[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#halil arslan

halil arslan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, halil arslan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mardin’in efsane muhtarı Haber

Mardin’in efsane muhtarı

SEMİ TEKTAŞ / İLKSES TV’de İLKSES Gazetesi İmtiyaz Sahibi Halil Arslan ile Genel Koordinatör Erdal Erek’in sunduğu Gündem Özel programının bu haftaki konuğu Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Şenköy’de Efsane Muhtar olarak anılan Nuri Yenigün oldu. Şenköy’de 35 yıllık muhtarlık yapan Nuri Yenigün, görev süresi boyunca köyüne yaptığı sayısız hizmeti anlattı. Köye su, elektrik, kuran kursu ve okul gibi sayısız hizmette bulunan Yenigün, hizmet aşkıyla 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile birçok kere görüşmeler yapmıştı. Demirel’in kendisini aileden gördüğünü söyleyen Yenigün, bir dönem Demirel ile Ecevit arasında polemiğe neden olduğunu anlattı. 1963’TEN BERİ KRAVAT TAKIYORUM 1963 yılında dönemin Mardin Valisi tarafından kendisine kravat hediye edildiğini söyleyen Yenigün, o tarihten beri kravat taktığını belirtti. Yenigün, “Ben 1934 yılında Midyat’ta doğdum. Babam çiftçiydi. 1964 yılında muhtar oldum. O zamanın şartları çok ağırdı. Çevre de herkes çiftçilik yapıyordu. Su sıkıntı çok fazlaydı. Herkesin evi önünde depolar yapılıyordu. Görevi aldım muhtar oldum ve hakkını vermem gerekiyordu. Valiliğin talimatı ile evlerin tamamı badana yapılacak dediler. 15 gün müddet verdi. Yapmayana ceza verecek denildi. Ne boya vardı ne fırça vardı. Kireçlerimizi kendimiz yaptık ve süpürgeler ile evleri boyadık. Bir gün valiye tüm köy bembeyaz oldu diye haber gitti. Valide bu muhtar çok çalışkan deyip beni makamına çağırdı. Gittim ben de. Herkes senin gibi çalışkan olursa hiç derdimiz kalmazdı. Bana bir kravat hediye etti. Seni kravatlı muhtar olarak adlandırılıyorum. Asla çıkarmayacaksın. 1963’ten beri kravat takıyorum” diye konuştu. SU VE ELEKTRİK ARKA ARKAYA GELDİ 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilk görüşmesini anlatan Yenigün, “Köye su getirmek için YSO müdürüne gittim. Sondajı getirdim, 300 metre sondaj açtım, su çıkarmak için. Saniyede 5 litrede su verdi ilk başta, yetersizdi. Pompa lazım dediler. Pompa için yine Diyarbakır’a gittim aldım getirdim. Daha sonra daha sağlam bir sistem için şebeke için kolları sıvadım. Depo yaptık, 15 bin metre çelik boru hattı yaptık. İlçelerde su yoktu ama biz getirdik. Mahallede çeşme yaptık. Üreteç lazımdı. Suyun kuyulardan çıkabilmesi için. Tekrardan Diyarbakır’a gittim. Suyu açtık, tüm Mardinli bürokratlar geldi. 1967’de Süleyman Demirel gelecek dediler. Hazırlık yaptım. Tüm köylere haber yolladım. Beyaz at getirdim. Davul zurna ile bakanlar ve milletvekilleri beraberinde geldi. Köyüme canımı verdim. Demirel ile konuşmam lazımdı. Ama beni görmüyordu. Kalabalıkta Demirel’e konuşamam dedim. Motora kadar halı döşedim. Yaptığımız işleri görünce ‘Boyun kısa ama işlerin büyük’ dedi. ‘Bir derdin var mı?’ dedi. Var dedim. Elektriğimiz yok dedim. 3 ay sonra elektrik için çalışmalar başladı” değerlendirmesinde bulundu. AP DİKTİ, CHP SÖKTÜ Bir dönem AP ile CHP arasında polemiğe neden olan elektrik direkleri hakkında konuşan Yenigün, “Elektrik ilk başta mazot ile sağlanıyor. Enerji hattı lazım dediler, Ankara’ya gittim. Görüşmelerimi yaptım arzuhalimi anlattım. O zamanki bürokrat bana ‘Şenköy-Midyat arası 10 km olduğu için iller bankası yardım edemez’ dedi. Köye geri geldim. Ama durmadım yerimde yine gittim. Yine Demirel’e gittim. Misafir oldum. Beni yine aynı bürokrata yolladı. Aynı bürokrat bana ‘Ne istiyorsun. Beni aşıyor, benim param değil ki vereyim’ dedi. Arkasında harita vardı. Kırmızı işretlerde elektrik var ama doğuda hiçbir yerde yok. Sonra bana ‘Midyat-Şenköy arası tüm köylerden imza al’ dedi. İmzaları aldım ve götürüp teslim ettim. Demirel talimat verdi. Ekip geldi. Onlara ev tuttum. Yemek verdim. Başladılar yapmaya. Sonra bir gün baktım ekip yok, kayboldu. Sordum soruşturdum, Demirel hükümeti düşmüş. Ecevit geldi başa, ekip başka bir yere alındı dediler. Beklemeye başladım yine. Sonra haber geldi, dediler ki yine Demirel gelecek, ara seçim yapılacak. Midyat’a gelecek diye haber geldi. Hemen karşılamak için yine hazırlık yaptım. Pankart hazırladım bir tane, üzerinde, ‘Elektrik direğini siz diktiniz, CHP söktü’ yazdım. Beni hemen Demirel’in yanına otobüsün üstüne aldılar. Ne sorunların var dedi. Anlattım. Elektrik direkleri niye söküldü diye sordu. Siz talimat verdiniz, Adalet Partili olduğumuz için dedim. Demirel tekrar başa geldi. İlk seyahatinde ‘Biz elektriği diktik, CHP söktü’ diye anlatmaya başladı. Ecevit ile Demirel arasında polemik oldu. Gazeteciler her gün bana geliyordu. Demirel beni çok severdi, aileden sayardı. Tiftik keçisini severdi. Alıp 7-8 kilo götürürdüm. Hanım ekmek yapıyordu onu da götürürdüm. Muhtaç değildi. Ama boş gitmek olmazdı” dedi. LİSE, KURAN KURSU, KOOPERATİF AÇILDI Yenigün, “Boş durmak olmazdı. Köye ne yapalım diye başladım düşünmeye. Bir kooperatif kurdum. 12 bin metre arsa aldık. 45 kız yanımda çalışmaya başladı. Halı dokumaya başladık. Bakan kanalıyla Sümerbank ile anlaşma yaptık, oraya yolluyorduk. İş imkânı sağladım. 5 kızı Diyarbakır’a gönderdim kurs aldılar. Ama daha sonra kızlardan evlenen gelmedi. Böyle böyle sayı gittikçe azaldı, kooperatif kapandı. Başladım yeni çözüm üretmeye. 10 köy için her birinde bir tezgâh kurdum. Öğretmenler yolladım. Eğitimler verdik. Yetkililere kooperatifi anlattım. Servis istedim bu köylere gönderelim, dedim ama vermediler. Kooperatif kapandı. 41 yataklı kuran yaptık. Bağışlarla yaptık. İlçelerde lise yoktu. Şenköy’da lise açtık. Kooperatifin yerine lise yaptık. 50 talebe şart dediler. Oğlumu 50’inci talebe olarak getirdim. Şenkaya için. Belki getirmesem müftü olurdu” diyerek sözlerini tamamladı. Öte yandan Halil Arslan da Nuri Yenigün’ün Mardin’de ve Türkiye’nin hemen yer yerinde hizmetleriyle anılan muteber bir kişilik olduğuna vurgu yaparak, kendisinin hizmet anlayışının Türk siyasi tarihinde yer edinmiş kişilerce takdir edildiğini ifade etti.

Arslan ve Bilgiç Gündem Özel'in konuğu oldu Haber

Arslan ve Bilgiç Gündem Özel'in konuğu oldu

İLKSES TV’de yayınlanan Erdal Erek ile Gündem Özel programının bu haftaki konuğu iş insanı Abdülkadir Bilgiç ve İLKSES Gazetesi İmtiyaz Sahibi, Arslan Güneydoğu Gazetecilik, Matbaacılık ve Kağıtçılık A.Ş. İmtiyaz Sahibi Halil Arslan oldu. Gündemin değerlendirildiği programda tarım ve medya sektörünün sorunları konuşuldu. Halil Arslan medya sektöründeki sorunlara dikkat çekerek sosyal medyanın yaydığı bilgi kirliliğine devletin el atması gerektiğini söyledi. İş insanı Abdülkadir Bilgiç ise, tarım sorunlarının planlama ve liyakat ile çözülebileceğini ifade etti. TARIMDA ÇÖZÜM: LİYAKAT VE PLANLAMA Tarımda ortaya çıkan sorunların çözümünün planlama ve liyakat olduğunu söyleyen Bilgiç, “Mardin Midyatlıyım. 20 yaşından sonra İstanbul’a gittim. Yaşadığım bölgede iş imkânı çok yoktu. Arapça biliyordum rehberlik yaptım, dükkân açtım. Birçok sektörde uğraştım iş insanı oldum. 2015 yılındaki Rus uçağının düşmesi tekstil işine gölge düşürdü. Ben de tekstil işini bıraktım ve İzmir Menderes’te toprak alarak tarım işine başladım. Hiçbir bilgim yoktu tarım ile ilgili. Serayı araştırdım. Tarımda içler acısı durumdayız. Neden? Ekonomi politikaları tarımı bitiriyor. Birkaç yıl içinde adet ile ürün alacağız. Tarımda ilk sorun planlama. Çifti içinde bulunduğu yılda hangi ürün satıldıysa bir sonraki yıl hep beraber aynı ürünü üretiyor. Arz fazla olunca fiyat düşüyor. Ürünler tarlada çürüdü. Üretim çok pahalı. İlaçların çoğu dışarıdan geliyor çok ufak bir ilaç şişesi bile 5 bin TL’ye gelebiliyor. 10 sene önce salatalık fidesi 50 kuruştu ama bugün 20-25 TL oldu. Seraya 90 bin fide dikilmesi lazım. Ama çiftçide bu para yok. Üreteci ürettiğini kaça satacağını bilmiyor. Tarım ve hayvancılık bitiriliyor. Güney Amerika’dan hayvan getiriyoruz. Neden? Vatandaş perişan halde. 12 bin 500 emekli maaşlı nasıl geçinsin? Üretici ve tüketici eziliyor. Tarlada örneğin bir ürün 25 kuruş. Mazot fiyatları çok yüksek. Girdi fiyatları çok yüksek. En tüketici il İstanbul’dur. Buradan çıkan malların çoğu İstanbul’a gider. İstanbul tüketirse çiftçi ekmek yer. İstanbul tüketemezse tarlada mal kalır. İşçilik maliyetleri artı. Bir aylık maliyet 60-65 bin TL olabiliyor. Güneydoğu’dan mevsimlik işçiler gelmiyor, Suriyeliler de gelmiyor artık. 8 bin dolar toplayan Suriyeli yurt dışına kaçıyor. İşçilik çok maliyetli. Önceden yerli işçi vardı. Gençler artık tarımda çalışmıyor. Kafeleri görüyorsunuz gençler orada oturuyor. Yazık günah insan israfı.  Köylü önceden ürününü şehirde satardı. Ama artık çiftçi gelip şehirde marketten alıp gidiyor. Tarımdaki çıkış yolu planlama ve liyakat. Liyakatli insanların tarımı yönetmesi çok elzem. Et ithal edemezsin. Her gün yemek yiyoruz. Planlama yapmanız gerek. Tarım şirketleşmeye gidiyor. Küçük çiftçi bitiyor. Tedbir alınması gerekiyor. 1 dönüm ÇKS’si olan bir çiftçi bile traktör alabiliyor. Neden? Bir köye bir traktör yetiyorsa 4 tane neden? Tarımda destek var neden? Ziraat Bankası bunun için var zaten” diye konuştu. SOSYAL MEDYADA DEZENFERMASYONUN ÖNÜNE GEÇİLMELİ Sosyal medyanın dezenformasyon yaydığını belirten Arslan, devletin bu konuya el atması gerektiğini söyledi. Arslan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Kahve köşelerinde oturup ahkam kesenler var. Devletin onları ayıklaması gerekiyor. Elzem bir nokta eğer basın camiası bir araya geliyorsa 8’i bir araya gelip bir gelmiyorsa o biri yaramazdır ve içeride barınamıyor. Gazetecilerin kendi içinde kavgası iyi ve doğru değil. Gazetecilik eskiden 8 sayfa ve siyah-beyazdı. Cımbızla harf harf yazılıyordu, teknoloji yoktu. Gazetecilik iyi bir meslektir ama doğru yapana iyidir. Ben basımcıyım. Bir zamanlar basın camiası bir yerde gazete çıkardığı zaman 5 binden aşağı basmıyordu. Biz el atarak fazlalığın önüne geçtik. İsrafı önledik. Satılabileceği kadar basılmalıdır. Bir insan ayağını yorganına göre uzatmalıdır. Basın yerinde kullanılırsa 4. kuvvettir. Bazıları dereyi geçmeden paçayı sıvıyor. Bazı ahkam kesenler tez zamanda batar. Güvenmesinler dışarıdaki paraya. Gazetecilikte dijital platformu kurduk. Zamanın gerisinde kalmamalıyız. Bir teknolojik malzeme alıyorsunuz bir bakıyorsunuz daha yenisi çıkmış. Hepsini takip etmek gerekiyor. Eskiden bir maç gece yayınlandığında gazete onu takip edemezdi. Ama şimdi gece 12’de bile gazeteye yetişiyor. Hızlı bir döneme geçtik. Dijital gazetecilikte insanlar anında haberi indiriyor. Eğer internet haberciliği olmasa gazeteler batıyordu. Sosyal medyada haber paylaşıyor ama basılı da yetişilmiyordu. İnternet ve basılı beraber devam edecek. Bir eczacı yanlış bir şey yaptığında meslekten nasıl men ediliyor reçete bile veremiyor. Sosyal medyada hatası olan da men edilmeli. Sosyal medyanın kontrol edilmesi elzemdir. Belden aşağıda vurur, siyasi konularda fikir belirtir. Yerden yere vurur. Devlet zaman zaman belirli toplantılar yapmalı. Bu konuda ben eminim gereken adımlar atılacak. Devlet el atmalı. Ortalık karışıyor. Bir insan yanlış yazıldıysa men edilsin. Haksızlık yapılmamalıdır. Sosyal medyada başkasının adına yorum yapmak olmamalı. Sosyal medyayı bu hale getirenler men edilmeli. Bir sosyal medyacı 200 bin tıkım var diyor. İstihdam sağlamıyor ama ahkam kesiyor. İstihdam sağlayacaksın ve bu insanlarda işin ehli olmalı. İletişim mezunu olmayanı almamak lazım.”

MAÜ'de fahri doktora ve cübbe giyme törenine yoğun katılım Haber

MAÜ'de fahri doktora ve cübbe giyme törenine yoğun katılım

Mardin Artuklu Üniversitesi tarafından ‘Akademik Değerlendirme, Fahri Doktora ve Cübbe Giyme Töreni’ düzenlendi. Tören, Üniversite Rektörlük Binası AKM salonlarında yapıldı. Törene Mardin Vali Vekili Abdullah Demirdağ, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar, İl Protokolü, İl Kurum Yöeticileri, Sivil Toplum Kuruluşları Yöneticileri, İş İnsanları, Üniversite Yönetimi, Akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Rektör Özcoşar MAÜ’ünün Fiziki/Akademik Gelişim Sürecini Anlattı Törenin açış konuşmasını ve sunumunu Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar yaptı. 2019 yılından itibaren Mardin Artuklu Üniversitesi olarak neler yapıldığını ve gelecekteki 3 yılda neler yapmayı planladıklarını kamu, özel sektör ve sivil toplum paydaşlarıyla paylaşmak istediklerini belirten Rektör Prof. Dr. İbrahim Özcoşar  'Akademik Değerlendirme, Fahri Doktora ve Cübbe Giyme Töreninde' Mardin Artuklu Üniversitesinin dünden bugüne fiziki ve akademik gelişim serüvenini görsel ve videolarla anlattı. Şehre Dokunan Ve Şehrin Dokunduğu Bir Üniversite MAÜ Bütün çalışmalarının ana temasının Bir Artuklu Üniversitesi Kimliği oluşturmak olduğunun altını çizen Özcoşar, bugün artık şehre dokunan ve şehrin dokunduğu bir üniversiteye dönüşmüş olduklarını belirtti. Özcoşar, Üniversite yönetiminin en belirgin özelliğinin ilişkilerin hiyerarşik değil paydaşlık zemininde kurulması olduğunu anlattı. Yerel ve evrensel değerlerden güç alarak ilim, kültür, sanat ve teknolojide uluslararası alanda özgün, yaratıcı ve lider bir üniversite olmak Vizyonuyla yollarına devam edeceklerini söyleyen Rektör Özcoşar, İnsanı merkez alan, yerel ve evrensel değerlere dayalı eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme, kültür-sanat, bilim ve teknoloji alanlarında özgün, yenilikçi ve eleştirel bakışı ilke edinen, ahlaki değerlerle donanmış, çevreyi önemseyen, sosyal ve mesleki sorumluluğa sahip, kurum ve kalite standartlarına uymayı özümsemiş, insanlığın birikimine katkı sunan örnek bireyler yetiştirmek ve bu alanlarda özgün araştırmalar yapan lider bir üniversite olmak hedefi ve misyonu doğrultusunda gelişim sürecini daha da ileriye taşıyacaklarını sözlerine ekledi. MAU eşittir AHLAK, BİLGİ, ÜRETİM… Özcoşar Sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Mardin Artuklu Üniversitesi  artık öğrencisi, hocası ve idari çalışanları ile koca bir aile oldu. Bu aile kendi içinde uyumu sağladığı gibi  Mardin’de de hemen her alanda görünür ve şehre katkı sunan bir üniversite kimliğine dönüştü. MAÜ öğrencisiyle, hocasıyla bir yandan deprem çalışmalarında en önde yer alırken diğer yandan sanayi, tarım, turizm ve akla gelebilecek çok farklı sektörlerle projeler hazırlayan, işbirlikleri yapan bir üniversiteye dönüştü. Bugün artık şehirde nereye bakarsanız üniversitenin izini görmeniz mümkün. Bununla birlikte ulusal ve uluslararası alanlarda kendini ispatlamaya çalışan bir girişim ruhu da her gün biraz daha görünür hale geliyor. Özcoşar, MAU eşittir AHLAK, BİLGİ, ÜRETİM… diyerek sunumunu bitirdi. Rektör Özcoşar’ın açış sunumundan sonra Mardin Vali Vekili Abdullah Demirdağ’a Mardin Valiliği adına Rektör Özcoşar tarafından Üniversite teşekkür şilti verildi. Törende, Mardin Artuklu Üniversitesi akademik kadrosuna yeni katılan ve üniversitede görev yapıp akademik yükseliş gösteren Profesör, Doçent ve Doktor Öğretim Üyelerimine Rektör Özcoşar tarafından cübbe giydirildi. Akademik yükseliş gösteren 110 Öğretim üyesi cübbe giydi. Ressam/Sanatçı İsmet Yedikardeş’e Fahri Doktora Unvanı Verildi  Akademik Değerlendirme, Fahri Doktora ve Cübbe Giyme Töreninde ayrıca özel bir an da yaşandı. Mardin’e değer katan Ressam/Sanatçı İsmet Yedikardeş’e Rektör Prof. Dr. İbrahim Özcoşar’ın önerisi ve senato kararıyla 'Mardin Artuklu Üniversitesi Fahri Doktora Unvanı’ verildi. Mardin kent dokusunu ve Mardin kültürünü merkez alan resim çalışmaları ile Mardin mimarisini, taş işleme sanatını, kent doku ve kültürünü özellikle genç nesillere tanıtmaya çalışan, sanatı ile evrensel düzeyde Mardin’e dikkat ve ilgi çeken Yedikardeş’e  Fahri Doktora Unvanını Rektör Özcoşar takdim etti. Yedikardeş’e ayrıca çalışmaları nedeniyle üniversite teşekkür şilti sunuldu. İş Dünyası ve Sivil Toplum Temsilcilerine Üniversite Teşekkür Şilti Verildi Programın son bölümünde  kuruluş ve gelişim sürecinde üniversitemize katkı veren Hayırsever İş İnsanımız Ömer Özel, Mardin İş Dünyası Adına İş İnsanı Abdulnasır Duyan, Mardin dışında bulunan Mardinli STK ve İş Dünyası adına İş İnsanı Halil Arslan ve Mardin Sivil Toplum Kuruluşları adına STK Platformu Dönem Başkanı Necmeddin Başboğa’ya Mardin Vali Vekili Abdullah Demirdağ, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar ve Protokol Üyeleri tarafından üniversite teşekkür şilti takdim edildi. Hatıra fotoğraf çekimi ve fuaye alanında verilen kokteyl ile Akademik Değerlendirme, Fahri Foktora ve Cübbe Giyme Töreni sona erdi. HABER MERKEZİ

Halil Arslan'dan, Cumhurbaşkanı Tatar'a anlamlı hediye Haber

Halil Arslan'dan, Cumhurbaşkanı Tatar'a anlamlı hediye

GAP Gazeteciler Birliği Genel Merkezini ziyaret eden ve burada basın toplantısı düzenleyen Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, GAP Gazeteciler Birliği’ne ve genel başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’a Kıbrıs davasına verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ederek basının uluslararası meselelerde rolüne dikkat çekti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade eden GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz, “Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, Kıbrıs davasının liderlerinden rahmetli Rauf Denktaş’ın dava arkadaşlarından birisi. Kıbrıs fethedilirken 100 bin civarında şehit vererek fethettiğimiz ve Venediklilerden aldığımız bir ada. İngilizlere emanet bırakılınca da Rumlar Ortodokslar tarafından sinsice nüfusu şişirilmeye çalışılmış ve elimizden hilelerle alınmaya çalışılan bu adayı Türk halkı emperyalistlere yedirtmeyecektir. Artık eski Türkiye yok, Yeni Türkiye var’ dedi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a GAP gazeteciler birliğini ziyaretinden dolayı günün anısına plaket takdim edildi. ARSLAN’DAN ANLAMLI HEDİYE GAP Gazeteciler Birliği Başkan Yardımcısı, İş İnsanı ve gazetemiz İmtiyaz Sahibi Halil Arslan, Cumhurbaşkanı Tatar’a cilt halinde derlenen ‘Unutulan Manşetler’i takdim etti. Kitabı incelemek için açan Cumhurbaşkanı Tatar, tesadüfen Kıbrıs ile ilgili dönemin manşetleri sayfasını açtı. Tatar, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı emrinin verdiği bilgisini okudu. HABER MERKEZİ

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Artık birbirine sımsıkıya bağlı iki devletiz Haber

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Artık birbirine sımsıkıya bağlı iki devletiz

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, AK Parti Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar ve beraberindeki heyetle birlikte GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’ı ziyaret etti. Birlik ve beraberlik mesajlarının verildiği ziyarette konuşan Kıymaz, Cumhurbaşkanı Tatar’ı ağırlamaktan büyük bir onur duyduklarını dile getirerek, Tatar’a ziyaretlerinden dolayı teşekkür etti. Türkiye’nin her zaman kendilerine destek olduğunu belirten KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ortaya koyduğumuz yeni siyaset egemen eşitlik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 Eylül 2022’de bütün dünyaya yaptığı çağrıyla 'Artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıma zamanı gelmiştir' dedi. Verilen mesajla artık bu işin geri dönüşü yok. Yıllardır Kıbrıs’ta federal temelli bir anlayış ile yürütülen müzakerelerden hiçbir netice alınmadığını, Türklerin büyük bir fedakarlık yapmak suretiyle evet demeleri ama Rumların verdikleri bütün sözlerden bir bakıma caymak suretiyle hayır demeleriyle bir kere daha federal temelli bir anlaşma olmayacağı zaten o zamandan net bir şekilde ortaya çıkmıştı. O günden bugüne şu anda iktidarda ve devlet başkanı olarak etrafta olan bir tek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Diğerlerinin hiçbiri yoktur. Herkes verdiği sözleri kendileriyle birlikte geri götürdüler. Ve hiçbir vaatlerini, Kıbrıs Türk halkına gerek ambargoların kaldırılması noktasındaki vaatlerini hiçbir şekilde yerine getirmediler” dedi. DOĞU AKDENİZ’DE GELİŞMELER ÇERÇEVESİNDE MAVİ VATAN VE KIBRIS Cumhurbaşkanı Tatar, daha sonra “Doğu Akdeniz’de Gelişmeler Çerçevesinde Mavi Vatan ve Kıbrıs” konulu konferans vermek üzere Adıyaman Üniversitesi Konferans Salonu'na geçti. Programın açılış konuşmasını GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz yaparken, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Turgut da dost ve kardeş ülke KKTC’nin istikrarı tesis etme noktasında önemli siyasi adımlar attığını belirtti. Rektör Turgut, Akdeniz uygarlığının dünya siyaseti açısından başlangıç noktası olarak kabul edilebilecek stratejik ve müstesna bir coğrafyayı temsil ettiğini belirtti. Turgut, “Osmanlı’dan bu yana Kıbrıs Adası’nda destansı kahramanlıklarımız söz konusu olduğu gibi acı ve hüzün dolu anlara da şahitlik edilmiştir. Adada 46 yıldır kapalı olan Maraş bölgesinin açılması çok önemli bir gelişmedir. Bu, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay ve milletçe desteklediğimiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yalnız olmadığını deklare eden bir süreç olmuştur. Bölgesel gelişmelerin olumsuz bir hüviyete sürüklenmemesi adına Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni Türkiye Cumhuriyeti'nin sağduyuya davet etmesi göz ardı edilmemelidir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bölgesel istikrarı tesis etmek ve uluslararası hukuktan doğan haklarını muhafaza etme düşüncesindedir” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Tatar ise, Türkiye Cumhuriyeti ile yürüttükleri siyasetin bugün Doğu Akdeniz politikasını şekillendirdiğini, bu nedenle Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve mavi vatanın çok önemli olduğunu söyledi. Tatar, “Artık birbirine sımsıkıya bağlı iki devletiz. Yağma yok dedik. Federal çatı altında bizleri tamamıyla Avrupa'nın içerisine çekmeye, Türkiye'yi de Doğu Akdeniz’den dışlamasına asla müsaade etmeyiz. Büyük Türk milletinin kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk halkı arasındaki bağların koparılmasına gücünüz yetmez. Maraş’ı açtık dedik” ifadelerini kullandı. TATAR: GELECEĞE UMUTLA BAKIYORUM Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Batı devletlerine önemli bir mesaj verdiğinin altını çizen Tatar, “BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın tarihi konuşmasında Kıbrıslı Türkler üzerinde yürütülmekte olan ambargo ve izolasyonların artık medeni Batı devletlerinin kendi prensip ve ilkeleriyle çelişmekte olduğunu söyledi. Buna son verilmesi gerektiğini, bunların zulüm niteliğinde olduğunu ve KKTC'nin artık tanınma zamanının geldiğini ifade etmesi bizim siyasetimizin daha da güçlenmesi anlamında bir mesajdır. Yeni dış politikalarımız geriye dönülecek bir politika değildir, aksine Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte daha da ileriye götürebileceğimiz politikalardır. Ben geleceğe umutla bakıyorum. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Bölgede küresel anlamda ciddi bir aktördür. Türkiye'nin güçlenmesi demek, bizim de güçlenmemiz demektir. Bu da KKTC'nin tanınmasını beraberinde getirecektir. KKTC'nin yüksek öğretimine itibar ediyorlar. Yüzlerce farklı ülkeden turistler geliyor. Dünyanın farklı ülkelerinin ticari iş merkezi var, her türlü ilişkiler geliştirebiliyoruz. KKTC giderek kökleşmekte” ifadelerini kullandı. KIBRIS TÜRKTÜR TÜRK KALACAK Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında yapılan anlaşmada, Kıbrıs’ta İngiltere yönetimine ilişkin bir değişiklik söz konusu olduğunda adanın tekrardan Osmanlı Devleti’ne verilmesinin yer aldığını, 1960’a kadar gelinen süreçte de bunun sürekli dile getirildiğini anlatan Tatar, o sürede Anadolu’da “Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” sloganlarıyla mitingler yapıldığını anımsattı. 1960 yılında iki eşit toplumun yer aldığı Kuruluş Antlaşmaları ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması dönemi hakkında bilgiler veren Tatar, bu süreçte Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama planlarını gerçekleştirmek için Kıbrıs Türklerine uyguladıkları zulümleri anlattı ve Kıbrıs Türk halkına adeta bir soykırım uygulandığını, buna rağmen halkın ender görülen bir mukavemet ruhuyla mücadele ettiğini belirtti. Binbaşı İlhan’ın katledilen ailesi ve Cengiz Topel gibi şehitlerden de bahseden Cumhurbaşkanı Tatar, bu süreçte Kıbrıs Türk halkının hep Beşparmaklardan Toroslara baktığının altını çizdi. 20 TEMMUZ DÖNÜM NOKTASI Garantör ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki zeminde 20 Temmuz 1974’te müdahalesini gerçekleştirdiğine işaret eden Tatar, “20 Temmuz sabahı Mehmetçik ve mücahidin buluşması bir dönüm noktasıydı” dedi ve o gün itibarıyla yeni bir dönemin başladığını söyledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 1983 yılında kurulmasıyla şu anda savunulan siyasetin temellerinin atıldığını aktaran Tatar, iki taraf arasında yürütülen müzakere sürecinin bugüne kadar hep federal temelde olduğunu, federal çatının çoğunluğunun azınlığı yöneteceği ve zaman içerisinde yok edeceği bir çatı olduğunu vurguladı. Annan Planı sonrası Rumların tek taraflı olarak, uluslararası ilkelere aykırı bir şekilde AB’ye alınmasıyla gelişen süreçte, bugün, Rumların ve Yunanistan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin AB ile kuracağı ilişkilerde veto etme hakkına sahip olduğunu söyleyen Tatar, bu durumun AB ilkeleriyle de çeliştiğinin altını çizdi. RUMLARLA BU YOLU YÜRÜME DURUMUMUZ YOKTUR “Kıbrıs’ta eşitlik temelinde Türklerle bir anlaşmayı reddeden Rumlarla bizim bu yolu yürüme durumumuz yoktur, olmayacaktır” diyen Tatar, bu tavırlara karşın geliştirilen yeni siyasette Türkiye’nin desteğinin önemine değindi. KKTC’nin tanınmasına yönelik Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’na çağrısı ve Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC’nin gözlemci üye olarak alınması gelişmelerini de değerlendiren Tatar, bu adımların yeni siyasetin pekişmesi ve kökleşmesi açısından önemine vurgu yaptı. Enerji kaynakları, Suriye’den Libya’ya kadar olan güvenlik meseleleri, emperyalist güçlerin devam eden varlığı, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma ve orada oluşturulan koridor gibi gelişmelerle, Doğu Akdeniz’in çok önemli jeopolitik gelişmelere gebe bir bölge olduğunu anlatan Tatar, federal çerçevede Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve askerinin çekilmesiyle, bölgedeki haklarından dışlanmasının mümkün olmayacağını kaydetti. “BİR DEVLETE SAHİP OLMAMIZ BİZİM İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİPTİR Şu anki siyasetin doğru bir siyaset olduğuna inanç belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye’nin bu siyasete tam desteğinin ve ağırlığını koymasının kendilerine güven verdiğini söyledi. “Artık Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa, bu ancak yan yana yaşayan iki devletin işbirliğiyle olabilecektir. Kuzey’de KKTC devletinin ebedi bir ülke olarak varlığı bizim için hayati öneme sahiptir” diyen Tatar, KKTC’nin devlet olarak kendini kanıtlamış olduğunu söyledi. Türkiye’nin güvenliğinin Kıbrıs’tan geçtiğini dile getiren Tatar, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kıbrıs’ın düşman eline geçmemesine ilişkin uyarılarında ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığını söyledi. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN TARİHİ BM KONUŞMASINA VURGU “Gerçek şudur: Kıbrıs’ta iki devlet var, iki halk var. Siyasetimizin temeli de budur” ifadelerini kullanan Tatar, “1960’ta Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlayacaklar diye bizleri katledenlerle artık bir ortaklık kurabilmenin, bu ortaklıktan bir gelecek beklemenin bir hayal olduğunu sonraki gelişmelerde de ortaya çıktı” dedi. Esasen Vakıflara ait olan Maraş’ın İngiltere Dönemi’nde peşkeş çekildiğini ve şimdi de bu alanda hukuki mücadele verildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, “İşte bütün bunlara direnebilmek, karşı durmak ve doğruyu söylemek yürek ister. Bu yürek son yıllarda bizde oldu” dedi ve destekleri için Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkürlerini yineledi. Maraş açılımı, iki devletli politika, Erdoğan’ın tarihi BM konuşması, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olunması gibi adımların aşama aşama KKTC’nin daha da güçlendiğinin göstergesi olduğuna dikkat çeken Tatar, federal temelde bir anlaşmanın Kıbrıs Türk halkını belirsizliğe sürükleyeceğini ve “sonun başlangıcı” olacağını ifade etti. CUMHURBAŞKANI TATAR'A PLAKET TAKDİM EDİLDİ Program, konuşmasın akabinde Tatar’a GAP Gazeteciler Birliği tarafından plaket ve teşekkür takdimi ile son buldu. Programa Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar, AK Parti Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Belediye Başkanı Süleyman Kılınç, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Turgut, Emniyet Müdürü İbrahim Ergüder, İl Jandarma Komutanı J. Albay Ferdi Erbakırcı, KKTC Gaziantep Başkonsolosu Fatma Demirel, ATSO Başkanı İrfan Torunoğlu, GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz, GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Yardımcısı ve İş İnsanı Halil Arslan, kurum amirleri, siyasi parti başkanları, STK temsilcileri, üniversite akademik ve idari çalışanları ile öğrenciler katıldı. İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.