[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#izmir barosu

izmir barosu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, izmir barosu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yangında hayatını kaybeden 5 çocuk için İzmir Barosu’ndan sert tepki Haber

Yangında hayatını kaybeden 5 çocuk için İzmir Barosu’ndan sert tepki

İzmir Barosu, Selçuk’ta sobanın devrilmesi sonucu çıkan yangında hayatını kaybeden 5 çocuğun ölümüne ilişkin bir açıklama yaptı. Baro tarafından yapılan açıklamada, olayın sorumluluğunun Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ihmallerine dayandığını belirterek çocukların korunmasında eksiklik yaşandığını vurgulandı. Çocukların yaşam hakkının korunamamasına yönelik eleştirilerini dile getiren İzmir Barosu, yoksulluk ve ihmalkârlık nedeniyle önlenebilir çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi için mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti. BAKANLIK İŞ TAKVİMİNİ DOLDURMAYI SEÇTİ İzmir Barosu tarafından yapılan açıklamada, “Selçuk’ta, beş çocuk, annelerinin topladığı hurdaları satmak üzere yanlarından ayrıldığı sırada, kaldıkları barakada çıkan yangında yaşamını yitirdi. Çocukların en büyüğü beş, en küçüğü bir yaşındaydı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yaptığı açıklama ile çocukların kalmakta oldukları yere bu yıl içerisinde on sekiz kere ziyaret gerçekleştirildiğini ve ailenin maddi olarak desteklendiğini beyan etmiştir. Bu on sekiz ziyarette çocukların babalarının cezaevinde kalmakta olduğunun, annelerinin çocukların bakımlarını desteksiz bir şekilde tek başına üstlendiğinin anlaşılamamış olması mümkün değildir. Tek bir ziyarette bile tespit edilebilecek barınma ihtiyacını gidermek için bildirimde bulunma yükümlülüğü olan Bakanlık, bunun yerine bildirimde bulunmamayı ve on sekiz ziyaret gerçekleştirerek iş takvimini doldurmayı seçmiştir” diye aktarıldı. HİÇBİR KELİME BEŞ ÇOCUĞUN ACISINI ANLATAMAZ Açıklamanın devamında ise şu sözlere yer verildi: “Bakanlığın söz konusu ihmali nedeniyle refakatsiz bırakılan çocuklar, ‘birbirlerine’ emanet edilmiş ve çıkan yangında hayatlarını kaybetmişlerdir. Hiçbir kelime, barakada yaşamak zorunda bırakılan, o barakada çıkan yangında hayatını kaybeden beş çocuğun acısını anlatamaz. Ulusal ve uluslararası normlarla hakları koruma altına alınan, birer özne olarak bu dünyada var oluşlarını kutladığımız çocukların yaşam hakkı gibi en temel haklarının dahi korunamadığı bir kâbusu yaşıyoruz. Yaşadığımız derin yoksulluğu göz ardı etme çabası görüyoruz ki hiçbir gerçek sorunu gizleyemiyor. Çocuklara bir öğün ücretsiz yemek sağlayamayan, temiz içecek suyu temin edemeyen, barakalarda çocukları yalnız bırakan siyasi iktidarın önlenebilir tüm çocuk ölümlerinin sorumlusu olduğunu biliyoruz. İzmir Barosu olarak, çocukların yaşam hakkının ellerinden alınmadığı günlere olan inancımızla, gerçek sorumluların cezalandırılması ve tüm çocukların sağlık ve mutlulukla yaşayabilmesi için mücadele etmeye devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

İzmir Barosu Narin cinayetini Diyarbakır’da takip etti Haber

İzmir Barosu Narin cinayetini Diyarbakır’da takip etti

İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz, 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Narin Güran cinayeti davasını Diyarbakır’da takip etti. Diyarbakır'da Narin Güran cinayeti davasını yakından takip eden Av. Yılmaz, duruşmanın seyri ve İzmir Barosu'nun davaya müdahillik talebinin reddi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Duruşmada, tutuklu sanıkların sorguları tamamlanırken, Diyarbakır Barosu'nun davaya müşteki sıfatıyla katılması kabul edilirken, İzmir Barosu’nun da aralarında bulunduğu 52 baro ile Türkiye Barolar Birliği'nin müdahale talepleri reddedildi. Kararın gerekçesinin henüz belirtilmediğini vurgulayan Yılmaz, bu durumu eleştirerek, İzmir Barosu olarak toplumsal mücadelelerine devam edeceklerini belirtti. RET KARARININ GEREKÇESİ HENÜZ BELİRLENMEDİ Tutuklu 4 sanığın ilk ifadeleri ve çapraz sorgularının tamamlandığını belirten Yılmaz, duruşmaya bugün tanıkların dinlenmesi ile devam edildiğini söyledi. Sadece soruşturma aşamasında dosyaya vekaletname sunan Diyarbakır Barosu'nun müşteki sıfatıyla davaya katılmasına karar verildiğini, bunun haricindeki aralarında İzmir Barosu'nun da bulunduğu 52 baro ve Türkiye Barolar Birliği'nin müdahale taleplerinin tamamının reddedildiğini kaydeden Yılmaz, ret kararının gerekçesinin henüz belirtilmediğini vurguladı. BÖYLE BİR KARAR KABUL EDİLEMEZ İzmir Barosu'nun müdahale talebinin CMK Md.237'de sayılan nedenler ile Avukatlık Kanunu'nun 76 ve 95'inci maddeleri uyarınca gerçekleştirildiğini sözlerine ekleyen Yılmaz, "Mahkeme, talebimizi suçtan doğrudan zarar görme kriterine göre değerlendirerek çok dar yorumladı. Bu hatalı bir yorumdur. Ancak hak mücadelemiz devam edecek. Çocukların can güvenliği ve istismarı ile ilgili devam eden süreçte böylesi bir karar kabul edilemez. Hem Narin dosyasında hem de toplumsal anlamda yaşadığımız olumsuzlukların ortadan kaldırılması için İzmir Barosu olarak mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna duyuruyorum" dedi.

İzmir Barosu’ndan etki ajanlığı yasasına karşı çağrı Haber

İzmir Barosu’ndan etki ajanlığı yasasına karşı çağrı

İktidar tarafından devlet güvenliği öne sürülerek hazırlanan ve kamuoyunda “Etki ajanlığı yasası” olarak bilinen yasa tarsarısı hakkında açıklamada bulunan İzmir Barosu, yasa tasarısının meclisten geçmemesi için mücadeleye devam edeceklerini açıkladı. Tasarının toplumu hapis tehdidi ile boğduğunu dile getiren Baro, siyasallaşmış bir yargı ile keyfi kararlar verilebileceğine dikkat çekti. Suç ve ceza ilkelerine aykırı Teklifle birlikte ceza kanuna eklenmesi istenen maddelere değinen İzmir Barosu, yapılacak düzenlemenin kanunilik ilkelerine aykırı olacağını belirterek; “Etki Ajanı Yasası Bir Yargı Sopasıdır Kabul Etmiyoruz! Kamuoyunda ‘etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’ başlıklı yedinci bölümüne 339/A maddesiyle ‘Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme’ başlığı altında yeni bir suç ihdas edilmektedir. Teklif ile ‘Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur’ düzenlemesi getirilmek istenmektedir. Anılan düzenleme ceza hukukunun temel bir kavramı olan öngörülebilirlik ilkesini de içeren suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırıdır” diye paylaşımda bulundu. Topluma hapis tehdidi Yapılması planlanan düzenlemenin hukuk devletine ve demokrasiye de aykırı olduğunu belirten Baro, tasarının örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayacağını söylediği açıklamalarını şu şekilde bitirdi: “Düzenlemede yer alan ‘Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları’ ya da ‘yabancı organizasyonun stratejik çıkarları’ subjektif kavramlardır. Siyasallaşmış bir yargı düzeninde, teklifin yasalaşması keyfiliğe yol açacak, siyasi iktidarın ya da karar vericilerin ideolojik bakış açısına göre herkes suçlu ilan edilebilecektir. Bu düzenleme, gazetecilik ve sivil toplum faaliyetleri kriminalize edilmesinin ve anayasa ile güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasının yolunu açmaktadır. Hukuk devleti ilkesine ve demokrasiye aykırı olan bu teklif derhal geri çekilmelidir. Tüm demokratik kamuoyunu, toplumu derin bir hapis tehdidine ve sessizliğe boğmak isteyen bu tasarıya karşı sesini yükselterek yasanın meclisten geçmemesi için mücadeleye davet ediyoruz.”

İzmir Barosu'ndaki SMS krizinde son durum: Başkan Yılmaz o iddialara yanıt verdi Haber

İzmir Barosu'ndaki SMS krizinde son durum: Başkan Yılmaz o iddialara yanıt verdi

İzmir Barosu'nun Genel Kurulu'na sayılı günler kala Mücadeleci Avukatlar Grubu’ndan Tacettin Çolak, her baro başkan adayına verilen bir adet SMS hakkının ‘içerik’ nedeniyle İzmir Barosu tarafından sansüre uğradığını iddia etmişti. Söz konusu açıklamalar üzerine bir paylaşım yapan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ise mesaj krizinin arka planını anlattı. ALINAN KARARA AYKIRILIK TAŞIMASI NEDENİYLE… Başkan Yılmaz’ın sosyal medya hesabında paylaştığı mesaj şu şekilde: “Mücadeleci Avukatlar Grubu’nun 14 Ekim 2024 Pazartesi günü hazırladığı mesajının diğer grupları kötüler nitelikte hususlar içermesi ve böylesi bir içeriğin başkan adayları toplantısında alınan karara aykırılık taşıması nedeniyle mesajın baronun kurumsal hesabından gönderilmesinin uygun olmayacağı kendilerine iletilmiştir. Aynı gün, başkan adaylarının whatsapp grubunda da sayılı sebeplerle mesajın gönderilmeyeceği paylaşılmıştır. İlgili whatsapp grubunda hiçbir başkan adayı mesajın gönderilmesi gerektiği yönünde bir tavır da sergilememiştir. Mücadeleci Avukatlar Grubu Başkanı Tacettin Çolak’ın yine başkanlar whatsapp grubunda 15/10/2024 Salı günü mesajının İzmir Barosu hesabından atılması yönündeki yinelediği talebi kabul edilmiştir. Dün yani 17 Ekim 2024 günü Mücadeleci Avukatlar Grubu Başkan Adayı Tacettin Çolak ile İzmir Barosu Yazı İşleri Müdürü arasında gerçekleşen whatsapp yazışması neticesinde Mücadeleci Avukatlar Grubunun Genel Kurula çağrı SMS’inin paylaşılmasına saat 17.53’te ilgili grubun başkan adayı Av. Tacettin Çolak tarafından onay verilmiştir. SMS metninin yayınlanmasına dair verilen yazılı onaydan sonra İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Av. Zöhre Dalkıran ile Av. Tacettin Çolak arasında saat 19.23’te bir telefon görüşmesi yapılmış ve Av. Tacettin Çolak’tan mesajın paylaşım saatine ilişkin de onay istenmiştir. Av. Tacettin Çolak, SMS’in paylaşım saatini baronun takdirine bırakmış ve akabinde SMS paylaşılmıştır. Av. Tacettin Çolak ile görüşme saati ise İZAH’ın mesaj gönderme saatinden öncedir. İlgili grubun SMS’inin atılmasıyla ilgili yürütülen tüm süreç ve alınan onaylar kayıtlıdır. Aksi açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. Mesajın paylaşımına hangi saat onay verildiğini gösterir whatsapp yazışmaları, Av. Tacettin Çolak’ın onay vermesi durumunda meslektaşlarımızla paylaşılabilecektir.”

İzmir Barosu’nda ‘SMS’ krizi derinleşiyor: Yürütmeyi durdurma talep edildi Haber

İzmir Barosu’nda ‘SMS’ krizi derinleşiyor: Yürütmeyi durdurma talep edildi

SEMİ TEKTAŞ- İzmir Barosu’nun hafta sonu yapılması planlanan Genel Kurulu öncesi gerilim giderek tırmanmaya devam ediyor. Seçimde yarışacak her aday için verilen bir ‘SMS’ hakkı Mücadeleci Avukatlar Gurubu adayı için uygulanmaması tepki çekmişti. Gurubun adayı Av. Tacettin Çolak yaptığı açıklamada bu durumu sansür olarak nitelendirmiş ve içeriğin değiştirilmesine ise tepki göstermişti. Bugün yayınlaması gereken mesaj yerinde ikinci sırada bulunan Cumhuriyetçi Avukatlar Gurubunun mesajının yayınlaması sonrasında Mücadeleci Avukatlar Gurubu ‘SMS’ gönderimi için yürütmeyi durdurman talebinde bulunarak mahkemeye başvuruda bulunduklarını açıkladı. Tacettin Çolak İzmir Barosu önünde yaptığı açıklamada, “İzmir Barosu yönetiminin hukuk dışı keyfi uygulamasına karşı bugün yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açmak zorunda kaldık. Çünkü biz her alanda mücadele ediyoruz. Hukuk alanında da bu işin hukuk dışı bir tasarruf olduğunu kanıtlayacağız, belirleyeceğiz” diye konuştu. KURAYA GÖRE HAREKET EDİLMEDİ Mesjın bugün yayınlanması gerektiğinin altını çizen Çolak bunun yerine önceliğin ikinci sıradaki adaya verildiğini belirtti. Çolak, “İzmir Barosu tarafından meslektaşlara gönderilmesi gereken ve ortak olarak aldığımız karara mevcut yönetim uymamaktadır. Anlaşma nedir? Seçime girecek tüm grupların bir mesajını baro bütün meslektaşlara SMS olarak gönderecek. Altını çiziyorum ortak bir mesaj değil, her gurubun kendi hazırladığı bir mesajı. Belirlenen sıralamada biz ilk sırada yer aldık.  Bizde mesajımızı baro müdürüne ilettik. 14 Ekim 2024 Pazartesi günü bizim mesajımızın yayınlanması gerekirdi. Yönetici arkadaşlar mesajımızı hiçbir gerekçe göstermeden, mesaj içerisinde bir suç unsuru, hakaret ve benzeri herhangi bir durum söz konusu olmadığı halde, mesajımızı keyfi olarak yayınlamadılar. Dün başkanlar arasında yapılan yazışmada mesajın tekrardan yayınlanacağına karar verilmişti. ‘Mücadeleci Avukatlar’ın mesajı dahil bütün mesajlar yayınlanacak’ diye Sefa Bey açıklama yaptı. Ama bugün baktık Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu'nun mesajı yayınlanmış. Oysa biz çekilen kurada birinci sıradayız. Çekilen kuraya göre neden hareket edilmiyor ve birinci sıradan başlanmıyor?” diye konuştu. AÇIKÇA SANDÜRDÜR Yapılan uygulamanın sansür olduğunu söyleyen Çolak, yürütmeyi durdurma talebinde bulunduklarını açıkladı. Çolak, “Genel Kurul kararı alındıktan sonra artık baro yönetiminde bulunan gurupta dahil olmak üzere tüm guruplar eşittir. Eşit olmak durumundadır. Seçim hukukunun adaleti bunu gerektirir. Biz başkan adayları arasında bir karar alıyoruz. Sefa Bey bize o kararın revize edilmiş halini ya da yeni bir karar dikte ediyor. Buradan açık söylüyorum, diğer adaylarında böyle düşündüğüne inanıyorum.  Biz baro başkanının personeli değiliz. Bize kendi aldıkları kararları dikte edemezler. Bu açıkça sansürdür. Bu sansüre karşı Mücadeleci Avukatlar olarak sessiz kalmadık. Yayınlanmasını istediğimiz mesajın içeriğini de biz zaten sayfalarımızda yaygın bir şekilde paylaştık. İzmir Barosu'na bağlı meslektaşlarımız zaten bunu takdir edeceklerdir. Seçilme hakkına müdahale içeren bu sansür uygulaması aynı zamanda seçme hakkını kullanacak meslektaşlarımızın da iradesini yönlendirme amaçlıdır. Bu avukatlık kanundaki demokratik kurallarla mücadele edileceği yönündeki hükümlerle çeliştiği gibi Anayasanın da eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır. Bunlara sessiz kalmamız mümkün değildir. Bu nedenle maalesef ki İzmir Barosu yönetiminin hukuk dışı keyfi uygulamasına karşı bugün yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açmak zorunda kaldık. Çünkü biz her alanda mücadele ediyoruz. Hukuk alanında da bu işin hukuk dışı bir tasarruf olduğunu kanıtlayacağız, belirleyeceğiz. Açtığımız dava İzmir 2. İdari Mahkemesi'nin 2024’e 1525 esas dosyasında görülecek. İsterdik ki bu tür yollara tevessül edilmesin” diye konuştu. BARO KİMSENİN TAPULU MALI DEĞİL Çolak, “Baro yönetimi bize nasıl bir mesaj yayınlayacağımızı dikte etmesin. Arkadaşlar madem Çağdaş Avukatlar Gurubu o zaman çağdaş olmanın asgari koşullarını yerine getirsinler. Hakaret içermedikten sonra bütün görüşlerin ifade edilmesine tahammül etsinler. Bu nedenle İzmir Barosu'nda şu anda yönetimde bulunan çağdaş grubun bu tasarrufunu sansür olarak değerlendiriyoruz. Hukuka aykırı keyfi bir tasarruf olarak değerlendiriyoruz. Bu koltuklar, bu yönetimler gelip geçicidir. Bugün sen varsın, yarın başkası var. Barolar hiçbir grubun tapulu malı değildir. O nedenle biz de seçimlere katılan Mücadeleci Avukatlar Gurubu olarak ne söylediğimizin meslektaşlar tarafından bilinmesi, öğrenilmesi son derece doğal bir hakkımızdır. Bu hakkımızı biz kullanacağız” diyerek sözlerini tamamladı. MÜCADELECİ AVUKATLAR GURUBU’NUN MESAJI Mücadeleci Avukatlar Gurubu’nun gönderilmediği iddia ettiği mesajı ise şu şekilde; “Mesleğin itibarsızlaştırıldığı, yargıya inancın kalmadığı dönemde; adaleti sağlama yanı sıra artan vergiler, kira ve masraflar nedeniyle ayakta kalma mücadelesi veriyoruz. Baromuzu 20 yıldır yönetenler bu basit sorunlarımızı bile sonuçsuz bırakmıştır. AHM, CMK, Adli Yardım alanındaki sorunlara çözüm üretilmemiştir. Genç, işçi avukatların sorunları gün be gün artmakta. Yasayla tanınan iş alanlarımız arttırılmadığı gibi denetimsizlik yüzünden olanlar da elimizden gitmektedir. Örneğin, A.Ş'ler ve Kooperatiflerin avukat bulundurma zorunluluğu 2 yıldır denetlenmemiştir. Bize soruyorlar Çağdaştan mı Cumhuriyetçi misiniz diye. Biz avukatız! Hepsiyiz! Baromuza yeni bir ses, yeni bir nefes gelmesi için değişimin şart olduğunu düşünüyoruz. Yukarıda açıklanan ve re'sen belirleyeceğiniz nedenlerle; Mücadeleci Avukatlar olarak OYUNUZA TALİBİZ”

Avukat İnce'den kadınlara adaylık çağrısı Haber

Avukat İnce'den kadınlara adaylık çağrısı

İLKSES TV ekranlarında yayınlanan Vedat Araz ile İzmir Masası programının bu haftaki konuğu İzmir Avukat Hareketi Grubu’nun İzmir Barosu Başkan Adayı Av. Banu Aşkın İnce oldu.  İzmir’de her seçim zamanı, Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu ve Çağdaş Avukatlar Grubu gibi iki köklü grup arasında bir yarış sürdüğünü ve kendilerinin bu kapsamda meslektaşlarına bir alternatif olduklarını savunan İnce, “Bizler bu yıl çok daha fazla iddialıyız. Çünkü meslektaşlarımıza karşı rüştümüzü ispatladığımızı düşünüyoruz. Bizim bir seçim grubu olmadığımızı gördüler. Bizler diğer gruplardan o noktada net bir şekilde ayrılıyoruz. Sadece seçimden seçime bir liste belirleyip, sonrasında genel seçime hazırlanmıyoruz. Biz her zaman için çalışmalarını sürdüren, adliyelerdeki sorunları tespit edip bunlarla ilgili önlemler almaya çalışan ve gerekirse raporlayıp baromuza sunun bir grubuz. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı aşamada ilk davayı açan hukuk topluluklarından biri bizdik. Meslektaşlarımız bunları görüyorlar ve ilçe ziyaretlerinde gördüğümüz bir teveccüh var. İzmir Avukat Hareketi olarak bu yola girdik. Bu sefer iddialıyız ve fark yaratacağımızı düşünüyoruz” dedi.  GENÇLER VE KADINLAR  Meslek örgütünün çoğunluğunun genç ve kadın avukatlardan oluştuğunu belirten İnce, bu kapsamda genç ve kadın avukatların elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi. İnce, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Biz İzmir’de bu kökleşmiş grupçuluk zihniyeti sebebiyle aslında baroya aidiyetini kaybetmiş avukatlardan oluşuyoruz. Bu seçimde 13 bin 508 meslektaşımız seçimde oy kullanacak ve ne yazık ki tamamı katılım sağlayamayacak. Çünkü çoğu baroya kendilerini ait hissetmiyorlar. Ancak buna bir dur denmeli. Aslında burada temsil önemli çünkü aday olmaktaki düşüncelerimden bir tanesi; öncelikle grubumuzdaki arkadaşlarımın buna istemesi ve iradelerini ortaya koymalarıydı. Ben de arkadaşlarımın çabalarını boşa çıkartmamak için bunu kabul ettim ve süreç böyle başladı. Öte yandan listelerde kaç kadın aday olduğu konuşuluyor, İzmir’de zaten kadın meslektaşlarımızın oluşturduğu bir baroyuz biz. Yönetimde kadınların olması kadar doğal bir şey yok. Ancak baromuzun geçmişine bakıldığında sadece Sema Hanım’ın başkan olması üzücü. Çünkü yönetimde ve işin mutfağında hep kadınlar var ama temsiliyet söz konusu olduğu zaman nedense kadınlar geriye atılıyor. O nedenle kazanıp, kaybetmek hiç önemli değil. Hem genç hem kadın hem de geçmişte baro tecrübem olmadığı halde aday oldum. Tüm meslektaşlarımıza da bunun çağrısını yapıyorum; korkmasınlar aday olsunlar, barolarına sahip çıksınlar. Çünkü bu meslek örgütünün çoğunluğunu genç ve kadın avukatlar oluşturuyor. Dolayısıyla siz söz istemezseniz kimse sizin için mücadele etmez. Şimdiye kadar övündüğümüz bütün haklarımız zamanında verilmiş bir mücadelenin ürünüdür. ”  SORUN EKONOMİ VE İTİBARSIZLAŞTIRMA Avukatların en temel sorunlarından birinin de ekonomik temelli olduğuna değinen İnce, “Avukatların da içinde bulunduğu tüm meslek gruplarında başlıca sorunlar var. Bunların en önde geleni ekonomik sorunlar. Öte yandan bizim bir de sistematik olarak itibarsızlaştırılmamızla ilgili bir durum söz konusu. 13 bin 500 kişiden oluşan bir meslek grubuyuz biz. Bu bağlamda ve toplu olarak hareket edebilmek istiyoruz. Aynı paydada buluşabilmek istiyoruz. Eğer aynı paydada buluşabilirsek toplu ve gür bir şekilde sesimiz duyulur ve itibarsızlaştırmanın da önüne geçeriz diye düşünüyorum” dedi. 

Başkan Yılmaz: Yasa yaşam hakkına tamamen aykırı Haber

Başkan Yılmaz: Yasa yaşam hakkına tamamen aykırı

AYSELİN UZUN / İzmir Barosu 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kapsamında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu Merkez Binası önünde düzenlenen açıklamada hayvanlara yönelik gerçekleştirilen şiddet olaylarının yanı sıra Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişikliklere dikkat çekildi. Bu kapsamda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. maddesine dikkat çeken Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Yaşam hakkına tamamen aykırı olan bu yasa düzenlemesine iptali yönündeki Anayasaya Mahkemesinde görülen davanın bir an önce sonuçlanmasını ve özellikle 5199 sayılı yasanın 6. maddesindeki değişikliğine ilişkin yürütmenin durdurulması yönündeki irademizi de yineliyoruz” şeklinde konuştu. YAŞAM HAKKINA TAMAMEN AYKIRI Başkan Sefa Yılmaz, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. maddesine İzmir Barosu olarak ne kadar karşı dursak da ne kadar muhalefet etsek de bu yasa meclisten geçti. Şimdi yasa Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine götürüldü. Biz 27 Eylül 2024 tarihinde Anayasa Mahkemesine bir görüş sunduk. Orada da ifade ettik: Aslında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. maddesinde yürürlüğe yeniden konulması kararının neden gerekli olduğunu çok net bir şekilde açıkladık. Aslında kısırlaştır, aşılat ve yerinde yaşat politikasının yeniden hayata geçirilmesi ve yaşam hakkının ne kadar önemli olduğunu her fırsatta söyledik ama bu anlayış bizim beklentilerimizi karşılamadı. Yaşam hakkına tamamen aykırı olan bu yasa düzenlemesine iptali yönündeki Anayasaya Mahkemesinde görülen davanın bir an önce sonuçlanmasını ve özellikle 5199 sayılı yasanın 6. maddesindeki değişikliğine ilişkin yürütmenin durdurulması yönündeki irademizi de yineliyoruz” açıklamasında bulundu.  DAHA FAZLA KATLİAM YAŞANMADAN DERHAL İPTAL EDİN İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Üyesi Av. Aylin Aras Öztürk ise, “Yine bir 4 Ekim’de bir aradayız. Bu kez, diğer 4 Ekimlerden farklı olarak daha da öfkeliyiz. Üzgünüz. Hayvanları yasalardan, siyasi iktidardan, insanlardan koruyamadığımız bir süreçteyiz” diyerek başladığı sözlerine bundan önceki 4 Ekimlere gönderme yaparak, önceden “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. maddesinin uygulanması için mücadele ediyorduk. Şimdi ise uzun zamandır sokakta yaşayan hayvanlar üzerinden yürütülen nefret politikaları nedeniyle değişikliğe uğrayan yasanın maddelerinin iptali ve uygulanmaması için mücadele ediyoruz. 2012 yılından beri, sokakta yaşayan hayvanları yok etmeyi defalarca deneyen, yurttaşın sesine kulak vermeyen iktidar, tüm itirazlara rağmen 2 Ağustos’da adına Hayvanları Koruma Kanunu dedikleri ama başta köpekler olmak üzere sokakta yaşayan hayvanların hapsini ve katlini öngören yasa değişikliklerini meclisten geçirdi. Hayvanların hapsedilmesi ve belirli bir süre sonunda yuvalandırılamayan hayvanların öldürülmesi, yasaklı ırkların öldürülmesi bir çözüm değil katliamdır. Bu yöntemler bu ülkede geçmişte denendi ve büyük bir utanç yaşandı. Buna rağmen hayvan popülasyonu kontrol altına alınamadı. TBMM araştırma komisyonunda da önerildiği gibi çözüm yalnızca kısırlaştırmaydı. Görevini yapmayan, sokakta yaşayan hayvanların rehabilitesine, kısırlaştırılmasına, aşılatılmasına harcanması gereken bütçeyi başka yerlere kullanan belediyeler ve bu durumu denetlemeyen kamu görevlileri yüzünden, bugün sokakta yaşayan hayvanların ötanazi yoluyla öldürülmesinin, ölüm kampı olan barınaklara hapsedilmesinin yasal yolu açıldı. Bu değişiklikler açık bir şekilde Anayasa’ya, mevzuata aykırı olduğu gibi birlikte yaşam kültürümüze de aykırıdır. Bizler, tüm türlerin hak ve özgürlüklerinin var olduğunu biliyoruz.  İzmir Barosu olarak bugün burada ;öncelikle Anayasa Mahkemesi'nin üyelerine sesleniyoruz: Yasanın neden iptal edilmesi gerektiğine dair hukuki görüşümüzü bilginize sunduk. Açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı olan bu yasa maddelerini daha fazla katliam yaşanmadan derhal iptal edin” şeklinde konuştu. HAYVANLARIN DA EN AZ İNSANLAR KADAR SOKAĞIN SAHİBİ Hayvan hakları kapsamında faaliyet göstermek için siyasi iktidar başta olmak üzere tüm siyasi partilerin yürütme ve yasama organlarını göreve davet eden Öztürk, "Yaşamdan yana tavır alın, öldüren değil yaşatan yasalar yapın. Dünya yalnızca insanlara ait değil, bizler dünyanın hâkimi değiliz. Hayvanları düşmanlaştıran ve şiddeti teşvik eden söylemlerinizden derhal vazgeçin. Hayvanların aşılanıp, kısırlaştırılıp ve yerinde yaşatılmasını öngören Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesine geri dönün ve bu maddeyi uygulatın. Hayvanlara karşı işlenen suçların cezalarını arttırın, muhakeme şartını kaldırın, türlü işkencelerle hayvanları katleden canilerin caydırıcı cezalar almasını sağlayan yasalar yapın ki, sokaklarda hem hayvanlar hem biz insanlar rahatça dolaşalım. Barınakların yalnızca tedavi ve rehabilitasyon merkezleri olarak kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler getirin. Barınakları yeterli tıbbi imkanlara kavuşturup vaka yerinde acil müdahale yapabilecek nitelikte ambulans hizmeti sunmalarını, barınaklara bilinçli ve nitelikli personel istihdam edilmesini sağlayın. Tüm tür hayvanların hak ve özgürlüklerini koruyun, tüm hayvanlara karşı işlenen suçlarda sivil toplum kuruluşlarının ve baroların davalara katılma hakkını tanıyın. Hayvanları mal statüsünden çıkarın, üretiminin ve ticaretinin önüne geçin ve hayvan popülasyonunun artmasında en büyük etken olan üretim çiftliklerini derhal kapatın ve yasaklayın. Av turizmi adı altında izin verilen vahşete derhal son verin. Av ihalelerini iptal edin, nesli tükenmekte olan hayvanları koruma altına alın. Hayvanları doğal yaşam alanlarından koparan sirkleri, hayvanat bahçelerini, akvaryumları ve yunus parklarını, deney merkezlerini kapatın, hayvanlar üzerinde yapılan deneyleri derhal yasaklayın. Ve bu kurallara uymayanlara cezalar getirin. Örgün eğitim müfredatına hayvan hakları dersi ekleyin. Çocuklara hayvan sevgisi ve hayvan hakları bilincini arttıracak programlar geliştirin. Tüm topluma hayvanlarla bir arada yaşamayı öğreten, sosyal bilinci arttıran, hayvanların da en az insanlar kadar sokağın sahibi olduklarını kabul eden anlayışı besleyecek sosyal ve pedagojik çalışmalar yapılmasını sağlayan düzenlemeler yapın” dedi. HAYVANLAR, YALNIZ VE SAVUNMASIZ DEĞİLDİR Siyasilerin yanı sıra kolluk kuvvetleri, yargı mensupları, belediyeler, Tarım Orman Bakanlığı ve ilgili tüm kurumlara da seslenen Öztürk, “Yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerinizi yerine getirin. Hayvanların hak ve özgürlüklerini ihlal edenlere gerekli yaptırımları uygulayın, şiddetin artmasına sebebiyet veren eylem ve kararlarınızdan vazgeçin. Hayvanlara karşı işlenen suçlarda cezasızlık politikalarını terk edin, 5199 sayılı kanunda düzenlenen cezaları uygulayın. Belediyelere sesleniyoruz: daha önce uygulamadığınız 5199 sayılı yasa için yargılanmadınız. Anayasa Mahkemesi'nde yasa değişikliğinin iptali görüşmeleri devam ettiği gibi yasanın uygulama yönetmeliği de henüz çıkmadı. Şu an fiziki şartlarınızın bu yasayı uygulayacak nitelikte olmadığını, fiili olarak imkânsız olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yürürlükte olan yönetmelik kapsamında kısıtlı olan bütçenizi, sokakta yaşayan canların sağlığını göz önünde bulundurularak kısırlaştırma ve aşılama işlemlerinin kolay ve hızlıca uygulanmasına, hayvanların kısırlaştırma ve rehabilitesi için gerekli olan geçiçi bakımevlerinin uygun hijyen koşullarına getirilmesine ve sonrasında yönetmelik kapsamında canların sokaklardaki yerine geri bırakılmasına harcayın. İzmir Barosu olarak, türler arası eşitliğin ve adaletin olmadığı, hayvanların insan çıkarları için sömürüldüğü ve insanlar tarafından katledildiği bir dünyada Hayvanları Koruma Günü'nü kutlamıyoruz. Yasa dışı uygulamaların tümünün takipçisi olacağımızı, fiili şartları olmadığı halde sokakta yaşayan köpekleri toplayan, uygunsuz barınaklarda hapseden, kısırlaştırmadan sonra yerine bırakmayan, barınak koşullarını iyileştirmeyen, bu uygulamaları yapanlar ve teşvik edenler hakkına gerekli her türlü hukuki girişimde bulunacağımızı, tür ayırt etmeden tüm hayvanlar için sürdürdüğümüz mücadelemizden, yaşamdan ve yaşatmaktan yana olan tavrımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi, kamuoyuna duyuruyoruz. Ve hep söylediğimiz gibi; Yaşam alanlarını gasp ettiğimiz hayvanlar, yalnız ve savunmasız değildir!” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.