[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#kadına şiddet

kadına şiddet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kadına şiddet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyetçi adaydan baroya siyaset eleştirisi: Siyasi parti gibi çalışıyorlar Haber

Cumhuriyetçi adaydan baroya siyaset eleştirisi: Siyasi parti gibi çalışıyorlar

SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER/ İzmir Barosu 19-20 Ekim tarihlerinde seçimli genel kurulunu gerçekleştirecek. 4 adayın yarışacağı genel kurulda Çağdaş Avukatlar Grubu adına mevcut Başkan Sefa Yılmaz, Cumhuriyetçi Avukatlar Gurubu adına Sercan Altunordu, Mücadeleci Avukatlar Gurubu adına Tacettin Çolak ve İzmir Avukat Hareketi adına ise Banu Aşkın İnce yer alacak. Seçiminin en genç adayı olan, Cumhuriyetçi Avukatlar Gurubu adına yarışacak olan Sercan Altunordu baro seçimleri ve gündemdeki konuları konuştuk. İzmir Borusu Genç Avukatlar Meclisi’nin kurucu başkanı olanı olan Altunordu, genç avukatların sorunlarının çözümü için çok çalışacaklarını belirtiyor. CMK ve Adli Yardım’da puan sıfırlamasına gideceklerinin altını çizen Altunordu, kadına şiddetin çözümü için ise 6284 sayılı yasanın yeterli olmadığını ve ulusal ve uluslararası örnekler ile yeni bir çalışmanın yapılması gerektiğini söyledi. EN GENÇ ADAY Baro başkan adayları arasında en genç aday olduğunu ifade eden Altunordu, “1988 yılında öğretmen bir ailenin çocuğu olarak İzmir’de doğdum. Ailemin mesleğinden dolayı Anadolu’nun değişik şehirlerinde yaşadım. Ankara Çankaya Üniversitesi’nden mezun oldum. 2012 yılından beri de İzmir Barosu’ndayım. Çalışmalarımı kendi ofisimde sürdürüyorum. İzmir Barosu’na adım atmamızla beraber daha stajyerken Stajyer Avukatlar Komisyonu’nda çalışma fırsatım oldu. 2014 yılında Cumhuriyetçi Avukatlar Gurubu, İzmir Barosu’na göreve gelince İzmir Barosu Genç Avukatlar Meclisi kuruldu. Bu meclisin hem kuruluşunda aktif rol aldım hem de kurucu başkan olarak iki dönem başkanlık yaptım. O süreçte hem İzmir özelinde hem Türkiye Barolar Birliği (TBB) bünyesinde genç avukatların sorunlarıyla ilgili kurultaylara katılarak divana seçildik. İzmir Barosu olarak kurultaylara yön verdik. Yine Ankara Barosu tarafından düzenlenen Uluslararası Hukuk Kurultayı’nda genç avukatlarla ilgili çalışmalar yaptık. 4 Baro başkan adayları arasında en genci benim” diye konuştu. ÖNCELİKLİ SORUNUMUZ EKONOMİ “Baro seçimlerini kazanmamız durumunda öncelikle sorunumuz ekonomi olacak” diyen Altunordu, özelikle genç avukatların yaşadığı ekonomik zorluklar için çalışmalar yürüteceklerinin altını çizdi. Altunordu, “Ülke genelinde yaşanan ekonomik sorunların bizim mesleğimize de yansıması büyük oldu. Öncelikle ekonomik sorunlarla ilgili çalışmalarımız olacak. Genç avukatlar bu sorunları daha yakından hissettiği için genç avukatların mesleğe başlarken yaşadığı sorunlara ilişkin çalışmalarımız, projelerimiz olacak. 2016 yılında bizim başlattığımız Genç Ofis Projesi vardı, o dönemde tüm Türkiye’ye örnek olmuştu. O Genç Ofis Projesi’ni meslektaşlarımızın hizmetine modern şartlarda yenileyerek Bayraklı Bölgesi’nde tekrardan hayata geçireceğiz. En azından mesleğe başlarken ofis masraflarını minimuma indirmek, onları rahatlatmak bizim önceliğimiz. Yine CMK ve Adli Yardım’da puan sıfırlamasına gideceğiz. Şeffaflığı getireceğiz. Puan sıfırlamasıyla beraber her meslektaşın daha adil bir görevlendirme alacağı kanaatindeyiz. CMK’nin adli yardımlarında genç arkadaşlarımıza pozitif ayrımcılık tanıyacağız, yarım puan uygulamasını başlatacağız. Bu sayede meslekte tecrübe edinmelerini sağlayacağız. Genç meslektaşların daha fazla görev alarak ekonomik anlamda biraz daha fazla gelir elde etmelerini, rahatlamalarını sağlayacağız” değerlendirmesinde bulundu. YARIMLAR ZAMANINDA YAPILMIYOR Altunordu, “Hem adli yardımla hem CMK sisteminde ödeler ile ilgili ciddi bir sıkıntı var. Ödemeler çok geç yapılıyor. Meslektaşlar görevi yapıyor, emeğini harcıyor. Orada olay tamamlanıyor ama parasını 8-12 ay sonra alabiliyor. Bu süre zarfında ülkedeki ekonomik durumu da göz önünde bulunursak verilecek olan para enflasyona yenilmiş oluyor. Bir de bunun vergisini de daha önce ödüyor meslektaşlar. Makbuz kesmesinin akabinde ancak o paralar yatıyor. Biz bu konuda da gerekli girişimlerde bulunduk. Hem TBB hem de başsavcılık ile görüştük. Bu sürenin minimuma indirilmesini, geçmişte cumhuriyetçi avukatlar döneminde olduğu gibi 1-2 ayda ya da daha asgari sürede vermeyi sağlayacağız” diye konuştu. MECLİSİ AKTİF HALE GETİRECEĞİZ İzmir Barosu’nun bir siyasi parti gibi çalıştığı eleştirisinde bulunan Altunordu, “Mevcut baronun yapısını iyi bulmuyoruz. Baro şu anda meslekten ve meslektaşından kopmuş durumda. Belli bir siyasi görüşün egemenliğinde. O doğrultuda çalışmalarını sürdürüyor. Sanki bir siyasi partiymiş gibi çalışmalar yapıyor ve o doğrultuda hareket ediyor. Bizim öncelikli vaadimiz katılımcı bir yönetim anlayışıyla tüm meslektaşlarımızın baro yönetiminde aktif biçimde rol almalarını sağlamak. Özellikle genç arkadaşlarımızın aktif biçimde rol almalarını sağlayacağız. Bu noktada geçmişte yine kurduğumuz ve başarıyla uyguladığımız Genç Avukatlar Meclisi sistemini tekrardan baroda aktif hale getireceğiz. Genç avukatların sorunlarını direkt baro yönetiminde görevlendirdikleri bir temsilci aracılığıyla direkt olarak çözeceğiz. Meslektaşlarımız 5 yıla kadar olan kıdemlerde baro yönetimlerinde kanun gereği görev alamıyor. Bundan dolayı doğrudan bize bu sorunların aktarımı ile ilgili meclisi aktif hale getireceğiz. Genç meslektaşlar bu baronun geleceği o nedenle genç arkadaşlarının sorunlarını yakından biliyoruz” ifadelerini kullandı. BASINA SANSÜR Yenigün ve Halk TV’ye yapılan sansürler hakkında konuşan Altunordu, “Biz tüm hak engellerinin karşısındayız, karşısında durmaya devam edeceğiz. Tabii ki haberleşme, basın haberleşme özgürlüğü zaten anayasal bir hak. Bizim yönetimimiz döneminde bir engelleme, böyle bir sansür gündeme gelirse bunun karşısında en sert tepkiyi de yine İzmir Barosu olarak vereceğiz. Bizim bu konudaki görüşümüz net. Kimsenin basın özgürlüğü, hak arama özgürlüğü kısıtlanamaz” dedi. ANAYASAL İHLALELİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararların tanınmaması gibi bir durumun söz konusu olamayacağını dile getiren Altunordu, “Bizim grubumuzun temel ilkeleri var. Atatürk ilke ve devrimleri, vatanın milletin bölünmez bütünlüğü, cumhuriyet kazanımları ve bu ülkede birleşen herkes bizim grubumuzun doğal üyesi. Bu bağlamda bakıldığında da bizim ilkelerimiz çok net ortada. Anayasanın tanınmaması gibi bir durumu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Anayasanın en büyük koruyucusu, anayasal hak ihlallerine karşı en büyük savunusu olması gereken kurumlar barolardır. Bu noktada İzmir Barosu, eğer biz yönetime gelirsek, aynı tutumu daha da sert biçimde takınmaya devam edecek. Bu ihlalleri, bu anayasayı uygulamama keyfiyetinin mutlaka önüne geçmek zorundayız. Eğer anayasaya biz uymazsak, bunu savunmazsak, bu ülkede kaos çıkar. Herkes kendi kafasına göre hareket etmeye başlar, keyfilik başlar. O zaman da bir hukuk düzeninden söz etmemiz mümkün olmaz. O nedenle son günlerde Anayasa’nın ilk dört maddesinin tartışmaya açılması bizim en hassas olduğumuz konular. Bu maddelerin tartışmaya açılması teklif dahi edilemez. Bizim görüşümüz bu yönde. Bu konuda da yine en sert tepkiyi Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu olarak biz vereceğiz. Vermeye de devam edeceğiz. Geçmişte verdik. Bu konuda açıklamalarımızı da yaptık. Bu nedenle bu konuda taviz verecek durumumuz yok. Bunlar tartışmaya kapalı konular” şeklinde konuştu. KADINA ŞİDDET Kadına şiddette 6284 sayılı kanunun yeterli olmadığını söyleyen Altunordu, ulusal ve uluslararası örnekler ile yeni bir çalışmanın yapılması gerektiğini söyledi. Altunordu, “Kadına şiddet toplumu kanayan yaralarından bir tanesi. Hem ulusal hem de uluslararası düzenlemelere ihtiyaç olduğu ortada. Bu noktada infazla ilgili de sorunlar var. Öncelikle toplumun bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Bu tür olayların yaşanmaması için öncelikle bilinçli bir topluma ihtiyacımız var. Akabinde böyle olaylar olacaksa ama bunu minimuma indirmek, bunun denetimini sağlamak bir daha olmasının önüne geçmek için elimizden geleni mutlaka yapmak zorundayız. Bu noktada ben 6284 sayılı kanunun yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bence daha kapsamlı, daha caydırıcı cezaları düzenleyen yeni bir kanun çalışması yapılmak zorunda. Burada tek bir kişide sorumluluk yok. Buradaki sorumluluğu paylaştırmak lazım. Hem bu kanunların konuluşunda hem bunun uygulanmasında hem kollukta hem yargıda hem de yargının son ayağı olan infazda bu konuda ciddi bir sorun olduğu ortada. Bu konuyla ilgili kapsamlı çalışmalar yapıp yine yönetimine geldiğimiz durumda hem barolar birliğine hem Adalet Bakanlığına hem de meclise bu konunun çözümüyle ilgili bu yaptığımız çalışmaları sunacağız” değerlendirmesinde bulundu.

Güzelbahçe şiddete tepki gösterdi Haber

Güzelbahçe şiddete tepki gösterdi

Güzelbahçe Belediyesi tarafından gerçekleşen yürüyüşte “Kadına kalkan eller kırılsın”, “Kadın, Yaşam Özgürlük”, ”İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” ve “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” şeklinde sloganlar atıldı, dövizler taşındı. Aynı zamanda yoldan geçen vatandaşlar kornalarla eyleme destek verdi. CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı Devrim Seyrek, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa Günay ve eşi Nermin Günay de katılım sağladı. Tabaoğlu parkından başlayan yürüyüş Güzelbahçe birinci balıkçı barınağında basın açıklamasıyla sona erdi. Belediye Meclis Üyesi Ezgi Naz Soysal, ilçe başkanlığı adına hazırlanan metni okudu. “Biz kadınlar hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda eşit biçimde yer alamamakta, yaşam hakları ihlal edilmekte, geliri eşit paylaşamamakta, savaş ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesim olmakta, güçlü olmak zorunda olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmektedir. Ülkemizde her üç kadından birisi fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta, her yıl artan oranda yüzlerce kadın öldürülmektedir. Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Bu utançla; Kadınlarımız istihdam alanlarından çekilmekte; sosyal güvenceden yoksun bir şekilde zor çalışma koşullarında çalışmaya zorlanmaktadır. Kadınların siyasete katılması, karar mekanizmalarında yer alması olması gereken düzeyde bile değildir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın olması gereken ismi; Kadın ve Eşitlik Bakanlığı'dır. Bu Bakanlık, temeline “aileyi” değil eşit yurttaş olarak kadını güçlendirmeyi esas alması gerekir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılmasını ve tüm kırılgan grupların güçlendirilmesini hedeflemek zorundadır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un bir gerekliliği olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) sayısının arttırılması elzemdir. Resmi verilere göre; Türkiye'de sadece 81 ŞÖNİM bulunuyor. 6284'ün yükümlülüklerini yerine getirmeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise yaşlılara, engellilere ve ihtiyacı olduğu düşünülen herkese yönelik hizmet sunan Sosyal Hizmet Merkezleri (SHM) açmakla yetiniyor ve kapasiteleri yetersiz. Bakanlık kadına yönelik şiddetle etkin mücadele konusunda samimi değil. Biz sadece kadınların değil, bu güzelim ülkemizde ki tüm ezilenlerin, yaşam hakkını savunmak için bir aradayız. Şiddeti meşrulaştıran tüm devlet aygıtlarına tüm ideolojilere karşı olduğumuzu bildirmek için buradayız. Biz bu şiddeti nereden mi tanıyoruz 10 Ekim de Ankara Gar Katliamının yapılmasından, ülkemizin Başkentinin orta yerinde nesiller boyu unutulmayacak bir şiddet sarmalından tanıyoruz, toplumsal çürümüşlüğümüzden tanıyoruz. İfade özgürlüğümüzü ortaya koyarken yaşadığımız orantısız şiddetten tanıyoruz. Öncelikle kadın cinayetleri münferit olay değil, politik cinayetlerdir. Erkek şiddeti, ne öznesi belirsiz, cinsiyetsiz bir olgu ne de ezilenlere karşı şiddete başvuranlar, bunu hasta, sapık, eğitimsiz oldukları için yapıyorlar. Erkek şiddeti, düpedüz, kadınları baskı altında tutmaya devam etmek için kullanılan, erkek egemenliğini ayakta tutan mekanizmaların temeli ve başında gelenidir. Kadın cinayetleri; kadınların bedenleri, cinsellikleri, kimlikleri, emekleri, hayatları erkeklerin tasarrufunda addedildiği için bu kadar yaygın. Bu nedenle mahkemelerde, karakollarda, yasalarda kendine bu kadar güçlü dayanaklar bulabiliyor. Erkek şiddeti; dayaktan, tacizden, tecavüzden, intihar ettirmekten geçerek kadın cinayetlerine kadar varıyor” dedi. Yasalar bizden yana olmadıkça hiçbir yerde güvende değiliz Şiddete maruz bırakılan kadınları erkek egemen zihniyete uygun davranılmaması gerektiğini söyleyen Ezgi Naz Soysal, “Evine gönderen polise, erkeklerden yana olan yasalara, şiddet gören kadınları koruyamayan devlete, tüm bu ezilenlerin cinayetlerini meşrulaştırıcı ve cinsiyetçi bir dille haber yapan medyaya, HAKSIZ YERE TAHRİK İNDİRİMİ yaparak, kadın öldürme bahanelerini ödüllendiren yargıya, siz, ezilenlerin katillerinin SUÇ ORTAKLARISINIZ’ diyoruz. Şiddetten kaçmaya çalışan sığınağa ihtiyaç duyan biz kadınlar için devlet kaynaklarını kullanmak zorundadır. Devletin kendisi erk dilini kullanmakta, kadına yönelik şiddeti önlemek adına hayata geçirdiği politikalarında “mış” gibi yapmaya devam ediyor. Hal böyle olunca da bizler, en temel hakkımız olan yaşam hakkımız için mücadele etmeye mecbur bırakılıyoruz. Sadece eylül ayında öldürülen kadınların %65 i kendi evinde öldürüldü, sadece eylül ayında öldürülen kadınların %47 si evli olduğu erkekler tarafından öldürüldü, sadece eylül ayında 34 kadın öldürüldü 20 kadının ise ölümü şaibeli ve şüpheli. Bizler kadın cinayetlerinde ve kadınlara yönelik suçlarda ‘bahane’ kabul etmiyoruz! Erkekçe ‘mazeretlere’, ‘haksız tahrik’ indiriminin uygulanmasını kabul etmiyoruz. Yasalar bizden yana olmadıkça hiçbir yerde güvende değiliz. Bizler Fatma Şen’ iz, Bizler Nevin Yıldırım’ ız, Bizler Münevver Karabulut’uz. Bizler Sevim Zarif’ iz. Bizler Özgecan’ız İstanbul Sözleşmesi hukuksuzca feshedilmeseydi ve 6284 sayılı yasa uygulansaydı hala hayatta olabilirlerdi. Devlet ve siyasi iktidarlar, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almak, toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlayacak, bu çürümüşlüğe bir son vermek zorundadır. Politikalar üretmek ve bunun ödünsüz uygulaması için çalışmak, bu alanda faaliyet gösteren tüm yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmak zorundadır. Öldürülüyoruz, katlediliyoruz ve buna artık bir dur diyoruz” dedi.

Şiddete şahit olmak nesiller arası travmayı beraberinde getiriyor Haber

Şiddete şahit olmak nesiller arası travmayı beraberinde getiriyor

Kadına yönelik şiddetin en sık yaşanan insan hakları ihlali olduğuna dikkat çeken Klinik Psikolog Aleyna Damla Özcan, şiddetin kadınlar için yaşamsal bir tehdit olması yanında, toplumsal açıdan da birtakım yıkımlara sebep olduğuna dikkat çekiyor. Klinik Psikolog Özcan; “kadına yönelik şiddetin failleri, yaşadığımız sosyal çevrede, iş hayatımızda veya her gün geçtiğimiz yollarda yani kısaca, hayatımızın bir tarafında varlığını sürdürüyor. Tam da bu nedenle, şiddet sadece şiddete maruz kalan kadınları değil; beraberinde çocuklarını, ailelerini ve içerisinde var olduğu toplumu da aynı çark içerisine almış oluyor” diye konuştu. Çocuklar, çatışmaları çözmenin yolunu şiddet olarak kodlayabiliyor Klinik Psikolog Aleyna Damla Özcan; “Kadına yönelik şiddet, her zaman ve her koşulda çocuğa yönelik şiddetin de ta kendisidir. Çocuklar doğrudan şiddete uğramadıkları halde şiddete tanık olmak da çocuklarda; uyku bozuklukları, gelişimsel bozukluklar, saldırganlık ve kaygılı bir yapıya zemin oluşturuyor. Bunun yanında şiddeti ve şiddetin sonuçlarını gözlemleyen bazı çocuklar, çatışmaları çözmenin yolunu şiddet olarak kodlayabiliyor. Bu durum ve kodlama hem toplumda şiddet çarkının devamını hem de şiddete maruz kalan kadınlar ile beraber çocuklarına bilinçaltında ‘nesiller arası travma’ olarak aktarılıyor.” dedi. Bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak atılacak ilk adımlardan olmalı Kadına yönelik şiddeti tek başına, bireysel bir sorun olarak ele almanın eksik kalacağını belirten Klinik Psikolog Özcan; “Ataerkilliğin izlerinin var olduğu toplumlarda, kadın ve erkekler arasındaki ‘eşitsiz güç’ veya güç üstünlüğü inancı, kadına yönelik şiddetin önemli nedenleri arasında. Dolayısı ile şiddetin nedenlerini sadece bireysel düzey çerçevesinde ele almak doğru olmayacaktır. Şiddet, yapısal düzeylerin bir sonucu olarak da varlığını sürdürüyor.” diye konuştu. “Şiddetin türü her ne olursa olsun; korku, kafa karışıklığı, öfke, uyuşma ve daha birçok duygu karmaşası sürece eşlik eder. Hatta kadınların bazıları, şiddete uğradığı için suçluluk ve utanç duygularını hissedebilir. Sosyal izolasyon, keyif alınan şeylere yönelik ilgi kaybı, düşük benlik algısı ise; kadına yönelik şiddet sonucunda sıklıkla karşımıza çıkan semptomlar arasında yer alıyor. Travma sonrası stres bozukluğu (TSBB), depresyon, kaygı bozuklukları ile alkol ve madde kullanım bozukluğu, şiddetin ardından kadınların yaşantısına dahil olabilen diğer ruhsal bozukluklardır. Korkutucu ve şok edici bir olayın ardından; travma sonrası stres bozukluğunda kişi kolayca irkilebilir, ani öfke patlamaları yaşayabilir ve uyumakta güçlük çekebilir. Hatta zaman zaman kişilerin, olay ile ilişkili ya da olaydan bağımsız bazı sahneleri hatırlamakta güçlük çektiğine de rastlayabiliriz.” “Şiddete maruz kalma süreci ne kadar uzun sürerse, kadın çok daha yoğun bir hasara maruz kalacaktır. Hatta bazen şiddet süreci sonlandığında dahi şiddetin psikolojik etkileri uzun süreler devam edebilir. Fiziksel veya psikolojik şiddetin herhangi bir türüne doğrudan veya dolaylı maruz kalma durumunuz varsa, bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak atılacak ilk adımlardan olmalıdır.”

Manisa'da sokak ortasında kadına şiddet! Haber

Manisa'da sokak ortasında kadına şiddet!

Olay 16 Ağustos günü Manisa’nın Akhisar ilçesi Şehit Teğmen Tahir Ün Caddesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre S.N.A., yanında çocuğu olduğu halde eşi Yılmaz A. tarafından sokakta yumruk, tekme ve sopayla darp edildi. Sokaktaki bir vatandaş tarafından cep telefonuyla çekilen olayda vatandaşlar tarafından linç edilmek istenen Yılmaz A. polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Yılmaz A., emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildiği hakimlikçe tutuklandı. 18 suç kaydı varmış Konuyla ilgili Manisa Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Akhisar ilçemizde 16 Ağustos 2024 Cuma günü saat 16.55'te çeşitli suçlardan 18 kaydı bulunan Şüpheli Y.A. isimli şahsın birlikte yaşadığı S.N.A. isimli kadın vatandaşımıza yönelik darp olayına saat 16.58'de motorize şahin ekibimiz tarafından müdahale edilmiştir. Bu esnada çevredeki vatandaşlar tarafından şüpheliye yönelik linç girişimi, takviye ekip sevk edilerek önlenmiştir. Gözaltına alınan şüpheli Y.A. adlı şahıs, sevk edildiği adli makamlarca 17 Ağustos 2024 Cumartesi günü tutuklanmıştır. Olayda yaralanan S.N.A. adlı vatandaşımız sevk edildiği hastanede tedavisi tamamlanarak taburcu edilmiştir. Ayrıca S.N.A. adlı vatandaşımız için ‘Koruma Kararı' alınmıştır.” Olaya müdahale etmediği gerekçesiyle linçlenen vatandaşın engelli olduğu ortaya çıktı Öte yandan cep telefonu tarafından çekilen görüntüde olaya müdahale etmediği gerekçesiyle sosyal medyada linçlenen ve küfürlü yorumlara maruz kalan Erkan Çiftçi'nin omurgasındaki rahatsızlık nedeniyle yüzde 60 engelli olduğu ve ankilozan spondilit hastalığı bulunduğu öğrenildi. Sosyal medya kendisine yönelik yapılan yorumlardan rahatsızlık duyduğunu söyleyen Çiftçi yaşananları anlattı. Çiftçi, “Benim eklem romatizma rahatsızlığım var. Omuriliği de etkiliyor bu. Hareketlerimiz bizim çok kısıtlı. 14 yaşından beri bu rahatsızlığı çekiyorum. 34 yıldır çekiyorum ben bu rahatsızlığı. Burada bir aydır duruyoruz. Sandalyem de farklıdır burada. Dik durmam gerekiyor. Olay günü burada otururken karşıki yola doğru bakıyordum. Yola doğru bakarken kadın adam karşıda beraberdiler. Orada kadın bağırmaya başladı. Bu tarafa doğru gelirken sürekli hareketlerde bulundu. Adam da ona doğru koşmaya başlayınca ‘Abi kurtarın' dedi. Benim önüme doğru koştu. Bir baktım kadın yerde adam onu sürekli yumrukluyor. Biz kalkamıyoruz. İnsanlar nasıl bir durumumuz olduğunu bilmiyor. Ona göre değerlendirme yapılmıyor. Fazla linç ediyorlar beni. Neden kalkmıyor diye sormak lazım. Hepimizin annesi var. Benim 21 yaşında bir kızım var ona dahi vursa ben kalkamam. Benim felç kalma riskim var” dedi. “Yaşanan olay bizi de çok üzdü” Yaşanan olay nedeniyle çok üzüldüklerini söyleyen esnaflardan Emel Toplan, “Kadınla eşi karşıda beraberdiler çocuk vardı ellerinde. Ondan sonra ne olduysa aralarında kadın küfür etmeye başladı eşine. Küfür ederek bizim bu tarafa koşturmaya başladı. Bu sokağa girdi. Eşi arkasından koşturarak düşürdü yere. Düşürüp yumruklamaya tekmelemeye başladı. Biz de çok üzüldük bu konu hakkında. Çok hakaretler duydu arkadaşım. Arkadaşım engelli olduğu için bir şey yapamadı. Bizi de çok üzdü bu durum. Karşıdan bakarak konuşmak her zaman kolay oluyor” diye konuştu.

Eskişehir’de eşine yıllarca şiddet uygulayan kocaya tutuklama Haber

Eskişehir’de eşine yıllarca şiddet uygulayan kocaya tutuklama

Edinilen bilgilere göre, Odunpazarı İlçesi’ne bağlı 71 Evler Mahallesi’nde ikamet eden 2 çocuk annesi Şükran Ç., geçtiğimiz günlerde evinden kaçarak kent merkezinde bulunan bir alışveriş merkezine gitti. Girdiği mağazada mağduriyetini dile getirmesi üzerine çağırılan polis ekipleri, Şükran Ç.’yi hastaneye götürerek sağlık kontrolüne soktu. Vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri ve morluklar tespit edilen Şükran Ç., Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet Suçları Bürosu’nda kendisine 9 yıldır eziyet ve cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği eşi Nevzat Ç.’den şikayetçi oldu. Şikayetin ardından Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Nevzat Ç. hakkında gözaltı kararı çıkartıldı. Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler tarafından yakalanan Nevzat Ç., gözaltına alındı. Emniyette sorguya alınan Nevzat Ç., suçlamaları kabul etmedi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Nevzat Ç., savcılık ifadesinin ardından çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği’nce ‘Eşe karşı eziyet, kasten yaralama ve cinsel saldırı’ suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, olayla ilgili başlatılan soruşturmanın devam ettiği belirtilirken şu açıklama yapıldı: “Ş.Ç. isimli mağdur kadına eşi N.Ç. tarafından şiddet uygulandığı, N.Ç.’ye uzun süredir kötü davranarak vücudunun birçok bölgesini yaraladığı, eziyet ettiği ve cinsel saldırıda bulunduğu olay ile ilgili olarak Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet Suçları Bürosu tarafından derhal soruşturma işlemlerine başlanılmıştır. N.Ç. isimli şüpheli hakkında Eşe Karşı Eziyet, Eşe Karşı Kemik Kırığı Oluşacak Şekilde Kasten Yaralama ve Cinsel Saldırı suçları yönünden başlatılan soruşturma kapsamında; Mağdur S.Ç.’nin Cumhuriyet Başsavcılığımzca aldırılan doktor raporunda; Şahısta tespit edilen travma bulgularının değişik zamanda meydana geldiği, şahsın tek başına bunu yapamayacağını mutlaka bir başkası tarafından küt cisimle yapabileceği tespit edilmiştir. N.Ç. isimli şüpheli Cumhuriyet Savcısı talimatı ile gözaltına alınmış, sorgusunun ardından tutuklanması talebi ile sevk edildiği Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır. Mağdur S.Ç. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca koruma tedbirlerine başlanılmış olup, mağdurun durumu Eskişehir Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Şiddet Önleme Merkezine bildirilmiş ve çocukları ile birlikte koruma altına aldırılarak sığınma evine yerleştirilmiştir.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.