kadar mevcut sayısız seçeneği keşfedin. Bireyler, demir ve diğer temel besinler açısından zengin, çeşitli bir beslenmeyi benimseyerek yorgunluğa karşı dayanıklılık geliştirebilir ve yaşam kalitesini artırabilir. Yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller veya zenginleştirilmiş ürünler yoluyla olsun, demir açısından zengin alternatiflerin bolluğu sizler için de çeşitlilik olacaktır.

Nöroloji uzmanları bu besinlerin tüketilmesini öneriyor: Bu besinler beyin hücre yeniliyor Haber

Nöroloji uzmanları bu besinlerin tüketilmesini öneriyor: Bu besinler beyin hücre yeniliyor

Araştırmalara göre antioksidan yönünden zengin olan besinlerin hücre yenilenmesine katkısı var. Özellikle beyin hücrelerinin yenilenmesine antioksidanın görevi oldukça önemlidir.   Beyin hücrelerini yenileyen besin içeriği nedir? Beyin hücrelerini yenileyen besinlerin içerisinde genellikle Omega 3 bulunur. Omega 3 bulunan besinler sık olarak tüketildiğinde beyin hücreleri hızlı olarak yenilenir. Unutkanlık durumları, sürekli halsizlik ve kafa karışıklığı gibi görünmekte olan problemler günlük hayatımızda bizlere zorluk çıkarır. Beynim işlevsel açıdan sağlıklı olarak çalışması açısından sık olarak tüketilmelidir. Beyin hücre yenilenmesi gerçekleştiren besinler Bir porsiyon kullanımda bile etkisini hemen gösteren besinler; Kuruyemiş: Omega 3 vitamini yağ asitlerinde zengin bir şekilde bulunur. Bu sebeple kuruyemişlerin sık sık tüketilmesi beyin fonksiyonlarının sağlıklı sürdürülmesi açısından önemlidir. Özellikle kuruyemişler içerisinden badem, ceviz ve de fındık tüketim durumu antioksidan ve E vitamini yönünden beyin hücre yenilenmesini arttırıyor. Baharatlar: Kekik, biberiye ve zerdeçal gibi baharatlar da beyin hücrelerine iyi gelen antioksidanlar bulunuyor. Meyve ve Sebzeler: Antioksidan yönünden zengin bulunan meyve ve sebzeler hafıza geliştirme durumlarına katkıda bulunuyor. Antioksidanlar beyin içerisinde serbest durumda olan radikalleri koruyuculuk sağlıyor. Böğürtlen, yaban mersini, çilek ve turunçgiller antioksidan yönünden zengin olan besinler arasında yer alıyor. maddeleri Yeşil bitkiler: pazı, roka, ıspanak ve lahana gibi olan yeşil bitkiler B vitamini ve folik asit yönünden zengindir. Bu besinler hafızayı güçlendirip beyin fonksiyonlarını desteklemektedir. Hurma püresi: Hurma mineral, vitamin ve antioksidan yönünden oldukça zengindir. C vitamini, A vitamini, demir, potasyum ve magnezyum içermektedir. Hurma küresinin içermiş olduğu bu besinler bağışıklığı destekleyerek vücutta bulunan radikaller ile savaşır. Aynı zamanda beyin hücrelerinin yenilenme durumunu da arttırır.

Hamilelikte yenmemesi gereken besinler nelerdir? Haber

Hamilelikte yenmemesi gereken besinler nelerdir?

Hamilelik, bir kadının yaşamındaki en önemli dönemlerden biridir ve sağlıklı bir bebek doğurmak için dengeli ve besleyici bir diyetin önemini vurgular. Ancak, anne adaylarının tüketiminden kaçınması gereken bazı besinler vardır. Bu besinler hem anne hem de bebek için ciddi sağlık riskleri taşıyabilir. Hamilelikte yenmemesi gereken besinler, genellikle potansiyel gıda zehirlenmeleri, enfeksiyonlar veya doğumsal bozukluklara neden olabilen mikroorganizmalar içerir. Ayrıca, bazı besinler de yüksek seviyelerde cıva veya diğer zararlı maddeler içerebilir, bu da bebeğin sinir sistemi gelişimine zarar verebilir. Bu nedenle, hamilelik döneminde sağlıklı bir beslenme planı oluştururken, bu riskli besinlerden kaçınmak, anne ve bebek sağlığını korumak için kritik bir adımdır. İşte hamilelikte yenmemesi gereken besinler … Çiğ veya Az Pişmiş Et ve Deniz Ürünleri Çiğ veya az pişmiş et ve deniz ürünleri hamilelikte gıda zehirlenmesine neden olabilir. Özellikle çiğ balık ve deniz ürünleri (sushi, istiridye vb.), hamilelikte listeria ve toksoplazma gibi bakteri ve parazitlerin bulaşma riskini artırabilir. Bu nedenle, hamilelik süresi boyunca tamamen pişmiş et ve deniz ürünlerini tüketmek önemlidir. Çiğ Yumurta Çiğ yumurta ve çiğ yumurtadan yapılan ürünler, hamilelikte Salmonella bakterisi riski taşıyabilir. Bu nedenle, çiğ yumurta içeren yiyeceklerden (örneğin, çiğ kek hamuru, soslar veya mayonez) uzak durmak ve bu tür yiyecekleri tamamen pişmiş hale getirmek oldukça önemli. Çiğ Süt ve Süt Ürünleri Çiğ süt ve çiğ sütten yapılan ürünler pastörize edilmediği sürece zararlı bakteriler içerebilir. Hamilelikte listeriozis riskini artırabilir. Listeriozis, bebeğin gelişimi için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Kafein Aşırı miktarda kafein tüketimi düşük doğum ağırlığına, erken doğuma ve diğer komplikasyonlara yol açabilir. Kafein, gebelikte sınırlı miktarda tüketilmesi gerekir.  Kahve, çay, gazlı içecekler ve çikolata gibi kafeinli ürünlerin tüketimine dikkat etmek önemlidir. Alkol Hamilelik döneminde hiçbir miktar alkol güvenli değildir ve bu yüzden kesinlikle tüketilmemesi gerekn bir maddedir. Alkol, bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilir ve fetal alkol sendromu gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Hamilelik süresince alkol içilmemesi önemlidir. Yüksek Cıva İçeren Balıklar Büyük balıkların etinde yüksek seviyelerde cıva bulunabilir, bu da bebekte sinir sistemi sorunlarına yol açabilir. Tüketilmemesi gereken besinler arasında yer alır. Sakatat Sakatat, hamilelikte yüksek miktarda A vitamini ve kolesterol içerebilir. Aşırı A vitamini alımı, doğum kusurlarına neden olabilir. Kabuklu Deniz Ürünleri Kabuklu deniz ürünleri (karides, midye, istiridye vb.), hamilelikte alerjik reaksiyon riskini artırabilir. Alerjiye sahip kadınlarda bu tür yiyeceklerden uzak durmak önemlidir. Yetersiz Pişirilmiş Sebzeler Hamilelikte tüketilen sebzelerin yeterince pişirilmesi önemlidir. Yetersiz pişmiş sebzeler, toksoplazma gibi enfeksiyon riskini taşıyabilir. Sebzelerin iyice yıkanması ve tam olarak pişirilmesi gereklidir. BU İÇERİK DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Hamilelik belirtileri nelerdir? İlk hamilelik belirtileri nasıl anlaşılır?

Akdeniz beslenme nedir? Akdeniz beslenmesi kimler için uygundur? Haber

Akdeniz beslenme nedir? Akdeniz beslenmesi kimler için uygundur?

Beslenme tipi, ileride yaşanacak büyük ve küçük tüm sağlık problemlerini etkiler. Bu yüzden beslenme şeklinde hem size uygun olan hem de sağlıklı olan yöntemleri tercih ederek bunlara alışmanız sağlıklı bir yaşam sürmeniz için gereklidir. Bunun için birçok sağlıklı ve yararlı beslenme tipini kendi yaşamınızda uygulamaya başlamalı ve hayat standardınız haline getirmelisiniz. Akdeniz beslenmesi, sadece bir diyet değil, aynı zamanda bir yaşam tarzını temsil eder. Sebze, ekmek, kuru yemişler, meyve ve diğer tahıllar, kuru baklagiller ile yağlı tohumlar gibi bitkisel kaynaklı besinler Akdeniz tipi beslenmenin temelini oluşturur. Besin değeri açısından zengin, düşük kalorili meyve ve sebzeleri bolca barındıran öğünler ile beslenmeye önem verilir. Bu beslenme tarzı, taze ve doğal besinleri vurgular, sağlıklı yağlarla zenginleştirilmiş, bol sebze ve meyve içeren bir diyeti benimser. Akdeniz beslenmesi; kalp sağlığını destekler, kanser riskini azaltır, beyin fonksiyonlarını geliştirir ve uzun ömürlülüğü teşvik eder. Ayrıca Akdeniz tipi beslenme, dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürmek isteyen birçok insan için ilham kaynağı olabilir. AKDENİZ DİYETİ KİMLER İÇİN UYGUNDUR? Akdeniz tipi beslenme herkes için uygun bir diyet yöntemi olabilir. Sağlıklı yağlarla zenginleştirilmiş, taze ve doğal besinler olduğu ve bol sebze-meyve içeren Akdeniz diyeti; kısıtlayıcı olmaması, kalp sağlığını desteklemesi ve genel olarak sağlığa birçok faydası bulunması gibi birçok yönleri bulunuyor. Akdeniz diyetini herkesin uygulayabileceği bir diyet tipi olmasına imkân sağlar. Akdeniz diyetine başlamak isteyenler için nereden nasıl başlayacağı ile ilgili kafası karışabilir. Akdeniz diyetinin mantığını oturtarak işe başlayabilirsiniz. Bu diyet yalnızca beslenmenizi düzenleyerek bir diyet tarzını takip etmek değil aynı zamanda yemeklerinizi nasıl yediğinizi de içerebilir. Akdeniz diyeti aynı zamanda yiyeceklerin taze olarak tüketilmesine, aile veya arkadaşlarla birlikte yemek yemeye zaman ayırarak, televizyon karşısında veya dikkat dağıtıcı unsurlar olmadan ne yediğinin farkında olup iyice çiğneyerek yemeye teşvik eder. AKDENİZ BESLENMENİN FAYDALARI Akdeniz beslenmesi bir diyet niteliğinde olduğu için birçok faydası bulunuyor. Ancak kalp sağlığı üzerindeki iyileştirici etkileri sayesinde fark ediliyor. Ardından diğer sağlık sorunları üzerindeki etkilere dair çalışmalar yapılmıştır. Günümüzde Akdeniz beslenmenin bilinen birçok faydası bulunuyor. Akdeniz beslenmenin bazı faydaları şunlardır: •             Kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcıdır •             Kalp sağlığını destekler •             Kan yağlarını düzenlemeye yardımcıdır •             Bağırsak sağlığını destekler •             Beyin fonksiyonunu korumaya yardımcıdır •             Kansere karşı koruyucu olabilir AKDENİZ TİPİ BESLENME LİSTESİNDE NELER OLMALI? Akdeniz tipi beslenme listesinde şunlar olmalıdır; •             Sebze ve meyveler •             Yağlı tohumlar •             Tam tahıl kaynağı besinler •             Balık tüketimi ön plandadır. •             Kurubaklagiller •             Zeytinyağı Bunun yanında kırmızı et ve doymuş yağ tüketimi azaltılmıştır. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Diyetisyen Akgül: Akdeniz tipi beslenme meme kanserinden koruyor

Besinlerin değerini düşüren 10 hata Haber

Besinlerin değerini düşüren 10 hata

Sağlıklı bir yaşam için doğru beslenme son derece önemlidir. Bu nedenle tükettiğimiz besinleri en doğru şekilde hazırlamaya özen gösteririz. Ancak bu noktada doğru bilinen yanlışları ne kadar biliyoruz? Gündelik hayatımızda uyguladığımız yöntemler besin değerlerinin düşmesine neden oluyor olabilir. Çok sık yapılan beslenme hatalarını birlikte inceleyelim. BESİNLERİN DEĞERİNİ DÜŞÜREN 10 HATA Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalar, gündelik hayatta sıklıkla tüketilen çoğu besinin yanlış yöntemlerle hazırlanması nedeniyle besin değerini kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu konuyla ilgili yaygın olarak yapılan 10 hata şu şekilde karşımıza çıkıyor: 10. Sebze ve meyvelerin kabuklarını soymak Vitamin ve mineral açısından önemli besin kaynağı olan sebze ve meyveler, sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmaz parçalarıdır. Sebze ve meyveleri tüketen pek çok kişi, bu ürünleri yemeden önce kabuklarını soyuyor. Ancak söz konusu ürünlerin kabuklarında bol miktarda vitamin ve mineral yer alıyor. Lif açısından da oldukça zengin olan kabuklar arasında yenilebilir özelliği bulunanların, mutlaka soyulmadan tüketilmesi öneriliyor. Kabukları ile yenen sebze ve meyveler konusunda dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da bol su ile yıkamak olarak kendini gösteriyor. Bu durum zirai ilaç kalıntısı tüketmemek için kilit bir noktada konumlanıyor. 9. Uzun süre suda bekletmek Özellikle zarlı sebze ve meyve sınıfına giren çilek, ıspanak ve dereotu gibi besinleri uzun süre suda bekletmek, içerisinde yer alan vitaminlerin suda çözülmesine neden oluyor. Vitaminlerin suda kaybolması da ürünlerin besin değerlerinin azalması sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu durumun yaşanmaması için suyun içerisinde değil, akan suyun altında kısa süreli olarak yıkamak gerekiyor. 8. Yeşil yapraklı sebzeleri su ekleyerek pişirmek Bol yeşil görüntüsüyle sofraları şenlendiren yeşil yapraklı sebzeleri suyla pişirmek, içerisinde yer alan vitaminin kaybolmasına neden olur. Bünyesinde yüksek miktarda su barındıran yeşil yapraklı bitkilerin, kendi suyunu salmasını sağlayarak pişirmek gerekir. 7. Gereğinden fazla sürede pişirmek Sebzeleri pişirirken yapılan en temel hatalardan biri de pişirme süresinin uzunluğu olarak karşımıza çıkıyor. Vitamin kaybına sebep olan bu durumu önlemek için, sebzeleri kısa sürede ve diriliğini korumasına özen göstererek pişirmek gerekir. Ayrıca tencere kapağı kapalı olarak pişirme işlemi gerçekleştirilmelidir. Böylelikle buhar tencere içerisinde kalır ve pişirme süresi kısalır. 6. Haşlama suyunu kullanmamak Sebzeler suda haşlandığında, içerisinde bulunan vitaminlerin önemli bir miktarı bu suya karışır. Bu nedenle haşlama suyu sağlık açısından son derece faydalı hale gelir. Diğer yemeklerde, sos ve çorbalarda değerlendirilmesi önerilir. 5. Yumurtayı uzun süre suda haşlamak Protein açısından son derece yüksek değerlere sahip olan yumurtanın, maksimum 4-7 dakika aralığında pişirilmesi öneriliyor. Yumurtanın içerisinde yer alan sarı kısmının etrafında yeşil renkte bulunan sülfür halkası oluşacak kadar pişirilmesi, demirden yeteri kadar yararlanmayı engelliyor. 4. Fazla ince doğramak Bir besin ürününün besin kaybı yaşamasının üç temel nedeni bulunur. Gereğinden fazla oksijen, ışık ve ısıya maruz kalınması olarak sıralanabilecek bu nedenler, tüketilen ürünün yararlarının azalmasına yol açıyor. Bir sebze veya meyvenin ince kesilmesi de maruz kalınan oksijen, ışık ve ısı miktarının artmasını sağlıyor. Bu nedenle bu tarz ürünlerin çok ince doğranması önerilmiyor. 3. Sebze ve meyvelerin sularını sıktıktan sonra hemen tüketmemek Sebze ve meyveler yıkandıktan sonra, ıslaklığını almak için suları sıkılır. Bu işlemin ardından bu ürünleri hemen tüketmek gerekir. Hemen tüketilmeyen ve daha sonra yenmek için dolaba kaldırılan sebze ve meyveler, ışık ve oksijene uzun süre maruz kaldıkları için vitamin kaybı yaşar. Bu nedenle bekletmek önerilmez. 2. Kuru baklagillerin yanında süt ürünü tüketmek Kuru baklagiller sınıfına giren besin malzemelerinin süt ve süt ürünleri kullanılarak hazırlanması ya da yanında tüketilmesi, demir emiliminde azalma yaşanmasına neden olur. Baklagillerin yanında yeşillik, biber ve limon gibi C vitamini açısından zengin ürünlerin tüketilmesi tavsiye edilir. 1.Sebzeleri ağzı kapalı poşet ve kaplarda saklamak Sebzelerin kapalı kap ve poşetlerde saklanması, nefes almasını engellediği için önerilmez. Sebzelerin koyulduğu kapların ağzı açık bir şekilde kullanılması ya da file şeklinde torbalarda saklanması tavsiye edilir. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Sonbaharda beslenme önerileri

Alzheimerdan korunmak için 7 besin! Haber

Alzheimerdan korunmak için 7 besin!

Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Belma Doğan Güngen, “Hafızayı güçlendiren MIND diyeti, Alzheimer’daki beta amiloid proteinlerini azaltabilir. Ayrıca oksidatif stresi ve enflamasyonu da (iltihaplanma) azaltabilir. Çeşitli araştırmalar bu diyeti yapanların yüzde 53’ünde Alzheimer riskinin azaldığını göstermiştir” dedi. Bilişsel işlevlerde ortaya çıkan gerilemeyi engellemeyi ve beyin sağlığını korumayı amaçlayan bir beslenme modeli olan MIND diyeti hakkında bilgilendirmede bulunan İSÜ Liv Hospital Bahçeşehir’den Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Belma Doğan Güngen, “Türkçe’de ‘zihin ya da hafıza diyeti’ olarak da adlandırılan MIND diyeti; Akdeniz diyeti ve hipertansiyon kontrolü için önemli olan DASH diyetinin birleşimidir. Bu diyet Alzheimer’daki beta amiloid proteinlerini azaltabilir. Ayrıca oksidatif stresi ve enflamasyonu (iltihaplanma) azaltabilir” diye konuştu. “Diyeti yapanların yüzde 53’ünde risk azaldı” MIND diyetinin ilk kez ABD’deki Rush Üniversitesi’nden Dr. Martha Clare Morris ve arkadaşları tarafından 2015 yılında ortaya konulduğunu vurgulayan Doç. Dr. Güngen, “Çeşitli araştırmalar bu diyeti yapanların yüzde 53’ünde Alzheimer riskinin azaldığını gösterdi. Hatta diyeti kısmen uygulayanlarda bile riskin yüzde 35 azaldığı gözlenmiştir” açıklamasında bulundu. “Günlük zeytinyağı tüketimi önemli” Mind diyetinin günlük olarak zeytinyağı tüketimini önerdiğini belirten Doç. Dr. Güngen, “Mind diyeti ayrıca tam tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler, kuru yemişler, balık ve az miktarda et, süt ve süt ürünleri içerir. Kaçınılması gerekli olanlar ise doymuş yağlar, kırmızı et, rafine şeker içeren tatlılar ve içecekler sınırlandırılır” ifadelerini kullandı. “Hafıza diyetinin 7 kuralı” MIND diyetinin mutlaka bir doktor tavsiyesi ve diyetisyen eşliğinde uygulanması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Güngen, bu diyette hangi besin gruplarından ne kadar tüketilmesi gerektiğini ise şöyle açıkladı: “Yeşil yapraklı sebze: Folat, E vitamini, flavonoid gibi maddelerden zengin antioksidan kapasitesi yüksek olan yeşil sebze, salata haftada en az 6 porsiyon günde en az bir porsiyon olmalıdır. Yeşil sebzeye ek olarak günde en az bir kez de diğer sebze gruplarından tüketilmelidir. Meyveler: Haftada iki porsiyon ve üzeri meyve, özellikle de antioksidan kapasitesi yüksek çilek yenebilir. Böğürtlen, ahududu ve yaban mersini gibi kez kırmızı-mor meyveler tüketilmeli Kuru yemişler: Haftada genellikle beş porsiyon kuru yemiş tüketilmeli. Besin değerini güçlendirmek için farklı tür kuru yemişleri tercih edebilirsiniz. Tahıllı gıda: Günde üç porsiyon azda olsa tam tahıllı gıda önerilir. Yulaf ezmesi, kinoa, esmer pirinç, tam buğday ekmeği. Baklagiller: Haftada 3-4 öğün tüketilmelidir. Zeytinyağı: Mind diyeti, günlük olarak zeytinyağı tüketimini önerir. Balık, et tüketimi: Akdeniz tipi beslenmede olduğu gibi mind diyetinde de balık önerilirken, kırmızı etin sınırlandırılması gerektiği vurgulanır. Haftada 1 kez balık, 2 kez organik tavuk hindi tüketilmesi önerilir. Kırmızı et haftada 2 porsiyonu geçmemelidir. Kırmızı et tüketilecekse, daha çok sığır ve kuzu eti tüketilmesi önerilir.” “Kızarmış yiyecekler ve doymuş yağlardan kaçınılmalı” Hafıza diyetinde kaçınılması gerekli bazı besinler olduğunu da sözlerine ekleyen Doç. Dr. Güngen, “Mind diyetinde doymuş yağlar, kızarmış yiyecekler, haftada 2 günden fazla kırmızı et, rafine şeker içeren tatlılar ve içecekler sınırlandırılır. Bu besinlerin haftada 1-2’yi kesinlikle geçilmemesi önerilir” dedi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kozmik enerji tedavi edebilir mi?

Dr. Torun: Korunma tedaviden üstündür Haber

Dr. Torun: Korunma tedaviden üstündür

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Torun, yaz aylarında artan sıcaklıklarla birlikte besin zehirlenmelerinin de arttığını belirtti. Besin zehirlenmelerine karşı vatandaşları uyaran Torun, “Korunma tedaviden üstündür. Bazen çok önem vermediğimiz ve basit gördüğümüz el yıkama, yöntemine uygun şekilde gerçekleştiğinde çoğu istenmeyen ve salgın yapan besin zehirlenmelerini önler” dedi. KUSMA, KARIN AĞRISI, İSHAL… Besin zehirlenmelerinin neden kaynaklandığını ve zehirlenme sonrasında kişide görülen bulgulara değinen Torun, “Halk arasında gıda zehirlenmeleri, yiyecek zehirlenmeleri olarak adlandırılan bu grup hastalıklar önemli halk sağlığı sorunudur. Doğrudan besinlerin kendisi (mantar gibi) ya da besinler üzerinde üreyen mikroorganizmaların (genellikle bakterilerin) veya onların ürettikleri zehirlerin (toksinlerin) insan vücuduna girip hastalık oluşturması tablosu diye basitçe tanımlayabiliriz. Bu süreç genellikle gıda yendikten en geç 72 saat içinde oluşur. Bilindiği gibi bakteriler uygun sıcaklık, uygun PH, uygun nem ortamını buldukları anda sevdikleri besinlerde üreyip çoğalırlar. Bazıları ise üreyip çoğaldıkları gibi ortama zehirlerini de salarlar. Böylece alınacak besin, bakterilerle kirlenmiş olur. Bu kirli (kontamine) besini alan kişide, mide bağırsak sistemine giren bakteri veya toksin miktarına bağlı olarak bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, sıvı kaybına bağlı olarak halsizlik, yorgunluk, kırgınlık, baş dönmeleri ile bazen ateş de olabilir. Bazı bakterilerin zehirli (havasız ortamda üreyen ve genellikle konserve yiyenlerde gözlenen anaerop bakterilerin oluşturduğu tablo) doğrudan sinir sistemini tutarak, nörolojik bulgulara (felçlere) yol açabilir” ifadelerini kullandı. BAŞLICA BESİN ZEHİRLENMELERİ Hangi tür besin zehirlenmeleri olduğunu ve belirtileri neler olduğunu bahseden Torun, “Başlıca besin zehirlenmeleri; Stafilokokus Aureus denen, irin yapan bakterinin saldığı toksinin (zehirin) besinlerle alınması ile oluşur. Alındıktan 1-6 saat içinde gelişip kısa zamanda düzelebilen bulantı kusma ile karakterize bir zehirlenmedir. Olguların üçte ikisinde ishal gelişir. Sıvı kaybı fazla ise ateş görülebilir. Genellikle salam, kremalı yiyecekler, mayonezli patates salatası, açıkta satılan köfteler vb. risk oluşturabilirler. Salmonella besin zehirlenmesi; süt, et, yumurta gibi gıdalarla olan, tifo dışı salmonella bakterilerinin yaptığı zehirlenmedir. Genellikle kirli gıdalar alındıktan sonra ateş, ishal, bulantı, kusma karın ağrısı gözlenir. Dışkı tetkikinde lökositler ve az sayıda eritrositler gözlenebilir. Son zamanlarda tek bir merkezde üretilip geniş alanlara dağıtımı yapılan hayvansal gıdalar nedeniyle artış saptanmıştır. Bacillus Cereus besin zehirlenmesi; genellikle Çin lokantalarında pirincin kızartılmasından önce oda ısısında hafif haşlanıp, bekletilmesi sırasında, bu bakterinin toksinleri ile kirlenmesinden oluşur. Bulantı-kusma, bazı tiplerinde kramp tarzında karın ağrısı ile kendini gösterir. Enterotoksijenik E.Coli besin zehirlenmesi; seyahat ishallerinin başlıca nedenlerinden biridir. Kirli gıda alındıktan 16-72 saat sonra gelişir. Kramp tarzında karın ağrısı ve ishal ön plandadır. Tablo 3-4 gün sonra düzelir. Sinir sistemi bulguları ile seyreden besin zehirlenmeleri; bunların başında Botilizm gelir. Genellikle evde yapılan konserve yiyenlerde gözlenir. Buzdolabında saklanmamış yağda sarımsak da önemli bir risktir. Görme bozukluğu, ışıktan korkma, yutma güçlüğü, halsizlik, bulantı ve kusma başlıca bulgular olup, bazen solunum güçlüğü, kas zayıflığı, ağız kuruluğu, göz kapaklarında düşme, kan basıncı düşmeleri görülebilir. 85 derecede 5 dakika pişirmek veya kaynatmak toksini etkisiz hale getirir. Tanıda mikrobiyolojik testler yol göstericidir. Toplu zehirlenmeler medyayı da ilgilendirdiği için ülkemizde de devamlı gündeme gelmektedir. Geri kalmış ülke sorunu olmakla beraber ileri ülkelerde de görülebilir. Genel temizlik kurallarına uymak, gıdaları uygun ortamlarda depolamak, gıda denetimlerini sık yapmak, sağlık alt yapı sorunlarını çözmekle mesafe alınır düşüncesindeyim” şeklinde konuştu. GIDALAR İYİCE PİŞİRİLMELİ Besinlerin iyice pişirilmesi konusuna vurgu yapan Torun, “Gıdaları iyice pişirmekle bazılarının önüne geçebiliriz. Gıda zehirlenmesi tablosu gösteren kişi veya kişilerin en yakın sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Son zamanlardaki toplu besin zehirlenmeleri maalesef fazla bilgi sahip olamadığımız ve tablonun gizlenmesi nedeni ile burada hangi tür besin zehirlenmesi olduğuna dair fikir yürütemediğimiz için ilgili konularda bilim insanlarının ve konunun uzmanlarının halkı aydınlatma görevi maalesef engellenmiştir. Sorunun kökeni denetimsizlik, gıdanın işlenmesi aşamasındaki temel kurallara uyulmamasıdır. Her zaman korunma tedaviden üstündür. Bazen çok önem vermediğimiz ve basit gördüğümüz el yıkama, yöntemine uygun şekilde gerçekleştiğinde çoğu istenmeyen ve salgın yapan besin intoksikasyonlarını (zehirlenmelerini) önler” dedi.

Göz sağlığı için hangi besinleri tüketilmeli? Haber

Göz sağlığı için hangi besinleri tüketilmeli?

Yapılan bilimsel çalışmalarda bazı besinlerde bulunan vitaminler sağlığımız için oldukça faydalı bulunmuştur. Özellikle  A,C ve E vitaminleri göz için faydası yüksek gruplardır. B vitaminin de göz sağlığı için önemli bir takviye olduğu bilinmektedir. Son yıllarda Lutein ve Zeaksantin, Omega-3 sarı nokta hastalığı tedavisi için çok değerli kaynaklardır. Peki biz hangi besinleri seçmeliyiz? Göz Hastalıkları Uzmanı Op.Dr.Özgül Uğurtay konu hakkında bilgiler verdi. 1-YUMURTA Özellikle sarı nokta olarak bilinen yaşa bağlı görme kaybı riskini azaltabilen mükemmel bir lutein ve zeaksantin kaynağıdır.Yumurta ayrıca iyi C ve E vitamini ve çinko kaynağıdır. 2-KURUYEMİŞLER Omega -3 yağ asitleri açısından zengindirler. Fındık ayrıca, yüksek düzeyde E vitamini içerir. E vitamini yine yaşa bağlı makula dejenerasyonunda çok faydalıdır. Bunun dışında ceviz, kaju, brezilya fındığı, yer fıstığı da oldukça zengin antioksidan içermeleriyle göze faydalı kuruyemişlerdendir. 3-BALIK Özellikle yağ oranı yüksek balıklar Omega-3 açısından daha zengin oldukları için göze faydaları yüksektir. Hatta bazı araştırmalar, balık yağının bilgisayarda çok uzun zaman geçirmenin neden olduğu kuru göz de dahil olmak üzere kuru gözün tedavisine katkıda bulunduğunu göstermiştir. Özellikle Tuna, somon,  ringa, hamsi, sardalya, orkinos, alabalık yüksek oranda Omega-3 içeren balık gruplarıdır. 4-TOHUMLAR Chia, kenevir ve keten tohumu göze faydalı olan E vitamini ve Omega-3 kaynağıdırlar. 5-TURUNÇGİLLER Turunçgil grubu hepimizin bildiği gibi C vitamini açısından zengindirler. C vitamini, Amerikan Akademi’de ve bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonu hastalığında kabul görmüş bir takviyedir. 6-YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER Yeşil yapraklı sebzeler hem lutein hem de zeaksantin açısından zengin olup aynı zamanda C vitamini kaynağıdırlar. Ispanak, kale, marul, roka  vs. gibi sebzeleri tüketmemiz gözümüz için sağlıklı olacaktır. 7-HAVUÇ Havuç, göz için faydalı olduğu bilinen efsane kaynaktır. Görmemizi geliştirmez ama içeriğindeki beta-karoten ki havuca rengini veren madde, A vitamininin yapım aşamasında etkilidir. Bu nedenle havuç antioksidan olarak göze faydalıdır. 8-TATLI PATATES Havuç gibi beta karoten kaynağı olup aynı zamanda antioksidan etkili E vitamini açısından da zengindir.  9-SIĞIR ETİ Sığır eti çok iyi bir çinko kaynağıdır. Çinko yaşa bağlı görme kaybını ve makula dejenerasyonunu (sarı nokta hastalığı)geciktirmeye yardımcı olabilir. 10-SU Her organımıza faydası olan suyun göze de faydası olduğuna şaşırmamak gerekir. Özellikle kuru göz hastalarının bol su içmesi önerilir.  AAO (Amerikan Akademi Oftalmoloji) tarafından göz hastalığının ilerlemesini yavaşlatmak için önerilen sağlıklı göz besinleri için mevcut günlük öneriler şunlardır: 500 miligram (mg) C vitamini,400 uluslararası birim E vitamini,10 mg lutein,2 mg zeaksantin,80 mg çinko oksit ve 2 mg bakır oksit LUTEİN VE ZEAKSANTİN NE İŞE YARAR? Lutein ve zeaksantin, yeşil yapraklı sebzelerde yüksek miktarlarda bulunan karotenoidlerdir. Ayrıca gözün merceğinde ve retinasında da bulunurlar. Antioksidanlar olarak lutein ve zeaksantin, retinadaki oksidatif hasarı azaltmaya yardımcı olabilir. 2017'de yapılan araştırma, günde yaklaşık 6 miligram (mg) lutein ve zeaksantin almanın, bir kişinin AMD geliştirme riskini azaltabileceğini düşündürmektedir. Günde 0.5-1 mg alımı da glokom riskini azaltabilir. Lutein ve zeaksantin kaynakları şunları içerir:Yumurta sarısı, mısır, kuşkonmaz, brokoli, marul, bezelye, lahana, ıspanak gibi.. Sonuç olarak beslenmemizde bulunduracağımız bazı faydalı besinler göz sağlığımız için de değerlidirler. Bunlara dikkat ederek beslenirsek sağlıklı gözler ile dünyaya çok daha güzel bakabiliriz. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.