İthal yazılımlar ne kadar güvenli? Yerli yazılımlar ne kadar önemli?
Gündelik hayatın her alanında ve her sektörde işleri kolaylaştıran bilişim teknolojileri onu geliştiren ülkelere ekonomik katkı sağladığı kadar bir takım stratejik avantajların da kapısını aralama imkanı sunuyor. Bu teknolojiyi geliştiremeyen ülkeler ihtiyaç duydukları yazılımları diğer ülkelerden ithal ederken; ekonomik yükün altına girdikleri kadar güvenlik açığı riskinin de altına imzalarını atmak zorunda kalıyor. İçinde bulunulan böyle bir ortamda ülkeler açısından bilişim teknolojisinin bir güç haline geldiğini belirten İzmir Teknoloji ve Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi Şevket Akçay, yerli ve milli yazılımın önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Türkiye’de şu an kullanılmakta olan yazılımların yabancı kökenli olduğuna dikkat çeken Akçay, “Bu tarz yazılımları yerli ve milli olarak geliştirecek kabiliyetimiz var” dedi.
PARDUS’UN ARKASINDA DURULMADI
Resmi kurumlarda yerli yazılım kullanılmasının önemine dikkat çeken Akçay, ithal yazılımlara karşı bağımsızlık savaşı verilmesi gerektiğini dile getirdi. Yerlileşme adına önceden yapılan çalışmaları örnek gösteren Akçay, ortaya çıkan ürünlerin kullanıldıkça gelişebileceğinin altını çizerek; “Bilgi ve bilgi teknolojileri dünyada gelişmiş ülkelerin en büyük gücü haline geldi. Bilgi çağına girdiğimiz bu yüzyılda bilgiyi işleme, bilgiyi iletme ve bilgiyi kullanma bunlar ülkelerin geleceğini belirler. Bilişim teknoloji her sektörün bileşeni. Bankacılık sektörünün bileşeniyiz, sağlıkta bileşeniz, yerel yönetimlerde bir bileşeniz ama bilişim teknolojilerini çıkarırsan işlevsiz hale gelir bu sektörler. Durum bu iken bizim ülkemizde yerli ve milli yazılımlar olmalı. Windows’un yerine bir Pardus yapıldı ancak bunu kullanması gereken resmi kurumların hiç biri bunu kullanmadı. Yazılım kullanılarak gelişir. Pardus’un gelişmesi özgürlük demektir, Windows ise bağımlılıktır. Yarın Windows size hizmet vermeyi kestiği zaman sizin elinizdeki hiçbir bilişim alet edevatı çalışmaz. Google’da Android’i geliştiriyor o da aynı şekilde hizmeti kestiği zaman sıkıntı çekersiniz. Bunların yerine yerli ve milli yazılımlar olmalı. Yüzyıl önce bağımsızlık için savaşan atalarımız bugünler de Windows veya benzeri ürünler ile karşılaşsalardı tekrar bir bağımsızlık savaşı başlatırlardı” diyerek görüşlerini paylaştı.
YABANCI YAZILIM GÜVENLİK AÇIĞI OLUŞTURABİLİR
Bilişim teknolojilerinin doğası gereği bilgiyi her yere kolayca aktarmaya olanak sağladığını belirten Akçay, stratejik konumdaki ithal yazılımların Türkiye açısından güvenlik açığı oluşturabileceğinin altını çizdi. Kızılay’ın yabancı bir yazılım kullandığına dikkat çeken Akçay, “Bilişim teknolojileri sektöründe bir bilgi her yere aktarılabilir. Bizim Kızılay’ımız yabancı bir yazılım kullanıyor. Şimdi bu yabancı yazılım bütün bilgiyi dışarıya aktarabilir. Siz 150 yıllık kuruluşun deposunda ne var, bir olaya nasıl müdahale ediliyor yani mahrem olan ne varsa karşı tarafa gidebilir. Bunlar bilişim kabiliyetleri arasında vardır. Dolayısıyla standartlarına sahip olamadığınız hiçbir teknolojik yazılım sizin değildir ve yazılım istenilen durumda ait olduğu yere hizmet etmeye başlar. Whatsapp Amerika’da bir şirket Narin olayında konuşmaları paylaşmak istemedi ve paylaşmadı. Aynı durum ülkemizdeki stratejik konumdaki yazılımlarda da geçerli. Bir savaş çıktığında Kızılay askerin yanında sahada olacak. Tüm sırları dışarı çıkmış bir Kızılay’ın, neye ve nasıl müdahale ettiği bilinen bir Kızılay’ın işleyişine bir müdahale yapılamaz mı” diye ifadelerde bulundu.
SAVUNMA SANAYİNDE YAPILAN YAZILIM İÇİN DE YAPILMALI
Açıklamasında devletin savunma sanayine verdiği desteği örnek gösteren Akçay, bu destek sayesinde üretilen İHA ve SİHA’ların ihracat başarısı gösterdiğini dile getirdi. Türkiye’nin kendi insan kaynağı ve imkanları ile stratejik konumdaki yazılımları yerli olarak geliştirebileceğini söyleyen Akçay, “Bugün bizim yazılım sektöründe bu tarz yazılımları yerli ve milli olarak geliştirecek kabiliyetimiz var. Önemli olan onların önlerine proje koyarak onlara destek vermek. Eğer güçlü bir ekip ile bu işe girilirse çok kısa sürede hayata geçirilir bu yazılımlar ancak karşılığında bu ürünlerin kullanılması lazım. Kullanılmayan hiçbir ürün gelişmez. Facebook’un ilk görüntülerini görseniz kullanmam dersiniz ama onunla başladılar ve kullanım ile geliştiler. İHA ve SİHA’lara yapılan yatırımları devlet desteklediği için biz savunma sanayinde ciddi ihracat yapar hale geldik burada ihraç ettiğimiz şey teknoloji. Geçmişte istihbarat uçuşu yapan İHA’lar bize ait değildi. İstihbarat dolayısı ile önce yabancı ülkeye, sonra ise bize geliyordu. Şimdi kendi araçlarımızı ürettiğimiz için bilgi doğrudan bize geliyor. Bu hem güvenlik açısından önemli hem de yapılan şeyi satarak gelir elde edilmesi açısından önemli” şeklinde konuştu.
İZMİR BİLİŞİM ŞEHRİ OLARAK ANILMALI
Sahip olduğu insan kaynağı ve üniversiteler ile İzmir’in bilişim sektöründe avantajlı bir konumda olduğunu aktaran Akçay, İzmir’in bilişim şehri olarak anılabileceğini dile getirdi. Şehir içindeki projelerin yine İzmir’deki firmalar ile geliştirilmesi gerektiğini savunan Akçay, “İzmir bilişim teknolojilerine oldukça elverişli. Çevresi, doğası, insan yapısı, üniversiteleri ve bu üniversitedeki bölümleri oldukça fazla. Yaşam standartlarına baktığımız zaman ise İzmir bir bilişim şehri. Şehir dinamikleri ile bizim sektörümüze destek olursa İzmir de bilişim şehri olarak anılır. Şehirde çıkan projelerin İzmir’deki yerleşik firmalara fırsatlar verilmeli. Bu fırsatlar verilirse İzmir’de bilişim sektörü gelişir. Böyle bir ekosistemde inovatif düşünen insanlar çoğalır. Her üniversitede bilgisayar mühendisliği bölümü var. Şurada bir problem var üniversiteler insan kaynağı yetiştirirken dışarıdaki ihtiyaçlar göze alınmalı. Üniversitelerde gerekli bölümler var ancak piyasada Python kullanılırken siz Basic Cobol eğitimi verirseniz bunun bir anlamı olmaz. Maalesef şehrimizdeki üniversitelerde de bu tür yanlışlar var” şeklinde ifadeler aktardı.
LİSANSIZ ÜRÜN SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Bireylerin ve şirketlerin para vermemek için lisansız ürünleri kullanmasının sürdürülebilirliğe zarar verdiğini söyleyen Akçay, lisans ücretinin yazılımın geliştirilmesi için önemli olduğunun altını çizerek; “Sürdürülebilirliğin en önemli ayağı onun devamlı desteklenmesidir. Yazılımlar ömürlüdür. 10 yıl yaşayacak bir yazılıma siz her yıl dokunmazsanız o yazılım birinci yıldan itibaren çökmeye başlar. Milletçe şunun farkında olmalıyız; lisans bir haktır o kişiye bunu vermeliyiz. O yazılımın sürdürülebilirliği sizin ona vereceğiniz lisans ücreti ile mümkündür. Lisansız ürünleri bugün alır kullanırsınız ancak en kritik anda yarı yolda kaldığınız zaman başvuracağınız kimseyi bulamazsınız. Lisansız ürünler ticaretin ve yaşamın sürdürülebilirliğinin önünde engeldir. Menemen’de yeni bir Tarım Teknoloji Merkezi kuruldu. Burada tarım birçok bilişim enstrümanı ile verimli hale getirilmeye çalışılıyor. Sanal gerçeklik gözlüğü ile ağacın dijital ikizi üzerinden zeytin budama eğitimi veriliyor burada. Yine aynı şekilde termal kamera ile pamuktaki su stresi ölçülüyor. Bu lisansız olursa sürdürülebilir olmaktan çıkar” diye konuştu.
YERLİ YAZILIM DÖVİZ ÇIKIŞINI AZALTIR
Üretilecek yerli yazılımların ekonomik getirisine de değinen Akçay, yerlileşme ile yazılım ithalatının önüne geçilebileceğini belirtti. Üretilen yerli yazılım ve teknolojiler ile çeşitli sektörlerde tasarruflar da yapılabileceğini dile getirdiği açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Ülkemizde kullanılan yazılımlar yerlileştirilirse yurt dışına çıkan döviz miktarı azalır. Buradan Amerika’ya çalışan yazılımcılar var. Ben bu arkadaşları destekliyorum. Sonuçta ülkeden çekip gitmiyorlar buradan çalışıyorlar ve ülkeye döviz getiriyorlar. Vergi meselesinden bir ara olay oldu ama bunları geçmek lazım. Yine geliştirilecek yerli yazılımlar ile tarımda su yönetimi sağlanabilir ve böylece dünyada giderek azalan sudan tasarruf sağlama imkanınız olur.”