[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#eğitim

eğitim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, eğitim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yoksulluk çocukları okuldan uzaklaştırdı Haber

Yoksulluk çocukları okuldan uzaklaştırdı

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER - Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre 2023-2024’te eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak yaklaşık 612 bin 814’e yükseldi. Bu sayıyla eğitim dışındaki çocuk sayısı son üç yılın en yüksek seviyesine çıktı. 2023-24’te eğitim dışındaki çocukların yüzde 53,6’sı erkek, yüzde 46,4’ü kız çocukları oluşturdu. Geçtiğimiz yılda ise yüzde 49,9 erkek, yüzde 50,1’ni kız çocuğu olmak üzere 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Eğitim dışında kalan çocuk sayısında görülen artış ve bu artışın ağırlıklı olarak erkek çocuklarda olması eğitimciler tarafından ekonomik krizin eğitimden kopuşta etkili olduğu belirtiliyor. Erkek çocuklarının eğitim yerine hane giderinde yardımcı olması, kız çocuklarının yine mali sıkıntılar nedeniyle eğitim alması yerine erken ve zorla evlilikler ile ev içi bakım yükü sırtlarına bindiriliyor. Yaş gruplarına göre bakıldığında ise 6-9 yaş grubunda yaklaşık 73 bin 872 çocuk, 10-13 yaş grubunda yaklaşık 86 bin 269 çocuk, 14-17 yaş grubunda yaklaşık 452 bin 672 çocuk eğitim dışında kaldı.  EĞİTİMDEN UZAKLAŞILIYOR İki eğitim-öğretim yılı arasında öğrenci sayısındaki değişim en fazla 2006 doğumlularda görülüyor. Bu gruptaki çocukların net okullaşma oranları son bir yılda yüzde 8,3 puan düştü. Bu grubunu yüzde 5,2 puan düşüşle 2007 doğumlular, yüzde 3,9 puan düşüşle 2006 doğumlular takip ediyor. Bu durum eğitimden erken ayrılmanın özellikle 15 yaştan itibaren arttığına işaret ediyor. Türkiye’de 15 yaşın resmî çalışmaya başlama yaşı olması bunu artıran sebeplerden biri olarak yorumlanıyor. Artan yoksulluk nedeniyle çocuklar aile yardım etmek, ailelerin eğitim masraflarını karşılayamaması yine çocukların eğitimden uzaklaşmasını sağlayan etkenlerin başından geliyor. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, yoksullaşmaya vurgu yaptığı konuşmasında eğitime yeterince bütçe ayrılmamasını eleştirdi. 3 ÇOCUKTAN 1’İ OKULA GİDİYOR Artan yoksulluk ve eğitim masraflarından dolayı dar gelirli ailelerin çocuklarını okula gönderemediğini söyleyen Danyeli, “Çocukların okuldan uzaklaşmasının en büyük sebeplerinden biri her geçen gün artan yoksulluktur. Ülkenin içinde yaşadığı ekonomik kriz halkı her geçen gün daha da yoksullaştırıyor. Bu yoksullaşma çocukların nitelikli bir eğitim ve öğretim görmelerini de engelliyor. Eğitim masrafları kayıt parası adı altına başlıyor ve bazı okullarda talep edilen kayıt parası velilerin ödeyemeyeceği miktarlarda oluyor. Çünkü Millî Eğitim Bakanlığı (MEB)’in okullara ayırdığı ödenek kurumlardaki masrafları karşılamıyor. Bu masraflarda velilerden alınan paralar ile karşılanmaya çalışılıyor. Özellikle de yoksul aileler bu paraları karşılanmakta zorlanıyorlar. Bununla birlikte aynı zamanda temel giderler olan okul kıyafetleri, kırtasiye giderleri yemek masrafları her yıl giderek artıyor. Geçen yıla oranla bu masraflar yüzde 70 oranında arttı. Ülkede yaşayan yoksul aileler çocuklarının temel eğitim giderlerini karşılamakta zorlanıyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in belirlemiş olduğu açlık sınırının altında 36 milyon insan yaşıyor. Yaşanan bu ekonomik krizde ister istemez yoksul ailelerin çocuklarının nitelikli bir eğitim öğretim almalarının önünde engel oluyor. MEB’in tasarruf tedbirleri kapsamında okul servislerine mesafe sınırı getirmiş olması da çocukların eğitime erişimini engelledi. Özellikle dezavantajlı bölgelerde okuyan kesimlerin bu servis paralarını ödemeleri mümkün olmayınca kendi çocuklarını okula göndermeme gibi bir durum ortaya çıktı. Bazı velilerimizle konuştuğumuzda 2-3 çocuğu olan aileler bazen 2, bazen 1 çocuğunu okula gönderiyor, kalan çocuklarını okula gönderemiyor” diye konuştu. ÇOCUKLAR UCUZ İŞ GÜCÜ  Çocukların ucuz işgücü olarak kullanıldığını belirten Danyeli, anayasal olan eğitim hakkı için MEB’in yeterli bütçe ayırması gerektiğini ifade etti. Danyeli, “Yoksulluğun artmasıyla birlikte evin ihtiyaçları karşılanamıyor. Aileler de çocuklarını okuldan uzaklaştırılıp ve çalıştırmak zorunda kalıyor. Çocuklar ucuz iş gücü olarak sermayenin beklentisi yönünde çalıştırılıyor. EĞİTİM-SEN olarak MESEM’lere de karşıyız. MESEM uygulamasıyla öğrenciler bir gün okula ve dört gün de ucuz iş gücü olarak işletmelerde çalıştırılıyorlar. Aslında bu da çocuk işçiliğinin meşrulaştırılmış adıdır. MESEM lere yoksul ailelerin çocukları gidiyor. Çocuklar akranlarıyla birlikte nitelikli bir örgün eğitim görmekten uzaklaşıyorlar. Hem zihinsel gelişimleri hem de sosyolojik gelişimleri sekteye uğruyor. Özellikle de büyük kentlere göç eden yoksul aileler yoksullaşmanın ve aynı zamanda temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından dolayı çocuklarını kayıt dışı olarak bazı işletmelerde çalıştırmak zorunda kalıyor. Kız çocuklarının eğitim-öğretimden uzaklaşmasıyla birlikte evdeki bakım yükü artıyor eve daha çok hapsediliyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaşandığı bir ortamda yaşıyoruz. Bununla birlikte kız çocuklarının evdeki bakım yükü artıyor, erken evlendiriliyor ve çocuk yaşta anne oluyorlar. Bununla birlikte erkeklerin şiddetine, istismarına daha fazla maruz kalıyorlar. EĞİTİM-SEN olarak eğitimin her çocuğun temel anayasal hakkı ve devlet tarafından da bir kamusal sorumlulukla karşılanması gerektiğini söylüyoruz. Bu hakkın ihlal edilmemesi için eğitimin ticarileştirilmesi yerine mutlaka kamusal bir anlayışla tüm çocukların sağlıklı, güvenli, tam donanımlı, parasız, ulaşılabilir eğitim almasını sağlamak devletin temel görevlerinden bir tanesidir. Bundan dolayı devletin eğitim masraflarını üstlenerek her çocuğun eğitim hakkını koruma altına almalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.  

Aliağa’da öğrenciler tasarruf tedbirleri kurbanı Haber

Aliağa’da öğrenciler tasarruf tedbirleri kurbanı

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından uygulanan tasarruf tedbirleri kapsamında, eğitim yılı başında Türkiye genelinde birçok ilde okul servislerinin kaldırılmasına karar verilmişti. Bu kapsamda İzmir’in Aliağa ilçesinde de birçok mahalle ve köyde giden servisler, tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek kaldırıldı. Öğrenciler okullarına şehir içinde faaliyet gösteren dolmuşlarla ulaşım sağlamaya çalışıyor. Fakat dolmuş ücretlerine gelen arka arkaya zamlar hem öğrenciyi hem de velileri zor durumda bırakıyor. Aliağa’nın okullarında yaşanan sorunları meclis oturumlarında sık sık dile getirerek çözüm aramaya çalışan Aliağa Belediyesi CHP’li Meclis Üyesi, emekli öğretmen Ali Özener, servisten temizliğe Aliağa’nın okullarında yaşanan sorunları aktardı. Özellikle okul servislerinin kaldırılmasıyla öğrenci ve ailelerin mağdur olduğunu belirten Özener, kırsalda yaşayarak geçimini tarım ve hayvancılıkla kıt kanaat sağlamaya çalışan vatandaşların her gün çocuklarını okula göndermek için dolmuşlara ödedikleri yüksek ücretler sebebiyle zor durumda kaldıklarını ifade etti. EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ Tasarruf tedbirleri kapsamında kaldırılan okul servislerinden sonra Aliağa’nın şehir içi ulaşımında ESHOT’a bağlı otobüslerin de bulunmaması sebebiyle öğrenci ve velilerin dolmuşlara muhtaç kaldığını belirten Özener, “Yeni eğitim öğretim yılına maalesef eksikliklerle başladık. Servislerden temizliğe, güvenlikten beslenmeye kadar ülke genelinde eğitim sisteminde ciddi sorunlar var. Aliağa’da yaşanan sorunların başında ise servisler geliyor. Tasarruf tedbirleri kapsamında kaldırılan servisler özellikle kırsaldan gelen öğrenci ve velilerimizi çok mağdur ediyor. Şu anda Helvacı’dan gelen bir öğrencinin dolmuşa ödediği ücret 25 TL, sivil vatandaşın ise 30 TL. Sadece Helvacı’dan değil, Aliağa merkeze ilkokul, ortaokul ve lise için kırsaldan yüzlerce öğrenci geliyor. Maliyet hesabı yaptığımızda öğrencinin diğer giderleri hariç, aylık sadece ödediği ulaşım ücreti bin 300 TL. Buna öğrencinin beslenmesi, giyinmesi ve eğitim ihtiyaçları da eklendiği zaman veliler için ciddi bir maliyet ortaya çıkıyor. Bizim köylerimizde yaşayan insanlar çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştıkları için zaten dar gelirliler. Bu sadece Aliağa için değil, İzmir’in bütün ilçelerinde çözüme kavuşturulması gereken bir sorun. Ben 42 yıllık bir eğitimci olarak, eğitimde ve sağlıkta tasarrufun olamayacağını savunuyorum. Birçok şeyi istediğimizde yapabiliyoruz. Aliağa, sanayisiyle ciddi gelirler elde eden bir ilçe. Burada belediye olarak büyük firmalarla iş birliği yapabiliriz. Dolmuş kooperatifleriyle anlaşarak öğrenci ücretlerini makul seviyelere indirebiliriz. En azından ESHOT ile görüşmeler yapılarak Aliağa-Helvacı arasına tıpkı Şakran’a koydukları gibi bir hat konulabilir. Helvacı’dan kalkan otobüs Bozköy ve Şehitkemal’i de alarak öğrencileri okullara ulaştırabilir” diye konuştu. TEMİZLİK MALZEMESİ VE PERSONEL YETERSİZ Servis konusunun yanı sıra okullarda temizlik malzemesinin ve temizliğinin de yetersiz olduğunu ifade eden Özener, “Helvacı’da bazı okulları ziyaret ettim. Öğretmen arkadaşlarla yaptığımız görüşmelerde okul temizliğinin yetersiz olduğu konusunda şikayetler alıyoruz. Aldığım bilgilerde şimdilik iki tane temizlik personeli verildiğini söylediler. Fakat verilen personel de günde sadece 2 saat ve düşük ücretle çalıştırılıyor. Bu da personelin okul temizliğinde yeterli olamayacağı anlamına geliyor. Temizlik malzemesi konusunda ise okullarımızda malzeme stokumuz yetersiz. Ben mecliste de bu konuyu dile getirerek bazı temizlik malzemelerini Petkim’den tedarik edebileceğimizi söylemiştim. Çünkü Petkim’in ürettiği malzemeler kaliteli ve uygun. Belediyenin elemanları belirli aralıklarla okullarda temizlik yapıyor. Yeni dönem başlamadan önce boya badana işlerinde yardımcı oldular. Ben bu konuda kendilerine teşekkür ettim fakat bunun devamlılığı önemli. Bu konuda bir program çıkartılarak haftanın belirli günlerinde okullara temizlik personeli gönderilebilir. Aliağa yatırımı çok olan Tüpraş, Petkim, Star gibi rafinerileri barındıran bir ilçe. Belediyemizin bu firmalardan destek alması gerekiyor. Buralardan okullara personel sağlanabilir. Sağlanmazsa bile onların eğitimle ilgili fonları vardır. Yapılacak olan anlaşmalarla bu fonlar Aliağa’da eğitim için kullanılabilir” ifadelerini kullandı. HİÇBİR OKULDA GÜVENLİK YOK Konuşmasının devamında Aliağa’nın okullarında ciddi güvenlik eksikliklerinin olduğunu vurgulayan Özener, “Okullarımız için güvenlik olmazsa olmaz. Çünkü aileler oralara çocuklarını emanet ediyor. Buralara her isteyen elini kolunu sallayarak giremez. Okullarda öğrencinin başına bir şey gelse yöneticiler sorumlu tutuluyor. O yüzden güvenlik konusunda tasarruf uygulanması bence çok yanlış. Şu anda Aliağa’da bulunan hiçbir okulda güvenlik yok. Aliağa’da okullarla yaptığım görüşmelerde en büyük sorunlarının güvenlik olduğunu ve buna çözüm bulmam konusunda benden yardım istediler. Ben belediye ile bu konuda görüşmeler yapıyorum ama çözüm bulabileceklerini düşünmüyorum” dedi. BELEDİYELER DESTEK OLMAK ZORUNDA Yeni dönemde iktidarın uygulamaya koyduğu eğitim sistemine de eleştirilerde bulunan Özener, “AK Parti iktidarının eğitim sistemini 22 yılda getirdiği durumdan öğrenciler, veliler, öğretmenler ve yöneticiler yeni sezonu heyecan ve istekle karşılayamadı. Bu yıl 1., 5. ve 9. sınıf öğrenci ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte, çağ dışı eğitim manifestosu niteliği olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başladı. Bu model ihtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma, onaylama süreci şeffaf yürütülmemiş ve tüm uzmanların karşı çıktığı bir sistem. Öğretmen ve öğrencilerimizin vakti ve emeği daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönmeyi umuyoruz. Öte yandan belediyelerin asil görevleri park, bahçe yol yapmanın dışında eğitime destek olması gerektiği konusu da yasada mevcut. Tüm belediyelerimizin çocuklarımızın eğitimine destek vermek zorunda olduğunu düşünüyorum. Aliağa Belediyesi’nin de okullarda yaşanan sorunlara duyarsız kalmayacağını umuyoruz” şeklinde konuştu.

Eskişehir'de sokakta çalıştırılan 121 çocuk okulla buluşturuldu Haber

Eskişehir'de sokakta çalıştırılan 121 çocuk okulla buluşturuldu

Vali Hüseyin Aksoy, gazetecilere, geçen yıl 9 Ekim'de sokakta çocukların çalıştırılmasını ve dilendirilmesini yasaklayan emir çıkardıklarını, 20 Ekim'de ise yayınladıkları genelgeyle birçok kuruma görev ve sorumluluk verdiklerini ifade etti. Çocukların sokaklardan kurtarılarak okullara kazandırılması, suça bulaşmaması yönünde bütün kurum ve kuruluşlarla iş birliğiyle çalışma başlattıklarını ifade eden Aksoy, "Sokaklar çocuklar için riskli ve tehlikelidir. Onların olması gereken yer okullardır. Son bir yılda 193 çocuğa sokakta müdahale edildi." diye konuştu. Aksoy, bu çocukların Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün Çocuk İlk Kabul Birimine teslim edildiğini, sosyal inceleme süreci başlatılarak ailelerine tebligatta bulunulduğunu aktardı. Amacımız çocuklarımızın eğitim hayatına devam etmelerini sağlamak Eğitim çağındaki çocukların okula kazandırılması konusunda yoğun gayret içinde olduklarını, bu amaçla isim listelerinin İl Milli Eğitim Müdürlüğüne iletildiğini aktaran Aksoy, "İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz ilgili okullar ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerimizle koordineli şekilde bu çocuklarımızın okullara kazandırılması hususunda yoğun bir gayret içinde çalışıyor. Tespit edilen bütün çocuklarımız İl Sağlık Müdürlüğüne iletiliyor. Sağlık taraması yapılan çocuklar için gerekli çalışmalar yürütülüyor. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne iletilen çocukların katılabileceği sportif faaliyetler tespit edilip spor kulüplerine, gençlik merkezlerindeki faaliyetlere yönlendiriliyorlar. Sokağın olumsuz etkilerinden çocukların kurtarılması adına yoğun bir gayret var. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğümüzün uzmanları çocukların ailelerine yönelik sosyal inceleme yapıyor. Biz de ihtiyaç varsa ailelere yardımda bulunuyoruz. Sokaklarda çalışırken okullarını ihmal eden 121 çocuğumuzu eğitim kazandırdık. Sosyal ve kültürel kurslara katılan çocuk sayımız 94, sağlık taraması yapılan çocuk sayısı 95, aşıları eksik olduğu tespit edilen ve aşıları yapılan çocuk sayısı 91'dir. Amacımız çocuklarımızın sokakların risklerinden kurtarılarak eğitim hayatına devam etmelerini sağlamak." dedi. Vali Aksoy, Eskişehir halkının da çalışmalar destek verdiğini ve sokakta çalıştırılan çocuklarla ilgili 112 Acil Çağrı Merkezi'ne 199 ihbarın yapıldığını sözlerine ilave edildi. Okula çok iyi adapte oldular Proje kapsamında çalışma hayatından alınarak okula kazandırılan M.M. (14) ile A.M'nin (13) eğitimlerine devam ettiği Tepebaşı ilçesi Ata Ortaokulunda geçen yıl müdür yardımcısı olarak görev yapan Tufan Özden ise öğrencilerin birçok sosyal aktiviteye katıldığını belirtti. Çocukların pek çok konu başlığında sosyal hayata dahil olduğuna dikkat çeken Özden, "Okula çok iyi adapte oldular. Şu an gezip oynuyorlar, beden eğitimi derslerinde arkadaşlarıyla aktiviteler yapıyorlar. Dışarıda arkadaşlarıyla görüşmeye başladılar, kendileri de bu konuda çok mutlular. Bizim katabileceğimiz şeylerin yüzde 50'sini yapabildiğimizi düşünüyorum. Daha yapmamız gereken çok şey var. Şu an müzisyen olan çocuklar oldu. Güzel sanatlarla ilgilenen çocuklarımız oldu. Futbol kulüplerinde oynayan çocuklarımız dahi var." dedi.

Türkiye’de özel eğitime gereken özen gösterilmiyor Haber

Türkiye’de özel eğitime gereken özen gösterilmiyor

AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER/ Dünyada birçok ülkede özel eğitim alan engelli çocukların ders saatleri haftada 20 ila 40 saat arasında iken ülkemizde bu ayda 8 saat ile sınırlandırılıyor. Üstelik eğitimin tamamı özel kurumlarda gerçekleştiriliyor ve devlet tarafından sadece belli bir kısmının masrafları karşılanıyor. Tüm bunlar aileleri maddi açıdan zorlarken, çocuklarda ise erken yaşlarda alması gereken eğitimin yeterli düzeyde olmaması sebebiyle, zihinsel ve fiziksel açıdan istenilen sonuçların elde edilememesine yol açıyor. Bu kapsamda açıklamalarda bulunan 26 yıllık Özel Eğitim Uzmanı Erdi Kanbaş ve KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ise; devletin bu yönde daha fazla çalışma yürütmesi gerektiğini ve özellikle erken çocukluk dönemlerinden itibaren bu eğitimlerin verilmesinin şart olduğunu belirtiyor. SOMUT ADIMLAR GÖRMEK İSTİYORUZ Türkiye’de verilen özel eğitimin nicelik ve nitelik bakımında eksiklerinin bulunduğunu belirten KEDİ -Kabul, Eşitlik, Dahil Olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu ise hükümet tarafından bu konuda somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye’de engelli çocuklara sadece haftada 2 saat özel eğitim veriliyor. Bu ayda 8 saat yapıyor ve kesinlikle çok yetersiz. Özellikle ilk çocukluk yaşlarında verilmesi gereken bu eğitim nicelik ve nitelik bakımında eksik kaldığı için çocukların gelişimi olumsuz etkileniyor. Bu tarz bir şeyin yaşanmaması adına özel eğitim içeriğinin çeşitlenmesi gerekir. Çeşitli terapilerle, duyu bütünleme, hareket eğitimi, konuşma terapisi başta olmak üzere çok yönlü bir yapıya kavuşması lazım. Şu anda birçok bakımdan eksik olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan aileler bu eğitim ve terapi masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Devlet sadece eğitimin ayda 8 saatlik kısmını karşılamakla yetindiği için birçok aile maddi ve manevi açıdan sıkıntılı bir sürece giriyor. Zaten bu eğitimler özel kurumlarda veriliyor. Aileler ve çocuklar bu zorlu süreçte yalnız bırakılıyor. Bizler hem aile hem de dernek olarak devletin bu yönde daha somut adımlar atmasını ve aileleri özel kurumlara mecbur bırakılmamalarını istiyoruz. Ayrıca 1.  Otizm Eylem Planının 2016 yılında Resmi Gazete’de yayınlanarak, yürürlüğe girdiği dönem Başbakan olan Binali Yıldırım’ın da katıldığı bir törende eğitim saatini artıracaklarını söylemişti, karar vericiler tarafından bizlere birçok söz verildi ancak bunların hiç biri tutulmadı. Adeta bizimle dalga geçildi. Ek olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu iki yıllık çalışmasının ardından Mart 2020’de raporunu çözüm önerileriyle birlikte Meclis’e sundu.  Ancak maalesef o raporla ilgili  de geçerli bir eylem gerçekleşmedi. Bizler çok uzun süredir bekliyoruz ve artık eylem planları ile oyalanmak değil, somut adımlar görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. AYNI ORANTIDA EĞİTİM VERİLMELİ Özel Eğitim Uzmanı Erdi Kanbaş, “1998 yılından beri bu mesleği icra eden bir Özel Eğitim Uzmanıyım. Meslekte edindiğim 26 senelik tecrübeye göre; Türkiye’de diğer ülkelere nazaran özel eğitim sistemimin yeterli olmadığını söyleyebilirim” diyerek sözlerine başlayan Kanbaş, engelli bireylerin eğitiminde 2-6 yaş aralığının önemine dikkat çekerek “Herkesin bildiği üzere özel gereksinimli çocukların eğitiminde erken çocukluk dönemi dediğimiz, 2-6 yaş aralığı altın değerindedir. Ancak bizim ülkemizde maalesef devlet tarafından bu durum göz ardı ediliyor ve sonraki süreçte özellikle engelli çocuklar için geri dönüşü olmayan bir yola giriliyor. Çünkü çocuğun 6 yaşından sonra aldığı eğitim, 2-6 yaş aralığında aldığı eğitimden elde edilen verim kadar etkili olmuyor. Bu çocukları kazanmamız gereken süre 2-6 yaş aralığıdır. Ancak biz o dönemi es geçiyoruz. Türkiye’deki özel eğitim sisteminde yaşanan sıkıntılar ve yetersizlikler sebebiyle, verilen eğitimden çok iyi sonuçlar alabilecekken bu olasılığı yok sayıyoruz. Çünkü devletin bu yönde yeterli yatırımı yok. Durum böyle olunca da çocuğunun yeterli düzeyde eğitim almasını isteyen aileler özel kurumlara başvurmak zorunda kalıyor. Ancak bu da sadece maddi geliri iyi olan aileler için geçerli. Yani olması gereken; erken yaşlardan itibaren devlet tarafından bu çocuklara nitelikli ve en az diğer ülkelerde verilen saat kadar eğitim verilmesi lazım” açıklamasında bulundu. ARAMIZDA UÇURUMLAR VAR Kanada, İngiltere, Amerika gibi dünyanın gelişmiş ülkeleriyle kıyaslandığında ülkemizde verilen özel eğitim ders saatlerinin oldukça az olduğunu söyleyen Kanbaş, “Özel eğitim konusunda görüldüğü üzere diğer ülkelerle aramızda uçurum farklar var. Öte yandan diğer ülkelerde sadece özel eğitim değil bunun yanında konuşma terapisi, ergoterapi, fizyoterapi, spor gibi desteklerde de bulunuluyor ve bu da çocuğun normal okula rahat bir şekilde adapte olmasına zemin hazırlıyor. Ancak Türkiye’de bunların sağlanmamasının yanı sıra, hali hazırda alınan eğitimin niteliği de her açıdan yetersiz. Maalesef bu nedenle engelli çocuklar, herhangi bir engele sahip olmayan akranları ile kaynaşmakta sorun yaşıyorlar. Öte yandan yurt dışında karşılanan sınıf içi özel eğitim malzemelerinin ülkemizde de karşılanması gerekir. Fakat maliyeti sebebiyle devlet bunu sağlanmıyor. Bu ihtiyaçlar giderilsin ki komplike bir şekilde alınan eğitimden fayda sağlansın” şeklinde konuştu.

Eğitimde eksiklikler Aliağa meclisi gündeminde Haber

Eğitimde eksiklikler Aliağa meclisi gündeminde

KEMAL ÖZKURT/ Aliağa Belediyesi Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı Cumhuriyet Halk Partisi Aliağa Belediyesi Meclis Grup Sözcüsü İbrahim Doğangül idaresinde belediye meclis salonunda toplandı. Belediye Başkanı Serkan Acar geçtiğimiz günlerde geçirdiği ameliyat sebebi ile toplantıya katılamadı. 6 adet gündem maddesinin belirlendiği mecliste 2025 yılı mali performans programı ve bütçe tasarısı da görüşüldü. Gündem maddeleri oy çokluğu ile kabul edilirken Aliağa Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü'ne Serap Cerrahoğlu atandı. SERVİS ÜCRETLERİ GÜNDEMDE Eğitim öğretimde eksikliklerin olduğunu tekrardan hatırlatan CHP’li meclis üyesi Ali Özener, “Aliağa’daki okullarımızda temizlik malzemesine ve personele ihtiyaç duyuluyor. Bir de servis meselesi. Zannediyorum taşıma kooperatifleriyle görüşülerek makul bir ücrete indirilmesini bekliyoruz. Büyükşehir ile görüşme yapıp kırsaldan gelen öğrencilerimiz için yardım isteyeceğim. Tasarruf eğitimde değil her yerde olması gerekirken olmuyor” dedi. Belediyenin bu konularda çalışma içinde olduğunu ifade eden Belediye Başkan yardımcısı Mesut Öztürk, “Şu anda tasarruf genelgeleri ile uğraş içindeyiz. Bu uğraşın içinde bu konularla arkadaşlarımız uğraşıyor. Bir çaresini bulacağız” diye konuştu. İLÇEDEKİ İMKANLARI KULLANMALIYIZ MEB’in yapması gereken şeylerin artık belediyelerden istendiğini dile getiren İbrahim Doğangül, “Belediyelerin kanunda bu tür görevleri mutlaka var. Bütün belediyelerde bu tür faaliyetler var. Fakat bir itirazım var. Biz kime kızacağımızı ve kimden neyi talep edeceğimizi maalesef bilmiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevinde olan bir şeyi belediyeden istiyoruz. Çünkü MEB bakanına ulaşmak da zor ikna etmek de zor. Aliağa Belediyesi birçok belediyeye göre sadece belediye bütçesiyle değil bu kenti bu hale getiren sanayi tesisleri ile de zengin bir ilçe. Bu gibi imkanları varken belediye kendi bütçesinden karşılayamasa bile çevresindeki bu zenginliklerden sosyal yardım kampanyası adı altında sorunlara çözüm bulabileceğini düşünüyorum” dedi. PERFORMANS VE BÜTÇE KİTAPÇIĞI ULAŞMADI Stratejik plan kitapçıklarının ellerine geç ulaştığını belirten CHP’li meclis üyesi Doğanşah Aydın, “Eylül ayında gelmesi gereken stratejik plan Ekim ayında geldi. Bunun usulen yanlış olduğunu düşünüyoruz. Önümüzde ne performans program ve ne de bütçe kitapçığı ulaştırıldı. Plan bütçe komisyon üyeleri arkadaşlarımız işi gücü bırakarak buna bakacak. Bizim elimizde bunlar olmadan biz nasıl bütçe yapacağız. Bürokrat arkadaşlara rica ediyorum yarın itibari ile bütçe kitapçığı ve performans programını dağıtsınlar” dedi.

Eğitim-Sen’den mülakat çıkışı: Öğretmen adaylarını mağdur etmeye devam ediyor Haber

Eğitim-Sen’den mülakat çıkışı: Öğretmen adaylarını mağdur etmeye devam ediyor

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), mülakat uygulamasının öğretmen adaylarını mağdur etmeye devam ettiğini kaydeden yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Yıllardır her türlü olumsuzluğunu hep birlikte yaşadığımız KPSS mülakat sonuçları açıklandı. İktidarın her seçim döneminde kaldırılacağı vaadinde bulunduğu ama uygulamaktan bir türlü vazgeçmediği mülakatın bu seneki sonuçları da geçen yıllardakilerden farklı değil. Her yıl olduğu gibi bu yıl da birçok usulsüzlüğe tanık oluyoruz” ifadelerine yer verildi. KİMİ USULSÜZLÜKLERİ İÇEREN DOSYALAR… Eğitim-Sen tarafından yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz günlerde anlık da olsa mülakat sonuçlarını gösteren sistemin erişime açılıp kısa süre sonra kapatılması, sonuçlarını görebilen kimi öğretmen adaylarında farklı aralıklarda farklı puanlar verildiği şüphesini uyandırmıştır. Sonuçların açıklanması ile birlikte mülakat sınavına giren öğretmen adaylarının tespit ederek sendikamıza ilettiği kimi usulsüzlükleri içeren dosyayı sizlerle paylaşmak istiyoruz: Burada öğretmen adaylarının mülakat sonuçlarını görenlerden topladıkları verilere dayalı olarak, 2550 mülakat sonucunun analiz var. Bu analiz, mülakatlardaki puanlama farklılıklarını somut verilerle ortaya koymakta ve sürecin adil bir şekilde yürütülmediği iddiaların güçlendirmektedir. KPSS mülakat sonuçlarına yönelik ciddi çelişkileri ve tutarsızlıkları içermektedir. Bazı öğretmen adaylarının mülakat puanları ile KPSS puanları arasında belirgin farklılıklar olduğu görülüyor. Örneğin, KPSS puanlarına göre sıralamaya giren adayların mülakat puanlarının oldukça düşük verilmesi ya da tam tersine düşük KPSS puanlı adayların yüksek mülakat puanı alması gibi durumlar söz konusudur. Bu tür puanlama farklılıkları, objektiflik ilkesine ters düşmekte ve adayların mağduriyetine yol açıyor” sözlerine dikkat çekildi. BAZI ADAYLARIN SIRALAMALARI DRAMATİK BİÇİMDE DEĞİŞTİ Mülakat sonuçlarının önceden belirlenmiş objektif bir ölçüt üzerinden yapılmadığı yönünde ciddi endişelerin olduğunu aktaran Eğitim-Sen, “Örneğin, 20 Eylül 2024 tarihinde kısa süreliğine açılan e-devlet sisteminden alınan verilere göre, bazı adayların sıralamalarının dramatik biçimde değiştiği, bu durumun ciddi adaletsizlikler yarattığına dair kanıtlar ortaya çıktı. Ayrıca farklı iller arasında puanlama konusunda büyük tutarsızlıklar olduğu görülüyor. Örneğin, İzmir’deki adayların ortalama mülakat puanlarının KPSS puanlarına kıyasla 4,6 puan daha yüksek olduğu, İstanbul’daki adayların ise ortalama olarak 1.7 puan farkla değerlendirildiği net bir şekilde görülüyor. Bu bölgesel farklılıklar, mülakat sonuçlarının standart bir biçimde yapılmadığını göstermekte ve eşitsiz bir uygulamanın olduğunu işaret etmektedir. Dosyada yer alan veriler mülakat sisteminin şeffaf olmadığını, objektiflikten uzak puanlama yöntemleri ve bölgesel farklılıklar gibi temel sorunların öne çıktığını göstermektedir. Bu durumun çözülmesi için mülakat uygulamasının tamamen kaldırılması ve öğretmen atamalarının daha şeffaf ve objektif ölçütlere dayandırılması gerekmektedir” bilgisini aktardı. MÜLAKAT SONUÇLARI ARASINDA CİDDİ TUTARSIZLIKLAR İngilizce 2023 KPSS ve mülakat sonuçlarına da yer veren Eğitim-Sen, şöyle devam etti: “İngilizce 2023 KPSS ve mülakat sonuçları, adayların KPSS ve mülakat sonuçları arasında ciddi tutarsızlıkları ortaya koymaktadır. Dosyada yer alan verilere göre, birçok adayın KPSS ve mülakat puanları arasında önemli farklar vardır. Örneğin, Diyarbakır’da 374. sırada yer alan bir adayın KPSS puanı 80,35 iken mülakat puanı 90 olarak verilmiştir. Bu da yaklaşık 9,65 puanlık bir fark oluşturmuştur. Aynı şekilde Adana, Gaziantep ve İzmir gibi birçok şehirde de benzer büyük farklar göze çarpmaktadır. Bu durum, mülakatların objektif kriterlere göre yapılmadığına ve haksız bir değerlendirme sürecinin işlediğine dair güçlü bir şüphe uyandırmaktadır. Mülakatın ağırlığının KPSS puanlarına oranla artırılması, düşük KPSS puanına sahip bazı adayların mülakatla birlikte sıralamalarının yükselmesine sebep olmuştur. Örneğin, 9. sıradaki bir aday Ankara’da 87,63 KPSS puanına sahipken, mülakat puanı 91 olarak verilmiş ve sonuç olarak ortalama 89,31 puan elde etmiştir. Buna karşın, daha yüksek KPSS puanına sahip adaylar, mülakatta düşük puan alarak sıralamada geri kalmışlardır.” ADİL OLMAYAN MÜLAKAT SÜRECİ Son olarak ise “Farklı iller arasında mülakat puanlarında ciddi tutarsızlıklar olduğu açıkça görülmektedir. Örneğin, Aydın’da bir adayın KPSS puanı 88,48 iken mülakat puanı 90,66’dır (fark 2,2 puan), fakat Diyarbakır’daki adayların KPSS ve mülakat puanları arasındaki farklar çok daha yüksektir (9,65 puan). Bu da coğrafi bölgeler arasında adil olmayan bir mülakat süreci yürütüldüğünü göstermekte ve adaylar arasında mağduriyet yaratmaktadır. Mülakat puanlarının KPSS puanlarına göre belirgin bir fark göstermesi, bölgesel adaletsizliklerin varlığı, mülakat puanlarının yuvarlanarak verilmesi gibi bulgular, mülakat sisteminin adil ve şeffaf bir yapıda olmadığını ve öğretmen adaylarının bu süreçte ciddi haksızlıklara maruz kaldığını somut şekilde ortaya koymaktadır. Eğitim-Sen olarak talebimiz öğretmen açıklarının kapatılması için ilk aşamada en az kadrolu 150 bin öğretmen atamasının yapılması, ücretli ve sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmesi, mülakat sistemi, arşiv araştırması, güvenlik soruşturmasının tümden kaldırılması, öğretmen atamalarının belli bir planlama dâhilinde yapılması ve ataması yapılmayan öğretmenler sorununun kalıcı olarak çözülmesidir” çağrısı yapıldı.

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç! Haber

Köylü kısır döngüde… Eğitim yolunda göç!

Milli Eğitim Bakanlığınca kamuda tedbir tasarrufu kapsamında Taşımalı Eğitim Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik 1 Ağustos 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması gerekçesiyle yapılan değişiklikler sebebiyle ilçeler ve köylerde ikamet eden öğrenciler sorun yaşıyor. Köylerden okumak için taşımalı sistemle gelen öğrencilerin bir kısmı değişiklik nedeniyle tekrar yatılı okullara dönmek zorunda kalırken, bazıları da eğitimden vazgeçti! Velilere gelinecek olursa… Türkiye’de 1950’li yıllarda başlayan köyden kente göç günümüzde tam aksi bir hal alırken, yani artık yurttaş yaşam stresi, metropol kalabalığı, hayat pahalılığı gibi pek çok nedenle yüzünü köylere çevirirken, taşımalı eğitimin kaldırılmasıyla birlikte veliler tası tarağı toplayıp yeniden kente yöneldi. Haliyle birçok köy yalnızlaşmaya yüz tuttu. Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, şunları aktardı: “Taşımalı eğitim ile ilgili oluşan meselenin aslında özüne bakmak gerekiyor. Özü de şudur, tasarruf tedbirleri adı altında eğitime yatırım yapmaktan vazgeçen bir Milli Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Bir tarafta ÇEDES, diğer tarafta MESEM, öbür tarafta Maarif Modeli… Söz konusu faaliyetlerle eğitimin kalitesini düşürmeye çalışırlarken, aynı zamanda yardımcı personel meselesinden tutun taşımalı eğitimdeki hem taşımama hem de yemek vermeme gibi uygulamalarla okul devamlılığını azaltmaya çalışıyorlar. Eğitim sistemimizin biat eden, her emri kabul eden, kamudaki eğitimin niteliğini düşüren bir tarafı olurken, yani gericileştirilirken, cumhuriyetin temel kazanımlarının gerisine düşürülürken, diğer tarafıyla da devlet okullarında mutluluğu bulamayan, gelecek göremeyen öğrencilerin yüksek paralar verilerek özel okullara gitmeleri isteniyor.” TAŞIMALI EĞİTİM MAĞDURU: KIZ ÇOCUKLARI! “Bir gizli özelleştirme yaşıyoruz” diyerek kritik bir konuyu yeniden hatırlatan Kalafat, konuşmasına şöyle devam etti: “Bahsini ettiğim gizli özelleştirme bugün taşımalı eğitim meselesi ile karşımıza çıkıyor, yarın ise okullardaki temizlik personellerinin çekilmesiyle birlikte çocukların hijyenik olmayan koşullarda çeşitli pandemik risklerle karşı karşıya kalmaları ile devam edecek. Çok karanlık bir zihniyet, eğitimin kamusal niteliklerini boşaltıp gizli bir özelleştirme içerisinde! Veliler açısından baktığımızda ise her gün çocuklarımızı okullara göndermekte zorlandığımız, göndersek dahi çeşitli kıyafet ve beslenme eksiklikleri yaşadığımız, çok uzun bir süre okullarda kalmalarına rağmen gün içerisinde beslenemedikleri bir eğitim sistemi yaratıldı. Bugünlerin nasıl atlatılacağına dair sürekli kafa yoruyoruz. ‘Buradan nasıl çıkarız’a cevap arıyoruz. Ama bir öğün ücretsiz yemek vermenin dahi büyük külfet yaratacağı iddiasıyla çocuklara bir öğün yemeği dahi çok gören bir milli eğitim sistemi söz konusu. Dolayısıyla taşımalı eğitim meselesi hem köylerden okullara giden çocukların okuma hakkına engel hem de eğitimin kalitesizleştirilmesine! En fazla mağduriyeti ise kız çocukları yaşıyor.”  TÜRKİYE’DEKİ BİRÇOK KÖYÜN YARASI Aliağa’nın en uzak köylerinden biri olan Kalabak Köyü’nde muhtarlık yapan Mehmet Kartal ise sadece ikamet ettikleri köyün değil, Türkiye’deki birçok köyün yarası olan acı gerçeği bizlerle paylaştı… Ağlayarak köylerinde bir okulun bulunmadığını söyleyen Kartal, okumak isteyen öğrencilerin köyden kalkan küçük bir servis ile Aliağa’nın merkezine götürüldüğünü kaydetti. Ancak, köyün merkeze olan yaklaşık 2 saatlik uzaklığından dolayı kimi öğrenci ne yazık ki okulu bırakmak zorunda kaldı. Bazıları ise aileleriyle birlikte köyden göç ederek, okula daha yakın olan semtlere taşındı. Kırsalda yaşanan bu derin göç, köy yaşamındaki üretimi ve nüfusu azaltırken, eğitimin önüne de koca bir set örüyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.