[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#enfeksiyon

enfeksiyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, enfeksiyon haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bağışıklık sistemini güçlendirmede C vitamininin önemi Haber

Bağışıklık sistemini güçlendirmede C vitamininin önemi

Mevsim geçişleri nedeniyle yaz mevsiminden sonra başlayan sonbahar mevsimi ile birlikte enfeksiyon riski de artış gösteriyor. Özellikle vücudun bağışıklık sisteminin soğuk havalara adapte olamamasından dolayı viral enfeksiyon ve allerjik rahatsızlıklar mevsim geçişlerinde daha sık yaşanıyor. Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, mevsim geçişleri hakkında açıklamalar yaptı. Enfeksiyonlardan kişinin kendini koruması için stresten uzak kalmalarının, düzenli uykunun, egzersizlerinin yanı sıra günlük 2 buçuk ile 3 litre sıvı alımının, vitamin içeren besinlerin tüketilmesi konusunda uyarılar yapan Dr. Deniz Gökalp, risk grubundaki hastaların ise hekim kontrolünde grip ve pnömokok aşısını yaptırmalarını önerdi. Sağlıklı uyku, düzenli egzersiz, bol su içme bağışıklık sistemimiz için oldukça önemlidir Mevsim geçişlerinin neden olabileceği rahatsızlıklar hakkında açıklamalarda bulunan Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, bu rahatsızlıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek için şu önerilerde bulundu: "Mevsim geçişleri bağışıklık sistemimizin zayıf olduğu döneme denk geliyor. Yaz döneminden sonbahara geçerken hava sıcaklıklarının azalması, okulların açılışıyla beraber bu tür viral enfeksiyonların birbirine bulaştırıcılık arttığı gibi, bağışıklık sistemindeki güçsüzlük de bu rahatsızlıklara neden oluyor. Mevsim geçişlerinde giyimimize dikkat etmememiz sonucu soğuk algınlığı, alerjenlere maruz kalmamız gibi birçok nedenden dolayı hem alerjik reaksiyonlar artıyor hem de viral enfeksiyonlara açık hale geliyoruz. Bu durumdan korunmak için doğal yöntemleri kullanmak gerekiyor. Sağlıklı uyku, düzenli egzersiz, bol su içme bağışıklık sistemimiz için oldukça önemlidir. Bir diğer önemli korunma yolu D vitamini. Günlük D vitamini ihtiyacımızı güneş ışınlarından sağlıyoruz günlük en az 20 dakika güneşe maruz kalmalıyız. Diğer önemli bağışıklık sistemimizi güçlendiren ve bizleri viral enfeksiyonlara karşı koruyan vitamin ise C vitamini. C vitaminini meyvelerden ve sebzelerden karşılayabilmekteyiz. Yine A ve E vitaminleri, antioksidan özellikleri nedeniyle bağışıklık sistemi üzerinde etkili olup daha çok havuç, muz gibi karoten içeren gıdalarda bulunuyor." Bağışıklığı güçlü tutmak için sağlıklı ve dengeli beslenmek çok önemlidir C vitamini içeren meyvelerin bağışıklık için büyük öneme sahip olduğuna ve risk grubu rahatsızlıkları olan hastalara doktor kontrolünde aşı tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Gökalp, "Bağışıklık hücrelerinin yüzde 70'inin bağırsaklarda bulunması sebebiyle bağırsak sağlığının güçlü olması vücut direncini ve bağışıklık sistemizmizi güçlendirir. İşlenmiş ve hazır gıdalar, karbonhihdrat ve yağlı sağlıksız besinler tüketildiğinde bağırsak florasının dengesini bozar ve vücudu hastalıklara açık hale getirebilir. Akdeniz tarzı beslenme sağlık için önerilen beslenme şeklidir. Taze sebze ve meyvelerin sağlıklı protein kaynaklarıyla tüketildiği bu diyet bağışıklık sistemini de desteklemektedir. Bunun yanında günlük yemeklerde bazı besin öğeleri, örnek zencefil, zerdeçal, ıhlamur, nane gibi, bazı bitkiler antioksidan etkileri ve bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Grip ve pnömokok aşısı yine gündemde olan konular. Özellikle risk grubunda bulunan, KOAH, astım bronşit, diyabet, kanser hastaları, karaciğer, böbrek ve kalp hastalarında enfeksiyona karşı bağışıklık sistemi zayıfladığından ve enfeksiyona karşı direnci düşük hasta gruplarında Eylül-Ekim aylarında grip ve pnömokok aşılarını hekimlerine danışılarak yapılması öneriliyor. Sonbahar aylarında hava sıcaklıkları oldukça değişkenlik gösteriyor. İnsanlar yeni sıcaklık seviyelerine alışmaya çalışırken, hastalıklara da açık hale gelebiliyor. Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak ise hastalıklara yakalanma riskini düşürüyor. Bağışıklığı güçlü tutmak için sağlıklı ve dengeli beslenmek çok önemlidir. Yeterli ve kaliteli uyku, hareketli bir yaşam, düzenli egzersiz, yeterli su tüketimi, el ve ağız hijyeninin sağlanması bağışıklığı birinci derecede ilgilendirmektedir" diye konuştu.

Okula giden çocukları enfeksiyondan korumanın yolları Haber

Okula giden çocukları enfeksiyondan korumanın yolları

Konu hakkında konuşan Tekdemir; "Kreşe ve okula başlayan çocuklarda özellikle iki yılda daha çok enfeksiyon hastalıklar görüyoruz fakat zaman geçtikçe bağışıklık sistemleri güçlendiği için enfeksiyon miktarı azalır. Çocukları bu enfeksiyonlardan korumak için öncelikle aşılar önemli. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan aşı programının her çocuğa yapılması gerekir. Aşılar koruyuculuk anlamında önemli" ifadelerini kullandı. "En iyi korunmayı sağlayan şey ise bol su ve sabunla el yıkamak " Enfeksiyonlardan korunmak için çocuğun hijyenine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Ruken Tekdemir, enfeksiyonların bulaşmasını engellemek için en önemli adımlardan birinin el temizliği olduğuna dikkat çekerek; "Okulda ve okul dışında el hijyeni her çocuğumuz için alışkanlık haline gelmeli. Bu konuda hem öğretmen hem de ailelerin çocuklara bu alışkanlığı kazandırmak için iş birliği yapması şart. Okullarda enfeksiyon bulaşması oral, damlacık ya da temas yolu ile oluyor. Bunlardan en iyi korunmayı sağlayan şey ise bol su ve sabunla el yıkamak. Ortak alanlarda, oyunlardan sonra, beslenme öncesi ve sonrası çocukların el yıkaması alışkanlık haline gelmeli" dedi. "Hastalık belirtisi gösteren çocukların mutlaka evde istirahatinin sağlanması gerek" Hastalık belirtisi taşıyan çocukların evde dinlenmesi gerektiğini özellikle vurgulayan Tekdemir; "Hastalık belirtisi gösteren çocukların mutlaka evde istirahatinin sağlanması gerek böylece hem çocuğun iyileşmesi hızlanacak hem de diğer çocukların korunmasını sağlanacak. Çocuklara öksürme ve hapşırma sırasında kollarıyla ağızlarının kapatılmasını öğretmek de önemli bu sayede damlacık yoluyla bulaşan hastalıkları engeller. Okul dışında çocuklarımız için yapabileceğimiz diğer şeyler ise sağlıklı beslenme, egzersiz, açık alanda spor faaliyetleri, düzenli uyku ve tütün ürünlerine maruz kalmamaları olacaktır" şeklinde konuştu.

Uzmanı uyardı: Sonbahar enfeksiyonuna dikkat! Haber

Uzmanı uyardı: Sonbahar enfeksiyonuna dikkat!

Sonbahar ayı, solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin oluştururken Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İdil Öztürk, sık sık yaşanan üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı uyarılardı. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının, doktora başvurmanın önde gelen sebepleri arasında bulunduğunu aktaran Kulak Burun Boğaz (KBB) ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İdil Öztürk, "Mevsim geçişlerinde yaşanan ısı değişimleri birçok hastalık gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin hazırlıyor. Zayıflayan bağışıklık sistemiyle birlikte vücut direncinin düşmesi, bu dönemlerde üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanmasına neden oluyor" dedi. Yakın mesafeden konuşma ve öksürme sonucunda bulaşırlar Öztürk, “Alerjik bünyeye sahip olma, burun kemiği eğriliği veya konka büyüklüğü gibi anatomik sorunlar nedeniyle ağızdan nefes alıp verme, sigara içme, düzensiz beslenme gibi faktörler de üst solunum yolu enfeksiyonuna yatkınlığı artırır. Bu hastalıklar mevsim geçişlerinde ve kalabalık ortamlarda sık görülürler. Damlacık enfeksiyonu biçiminde ortaya çıkarlar, yani yakın mesafeden konuşma, öpme, öksürme sonucunda bulaşırlar. Bulunulan ortamda havalandırmanın yetersiz olması da bulaşmalarını kolaylaştırır. yüzeylere temas sonrası ellerin yıkanmaması ile de bulaşır’’ dedi. En çok rastlanan enfeksiyonlar Erişkinlerde sık sık meydana gelen üst solunum yolu enfeksiyonlarını anlatan Op. Dr. İdil Öztürk, “Bunlardan birincisi nezle, ikincisi grip enfeksiyonudur. Bunların yanında orta kulak iltihabı da en sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarındandır” dedi. Op. Dr. İdil Öztürk, "Nezle birden çok virüsün yol açtığı, kişiden kişiye bulaşan, üst solunum yollarını tutan hafif seyirli bir hastalıktır. Üşütme, soğuk algınlığı olarak da bilinir. Soğuk mevsimlerde daha sıktır. Sigara içenlerde daha sık görülmez fakat ağır seyreder. Bir insan, ömrü boyunca yaklaşık olarak 300 defa nezle olur. 5 yaşın altındaki çocuklar yılda ortalama 8-10 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirir. İnfluenza virüslerinin yol açtığı üst solunum yolu enfeksiyonudur. Virüsün 3 tipi vardır. Tip A insanlar, domuzlar ve kümes hayvanlarında, Tip B sadece insanlarda hastalık yapar. Tip C ise insanlarda çok hafif belirtilere yol açar. Sıklıkla ani başlayan yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ve kas ağrıları, bitkinlik, burun akıntısı veya tıkanıklığı ile kendini gösterir. Ateş genellikle 5 gün ya da 1 hafta sürer. Tedavide dinlenme çok önemlidir. Ateş düşürücüler, bol sıvı tüketimi ve iyi beslenme önemlidir. Viral bir hastalık olduğu için antibiyotik verilmez ancak orta kulak iltihabı, sinüzit, zatürre gibi ikincil enfeksiyon, komplikasyon olarak eklenmiş ise antibiyotik kullanılır. Yutak ve bademciklerin ani başlayan enfeksiyonudur. Virüs veya bakteriyel kaynaklı olabileceği için etkene göre tedavi metodu değişiklik gösterir. Belirtileri yüksek ateş, boğaz ağrısı-yutkunma zorluğu, halsizlik-kırgınlık, baş-eklem-kas ağrıları, öksürük ve bazen de boyunda lenf bezlerinin şişmesidir. Çocuklarda orta kulak enfeksiyonu daha sık görülür. Sıklıkla nezle, grip gibi enfeksiyonları takiben gelişen ikincil bakteriyel enfeksiyon şeklindedir. En sık 6-18 ay asındaki çocukları etkiler. 6 yaşından sonra hastalık sıklığında bariz azalma görülür. Yüz kemiklerinin içerisinde sinüs adı verilen hava boşluklarının iltihabına sinüzit adı verilir. Yine sıklıkla viral üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben gelişir. Vira enfeksiyonlardan sonra 7-10 günde tam iyileşme beklenirken genellikle burun doluluğu ve öksürük artışı olur. Büyük çocuklar ve erişkinlerde baş ve yüz ağrıları görülebilir. Antibiyotik tedavisi gerekebilir." ifadelerine yer verdi. KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Öztürk, üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için hijyene ve el yıkamaya özen gösterilmesi, kalabalık ortamlardan uzak durulması, kalabalık ortamların sık sık havalandırılması, hasta kişilere mümkünse maske taktırılması ve fazla yaklaştırılmaması, yaşa uygun ve dengeli beslenilmesi, mevsime uygun giyinilmesi gerektiğini aktardı.

Okulların açılması ile çocuklarda enfeksiyona dikkat Haber

Okulların açılması ile çocuklarda enfeksiyona dikkat

2024-2025 eğitim öğretim yılına 9 Eylül Pazartesi günü adım atılıyor. Çocukların kalabalık sınıf ortamlarına girmeleri ve mevsimin de soğuması ile enfeksiyon hastalıkları daha sık görülecek. Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Cenk Çelik ailelerin çocuklarını enfeksiyon hastalıklarından koruyabilmesi için çeşitli tavsiyelerde bulundu. “En etkili ve en güvenilir yöntem el hijyenine dikkat etmeleridir” Dr. Çelik, “Aileler, çocuklarını el hijyeni konusunda detaylı şekilde eğitmelidir. El yıkama alışkanlığını çocuklarını kazandırmalılar. Ellerini bol suyla tüm yüzeylere gelecek şekilde; el sırtı, avuç içi, el bileği, parmak araları, özellikle tırnak yataklarını içerir şekilde bol köpüklü sabunlu suyla yıkamalılar. En az 30 saniye ovalamalılar. Ardından da bol suyla durulamalılar. Maymun çiçeğinde de henüz tespit edilen bir bulgu yok. Ancak yakın temas ve sıvı bulaşışıyla geçtiğini biliyoruz. Bu yüzden el ve kişisel hijyen çocukları bu konuda da koruyacaktır” dedi. “Hapşırıklarını dirsek ya da kollarıyla kapatmaya çalışsınlar” Çocukların hasta olduklarında enfeksiyonu; öksürük, hapşırık ile saçabildiğini belirten Dr. Çelik, “Bu gibi durumlarda çocuklar elleriyle değil, daha çok dirsek ve kollarıyla ya da imkân varsa tek kullanımlık kâğıt mendil ile ağızlarını kapatmalılar. Bu alışkanlığı edinmeleri gerekmektedir” diye konuştu. “aşıların tam olmasında fayda var” Dr. Çelik, “Biz sağlık çalışanlarının çocukları enfeksiyonlardan korumak için tercih ettiği ve güvenli gördüğü yöntem; aşılama. O yüzden okula gidecek olan çocukların rutin aşılarının tamamlanmış olması bizim için çok önemli. Okula gidecek olan ancak okul aşıları tamamlanmamış çocukların; menenjit, zatürre, kızamık gibi kolay bulaşabilen, bulaştığında da kötü sonuçlara neden olabilen hastalıklara yakalanması daha kolay oluyor. Bu yüzden aşıların tam olmasında fayda var. Şu an özel aşılama programında olan aşılarının da yine okula gidecek olan çocuklarda tamamlanmış olmasında fayda var. Özellikle kalp, şeker, kronik hastalığı olan, kış aylarında okul döneminde sık sık grip olan ve evde küçük kardeşi olan çocukların grip sezonu açılmadan 2-3 hafta önce grip aşısı yaptırmalarında fayda var” dedi. “Aile hekimi tarafından kontrollerinin yapılması lazım” “Muayenelerde tespit ettiğimiz klinik bulumlar ile çocukların kış, okul döneminde daha kolay hastalanıp hastalanmayacağını öngörebiliyoruz” diyen Dr. Çelik, “Bu yüzden okula başlamadan pediatrist ya da aile hekimi tarafından kontrollerinin yapılması lazım. Alerjisi olup olmadığına, büyük geniz etleri var mı ya da kulakta sıvıların olup olmadığına bakılması gerekir. Büyüme gelişmelerinin de değerlendirilmesi faydalı olacaktır” dedi. “Okul döneminde sabah kahvaltılarını aksatmamalılar ” Dr. Cenk Çelik son olarak şunları söyledi: “İdeal beslenme alışkanlığının okul öncesinde edinilmiş olmasında fayda var. Bu yüzden ailelerin karbonhidrat, yağdan uzak, protein, vitamin, mineralden zengin bir beslenme alışkanlığını çocuklara kazandırmış olmasını öneriyoruz. Ayrıca okul döneminde sabah kahvaltılarını aksatmamalarını ve okuldaki beslenmede de abur cubur, fast food gibi katkı maddeli gıdalar yerine daha çok bahsettiğimiz dengeli beslenme alışkanlığına uyan gıdaları tercih etmelerini öneriyoruz.”

Yaz aylarında artan enfeksiyonlar ölümcül olabilir Haber

Yaz aylarında artan enfeksiyonlar ölümcül olabilir

Prof. Dr. Balık, yaptığı açıklamada, yaz aylarında sıcaklıkların artmasıyla besin zehirlenmeleri ve bağırsak enfeksiyonlarının da daha fazla görüldüğüne dikkati çekti. Bu hastalıkların bulantı, kusma, ateş, ishal ve karın ağrısı gibi belirtilerle seyrettiğini belirten Balık, "Sıcaklıkların artışıyla birlikte, gıda-hijyen zincirinde kolaylıkla bozulma yaşanıyor. Bu nedenle bu tip enfeksiyonları yaz dönemi daha sık görüyoruz. İnsanlar yazın dış ortamlarda, havuzlarda daha çok vakit geçiriyor, kolay bozulan gıdaları dikkatsizce tüketebiliyor. Bu da hastalıklara zemin hazırlıyor." bilgisini paylaştı. "Et, tavuk kestiğiniz bıçakla başka gıdaları temas ettirmeyin" Yaz dönemi özellikle kırmızı et, tavuk, deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri gibi besinlerin kolay bozulduğunu aktaran Balık, şu uyarılarda bulundu: "Evlerde özellikle yumurta, tavuk gibi ürünlere temas eden bıçak ve diğer malzemelerin başka gıdalarla asla temas etmemesi gerekiyor. Örneğin, tavuk kesilen bir tahta yıkanıp temizlenmeden et kesilmemesi gerekiyor. Dondurulmuş tavuk, kıyma gibi besinler çözündürüldüğünde tamamının kullanılması önemli, çözündürüp tekrar dondurulmaları çok yanlış. Bir diğer önemli nokta da el yıkamak. Yaz aylarında düzenli el yıkamaya çok dikkat edilmesi gerekiyor. Su ve sabunla düzenli şekilde el yıkayarak, kendimizi bu tip hastalıklardan yüzde 50'den fazla oranda koruyabiliriz. Özellikle çocuklara düzenli el yıkama alışkanlığı kazandırılması ve yetişkinlerin de bunu uygulayarak çocuklara örnek olması önem taşıyor." Prof. Dr. Balık, bağırsak enfeksiyonlarının iyi yıkanmamış, çiğ yeşilliklerden de bulaştığına işaret ederek, "Çiğ tüketilen sebze ve meyvelerin, salata malzemesi olarak kullanılan yeşilliklerin önce çeşmede bol suyla yıkanması ondan sonra da sirkeli suda bekletilmesi gerekiyor. Yaz aylarında yıkanmadan çiğ tüketilen bu tip besinler mide-bağırsak hastalıklarına kolaylıkla sebep olabilir." ifadelerini kullandı. "Geçmeyen, azalmayan ishal varsa sağlık kuruluşuna başvurun" Besin zehirlenmesinde bulantı, kusma gibi mideyle ilgili semptomların ön plana çıktığını anlatan Balık, "Tifo, dizanteri, kolera, norovirüs gibi bağırsak enfeksiyonlarında ise ishal, karın ağrısı ve ateş daha fazla görülebilir." diye konuştu. Hastalıkların tedavilerinde de farklılıklar bulunduğunu aktaran Balık, şöyle devam etti: "Burada temel nokta, özellikle çocuklar ve yaşlılarda ishal ve kusmayla kaybedilen sıvı ve elektrolitin hızlı bir şekilde yerine konulması gerekiyor. Çünkü mide-bağırsak hastalıklarına, bebekler, çocuklar ve ileri yaştaki kişiler çok daha fazla duyarlıdır. Kolera gibi sıvı kaybının çok fazla olduğu bağırsak enfeksiyonlarının ölümcül seyretme ihtimali de yüksektir. Bu nedenle geçmeyen, azalmayan ishal, kusma söz konusuysa, buna ateş de eşlik ediyorsa hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulmasında yarar var." Bağırsak enfeksiyonları 8-10 gün devam edebilir Prof. Dr. Balık, hafif seyreden ishallerde, haşlanmış patates, yağsız pirinç gibi ishal diyetine uygun gıdalarla beslenme ve bol su tüketiminin yararlı olacağını belirtti. Hastalığın türüne göre, semptom görülme süresinin de değişebileceğini anlatan Balık, şunları kaydetti: "Besin zehirlenmelerinin bir kısmı 2-3 saat içerisinde geçerken, bir kısmı 4-5 güne kadar sürebilir. Bağırsak enfeksiyonlarının 1-2 gün içinde iyileşeni de var 8-10 gün devam edebileni de var. Dolayısıyla süreden ziyade şikayetlerin ağırlığına göre sağlık kuruluşuna başvurulmasında yarar var. Uygun tedavi başladığında, hangi tür hastalık olursa olsun, tedaviye yanıt alınacaktır." Prof. Dr. Balık, dışarıda, restoranlarda bozuk olduğundan, hijyeninden şüphelenilen bir gıdanın asla tüketilmemesi gerektiğinin de altını çizdi.

Plaj ve havuzlarda şezlong kullanırken dikkat: Enfeksiyon kapmayın Haber

Plaj ve havuzlarda şezlong kullanırken dikkat: Enfeksiyon kapmayın

Tatilde kadınlarda genital mantar enfeksiyonlarının sıkça görüldüğünü söyleyen Medicana Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Derya Tunç; ishal, idrar yolu enfeksiyonu, Hepatit A, göz ve kulak enfeksiyonlarının, havuz suyunun neden olduğu hastalıkların başında geldiğini belirtti. Enfeksiyon bulaş riskini azaltmak için havuz çevresinin, duşların, soyunma kabinlerinin ve şezlongların temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Derya Tunç, “Günde en az bir kez bu alanların temizliği yapılmalıdır. Şezlonglarla direkt temastan kaçınılmalıdır. Mutlaka üzerine örtü veya havlu serilmeli, şezlong için kullanılan havlularla yüz ve vücut kurulanmamalıdır. Yine plajda kuma serilen havlu ile kurulanmak da enfeksiyon etkenleri ile temas riskini artırır. Bu nedenle kuma serilen havlu ile kurulanmamaya dikkat edilmelidir” önerisinde bulundu. "Genital mantarların en önemli nedeni ıslak mayo" Uzm. Dr. Derya Tunç, Hepatit A ve birçok ishal etkeninin ağız yolu ile bulaştığının altını çizdi: “Kirlenmiş havuz ve deniz suyunun yutulması ile mikroplar sindirim sistemine ulaşır ve gastroenterit gelişir. Bu nedenle son birkaç gün içinde ishal olanların havuza girmemesi büyük önem taşır. Özellikle yaz aylarında kadınlarda sık görülen genital mantarların en önemli nedeni ise nem ve ıslaklıktır. Islak mayo ile beklememek, havuzdan çıktıktan sonra duş alıp iyi kurulanmak ve mayoyu değiştirmek olası enfeksiyon riskini azaltacaktır. Tırnak ve cilt mantarı açısından korunmak için de havlu ve terlik gibi kişisel malzeme kullanımına dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca havuzdan çıktıktan sonra ayakların kuru tutulması da büyük önem taşır." Gözlük ve kulak tıkacı kullanılmalı Yazın sıkça görülen rahatsızlıkların başında gelen göz enfeksiyonlarının, suyun içerdiği mikroorganizmaların etkisi ile göz kapağının iltihaplanması şeklinde görüldüğünü söyleyen Uzm. Dr. Derya Tunç, “Göz enfeksiyonları; gözde kızarıklık, yanma, batma, çapaklanma gibi yakınmalara yol açar. Yüzücü kulağı denilen, yüzmeye bağlı gelişen kulak enfeksiyonu, yazın hava sıcaklığının artmasıyla birlikte oluşan nemin, hassas olan dış kulakta enfeksiyona zemin hazırlamasıyla ortaya çıkar. Havuz suyundan kulağa giren mantar, bakteri, virüsler kulakta enfeksiyona yol açabilir. Kulak ağrısı, kaşıntı, akıntı, ateş, kusma kulak enfeksiyonlarında görülen belirtilerdendir. İdrar yolu enfeksiyonları da havuzda yüzme sonrası gelişebilecek enfeksiyonlardandır. Özellikle dar mayo ile uzun süre havuzda vakit geçirilmesi idrar yolu enfeksiyon riskini artırır. Sık ve ağrılı idrar yapma, karın ağrısı, ateş ve kusmaya kadar değişik belirtiler ile kendini gösterebilir” diye konuştu. Suya atlarken burnunuzu kapatın Uzm. Dr. Derya Tunç, havuz ve denizde enfeksiyonlardan korunmak için şu önerilerde bulundu: "-Havuz ve deniz suyu mümkün olduğunca yutulmamalıdır. Suya atlarken burun kapatılmalıdır. -Durgun ve kirli sularda, yüzeyi köpüklü ve yeşil görünümde olan denizde yüzülmemelidir. -Kanalizasyon karışan alanlara yakın bölgelerde ve şiddetli yağmurlar sonrasında denize girilmemelidir. -Gözlük ve kulak tıkacı kullanılmalıdır. -Havlu, mayo ve terlikler ortak kullanılmamalıdır. -Havuza girmeden önce ve çıktıktan sonra mutlaka duş alınmalıdır."

Uzmanı uyardı: Havuzdan enfeksiyon kapma riskine dikkat Haber

Uzmanı uyardı: Havuzdan enfeksiyon kapma riskine dikkat

Sıcak havaların bunaltıcı etkisinden kurtulmak için birçok vatandaş kendilerini yüzme havuzlarına atıyor. Uzmanlar ise bakımı yapılmayan havuzların enfeksiyon bulaşma riskine karşı dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Yaz aylarında bakteri, parazit veya mantarların üremelerinin arttığını söyleyen uzmanlar bunun sonucunda bulantı, ishal ve kusma şikayetleri konusunda uyarıyor. Kreş çağındaki çocukların ve yaşlı hastaların özellikle dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Medicana Konya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ya da yaşlı hastaların özellikle 75-80 yaş üstü hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor, yemek yemeleri bozulabiliyor" şeklinde konuştu. "Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor" Yaz aylarının gelmesiyle havuza olan ilginin arttığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Yaz aylarında enfeksiyonların, bakterilerin, parazitlerin ve mantarların üremeleri artıyor. Özellikle havuz gibi durgun su kaynaklarında yüzmek, burada vakit geçirmek bakterilerin bizim vücudumuza geçmesine bize bulaşmasına neden olabiliyor. Kapalı havuzlar, küçük havuzlar, buralara gelen kalabalık insan toplulukları, özellikle küçük çocukların buraya rağbet etmesi nedeniyle bir enfeksiyon kaynağı olabiliyor. Bu bulaşma ağız yoluyla olabileceği gibi solunum yoluyla bulaşma şeklinde ya da gaita yolu dediğimiz idrar dışkı yoluyla enfeksiyonlar bulaşabiliyor" diye konuştu. "Adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor" Birçok enfeksiyonun havuz yoluyla geçebildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Özellikle de ishal yapan, ateşle seyreden özellikle küçük çocuklarda çok gördüğümüz, anasınıfı çağında 4-5 yaş ya da ergenlik döneminde havuza giren çocuklarda bu şikayetler yaz aylarında artıyor. Bunlar neler olabilir dediğimizde bakteriler, tifo, dizanteri ya da paraziter amip dediğimiz kanlı ishal yapan etkenler olabileceği gibi biraz daha hafif geçen viral enfeksiyonlar örneğin adenovirüsü, rota virüsü gibi virüsler havuz yoluyla bulaşabiliyor. Genç kadınlarda idrar yollarını tutan mantar enfeksiyonları, candida dediğimiz enfeksiyonlar havuzlardan, havuz sonrası özellikle soyunma odaları, ortak tuvaletlerden de bulaşma söz konusu olabiliyor" dedi. "Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların dikkatli olması gerekiyor" Enfeksiyon kapıldığı zaman havuzdan sonraki 1-2 gün içerisinde kendini belli ettiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "48 saat içinde başlayan, 38-39 derecelerde bir ateş yüksekliği, akabinde devam eden bulantı, kusma, ishal, özellikle kanlı ishal şikayeti olması havuzdan bir enfeksiyon, bir mikrobun vücudumuza girdiğinin belirtisi olabilir. Normalde sağlıklı bir yetişkin böyle bir enfeksiyonu kısa bir sürede atlatır. Enfeksiyon 3-4 gün içerisinde kendiliğinden geçebilir. Kreş dönemindeki 3-4 yaş gruplarındaki çocukların ve yaşlı hastaların daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü bunların çoğu ishal, bulantı, kusma yaptığı için vücudun su kaybetmesi sonucu kişilerde halsizlik, ateş yüksekliği gibi şikayetler olabiliyor. Yemek yemeleri bozulabiliyor. Küçüklerin ve yaşlı hastaların böyle durumlarda mutlaka bir doktora başvurmasında fayda var. Ama sağlıklı bir yetişkinde eğer bir şikayet yoksa düzenli beslenerek, su içerek kendileri atlatabiliyor. Doktorlar antibiyotik tedavileri verebiliyor çeşidine göre. Çünkü çok fazla virüs ve bakteri var. Hangi tanı konduysa ona göre bir antibiyotik tedavisi verilebiliyor" ifadelerini kullandı. "El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım" Bunlardan korunmanın en önemli yollarından birisinin el yıkama alışkanlığı olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Uğurcan, "Tuvaletler, ortak kullanılan duşlar, soyunma odaları buralardan da geçiş söz konusu olabiliyor. El yıkamak, havuzun temizliği, klorlanması, havuzun içinde su akışının olması devridaim olması ve günlük bakımlarının yapılması gerekiyor. Denizde böyle bir enfeksiyon riski oldukça düşük. İmkanı olan insanlar için denize girmek biraz daha avantajlı ama havuza giriyorsak da bu günlük bakımlara, havuzun klorlanmasına oldukça dikkat edilmesi gerekiyor. El yıkama alışkanlığına ve kişisel hijyenimize de dikkat etmemiz lazım. Kalabalık havuzların dinlendirilmesi yani aynı anda yüzlerce kişi değil de grup grup havuzlara girilmesi koruyucu bir yöntem olabilir. Bu şekilde dikkat ederek özellikle yaz aylarında temmuz, ağustos, eylül aylarında havuzdan bulaşan enfeksiyon hastalıklarından korunmak mümkün olacaktır" şeklinde konuştu.

Okulların açılmasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları arttı Haber

Okulların açılmasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonları arttı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Soner Sarmaşık, okullarda artan enfeksiyon hastalıkları hakkında bilgi verirken, korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. Dr. Mehmet Soner Sarmaşık, “Okulların açılması ile birlikte enfeksiyonlarla çok sık karşılaşmaya başladık. Bu artıştaki en büyük etken, çocukların okullarda kalabalık şekilde bir arada bulunması. Kapalı ortamlarda hastalığı birbirlerine kolayca bulaştırabiliyorlar. Aynı zamanda kendilerine bulaşmış hastalık etkenini eve de taşıyorlar. Grip, nezle gibi solunum yolu enfeksiyonların en sık havadan ve yüzeyden bulaşıyor. Hasta birinin öksürmesi ya da hapşırmasıyla havaya karışan mikroplar, diğer çocukların bunları solumasıyla bulaşıyor. Aynı zamanda bu hapşırık ve öksürükle dışarı çıkan mikroplar, duvar, masa gibi yüzeylere, oradan ellere, el yoluyla da ağız, burun gibi doğal boşluklardan vücudumuza girerek hastalanmamızı sağlıyor” dedi. Hastalanan çocuğun özellikle aktif bulaştırıcı dönemde okula gönderilmemesi gerektiğini belirten Dr. Sarmaşık, hasta çocuğun evde kalmasının diğer çocukların hastalıktan korunmasında önemli bir etken söyledi. Okulların açılması ile birlikte; boğaz, kulak, akciğer, bağırsak enfeksiyonları ya da bronşit gibi birçok hastalık tablosuyla karşılaştıklarını kaydeden Dr. Sarmaşık, güçlü bağışıklık sistemi olan çocukların hastalanmadığına ya da hastalansa da hafif geçirdiğine dikkat çekerek şu bilgileri verdi; “Bağışıklığının güçlü olması çok önemli. Zira, mikroplarla bağışıklık sistemimiz savaşıyor. Ne kadar güçlü olursa, o kadar iyi. Ama bağışıklık sistemi birkaç günde ziplenmiş gibi güçlenmez. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam gibi kuralları hayata geçirmeli; bunlar çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun şekilde yapılmalı. Anneler bağışıklığı güçlensin diye çocuklarına vitamin içiriyorlar. Oysa vitaminler rast gele içirilmemeli, zira bazı vitaminler yarardan çok zarar veriyor. O nedenle vitamin kullanmalı mı, hangi tip vitamine ihtiyacı var sorularının yanıtları için mutlaka bir uzmana başmalılar.” “Kalın kıyafetler değil, ince ve kat kat giydirin” Annelerin çocuklarını korumak için bazen yanlış da yapabildiklerin belirten Dr. Sarmaşık, “Çocuğu giydirme bu yanlışlardan biri. Anneler çocukları üşür endişesiyle kalın giydiriyorlar. Oysa sonbaharda gün içinde sıcaklık çok değişiyor. O nedenle bu mevsimde ince ama kat kat giydirilmesi, çocuğun sıcakladığında giysilerini çıkarabilmesini sağlıyor. Böylece dış ortam ile vücut arasındaki sıcaklık farkı eşitleniyor. Aksi durumda çocuk terliyor” şeklinde konuştu. “Ellerini sık sık yıkamalı” Enfeksiyon etkenlerinin hava kadar el teması yoluyla da geçtiğini hatırlatan Dr. Soner Sarmaşık, çocukların el yıkamayı bir alışkanlık haline getirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Anne babalar, çocuklarına el yıkamayı sevdirerek öğretmeli. Yalnızca evde değil, okulda da sık sık ellerini yıkamalı. Ayrıca yıkarken geçiştirme şeklinde değil, yeterli su ve sabun kullanmayı öğretmek lazım” dedi. BU HABER DE DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR: Çocuklarda grip vakalarında artış

Üst solunum yolu enfeksiyonu çocuklarda sık görülüyor Haber

Üst solunum yolu enfeksiyonu çocuklarda sık görülüyor

Sürekli koşturan ve değişken hava şartlarına ayak uydurmakta zorlanan çocuklar sonbaharda kolayca rahatsızlanabiliyorlar. Özellikle okul, kreş gibi kalabalık ve kapalı mekanların riski artırdığını, enfeksiyonların yayılımını kolaylaştırıp hızlandırdığını söyleyen Medline Adana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmet Öncü, hastalıklar hakkında bilgi verdi. Dr. İsmet Öncü, çocukların sonbaharda en sık karşılaştığı 5 hastalığı ve neler yapılması gerektiğini şu şekilde anlattı: 1. Soğuk algınlığı Kreşe veya okula başlayan çocukların ilk senelerde daha sık hastalanması, senede ortalama çoğu sonbahar ve kış aylarında olmak üzere 6-8 kere üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleri normal bir durumdur. Hapşırma, öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklığı, boğaz ağrısı, gözlerde sulanma, bitkinlik ve iştahsızlık en sık görülen belirtilerdir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 90'ı virüslere bağlı gelişmekle birlikte antibiyotik gerektirmezler. Soğuk algınlığının doğrudan ve etkin bir tedavisi yoktur. Tedavi, hastalığın belirtilerinin giderilmesine yöneliktir. Bol miktarda C vitamini içeren besinlerin tüketilmesi, el hijyenine dikkat edilmesi, kapalı ve kalabalık mekanlarda bulunulmaması önerilir. 2. Orta kulak iltihabı En çok nezle, grip gibi enfeksiyonları takiben gelişen ikincil enfeksiyon şeklinde görülür. Özellikle 3 yaş ve altındaki çocukları etkiler. Çocukta huzursuzluk, sık ağlama ve kulaklarını tutma gibi belirtiler yaşanır. Genellikle bakteriyel olup hastalığın doğal seyri doktor kontrolünde erken ve yeterli bir antibiyotik tedavisi ile kısaltılarak olabilecek komplikasyon tehlikesi azaltılabilir. Nadiren de olsa kalıcı işitme kayıplarına sebep olabileceğinden orta kulak iltihabının bir uzman tarafından değerlendirilmesi faydalı olacaktır. 3. Sonbahar alerjisi Çocuklarda alerjik nezle genellikle okul öncesi dönemde başlar. Sonbahar döneminde ise saman nezlesi ve astım gibi alerjik hastalıkların hem sıklığı artar hem de belirtileri alevlenir. Özellikle burun akıntısı, hapşırma, burun kaşıntısı, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı gibi alerjik nezle belirtileri çocuğun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Hastalığın doğru tanısı ve tedavisi, çocuğu rahatlatmak ve gereksiz ilaç kullanımını önlemek açısından mühimdir. Alerjik hastalıklarda korunma yöntemleri önemlidir ancak tek başına yeterli olmaz. Tanı konulduğunda çocuğun yaşına ve belirtilerine göre uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir. Hastalık her zaman tamamen geçmese de kontrol altına alınabilir. 4. Sinüzit Sinüsler, burun geçişine yakın boşluklardır. Sinüzitte, sinüslerin ağzı iltihaplanarak tıkanır. Bunun sebebi solunum yolu ile buraya ulaşan hem bakteriler hem de virüsler olabilir. Burun tıkanıklığı, koyu sarı-yeşil renkte burun akıntısı, hafif ateş, baş ağrısı ve burundan konuşma gibi belirtileri vardır. Alerjik hastalarda daha sık görülür ve genellikle üst solunum yolu enfeksiyonunu izler. Antibiyotik tedavisi gerekebilir. Ortam havasını nemlendirmek, burun spreyleri ve günlük alınan sıvı miktarının arttırılması sinüzitin doğal tedavisi için yapılabilecek temel uygulamalardandır. Tüketilen sıvılar, koyu kıvamdaki mukusun yumuşayarak drenajının kolaylaşmasını sağlar. 5. Larenjit Larenjit, çeşitli sebeplerle ses telleri iltihabı oluşması sonucunda, boğazda yumru hissi, ağrı ve ses kısıklığı ile devam eden bir rahatsızlıktır. Hastalık, sıklıkla ‘krup’ olarak adlandırılan viral bir enfeksiyonun parçası olarak karşımıza çıkar ve esas olarak bebeklerle küçük çocukların solunum yollarını etkileyen bir enfeksiyondur. Ancak larenjit, çocukların hava yolları henüz küçük olduğundan daha ağır seyretme eğilimindedir. Ortalama 7-10 gün içerisinde herhangi bir tedaviye gerek kalmaksızın ve kendiliğinden iyileşse de ses dinlendirme, bol sıvı alımı ve havayı nemlendirme gibi önlemler iyileşme sürecini hızlandırır. Dr. İsmet Öncü, çocukları sonbahar hastalıklarından korumak için 10 öneriyi ise şu şekilde sıraladı: “Sık ve etkili el yıkama alışkanlığı kazandırın Öksürürken veya hapşırırken ağzını dirseği ile kapatması gerektiğini öğretin Mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlara sokmayın Hasta olduğu bilinen kişilerle temas etmelerini engelleyin Sigara içilen ortamlarda bulunmalarına mani olun Sağlıklı ve dengeli besleyin, bol sıvı tüketmelerini sağlayın Doktor kontrolünde vitamin ve mineral desteği verin Çok kalın ya da çok ince kıyafetler giydirmeyin Bulundukları ortamı sık sık havalandırın Uyku düzenlerine özen gösterin.” BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Geçmeyen boğaz ağrınız varsa dikkat

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.