Ekonomik kaygı evliliği vuruyor
TUNAY AFYON / ÖZEL HABER - Türkiye’de 2023 yılında 171 bin 881 çift boşandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre geride kalan yıl içinde 5 bin 126 çift, evliliklerinde ilk yılı doldurmadan evliliklerini sonlandırdı. 2023 yılında gerçekleşen sayılarla oldukça dikkat çeken boşanma ile ilgili olarak Boşanma Avukatı Maide Özcan değerlendirmelerde bulundu. Boşanmalarda şiddetli geçimsizliğin yoğun şekilde yaşandığını vurgulayan Özcan, ülkede oluşan ekonomik koşulların evliliğin sonlanmasında etkili olduğunu söyledi. Boşanma dava sürecinin çok uzun ve yıpratıcı olduğunun altını çizen Özcan, ilerleyen süreçte boşanmaların artmaya devam edebileceğini belirtti.
EKONOMİK ZORLUK DAVALARI ARTTIRDI
Boşanma olaylarında sadakatsizliğin olduğunu ifade eden Özcan, buna rağmen asıl nedenin ekonomik olduğunu dile getirdi. Olumsuz ekonomik koşullara bağlı olarak işten çıkarmaların gerçekleştiğini vurgulayan Özcan, “Bu nedenle ekonomik sıkıntı çeken ailelerde boşanma davaları arttı. Boşanmada en sık rastlanan sebepler arasında stres kaynaklı psikolojik sorunlardan söz edebiliriz, eşler bu durumu birbirine yansıttığında şiddetli geçimsizlik dediğimiz hukuki sonuç ortaya çıkıyor. Bu da boşanma aşamasına kadar geliyor” dedi. Özcan, ekonomik koşulların dışında eşlerin üzerinde aile baskısının da bulunduğunu aktararak “Eşlerin kendi anne babasından kaynaklı boşanma sebepleri olabiliyor ama temel sebebin ekonomi olduğunu söyleyebilirim” ifadesini kullandı.
BOŞANMA KADINLARA DAHA ZORLU
Boşanmanın son zamanlarda biraz daha kolay hale getirilmiş durumda olduğunu söyleyen Özcan, boşanma davalarının çoğunlukla kadınlar tarafından açıldığını dile getirdi. Buna gerekçe olarak kadınların toplumda biraz daha mağdur edilmesini gösteren Özcan, “Boşanma aşamasına gelip de öncesinde aile danışmanları ya da psikologdan aile terapisi alan çok az danışanım oluyor, genelde boşanma aşamasında mahkeme tarafından zorla aile terapisine yönlendirme oluyor. Ama ben bundan önce aslında belki de boşanma aşamasına gelmeden yapılmasını daha çok tavsiye ediyorum, çünkü boşanma aşaması çok zorlu aşama” dedi. Özcan, boşanma isteği ile başvuran çiftleri hep anlaşmalı boşanmaya ikna etmeye çalıştıklarını belirterek “Çünkü normal bir boşanma davası en az 3-5 yıl gibi süre alıyor ve bu aşamada insanların özel yaşamları ile ailevi meselesi, sağlık sorunları gibi her detay ortaya çıkıyor ve ortak velayeti olan çocuk da varsa çocuk da bu süreçte çok zarar görüyor, o nedenle aslında çok yıpratıcı bir süreç. Eşleri tarafından aldatılmış kadınlar çok öfkeli oluyor, haklılar ama aslında bu süreç onları daha da yıpratıyor, çünkü toplum nezdinde de kendileri çok göz önünde oluyor, kendi aileleri dışında komşularını da tanık olarak dinlettikleri için olay komşuya kadar sıçramış oluyor ki bu insanlar için zedeleyici bir husus” değerlendirmesinde bulundu. Özcan bu çerçevede çiftlerin, boşanma aşamasına gelmeden önce bir aile terapisi almasının daha sağlıklı olacağının altını çizdi.
KANUN ‘YARI YARIYA’ DİYOR
Anlaşmalı boşanma konusunda iki tarafa da eşit yaklaşılması gerektiğini söyleyen Özcan, “Ortada, ekonomik sebepler ya da ailelerden kaynaklı bir şiddetli geçimsizlik varsa bu durumda iki tarafa da eşit yaklaşmaya çalışıyoruz ve ortada belli bir mal varlığı varsa genelde taraflardan birinde daha çok malvarlığı olmasını eşitlemeye çalışıyoruz” dedi. Özcan, evlilikte iki tarafın da emeği mevcut olduğu için tek tarafın daha fazla mal sahibi olmasının hukuka aykırı olduğunu aktararak, “Kanun evlilikten sonra kazanılan malların yüzde 50-50 eşit bir şekilde bölüşülmesini istiyor, kanuna uygun şekilde biz paylaşımı yapıyoruz. Evlilikten sonra alınan ev ya da araba tek bir tarafın üzerine olsa da boşanmada yüzde 50-50 olmak zorunda oluyor” ifadelerini kullandı.
ERKEKLER DAHA MAL ODAKLI
Türk aile yapısında daha çok erkeklerin çalıştığı ve kadın genel doğum izni ile çocuklarına bakmak için iş hayatında daha pasif kaldığı bir tablodan söz eden Özcan, “Bu durumda erkek belki de biraz daha fazla mal sahibi olabiliyor. Mesela erkek daha ileri yaşta evlendiyse, nikah öncesinde bir mal sahibi, kazanılmış bir mal sahipliği olabiliyor. Diyelim ki adamın 5 tane evi varsa, kadına boşanmada 1 ev bırakmak istiyor. Bu da tabi ki hakkaniyete aykırı olduğu için biz en azından bunun daha eşit şekilde olması için adamları ikna etmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Boşanmalarda mal paylaşımı konusunda erkeklerin, ‘kadınlar çalışmadığı için hak kazanmadığı’ düşüncesine sahip olduğuna değinen Özcan, “Ama evlilikte her iki tarafında bir katkısı oluyor sonuçta, o nedenle iki taraf da mal konusunda yüzde 50 hak sahibi olabiliyor dedi.
20 YAŞ ÖNCESİNDE KÜLTÜR ÇATIŞMASI
Yaşanan boşanmalarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Özcan, boşanmaların yakın gelecekte de artabileceğini belirtti. Gerekçe olarak Türkiye’de çok erken sayılabilecek 18-20 yaşlarında evlenmeler gerçekleştiğini dile getiren Özcan, “Her ne kadar evlenme yaşı yükselse de aslında orada bir boşluk söz konusu, yani 20 yaşından önce evlenenle 30 yaşından sonra evlenen boşluğu söz konusu. 20’li yaşlarda evlilikle çok fazla karşılaşıyoruz maalesef, o nedenle bazen insanlar yanlış kararlar verebiliyorlar, bazen insanların beklentisi daha başka olabiliyor, erkekler duruma biraz daha ataerkil bakabiliyor, kadınlar çalışma hayatında daha etkin olabiliyor. Bundan dolayı bir kültür çatışması olabiliyor” dedi. Özcan, bu çerçevede boşanma sayılarını azalacağını düşünmediğini aktararak, “Boşanma, bir çift için en son verilecek bir karar, özellikle çocuk varsa. Aldatma gibi ekstrem durumlar dışında insanların en son düşünmesi gereken bir durum. Çünkü bizim buradaki amacımız aile birliğini korumak. Boşanma maddi ve manevi anlamda zorlu bir süreç, çünkü avukatlık ücretleri de çok yüksek. Her anlamda tarafları zorluyor” diye konuştu.