[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#gıda

gıda haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, gıda haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kanundaki boşluk, taklit ürünlere davetiye çıkarıyor Haber

Kanundaki boşluk, taklit ürünlere davetiye çıkarıyor

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit, tağşiş ve sağlığı tehlikeye düşürebilecek gıdalar listesini 11 Ekim tarihinde açıklamaya başlamıştı. Artık anlık olarak paylaşılacak olan listelerde son yapılan açıklamaya göre kişilerin sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş veya değiştirilmiş ürün sayısı 109’a, taklit-tağşiş yapıldığı kesinleşen ürün sayısı ise 703’e ulaştı. Bal, süt, peynir, yağ, kırmızı ve beyaz et gibi birçok ürünün paylaşıldığı listede insan sağlığını ciddi oranda tehlikeye sokacak ürünler bulunuyor. Hemen her gün açıklanan listelerde, özellikle süt ve süt ürünlerinde uygulanan kanunlarda ciddi eksiklikler bulunduğuna dikkat çeken İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Üyesi Levent Pekimrekli, özellikle İzmir’den bazı saygın firmaların da sadece yağ oranı düşüklüğü nedeniyle taklit-tağşiş listesine alındığını, ancak piyasada halen tamamen hileli ürünlerin dolaşımda olduğunu vurguladı. YAĞ ORANI DÜŞÜK FİRMALAR LİSTEDE Taklit ve tağşiş listesinin her geçen gün daha elzem bir hâl aldığını fakat sorunun asıl kaynağına henüz inilemediğini söyleyen Pekimrekli, “Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir’den de birçok firmamız üründeki yağ oranının düşük olmasından dolayı taklit-tağşiş listesine girdi. Fakat tamamen hileli olan sarımsaklı tereyağı, kekikli peynir gibi gıda ürünleri için yasalarda yer alan çeşni sınıfının, ayçekirdeği çeşnili ibaresiyle süt ürünlerine margarin karıştırmak amacıyla kullanılarak, piyasada bulunan başta Konya kırması peyniri ve kaşarlarda bu nitelikte taklit ve tağşiş ürünler piyasayı domine ediyor. İşin dramatik tarafı bu ürünlerle alakalı hiçbir cezai işlem uygulanmamakta, taklit-tağşiş listesine girmemekte. Bir üründe yağ miktarının az olması bir hatadır ama taklit-tağşiş listesine girmeyi gerektirecek bir uygunsuzluk olmadığı, Tarım İl Müdürlüğü’nde çalışan arkadaşlarımız tarafından da beyan edilmektedir” diye konuştu. BAKANLIK BİLDİĞİ HALDE… Konunun bakanlık nezdinde çok iyi bilinmesine rağmen müdahale edilmediğini belirten Pekimrekli, “Biz bu konuyu bakanlıkla görüştüğümüzde; kanundaki boşluktan kaynaklı olarak firmalara denetime gitmek istemediklerini, bu boşluktan kaynaklı eğer ki kesilen ceza iptal edilirse hukuk nezdinde bu ürünlerin sanki daha yasal ve daha fazla üretileceğine dair kuşku ve şüpheleri olduğu cevabını alıyoruz. Bu çok gerçekçi bir açıklama değil. Çünkü mevcut kodekste de bu ürünlerin yüzdesel yağ oranları var. Sadece yüzdesel olarak ölçülse bu firmalar taklit-tağşiş listesine girerler ve gerekli cezayı da alırlar. İkinci ve üçüncü süreçten sonra da zaten kapatma süreçleri gündeme gelir. Fakat bakanlık nedense bu konunun üzerine halen gitmiyor, gerekli denetim ve cezai süreçler işlemiyor. Dolayısıyla bu, kendi başına ya da bizlerin istek ve talepleriyle çözülebilecek bir sorun olmaktan çıktı. Bu yüzden bakanlığımızdan bu konuda ivedilikle harekete geçmesini talep ediyoruz” dedi. ARI GÖRMEMİŞ BALLAR RAFLARDA Süt ürünlerinde yaşanan durumun bir benzerinin de balda yaşandığına dikkat çeken Pekimrekli, “Sütsüz peynir, yoğurt, arısız bal maalesef hayatımızın bir gerçeği fakat sorunlar çözülmüş değil. Bal, taklit ve tağşişte adeta bir fenomene döndü. Şu anda ise Türkiye’de taklit-tağşiş kategorisindeki sahte ballar, Türk gıda kodeksi kriterlerini geçer nitelikte. Hiç arı görmemiş ballar büyük zincir marketlerde rahatlıkla satılıyor ve bu konuda işlem yapılmıyor” ifadelerini kullandı. İZMİR’DEN 8 FİRMA 12 ÜRÜN Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan listeye göre süt ve süt ürünlerinde taklit-tağşiş ve sağlığı tehlikeye düşürebilecek gıda üretimi yapan firma sayısı Türkiye genelinde 99’a yükseldi. Bu listeye İzmir’den 8 firma yer alırken, tespit edilen ürün sayısı ise 12 olarak açıklandı. Açıklanan listede 6 üründe yüzdelik yağ oranının düşük olması, 3 üründe protein oranının düşüklüğü ve 3 üründe ise bitkisel yağ ve jelatin tespit edildiği belirtildi.   

2022 yılından bu yana firmalar ifşa edilmedi, kamuoyu ile paylaşılmadı Haber

2022 yılından bu yana firmalar ifşa edilmedi, kamuoyu ile paylaşılmadı

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan, laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı tespit edilen gıdaları üreten/ithal eden ve piyasaya arz eden firmalar kamuoyu ile paylaşıldı. Konuya ilişkin açıklama yayımlayan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, tüketici sağlığının ve menfaatinin korunması ile gıda sektöründe haksız rekabetin önlenmesi amacıyla 2012 yılında başlayıp süregelen bu uygulamada, 2022 yılından bu yana firmaların ifşa edilmediğini, kamuoyu ile paylaşılmadığını kaydetti.  BAKANLIĞIN YENİ UYGULAMASINI OLUMLU BULUYORUZ TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun açıklamasının devamında şu ifadeler yer alıyor: “Sayın Bakanın açıklaması ile listeler kamuoyu ile paylaşılmaya başlanmıştır. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı yerinde ve doğru bir karar ile bundan sonra bu tür firmaları bekletmeden web sayfasından anlık olarak kamuoyu ile paylaşacağını duyurdu. Oda olarak tüketicinin bilgilendirilmesini ve Bakanlık denetimlerinin sonucunun hızlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmasını önemsiyor, gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bugüne kadar yeterince şeffaf olmayan bu süreçlerin son bulmasıyla ve bunun gibi uygulamaların sağlıklı işletilmesi ile tüketicilerin kurumlara ve sektöre olan güvenin artacağına inanmaktayız. Bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığının bu yeni uygulamasını destekliyor ve olumlu buluyoruz.” 940 BİN DENETİMDE 16 BİN UYGUNSUZLUK “Yayınlanan listede 2022 yılından itibaren 463’e yakın üründe taklit veya tağşiş yapıldığı görülmüştür” denilen açıklamada, “Yine bu yıl yapılan 940 bin denetimde 16 bin uygunsuzluk tespiti söz konusu olmuştur. Bu uygunsuzlukların ne kadarının gıda güvenliğine dair olup olmadığı açıklamalarda ifade edilmemiştir. Gıda ürünlerinde yüksek pestisit kalıntıları olanlar, limitlerin üzerinde mikotoksin bulunanlar ve ilgili mevzuata göre sınır değerlerin üzerinde mikroorganizma çıkan gıdalar ifşa listelerde yer almamıştır. Bugün yayınlanan söz konusu listeler incelendiğinde; Özellikle baharatlar, zeytinyağı, süt ürünleri, bal ile et ürünlerinde tağşişin yüksek olduğu, alkolsüz içecekler, çikolata ürünleri gruplarında ve bitki çayları başlığında ilaç etken maddesi kullanımına devam edildiği, alkollü içeceklerde ürüne dışarıdan alkol katılımının devam ettiği görülmüştür” bilgisi paylaşıldı. ÇOĞU İŞLETMELERE YILDA BİR DEFA YAPILAN… Listelerde geçmişe göre herhangi bir azalmanın söz konusu olmadığını aktaran oda yönetimi, “Bu da bize gıda sektöründe taklit ve tağşişin önlenmesi için denetim sıklığı yanında etkinliğinin de artırılması gerektiğini göstermektedir. Çoğu işletmelere yılda bir defa yapılan ve etkin olmayan denetim ile sektörde herhangi bir caydırıcılık oluşturulamayacağını bu listeler bize anlatmaktadır. Yetersiz olan Bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Bakanlığa başta Gıda Mühendisleri olmak üzere bu konuda eğitim almış teknik personel alımları yapılmalıdır… Yine Bakanlığın; beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda işletmeleri için Bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Halkın Gıda Güvenliği, doğruluğu tespit edilmemiş beyanlara bırakılmamalıdır” uyarısında bulundu. Son olarak ise, “Gıda işletmelerini merdiven altından kurtarmak için kayıt altına alınması yeterli bir uygulama değildir.  Küçük işletmelerde de gıda güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı, Çalıştırılması Zorunlu Personel (ÇZP) zorunluluğu buralarda da uygulanmaya başlanmalıdır. Bunun için Odamızın önerdiği Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı sistemi hayata geçirilmelidir” mesajı verildi.

İleri dönüşümle tarım ve gıda sorunlarına kalıcı çözüm Haber

İleri dönüşümle tarım ve gıda sorunlarına kalıcı çözüm

KEMAL ÖZKURT - ÖZEL HABER- Türkiye’de ekonomik sebeplerden dolayı gıda krizi tehlikesi her geçen gün artarken, geri dönüşümden ziyade ileri dönüşümün önemi ön plana çıkıyor. Sera atıkları, meyve kabuğu, çekirdeği, meyve suyu ve salça fabrikası atıkları, görünüşte değersiz olsa da tarım ve gıda alanında büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye’de bulunan büyük ölçekli bir gıda fabrikasında bir yılda ortalama 68 bin ton meyve/sebze atığı ortaya çıkıyor. Örneğin, Türkiye’de benzer büyük ölçekli 10 fabrika olduğu hesaba katıldığında bu rakam yılda 680 bin ton meyve/sebze kabuğu, çekirdeği ve de posası atığı anlamına geliyor.  Bunun yanı sıra Türkiye’de küçük ölçekli yüzlerce küçük fabrika olduğu düşünüldüğünde ve bu rakamların hasat aylarında neredeyse iki katına yükseldiği hesaba katıldığında ortaya çıkan tabloda milyonlarca tonluk atık olarak görülen hammadde ile durum ciddi boyutlara ulaşıyor. Türkiye’nin tarım ve gıda sorunlarının çözümünün ileri dönüşümle yüksek katma değerli bileşen ve ürün eldesi edilerek çözüm bulunabileceğini savunan Biyolog Can Kayacılar, “Tüm bu atıklardan döngüsel ekonomi mantığıyla ve ileri dönüşüm biyoteknolojisi yöntemleriyle insan sağlığına faydalı antidiyabetik, antikanser özellikli, sağlığımızı koruyucu ve güçlendirici doğal bileşenlere ve daha yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülebileceğine vurgu yaparak, bu saflaştırılan bileşenler gıda takviyesi geliştirilmesinde kullanılacağı gibi, ilaç etken maddesi elde etmekte de kullanılabilir” diye konuştu. ATIKLAR, GELECEĞİN SAĞLIK KAYNAĞI Türkiye’nin içerisinde bulunduğu tarım-gıda-sağlık üçgeninde yaşadığı tüm sorunların tek akılcı çözümü, ileri dönüşümle tarım ürünlerinden, gıda atıklarından yüksek katma değerli bileşen elde etmekle olabileceğini belirten Kayacılar, “Tüm bu atıklardan döngüsel ekonomi mantığıyla ve ileri dönüşüm biyoteknolojisi yöntemleriyle insan sağlığına faydalı antidiyabetik, antikanser özellikli, sağlığımızı koruyucu ve güçlendirici doğal bileşenler saflaştırılabilir. Bu saflaştırılan bileşenler gıda takviyesi geliştirilmesinde kullanılacağı gibi, ilaç etken maddesi elde etmekte de kullanılabilir. Dünyada birçok biyoaktif, bu şekilde üretiliyor. Türkiye’nin yüksek katma değere doğru gitmesinin ana yolu bu. Antioksidan, bitkisel proteinler, prebiyotik, lif, esansiyel yağ ve aroma gibi ve bu bileşenlerden de gıda takviyesi, iyileştirici ve tedavi edici özelliği olan dermokozmetik ürünler elde edilebilir. Öte yandan sağlığımızı koruyucu ve geliştirici özellikteki fonksiyonel gıdalar ve hastalıkların iyileşme süreçlerine destek olacak tıbbi nitelikli gıdalar gibi gıdaların ve de ürünlerin geliştirilmesi, ülkemizin hem sağlık, hem gıda, hem de tarımsal üretim konularındaki problemlerini çözebilecek potansiyeller taşımaktadır” diye konuştu. TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ YÜKSEK Türkiye’de ileri dönüşüm için yüksek potansiyele sahip tarım atıkları hem çevresel hem de ekonomik açıdan önemli fırsatlar sunduğunu ifade eden Kayacılar, “Türkiye’de döngüsel ekonomi mantığı ile çalışan, hali hazırda var olan gıda işleme tesislerinin, gıda depolarının yakınlarına ‘ileri dönüşüm tesislerinin’ de kurulması ve bu tesislerin, atık olarak görülen birçok hammaddeyi ileri dönüştürerek, yüksek katma değer elde etmesinin gerekliliği gün geçtikçe artmaktadır. Bu atıklar, biyoteknolojik yöntemlerle değerlendirildiğinde yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülebilir” dedi. ONLARCA GIDA ÜRÜNÜ DÖNÜŞEBİLİYOR Türkiye’de ileri dönüşüme uygun bazı tarım atıkları hakkında açıklamalarda bulunan Kayacılar, “Bu atıklara baktığımızda; örneğin narenciye kabuklarından hemoroit, varis gibi problemlerimizin çözümü olacak biyoaktifler elde ediliyor. Ya da domates kabuklarından hem gıdalara kırmızı rengi verebilecek hem de antikanser özellikli, prostat koruyucu likopen elde ediliyor. Zeytin yaprağından antidiyabetik özellikli oleuropein elde ediliyor. Fındık iç zarı, özellikle antioksidanlarca ve bitkisel proteinlerce zengindir. Özellikle hipertansiyon problemlerinin engellenmesinde çok büyük önem taşımaktadır. Türkiye, büyük bir tahıl üreticisidir ve buğday ve mısır sapları ciddi miktarda atık oluşturur. Bu atıklar biyoplastik, kağıt ve tekstil endüstrisinde ve de biyoyakıt üretiminde kullanılabilir. Ege ve Marmara bölgelerinde üzümü kullanan işletmelerin, üzüm sonrası kalan posaları, sağlık takviyelerinde ve kozmetik ürünlerinde kullanılan değerli bileşenler içermektedir. Bu ek atıklar Türkiye’de ileri dönüşümle değerlendirilebilecek önemli tarımsal kaynaklardır. Bu atıkların doğru değerlendirilmesi, çevre dostu ürünlerin üretimine ve sürdürülebilir tarımsal kalkınmaya katkı sağlar” ifadelerini kullandı.

ESİAD’da Türkiye ekonomisinin mevcut durumu masaya yatırıldı Haber

ESİAD’da Türkiye ekonomisinin mevcut durumu masaya yatırıldı

Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından düzenlenen toplantıda, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve geleceğe dair olası senaryolar masaya yatırıldı. Toplantıda konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası Başkanı Yakup Benli, “2025-2027 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Programın (OVP), para politikası kadar maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart” dedi. ESİAD Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası’nın katkılarıyla düzenlenen toplantıda, Oyak Yatırım Ekonomi Danışmanı Özlem Derici ile Hazine ve Vadeli İşlemler Grup Müdürü Deniz Kumcuoğlu ve Ekonomist Alper Topkaya, güncel ekonomik durumu değerlendirdi. Yakup Benli: OVP’nin maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekonomi, Finans ve Maliye Yuvarlak Masası Başkanı Yakup Benli, Türkiye ekonomisinde izlenen politikaların daha geniş bir çerçevede ele alınması gerektiğine vurgu yaparak, “Ancak yüksek enflasyonla mücadele için izlenen politikalar henüz tam anlamıyla istenen sonuçları vermedi. Bunun uzun soluklu bir mücadele olması gerektiğini ve sadece ekonomik bazı enstrümanlarla sonuç alınamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Eylül ayı başında açıklanan 2025-2027 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Program (OVP) iş dünyasında bazı yönleriyle tartışıldı. Enflasyonla mücadelenin devam ettiği bir ortamda büyümenin de devam etmesinin hedeflenmesi soru işaretleri yarattı. OVP’de yer alan politika ve tedbirlerin, geniş kapsamlı yapısal reformlarla desteklenmediği sürece sonuç vermeyeceği tartışma götürmez. OVP’nin para politikası kadar maliye politikalarıyla da desteklenmesi şart” dedi. Özlem Derici: Küresel bazda ve Avrupa’da resesyon riski Ekonomist Özlem Derici ise Türkiye ekonomisindeki fırsatlar ve risklere dikkat çekti. Yerel seçimlerin ardından geleneksel politikalara dönüşün Türkiye için bir fırsat olduğunu dile getiren Derici, “Seçim belirsizliklerinin ortadan kalkması, makro ihtiyati politikalarda sadeleşme, enflasyonda düşüş beklentisi, artan Merkez Bankası kredibilitesi olumlu gelişmeler. Not artışları devam edecek muhtemelen. BDDK’nın swap limitlerini gevşetmesi ihtimali var. İhracatımızın yüzde 55’ini gerçekleştirdiğimiz Avrupa toparlanmaya başladı. Ancak riskler de baki. Küresel bazda ve Avrupa’da resesyon riski. Yurt içinde enflasyonla mücadelede başarısızlık. BDDK kredi risk ağırlıklarını düşürdü tüketici ve konut kredileri için. Enflasyona ters bir hamle. Merkez Bankası sıkılaştırırken diğer yandan teşvik gibi bir şey oldu. Bu, bütüncül yaklaşıma ters. Mali disiplinin tesis edilememesi. EYT, deprem, KİT’lerin borçları da kolay değil. O yüzden vergilere yükleniyoruz. Bu durumun değişmesi lazım. Yabancı ilgisinin geçici olma riski ve bunun yanında uzun bir stagflasyon dönemi riskimiz var. 2001 krizinde 2 yıldan kısa sürede yaptığımız şeyi muhtemelen biz 2026-27'ye kadar uzatacağız'' diye konuştu. Alper Topkaya: Türkiye'nin üretim yapısı düşük teknolojiye dayalı Toplantıda söz alan Ekonomist Alper Topkaya, Türkiye'nin katma değerli üretime dayalı bir büyüme stratejisi benimsemesi gerektiğini vurguladı. Topkaya, “Bir ekonominin büyümesi için aslında 3 temel unsur vardır. Birincisi emek, ikincisi sermaye, üçüncüsü teknoloji. Emek, nüfusla artar ya da dışarıdan iş gücü alırsınız. Sermayeyi de belki vergi teşvikleriyle belki yurtdışından bir sermaye bulursunuz. Ancak ne kadar sermaye bulursanız o kadar büyümezsiniz. Oysa teknoloji tarafındaki büyüme sınırsızdır. Yani teknolojiyi geliştirdiğiniz, inovasyonu arttırdığınız sürece aynı insan, aynı sermayeyle çok daha fazla büyüyebilirsiniz. Türkiye'nin imalat sektörü gelişmiş olsa da, üretim yapısı düşük teknolojiye dayalı ve katma değeri düşük ürünlere odaklanmış durumda. Yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimindeki payı sadece yüzde 3-4 iken, OECD ortalaması -20. Singapur’da yüzde 50’nin üzerinde. Türkiye’nin rekabet gücünü artırması için sanayiyi büyütmek yerine, ileri teknoloji ve katma değeri yüksek ürünlere odaklanması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Gıda sektörü avantajlı Hazine ve Vadeli İşlemler Grup Müdürü Deniz Kumcuoğlu ise Türkiye’de önümüzdeki dönemde yüksek reel faizlerin etkisiyle bazı sektörlerin daha avantajlı çıkacağını öngördü. Kumcuoğlu şunları söyledi: “Tüketim tarafının zarar görmesi kaçınılmaz. Muhtemelen her sektöre sirayet edecektir. Ama buradan en karlı çıkacak sektör ilk başta bankacılık sektörü olacak. Bu süreçten kim daha az hasar alır. Gıda sektörü çok daha az hasar alır. Temel gıdalarda özellikle. Emlak piyasasının 2025’in ilk yarısında hızlanacağını düşünmüyorum. Türkiye’de 2021-2023 yılları arasında çok ciddi bir şekilde kredi faizleri baskılandığı için orada çok büyük bir balon oluştu. O balonun yeni yeni inmeye başladığını görüyoruz. Tekrardan faizler 50’lerden 35’lere düştüğü zaman herkes gayrımenkule yönelmeyecek çünkü 35’e düştüğü zaman, hala reel faiz veriliyor olacak. Otomotivde iç pazar zayıflayacak ama ihracat yapanlar olumlu ayrışacak.”

İzmir haber: Kurban Bayramı öncesi gıda denetimleri hız kesmiyor Haber

İzmir haber: Kurban Bayramı öncesi gıda denetimleri hız kesmiyor

İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve İlçe Müdürlüklerinde görev yapan Gıda Kontrol ekiplerimiz, Kurban Bayramı öncesinde vatandaşların güvenilir gıdaya ulaşabilmesi için denetimlerini aralıksız sürdürüyor. İl genelinde gerçekleştirilen bu denetimler, gıda ile ilgili tüm alanları kapsayarak titizlikle yürütülüyor. Kurban Bayramı öncesinde gıda güvenliğini sağlamak amacıyla yapılan bu denetimlerde, imalat ve satış yerlerinin hijyen şartları, kullanılan ürünler, çalışma koşulları, ürünlerin son kullanma tarihleri ve depolama şartları gibi birçok unsur detaylı bir şekilde inceleniyor. Ayrıca işletmelerdeki teknik ve hijyen şartlarının kontrol edilip, numuneler alınarak üretimde kullanılan malzemeler inceleniyor. Mevzuata aykırı şartlar tespit edilen işyerlerine gerekli işlemler yapılarak yaptırımlar uygulanıyor. Kurban Bayramı'na sayılı günler kala ekiplerimiz, vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir kurbanlık et temin edebilmeleri için yoğun bir çalışma içine girdi. Yapılan denetimlerde, kurbanlık hayvan satış yerleri ve kesim alanları titizlikle kontrol ediliyor. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Ekiplerimiz tarafından vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşmalarını sağlamak amacıyla denetimlerin bayram süresince de aralıksız devam edecek olması ve bu kapsamlı denetimler ile Kurban Bayramı boyunca vatandaşların huzurlu ve güvenli bir bayram geçirmeleri amaçlanıyor. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak, İzmir’de bulunan vatandaşlarımızın güvenilir gıdaya ulaşması için çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz ve Kurban Bayramı süresince de bu denetimlerimiz devam edecektir. Ayrıca vatandaşlarımızın herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmaları durumunda İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve İlçe Müdürlüklerimize başvurmaları gerekmektedir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.