[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Dünya Sağlık Örgütü

Dünya Sağlık Örgütü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dünya Sağlık Örgütü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

DSÖ’den Nipah virüsü paniği: Nipah virüsü nedir? Nipah virüsü belirtileri nelerdir? Haber

DSÖ’den Nipah virüsü paniği: Nipah virüsü nedir? Nipah virüsü belirtileri nelerdir?

Koronavirüs salgınıyla mücadele devam ederken, Dünya Sağlık Örgütü'nden yeni bir uyarı geldi. Bangladeş'te ortaya çıkan ve ölümcül yarasa virüsü olarak bilinen Nipah (NiV) virüsü nedeniyle 38 yaşında bir erkek ve 3 yaşında bir kız çocuğunun yaşamını yitirdiği bildirildi. DSÖ’nün bildirisiyle gündeme gelen Nipah virüsü nedir? Nipah virüsü belirtileri nelerdir? İşte Nipah virüsü hakkında merak edilenler… NİPAH VİRÜSÜ NEDİR? Nipah virüsü, özellikle meyve yarasaları kaynaklı olan ve enfekte hayvanlardan insanlara bulaşabilen, yüksek ölüm oranına sahip bir zoonotik virüstür. Asya kökenli olan bu virüs, grip benzeri belirtilerle başlar ve daha sonra nörolojik semptomlar, örneğin baş dönmesi gibi durumları içerir. Nipah virüsüne karşı kesin bir tedavi bulunmasa da bu virüsle ilişkilendirilen hayvanlardan uzak durmak veya onlarla temas etmemek en etkili korunma yöntemidir. Ayrıca, virüsün neden olduğu semptomları hafifletmek için sıvı desteği ve düzenli beslenme önerilmektedir. NİPAH VİRÜSÜ NASIL BULAŞIR? Nipah virüsü, enfekte hayvanlarla insanların teması sonucunda ortaya çıkar. Ayrıca, enfekte hayvanların kesilmesi ve kontamine gıdaların insanlar tarafından tüketilmesi de başka bir bulaşma yolu oluşturur. Dünya genelinde, meyve yarasalarının dışkısı ve salyası ile temas etmek, hızlı bir bulaşma kaynağı olarak kabul edilmektedir. Vücut sıvıları ve solunum yoluyla bulaşma riski yüksek olduğu için, insanlar arasında sosyal mesafenin korunmaması, virüsün bulaşma olasılığını artırabilir. NİPAH VİRÜSÜ BELİRTİLERİ NELERDİR? Nipah virüsü genellikle grip benzeri semptomlar gösteren, kas ağrısı, baş ağrısı, boğaz ağrısı, ateş ve öksürük gibi yaygın belirtilerle kendini gösterir. Hastalık ilerledikçe nörolojik semptomlar da ortaya çıkabilir. Yapılan klinik araştırmalarda ölüm oranının %40 ile %75 arasında değiştiği kaydedilmiştir. Bulaşan kişilerde kuluçka süresi ortalama olarak 4-14 gün arasında sürerken, bazı vakalarda bu sürenin 45 güne kadar çıkabildiği belirlenmiştir. Nipah virüsü belirtileri şunlar olabilir: Kas ağrısı ve baş ağrısı Öksürük Ateş Nefes darlığı Boğaz ağrısı İshal Kusma Enfeksiyonun ilerlemesiyle birlikte nörolojik belirtiler de ortaya çıkabilir: Baş dönmesi Uyuşukluk Bilinç bulanıklığı Ensede sertleşme Nöbetler Nipah virüsü taşıyan evcil hayvanlar, özellikle domuzlar, başta çiftlikler olmak üzere bu hayvanlarla temas eden kişilere risk faktörleri taşıyabilir. Domuzlarla temas eden kişiler, kuluçka sürelerine dikkat etmelidir. Belirtilerin ortaya çıkması durumunda hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulması önerilir. NİPAH VİRÜSÜ NASIL TEDAVİ EDİLİR? Nipah virüsü tedavisine karşı spesifik bir antiviral ilaç geliştirmek, RNA virüslerinin hızlı mutasyon geçirdiği bir süreçte oldukça zorlu bir görevdir. Bu nedenle, şu ana kadar nipah virüsüne karşı özel bir antiviral tedavi bulunmamaktadır. Ayrıca, hastalığı hafifletmek için etkili bir aktif veya inaktif aşı tedavisi de mevcut değildir. Bu durumda, nipah virüsü semptomlarının hafifletilmesi için sağlıklı beslenme ve sıvı dengesi sağlanması ön plandadır. Ancak, salgın durumlarını önlemek amacıyla izolasyon önlemleri alınır.

Sigaranın bırakılmasını sağlayan öneriler Haber

Sigaranın bırakılmasını sağlayan öneriler

Dünya Sağlık Örgütü’nün de katkısıyla sigaranın zararları konusunda toplumsal bir bilinç oluşturulması ve sigarayı bırakmayı teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla 1987 yılından bu zamana kadar 9 Şubat günün de Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak kutlanmaktadır. Uzman Klinik Psikolog Başak Mutlu bu gün açısından “Öncelikle net bir tarih belirlenmesi, kişilerin sigarayı bırakacakları olan süre içerisinde kendilerini sigara bırakma bu duruna hazırlamasına yardımcı olacaktır. Belirlenmiş olan bu tarihin mümkün olabildiğince yakın ve de stressiz olan bir dönem olmasına da dikkat edilmesi gerekmektedir” ifadelerinde bulundu. Yemek sonrasında gelen sigara krizinde yürüyün Sigarayı bırakma sürecinde sigara içilmesini hatırlatan her türlü kişi, mekan ve alışkanlıklardan uzak durulması gerekmektedir. Uzman Başak , “Eğer genelde kahve içerken sigara kullanan birinin sigara bırakma dönemi içerisinde kahve tüketim durumlarına azaltması ya da kesmesi gerekmektedir. Yemekten sonrasında gelen sigara içme isteği ile baş etmek açısından da yürüyüş yapma denenmelidir. Sigara bırakmak insanların zamanını alır; bazı günlerin rahat ya da bazı günlerin zor geçme durumu oldukça doğal ve de beklenen bir süreçtir” dedi. Huzursuzluk hissetme ve artışı gibi durumlar normaldir Sigarayı bırakmanın getirmiş olduğu avantajlar ile ilgili bir liste hazırlarsak, zorlanılan dönemlerde bu listeyi okumak motive edici bir durum olabileceğini ifade eden Başak Mutlu, “İlk birkaç hafta içerisinde huzursuzluk, bununla beraber konsantre olmakta zorlanma, yemek yeme isteğinde artış, kolay ve ani bir şekilde öfkelenme ve bunalma gibi yoksunluk belirtileri görülmektedir. Bu tepkiler normal ve geçici olan belirtilerdir. Bu dönem içerisinde bir psikiyatri hekimine görünerek ilaç desteği sağlanması, bu sürecin bu şekilde daha rahat geçmesine yardımcı olur” diye konuştu.  Sigara kullanımlarında fiziksel olan bir bağımlılığın yanında, psikolojik olan bir bağımlılığın da önemli bir rol oynamış olduğuna dikkat çekti. Bu konuda da psikolog yardımına başvurulması gerektiğini belirtti.

Dünya Sağlık Örgütü bildirdi: Gazze bir ölüm bölgesi oldu Haber

Dünya Sağlık Örgütü bildirdi: Gazze bir ölüm bölgesi oldu

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, DSÖ'nün haftalık basın toplantısında Gazze'deki sağlık ve insani durumun kötüleşmeye devam ettiğine dair değerlendirmelerde bulundu. Ghebreyesus, son 3 günde Gazze'nin güneyindeki Nasır Hastanesine yönelik acil durum operasyonları gerçekleştirdiklerini belirtti. İsrail'in ablukası ve saldırıları altındaki hastanede hala yaklaşık 130 hasta ile en az 15 doktor ve hemşirenin bulunduğunu ifade etti. Hastanede yoğun bakım ünitesinin artık çalışmadığını ve DSÖ'nün hastaların başka hastanelere transferine yardımcı olduğunu aktardı. Ghebreyesus, Gazze'nin bir ölüm bölgesine dönüştüğünü vurgulayarak, bölgenin büyük bir kısmının imha edildiğini ve 29 binden fazla insanın öldüğünü, daha fazlasının yaralandığını belirtti. Ayrıca, savaşın başlamasından bu yana şiddetli yetersiz beslenmenin hızla arttığını ifade etti. Gazze'de artık ateşkese ihtiyaç olduğunu ve sınırsız insani yardımın ulaştırılmasının önemine dikkat çekti. BM, İsrail'in Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) barınağını hedef alması ve 2 kişinin hayatını kaybetmesine sert tepki gösterdi. BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, MSF barınağının bombalanmasını dehşetle karşıladığını belirtti ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Griffiths, "İnsani yardım çalışanları hayatlarını tehlikeye atıyor. Tüm siviller gibi onların da korunması gerek" ifadelerini kullandı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus'taki MSF barınağını hedef alarak 2 kişiyi öldürdüğü bildirilmişti. Mevasi bölgesindeki MSF barınağı, İsrail'in daha önce "güvenli" olduğunu iddia ettiği yerlerden biriydi. İsrail ordusu, Gazze kenti ile Gazze Şeridi'nin kuzey ve orta kesimlerindeki Filistinlilerin bu bölgeye gitmesini istemişti. Mevasi'deki çadır kentlerinde yaklaşık 9 bin Filistinlinin bulunduğu ve bunlardan 2 bininin bölgenin Refah'ta kalan kısmında yaşadığı tahmin ediliyor. İsrail ordusu, 22 Ocak'tan bu yana Han Yunus'a ve bölgedeki hastanelerin çevresine yönelik hava ve topçu atışlarıyla saldırılar düzenlerken kentin batı ve güney bölgelerinden askeri araçlarla yürüttüğü işgali nedeniyle çok sayıda Filistinli yerinden edildi.

DSÖ'nün listesindeki X hastalığı nedir? X hastalığı Türkiye’de görüldü mü?  X hastalığı belirtileri neler? Haber

DSÖ'nün listesindeki X hastalığı nedir? X hastalığı Türkiye’de görüldü mü? X hastalığı belirtileri neler?

Davos kentinde gerçekleşecek olan Dünya Ekonomik Forumu'nda, gündemde olan "X Hastalığı," Covid-19 salgınından çok daha büyük bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü ve AstraZeneca gibi önemli kuruluşlardan uzmanların katılacağı bir panel, bu önemli konuya odaklanacak. X hastalığı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ilerleyen yıllarda ortaya çıkabilecek ve ciddi bir salgına neden olabilecek bilinmeyen bir patohene verdiği isim olarak bilinir. Vatandaşlar merakla arama motorlarında X hastalığı nedir, X hastalığı belirtileri, X hastalığı Türkiye’de görüldü mü gibi birçok soruyu sordular. İşte X hastalığına dair merak edilenler haberimizde… X HASTALIĞI NEDİR? X hastalığı, mevcut bilgilere göre henüz tanımlanamamış, ancak ciddi bir mikrobik tehdidin neden olduğu hastalığa verilen bir isimdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2017 yılında, bilinen öldürücü hastalıklar arasında bulunan Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) ve Ebola gibi patojenlerin yanı sıra araştırma önceliği taşıyan patojenlerin kısa listesine X Hastalığı'nı da ekledi. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus'un, diğer sağlık yetkilileriyle birlikte konuyu tartışmak üzere İsviçre'nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'na katılması, X hastalığını gündeme taşıdı. DSÖ'nün resmi internet sitesinde, "X Hastalığı, bilinmeyen bir patojen kaynaklı ve insanlarda nasıl bir hastalığa yol açtığı henüz bilinmeyen ciddi bir uluslararası salgını temsil ediyor." ifadesine yer verilmiştir. Hedef, bilinmeyen "X Hastalığı"na karşı mümkün olan en iyi şekilde hazırlıklı olmaktır. Toronto Üniversitesi'nde biyoetik ve küresel sağlık profesörü olan Kerry Bowman, "X Hastalığı, Covid-19'dan çok daha güçlü olan bir hastalığın ortaya çıkabileceği varsayımsal bir senaryoyu temsil ediyor. Bu, dünyanın hızla yayılan bir hastalık tehdidine nasıl tepki vereceği konusunda varsayımsal bir hazırlık" şeklinde açıklamada bulundu. X HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELER? X hastalığı belirtileri henüz keşfedilmemiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bulaşıcı hastalık riskini göz önünde bulundurarak aktif çalışmalarını sürdürmektedir. 2018 yılında, gelecekte ortaya çıkabilecek potansiyel bilinmeyen salgına karşı Ar-Ge Planı'nda yer almaktadır. X Hastalığı'nın içeriği halen bilinmemekle birlikte, bilim insanları bir sonraki büyük salgının henüz karşılaşılmamış bir virüsten kaynaklanabileceği uyarısında bulunmaktadır. Bu sebeple, DSÖ, olası bir salgına karşı hazırlıklı olabilmek adına X virüsü üzerine araştırmalarını sürdürmektedir. DSÖ, halk sağlığı için ciddi risk oluşturabileceğine inandığı Ebola virüsü, Zika virüsü ve şiddetli akut solunum sendromu (SARS) gibi hastalıkları listelemektedir. X HASTALIĞI TÜRKİYE’DE GÖRÜLDÜ MÜ?  Şu an için varsayımsal olan X Hastalığı, Türkiye'de ve küresel düzeyde tespit edilen herhangi bir vaka bulunmasa da insan sağlığına yönelik ciddi ve hızla artan bir tehdit olarak nitelendiriliyor. Bu durum dünya genelinde ciddi bir hazırlık gerektiren bir tehdit olarak algılanıyor.

Sağlık sisteminin yükünü azaltacak yöntem Video Galeri

Sağlık sisteminin yükünü azaltacak yöntem

Sinir sistemini düzenlemek amacıyla omurga, kemik ve kaslara müdahale etme yöntemi olan kayropraktik, dünyada 137 yıldır var olan bir meslek. Kayropraktik tedavinin hastalıktan korumak amaçlı birinci basamak sağlık hizmeti olduğunu kaydeden Kayropraktik Omurga Sağlığı Derneği Genel Sekreteri Kayropraktik Uzmanı Umut Yasa, dünyada kayropraktik hizmeti alan toplumlarda hastane yatışlarının yüzde 85, iş gücü kaybının yüzde 75 ve ağrı kesicilere olan ihtiyacın yüzde 64 azaldığını ifade etti. “Hastalıktan korumak amaçlı” Kayropraktiğin eczacılık, fizyoterapistlik, hemşirelik, tıp hekimliği gibi bir meslek olduğunu vurgulayan Yasa, “Kayropraktik; kırık, çıkık, tümöral ve romatizmal sıkıntısı olmayan vakalarda, eksenine ve yapısına göre eklemin yanlış duruşunu düzelten bir meslek grubudur. Kayropraktik, hastalıktan korumak amaçlı birinci basamak sağlık hizmetidir. Oluşmuş bir takım deformiteler varsa bile bunun sakatlık ve hastalık boyutuna ulaşmaması için çalışır. Herhangi bir kronik ya da akut ağrısı olan, belde, boyunda, omuzda sıkıntısı olanlar kayropraktistlere gelebiliyor ama kayropraktik, yoğunlaşma açısından önce omurga sağlığı üzerine eğiliyor” sözlerine yer verdi. “Türkiye sağlık sistemi içerisinde yok” Kayropraktik Omurga Sağlığı Derneğinin Türkiye’de kayropraktik mesleğini temsil eden bir dernek olduğunu belirten Yasa, şöyle konuştu: “Türkiye sağlık sistemi içerisinde olmayan tek sağlık mesleği. Bu konuda Bahçeşehir Üniversitesinde bir dönüşüm programı var. 2 yıllık bir dönüşüm programı ile sağlık sisteminin yükünü alabilir, Türk toplumunun kronik ve akut ağrılarını giderecek bir sistem kurulabilir. Şu anda 130 mezun var. YÖK onaylı bir programdan mezun olup üzerine tez yazılarak kayropraktik mesleğini icra edebiliyorsunuz.” Sosyal medya paylaşımlarına dikkat Özellikle sosyal medyadan görüp kayropraktik tedaviyi uygulamaya çalışan vatandaşlara uyarıda bulunan Yasa, “Sosyal medya üzerine büyük bir dezenformasyon var. Meslekten olmayan insanlar ‘Kayropraktik yapıyorum’ diyerek bir takım uygulamalara girebiliyor. Eğitimli ellerde olduğunda bu meslek sakınca içermiyor ancak eğitimli bir el yapmazsa deformasyona sebebiyet verebilir, sakatlıklara sebebiyet olabilir. Bu sebeple sosyal medya üzerinden görülen ve kayropraktik adı altına varlık gösteren insanlara itibar edilmesin. Ayrıca meslekten olmayan sağlık çalışanları ve halk tabiri ile lokman hekimler yanlış müdahalelerde bulunup sağlık sistemine negatif anlamda yük getirebilir” dedi. İHA

Dünya Sağlık Örgütü Şifa Hastanesi ile iletişimin tamamen koptuğunu duyurdu Haber

Dünya Sağlık Örgütü Şifa Hastanesi ile iletişimin tamamen koptuğunu duyurdu

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 37’nci güne girildi. Bölgeyi havadan, karadan ve denizden yoğun bombardıman altına alan İsrail ordusunun hastanelere ve çevresine düzenlediği saldırılar da artarak devam ediyor. DSÖ tarafından yapılan açıklamada, Gazze Şeridi’nin en büyük ve merkez hastanesi olan Şifa Hastanesi’ndeki bağlantıları ile iletişimlerinin tamamen koptuğu belirtildi. Örgütün resmi hesabından yapılan açıklamada, “Hastanenin tekrarlanan saldırılara maruz kaldığına dair korkunç raporlar ortaya çıkıyor. Bağlantılarımızın on binlerce yerinden edilmiş insanla birlikte bölgeden kaçtığını varsayıyoruz” ifadeleri kullanıldı. GHEBREYESUS: "ŞİFA HASTANESİ’NDEKİ DURUM SON DERECE ENDİŞE VERİCİ VE KORKUTUCU" DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Şifa Hastanesi’nde durumun son derece endişe verici ve korkutucu olduğunu belirterek, “Hastaneden kaçanların bazılarının vurulduğu, yaralandığı ve öldürüldüğü haberlerini alıyoruz” dedi. Alınan son raporların, hastanenin İsrail tanklarıyla kuşatıldığı yönünde olduğunu aktaran Ghebreyesus, “DSÖ; sağlık çalışanlarının, yaşam desteğindeki bebeklerin, hastanede kalan binlerce yerinden edilmiş Filistinlinin, yüzlerce hasta ve yaralının güvenliği konusunda ciddi endişe duymaktadır” açıklamasını yaptı. Hayat kurtarmanın ve korkunç düzeydeki acıları azaltmanın tek yolunun Gazze Şeridi’nde acil insani ateşkes olduğunu vurgulayan Ghebreyesus, "DSÖ ayrıca, kritik düzeyde olan yaralı ve hastaların sürekli, düzenli, engelsiz ve güvenli bir şekilde tahliyesi için çağrıda bulunmaktadır" ifadelerini kullandı. Bu haber de ilginizi çekebilir: Gazze'deki Şifa Hastanesi’nde 2 prematüre bebek hayatını kaybetti

Bakan Koca'dan DSÖ'ye Gazze çağrısı Haber

Bakan Koca'dan DSÖ'ye Gazze çağrısı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından, DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus'a yazdığı mektubu paylaştı. Mektubuna, "Gazze'de hayat, eğer buna 'hayat' denebilirse, iki haftadan fazla bir süredir çok ağır savaş koşulları altında... Dünya Sağlık Teşkilatı Genel Direktörü olarak bu olağanüstü duruma sarf ettiğiniz dikkatin farkındayım. Her şeyden öte, bir insan, kendini insanlığın hizmetine adamış insan sağlığı savunucusu olarak da neler hissettiğinizi tahmin edebiliyorum" cümleleriyle başlayan Koca, Gazze'ye, muhtaç olduğu sağlık hizmetinin ulaşması için gösterdikleri tüm çabalar için şahsına ve üyesi olduğu teşkilata teşekkür etti. Masum sivillerin hayatını kaybettiği, yaralı çocukların sağlık hizmetine ulaşamadığı Gazze için yapılabileceklerin, bugüne kadar yapılanlardan çok daha fazla olduğunun altını çizen Koca, buna yürekten inandığını ifade etti. Sağlık Bakanı Koca, mektubunda şunları kaydetti: "Yaşadığımız günler, Dünya Sağlık Teşkilatına, insanlığın onurunun artık daha fazla çiğnenmesini önleme misyonu yüklüyor. Hiç şüphem yok ki alınmasına öncülük edeceğiniz kararlar, harekete geçireceğiniz imkanlar ve ayrıca şahsi saygınlığınızla dünya toplumlarının beklentilerini gerçeğe dönüştürecek ve büyük minnettarlık duyulacak adımlar atabilirsiniz. Dünya Sağlık Teşkilatını bu beklentilerin hayli gerisinde görmek, hatta siyasi iradelerin de gerisinde kaldığını bilmek kabullenilebilir bir olgu değildir. 75. yılında olan, bu süre içinde nice krizlere karşı başarılı sonuçlar almış bu kurumdan beklentimizin, gücünü aşan bir beklenti olduğunu düşünmüyorum. Yaralanan, kanser tedavisi yarım kalan çocuklara sağlık hizmeti verebilmek için önümüzdeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz ve elbette üyesi olduğumuz bu kurumun gücünü bunun çok daha ötesinde ivedilikle ortaya koymasını büyük bir ümitle bekliyoruz. Dünya Sağlık Teşkilatı, önderlik sorumluluğu ile ve acilen gerekli girişimlerde bulunarak, Gazze'de verilecek sağlık hizmetlerinin güvenliğini garanti altına almalı." Türkiye'nin, hasta çocuklar başta olmak üzere, savaşın mağdurları için gerekli sağlık hizmetlerini Gazze'ye ulaştırmaya, yaralıları tedavi altına almaya hazır olduğunu ve gerekli hazırlıkları yaptığına dikkati çeken Koca, mektubunu, "Hayat kurtarmak için eksik olan şey, gerekli şartların oluşturulmasıdır. Dünya Sağlık Teşkilatının mottolarından biri 'herkes için sağlık', diğeri 'kimseyi geride bırakmamak'tır. Bir Sağlık Bakanı, bir insan ve baba olarak size çağrım, bu iki mottonun birer hakikat olduğunu tekrar ortaya koymanızdır. Tüm Türkiye'nin beklenti dolu selamlarını iletiyorum. Saygılarımla." sözleriyle tamamladı. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR- İsrail saldırılarında ölen Filistinlilerin yüzde 40'ı çocuk

DSÖ: Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli olmayı sürdürüyor Haber

DSÖ: Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli olmayı sürdürüyor

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, DSÖ'nün haftalık basın toplantısında güncel sağlık konularına ilişkin değerlendirmede bulundu. Kuzey yarımkürede kış mevsimi öncesi Kovid-19 ile ilgili endişe verici eğilimleri görmeye devam ettiklerini dile getiren Ghebreyesus, özellikle Avrupa ve ABD'de son 28 günde Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatışlar ve yoğun bakıma kabullerin arttığını söyledi. Ghebreyesus, Kovid-19 ile ilgili aşılamanın en fazla risk altındaki kişiler için düşük kaldığını, dünya nüfusunun 3'te 2'sinin ilk doz aşıyı aldığını fakat sadece 3'te 1'inin hatırlatma dozunu vurulduğunu ifade etti. "Kovid-19, 2 yıl önceki gibi akut kriz olmayabilir ancak bu onu görmezden geleceğimiz anlamına gelmiyor." diyen Ghebreyesus, ülkelerin Kovid-19 ile mücadele için çok fazla yatırım yaptığını ve bu konudaki önlemlerini sürdürmeleri gerektiğini vurguladı. Yıkıcı sel felaketinin yaşandığı Libya'daki kriz halinin sürdüğünü söyleyen Ghebreyesus, "Libya'da resmi olarak 4 binden fazla kişi öldü, 8 bin 500'den fazla kişi kayıp ve 30 binden fazla kişi yerinden edildi." dedi. Ghebreyesus, Libya'daki sağlık tesisleri ve hastanelerin, yapısal hasar, ilaç ve tıbbi ekipman eksikliği ile sağlık çalışanlarının yetersizliği nedeniyle yalnızca 3'te 1'inin işlevsel durumda olduğunu kaydetti. DSÖ'nün Libya'daki yerel otoriterlerle işbirliği içerisinde olduğunu aktaran Ghebreyesus, bunları desteklemek için DSÖ'nün acil durum fonundan 2,3 milyon dolar ayırdıkları ve 11 milyon dolar tutarında yardım çağrısı başlattıklarını belirtti. "Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor" AA muhabirinin, "Son dönemde Kovid-19 vakaları artarken yeni varyantların daha bulaşıcı ve tehlikeli olduğunu söyleyebilir misiniz? Yeni varyantlar için yeni aşı programlarına ihtiyaç duyulacak mı?" sorusunu yanıtlayan DSÖ'nün Kovid-19'a Karşı Mücadele Teknik Heyeti Lideri Maria Van Kerkhove, Kovid-19'un yaygın yeni varyantları olan EG.5.1 (Eris) , XBB.1.5 ve BA.2.86'nın (Pirola) ciddiyet düzeyinde bir değişiklik tespit etmediklerini dile getirdi. Kovid-19'a karşı alınan önlemlerin işe yaradığını vurgulayan Kerkhove, "Mevcut Kovid-19 aşıları güvenli ve etkili olmayı sürdürüyor, ciddi hastalıkları ve ölümleri önlüyor." dedi. BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Prof. Dr. Okyay: Eris varyantı çok bulaşıcı, hızla yayılıyor

İşitme kaybını önlemek için en önemli etken nedir? Haber

İşitme kaybını önlemek için en önemli etken nedir?

Engelliliğin; normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamaması olarak tanımlandığını belirten Liv Hospital Samsun Kulak Burun Boğaz Kliniği’nden Opr. Dr. Yunus Karadavut, “Engellilik; farklı nedenlere bağlı olarak zihinsel, görme, işitme ve konuşma, ortopedik ve süreğen engelli olmak üzere beş temel başlıktan oluşmaktadır” diye konuştu. Opr. Dr. Karadavut, 19-25 Eylül İşitme Engelliler Haftası nedeniyle işitme sorunları hakkında açıklamalarda bulundu. “Engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmeliyiz” Engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmek ve hayatlarına kolay şekilde devam ettirebilmelerini sağlamak gerektiğinin altını çizen Opr. Dr. Yunus Karadavut, şu bilgileri paylaştı: “Ülkemizde 2005 yılında kabul edilen 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ile engelli bireylerin hakları anayasal düzende koruma altına alınmıştır. Dünyada da engelliliğe yönelik uygulanan yasal düzenlemelerin yanı sıra engelliliğe dikkat çekmek ve halkı bilinçlendirmek amacıyla bazı günler ve haftalar belirlenmiştir. Dünya İşitme Engelliler Federasyonu tarafından Eylül ayının son haftası olarak belirlenen Dünya İşitme Engelliler Haftası, 19-25 Eylül tarihleri arasında ülkemizde de kutlanmaktadır. Bu haftanın ana teması farkındalıktır. İşitme engelli vatandaşlarımız açısından farkındalık oluşturmakla birlikte, işitme sağlığı yerinde olan vatandaşlarımızın da işitme sağlığını korumalarına dikkat çekmek amaçlanmaktadır.” “İşitme kaybı sonradan da yaşanabilir” İşitme kayıplarının büyük bir çoğunluğu doğuştan gibi görünse de sonradan gelişen işitme kayıpları da önemli oranda görüldüğünü ifade eden Dr. Karadavut, “İşitme kayıpları kulağın bir veya daha çok yerinin hasarıyla, çeşitli nedenlerden oluşmaktadır. Ebeveynler arasında akrabalık olması, ailede çocukluk döneminde başlayan kalıtsal işitme kaybı olması, annenin hamileyken kullandığı bazı ilaçlar ve geçirdiği hastalıklar, doğum kilosunun düşük olması, ateşli hastalık geçirmesi ve bebeğe verilen bazı ilaçlar doğuştan işitme kaybına neden olabilmektedir. Enfeksiyonlar, travma, sistemik hastalıklar, tümöral nedenler, yaşlanma gibi birçok sebep de sonradan edinilen işitme kaybına yol açabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) işitme kaybına yol açan faktörlerin yüzde 50sinin önlenebilir olduğunu bildirmektedir” şeklinde konuştu. “Çocuklar kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarını yaptırmalı” İşitme kayıplarının mutlaka kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı (KBB) hekimlerince teşhis edilmesi gerektiğini işaret eden Opr. Dr. Yunus Karadavut, “Önleyici tedbirler olarak çocukların yeni doğan döneminde işitme taramalarından geçmesi, kızamık, menenjit, kabakulak ve kızamıkçık aşılarını olması, özellikle ototoksik (iç kulağa zarar verici) özellikte ilaç kullanırken seçici davranılması, orta kulak iltihabı için etkin tedavilerin yapılması, aşırı gürültülü ortamlardan kaçınılması önerilmektedir. İşitme kaybını erken dönemde belirlemek amacıyla ülkemizde yeni doğan işitme taraması ve erken yaş işitme taraması yapılmaktadır. Aileler herhangi bir dönemde bebeklerinde işitme kaybından şüphelenirlerse bir uzmana başvurmalıdır” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.