Çevre Durum Raporu’nda 'İyileşme yok'
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan, her yıl açıkladıkları Çevre Durum Raporu değerlendirmelerinde iyileşme görmek bir yana tüm sorunların çözülmeden büyüyerek devam ettiğini, üzerine yeni çevre mücadeleleri ve sorunları eklendiğini kaydetti. Kaz Dağları, Salda, Akkuyu, Sinop, İğneada, Kuzey Ormanları, Aliağa, Bergama, Alakır Vadisi, Alpu Ovası, Gördes, Menderes, Murat Dağı, Munzur Dağı, Yarımada, Ovacık, Soma, Yatağan, İkizdere, Akbelen, Kanal İstanbul, Çeşme gibi bölgelerde yapılmak istenen projeleri ‘ekolojik yıkım’ olarak değerlendiren Akdoğan, tüm merkezi ve yerel idarelerin bu yıkımdaki sorumluluğunu tekrar hatırlattı.
Öte yandan; Orman / tarım alanlarının, meraların, doğal karakteri korunması gereken alanların mevzuatlar eliyle madencilik, sanayi, enerji turizm, konut vb. faaliyetlere açılarak kaybedildiğini söyleyen Akdoğan, İzmir’in ‘Doğa İle Uyumlu, Yaşanabilir Kent’ hedefinden uzaklaştığını söyledi.
YÖNETİM POLİTİKALARI ETKİN DEĞİL
“Dünyada olduğu gibi ülkemizin doğal varlıklarında, biyolojik çeşitliliğinde havası, suyu, toprağında ekolojik yıkımı yaşıyoruz” ifadelerini kullanan Akdoğan, “Ülkemizin her köşesinde yürütülen çevre mücadelelerini değerlendirdiğimizde; 40 yıllık Çevre Kanunu ve Çevre Bakanlığı geçmişine sahip ülkemizde, çevre kalitesinin korunup geliştirildiğini, ülke yönetiminde doğal varlıkların ve yaşamın korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin olduğunu söyleyemiyoruz. Kentleşme, sanayileşme, tarım, madencilik ve diğer tüm sektörlerin yarattığı çevresel risklerin belirlenmesi, çevresel yüklerinin ortaya konarak bütünsel bir planlama anlayışı ile yönetilmesi gerekmektedir. Çevre Mühendisliği meslek disiplininin de var olma nedeni ve ana uzmanlık alanı olan tüm bu süreçlerde planlama ve denetim çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
TEKRAR HATIRLATIYORUZ
Akdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Orman alanlarımız, tarım alanlarımız, meralar, doğal karakteri korunması gereken alanlar mevzuatlar eli ile madencilik, sanayi, enerji turizm, konut vb. faaliyetlere açılarak kaybediliyor. Bir taraftan yangınlarla kaybettiğimiz orman alanlarımız en büyük tahribatı Orman Mevzuatı kapsamında verilen izinlerle yaşıyor… 6 Şubat’ta yaşadığımız büyük depremin yıkıcı etkileri devam ederken Adıyaman, Şanlıurfa ve Malatya illerinde yaşadığımız seller ile kayıplarımız arttı. Bilimsel gerçekleri dikkate almayan, deprem riskini göz ardı ederek yerleşim alanları belirleyen, yapılaşma kararları alan, kamu arazilerini, tarım ve orman arazilerini, toplanma alanlarını sermayenin yararına imara açan, kamusal denetim yetkisini kullanmayan tüm merkezi ve yerel idarelerin bu yıkımdaki sorumluluğunu tekrar hatırlatıyoruz.”
YAŞAM TALANI İLE KARŞI KARŞIYA!
Deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmaları safhasında alınmayan önlemler ile solunan toz ve asbest riskinin; sulak alanlara, orman alanlara dökülen hafriyat atıklarının çevre ve halk sağlığını tehdit ettiğini dile getiren Akdoğan, “Geçici barınma alanlarının koşullarının iyileştirilmesi ve yeniden inşa sürecinin doğru bir şekilde planlanması gerekiyor. Doğa olaylarının benzer şekilde afetlere dönüşmemesi için betona ve ranta dayalı kentleşme ve büyüme politikalarının terk edilmesi, kamusal denetimin etkin kılınması ve kentlerimizin doğayla uyumlu ve afetlere dirençli hale dönüştürülmesi gerekiyor. Deprem ve sonrasında yaşananlar, son yıllarda gerçekleşen faaliyetler, çılgın projeler, izinler, büyük bir ısrarla sürüklendiğimiz nükleer santral macerası nasıl bir doğa ve yaşam talanı ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” dedi.
KAZ DAĞLARI, SALDA, AKKUYU…
Ekolojik yıkım ile karşı karşıya kalan kritik bölgeleri örnek gösteren Akdoğan, “Kaz Dağları, Salda, Akkuyu, Sinop, İğneada, Kuzey Ormanları, Aliağa, Bergama, Alakır Vadisi, Alpu Ovası, Gördes, Menderes, Murat Dağı, Munzur Dağı, Yarımada, Ovacık, Soma, Yatağan, İkizdere, Akbelen, Kanal İstanbul, Çeşme gibi ülkemizin her köşesinde yürütülen ‘Ekolojik Yıkım’ projeleri adını buraya sığdıramadığımız pek çok yerde artarak devam ediyor... Atıkların doğru yönetilememesi nedeni ile plastik kirliliğinin küresel bir sorun haline geldiği günümüzde, ülkemizin genelinde olduğu gibi kentimizde de oluşan atıkların tamamını ayrı toplayamıyoruz” bilgisini paylaştı.
SORUNLAR BÜYÜYEREK DEVAM EDİYOR
Ülkemizin her yanında yaşanan kent / doğa talanı ve çevre sorunlarının birçok örneğini Homeros`un ‘Gök kubbenin altındaki en güzel şehir’ olarak tanımladığı İzmir’de de yaşamaya devam ettiğimizi vurgulayan Akdoğan, şunları ekledi: “ Doğa İle Uyumlu, Yaşanabilir Kent hedefini ortaya koyan İzmir ne yazık ki bu hedeften uzaklaşarak, her tarafında kuşatıldığı çevre problemleri ile boğuşmaya devam ediyor. Her yıl yaptığımız Çevre Durum Raporu değerlendirmelerinde iyileşme görmek bir yana tüm sorunların çözülmeden büyüyerek devam ettiğini, üzerine yeni çevre mücadeleleri ve sorunları eklendiğini görüyoruz.