[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#jeotermal enerji

jeotermal enerji haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, jeotermal enerji haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Jeotermal enerji yeni teşvikle canlanacak Haber

Jeotermal enerji yeni teşvikle canlanacak

2010-2020 yılları arasında kurulu gücünü 100 kat artırarak bin 700 Megavat (MW) seviyesine taşıyan jeotermal enerji sektöründe yatırımlar, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nda (YEKDEM) 2021 yılında yapılan değişiklik sonrasında durma noktasına geldi. Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, jeotermal enerjiyi yeniden yatırım yapılabilir seviyeye çekecek yeni bir teşvik mekanizması üzerinde yapılan çalışmalarda son aşamaya gelindiğini belirtti. Enerji bürokrasisinin gündeminde, Türkiye’nin jeotermal potansiyelinden daha fazla yararlanacak yeni bir teşvik mekanizması bulunuyor. Türkiye’nin 104 bin MW seviyesinde olan gücü içinde jeotermal kaynaklı elektrik üretiminin sadece bin 691 MW paya sahip olduğunu belirten Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, sektörün bu seviyeyi kısa sürede 5 bin MW’ın üzerine taşıyacak sermaye ve insan kaynağına sahip olduğunu söyledi. Mevcut YEKDEM çerçevesindeki teşvik sistemin, yatırımları motive edici noktadan uzak olduğunu kaydeden Kındap, “Sektörümüzdeki yatırımlar 10 yıllık hızlı koşudan sonra 2 senedir durma noktasına geldi. Geçen sene kurulu gücümüze sadece 15 MW ekleyebildik. Enerji bürokrasisi ile bu konuda yoğun görüşmeler yapıyor, sektörümüzün gerçeklerini ve potansiyelini anlatıyoruz. Jeotermal enerjiyi yeniden yatırım yapılabilir seviyeye çekecek yeni bir teşvik mekanizması üzerinde enerji bürokrasimizin yaptığı çalışmalar son aşamaya geldi. Umuyoruz kısa süre içerisinde üzerimizdeki ataletten sıyrılacağız” dedi. DÖRT KAT DAHA VERİMLİ Jeotermal yatırımcısının, 1 MW enerji üretmek için rüzgâr enerjisine göre üç kat daha fazla yatırım yapmak zorunda olduğuna işaret eden Kındap, buna karşılık diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre dört kat daha verimli olan jeotermalin 7 gün 24 saat ve 365 gün kesintisiz bir güç olarak üretim yapılabilen, bu özellikleri ile pozitif yönde ayrışan bir kaynak olduğunu vurguladı. Kındap, yeryüzünün 4 bin metre altında jeotermal kaynak arayan ve bulamama riski de olan yatırımcıların, ülke ekonomisine katma değeri yüksek bu yatırımların devamlılığını teşvik edecek nitelikte bir destek mekanizması istemesinin son derece haklı bir talep olduğunu sözlerine ekledi. 10 YIL TEŞVİK YETERLİ DEĞİL JED Başkanı Kındap, mart ayı itibarıyla jeotermal kaynaklı 1 kilovat/saat elektriğin satış fiyatının 136,43 TL/kuruş seviyesinde gerçekleştiği bilgisini verdi. Bu seviyenin mevcut kur düzeyinde ortalama 6,5 dolar/cente karşılık geldiğini sözlerine ekleyen Kındap, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bizim tek isteğimiz, yatırıma hazır olan, kaynak keşiflerini tamamlamış yatırımcılarımızın önünün açılmasıdır. Jeotermal yatırımların planlanması, sondajların tamamlanması, santrallerin inşası ve devreye alınması en iyimser tahminle 4 yıllık bir süreyi kapsıyor. Sürdürülebilirliğin sağlanması için gereken yatırımlar düşünüldüğünde tarife süresinin benzeri ülkelerde olduğu gibi en az 15 yıla çıkarılması gerekiyor. Jeotermal enerji, batarya benzeri depolanmış sonsuz bir enerji kaynağıdır. Jeotermal enerji santralleri de bu bataryanın enerjisini değere dönüştüren kutup başlarıdır. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve özel sektörümüz tarafından keşfi yapılmış, ispatlanmış jeotermal enerji potansiyelimiz 62 bin MW seviyesinde. Keşfi henüz yapılmamış kaynaklarla birlikte bu seviyenin çok daha üzerine çıkmamız mümkün. Türkiye’nin sanayi ve konutta doğrudan tükettiği elektrik enerjisi üretimi için kullanılan doğal gaz miktarının yıllık 60 milyar metreküp olduğu düşünüldüğünde, bu tüketimi keşfedilmiş jeotermal kaynaklarla sağlayarak bu sayede milyarlarca dolarlık döviz ülkemizde tutmamız mümkündür.” ELEKTRİK ÜRETİMİNDE BAĞIMLILIK AZALTILMALI Türkiye’nin elektrik üretiminde ithal kaynaklara olan bağımlılığını süratle yüzde 20 ve altı seviyelere çekmesi gerektiğine dikkat çeken JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, jeotermal kaynaklı olarak üretilip 6,5 dolar/cent seviyesinde bir fiyatla ulusal şebekeye satılan 1 kilovat/saat elektriği, sanayicinin geçen yıl globalde enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi sebebiyle 22 Dolar/Cent seviyesinde tükettiğini belirtti. Uygulandığı ilk yıllarda YEKDEM’in “sanayicinin enerji maliyetini artırdığına” yönelik haksız eleştirilerin konusu olduğunu hatırlatan Kındap, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün o eleştirileri dile getirenleri hiç duymuyoruz. Çünkü Jeotermal Enerji Derneği olarak yaptığımız hesaplama sonucunda şunu söyleyebiliriz; geçtiğimiz yıl elektriğin kilovatsaatini 22 dolar/cent seviyesinde kullanan iş dünyamız, mevcut yenilenebilir enerji kapasitemiz devrede olmasaydı bu elektriği en az 30 dolar/cent seviyesinde tüketecekti. Bu maliyet, işletmelerimizin rekabetçi yapılarına darbe vuracaktı. YEKDEM’in desteği ile devreye alınan enerji yatırımlarının, bugün kurtarıcımız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.” İHA

Enerji için belirlenen hedefler potansiyelimizin çok altında Haber

Enerji için belirlenen hedefler potansiyelimizin çok altında

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından açıklanan Türkiye Ulusal Eylem Planı’nda jeotermal enerji için belirlenen 2030 ve 2035 hedefleri, sektörde hayal kırıklığına neden oldu. 2022 yılı sonu itibarıyla 1691 Megavat (MW) kurulu güce ulaşan jeotermal enerji sektörü için 2030 yılında biyokütle enerjisi ile birlikte 5100 MW kurulu güç hedefi belirlenmesini değerlendiren Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, “Bu hedefler Türkiye’nin potansiyelinin çok çok altında. Biz jeotermal enerji sektörü olarak kurulu gücümüzü kısa sürede 5 bin MW ve üzerine taşımaya hazırız. Bunun için keşiflerimiz, sermayemiz, teknolojimiz ve insan kaynağımız hazır” dedi. 2030-2035 arasında artış oranı sıfır Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyelinde Avrupa’nın lider, kurulu güç açısından ise dünyanın 4’üncü ülkesi konumunda olduğuna dikkat çeken Kındap, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu büyük potansiyeli gözeterek hedefleri yeniden belirlemesi gerektiğini vurguladı. Kamuoyuna açıklanan planda jeotermalin biyokütle ile aynı başlıkta değerlendirildiğini anımsatan Kındap, bu iki enerji türünde 2030 yılına kadar 5100 MW kurulu güce ulaşılmasının öngörüldüğünü, 2030-2035 yılları arasında ise sıfır düzeyinde artış hedeflendiğini hatırlattı. “Jeotermal ve biyokütle arasında hiçbir benzerlik yok” JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, sözlerini şöyle sürdürdü: “2022 yılı sonu itibarıyla jeotermalde 1691 MW, biyokütlede ise 1921 MW olmak üzere toplamda 3612 MW’a ulaşmış durumdayız. Bakanlığımızın açıkladığı hedefler dikkate alındığında, iki enerji türünde 2030’a kadar sadece 1488 MW kurulu güç artışı öngörülmüş. Kaynakları, disiplinleri, kapasite faktörleri ve baz yük olup olmama gibi özellikleri ile birbiri ile hiçbir benzerlik göstermeyen biyokütle enerjisi ile jeotermali aynı hedef içinde yorumlamamız doğru değil. Entegre bir enerji kaynağı olan jeotermal, anaç bir kaynak olarak sadece elektrik üretiminde kullanılmıyor. Konut ısıtmadan turizme, seracılıktan tarım ürünlerinin kurutulması ve jeotermal madenciliğe kadar çok farklı alanlarda da kullanılıyor ve değer oluşturuyor. ‘Ayaklarımızın altındaki güneşimiz’ olarak tanımladığımız jeotermal, ülkemizin tüm coğrafyasında olan, birincil enerji kaynaklarımızda dışa bağımlılık zincirlerini koparacak, yenilenebilir enerji kaynakları arasında baz yük olma özelliği taşıyan bir enerji kaynağımız. Bu büyük potansiyele rağmen, 2021 ve 2022 yıllarında adeta durma noktasındayız. Geçen yıl sadece 15 MW kurulu güç devreye alındı. Biz bu artışı ‘yok’ seviyesinde yorumlamaktayız. Yerli, yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji olan jeotermalde her sene 350-400 MW kurulu gücü devreye alabilecek imkanlara sahipken, biyokütle ile birlikte bize 5100 MW hedef konulmasını hak etmediğimizi düşünüyoruz. 2010-2020 yılları arasında bu potansiyelimizi tüm dünyaya gösterdik, kurulu gücümüzü yüz kat artırdık, jeotermal literatürüne ‘Türk Mucizesi’ olarak geçen büyük başarılara imza attık. Bu başarıları tekrar yaşamak ve ülkemize yaşatmak istiyoruz.” Ali Kındap, jeotermal enerjinin taşıdığı potansiyelin ülke politikalarında hak ettiği ölçüde yer alabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nezdinde girişimlerini sürdüreceklerini belirtti. Bakanlığın 2053 yılı için belirlediği “Sıfır Emisyon” hedefine ulaşılmasında jeotermalin kritik bir işlev yükleneceğini kaydeden Kındap, sektör olarak hedeflerinin 2053 yılında kurulu güç içinde yüzde 8 pay almak olduğunu sözlerine ekledi. İHA

JESDER’den eleştirilere net yanıt: JES’lerin tarıma zararı yok Haber

JESDER’den eleştirilere net yanıt: JES’lerin tarıma zararı yok

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER Türkiye’nin jeotermal enerjide çok güçlü bir potansiyeli var. Ege Bölgesi bu potansiyelin hayata geçtiği çok önemli bir coğrafya. Ülke çapında çalışmakta olan 32 adet jeotermal santrali bulunuyor. Bu 32 santralin çok büyük bir bölümü söz konusu bölgede yer alıyor. Ege Bölgesi aynı zamanda Türkiye’nin çok verimli tarım bölgelerinin başında geliyor. Özellikle bölgede yetişen incir ve üzüm sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dört bir yanına ihraç edilen, katma değeri yüksek tarımsal ürünler. Bu ürünlerin ihracatından ülkeye her sene ciddi rakamlarda döviz giriyor. İşte bir tarafta jeotermal enerji, öbür tarafta ise verimli tarımsal araziler… Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk, gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZI AZALTIYOR Jeotermal Enerji Santrallerinin (JES) ülke ve bölge ekonomisi ve enerjisine katkılarından bahseden Şentürk, jeotermal enerjinin ülke içindeki varlığına da dikkat çekti. Şentürk, “Jeotermal enerji yenilenebilir enerji kaynaklarından olup, ülkemizde oldukça yüksek bir potansiyele sahiptir. Her ne kadar toplam net potansiyel bilinmese de ilerleyen zamanlarda detaylı fizibilite çalışmaları ile hesaplanabileceğini öngörmekteyiz. Jeotermal enerjinin şu anki durumuna bakacak olursak; toplamda 35 lisanslı santralimiz ile 1686 MW’e kurulu güce sahibiz. Aralık 2021 yılı verilerine göre jeotermal kaynaklardan elektrik üretimimiz 10.096 GWh’tır. Bu da demek oluyor ki; elektrik üretimimizin ortalama yüzde 4’ü jeotermal kaynaklardan elde ediliyor. Jeotermal enerjinin yenilenebilir bir enerji kaynağı olması sebebi ile enerjide dışa bağımlılığımız ortalama yüzde 5-6 dolaylarında azalmakta. Yani jeotermal santrallerin olmadığı bir durumda doğalgaz ithalatımız 852 milyon dolar artmış olacaktı. Bu kapsamda tüm dünyada desteklenen yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye özelinde de destekleniyor olması bizleri enerjide çok daha verimli hale getirecektir. Ayrıca jeotermal santrallerin 7/24 elektrik üretimi ile arz güvenliğinin bulunması diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından da ayrışan bir nokta. Bölge ekonomisine katkılarına bakacak olursak santrallerimizin veya jeotermal kuyuların bulunduğu yerlerde çeşitli iş birlikleri ile konut ısıtma yapılabiliyor. Sera ısıtmasından, meyve/sebze kurutmacılığında fayda sağlanabiliyor. İzmir Balçova bunun en iyi örneklerinden biridir. Keza termal turizm ve bölgesel istihdama katkısı da göz ardı edilmemelidir” dedi. HEDEFİMİZ 500 BİN KONUTU ISITMAK Meclise sevki beklenen Isı Kanunu ve gerekli teşviklerle konut ısıtmada ülke genelinde kapasiteyi 500 bin konuta çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Şentürk, “Genel olarak ülkemizde 160 bin konut, 4 bin dönüm sera jeotermal enerji ile ısıtılmakta ve ortalama 5 bin kişiye istihdam sağlanmaktadır. Ayrıca inşası devam eden toplamda 13 bin dönüm TDİOSB sera alanının tamamlanmasıyla bu bölgelerde de ortalama 15 bin kişiye istihdam alanı yaratılabilecektir. Meclise sevki beklenen Isı Kanunu ve gerekli teşviklerle konut ısıtmada kapasitemizi 500 bin konuta çıkarmak hedeflerimiz arasındadır. Geçtiğimiz yıl Turizm Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile de sağlık turizmi kanun kapsamına alınmıştır. Bu yenilik vasıtasıyla hali hazırda yaz aylarında Seferihisar, Bodrum, Marmaris gibi turizm yörelerinin kış aylarında da turizme açılması büyük bir avantaj sağlayacaktır. İzmir özelinde ise; Seferihisar da 12 MW’lık bir santralimiz bulunmakta. Bir önceki soruda bahsettiğimiz üzere Balçova’da konut ısıtmasında faydalanıyoruz, Karşıyaka için de bir ısıtma projesi bulunmakta. Aynı zamanda termal turizmde alanında da faaliyet gösterilmektedir. Kısaca İzmir, jeotermal enerji ve direkt kullanımı açısından elverişli bir bölge diyebiliriz” ifadelerine yer verdi. ENERJİ BAĞIMSIZLIĞIMIZA KATKI Jeotermal enerjinin ülkenin enerji bağımsızlığına ciddi katkı sağladığını belirten Şentürk, “Ülkemizin yerli yenilenebilir enerji kaynaklarından maximum düzeyde faydalanmak, enerji bağımsızlığımıza katkı sağlayacaktır. Ayrıca enerjide dışa bağımlılık oranımızın azalmasıyla gerek elektrik üretiminde gerekse konut ve sera ısıtmasında doğalgaz ve ithal kömüre olan bağımlılığımız da gün geçtikçe azalacaktır. Jeotermal enerjiye olmasın diyebilmek için ispatlanmış bir zararın gösterilmesi gerekir ki jeotermal kaynakların hiçbir tarımsal faaliyete zararı olmadığı gibi jeotermal kaynaklı suların kullanımının yaygınlaşmasıyla ülkemizin tarımsal üretimine büyük katkılar sağlayacağı aşikârdır. Bunların ülkemize sağlayacağı maddi faydaları da ayrıca göz önünde bulundurmamız gerekir. Hali hazırda rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerji santrallerine müsait bir coğrafyaya ve iklim şartlarına sahipken, yerli enerji kaynaklarımızı kullanmadan veya onları desteklemeden, jeotermal olmasa da olur düşüncesine elbette katılmamaktayız. Fosil yakıt kullanım oranını azaltmak, iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunmak, enerji maliyetlerini düşürerek tüketiciye daha az maliyetli enerji sunmak hem devletin hem de üreticilerin amacı olmalıdır” diye konuştu. JES’LERİN TARIMA ZARARI YOK! ‘Jeotermal enerji santralleri tarım arazilerine zarar veriyor’ şeklindeki eleştirilerle ilgili de konuşan Şentürk, “Dernek olarak kurulduğumuz günden bu yana biz bu eleştirilere sürekli maruz kaldık. Bunun için çeşitli raporlarla ispat yöntemlerine gittik. Birçok projede yer aldık. Üniversitelerle birlikte çalıştık. Bunun yanında ilgili devlet kurumlarıyla mevzuat düzenlemelerinde bulunuyor, gerekli denetimlerin sağlanmasına bizzat yardımcı oluyoruz. İstikrarlı bir şekilde numuneler veriyor ve değerlerimiz kontrol ediliyor. Bu şartlar altında jeotermal elektrik santrallerinin çevreye zararlı olduklarına dair söylemleri kulaktan dolma bilgilerin çokluğuna ve jeotermal enerji hakkındaki bilginin az olmasına bağlıyoruz. Malumunuz dernek olarak ulaşabildiğimiz alan çok yaygın olamıyor. Bu sebeple de Bakanlık nezdinde bilgilendirici kampanyaların yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 17 BİN DÖNÜM SERAYLA EKONOMİYE BÜYÜK KATKI Şentürk, “Yukarıda da bahsettiğimiz üzere toplamda ortalama 17 bin dönüm serayla ekonomiye milyonlarca dolarlık katkı sağlayacağımız öngörülmekte. Isı kanunuylabirlikte de konut ısıtmacılığı ön plana çıkacak ve yaygınlaşacak. Verimli kullanılması ve teşviklere beraber de ülkemizde en az 500 bin konut ve 50 bin dönüm sera hayata geçirilebilecektir. Bu sebeple jeotermal santrallerin ve direkt kullanım tesislerinin tarıma zararlı olduğunu, ürün kalitesini düşürdüğü gibi söylemlerin oldukça yersiz ve dayanaksız olduğu kanaatindeyiz” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.