[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Hitit Üniversitesi

Hitit Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hitit Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çiğdem çiçeğinin yeni sırları bu hastalıklara çare olacak Haber

Çiğdem çiçeğinin yeni sırları bu hastalıklara çare olacak

Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği öğretim üyesi Doç. Dr. Erol Alver başkanlığında yürütülen çalışmada bilimsel olarak ilk kez çiğdem çiçeğinin kimyasal içeriği araştırıldı. Araştırmada; Çorum yöresine has bir bitki olarak bilinen ve Türkiye'nin Kuzeybatı ve İç Anadolu bölgelerinde yetişen çiğdem çiçeğinin içeriğini aydınlatmak ve insan sağlığına pozitif etkilerinin olduğu bilinen maddelerin tespitine yönelik çalışmalar yürütüldü. Proje yürütücüsü Doç. Dr. Erol Alver yaptığı açıklamada, halk arasında safran diye nitelendirilen bitkinin antioksidan kapasitesi hakkında bilgiler mevcut iken, aynı familyadan olan ve halk arasında çiğdem olarak bilinen bitkinin, tıbbi aromatik olarak kullanılabileceği ile ilgili bilginin olmadığını söyledi. “Çiğdem çiçeği tarımının ve ticaretinin önünün açılması önemli” Çiğdem çiçeğinin şeker ve nişastaca zengin bir bileşime sahip olduğunu ve soğanlarının Anadolu'da çiğ veya pişirilerek tüketildiğini kaydeden Alver, başta Çorum olmak üzere Anadolu’da yetişen ve sıkça tüketildiğini ifade ederek çiğdem çiçeği tarımının ve ticaretinin önünün açılmasının yanı sıra tıbbi aromatik bir bitki olarak kullanımın da önemli olduğunu belirtti. Hitit Üniversitesi Bilimsel Teknik Uygulama ve Araştırma Merkezinde yürütülen ve Öğr. Gör. Hacer Doğan ve Öğr. Gör. Ömer Kayır ‘ın proje araştırmacıları olarak yer aldığı çalışmaya ilişkin bilgiler veren Alver, şunları söyledi: “Gerçekleştirilen çalışma sonucu çiğdem bitkisinde 23 farklı bileşen tespit ettik. Bunların birçoğu parfüm sanayiinde, cilt enfeksiyonlarının, deri lezyonlarının ve enflamatuar bozuklukların tedavisinde etkili. Aynı zamanda antimikrobiyal, antiseptik ve antispazmodik olarak kullanılıyor. Belirlediğimiz bileşenler günümüzde kozmetik, gıda ve sağlık alanlarında geniş bir kullanım alanına sahip. Ayrıca endüstride yaygın olarak doğal ve sentetik reçineler, mum, yağ, boyalar ve baskı mürekkeplerinin çözücüsü olarak kullanılmaktadır.” 1800’lü yıllardan itibaren yapılan ilk bilimsel çalışma Çalışmanın araştırma grubunda yer alan Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Bilici, Hitit Üniversitesinin Makine ve İmalat Teknolojileri alanında ihtisaslaştığını ifade ederek projeyi üniversitenin ihtisaslaşma kapsamında bulunan sağlık alanında bir yenilik, farkındalık geliştirmek amacıyla gerçekleştirdiklerini söyledi. Ankara Çiğdemi olarak da bilinen bitkinin 1800’lü yıllarda tanımlanmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir özelliğinin araştırılmadığını kaydeden Bilici, şöyle devam etti: “Üniversitemiz tarafından sağlan BAP projesi ile birlikte önemli bir alt yapıyı daha oluşturduk. Bu sayede Çorum ve çevresinde yetişen tıbbi aromatik bitki olarak kullanım potansiyeline sahip yeni endemik türlerde de aynı alt yapı ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Hitit Üniversitesi olarak bölgesel anlamda endemik bitkilere yönelik bu proje alt yapımızı kullanarak yeni çalışmalarımızı literatüre katmayı hedefliyoruz” Bu haber de ilginizi çekebilir: Alzaymır’da erken tanı önemli

Hitit Kenti Şapinuva'da keşfedilen toprak içine oyulmuş antik silo Haber

Hitit Kenti Şapinuva'da keşfedilen toprak içine oyulmuş antik silo

Şapinuva ören yerindeki İşlikler Mahallesi olarak adlandırılan bölgede bulunarak gün yüzüne çıkarılan silo, doğal toprak içine yapılmış olmasıyla dikkat çekiyor. Diğer Hitit kentlerindeki hububat silolarından farklı olarak toprağın içine oyularak inşa edilen silonun tabanında taş yerine toprak tercih edilirken hububatların nemlenmemesi için kanallar ve kanalların bağlandığı sızıntı kuyusu bulunuyor. Şapinuva Kazı Başkanı Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Önder İpek, 2014 yılında Prof. Dr. Aygül Süel tarafından yürütülen kazı çalışmalarında iki ayrı işlik (atölye) yapısının çıkarıldığına dikkat çekerek, bu işliklerde Hitit dönemindeki maden teknolojisinin öğrenilmesi açısından işlik yapılarının önemli bir buluş olduğunu söyledi. Bu keşifte bazı ayak körüklerinin bulunduğunu hatırlatan Dr. Öğretim Üyesi Önder İpek, körüklerin yanı sıra işlikte maden teknolojisinin önemli kanıtlarından potalar, kalıplar ve bazı madeni aletlerin bulunduğunu da dile getirdi. Kutsal mekanların yer aldığı Ağılönü ve İdari yapı ile depoların bulunduğu Tepelerarası mevkisi olmak üzere ikiye ayrılan antik kentteki kazı çalışmalarının son yıllarda işliklerin de yer aldığı “G” alanı olarak adlandırılan Tepelerarası bölgesinde yapıldığını anlatan Kazı Başkanı İpek, “İşlik-1 yapısının batısındaki alanda çalışmalara devam ettik. Burasının işlikler mahallesi olarak adlandırılmasının nedeni birden fazla atölyenin bulunmasıydı. Çalıştığımız alanda da işlik yapısı olabileceğini düşünerek bu alanda kazı çalışmalarını devam ettirdik. 2022 yılında bölgede başlayan çalışmalar bu yılda devam ediyor. Ancak çalışmaları sonlandırdığımızda bu alanın bir silo olduğunu gördük. Bu tür siloların örneklerinin Hattuşa ve Alacahöyük’te de olduğunu biliyoruz. Diğer Hitit kentlerinde de bu tür buğday ya da hububat siloları mevcut. Kaman Kalehöyük ve Sivas’taki Kuşaklı Höyük’te de yine bu tür silolarının varlığını biliyoruz. Şapinuva’da önceki yıllarda Ağılönü mevkiinde bulunan iki silo haricinde ana toprağa oyulmuş böyle büyük bir silo yapısı bulduk” dedi. Silo yapısının özellikleri ve teknik yapısı hakkında da bilgi veren İpek, “Silonun ana özelliklerinden birisi ana toprağın oyulması ile yapılmış. Silo 10x5 metre ebatlarında, 3 metre 40 santimetre derinliğinden oluşuyor. Teknik olarak da Hattuşa’da ve Alacahöyük’te bulunan silolar gibi tabanı taş döşemeli bir yapıya sahip değil. Silonun tabanı taş döşeme yerine topraktan oluşuyor. Ayrıca Hattuşa’da ve Alacahöyük örneklerinde olduğu gibi silo içerisindeki nemin tahliye edilmesi için dört farklı yönden kanal açılarak kanalların üzeri yassı taşlarla kapatılmış. Bu kanallar, içerideki nemin merkezdeki sızıntı çukuruna tahliye edilmesi için yapılmış. Bu tekniği diğer Hitit kentlerinde de gözlemliyoruz. Ayrıca yaptığımız inceleme de kanalların belirli bir eğimle sızıntı kuyusuna bağlandığını tespit ettik. Buradan aldığımız bazı toprak örneklerinin de incelemesi yapılıyor. Burada hangi hububatın depolandığını da yapılan incelemeler sonucu ortaya çıkacak” ifadelerini kullandı. KAYNAK: İHA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.