Coğrafi avantajımızı kaybediyoruz
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Pandemi, küresel iklim krizi, Ukrayna-Rusya savaşı, artan girdi maliyetleri; 2022 yılında dünyanın ve ülkemizin tarımını şekillendirdi. Türkiye’deüreticilerin artan maliyetlerle üretimden uzaklaştığı, tüketicilerin ise sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşımının zorlaştığı 2022’yi; TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Çakıcı’ya sorduk. Tarımın geleceğiyle ilgili önemli tespitlerde bulunan Dr. Çakıcı, çiftçiliğin artık sermaye gerektiren bir meslek olmaya başladığını söyledi. İklim değişikliği ve su kriziyle ile birlikte Türkiye’nin coğrafi avantajını da kaybetmeye başladığını belirten Dr. Çakıcı, ülkelerin her üründe kendi kendine yetebilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
MÜDAHALE EDİLMELİ
Ülkenin olumsuz etkenler sonucu tarımsal topraklarının hızlı bir şekilde azaldığını söyleyen Dr. Çakıcı, iklim değişikliği ve su kriziyle ile de coğrafi avantajlarını kaybettiğini vurguladı. Üreticilerin yüksek girdi maliyetlerini karşılayamaz hale geldiğini de sözlerine ekleyen Dr. Çakıcı, “Türkiye tarımı 2022 yılını iklim değişimi ve girdi maliyetlerinin etkisinde yüksek gıda enflasyonu ile geçirdi. Maalesef bu sürece aktif tarım politikaları ile de müdahale edilmedi. Tarımsal üretim toprak, su ve girdilerin çiftçi emeğiyle kullanımı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz, plansız sanayi, enerji, madencilik, turizm ve kentleşme ile temel üretim kaynağı olan tarım topraklarını hızla kaybetmektedir. İklim değişikliği ve özellikle su krizi ile de coğrafi avantajlarını kaybetmektedir. Bu kayıplar ürün çeşitliliğinin azalması ve verim kayıplarını ortaya çıkarmıştır. Bu sürece dünyada yaşanan enerji krizi ve savaş gibi etmenlere TL’deki değer düşüşü eklenince ithal girdilerin fiyatları hızla artmıştır. Üretici yüksek girdi maliyetlerini karşılayamaz olmuştur” dedi.
‘KÜÇÜK ÇİFTÇİ YOK OLACAK’ TEHLİKESİ
Tarımın sermaye gerektiren bir sektör olmaya başladığını vurgulayan Dr. Çakıcı, küçük çiftçinin yok olma tehlikesiyle karşım karşıya kaldığını söyledi. Dr. Çakıcı, “Tarım sermaye gerektiren bir sektör olmaya başlamıştır. Elde ettiği ürünü değerinde satamadığında ise üretimden uzaklaşmaktadır. Küçük çiftinin ortadan kalkma tehlikesi söz konusudur. Bu durum tüketicinin yüksek gıda enflasyonu ile karşılaşmasına neden olmaktadır. Alım gücünün de azalması ile tüketicinin et, süt, bakliyat gibi temel gıdaya ulaşması bile çok zorlaşmıştır” şeklinde konuştu.
GIDA GÜVENLİĞİ VURGUSU
Gıda güvenliğinin ülkeler için oldukça önemli olduğunu dile getiren Dr. Çakıcı, “Global bir dünyada yaşamaktayız tarımsal ürünler ve üretimde kullanılan girdiler ticarete konu borsaları olan bir sektör. Ülkelerin bütün ürünlerde kendi kendine yeterli olması çok zor. Ürün fiyatları uluslararası piyasalarda belirleniyor. Enerji anlaşmaları, tahıl koridorları ve gübre ihracat izinleri bütün ülkeleri etkiliyor. Ülkemiz bunu ayçiçeği, buğday, arpa gibi ürün krizleriyle yaşadı. Bu dönemde gıda güvenliğinin ülkeler için çok önemi bir kez daha anlaşılır oldu. Korumacı tarım politikalarını seçiyorlar. Artık ithalata dayalı politikalar ile üretici gelirini ve pazar etiketlerini baskılama dönemi bitmiştir. Bu anlamda özellikle temel gıda ürünlerinde kendi kendine yeterli olmamızı sağlatacak üretimi teşvik eden çiftçi merkezli kamucu tarım politikaları geliştirmek zorundayız. Bu politikalar tüketicinin ucuz ve yeterli gıdaya ulaşmasını sağlayacaktır. Bir ürünün fiyatını belirleyen üretim miktarı yanında maliyetleri belirlemektedir. Devlet politikaları küçük çiftçinin üretim maliyetleri ve ürün tercihleri konusunda desteklenmesi yönünde olmalıdır. Sonuç olarak, halkın gıda güvenliği toprağın, suyun ve çiftçin korunmasından geçmektedir” ifadelerine yer verdi.