[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Gölcük depremi

Gölcük depremi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gölcük depremi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

24. yılında Gölcük Depremi… “Doğruları söylemeye devam edeceğiz” Haber

24. yılında Gölcük Depremi… “Doğruları söylemeye devam edeceğiz”

SULTAN GÜMÜŞ KAYA 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden yaklaşık çeyrek asır geçti. 2010 yılında yayımlanan Meclis Araştırması Raporu’na göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. Resmi olmayan rakamlara göre ölü sayısı 50 bin, yaralı sayısı ise 100 bine yakın. 130 binden fazla yapı çöktü ve 600 bin kişi evsiz kaldı. 285 binden fazla konut ve yaklaşık 43 bin işyeri hasar gördü. Çöken yapıların müteahhitlerine açılan 2 bin 100 davanın yaklaşık bin 800’ü cezasız sonuçlandı. İdari yetkililer cezalandırılmadı. Bu çeyrek asırda Van depremi, İzmir depremi, Elazığ depremi gibi birçok yıkıcı etkisi yüksek deprem yaşandı. Bu depremlerin sonuncusu ise 6 Şubat 2023’te gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerdi.  Gölcük Depremi’nin yıldönümü kapsamında yazılı bir açıklama yapan TMMOB Şehir Plancıları Odası, 24 yılın sonunda geldiğimiz noktayı değerlendirdi; İstanbul başta olmak üzere birçok kentin depreme ve diğer afetlere karşı daha da kırılgan olduğunu vurguladı. EN ÖNEMLİ MESLEK ALANLARINDAN BİRİ… Açıklamada şu ifadeler yer alıyor: “17 Ağustos 1999 ülke tarihimizin gördüğü en büyük depremlerden biridir. Maalesef o tarihten sonra da birçok yurttaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olan birçok deprem yaşanmıştır. En son 6 Şubat tarihinde yaşadığımız ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği deprem geçen süreç içerisinde ilgili idarelerin sorumluluklarını yerine getirmediklerini bizlere acı şekilde göstermiştir. Ülkemizin maalesef depremlerle yazılmış bir acı tarihi vardır ve yaşanan gelişmelere bu acıların yaşanmaya devam edeceğini bizlere göstermektedir. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde depreme dayanıklı kentlerin oluşturulabilmesi için birçok kurum ve kuruluşça çalışmaların koordineli yürütülmesi gerekmektedir. Afet yönetiminde yerleşim alanlarındaki risklerin bertaraf edilmesinde en önemli araç olan planlama disiplini bu anlamda en önemli meslek alanlarından biri olarak öne çıkmaktadır.” DOĞA OLAYLARI SIK SIK AFETE DÖNÜŞÜYOR İmar affı düzenlemesi, konut yoğunluğu artışına izin veren yönetmelik değişiklikleri, emsal artışı karşılığında yapılan kentsel dönüşüm projeleri, dere yataklarının imara açılması, jeolojik açıdan sakıncalı alanlarda yüksek katlı yapılaşmaya özendirici planların yapılması gibi son yıllarda yoğunlaşan uygulamalar sonucunda kentlerde doğa olaylarının sık sık afete dönüştüğünü ve ciddi can / mal kayıpları yaşandığını aktaran Oda, şunları kaydetti: “Açtığımız davaların sonuçları, yaptığımız basın açıklamalarının verileri bu yanlışlıkları ortaya koymasına karşın merkezi ve yerel idareler  can ve mal kaybına sebebiyet verecek, kentlerimizdeki yaşam konforunu azaltacak düzenlemeler noktasında ısrarlarını devam ettirmektedirler. Açılan davaya yürütmeyi durdurma gelmesine karşın başka cümlelerle yeniden Resmi Gazete ilanları yayımlayarak güvenli, sağlıklı bir çevrede yaşam haklarımız elimizden alınmaya devam edilmektedir. Depreme dirençli kentler yaratma anlamında depremzede vatandaşlarımızın barınma ihtiyacı suiistimal edilip konunun aciliyetine binaen piyasacı çözümlerle konunun müteahhitler eliyle çözülebilmesi için deprem bölgesindeki kentlerimizde kat artışları ile barınma sorunu çözülmeye çalışılmaktadır.” DOĞRULARI SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ Açıklamada son olarak şu bilgilere yer verildi: “Kamu kaynakları ve deprem için toplanan paraların imar adı altında ne tür çalışmalar yapıldığı, halka ve meslek disiplinlerine kapalı olarak yapılmakta, verilen kararlar hukuki açıdan müdahaleye kapalı tutularak yanlışlara devam edilmektedir. Bu tür yanlışların kısa vadede çözümler üretse de orta ve uzun vadede kentlerimizde yaşadığımız sorunları derinleştireceği ve deprem gibi bir konuda kalıcı ve etkin çözümler üretemeyeceği açıktır. Bilim ve tekniğin ışığı altında sağlıklı kentlerin inşa edilmesi, mevcut kentlerin depreme hazırlıklı olması adına yapılacak her türlü çalışmada şehir plancıları olarak tüm kurum ve kuruluşlarla çalışmaya hazır olduğumuzu bildirir, yaşanan acıların tekrar etmemesi için mesleğimiz adına doğruları söylemeye devam edeceğimizi tüm kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

Büyük Marmara Depremi’nin 24. yıl dönümü Haber

Büyük Marmara Depremi’nin 24. yıl dönümü

Gölcük’te 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenler depremin 24. yıl dönümünde saat 03.02’de anıldı. Kavaklı Sahili’nde bulunan anıt önünde toplanıldı. Anıtın önüne çelenk bırakma merasimi gerçekleşmesinin ardından depremde hayatını kaybeden şehitler için dua edildi. Duanın ardında, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, “17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük merkezli meydana gelen Marmara Depremi'nin 24. yıl dönümündeyiz. Aradan geçen bunca seneye rağmen bu akşam yapılan anma törenlerinde ve depremin meydana geldiği saat olan 03.02’de buradaki hissetmiş olduğumuz aradan geçen bunca zamana rağmen yaşanan acıların halen canlı ve diri olduğunu gösteriyor. Vatandaşlarımız süreç içerisinde şehir tekrar yeniden imar edilmesine ihya edilmesine rağmen kaybedenin kaybedilenlerin depremde artık hayatını kaybeden hemşerilerimizin, yakınlarımızın geri gelmeyeceğinin bilincinde” ifadelerini kullandı. “SAĞLAM YAPILAR AFETLERDEKİ ZARARI AZALTIR” Merasim sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, Maraş depreminden etkilenen vatandaşların ne kadar zorluk yaşarsa yaşasın toparlanabileceğini, Gölcük örneğine bakmalarını istedi. Sağlam yapıların afetlerdeki zararı azaltacağını belirten Sezer, “6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremde çok ağır bir kayba uğradık. Netice itibariyle özellikle depremden etkilenen vatandaşlarımızı, yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza Gölcük örneğini anlatmak istiyorum. Bu kadar geçen süreç içerisinde biz de çok büyük sıkıntılar yaşadık. Zorluklar yaşadık. Ancak bugün geleceğe umutla bakan, modern bir Gölcük var. Aynı şekilde bu şehirlerimizde, yine devlet millet iş birliğiyle eski güzel günlerine kavuşacaklar. Bir tek geriye gelmeyecek olan depremde hayatını kaybeden yakınları olacak. Bunun telafisi mümkün değil. Bunun için Türkiye'de bir deprem gerçeği var 1999 yılı bir milat olmuştu. O günden sonra Türkiye'nin gündemine deprem gerçeği tam manasıyla oturmuştu ancak 6 Şubat'ta yaşadığımız deprem hazırlık yapılmadığı takdirde yine aynı acıların yeniden yaşanabildiğini bize gösterdi. Yapmamız gereken yasaya, mevzuata uygun, sağlam ve zemine uygun olan binalar yapmak. Biz de Gölcük Belediyesi olarak Hatay'da görev yapmıştık. Bu deprem sonrası yaşanan arama kurtarmayla ilgili olarak zamanla yarışılan süreçleri ve yaşanan diğer zorlukları yaşamamamız sonucu ortaya çıkacak. Sağlam binalar yaptığımız takdirde şunu unutmayacağız. Depremin değil sağlam olmayan binanın insanların hayatına mal olduğunu aklımızdan çıkarmamamız lazım. Ben hem 1999 depreminde hem de 6 Şubat tarihinde meydana gelen depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralananlara acil şifalar diliyorum. Geride kalanlara da sabrı cemil diliyorum. Onlara sabırlar diliyorum. Zorlu bir süreç. Ancak metanetle az önce de söylediğim gibi devlet, millet iş birliğiyle çalışılır bu sürecin de atlatılacağını canı gönülden inanıyorum” dedi.

Depremlerin yer kabuğuna etkisi Erzincan ve Gölcük depremlerini geçti Haber

Depremlerin yer kabuğuna etkisi Erzincan ve Gölcük depremlerini geçti

Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi deprem araştırma ekibinde görevli Dr. Akın Kürçer, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 1939 ve 1999'daki afetlerle benzerliklerine dikkati çekerek, "Deprem sırasında maksimum 7 metre ortalama 3,5-4 metre Anadolu bloğunun güneydoğudaki Arap levhasına göre yer değiştirdiğini gördük." dedi. MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesine bağlı deprem araştırma ekibi, "asrın felaketi"nden etkilenen illerden Gaziantep ve Hatay'daki deprem bölgelerinde, havadan ve karadan deprem yüzey kırığı haritama ve inceleme faaliyeti gerçekleştirdi. Ekipte görevli Dr. Akın Kürçer, incelemenin ardından 6 Şubat'ta merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından hızlı bir şekilde çalışmalara başladıklarını söyledi. Elbistan merkezli 7,6'lık sarsıntı sonrası çalışmalara güneyden başlamaya karar verdiklerini aktaran Kürçer, "Bir deprem olduğu zaman öncelikle sismoloji merkezlerinin fay tipini gösteren mekanizma çözümlerine bakarız. Ardından da ilk birkaç saat içinde meydana gelen artçı şokların dağılımından nerelerin kırılmış olabileceğiyle ilgili bir değerlendirme yaparız. Buna göre, birinci depremde yaklaşık 315 kilometre uzunluğunda, ikinci depremde ise yaklaşık 177 kilometre uzunluğunda yüzey yırtılması meydana gelmiş olabileceğini değerlendirdik." ifadesini kullandı. Kürçer, Pazarcık merkezli depremin, 1939 yılında 330 kilometre yüzey kırığı oluşan 7,9 büyüklüğündeki Erzincan depremine yakın bir afet olduğunu vurguladı. Güneyden itibaren 250 kilometrelik bölümü adım adım gezdiklerini, hem havadan hem yerden haritaladıklarını bildiren Kürçer, ilk deprem için yaptıkları 315 kilometrelik yüzey yırtılması tespitinden emin olduklarını dile getirdi. Yukarı kesimde yer alan 90 kilometreyi de bir hafta içinde tamamlamayı planladıklarını kaydeden Kürçer, şunları söyledi: "İkinci deprem ise 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden daha büyük bir depremdir. 17 Ağustos depreminin büyüklüğü 7,4'tür ve oluşturduğu yüzey kırığı uzunluğu 142,5 kilometredir. Elbistan depreminin büyüklüğü 7,6'dır ve oluşturduğu yüzey kırığı 170 kilometrenin üzerindedir. Türkiye 9 saat arayla 1939 yılındaki Erzincan ve 17 Ağustos Gölcük depremini üst üste yaşadı. Üstelik etki alanı onlardan çok daha geniş bir alana sirayet etti." Bunun müthiş bir enerji olduğunu vurgulayan Kürçer, "Böyle bir enerjinin üzerine herhangi bir yapılaşma yaptığınız zaman, 7 kilometre yer kabuğunu kesip yüzeye gelen bir fayın üzerinde herhangi bir yapılaşmanın, mühendislik yapısının durması mümkün değildir." değerlendirmesinde bulundu. YÜZEY DEFORMASYONU GÖZLENMEDİ Antakya fay zonu üzerinde baştan sona kadar 45 kilometre uzunluğunda faya yakın alanlarda uçtuklarını aktaran Kürçer, daha sonra karadan fayı dik kesen yollar ya da çizgisel yapılar üzerinde yer değiştirme ölçümleri yapabilecekleri lokasyonları belirlediklerini bildirdi. Dr. Akın Kürçer, 26 lokasyonda Antakya fay zonunun tamamı boyunca çalışma yürüttüklerini belirtti. Defne merkezli 20 Şubat'ta 16 kilometre derinlikte yaşanan 6,4 depremin tipinin verev atımlı normal bir faylanma olduğuna işaret eden Kürçer, şöyle devam etti: "Türkiye'de meydana gelen yüzey kırığı oluşturmuş depremlere baktığınız zaman, faylanma tipi ile yüzey kırığı oluşturup oluşturmadığı noktasında yaklaşık bir ilişki var. Eğitim atımlı normal faylar için bu değer yaklaşık 6'dır. Yani 6'dan daha küçük depremler yüzey yırtılması meydana getirmez. Doğrultu atımlı faylar için de yaklaşık 7 ve üzerinde depremler yüzey kırığı meydana getirebilir. Normal faylar için 1995 Dinar, 2003 Afyonkarahisar'ın Çay ilçesindeki depremleri örnek verebilirim. Doğrultu atımlı faylar için ise 7'nin üzerinde olan Türkiye'deki bütün depremleri örnek verebilirim." Kürçer, Defne depreminin ardından arazide yaptıkları çalışmada, belirlenen 26 gözlem bölgesinin hiçbirinde yüzey deformasyonu gözlemlemedikleri bilgisini paylaştı. Pazarcık ve Elbistan depremlerinden sonra bölgede diğer faylar üzerinde stres birikmiş olabileceğine dikkati çeken Kürçer, şunları kaydetti: "Antakya fay zonu da bunlardan biriydi. Antakya fay zonunun tamamı yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda. Eğer bir fayın uzunluğunu veya faylanma tipini biliyorsanız yaklaşık kaç büyüklüğünde deprem potansiyeli olduğunu hesaplayabilirsiniz. Antakya fay zonunun son depremde tamamı kırılmış olsaydı 6,7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli vardı. Bu yüzeyde yeni bir yüzey faylanması meydana getirecekti. Allah'tan sadece kuzey parçası 6,4 büyüklüğünde bir depremle kırıldı. Herhangi bir yüzey faylanması getirmedi. Bölge deprem açısından son derece duyarlı zamanlar yaşıyor. Bu zamanlarda halkımızın özellikle ilgili bakanlıklarımızın tavsiyelerine mutlaka dikkat etmeleri gerekiyor. Bu kapsamda mutlaka uyarıları dikkat almalılar." AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.