[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#izmir eczacılar odası

izmir eczacılar odası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, izmir eczacılar odası haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Yaptıklarımız görmezden gelinse de… Eczacılar asla yalnız değildir” Haber

“Yaptıklarımız görmezden gelinse de… Eczacılar asla yalnız değildir”

İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, paylaştığı yazılı bir açıklama ile eczacılık mesleğinin afet durumlarındaki önemini bir kez daha vurguladı. Pandemide olduğu gibi depremin duyulduğu ilk andan itibaren tüm zorluklara ve belirsizliklere karşın ülkenin dört bir yanından göreve koşan eczacıların ve eczane çalışanlarının, deprem sürecinin de isimsiz kahramanları olduğunu belirten Başkan Sayılkan, “Yazılı ve görsel medyada pek yer almasak da, yaptıklarımız görmezden gelinse de… Bir kez daha görülmüştür ki eczacılar asla yalnız değildir” dedi. Sayılkan öncelikle şunları kaydetti: “Kovid-19 ile mücadele sürecindeki özverili çalışmaları nedeni ile eczacılar için ‘’pandemi sürecinin isimsiz kahramanları’ demiş ve nerede görev yaparsa yapsın tüm meslektaşlarımız ile gurur duyduğumuzu ifade etmiştik… 6 Şubat 2023 sabahı oldukça geniş bir alanda  gerçekleşen, ‘asrın felaketi’ olarak da adlandırılan çok uzun süreli ve yüksek şiddetli büyük deprem ise yakın tarihin en büyük kayıplarını ve en acı sonuçlarını beraberinde getirdi.” AFET SÜRECİNİN EN ORGANİZE KURUMU… Başkan Sayılkan, “Depremin büyüklüğü ve oluşturduğu tahribat TV’lerin bölgeden yaptığı canlı yayınlar ile daha da net olarak anlaşılmaya başlandı. Enkazlar arasındaki kurtarma çalışmalarını ve bölgedeki çaresizliği izlerken gözyaşlarımız sel oldu, yüreğimiz dağlandı. Acısını kalbine gömen herkes ülke genelinde başlayan bölgeye destek ve yardım sürecinde yer almak için çaba harcamaya başladı. Ülkenin her yanında ilk günden başlayarak bölgeye insani yardım yarışı başladı. Deprem bölgesinde  diğer kurum ve kuruluşların organizasyondaki eksiklikleri konuşulsa bile, oldukça  hızlı organize olan eczacı örgütleri ve gönüllü eczacılar ağır kış koşullarına rağmen, her zaman olduğu gibi  yine tam zamanında bölge insanına yardıma koşarak, afet sürecinin en organize kurumu olarak anılmamızı sağladılar” dedi. KALPLERİNİ BÖLGEDE BIRAKARAK DÖNDÜLER Sayılkan açıklamanın devamında, “Sadece bir gün sonra TIR Eczane ile bölgeye ulaşıp, devamında ise depremin yaşandığı il ve ilçelerin tamamında çadır ve konteynerlerden oluşan sahra eczaneleri kurup, görevlendirmeleri de tamamlayarak depremzede vatandaşlarımıza ilaç-eczacılık hizmeti verilmeye başlandı. Eczacılar bir yandan bölgedeki insanlarımızın ihtiyaç duyduğu kıyafet, yiyecek, çocuk bezi, battaniye ve bebek maması gibi bir çok malzemeyi eczacı odaları aracılığı ile bölgeye gönderirken, bir yandan da sahra eczanelerinden vatandaşa ücretsiz verilecek ilaç ve diğer sağlık ürünleri için yaptıkları bağışları ile oldukça önemli bir kaynak yarattılar. Deprem bölgesinde çok ağır şartların yaşandığı bu zorlu dönemde insan sağlığına hizmet noktasında aldığımız eğitim ve ettiğimiz yeminin bilinci ile bir kez daha bahane üretmeden görevimizin başındaydık. Sahra eczanelerinde görev yapan her meslektaşım dönüş süreçlerinde ‘keşke biraz daha kalıp, destek olmaya devam etseydim’ diyerek yani kalplerini bölgede bırakarak döndüler” mesajını verdi. ECZACILAR ASLA YALNIZ DEĞİLDİR “Yazılı ve görsel medyada pek yer almasak da, yaptıklarımız görmezden gelinse de  pandemide olduğu gibi depremin duyulduğu ilk andan itibaren tüm zorluklara ve belirsizliklere karşın ülkemizin dört bir yanından göreve koşan eczacılar ve eczane çalışanları deprem sürecinin de isimsiz kahramanları olmuşlardır” diyen Başkan Sayılkan, “Bir kez daha görülmüştür ki eczacılar asla yalnız değildir. Güçlü bir meslek örgütüne sahiptir. Birçok kesimin gıpta ile baktığı örgütlü yapımız zor dönemlerde bizi bir arada tutmakta, zorlukları birlikte aşmamızı ve geleceğe güvenle bakmamızı sağlamaktadır. İnanıyorum ki, depremden zarar gören tüm meslektaşlarımıza örgütlü gücümüz ile destek olmaya devam edecek, bu zor süreci hep birlikte aşacak ve yaraları hep birlikte saracağız” cümlelerine de yer verdi. BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Eczanelerde ‘yok’ nöbeti… Aradığınız ilaca ulaşılamıyor!

Göz damlasına erişmek bile güç: Haber

Göz damlasına erişmek bile güç: "Sağlıkta da dışa bağlıyız”

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / ÖZEL HABER  İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, son yıllarda derin bir şekilde hissettiğimiz ilaç sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Sağlık sektöründe dışa bağımlı bir hale gelindiğini vurgulayan Sayılkan, “Sıkıntının kaynağı yanlış yöntemde ısrar etmek” dedi. İlaç firmalarının yılda iki ya da üç defa aylık enflasyon oranlarında güncelleme yapması gerektiğini söyleyen Sayılkan, “Daha az ve daha ucuz ilaç harcayarak, buradan global bir bütçe tutturarak sağlık hizmetini sunmaya çalışıyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz… Sağlıkta tasarruf olmaz!” cümlelerini kullandı.  Öte yandan, bu durum karşısında eczacıların süre gelen mağduriyetine de değinen Sayılkan, “Bu işi bizzat takip eden, halkla iç içe olan eczacılar ise o insanlara çözüm bulmaya çalışan ama bulamadığı için yıpranan meslek grubuna dönüşüyor!” eleştirisinde bulundu.  DEVLET YÜZDE 60’INI BAZ ALIYOR  İlaç sorununu son günlerde değil, son yıllarda yaşadığımızı kaydeden Başkan Sayılkan, “Türkiye’de ilaç fiyatlarını belirleyen bir yöntem, kararname var. 2014 yılında çıkan İlaç Fiyat Kararnamesi... O günden bu yana, son 4-5 yıl öncesine kadar idare etmişti durumu. Bir Euro kuru sabitleniyor. İlaç fiyatları da aynı oranda senede bir defa belirleniyordu. Bu şekilde 2018’lere kadar geldik. Ama enflasyon ve ona paralel olarak döviz kurunda sürekli bir hızlı artış yaşanınca devlet tasarruf etmek amacıyla Euro kurundaki artışın tamamını değil, yüzde 60’ını baz almaya başladı. Geçen yıl 3 kez güncelleme yapılmasına karşın şu an ilaç fiyatlarındaki sabitlenmiş Euro kuru 10 lira 76 kuruş. Dün baktım 28 buçuk liralara gelmiş Euro” dedi.   ESKİ YÖNTEMDE ISRAR EDİYORLAR  Dolayısıyla Türkiye’deki ilaç pazarının yüzde 50’sinden fazlasının ithal olduğunu söyleyen Sayılkan, “Yerli üretimin de önemli bir kısmının ham maddelerinin ithal olduğunu göz önünde bulundurursak insan sağlığı ile ilgili tedavileri tamamlayıcı ürünlerde hala o eski yöntemde ısrar etmek akıl karı değil. Sıkıntının kaynağı yanlış yöntemde ısrar etmek. Hızlı bir şekilde bu döviz kuruna bağlı olan sistemden vazgeçip, Türkiye gerçekleri ile yüzleşmeliyiz. Yılda iki ya da üç defa aylık enflasyon oranlarında ilaç firmaları da güncelleme yapmalı. Ama onlar ne yapıyor? Sadece yılda bir defa, şubattan şubata ve yüzde 30’ları, 40’ları aşan bir zam oranıyla karşımıza çıkıyor. Hâlbuki Euro kurunu bu kadar düşük tuttuğunuzda ithal ürünler Türkiye’ye gelmiyor. Yeni çıkan ilaçlar Türkiye’ye uğramıyor. Olan ilaç peşinde koşan hasta ve hasta yakınlarına oluyor” ifadelerini kullandı.  YAPAY BİR KRİZ YAŞIYORUZ  Her gün onlarca insanın İzmir Eczacılar Odası’nı arayıp, bulamadığı ilaçlar konusunda yardım istediğini belirten Başkan Sayılkan, şunları ekledi: “Oysa kaynakların doğru kullanıldığı bir noktada olsak, ülkenin bütçesini sağlık sektörüne yetecek kadar pay etsek böyle bir sorun ile karşılaşmayacağız. Ama garip bir şekilde 5 yıldır tasarruf etmek adına yapay bir kriz yaşıyoruz. Bunu da doğru bulmadığımızı defalarca söyledik. Sağlıkta tasarruf olmaz! Her şeyde olduğu gibi sağlıkta da fazlasıyla dışa bağlıyız. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız, 100 yıllık Cumhuriyette içerideki bilim adamlarına destek olunmadığı için beyin göçü ile beraber dışarıya bağımlı hale geldik.”  TASARRUF EDİLECEK BİR ALAN DEĞİL  “Türkiye’de okuyan hekimlerin yurtdışına gidip, orada imal ettiği ürünlere muhtacız” diyen Sayılkan, “Geç değil aslında. Hekimlerimize sahip çıksak ve bugünden başlasak 15-20 yıl sonra biz de kendi ilaçlarımızı üretme noktasında bir yerlere gelebiliriz. Fakat bunun için zihniyetin değişmesi gerek. Türkiye’de sağlığa bakışın değişmesi lazım. Ülkeyi yönetenlerin sağlığa, ilaca, sağlık hizmetlerine, sağlık çalışanlarına bakışını değiştirmesi lazım. Burası tasarruf edilecek bir alan değil. Burası imkanlara hızlı ve hak ettiği bir şekilde ulaşılan bir mekanizmaya dönüşmeli. Daha az ve daha ucuz ilaç harcayarak, buradan global bir bütçe tutturarak sağlık hizmetini sunmaya çalışıyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz” sözlerini gündeme getirdi.  HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN İLAÇLAR  Başkan Tuncay Sayılkan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bir kanser hastasının çektiği sıkıntıyı yan tesiri olmayan akıllı ilaçları getirerek çözemiyorsak şapkayı önümüze alıp düşünmemiz gerek. Dışa bağlıysanız o zaman dövizi bloke ederek, sabitleyerek bu işin içinden çıkamazsınız. İlaçta şunu istiyoruz, getirsinler 10.75’ten Türkiye’de satsınlar. Getirmiyorlar. Ve kaybettikleri de bir şey olmuyor. Kendilerini, bütçelerini korumuş oluyorlar. Olan bu halka oluyor. Tüp bebek tedavisinde, organ naklinde, kan ürünlerinde, kanserde ilacına ulaşamıyor. Bunların hepsi hayati önem taşıyor. Kanser ilaçları başta olmak üzere ithal kökenli, tüp bebek tedavisinde, hemofilide, organ naklinde, tansiyon ve kalp hastalıklarında kullanılan ilaçların aciliyeti var. Hatta şu an birçok ithal göz damlasında bile sorun yaşanıyor. Bu işi bizzat takip eden, halkla iç içe olan eczacılar ise o insanlara çözüm bulmaya çalışan ama bulamadığı için yıpranan meslek grubuna dönüşüyor!”

Haber

"Türkiye'de ilaç krizine çözüm bulunamıyor"

KEMAL ÖZKURT Ülkemizde farklı etkenlerden kaynaklı sebeplerle bazı ilaçlar bulunamıyor ve bulunamayan ilaç sayısı gün geçtikçe artıyor. Kanser ilaçları, çocuk antibiyotikleri, hormon ilaçları ve kan ürünleri şu anda bulunamayan ilaçların başında geliyor. Bu krizlerin sebepleri arasında ise; üretim maliyetlerindeki artışlar, ilaçta dışa bağımlılık gibi pek çok etken bulunuyor. İlacın ham maddesine, ambalaj ürünlerinde ve yan ürünlerde dışa bağımlılıkla birlikte ilaca özel düzenlenen enfalsyon politikası da vatandaşın ilaca ulaşabilmesini bir hayli zorlaştırıyor. Konu ile ilgili gazetemize konuşan İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, bu sorunu defelarca dile getirdikleri halde üstünde durulmadığını ve izlenen politikadan vazgeçilmediğini dile getirdi.  İLAÇLARA UYGULANAN DÖVİZ KURU DEĞİŞMELİ İlaçların bulunamamasıyla ilgili sistematik bir hata olduğunu ve bu sorunun ülkmizde yaşanan depremlerle birlikte daha çok gündeme geldiğni ifade eden Sayılkan, fiyatlandırma politikasının değişmeye gidilmesi gerektiğini, aksi takdirde hem vatandaşın bulamadığı ilaç sayısının artacağını, hem de eczacıların maddi zararlarının artacağını belirtti. Sayılkan, "Bazı ilaçların bulunamadığını depremden önce de yüksek sesle söylüyorduk. Araya deprem girdiği için önceliğimiz o bölgeye ilaç yetiştirmek oldu. İthal ilaçlarla ilgili sorun devam ediyor. Çünkü Türkiye'de ilaç fiyatlarını belirleyen sistemde ilaçlara özel  bir döviz kuru var. Yaklaşık 10 Lira olarak belirlenmiş. Bir yılda 3 düzenleme yapılmasına rağmen sisteme oturmadı. Gerçek döviz kurundan daha düşük. Dolayısıyla ithal ilaçta büyük sorun yaşanıyor. İlaçların önemli bir kısmının ham maddelerinin, yan ürünlerinin ve ambalaj maddelerinin ithal ürün olduğunu düşünürsek, sektörde yaşanan sorun kafamızda canlanabilir. Bu döviz kurunu düşük tutarak ilaç harcamalarında ve sağlık harcamalarında tasarruf etmek doğru bir yaklaşım deği. Bu poltika uzun zamandır devam ediyor ve her yıl bu sorunla karşılaşıyoruz. Özellikle son birkaç yıldır makas açıldığı için daha çok dikkat çekiyor. İnsanlar kapı kapı ilaç arıyor, yurt dışından kendi ilaçlarını getirmeye çabalıyor. Yaşamın temeli 'sağlık' diyoruz, insan sağlığı herşeyden önemli diyoruz ama insanların sağlıklı bir şekilde ilaç alması noktasında tasarruf tedbirlerini ve finansmanla ilgili sıkıntıları öne sürüp vatandaşı mağdur ediyorlar" diye konuştu.   'AKILLI İLAÇ' TÜRKİYE'YE UYMUYOR  Avrupa genelinde kullanılan 'Akıllı İlaç' uygulamasının, Türkiye'deki sisteme ve döviz kuru politikasına uymadığı için ülkemizde bulunmadığnı söyleyen Sayılkan, "Avrupa ülkelerinde, hatta yanı başımızda bulunan Yunanistan'da kullanılan 'Akıllı İlaç' dediğimiz yeni kanser ilaçların birçoğu Türkiye'de yok. Çünkü Türkiye'de döviz kurunu düşük tutarak ilaç ithal etmeye çalışılan garip bir sistemde ısrar ediliyor. O sistem de sağlıklı bir sistem olmadığı için insanlar mağdur ediliyor. Şu anda acilen çözülmesi gereken sorun Türkiye'dek fiyatlandırma sorunudur ve vatandaşın ilaca ulaşma kolaylığı sağlanmalıdır. Bizim bu konuda bütün söylemlerimiz, bütün çağrılarımız karşılık bulmadı. Hala o sistemde tasarrufu önceliğinde ısrar ediyorlar" dedi.   "KENDİ İLAÇLARIMIZI ÜRETİP KİMSEYE MUHTAÇ OLMAMALIYDIK" Türkye'nin yüzde 50'den fazla ilacı ithal etmek için dışarıya bağlı olduğunu belirten Sayılkan, "Ağırlıklı bulunmayan ilaçlar; kanser, hormon ilaçları, aşılar ve kan ürünleridir. Bunların dışında tansiyon ve kan ilaçlarının ham maddelerinde büyük bir sorun var. Biz yıllardır  bu işin içinden nasıl çıkarız, vatandaşların mağduriyetlerini nasıl gideririz diye düşünüyoruz. Ama bizim de bu konuda yapacak çok şeyimiz yok çünkü üretim ve ithalat bizim mesleğin dışında bir alan. Bu sorunların çözümü bence yıllar öncesinden başlayan bir teşvik olmalıydı. Türkiye'de birçok  ilacı üretip kimseye muhtaç olmadan bunu sürdürüyor olmalıydık. Ne yazık ki  geldiğimiz noktaada yüzde 50'den fazla ilacı ithal etmek zorunda kalıyoruz" diye konuştu. HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN İLAÇLAR EKSİK Türkiy'deki ilaç üretiminin gittikçe azaldığına da değinen Sayılkan, "Türkiye'deki ilaç firmalarının pazardaki payları çok fazla değil. Hayati önem taşıyan ilaçlar konusunda büyük sorunlar yaşıyorlar. Mesela çocuk antibiyotiği dediğimizde, şişe ve etken maliyetinden dolayı ciddi bir sıkıntı var. Yıllardır alabildiğimiz ürünleri şu anda az miktarda veriyorlar. Çünkü firmalarla görüştüğümde örneğin, 1 gramlık yetişkin antibiyotiğinde her bir kutusunda 2 liraya yakın zarar ettiklerini söylüyorlar" dedi.  "BENİM DERDİM PARA DEĞİL İNSAN SAĞLIĞI"  Sağlığa ayrılan paranın ivedilikle arttırlmasına dikkat çeken Sayılkan, "Bu yöntemden vazgeçmek gerekiyor. Senede bir iki defa zam yaparak o aradaki süreci, firma zarar ettiği için ilaç üretmeyerek yönetmek anlamsız. Bunun yerine üçer aylık dilimlerde değerlendirmeler yapılarak dövizdeki artış ve Türkiye'deki enflasyonla orantılı olarak, daha küçük oranlarda daha sıkça zam yaparak bütün ilaçların bulunması sağlanmalı. Benim derdim para değil benim derdim insan sağlığı. İnsalar bana geldiği zaman ilaçlarını bulamaması beni üzüyor. Burada yaşamın temeli sağlıksa önce sağlık hizmetlerine bir nitelik kazandırıp, ondan sonra parayı düşünmeliyiz" diye belirtti.   "AFET BÖLGESİNE 28 ECZANE KURDUK" Eczacılar Odası koordinesinde toplanarak deprem bölgesinde bulunduklarını ifade eden Sayılkan, "Hasar gören hastaneler yerine çadır hastaneleri kurulmuştu. Biz o bölgede 28 tane çadır ve eczane kurduk. Burdaki ilaçları da  eczacılarımızla birlikte bir fon oluşturup yaptığımız bağışlarla temin ettik ve vatandaşa sunduk. Ne zamanki bölgede bulunan eczaneler ayağa kalkıp hizmet vermeye başladı, o zaman oradan kademeli bir şekilde çekilmeye başadık. Son olarak Hatay Samandağ'da hizmet verdik. İzmir Eczacılar Odası olarak aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesinin'nin sahra hastanesinin içindeki eczanede de bulunduk. Enkazda kalan ya da hasarlı binaya giremeyen vatandaşlarımızın ilaçların hızlı bir şekilde temin ettik" dedi.

İlaç krizinde zirve: Şurup şişesi bile bulunamıyor Haber

İlaç krizinde zirve: Şurup şişesi bile bulunamıyor

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER Türkiye’de son yıllardaki en büyük ilaç krizlerinden biri yaşanıyor. Pek çok hasta, eczaneye gittiğinde almak istediği ilacın eczanede ve depolarda bulunmadığını öğreniyor. Pek çok eczacı ise sorunu yazılan ilaçların muadilini temin ederek çözmeye çalışsa da bu hem sürdürülebilir değil hem de her ilacın alternatifi yok. Bulunamayan ilaçlar sadece antibiyotik, ağrı kesici ve ateş düşürücülerle sınırlı değil. Düzenli olarak kullanılması gereken tansiyon ve göz ilaçları, diyabet, hormon ve kanser ilaçları gibi hayati öneme sahip ilaçlara da ulaşılamıyor. Yaşanan ilaç krizi hastaların tedavi sürecinin aksamasına sebep olurken, hastalarla karşı karşıya kalan eczacı ve hekimler önümüzdeki günlerde şiddet olaylarının artmasında endişe ediyor. İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, derinleşen ilaç krizinde gelinen son noktayı “Şurup şişesi bile bulunamıyor” sözleriyle anlattı ve sorunun arka planında yatan ‘paralel ticaret’e dikkat çekti. İzmir’de aile hekimliği yapan Dr. Nuri Seha Yüksel ise, “Çocuğu için ilaç bulamayan bir vatandaşın yaşadığı duygu durumu sıkıntılı. Bunların hepsi sağlıkta şiddeti ortaya çıkaracak sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor. Hızlı bir çözüm bulmak gerekiyor. Çünkü biz çözüm üretemiyoruz, tıkandık” ifadelerini kullandı. ARADAKİ MAKAS AÇILDI Şubat ayında yapılacak zam öncesinde ilaç sektöründe sıkıntıların daha da arttığına dikkat çeken İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Krizin temel nedeni Türkiye’de uygulanan fiyatlandırma yöntemi. İlaç Fiyat Kararnamesi’nden kaynaklanıyor bütün sorun. Çünkü tuhaf bir şekilde devlet her yıl şubat ayında bir zam takvimi oluşturuluyor. Her şeyin fiyatı her ay artarken, siz yalnızca şubat ayında zam yaparsanız ve avro kurunu 7,86 liraya sabitlerseniz böyle olur. Hala ilaç bulunuyor olması bile mucize aslında! Zaten yıllardır böyle gitmiyordu üstelik son iki yıldır enflasyon çok yükseldi. Dövizdeki artış normalin çok üstüne çıkınca aradaki makas açıldı. İthal ediyorsanız ilacı, 7,85 liralık kurla getirme şansınız çok yok. Dolayısıyla ithal ürünleri bulamıyoruz. Diğer tarafta da yerli ürünler içinde cam şurup şişesi bile bulamıyorlar. Çünkü birkaç yıl önce 1 lira iken şimdi 10 lira. Geçen gün nöbetçiydim, gelen her 3 hastadan 2’sini geri çevirmek zorunda kaldık. Şu an kriz yaşanan ilaçları iki grupta değerlendirebiliriz. Öncelikle ithal ilaçlar piyasada bulunmuyor Nedir onlar? Kanser ilaçları, tüp bebek ilaçları, kan ve hormon ilaçları yok... Yerli piyasada da antibiyotik ve ateş düşürücü şuruplarda sıkıntı var” dedi. PARALEL TİCARET DE ETKİLİYOR İç piyasadaki ilaç sıkıntısını arttıran faktörlerden birinin de Türkiye’den toplu ilaç alımları olduğunu kaydeden Sayılkan, “Hiç bu noktaya kadar taşınmamıştı bu ilaç krizi. Bu sene sorun daha da derinleşti. Türkiye’de tehlikeli bir uygulama var. Yurtdışında ilaç daha pahalı olduğu için Türkiye’den toplu ilaç alıyorlar. Bu ilaç sıkıntısını körükleyen, arttıran faktörlerden biri. Buna paralel ticaret ediyoruz. Bazı depoları, yüklü miktarda ilaçları alıp direkt yurtdışına gönderiyorlar. Bu kadar ucuz ilaç dünyanın hiçbir yerinde yok. Dolayısıyla özellikle Arap ülkeleri bizden sürekli ilaç talep ediyorlar” ifadelerini kullandı. HASTALAR ECZANE ECZANE GEZİYOR Hastalarla eczacıları karşı karşıya bırakıldığını söyleyen Sayılkan, şunları söyledi: “Bu işi çözmek zor değil. Güncelliğini yitirmiş İlaç Fiyat Kararnamesi’ni değiştirip üçer aylık dilimlerde fiyat belirlenirse bu kaos azalır. Ama yalnızca şubat aylarında zam yapacağım derseniz seneye bu kriz daha içinden çıkılmaz bir hal alır. Yaz aylarında başlar ilaç krizleri. Hastalar ilaç bulmak için bazen 5 bazen 7 hastane geziyorlar. Babalar kucaklarında çocuklarıyla nereden ilaç bulacaklarını soruyorlar. Cevap veremiyoruz.” TEDAVİ SÜREÇLERİ AKSIYOR İzmir’de aile hekimi olarak görev yapan Dr. Nuri Seha Yüksel ise son günlerde solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi artış yaşanmasına karşın antibiyotiklere ulaşmakta güçlük çektiklerini dile getirerek, “Son dönemde solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilgili olarak ciddi başvuru alıyoruz. Özellikle çocuklarda ve gençlerde... Karşılaştığımız basit solunum yolu enfeksiyonlarında tercih ettiğimiz antibiyotik grubuna ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Böyle olunca daha ciddi durumlarda kullanmak için sakladığımız, bakterilerin direnç geliştirmemesi için her zaman tercih etmediğimiz antibiyotikleri kullanmak durumunda kalıyoruz. Bu da ileriki dönem için antibiyotiklere karşı gelişen direnci kendi elimizle yakmak durumunda bırakıyor bizi. Özellikle ilk dönemde çocuk antibiyotiklerinde büyük sıkıntı vardı. Bu da tedavi sürecini aksatıyor” ifadelerini kullandı. ÇÖZÜM ÜRETEMİYORUZ, TIKANDIK! İlaç krizinde yaşanan sorunların hekimlerin iş yükünü arttırdığını ve şiddet olaylarına da zemin hazırladığını kaydeden Yüksel, “Reçete yazılıyor, hastalar eczaneye gidiyorlar. Daha doğrusu eczane eczane dolaşıyorlar. İlaçları bulamayınca tekrar bize dönüyorlar, tedaviyi yeniden düzenlememiz için. Bu zaten çok yoğun olan iş yükümüzü daha da arttırıyor. Çocuğu için ilaç bulamayan bir vatandaşın yaşadığı duygu durumu sıkıntılı. Bunların hepsi sağlıkta şiddeti ortaya çıkaracak sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor. Kura bağımlı olarak bir çaresizlik yaşanıyorsa sağlık alanında demek ki kendi üretimimizde yeterli noktada değiliz. Şu anda yaşanan ilaç yokluğunun ülkenin en önemli sorunu olduğunu düşünüyorum. Çünkü geleceğimiz olan çocukları iyileştiremiyoruz. Konunun tüm paydaşlarıyla birlikte hızlı bir çözüm bulmak gerekiyor. Çünkü biz buna çözüm üretemiyoruz, tıkandık. Olmayan ilacı bizim bir şekilde ilacı değiştirerek başka ilaçları tercih ederek sürdürmemiz bir yere kadar mümkün. Tıkandığımız noktada da vatandaşlarımız zarar görecek” açıklamasını yaptı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.