#doğum

doğum haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, doğum haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bebekler anne karnında enflasyona maruz kalıyor Haber

Bebekler anne karnında enflasyona maruz kalıyor

Son zamanlarda özel hastanelerde artan ücretler birçok vatandaşın cebini yakmaya devam ediyor. Özellikle doğum ücretlerindeki fahiş artışlar, aileleri zorlu tercihler yapmaya itiyor. Devlet hastanelerindeki altyapı eksiklikleri ve hizmet kalitesindeki yetersizlikler nedeniyle daha hijyenik ve konforlu bir hizmet almak isteyen vatandaşlar, özel hastanelere yönelmek zorunda kalıyor. Ancak özel hastanelerdeki fiyat artışları vatandaşları ikilemde bırakıyor. Bu durumu değerlendiren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) İzmir Şube Denetleme Kurulu Üyesi Hülya Baran Ulaşoğlu, “Hükümet, vatandaşı devlet hastanesine teşvik etmek yerine, sağlık sigortalarıyla özel hastanelere yönlendiriyor. İlk olarak devlet hastaneleri gözden geçirilmeli, eksikler giderilmeli ve problemler düzeltilmeli. Bu iyileştirilmelerin ardından zaten vatandaş devlet hastanelerine yönelecek ve özel hastanelerdeki ücretler dengelenecek” dedi. ÖZEL HASTANELERE TALEBİ ARTIRIYOR Özel hastanelerdeki doğum ücretlerinin artışını değerlendiren Ulaşoğlu, “Özel hastanelerdeki doğum ücretlerinin artması çok gereksiz çünkü doğum da sağlık da bir insan hakkı. Anayasa’da bile vatandaşın ücretsiz olarak yararlanabileceği bir durum. Ancak bu durum vatandaşların tercihine bırakılıyor. Bakıldığı zaman vatandaşlara ‘Özel hastaneye gitmeyip devlet hastanesine gidebilirsin’ denebilir. Ancak vatandaş devlet hastanesinden memnun olmadığı için özel hastanelere yöneliyor. Randevu bulamayan, hijyenden, doktordan veya sağlık sisteminden memnun olmayan hastalar olabiliyor. Asıl konu da burada başlıyor zaten. Özel hastanelerde, hastalara konfor sunuluyor. Randevu konusunda veya diğer konulardaki problemlere çok nadir rastlanıyor. Bu durumda da vatandaşlar özel hastanelere yöneliyor. Devlet hastanelerindeki yetersizlik, özel hastanelere olan talebi artırıyor. Bu durumda da özel hastanelerdeki fiyat artışları arz-talep doğrultusunda arttırılıyor. Bakıldığı zaman devlet hastanelerindeki tuvaletler yeterli hijyene sahip olamayabiliyor. Örneğin, okullarda sadece 3 gün için temizlik personeli alıyorlar geri kalan 2 gün boş. Bu durumda da okul kir içinde kalıyor. Bu duruma benzer bir şekilde hastanelerde de personel yetersizliğinden dolayı yeterli hijyen olmuyor. Odalar dar ve kötü. Ya da doğum yapacak kişi birkaç kişiyle aynı odayı paylaşmak zorunda kalıyor. Kıdemli ve iyi doktorlarda devlet hastanelerinde yeterli değeri göremeyince özele yöneliyor. Bu sefer devlet hastanesinde iyi doktor bulunamıyor” diye belirtti. GİRİŞTEKİ HESAP ÇIKIŞTAKİNE UYMUYOR Hükümetin devlet hastanelerindeki yetersizliği kontrol altına alması gerektiğini ifade eden Ulaşoğlu, “Televizyonlara baktığımızda sürekli tamamlayıcı sigortalarla karşılaşıyoruz. Bireysel Emeklilik Sistemi ya da Anadolu Hayat gibi sigorta şirketlerinin reklamları çıkıyor. Vatandaş bu duruma özendiriliyor. Özel hastaneler yüksek bir rakam veriyor ancak senin tamamlayıcı sigortan varsa, oradan çok daha rahat ve konforlu bir şekilde yararlanabiliyorsun. Hükümetin yapması gerek özel hastanelere olan sigortalara özendirmek değil. Hükümet, devlet hastanelerindeki sistemi düzeltmeli. Sosyal devlet diyoruz ve sağlık her vatandaşın temel hakkı. Bu reklamlarla özel hastaneler besleniyor. Hükümet, vatandaşı devlet hastanesine teşvik etmek yerine, sağlık sigortalarıyla özel hastanelere yönlendiriyor. İlk olarak devlet hastaneleri gözden geçirilmeli, eksikler giderilmeli ve problemler düzeltilmeli. Bu iyileştirilmelerin ardından zaten vatandaş devlet hastanelerine yönelecek ve özel hastanelere gerek kalmayacak” sözlerine yer verdi. Doğum sürecinin ardından şikayetlerin belirtildiği bir internet sitesinde İzmir’de bir özel hastanede yaşadığı problemi aktaran bir vatandaş ise, “İlk olarak doğum ücreti olan 37 bin 500 TL giriş esnasında fatura verilmeden direkt tahsil edildi. Çıkış yapacağımız gün tahsilatın faturasını talep ettiğimde ise KDV hariç 8 bin 206 TL’nin SGK tarafından karşılandığını, ödememiz gereken karşılanmayan tutarın ise KDV hariç 25 bin 884 TL olduğunu fark ettik. Durumu yetkili kişilere ileterek, 25 bin 884 TL+KDV ödemem gerektiğini, tarafımdan fazla ücret alındığını belirttim. Yapılan dönüş ise hastane politikasının böyle olduğunu, faturayı yasal olarak böyle kesmek zorunda olduklarını ancak benden toplam tutarın hepsinin tahsil edilmesi gerektiğini ilettiler. Yani hem SGK’nın karşıladığı tutarı kurumdan geri alacaklar hem de benden SGK karşılama rakamı dahil toplam tutarı tahsil etmiş oldular. Zaten faturanın içinde bu hizmetlerin tamamı dahildir ki tarafıma ayrıca bir hizmet faturası kesilmedi. İlgili fazla tahsil edilen tutar için önce İl Sağlık Müdürlüğüne akabinde SGK’ya şikâyet kaydı oluşturarak konunun takipçisi olacağım” ifadelerine yer verdi. Öte yandan özel hastanede hizmet almaya devam eden diğer vatandaşlar ise her ay ücretlerin ciddi bir şekilde arttığını dile getirdi.

Yalova'da doğum ambulansta gerçekleşti Haber

Yalova'da doğum ambulansta gerçekleşti

Yalova'nın Çınarcık ilçesinde bulunan 4 Nolu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu'nda görev yağan sağlık ekipleri, geçtiğimiz hafta ambulansta doğum gerçekleştirdi. Gelen çağrı üzerine Esenköy beldesine sabaha karşı saat 04.00 sularında giden ekipler, 40 haftalık hamile Suriye uyruklu Rawa Al Huseyın'i ambulansa aldı. Daha sonra gebeyi hastaneye götürmek için yola çıkan ekipler, doğumun başlamasıyla ambulansı durdurdu. Sağlık ekipleri Esenköy beldesi Çınarcık arasında yolun kenarına çekilen ambulansta doğumu başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Doğumdan sonra 112 acil servis ekipleri, anne ve dünyaya gelen kız çocuğu Şam'ı Çınarcık Devlet Hastanesi'ne teslim etti. Yaşanan doğumdan sonra sağlık ekipleri anne ve kızını Esenköy'deki evinde ziyaret etti. Anne, doğumu yapan ekiplere teşekkürlerini sundu. Doğumu gerçekleştiren ATT (Acil Tıp Teknisyeni) Asiye Güzeltaş, yaşadıkları olayını şöyle anlattı: "Bize yakın bir bölge olan Esenköy bölgesinden aldık. Saat 04.00 sıralarına vaka bize ulaştı. Sonra ivedi bir şekilde zaten oraya intikal ettik. Hastayı muayene ettik. Bu muayenelerden sonra zaten üçüncü doğumuydu. Rahat bir şekilde gerçekleştirdi. Bizim de müdürlüğümüzün sunmuş olduğu NRP eğitimlerimiz, obstetrik eğitimlerimiz vesaire, bu eğitimler sayesinde olaya vakıftık. Bunlar bizim daha rahat şekilde müdahale etmemizi sağladı." Paramedik Gonca Sert ise ilk defa böyle bir şeyle yaşadığını belirterek, "Esenköy'de doğum vakasını aldık. Hızlı bir şekilde ulaşımımızı sağladık. Muayenesini yaptığımızda doğum gerçekleşmek üzereydi. İl Sağlık Müdürlüğümüzden NRP (Yenidoğan Canlandırma) eğitimizi almıştık zaten. Denk geldi, doğum eylemi gerçekleştirdik. Sonuçtan mutluyuz. Zaten biz arka kabindeydik. Sürücümüze ambulansı durdurmalarını söyledikten sonra doğum eylemini başarılı şekilde gerçekleştirdik. Bebeğimiz ağladı. Daha sonrasında hastanemize ulaştırdık. Ondan orada bütün bakımları yapıldı" diye konuştu.

Suda doğum ağrıları azaltır mı? Doğum uzmanı anlattı Haber

Suda doğum ağrıları azaltır mı? Doğum uzmanı anlattı

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, günümüzde en çok bilinen normal doğum ve sezaryen doğum olmak üzere 2 seçeneğin ön plana çıktığını fakat çok eski tarihlerde uygulanmaya başlanan başka bir seçenek daha olduğunu söyledi. Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, birçok kültürde kullanılan bu yöntemin ‘suda doğum’ olduğunu ve ülkemizde çok bilinmediğini aktardı. “Suda doğumlarda ağrı kesici ihtiyacının bariz şekilde azaldığı görülmüştür” Suda doğumu detaylarıyla anlatan Sekmenli, “Anne adayının, doğum için özel olarak tasarlanmış küvet veya havuz içine girmesi ile başlayan suda doğum, doktor kontrolünde, vajinal doğum ile bebeğin dünyaya gelmesi ile gerçekleşmektedir. Suda doğum doğal bir doğum şekildir. Diğer doğum türleri ile aynı oranda riskler taşıdığından güvenle tercih edilen bu doğum şeklinde rahime giden kan akımı artar, böylece rahim içinde olan kasılmalar rahatlıkla düzene girer ve bir başka olumlu etkisi de annenin bu kasılmaları daha az hissettiği yönündedir. Yapılan kanıta dayalı çalışmalarda da suda doğumlarda ağrı kesici ihtiyacının kara doğumlarına göre bariz şekilde azaldığı görülmüştür” dedi. “Suyun sıcaklığı doğum eylemi süresince 32-35 derece arasında değişmektedir” Suda doğuma uygun olan anne adaylarının özellikle suyun sıcaklığını merak ettiğini kaydeden Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, “Suda doğumlarda annenin içine girdiği su soğuk bir su değildir. Suyun sıcaklığı doğum eylemi süresince 32-35 derece arasında değişmektedir. Doğum süreci suyun içinde başladığı için suyun olumlu etkileri vardır. Bilindiği üzere bu sıcaklıkta olan sular bütün kas ve tendonlarımızda gevşeme etkisi sağlayacaktır. Bu etki anne adayında da görülür. Annenin hareketliliği artarak doğumda kolaylaştırıcı etki sağlamaktadır. Yine kanıta dayalı çalışma sonuçlarında doğumun 1. evresinin (sancıların başlamasından tam açıklık düzeyine kadar olan dönem) suda doğumlarda anlamlı oranda daha kısa sürdüğü görülmüştür. Bir başka olumlu etkisi perine (doğumun olduğu genital alan) bölgesi laserasyonları (yırtılma) suda doğumlarda daha nadir görülür. Görülen laserasyonlar genelde önemsiz olan 1., 2. derece laserasyonlardır” ifadelerini kullandı. "Bazı anne adaylarında suda doğum önerilmemektedir" Tüm bu olumlu özelliklerinin yanında suda doğumun bazı anne adaylarında önerilmediğini söyleyen Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, kimlerin suda doğum yapamayacağını açıklayarak, “Anne karnındaki bebekte gelişme geriliği olması, bebeğin makrozomik bebek olması, kilo tahmininin 4 bin 500 gramdan büyük olması, doğum eyleminin 37. gebelik haftasından önce başlamış olması, bebekte geliş anomalisi (makat, transvers, ayak geliş) olması, annede genital herpes enfeksiyonu olması, çoğul gebelik olması, annede yüksek tansiyon olması durumlarında suda doğum önerilmez. Bunların dışında her kadının eğer hekimi uygun görüyorsa suda doğum yapabilir. Suda doğum bu konuda deneyimli hekim ve ebelerce gerçekleştirildiği sürece güvenli bir doğum yöntemidir. Tüm doğumlarda olduğu gibi hedeflenen her zaman sağlıklı anne bebek kavuşmasıdır” diye konuştu. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Kozmik enerji tedavi edebilir mi?

Sezaryen doğumlar anne ve bebek sağlığını nasıl etkiliyor? Haber

Sezaryen doğumlar anne ve bebek sağlığını nasıl etkiliyor?

Koru Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Aydan Biri, “Sezaryen doğumlar anne ve bebek sağlığını tehdit ediyor” dedi. Türkiye’de sezaryen doğum oranlarının dünya genelinin üzerine çıkarak yüzde 60’a ulaştığına dikkat çeken Prof. Dr. Aydan Biri, artan sezaryen oranlarının anne ve bebek sağlığını tehdit eden riskleri de beraberinde getirdiğini söyledi. Prof. Dr. Biri, uzun dönemde ortaya çıkma ihtimali olan sorunlardan en önemlilerinden birinin sezaryen sonrası gebeliklerde plasentanın rahim alt kısmına yerleşmesi (plasenta previa) ve rahim duvarına yapışması (plasenta akreata-PAS) sorunu olduğunu, bu olgularda anne ölümlerinin yüzde 7-10 gibi yüksek oranlara kadar çıkabileceğini ifade etti. Sezaryenin doğumun normal yolla gerçekleşmesinin mümkün olmadığı durumlarda anne sağlığını korumak için yapılan bir ameliyat olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aydan Biri, “Ülkemizde sezaryen oranlarının yüksek olduğu düşünüldüğünde PAS olgularının da yüksek olacağı aşikardır” dedi. Aydan Biri, plasentanın normal şartlarda rahim duvarına yüzeysel bir bağlantı kurduğunu ve doğumdan sonra kolayca ayrıldığını ifade ederek, plasenta akreata spektrumu olan kadınlarda plasentanın rahim duvarına aşırı derecede bağlandığını, rahim duvarının derinliklerine ilerlediğini ve doğum sonrası ayrılmadığını söyledi. Biri, bu durumun kanamaya ve ciddi komplikasyonlara neden olabileceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle önceki sezaryen doğumları, rahim ameliyatları veya plasenta previa öyküsü olan kadınlarda bu sorun daha sık görülmektedir. Plasenta akreata ile komplike doğumlarda kan kaybı yaklaşık 2 bin-5 bin ml arasındadır. Yapılan bir araştırmada hastaların yüzde 95’ine kan verildiği, bu hastaların yüzde 39’una 10 üniteden fazla kan transfüzyonu yapıldığı görülmüştür. Yine bu alanda 16 ülkeyi kapsayan 82 vakada yapılan bir başka çalışmada anne ölümlerinin yüzde 99’unun engellenebilir sebeplerden gerçekleştiği belirlenmiş, söz konusu vakaların yaklaşık yarısının PAS tanısı konulmuş olmasına rağmen PAS organizasyonu bulunan bir merkeze gönderilmediği saptanmıştır. PAS olgularında anne ölümlerinin en büyük sebebini yüzde 80 ile kanama oluşturmaktadır. Anne ölümlerindeki en büyük faktör deneyim eksikliği ve bu durumu yönetmek için gerekli multidisipliner grubun oluşturulmamasıdır. PAS sorunu olan kadınların doğumu planlanırken tam donanımlı bir hastanede multidisipliner bir yaklaşımla ve uzman bir ekip ile takip ve tedavi edilmesi, anne sağlığının korunması ve ölüm riskinin azaltılması açısından son derece önemlidir. Bu kapsamda Koru Sağlık Grubumuz bünyesinde bu tedaviyi gerçekleştirecek donanımlı bir ekip, teknoloji, laboratuvar ve hastane koşullarının mevcut olması nedeniyle PAS Previa Ünitesi'ni kurmuş bulunmaktayız.” Multidisipliner takip ve tedavi Prof. Dr. Aydan Biri, hastaneleri bünyesinde yer alan Plesanta Akreate Spektrum Ünitesi’nde deneyimli perinatoloji uzmanları, jinekolojik pelvik cerrahi, kalp damar cerrahisi, üroloji, genel cerrahi, girişimsel radyoloji, anestezi ile kan bankası, erişkin ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin yer aldığına dikkat çekti. PAS olgularının tanı ve tedavisinin ciddi bir alt yapı ve ekip çalışması gerektirdiğini ifade eden Biri, tüm koşulların sağlanması halinde annenin ve bebeğin sağlığının en güvenli şekilde tutulduğunu söyledi. Hem tanı, hem cerrahi, hem de ameliyat sonrası bakım sürecinde kendisi ve Prof. Dr. İbrahim Alanbay yönetimindeki PAS Ünitesi’nin kurulmuş olmasının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Aydan Biri, böyle bir hizmeti vermekten duydukları mutluluğu dile getirdi. “3 sezaryende risk 56 kat artar” Prof. Dr. İbrahim Alanbay da sezaryen sayısı arttıkça riskin de arttığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “PAS vakasının bir sezaryen sonrası gelişme riski 7 kat iken, 3 veya daha fazla sezaryeni olanlarda risk 56 kat artar. Sezaryen sayısı fazla olan gebelerin gebelik takiplerinde bu yönden dikkatle incelenmesi çok önemlidir. Çoğu kez rahimin alınmasını gerektiren ve hatta anne hayatını tehdit eden bu ve benzeri diğer komplikasyonların azaltılması, doğum süreçlerinin doğru anlaşılması, anlatılması ve yönetilmesi aşçısından oldukça önemlidir.” Plasenta Akreate Spektrum (PAS) sorununun oluşmasında en önemli faktörler arasında daha önce uterusa (rahim), “küretaj, sezaryen, myomektomi, endometrial ablasyon veya plasentanın bir önceki doğumda elle veya küretle çıkarılması” gibi cerrahi işlemler yapılmasını gösteren Prof. Dr. Alanbay, diğer risk faktörlerini ise ileri anne yaşı, çok gebelik ve daha önce yapışık plasenta öyküsü olarak sıraladı. Bu hastalık 1970’lerde sadece 4 bin doğumda bir görülürken, günümüzde yaklaşık 500 doğumda görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Alanbay, “Bu nedenle sezaryen sayısı fazla olan ya da rahim operasyonu geçirenlerin gebelik takiplerinin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle özellikle plesanta previa da varsa şüphelenmek esastır. Bu kadar önemli bir hastalığın gebelik takiplerinde tanı alması her zaman kolay olmayabilir. Şüphe duyulduğunda tanı konulması, takibinin yapılması ve cerrahi tedavinin yapılması deneyimli ve ileri merkezlerde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Koru Plasenta Akreate Spektrum (PAS) Ünitesi bu amaca hizmet amacıyla kurulmuştur” ifadelerini kullandı. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.