[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#hastalık

hastalık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hastalık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanı uyardı: Seyahatte tehlikeli hastalıklara dikkat! Haber

Uzmanı uyardı: Seyahatte tehlikeli hastalıklara dikkat!

Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Uzun “Seyahat sağlığı, yolculukla ilişkili tüm sağlık ve hastalık durumlarını kapsamaktadır. Seyahat ishali, sarı humma, sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların yanı sıra, yükseklik hastalığı, travma, derin ven trombozu, güneş yanıkları ve jet-lag gibi seyahat sırasında veya sonrasında ortaya çıkabilecek sorunlar da seyahat sağlığının kapsamına girer” diye konuştu. Seyahat önesi koruyucu aşılar ve ilaçlar sağlığı korumanın kritik adımlarıdır Geçmiş yıllarda yaşanan büyük salgınlar, bulaşıcı hastalıkların uluslararası seyahatler yoluyla nasıl hızla yayıldığına vurgu yapan Dr. Uzun, “Sarı humma, Dang ateşi, Zika virüsü ve sıtma gibi enfeksiyonların endemik olduğu bölgelere seyahat ederken gerekli tıbbi önlemleri almak hayati önem taşır. Seyahatten önce, özellikle bu hastalıkların yaygın olduğu ülkelere gidilecekse, koruyucu aşılar ve ilaçlar konusunda bilgi almak sağlığımızı korumak adına kritik bir adımdır” dedi. Gerekli aşıları olmak yolculuğunuzu sağlıklı geçirmenize yardımcı olur Dr. Uzun, “Avrupa, Avustralya ve Kuzey Amerika’da uzun yıllardır seyahat sağlığı klinikleri ve merkezleri, seyyahlara destek sağlamaktadır. Seyahatten mümkünse dört hafta önce böyle bir merkeze başvurmak, gidilecek ülkedeki endemik hastalıklar veya muhtemel yeni salgınlar hakkında bilgi almayı sağlar. Gerekli aşıları olmak veya ilaçlarla koruyucu tedbirler almak, yolculuğunuzu sağlıklı geçirmenize yardımcı olur. Bu merkezlerde ayrıca, gidilen bölgedeki sağlık kuruluşları, sağlık sorunlarıyla baş etme yolları, seyahate çıkarken yanınıza almanız gereken küçük bir sağlık çantası gibi konularda da destek alabilirsiniz. Seyahatten döndükten sonra hangi durumlarda bir sağlık kuruluşuna başvurmanız gerektiği konusunda da bilgi sağlayabilirler” ifadelerine yer verdi. Seyahate çıkmadan hekiminizi ziyaret edin Özellikle kanser hastaları, organ nakli olanlar, kronik hastalıkları bulunanlar, ileri yaştakiler ve bebekler gibi özel sağlık gruplarının daha dikkatli değerlendirilmesi ve seyahat öncesinde uygun tedbirlerin alınması gerektiğini ifade eden Dr. Uzun, “Seyahate çıkmadan önce kişilerin kısa bir hekim ziyareti, seyahatinizin huzurlu ve sağlıklı geçmesine önemli katkı sağlayacaktır” dedi.

Bitkisel ürünlerin mevsim geçişlerinde bağışıklığı güçlendirmeye etkisi Haber

Bitkisel ürünlerin mevsim geçişlerinde bağışıklığı güçlendirmeye etkisi

Yurt genelinde olduğu gibi Eskişehir'de de mevsimsel geçiş hissediliyor. Her gün sıcaklıklar farklılık gösterirken, birçok vatandaş grip gibi hastalıklardan muzdarip. Aktarlar ise bağışıklığı güçlendirdiğine inanılan dut, üzüm ve keçiboynuzu pekmezi ile bitkisel çayların özellikle böyle dönemlerde daha fazla tüketilmesini öneriyor. Zencefil, zerdeçal, havlıcan, tarçın, karanfil, ekinezya ve hibiscus gibi bitkilerin karışımıyla hazırlanan kış çayının yararlarına da dikkat çeken aktarlar, doğal içeceklerin vücudun savunmasını artırmaya yardımcı olduğunu kaydetti. Vücudun savunma sistemini artırmamız gereken şeyler kullanmalıyız Aktar Koray Özkılıç, “Malum, mevsimsel geçiş dönemindeyiz. Bundan dolayı insanların sabah çıkarken giydikleriyle öğlen giydikleri kıyafetler haliyle farklı olmak zorunda. Yani sabah çıkarken montunu giyen öğlen sıcağında onu çıkartmak zorunda. Mevsim geçişinden dolayı yüzde 100 sıcaklık farkı var şu an. Bu da ister istemez vücudun ortama alışmasında zorluk oluşturuyor. Bunu engelledikten sonra vücudun savunma sistemini artırmamız gereken şeyler kullanmalıyız. Mesela antioksidan özellikli şeyler olabilir. Burada analarımıza görev düşüyor. Çünkü önceden çok güzel doğal dut, üzüm ve keçiboynuzu pekmezleri kullanırdık. Bunların karışık harmanları da vardı, onları tüketirdik. Son zamanlarda ister istemez bunlardan uzaklaşıldı. İnsanlar fark etmeden yapay şeylere yöneldi" dedi. Meyan kökü aynı zamanda da kuru öksürüğü kesmede birebir Hastalıkların gelmesini engelleyen şeyler tüketilmesi gerektiğine dikkat çeken Özkılıç,  "Güzel kış çayları tüketebiliriz. Maalesef biz Türk toplumu olarak siyah çayı bol tüketiyoruz. Bunun yerine ıhlamur ve karışık kış çayı tüketilmiş olsa vücudun savunması artar. Kış çaylarının içinde zencefil, zerdeçal, havlıcan, tarçın, karanfil, ekinezya, hibiscus ve bu tarz bitkiler var. Ek olarak tatlandırma sağlayan meyan kökü var. Meyan kökü aynı zamanda da kuru öksürüğü kesmede birebir etkilidir. Aynı zamanda vücudun savunmasını artırmaya destek olur. Bu tarz çaylar vücudu rahatlatır ve grip ya da nezle olsak dahi bizim normal günlük hayatımızdan uzaklaşmamızı, yatağa düşmemizi engeller. Ondan dolayı bu ortamda ve bu zamanda halkımızın özellikle böyle çayların tüketimine hızlılık vermesini öneririm." şeklinde konuştu.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmenin yolu: Amber çiçeği çayı Haber

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmenin yolu: Amber çiçeği çayı

Mevsim geçişlerinde önerilen, amber çiçeği, ekinizya çiçeği, ebe gümeci ve hatmi çiçeğinin bir araya gelmesi ile oluşan ‘Amber çiçeği çay karışımı' bağışıklık sistemini güçlendirici etkisiyle de biliniyor. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Mehmet Pıçak, amacın bağışıklık sistemini güçlendirmek olduğunu aktararak, "Bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanacağımız bütün bitkilerin her insan için kullanılabiliyor olması gerekiyor. Hamilelerde, bebeklerde, çocuklarda, yetişkinlerde bunların hepsinde aynı anda kullanabileceğimiz bir formülasyon vereceğiz. Bu formülasyonla birlikte vücudun savunma sisteminin maksimum düzeye çıkmasını istiyoruz. İnsanlarımızın hastalıklara karşı, dışarıdan gelebilecek hastalıklara karşı, dahili hastalıklara karşı ve gıdayla alabileceğimiz hastalıklara karşı, bunun en başında birincisi su, suya dikkat etmesini istiyoruz" diye konuştu. Amber çiçeği, üst solunum yolu rahatsızlıklarında çok etkilidir Bağışıklık sisteminin güçlü olmasının önemini vurgulayan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Pıçak, “Dünya nüfusunun fazla olması dolayısıyla da bir konu var. İnsanların Covid ve benzeri beşeri hastalıklarla, sonradan oluşturulmuş suni hastalıklarla insanların nüfusunun düşürülmesi gibi bir amaç da burada güdülüyor. Biz bunlara karşı insanlarımızın bağışıklığı olmasını, bağışıklığının tam, savunmasının tam ve güçlü olmasını istiyoruz. Biz burada insanlarımıza daha uygun fiyatlarla yediden yetmişe kullanabileceği bağışıklık sistemini güçlendirecek ve hastalıklara karşı direnç sağlayacak, vücudunda eksiklerini tamamlayabilecek bir çay formülasyonu vereceğiz. Burada en başta kullanacağımız bitki amber çiçeğidir. Amber çiçeği, etkili bağışıklık sistemi güçlendiricilerden bir tanesi olmakla beraber üst solunum yolu rahatsızlıklarında çok etkilidir. Bizim buradaki ana gayemiz üst solunum yolunu etkileyerek bununla bağışıklığı güçlendirmek, iltihaplanmayı engellemek, üst solunum yolunda oluşabilecek bütün o bademcik rahatsızlıklarıdır, solunum rahatsızlıklarıdır, üst solunum yolundaki en büyük sorunlardan bir tanesi burun deliklerinin hava almamasıdır, bu tarz durumlarda kullanılabilecek en etkili bir formülasyon. Amber çiçeği, ekinizya çiçeği, ebe gümeci ve hatmi çiçeği. Bu dört bitkinin karışımıyla elde edilecek çayın yediden yetmişe bütün yaş gruplarında kullanılabileceğini insanlara anlatmak istiyoruz. Bunların hepsini eşit miktarda karıştıracağız, kafa karışıklığı istemiyoruz. Yani 50 gram amber çiçeği, 50 gram ebe gümeci, 50 gram hatmi ve 50 gram ekinezyanın granül şeklinde hafif bir karıştırılmasıyla elde edilecek çayı yediden yetmişe herkes kullanabilir. Bu çayı demleme usulü yapacağız, yaklaşık 5-6 dakika kadar demleyeceğiz. Bal veya pekmezle tatlandıracağız. Günde bir çay bardağı kadar çocukların, bir su bardağı kadar da yetişkinlerin içmesini tavsiye ediyoruz.'' dedi. İlaçları doktorlar tavsiye edebilir ve doktorlar üzerinden bu süreci yürütebilirsiniz Mehmet Pıçak, hastalandıktan sonra başvurulması gerekenlerin doktorlar olduğuna dikkati çekerek, "Bağışıklığınız güçlü olsun, sindiriminiz güçlü olsun, savunma sisteminiz güçlü olsun. Yani bağışıklığı güçlü olmayan, sindirim sistemi düzgün çalışmayan ve güçlü olmayan her bireyde hastalık olma ihtimali çok yüksektir. Bizim en önemli unsurumuz şudur: biz koruyucu hekimlik statüsünde bunları tavsiye ediyoruz. Yani hastalanmadan önce bunları kullanın diyoruz. Hastalandıktan sonra başvurmanız gereken konu doktorlardır, ilaçları doktorlar tavsiye edebilir ve doktorlar üzerinden bu süreci yürütebilirsiniz. Bunu önlem olarak kullanabilirsiniz” dedi.

Uzmanlar anlattı: Ölümcül hastalıktan korunma tavsiyeleri Haber

Uzmanlar anlattı: Ölümcül hastalıktan korunma tavsiyeleri

29 Eylül Dünya Kalp Günü'nde kalp rahatsızlıklarında tedaviden daha önemli olan konunun kolay yöntemlerle kalp hastalığı ile mücadele olduğunu ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp hastalığının dünyada ve Türkiye'de de en sık ölüm sebeplerinden biri olduğunu kaydetti. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özdemir, “Hastalıktan korunmak için yapılması gereken hususlar çok önemli. Çünkü korunma tedaviden çok daha fazla önem arz ediyor. O nedenle özellikle bizim vurgulamamız gereken şeyler tedaviden önce hastalığın olmamasına vurgu yapmamız. Bu hususta oluşturğumuz sloganımız, ‘YAŞaSın A, B, C, D, E'. Daha sağlıklı ve uzun yaşamanın kuralları var. Ne anjiyo ne stent ne balon ne bypas. Yapılması gerekenler çok daha basit ve çok daha etkili” diye konuştu. Yeme alışkanlığı, yaşam tarzının düzenli olması kalp hastalığı riskini azaltır Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “Yaşla birlikte kalp hastalığı artıyor buna dikkat edeceğiz. Belirli bir yaş sonrası mutlaka kalp kontrolü gerekiyor. Kilo artışı değişik artış da olsa da kalp hastalıklarını tetikleyen bir faktör ve bunun önüne geçmemiz lazım. Sigara gene dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir sorun. Bunu kesinlikle insanlardan uzak tutacağız. Bunun yanında genetik riski olan hastalarda özellikle tansiyondur, şekerdir, kolesteroldür gibi risk faktörlerinin belli aralıklarla kontrol edilmesi gerekiyor. Bunun için de özellikle 45-50 yaşından sonra bu risk faktörlerini içeren tahlillerin yapılmasını öneriyoruz. Kalp hastalıkların en temel sebebi kolesterol. Özellikle kötü kolesterol dediğimiz LDL kolesterolün yüksek olması, iyi kolesterol dediğimiz HDL'nin düşük olması yine kalp hastalıklarını tetikleyen bir faktör. Bunları ideal seviyeye çekmek kalp hastalıkları riskini 3 kat daha azaltıyor. Bunun dışında özellikle cinsiyete vurgu yapmak lazım. Çünkü erken yaşlarda erkeklerde daha sık görülürken ilerideki yaşlarda kadınlarda görülen kalp hastalığı rahatsızlıklarında özellikle menopoz sonrasında çok dikkat etmesi lazım. Onun için bu yaş grubuna özellikle vurgu yapalım. Menopoz sonrası kadınların daha sık kontrole girmesi gerekiyor. Bunun dışında şeker hastalığı bizim için çok ciddi bir tehlikedir. Şeker hastalığı demek kalp hastalığı demektir. Onun için şeker hastası olanlara daha ciddi bir analiz yapmamız lazım ve kan şekerlerini ideal seviyede tutmamız gerekiyor. Son olarak ise yeme alışkanlığı, yaşam tarzının düzenli olması kalp hastalığı riskini azaltır. Bu çerçevede stresten uzak günde en az 45 dakikayı bulacak egzersizin kalp hastalığından korunmadaki en büyük tedavi aracı olduğunu biliyoruz” dedi. Bitter çikolata da kalp sağlığı açısından daha etkili oluyor Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yıldırım ise “Kahve ve çikolata hem kardiyolojik açıdan hem de mutluluk vermesi açısından son derece önemli. Bunun dışında birazcık kahvenin çarpıntı yapması var. Ama kalp sağlığı açısından kahvenin olumlu yönlerinin daha çok olduğunu söyleyebiliriz. Bitter çikolata da kalp sağlığı açısından daha etkili oluyor” şeklinde konuştu.

Hasta birine nasıl yaklaşmalıyız? Hasta birine nasıl destek olunabilir? Haber

Hasta birine nasıl yaklaşmalıyız? Hasta birine nasıl destek olunabilir?

Günümüzde artan hastalıklar, bireylerin psikolojik durumları üzerinde derin etkiler yaratabiliyor. Özellikle kronik hastalıklar, hastaların duygusal ve davranışsal değişimlerine yol açarak önemli psikolojik süreçler ortaya çıkarıyor. Uzman Psikolog Kadriye Toker, bu süreçleri ayrıntılarıyla ele alarak hastalık psikolojisi hakkında önemli bilgiler paylaştı. Bireylerin hastalığa verdikleri tepkilerin değişebildiğini dile getiren Uzman Psikolog Toker, hastalık sürecindeki bireylerin yaşadığı duygusal dalgalanmaları anlayabilmenin, çevresindekiler için büyük bir önem taşıdığını belirtti. Hastaların bu zorlu süreçte karşılaştığı en yaygın tepkilerden biri olan öfkenin, aslında hastalığa ve kayıplara karşı verilen doğal bir savunma mekanizması olduğuna dikkat çeken Uzman Psikolog Toker, bu durumun zamanla kaygıya ve kabullenmeye dönüştüğünü vurguladı. Ayrıca, bu süreçte hastalara nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda da önemli tavsiyelerde bulunan Uzman Psikolog Toker, empati ve anlayışın her zaman ön planda tutulması gerektiğini ifade etti. HASTALIĞI KABULLENMEDE YOĞUN BİR ÖFKE OLUŞABİLİYOR Hastalık sürecinde bireyin akut veya kronik hastalıklara yaklaşımının farklılık gösterdiğini dile getiren Uzman Psikolog Toker, “Kronik rahatsızlıkların psikolojik etkisi bireyden bireye farklılıklar gösterse de belirgin bazı psikolojik süreçlerden bahsetmek mümkün. Bu süreçlerden ilki, bireyin hastalığını öğrendiğinde ortaya çıkan belirsizliğin etkisiyle süreci anlamlandırmada ve kabul etmede zorlandığı şok ve inkâr evresi olarak adlandırılıyor. Hastalığı anlamlandırma ve kabullenmede yaşanılan zorlukların etkisiyle yoğun bir öfke evresi oluşabiliyor. Ardından bireyde, hastalık gidişatı ve iyileşme ile ilgili çevredeki insanlar, doktor ve hayat ile pazarlık yapma evresi görülebiliyor. Bu yoğun düşüncelerin etkisiyle depresifliğin depresyona veya yoğun kaygıya dönüştüğü bir evre de görülebiliyor. Son olarak bireyin kronik hastalığı kabullendiği ve tedavi sürecinde iş birliğine daha yatkın olduğu mücadele evresi ortaya çıkıyor. Burada bahsedilen psikolojik evreler mutlaka her bireyde ortaya çıkacak veya burada bahsedilen sıralama ile görülecek gibi bir durum söz konusu değil. Her insan birbirinden farklı olduğu için bireylerin baş etme, kabul ve uyum sağlama becerileri birbirinden çok farklılık gösteriyor. Bu süreçteki hastalığın getirdiği birçok değişim bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu aşamada bireyin ihtiyaçlarını gözeterek onun için uygun olan sosyal desteği sağlamak oldukça önemli. Özellikle kronik hastalığı kabullenme ve mücadele aşamasında psikolojik destek süreci de önemli bir yer ediniyor” ifadelerine yer verdi. BİREYİN DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ KABUL EDEN YAKLAŞIM SERGİLEMEK ÖNEMLİ Bireylerde hastalığa olan tepkilerin değişiklik gösterebildiğini ifade eden Uzman Psikolog Toker, “Hastalık sürecinde özellikle kronik bir hastalık söz konusu olduğunda bireyin süreci anlamlandırması, kabullenmesi ve mücadele kısmına geçmesi bireyden bireye değişiklik gösteriyor. Bu süreçte yoğun öfke, kaygı gibi olumsuz duyguları hissetmek sürecin doğası gereği çok anlaşılır. Bu yoğun duyguları yaşayan bireylere destek olma aşamasında bireyin yoğun duygu ve düşüncelerini fark eden, kabul eden bir yaklaşım sergilemek önemli. Sosyal destek ağı olan yakın çevre, arkadaşlar, aile bireylerinin de bu süreçte öfke, kaygı gibi duyguları yaşamasının oldukça doğal ve sürecin bir parçası olduğu söylenebilir. Hastalık sürecinin bir parçası olan tedavi sürecinde neler yaşanılacağı gibi belirsizlikleri yok etmek, daha fazla bilgi sahibi olmak birey ve çevresi için önemli bir kaynak olabiliyor. Eğer birey izin veriyorsa hastalık sürecini takip aşamasında ona eşlik etmek, ortak zorlanmalar yaşayan bireylerin olduğu destek ve paylaşım gruplarına yönlendirmek veya bireysel psikolojik destek süreci ile ilgili araştırmalar yaparak onu desteklemek kıymetli olacak. Bireyin hastalığının ortaya çıkarabileceği fiziksel ve psikolojik zorlanmaların yaşamına etkisini dengelemek amacıyla bireyin kaynaklarını yani ona iyi gelen veya gelebilecek neler varsa bunları bulma ve hayata geçirme konusunda bireyi desteklemek iyi olabilir” diye aktardı. PLASEBO NEDİR? Plasebo’nun bireyler üzerindeki etkilerine değinen Uzman Psikolog Toker, “Plasebo etkisi, bireyin gerçekte medikal bir tedavi uygulanmamasına karşın uygulandığı düşünce ve inancına bağlı olarak iyileşmesini açıklayan psikolojik ve tıbbi bir terim. Bir nevi insan zihninin şaşırtıcı mucizelerinden birisidir diyebiliriz. Bu etki bireyin tedavi gördüğü ve iyileşeceğine yönelik inancından ortaya çıkıyor. Bu etkiyi ortaya koyan birçok psikolojik ve farmakolojik temelli bilimsel çalışma bulunuyor. İyileşeceğine yönelik inancın etkisiyle ilgili beyin bölgelerinde nöral aktivitelerin artması gibi durumlar ortaya çıkıyor” dedi. NOSEBO NEDİR? Nosebo etkisinin ise bireyin tedavi hakkındaki olumsuz inanç ve düşüncelerinin kendini gerçekleştirerek gerçeğe dönüşmesi olarak adlandırıldığını aktaran Uzman Psikolog Toker, “Yani örneğin gerçek ilaç almadığı halde ilacın çeşitli yan etkilerini görmek olarak anlatılabilir. Nosebo etkisi bir bakıma plasebo etkisinin tam tersi bir etki diyebiliriz.  Bu tarz örneklerde de görüldüğü gibi inanç, düşünce beklentilerimizin fiziksel ve psikolojik olarak etkilerinden söz etmemek imkânsız diyebiliriz. Bireylerin akut veya özellikle kronik hastalıklarla mücadele sürecinde yaşanan olumsuz duygu ve düşünce, inanç ve beklentilerin varlığı bütünsel iyi oluşu olumsuz etkileyebiliyor. Bu noktada kaynakları yani iyi gelen şeyleri hayatta tutmak ve gerekli noktada psikolojik destek almak oldukça önemli diyebiliriz” sözlerine yer verdi.

Kalp hastalıkları sanal kalp anjiyografisi ile tespit ediliyor Haber

Kalp hastalıkları sanal kalp anjiyografisi ile tespit ediliyor

Özel bir görüntüleme yolu ile kalbi besleyen atardamarların, koroner arterlerdeki darlıkların saptanmasının hedeflendiğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Ünlü, “Tomografi cihazı ile yapılan bu yöntem hastanede kalmayı gerektirmez, oldukça güvenli bir yöntemdir ve hızlı bir şekilde uygulanmaktadır. Hastanın hastaneye yatışı ile taburcu edilmesi arasında geçen süre 15-20 dakika arasındadır” diye konuştu. Sanal kalp anjiyografisi kimlere uygulanır? Doç. Dr. Ünlü, çoklu risk faktörü olan hastalara sanal kalp anjiyografisini önerdiklerini belirterek “Bunlar; şeker hastalığı olanlar, hipertansiyonu, kolesterol yüksekliği olanlar, sigara kullananlar, ailesinde iskemik kalp hastalığı olan ve göğüs ağrısı olan hastalardır” dedi. "Hastaların işlemden önce böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi için kan testi yapılmalı" Hastalar görüşmenin ardından risk faktörlerinin sorgulanarak kalp ve damar hastalıklarından ölüm oranlarının tespit edildiğini ifade eden Ünlü, "Her hasta belli bir risk grubuna girer. Düşük, orta ve yüksek risk grubuna göre hastalara uygulanan işlem ve tedaviler farklılaşır. Bu tekniği daha çok orta risk grubunda yer alan hastalara öneriyoruz. Bu işlemde hastaya iyotlu kontrast madde verildiği için hastaların işlemden önce böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi için kan testi yapılması gerekiyor" dedi. "Yapay zeka kullanılarak kalbin 3 boyutlu animasyonu oluşturulur" İşlemin kendisi ve çekim anındaki sürenin 2-4 dakika arasında değiştiğini de ifade eden Doç Dr. Murat Ünlü, "Toplar damara verilen boyalı madde kalbe ulaştığında çekim başlar ve yaklaşık 2-3 saniyelik süreçte kalbin taraması yapılır, sonrasında radyoloji uzmanlarınca yapay zeka kullanılarak kalbin 3 boyutlu animasyonu oluşturulur. Bu görüntü ile damarlar içinde darlık, kireçlenme olup olmadığı, doğumsal bir anomali olup olmadığı görülür. Kalbin etrafında bir zar vardır, bunun hastalıklarının da tanı ve takibinde sanal kalp anjiyografisi etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Ayrıca doğumsal bazı kalp hastalıklarında bizim dışarıdan yaptığımız kapatma tedavileri, ameliyat öncesinde hastalığın derece ve tipinin belirlenmesinde oldukça güvenilir bir yöntemdir.” ifadelerine yer verdi.

Bağırsak hastalıklarında erken tanı ve tedavinin önemi Haber

Bağırsak hastalıklarında erken tanı ve tedavinin önemi

Uzm. Dr. Fatih Saygılı dışarıdan alınan duygusal uyaranların sindirim sistemi ve bağırsakları etkilediğine dikkat çekti; bu sebeple bağırsakların ikinci beyin olarak isimlendirildiğini aktardı. Dr. Fatih Saygılı, “Mide ve bağırsak sisteminin besinlerin sindirimi ve emilimi, zararlı maddelerin uzaklaştırılması, hormon salınımı , enfeksiyonlardan korunma, bağışıklık sistemini destekleme ve insan florasına ev sahipliği gibi başlıca görevleri vardır. Mide bağırsak sistemi 500 farklı bakteri çeşidine ev sahipliği yapar. Bu sistem duyguları ve hisseden bir yapıya sahiptir. Vücudumuz bir bütündür ve alınan bilgi verilerine göre kendi işleyişini belirler. Stres ve duygu değişimi gibi nedenlerle vücutta mide ağrısı, yutkunma zorluğu, kabızlık veya ishal gibi hastalıklar meydana gelebilir” dedi. Probiyotik ürünler yararlı bakterilere ev sahipliği yapıyor Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Fatih Saygılı, “Bakterilere ihtiyacımız var. Çoğunlukla yaşadığımız çevreden ve yiyeceklerden bunları alıyoruz. Beslenme bu konuda önemli yer tutuyor. Özellikle ev yapımı turşu, kefir, yoğurt gibi probiyotik ürünler yararlı bakterilere ev sahipliği yapıyor. Probiyotikler şişkinlik, ishal ve kabızlığı düzenliyor. İleri yaş ve genetik faktörler nedeniyle düzenli olarak endoskopik tarama yapılması önem taşıyor. Endoskopiden elde edilen veriler ışığında hastalıkların erken tanı ve tedavisi hayat kurtarıyor” şeklinde konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.