[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#erişim

erişim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, erişim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Macron'un sosyal medya hamlesine Fransızlardan tepki! Haber

Macron'un sosyal medya hamlesine Fransızlardan tepki!

Fransa'da vatandaşların çoğu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ülkesinde çıkan olayların ardından sosyal medyaya erişimi kesebilecekleri yönündeki açıklamasını ifade özgürlüğü ve demokrasiye aykırı bulduklarını söyledi. Paris sokaklarında Macron'un açıklamalarının nasıl karşılandığını, sosyal medyada en büyük kitleyi oluşturan gençlere ve ilgili vatandaşlara sordu. Fransa'da yaşayan aktif sosyal medya kullanıcısı gençlerden Aya Gade, "Macron'un açıklamalarını ilk duyduğumda aklıma direkt Çin, Rusya ve bazı Afrika ülkeleri geldi." dedi. Afrika kökenli olduğunu belirten Gade, Macron'un söylemini ifade özgürlüğü açısından sorunlu gördüğünü belirterek "(Fransa) birden insan haklarının sınırlandığı bir ülke durumuna geldi. Aklıma insan haklarının kısıtlandığı diğer ülkeler geldi, bu iyi bir haber değil." diye konuştu. "Hükümetin isyanlar ya da başka sebeple müdahalesi bana tehlikeli geliyor" Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen, ana akım medyadaki bir televizyon sunucusu da ifade ve basın özgürlüğünün tüm dünyada temel bir hak olduğu, kesinlikle bunlara dokunulmaması gerektiği değerlendirmesini yaptı. "(İfade özgürlüğüne) mutlak surette saygı duymalıyız. Aktif bir sosyal medya kullanıcısı değilim, sosyal medyada olanları çok takip etmiyorum ancak hükümetin isyanlar ya da başka sebeple müdahalesi bana tehlikeli geliyor." diyen sunucu, sosyal ağların gücünün ve genel anlamda bir iletişim faktörü olarak öneminin sorgulanması gerektiği yorumunu yaptı. Sunucu, hükümetin, sosyal ağların kullanımını yasaklaması konusunda dikkatli olması gerektiği değerlendirmesinde bulunarak "Basın özgürlüğünün esas olduğunu söylemeliyim. Cumhuriyetin değerlerinden biri ve lekelenmemeli, kısıtlanmamalı. Çünkü bu tüm demokrasilerde temel bir değerdir." ifadesini kullandı. "Fransa'yı yok etme amacında değiliz" Leonie Salvo ismindeki genç sosyal medya kullanıcısı da sosyal ağlara erişimin kesilmesinin iyi bir fikir olmadığını söyledi. "Gerçekten mutlu olmazdım çünkü bunun radikal bir girişim olduğunu düşünüyorum. Çünkü Fransa'da, hatta dünyanın diğer ucunda temas halinde olduğumuz insanlarla iletişim kuramayacağız." diyen Salvo, protestoların etkisinin farklı yöntemlerle azaltılabileceğini belirterek değiştirilmesi gerekenin kaos çıkaran insanların hayatları olduğu, sosyal ağların kısıtlaması olmadığını kaydetti. Salvo, medyanın gençler hakkında kötü bir imaj bıraktığı izlenimi edindiğini söyleyerek "Biz de ülkeye yardım etmek istiyoruz. Fransa'yı yok etme amacında değiliz." dedi. Diğer yandan sosyal medyanın gençlik hakkında kötü bir imaj bıraktığının, kendisi ve birçok arkadaşının gösterilerde şiddete başvuranlar gibi düşünmediğinin altını çizen Salvo, şiddet yanlılarının sosyal ağlarda etkili olmasına göz yumulmaması, belki bunları kapsayacak kısıtlamalar üzerinde düşünülmesi gerektiğini ifade etti. "Yabancılar, özgürlüğün kaybolduğu bir ülke olduğumuzu düşünebilir" Magali Davrou ise sosyal ağlara erişimin bazı durumlarda kısıtlanması taraftarı olduğunu ancak bunun, halkın ve basının özgürlüğünü kısıtlamaya dönüşmemesi gerektiğini savundu. Fransa'nın özgür bir ülke olmakla ün kazandığını söyleyen Davrou, ancak sosyal medyayı kullanarak kamu düzenini bozan kötü niyetli kişilerin de bulunduğunun göz ardı edilemeyeceğini belirtti. Fransa'nın buna rağmen uluslararası arenada güzel bir izlenim bırakmasından yana olduğunu dile getiren Davrou, "Yabancılar, özgürlüğün kaybolduğu bir ülke olduğumuzu düşünebilir. Bence bu utanç verici." dedi. "Kendimizi ifade etmeye devam edeceğiz" Fransa'da yaşayan Mouna Amad da sosyal medya ağlarının, kendini ifade etmenin bir yolu olduğunu söyledi. "Sosyal ağları kontrol etmek isteme gerçeği toksik bir şey olabilir. Çünkü kendimizi ifade edebilmenin çok önemli olduğu bir ortamda yaşıyoruz." diyen Amad, sosyal ağların hayatın her alanında işlevi olduğunu ve devasa bir sosyal katmanı kapsadığını kaydetti. Amad, ifade özgürlüğünün kaldırılmaması veya kontrol altına alınmaması gerektiğini belirterek "Şimdiki ve gelecek nesiller için bunu yapmak mümkün değil. Sosyal medya ağlarından kendimizi ifade etmeye devam edeceğiz." diye konuştu. Herkesin fikrinin farklı olabileceği yorumunu yapan Amad, birinin suçunun cezasını başkasına fatura etmenin "demokrasi ruhuna aykırı" olduğuna işaret etti. Sosyal medyada tepki Diğer yandan bazı sosyal medya platformlarının özelliklerini kısıtladıkları itirafını yapan Hükümet Sözcüsü Olivier Veran'ın açıklamaları sosyal medyada tepki çekmişti. Twitter'da çok takipçisi bulunan Realmarcel adlı kullanıcı, "Veran, sosyal ağları kesmek için bir yasa çıkarmaktan bahsediyor, diktatörlüklerde olduğu gibi." ifadeleriyle tepkisini dile getirdi. Salomesaque adlı bir diğer kullanıcı da "Düzeni sağlamak için sosyal ağlara erişimi kesmek, İran veya Rusya gibi otoriter rejimler tarafından kullanılan bir yöntemdir." yorumunu yaptı. Macron ne demişti? Macron, 4 Temmuz'da Elysee Sarayı'nda, 17 yaşındaki gencin polis tarafından öldürülmesinin ardından protestoların yapıldığı şehirlerin belediye başkanlarıyla bir araya gelmiş, konuşmasında "İşler çığırından çıktığında (sosyal medya ağlarına) erişimi düzenleyebilecek veya kesebilecek konumda olmalıyız." ifadesini kullanmıştı. Hükümet Sözcüsü Olivier Veran da konuya ilişkin, son olaylar sırasında bazı sosyal medya platformlarına belirli özellikleri bir süreliğine kısıtlama zorunluluğu getirdiklerini açıklamıştı. Senato, dijital platform paylaşımlarına düzenleme getiren tasarıyı kabul etti Fransa Senatosu, dijital platformlardaki paylaşımlara düzenleme getiren yasa tasarısını 5 Temmuz'da kabul etti. Uygunsuz içeriklerin paylaşıldığı sitelere giriş için yaş sınırı getirilmesi, kamuya açık dijital kaynaklarda aile içi şiddet mağdurlarıyla ilgili paylaşımlar ve bulut bilişim sektöründeki rekabete ilişkin düzenlemeler gibi bir dizi değişiklik öngören tasarının yasalaşması halinde yetkili makamlar, çocuk istismarına dair paylaşımların 24 saat içinde kaldırılmasını talep edebilecek. Senato, kamu düzeniyle kamu güvenliğini bozmaya teşvik eden paylaşımların iki saat içinde kaldırılmasına olanak veren tasarı maddesini ise reddetti. "Dijital Hayatı Güvence Altına Alma ve Düzenleme" başlıklı tasarı, Parlamentonun diğer kanadını oluşturan Mecliste de görüşülecek. Fransa'daki şiddetli protestolar Fransız polisi, 27 Haziran'da Nanterre'de 3 kişinin bulunduğu araca ateş açmış, 17 yaşındaki sürücü Nael M'yi öldürmüştü. Nael'in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmıştı. Genci öldüren polis açığa alınmış ve tutuklu yargılanmasına karar verilmişti. Ayrıca Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağmalama olayları yaşanmış, 10 kadar kentte saat 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. AA

Gıdaya erişim bir endişe kaynağı mı? Haber

Gıdaya erişim bir endişe kaynağı mı?

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER Küresel Gıda Güvenliği Endeksinde Türkiye, 2012-2020 arasında dünyada gıda güvenliğinde en çok kan kaybeden 7'nci ülke oldu. Türkiye endeksin ilk hazırlandığı yıl olan 2012'de 36'ncı sırada yer alırken, 9 yılda 11 sıra birden kaybetti. Son endekste Türkiye 47'nci sıraya düşerken, son bir yılda 6 basamak birden geriledi. Bir zamanların ‘gıdada kendine yeten nadir ülkelerinden’ biri olan Türkiye, halkının gıda ürünlerini ‘satın alabilirliği’ sıralamasında 65'inci sırada yer alarak Botsvana, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi pek çok ülkenin gerisinde kaldı. Öte yandan Türkiye, gıda kalitesi kategorisinde 45, sel, yangın, sıcaklık artışı gibi faktörlerin ele alındığı doğal kaynaklar kategorisinde ise 53'üncü sıraya gerilemiş durumda. Tüm bu gelişmelerin gölgesinde; ‘Temel gıda ürünlerine erişememek vatandaşın farklı yollara yönelmesine yol açacak mıdır, sağlıklı gıdaya erişim noktasında tüketicileri hangi riskler bekliyor, gıda güvenliği açısından olası tehlikelerin karşısına geçebilmek adına kimler tarafından, neler yapılmalı?’ soruları gündemi meşgul etmeye başladı. TARLASINI HASAT EDEMEDİ, SÜTÜNÜ DÖKTÜ Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GıdaMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, şunları kaydetti: “Küresel gıda maddelerinin fiyatları, dünya genelinde bir düşüş eğilimi gösterirken, ülkemizde her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni var. Her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kriz, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının, meraların madencilik, enerji, inşaat, sanayi vb. gibi tarım dışı kullanılması gıdada fiyat artışlarına neden oluyor. Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkiliyor. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biri. Özellikle yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremler sonucu ne kadar tarım arazisi ve meranın zarar gördüğü ortada, hayvan sağlığı ya da kaybıyla ilgili bir tarama da yapılmadı maalesef. Ölen hayvanların kaydı tutuldu mu bilmiyoruz. Sağ kurtulan hayvanlar için yem desteği yeterli değildi. Çiftçiler ve geçimini hayvancılıkla karşılayan yurttaşlar deprem bölgesinin tamamında terk edilmişlikle karşı karşıya kaldı. Tarlasını, serasını hasat edemedi, sütünü döktü. Bu sürecin devam etmesi halinde mevcut durumda oluşan maddi kaybın büyüklüğünün artmaya devam edebileceğini öngörmemek mümkün değil.” TAKLİT VE TAĞŞİŞ KRİZİ “Gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit / tağşiş haberi ile karşılaştığımız günleri yaşıyoruz” diyen Toprak, “Yurttaşlar indirim günlerini takip edip ‘hangi ürün, nerede daha uygun fiyatlı’ diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar kapandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcı” dedi. KENDİ ÖZ KAYNAKLARINA YÖNELMELİ Temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmanın giderek zorlaştığını ve sağlıklı yaşamanın lüks haline geldiğini kaydeden Toprak, “Kapımızı çalan küresel iklim değişikliğinin yarattığı kriz, tarım alanlarının dolayısıyla da gıda kaynaklarının azalmasına neden oldu. Meralarımızı ve tarım arazilerimizi koruyup sürdürülebilir kılmalı, biyoçeşitliliğe ve yerel tohumlarımıza sahip çıkıp su yönetimi ve gübre kullanımı konusunda daha iyi düzenlemeleri hayata geçirmeli, ülkemizi ithalat sarmalından kurtarıp gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasını derhal hayata geçirmeli. Çiftçiler, esnaf ve emekçi halk, ekonomik olarak koruma altına alınmalı. Tarımsal üretimde yerel anlamda üretime ciddi destekleri olan, geleneksel üretim girdilerini kullanan, biyolojik çeşitliliğin, gıda egemenliğinin ve sağlıklı beslenmenin temel unsuru aile tarımcılığı ya da küçük çiftçilik desteklenmeli, gıda güvenliğini sağlayan bir biçimde, katma değerli ürün üreten sistemlere entegrasyonlarını teşvik edici ve sosyal korumaya yönelik devlet politikaları geliştirilmeli, ortaya çıkan ürünlerin tüketiciyle buluşabileceği pazarlar yaratılmalıdır. Atılan her adımda, hedef sürdürülebilir üretim olmalı. Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu unutulmamalı, tarım açısından yeterli toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahip ülkemiz; kendi öz kaynaklarına yönelmeli” dedi. ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARILMALI Başkan Toprak son olarak, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, kolayca ve sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir. Gıdaya erişim bir sorun ve endişe kaynağı olmaktan çıkarılmalı. En temel ve ertelenemez ihtiyaç olan gıdanın, herkes için kolayca, yeterince, sürdürülebilir şekilde ve ekonomik olarak erişilebilecek duruma getirilmesi elzem. Unutulmamalı ki, Gıda güvencesi yoksa gıda güvenliği de yoktur” çağrısında bulundu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.