#beyin göçü

beyin göçü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, beyin göçü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Genç beyinler insanca yaşayabilmek için göçtü Haber

Genç beyinler insanca yaşayabilmek için göçtü

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yükseköğretim mezunlarıyla ilgili 2021-2023 yıllarına ait Beyin Göçü İstatistiklerini yayımladı. Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarından mezun olanların 2015 yılında yüzde 1,6’sı yurtdışına göç ederken 2022 yılına kadar bu oran sürekli yükselerek yüzde 2,1’e ulaştı. 2023 yılında ise bu oran görece az seviyede gerileyerek yüzde 2,0 oldu. Beyin göçünün cinsiyetlere göre dağılıma bakıldığında, erkeklerin yurtdışına daha fazla göç etme eğiliminde olduğu gözlemlendi. Zira 2015 yılında yükseköğretim mezunu olan erkeklerin yüzde 2’si yurtdışına yerleşmiş iken 2022 yılında bu oran yüzde 2,5 ile zirveye ulaşmış, 2023 yılında ise yüzde 2,4 oldu. Öte yandan 2015 yılında yükseköğretim mezunu kadınların yüzde 1,1’i beyin göçü kapsamında değerlendirilmiş, 2022 yılında bu oran yüzde 1,7 ile en yüksek noktasına erişmiş, 2023 yılında ise yüzde 1,6’ya geriledi. BİLİŞİM VE TEKNOLOJİ İLK SIRADA 2023 yılında yurtdışına göç eden yükseköğretim mezunlarının alanlara göre dağılımı incelendiğinde bilişim ve iletişim teknolojileri alanında mezun olanların yüzde 6,8’inin, mühendislik, imalat ve inşaat alanında mezun olanların yüzde 4,4’ünün, doğa bilimleri, matematik ve istatistik alanında mezun olanların yüzde 2,6’sının göç ettiği açıklandı. Bu alanların hemen arkasında ise sosyal bilimler yer alırken, hizmetler alanında mezun olanların yüzde 2,1’i, sosyal bilimler, gazetecilik ve enformasyon alanında mezun olanların yüzde 2,0’ı, sanat ve beşerî bilimlerden mezun olanların yüzde 1,9’u yurtdışına yerleşti. Bunun yanında göç veren bölümlere bakıldığında ise 2023 yılında moleküler biyoloji ve genetik bölümü mezunlarının yüzde 17,9’u, biyomühendislik bölümü mezunlarının yüzde 10,2’si, işletme mühendisliği bölümü mezunlarının yüzde 9,8’i göç etti. TÜİK’in verilerine göre 2023 yılında ekonomi bölümü mezunlarının yüzde 7,6’sı yurtdışına göç etti. Türkiye’deki yükseköğretim mezunlarının 2023 yılında en fazla göç ettiği ülkelere bakıldığında “Batı’nın daha çok tercih edildiği görülmekle beraber yüzde 21,4’ü ABD’ye, yüzde 17,5’i Almanya’ya, yüzde 11,2’si İngiltere’ye göç etti. Bu ülkeleri yüzde 6,9 ile Hollanda, yüzde 4,9 ile Kanada takip etti. ABD’ye göç edenler en fazla işletme, bilgisayar mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği; Almanya’ya göç edenler en fazla bilgisayar mühendisliği, makine mühendisliği, işletme; İngiltere’ye göç edenler en fazla bilgisayar mühendisliği, işletme, makine mühendisliği bölümü mezun olduğu görüldü. GELECEĞE DAİR UMUT YOK Beyin göçünü engellemek için siyasal iktidarın mevcut politikalarından vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Lülüfer Körükmez, “Bireylerin neden yurt dışı gittiğinin sebepleri çok açık ve belirgin aslında. Burada bir gelecek görmüyorlar kendilerine maalesef. Aldıkları eğitimin onlara güvenli bir gelecek, mutlu olabilecekleri bir gelecek hazırlayacağına dair umutları yok. Dolayısıyla kendilerine bir gelecek kurmak için gidiyorlar. Yakın dönemde siyasal iktidar hem şu an için hem de gelecek için umut doğurabilecek adımlar atmıyor. Eğitimin değersizleşmesi, üniversiteden mezun olduklarında gelecekte o mesleğe yetebileceklerine ve hayatlarını idare edilebilecek yeterli kazanç sağlayacaklarına dair umut vermiyor. Güvenli bir gelecek sağlamıyor. Güvenli derken sadece ekonomik anlamda söylemiyorum. Aynı zamanda fiziken güvenlikten de bahsediyoruz artık maalesef ki kadınların yaşadıklarını görüyoruz. Dolayısıyla öğrenciler temel olarak kendilerine bir hayat kurmak için gidiyorlar. ‘Giderlerse gitsinler’in sonuçlarını görüyoruz. Doktorlar gidiyor ve hastanelerdeki halimizi görüyoruz. Yeterli sayıda doktor yok ve pek çok hastanede sağlık hizmeti almakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla bunun sonu hem şu an için hem uzun vadeli maalesef bir felaket. Siyasal iktidarın mevcut politikalardan vazgeçip daha özgürlükçü, hukukun ve adaletin sağlandığı bir ülke tesis etmek için yeniden adım atmaya başlaması ve aynı zamanda akılcı politikalar izlemesi gerekiyor. Birdenbire sihirli değnek ile değiştirme imkanları elbette yok. Ama ‘umut etmek’ az bir şey değildir. Dolayısıyla ‘bugün böyle ama yarın böyle olmayacak’ duygusu en azından gençlerin göçmesini engeller. Ve nihayetinde hem şu an hem de gelecek için daha umutlu bir perspektifimiz olur. Umut faktörünü biz çok görmezden geliyoruz ama şu andan çok geleceğe dair kaygı aslında bu gidişişlerin sebeplerinden bir tanesidir” diye konuştu. GAZETECİLİK DAHA ÖZGÜR Ege Üniversitesi Gazetecilik mezunu Menekşe Dilan Menekşe şimdi Kanada’da mesleğini yerine getirmeye çalışıyor. Menekşe, Kanada’da gazetecilik yapma fırsatının daha rahat olduğunu söylerken ülkede kendilerine yeni bir alan yaratmada kolaylık yaşadıklarını ifade etti. Menekşe, “Amerika Kıtasını seçmemin nedeni, özellikle gazetecilikte ifade özgürlüğünün geniş olması ve habercilere değer verilmesiydi. Washington DC’de freelance gazetecilikle tanıştım ve internet haberciliğinin önemini fark ettim. Amerika’da gazetecilerin maddi olarak daha iyi koşullara sahip olsalar da Kanada’da durum Türkiye’ye oldukça benziyor; lobiler gazeteciliği etkiliyor ve internet haberciliği baskılanıyor. Ancak Kanada’da gençlerin de kendilerine yer bulabileceğine ve değişimin mümkün olduğuna inandığım için burada yaşamaya devam ediyorum. Gazetecilik alanında işe girmek için Networking hala önemli bir rol oynasa da çalışma koşulları daha esnek ve özgür. Gazetecilikte gerekli araçları maddi olarak sağlayabiliyorum ve insanlarla etkileşim kurmak burada çok daha kolay. Örneğin, bir milletvekiliyle aynı restoranda sohbet etme fırsatı bile bulabiliyorum. Gazetecilerin toplumun önde gelen liderlerine erişimi çok daha rahat. Bu esneklik ve ulaşılabilirlik, işimi daha verimli yapacağım ihtimalini her zaman canlı tutuyor” diye konuştu. CAN GÜVENLİĞİMDEN BİLE EMİN DEĞİLİM Bir yılı aşkın süredir Almanya’da hemşirelik yapan Ege Üniversitesi Hemşirelik mezunu Buse Göl Kısa ise ekonomik sıkıntıların ilk önceliğinin olmadığını dile getirirken daha insanca bir sistemde yaşayabilmek için burayı tercih ettiğini dile getiriyor. Göl Kısa, “Gecen yıl temmuz ayının ortalarında buraya taşındım, ama tabi bu kararı daha önceden almıştım. Buraya gelebilmek için çok emek harcadım. Türkiye’deyken başladığım sınavlar buradaki teorik ve pratik denklik sınavları ile devam etti. Avrupa’da ne yaparsanız yapın, denklik almanız gerekiyor. Meslek, üniversite, dil, ehliyet için. Türkiye’den aldığımız her eğitimi burada sınavla tekrar kanıtlamamız gerekiyor. Öyle ki, başaramayıp geri dönen tanıdıklarım var. Kültür farklılığı var. Misafirperverlik, sıcakkanlılık ve iklim özlediğim şeylerden bazılar. Öte yandan asla özlemeyeceğim şeyler daha çok. Burada insanlar sokaklarda cinsiyet ayrımı olmadan özgürce hareket edebilir. Şiddet korkusu olmadan istediğini giyebilir, grev yapabilir. Yanlış eylemlerde bulunmadığı sürece insanlar yine istediği gibi karnını doyurabilir, insan hakları var. Bir sağlık çalışanı gözüyle değerlendirecek olursam; Kendini kanıtladıktan sonra her şey güzelleşiyor. Önemli olan kendi sorumluluğunu alabilmen. Hasta sayıları daha az ama yaşlı hasta sayısı aşırı fazla. Ama kimse seni istemediğin yerde çalışmaya zorlayamaz. Kurumun izin verdiği şekilde çalıştığın saati kendin belirleyebilirsin. Mesela ben yüzde 80 çalışmak istiyorum diyerek haftada 4 gün çalışabilirsin. Maaşın da ona göre ayarlanır tabi. Üniformaları hastaneden temiz şekilde bedenimize göre alıyoruz. Yemek molası iş saatine dahil değil ve herkes kendi yemeğini kendisi getirmek zorunda. İnsan ömrü de uzun. Sokaklarda yaşlı insanlar bile sürekli bisikletle ulaşım sağlıyor. Bürokrasinin yavaşlığı ise gerçekten bir mit değil. Kendim yaşadım. Sınavı geçtikten üç ay sonra anca denklik evrağımı alabildim ve hala süren evrak işlerim var. Benim buraya gelme sebebim ise Almanya aşığı olmam değil tabi ki. Türkiye’yi seviyorum. Ama orada can güvenliğimden bile emin değilim. Haberler yüzünden psikolojim darmaduman haldeydi. Şimdi mümkün olduğu kadar bakmamaya çalışıyorum. Alım gücü de sebeplerimin arasında var ama asla ilk sebebim değildi. Neticede burada da zengin değilim. Burada yalnız olmak zor. Özellikle küçük bir şehirde yasayan insan için daha zor. Ailenin uzakta olması, izinsiz ülkeye girememeleri. İzin işlemlerinin uzun sürmesi. Aile birleşimi olayı zaten minimum 1 yılı alan bir süreç. Ama neticede kurulu düzen için bazı fedakârlıklar gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. ÜLKE NORMALE DÖNERSE DÖNEBİLİRİM Ege Üniversitesi Turizm İşletmeciliği mezunu olan Berkan Tercan ise yaşadığı koşulları şöyle anlatıyor: “2021 yılında önce Amerika’ya gitme kararı aldım. Birkaç aylık hazırlığın ardından Colorado eyaletinde bir otelde çalışmaya başladım. 2 yılın ardından Türkiye’ye dönüp vizemi yenilememi istediler fakat bürokratik sebeplerden dolayı tekrar gidemedim. Aynı yıl Türkiye’deki depremden dolayı Kanada bir fırsat sundu ve kapılarını Türk vatandaşlarına açtı. Bende o grupla beraber Kanada’nın Vancouver şehrine geldim. Gelmemdeki en büyük sebeplerden biri turizmci denilince insanların aklına az maaşlı çok çalışan köle misali bir çalışan geliyor. Hiçbir sosyal hayat yok, tek düşüncenin çalıştığın yer olması gerekiyor. Ayrıca ülkedeki ekonomik sebeplerinde hesaba katarsak niye buraya geldiğim belli. Burada hayatın sadece iş olmadığı, insanların 2-3 gün haftalık izin alması gerektiğini savunan bir sistem içerisindeyiz. Kalan zamanda metal sağlığın için yapabileceğini bir sürü aktivite bulunuyor. Tabi zorlukları da var. Ailenden arkadaşlarından uzaksın,10 saat zaman farkı ile yaşıyorsun fakat seçim yapmam gerekiyordu. Geri dönüp dönmemeyi henüz düşünmedim fakat ileride bir gün ülkece normal hale döndüğümüzde neden olmasın.”

Özel hastane muayene ücretleri dudak uçuklatıyor Haber

Özel hastane muayene ücretleri dudak uçuklatıyor

YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER Özel hastanelerin muayene ücretleri dudak uçuklatıyor. Yaşanan beyin göçleri ülkede doktor yetersizliğine neden olmakta. Hastalar devlet hastanelerinde, aile sağlık merkezlerinde randevu bulmakta zorlanıyor. Hal böyle olunca vatandaşlar yaşadıkları mağduriyetten dolayı özel hastanelere gitmek durumunda kalıyor. Özel bir polikliniğe gidip muayene olan Kaan Sadıç, özel hastane muayene ücretlerinin abartılı şekilde pahalı olduğu konusunda isyan etti. Durumla ilgili görüşlerini belirten Demokratik Sağlık Sen Genel Başkanı Togan Demircan ise, birinci basamak sağlık hizmetlerimizi geliştirirsek hastanelerde yoğunluğun yaşanmayacağını ve hastaların çok zor durumda kalmadıkça özel hastanelere gitmemelerini söyledi.  ÖZELE GİTMESİNLER Hastaların mağduriyetlerine bir açıklama yapan Togan Demircan, sistemin eksikliğinden dolayı hatalar oluştuğunu, bu sorunun kökünde beyin göçlerinin yer aldığını dile getirerek hastalara seslendi: “Burada asıl problem şu biz bile sağlık çalışanları olmamıza rağmen özel hastanelere gitmek durumunda kalıyoruz. Çünkü aile sağlığı merkezlerinden randevu talep edemiyorsunuz, üniversite hastanelerinden, devlet hastanelerinden almak randevu alamıyorsunuz. 10-15 gün sonraya muayene günü veriyorlar. Cebinde parası olan insanlar için problem değil lakin parası olmayan insanlar ne yapacak? Bu sorunun kökünde aslında beyin göçleri var. Hekim sayısı düşük olmasından kaynaklı olarak hasta yoğunluğu var. Hekim arkadaşlarının üstündeki baskından dolayı kısa sürede hastaları muayene etmeleri gibi. Sistemin eksikliği yüzünden hatalar oluşuyor. Özel hastanelerin maliyetleri çok arttığından muayene ücretleri de artmış durumda. Birinci basamak sağlık hizmetlerimizi daha da geliştirmemiz gerekiyor ki hastanelerde de yoğunluk olmasın. Hastalar özel hastanelere gitmek durumunda kalmasınlar. Hastalar ellerinden geldikçe devlet hastanelerine gitmeye çalışsınlar. Çok zor durumda kalmadıkça vatandaşlar özel hastanelere gitmesinler.” İNSAN CANI DEĞERSİZ OLMAMALI Aile sağlık merkezinde randevu bulamayıp özel bir polikliniğe gidip muayene olmak isteyen Kaan Sadıç, özel hastane ücretinin pahalı olmasından dert yanarak, insan canının bu kadar değersiz olmaması gerektiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Geçtiğimiz gün kendimi iyi hissetmediğim için işe gitmedim. Sağlık ocağına randevu almak için MHRS’ye girdim ama doktoruma randevu gözükmüyordu. Muayene olmam gerektiği için özel bir polikliniğe gittim. Fakat muayene ücretlerinin yüksek olduğunu gördüm ve bu durum beni şaşırttı. Maddi durumum bu fiyatlara elverişli fakat orta gelirli bir aile bireyinin özel hastanelerde muayene olması çok zor. Devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında doktor yetersizliğinden kaynaklı randevu bulamıyoruz. Sağlık, temel haklarımızdan biri. İnsan canı bu kadar değersiz olmamalı. Özel hastanelerin muayene fiyatları çok abartılı bir şekilde pahalı. Bu konunun hafife alınmamasını ve gerekli mevkideki insanların duruma el atmasını rica ediyorum.”

Sağlık sistemi krizi! Türkiye’nin beyin göçü artıyor Haber

Sağlık sistemi krizi! Türkiye’nin beyin göçü artıyor

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER Türkiye’de son zamanlarda yurt dışına gitmek için ‘İyi Hal Belgesi’ne başvuruda bulunan hekimlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) raporuna göre geçtiğimiz Haziran ayında bu belgeye başvuran sayısı 242 kişi olarak açıklanmıştı. 2023 yılının ilk 6 ayında ise bin 361 hekim yurt dışına gidebilmek için ‘İyi Hal Belgesi’ne başvurdu. Yaşanan bu hekim göçünün ilerleyen süreçte Türkiye’deki sağlık sisteminde yaşanabilecek olumsuz sonuçlarından en çok vatandaşın mağdur olacağını belirten Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Eş Başkanı Erkan Batmaz, “Kamu hastanelerinde her geçen gün azalan sağlıkçı sayısıyla beraber halka ücretli sağlığın dayatıldığı, parası olanın sağlığa ulaştığı, olmayanın ise aylarca günlerce bekleyeceği bir döneme doğru gidiyoruz” dedi. HEKİM GÖÇLERİ ARTIYOR Türkiye’de yaşanan hekim göçlerinin birden fazla sebeplerinin olduğunu ve doktorların dışında, hemşire ve birçok sağlık meslek grubundan çalışanın yurt dışına gitme eğiliminde olduğunu belirten Batmaz, hekim göçlerinin sebeplerini açıkladı. Hekim göçlerinin en başlıca sebebinin ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ olduğunu söyleyen Batmaz, “Sağlıkta dönüşümle beraber piyasalaşan ekonomi ve sağlık politikaları, bizleri birer sömürülecek çalışan, hastaları ise müşteriye dönüştürdü. Karşılığında kışkırtılmış sağlık sistemiyle beraber, herkesin ulaşabileceği nitelikli sağlık sisteminden çok, 5 dakikada yapılan muayenelerin dayatıldığı sağlıksız bir sistem doğdu. Bunların dışında sağlıkta şiddet faktörü ve ekonomik olarak geçinemeyen, mesleğinin ürettiği değeri karşılığını alamayan bir meslek grubu haline geldik. Geçmişte yeni bir şehre atandığımızda sevinirdik ama şimdi skeçleri yapılan alay konusu haline geldik. Çünkü barınma sorunu yaşıyoruz. Sağlık çalışanlarını çok azı yoksulluk sınırının üstünde maaş alıyor. Bu sorunların birleşmesiyle beraber ülkemizin çok değerli beyinleri umutsuz ve tükenmiş bir şekilde her geçen gün göçmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.  ÜCRETLİ SAĞLIK HİZMETİ DAYATILIYOR Hekim göçlerinin neden yaşandığından çok, ilerleyen süreçte Türkiye’de ki sağlık siteminde yaşanabilecek sorunlara dikkat çeken Batmaz, “Çok yeni ve lüks hastaneler açıldı ama içerisinde hekim, hemşire ve diğer sağlık personeli yok. Bu binalar biz olmazsak bir beton yığınından ibaret. Bizler olduğumuz için bugün sağlık hizmeti buralara geldi. Önümüzdeki dönemde hastalarımız, onlara bakacak doktor ve hemşire bulamayacaklar. Avrupa ülkelerinde hasta başına düşen hemşire hekim sayısı ile ülkemizdeki arasında 3-4 kat fark var. Bu bağlamda önümüzde bizi çok büyük bir buhran bekliyor. Buna çare olarak Suriyeli veya göçmenler üzerinden bir sağlıkçı atamaları yapılıyor. Biz bu duruma elbette karşı değiliz. Açıklamalarımızda göçmen sağlını sürekli olarak savunduk, fakat asıl öncelik gösterilmesi gereken şey kendi yerli gücünüzün ne kadar verimli kullanıldığıdır. Türkiye’de bir hekimin yetişmesi hem ekonomik hem de emek olarak ciddi bir bedeli var. Sağlık çalışanı sayısı azaldıkça en başta vatandaş mağdur oluyor. Kamu hastanelerinde her geçen gün azalan sağlıkçı sayısıyla beraber halka ücretli sağlığın dayatıldığı, parası olanın sağlığa ulaştığı, olmayanın ise aylarca günlerce bekleyeceği bir döneme doğru gidiyoruz” diye belirtti.  SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ DURDURULMALI Son olarak hekim göçlerinin önüne geçilmesi için atılması gereken adımlardan bahseden Batmaz, öncelik olarak Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin durdurulması gerektiğini belirterek sözlerine şu şekilde devam etti: “Biz çok önemli bir meslek grubuyuz. Birbirine bağlı yaklaşık 39 meslek dalıyla koordineli olarak bir sağlık hizmeti oluşturmaya çalışıyoruz. Hekim göçlerinin önüne geçilebilmesi için, yeniden ulaşılabilir, nitelikli ve ana dilde sağlık hizmetinin verilebilmesi için hamleler yapılmalıdır. Sağlığa ayrılan paranın sermayeye değil emekçiye ayrılması gerekir. Mesleği itibarsızlaştırılmasına ve sağlıkta şiddete karşı gerçekçi adımlar atılmalıdır. Ayrıca, sağlık çalışanlarına ekonomik düzenlemeler getirilmesi, özlük haklarını ve liyakat esas alınarak atama usullerinin tekrardan hayata geçirilmesi bu soruna çözüm olacaktır diye düşünüyorum.”

700 doktor daha göç yolunda: Hekim kalitesi hızla düşüyor! Haber

700 doktor daha göç yolunda: Hekim kalitesi hızla düşüyor!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Doktorlar arasında yurtdışına göç hız kesmiyor. 2023’ün ilk üç ayında 700 doktor, Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) gideceği ülkeye sunmak üzere iyi hal belgesi talep etti. İyi hal belgesi almadan da yurtdışına giden hekimler bulunduğu için bu sayının aslında daha yüksek olabileceğini belirten İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, hekimleri göçe iten sebeplerin başında özlük hakları, çalışma koşulları ve sağlıkta şiddetin geldiğini vurguladı. Ciddi bir tükenme sendromu içerisinde olan hekimlerin büyük kısmının antidepresan kullandığını ifade eden Kaynak, “Artık Türkiye’de hekimlik yapmak gerçekten imkansız hale gelmiştir ve insanlara kimse niçin gidiyorsunuz diye ağzını açıp bir şey söyleyemez. Bu iktidar devam ettiği takdirde hekim göçünün çok hızlı bir şekilde katlanarak ve çok vahim rakamlara ulaşarak devam edeceğini göreceğiz. Hekim kalitesi çok hızlı bir şekilde düşüyor. Kendine güvenen iyi hekimler yani kaymak tabaka Türkiye’den gidiyor” vurgusu yaptı. ÇOK ÜZÜCÜ BİR SÜREÇ İyi hal belgesi almadan da yurtdışına çıkan hekimler olduğu için bu sayının aslında çok daha fazla olduğunu tahmin ettiklerini belirten Kaynak, “Hekimlerin yurtdışına gidişi çok üzücü bir süreç. Uzun zamandır hem TTB hem de İzmir Tabip Odası olarak bu konu üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Kamuoyunu da mümkün olduğu kadar bilgilendirmeye ve uyarmaya çalışıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun halini aldı ve giderek de büyüyor. 3 aylık dönemde yaklaşık 700 hekim müracaatta bulundu. Hekimler yurt dışına giderken, özellikle Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler Türkiye’deki TTB’den referans belgesi talep ediyorlar. Dolayısıyla yurt dışında çalışmak üzerine gitmek arzusunda olan hekimler ister pratisyen ister uzman hekim olsun TTB’den bir iyi hal belgesi alarak gitmek durumundalar. Dolayısıyla biz rakamları buradan biliyoruz. Ama iyi hal belgesi almadan gitmekte olan hekimler olduğunu da duyuyoruz. Onların sayısı hakkında fikrimiz yok. Mevcut rakam aslında gerçeğin de altında” dedi. ÖZLÜK HAKLARI VE ÇALIŞMA KOŞULLARI Hekimlerin yurtdışına gitme sebeplerini sıralayan Kaynak, “Birinci neden özlük haklarıyla ilgili. Özlük hakları dediğimizde sadece mali hakları düşünmeyin. İçerisinde çalışma koşulları ve yönetim yetersizliğinin de yer aldığını söylememiz gerekiyor. Mali durumla ilgili şunu söyleyebilirim. Türkiye genel itibariyle yoksullar ve açlar ülkesi haline geldi. Araştırma görevlisinin maaşı 20 bin 139 lira, profesörün maaşı 34 bin 57 lira, uzman doktorun maaşı ise 24 bin 743 lira. Yoksulluk sınırı ise 31 bin 241 lira. Önümüzdeki ay muhtemelen profesör maaşı yoksulluk sınırının altında kalacak. Bu hekimlerde çok ciddi bir gelecek kaygısı yaratıyor. Bütün insanlarda ve mesleklerde olduğu gibi. İkincisi ise çalışma koşulları. Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) diye bir sistem var. Burası 5 dakikada bir randevu veriyor. Bu hastalar açısından baktığımızda hiçbir zaman kabul edilebilir bir süre değil. Çünkü bu konuda dünya standardı minimum 20 dakikadır. Bugün Türkiye’de yılda 1,3 milyar civarında insan sisteme temasa geçiyor. Bu çok kötü bir şey. Türkiye nüfusunun 15 katı bu” ifadelerini kullandı. BÜYÜK KISMI ANTİDEPRESAN KULLANIYOR Bu durumun hekimleri ciddi bir tükenme sendromu içerisine soktuğunu dile getiren Kaynak, “Hekim açısından bakacak olursak da her 3-5 dakikada bir hasta baktığı için ciddi bir tükenme sendromu içerisinde. Bu ağır depresyon, bunalım, kaygı ve panikle seyreden bir süreçtir. Hekimlerin büyük bir kısmı antidepresan kullanıyor. Bu çalışma koşulları ile ilintili. Bir de bunun üzerine her gün CİMER, Sağlık Müdürlükleri ya da Valilikten gelen birtakım soruşturma ve şikayet evraklarına cevap yetiştirmekle de mükellefler. Hekimlerin mesaisinin önemli bir kısmı da bu inceleme ve soruşturmalara ne kadar dayanaksız olursa olsun bunlara cevap vermekle geçiyor” şeklinde konuştu. GÜNDE 80 BEYAZ KOD Hekimleri göçe iten bir diğer önemli sebebin sağlık şiddet olduğunun altını çizen Kaynak, şunları söyledi: “Hekimler, Türkiye’de kurumsal anlamda da kendilerini güvende hissetmiyorlar. Çünkü sürekli sayısal baskı altında ve tükenmişlik içinde çalışmak zorunda kalıyorlar. Ciddi yönetim zafiyetleri var. Yönetim sadece şuna bakıyor… Ben bu ay kaç tane insanı sağlık sistemi ile yüz yüze getirdim? Tek derdi bu. Rakamsal bir ifade yapmaya çalışan kamu yönetimi sürekli yüksek rakamlar elde etmeye çalışıyor. Böylece elindeki çok değerli hekim insan gücünü heba ediyor. Hastalara da hiçbir faydası olmayan süreç yönetiliyor. Bir başka sorunda sağlıkta şiddet. Hastalar sağlık sisteminin bütün aksaklıklarını hekimin kendisinde görüyorlar. Hekime sözel ve fiziki saldırılar yapılabiliyor. Günde 80 civarında beyaz kod veriliyor. Bir o kadar da verilmeyeni vardır. Çünkü hekimler bunu çok kullanmak istemiyorlar. Hekimler artık Türkiye’de akademik olarak da yeteri kadar eğitim alamayacakları kanaatindeler. Çünkü üniversiteler gerçekten çökmüş durumda.” KİMSE NİÇİN GİDİYORSUNUZ DİYEMEZ! İktidarın sağlık politikalarının hekim göçü üzerindeki etkisine değinen Kaynak, “Türkiye’de bugünkü iktidar sağlık sistemini iki ana hatta ayırdı. Bunlardan bir tanesi kamu hastaneleri diğeri de büyük zincir özel hastaneler. Dolayısıyla hekimlerin ya kamu hastanelerinde devlet memuru olarak sözünü ettiğimiz koşullarda çalışması ya da özel hastanelerde kadrolu çalışması dışında alternatif bırakmamaya çalışıyor. Bu koşullar altında hekimlik yapma imkanını zaten iktidar tarafından planlı şekilde ortadan kaldırmış durumda. Bu durumda Türkiye’de gerçekten hekimlik yapmak şu anda imkansız hale gelmiştir. Yeni mezunlar, öğrenciler, genç meslektaşlarımız bunu artık çok net görüyorlar. Bu iktidar devam ettiği takdirde hekim göçünün çok hızlı bir şekilde katlanarak ve çok vahim rakamlara ulaşarak devam edeceğini hepimiz göreceğiz. Hekim kalitesi çok hızlı bir şekilde düşüyor. Kendine güvenen iyi hekimler yani kaymak tabaka Türkiye’den gidiyor. Gidemeyenler burada kalıyor. Bu sağlık sistemini olumsuz etkileyecek. Malpraktis davalarının çok artması nedeniyle hekimlik yapmaktan kaçınmaktadırlar. Defansif tıpta hekimler riskli vakalara dokunmazlar. TUS’ta artık kalp, beyin, göğüs, ortopedi gibi risk almayı gerektiren birçok branş artık tercih edilmiyor. Dolayısıyla bunların kadroları boşta kalıyor. Kaliteli hekimler buralara asla gitmiyor. Önümüzdeki yıllarda bu çok kritik cerrahi branşlarda Türkiye’de iyi bir hizmet almayı bırakın hizmet alma imkanı kalmayacaktır. Çünkü bu kadar yüksek malpraktis davalarla hekimler korkutulmuştur. Artık Türkiye’de hekimlik yapmak gerçekten imkansız hale gelmiştir ve insanlara kimse niçin yurtdışına gidiyorsunuz diye ağzını açıp bir şey söyleyemez. Türkiye’de insanlar artık mesleğini yapamıyor” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.