#kalp hastalığı

kalp hastalığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kalp hastalığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Damarların tıkanmaması için bol su tüketilmeli Haber

Damarların tıkanmaması için bol su tüketilmeli

Derin ven trombozu geçiren hastalar yazın nelere dikkat etmeli? “Daha önce derin ven trombozu geçirmiş, pırtlaşma bozukluğu olan hastalar, kan surandırıcı alsalar bile yine de su içmeleri gerekiyor. Yazın sıcak havalarda kandaki sıvı oranı düşeceği için bol su içmeleri çok önemlidir. Bu hastaların aynı zamanda varis çorabı da giymeleri gerekir. Yazın ince varis çorapları tercih edebilirler. Ayrıca sabah  - akşam duş alabilirler veya sabah yarım saat ve akşam yarım saat olmak üzere ayak banyosu yapabilirler. Bu lenf drenajını sağlayacaktır. Ancak banyo suyunun kesinlikle sıcak olmaması gerekir. Her zaman ılık su tercih etmelidirler. Ayrıca hamam ve saundan mutlaka uzak durmalıdırlar. Bol bol denizde yüzebilirler.” Bypass ameliyatı sonrası damarlar yeniden tıkanabilir mi? Periferik damar hastalığı olan ve periferik bypass yaptığımız hastalarımız hava sıcaklığı arttığında mutlaka bol su içmeliler. Yoksa koyduğumuz damarlar tıkanabiliyor ve hastaları ameliyata almak zorunda kalabiliyoruz. Günde en az 2 buçuk litre su içmeleri gerekiyor bu hastaların. Diüretik, yani idrar söktürücü ilaç alanların ise idrar söktürücü dozunu düşürmesi için kendi doktorlarına başvurmaları gerekir.” Kalp damar hastaları yaz sıcağında ilaçlarını nasıl kullanmalı? “Mevsim değişikliklerinde mutlaka ilaç dozlarının ayarlanması için, kalp damar hastlarının kendi kalp doktoruna başvurmaları gerekir.” Kalp damar hastaları uzun yolculuklarda nelere dikkat etmeli? “Yolculuk öncesi mutlaka doktorlarına başvurmalıdırlar. Uzun süreli yolculuklarda çok sık olarak molar vermeleri gerekmektedir.” Yazın yürüyüş yaparken nelere dikkat etmek gerekir? “Sıvı elektrolit dengesini düzenlemek için mutlaka sıvı alımının sağlanması gerekiyor. Yazın hava sıcak olduğunda uzun süreli spor yapmak, yüzmek, yürüyüş yapmak kalp hastalarının zararına olabilir. Tüm bunlar güneşin tepede olmadığı saatlerde ve fazla efor sarfetmeden rahatlıkla yapabilirler.” Kalp damar hastaları için mangal zararlı mıdır? “Mangal ile beraber alınan yağlı yiyecekler, alkolü içecekler, kalp damar hastalığını kötü yönde etkileyebilir. Bu yüzden dikkatli olunmasında ve dozunda tüketilmesinde fayda vardır.” Sağlıklı bireyler de spor öncesi kalp kontrolünden geçmeli mi? “Öncelikle hangi sporu yapacak olurlarsa olsunlar mutlaka bir eğitmen eşliğinde yapılmalı. Spor öncesi bir fizik muayene ve bir kalp kontrolü yapılmasında fayda vardır. Herkes koşu bağında uzun süre koşturmamalıdır. Herkes istediği sporu, istediği yerde, istediği zaman bilinçsizce yapmamalıdır. Bu riski arttırıyor çünkü. Damar tıkanıklığı hastaları için en iyi spor yürüyüş ve yüzmedir.”

Doç. Dr. Alıcı: “Kalp damar tıkanıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi” Haber

Doç. Dr. Alıcı: “Kalp damar tıkanıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi”

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Alıcı, ailesinde kalıtsal kalp hastalığı olanlar ile çeşitli belirtileri başka nedenlere bağlayarak önlem almayanların genç yaşlarda hayatını kaybedebileceğini belirterek, “Son derece sağlıklı görünen, hatta düzenli olarak spor yapan, yaşı 20 ya da 30’un altında olanların bile aniden kalp krizi geçirmesine rastlayabiliyoruz” dedi. Tıp dilinde bunu ‘sessiz iskemi’ olarak adlandırdıklarını belirten Alıcı, şunları kaydetti: “İskemi; başta kalp ve beyin gibi organlarda kan akışının zayıflaması, kesilmesi ve bu organların oksijen alamaması sonucu meydana gelen doku tahribatıdır. Vücudun bir bölümü ve bazı organlar iskemik olduğunda organlar ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni ve besin maddelerini alamaz hale gelir.” Kalp hastalıklarının yüzde 20’si sessiz iskemi Doç. Dr. Alıcı, kalp damar tıkanıklıklarının yüzde 20’sinin ‘sessiz iskemi” olduğunu, önlem alınmadığı için bu durumun zaman zaman kişinin ölümünden sonra anlaşıldığına dikkati çekerek, şu uyarılarda bulundu: “Erken teşhis her hastalık için önemli ancak, kalp damar hastalıklarında erken teşhis hayati derecede önemli. Kalp hastalığının tipik belirtileri olan göğüste sıkışma, yanma, sol kola vuran ağrı gibi şikayetler genelde kişiler tarafından başta üşütme olmak üzere başka nedenlere bağlanıyor. Bu durum hastaların yüzde 20’sinde görülüyor.” Yaşlılarda sessiz iskemi Sessiz iskeminin yaşlı hastalar ve erkeklerde daha sık görüldüğünü ancak, kadın hastalarda kardiyovasküler ölüm oranı erkeklere göre daha fazla olduğunu belirterek, "Sessiz iskemi, sağlıklı kişilerde görülmekle birlikte diyabetik hastalarda, yaşlılarda, daha önce kalp krizi veya bypass hikayesi bulunanlarda, cerrahi yapılan yaşlı hastalarda, yoğun bakımda kalp hastalığı dışında takip edilen kritik hastalarda daha sık görülüyor" dedi. Bilindik belirtiler olmayabilir Doç. Dr. Alıcı, kalp hastalığının tipik belirtilerinin efor sırasında göğüste sıkışma, boyun, kol, sol bilek ya da parmakta ağrı, baskı hissi, uyuşukluk ve karıncalanma olduğunu ancak, bazı hastalarda bunların görülmeyebildiğini belirterek, şöyle devam etti: “Efor sırasında ağrıyı hisseden kişiler doğal olarak dinlenmeye geçer. Bu uyarı sırasında kendilerini daha fazla zorlayamazlar. Ancak bu belirtilerin olmaması da mümkün. Erken uyarı almayan bu hastalar efor sarf etmeye devam edip, kalbi zorlayabiliyor. Bu da kalp krizinin oluşmasına zemin hazırlıyor Bu hastalarımızda kalp krizinden kaynaklı ölüm riski normal kalp krizi geçirenlere oranla en az 2 kat daha yüksek oluyor.” Doç. Dr. Alıcı, kalbin 24 saat durmadan çalışan organ olduğu için daha fazla oksijene ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Ancak, damarlarda tıkanma olursa kalbe oksijen akışı yavaşlar. Bunun sonucunda da göğüs ağrısı, hafıza sorunları, baş dönmesi, baygınlık hissi, fiziksel aktivite sırasında çabuk yorulma, bayılma ve nefes darlığı gibi şikâyetlere yol açabilir” dedi. Diyabet hastaları dikkat Nefes zorluğu, halsizlik, bulantı, kusma ve terleme gibi şikayetlerin de kalp hastalığı belirtileri olabileceğinin dikkate alınması önerisinde bulunan Doç. Dr. Alıcı, diyabet hastalarını da uyararak, şöyle devam etti: “Şeker hastaları da sessiz iskemi açısından riskli grubu oluşturuyor. Bu hastalarda risk yüzde 60’ı buluyor. Bunun yanı sıra obezite, kronik akciğer hastalığı, uyku apnesi, total kolesterol 240 mg/dl üzeri veya LDL kolesterol 160 mg/dk üzeri veya HDL kolesterol 35 mg/dl altı olanlar ile sigara tüketimi diğer risk faktörlerini oluşturuyor.”

Yapay zekayla kalp hastalığı teşhisi projesi birincilik kazandı Haber

Yapay zekayla kalp hastalığı teşhisi projesi birincilik kazandı

İzmir’de 2012 yılından beri Dokuz Eylül Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Batı Anadolu Bilişim ve Elektronik Bölgesel İnovasyon Merkezi (Batı-BİNOM), Ege Üniversitesi Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) ve Türkiye Bilişim Derneği’nin öncülüğünde düzenlenen “Genç Beyinler Yeni Fikirler (GBYF)”, öğrenci projelerini ödüllendirmeye devam ediyor. Yaşar Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin yapay zeka ile çekişmeli üretken ağlar kullanılarak sentetik EKG üreterek hastalara teşhis koyan cihaz projesi “GBYF Bitirme Projeleri Sergi Yarışması” Akademik ve Diğer Bilişim Uygulamaları kategorisinde birinci, dil engellerini aşarak iletişim sağlamayı amaçlayan mobil uygulama GoLinguistic projesi ise üçüncü oldu. 100 hastadan 98'ine doğru teşhis Çekişmeli Üretken Ağlar Kullanılarak Sentetik EKG Sinyalleri Üretilmesi projesini; proje yürütücüsü Yaşar Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği öğrencileri Çağrı Kandıralı ve Talat Berent, Yazılım Mühendisliği öğrencileri Mehmet Kocagöz ve Kaan Burulday geliştirdi. Projenin akademik danışmanlığını Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Nalan Özkurt ve Yazılım Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Korhan Karabulut yürüttü. Yapay zeka ile resim üretmek amacıyla kullanılan çekişmeli üretken ağlar (GAN) kullanılarak sentetik EKG sinyalleri üretilen projede, erken tespit edilmezse felç, emboli hatta ölüme sebep olabilecek bir kalp rahatsızlığı olan kalp ritim bozukluğu (atriyal fibrilasyon) konusu seçildi. Kalp ritim bozukluğu hastalığına sahip gerçek hastalardan toplanan veri kullanılarak istenilen sayıda EKG sinyali üretildi ve aritmi tespiti yazılımı eğitildi. Çalışma sonunda, sentetik sinyaller ile model eğitildikten sonra kalp ritim bozukluğunun tespit başarı oranının öncesine oranla yüzde 20’den fazla artarak yüzde 98,7 başarı oranı yakalandı. Bu, oluşturulan modelin her 100 hastadan en az 98’ine doğru teşhis koyduğu anlamına geliyor. Ayrıca, TÜBİTAK 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı tarafından desteklenmeye hak kazanan proje, alınan maddi destek ile geliştiriliyor. Konuşulanları gerçek zamanlı tercüme ediyor Yaşar Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü öğrencileri Berkay Akar, Atakan Doğan ve Bilgisayar Mühendisliği öğrencileri Doğa Nur Gülsoy ve Duru Uça tarafından geliştirilen GoLinguistic mobil uygulaması, yenilikçi ses teknolojisi ve multimedya ifadeleri aracılığıyla kullanıcıların farklı kültürler arasında kolayca bağ kurmasını ve kendilerini ifade etmesini sağlıyor. Danışmanlığını Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Hasan Koltuksuz ve Yazılım Mühendisliği Dr. Öğretim Üyesi Üyesi Kazım Erdoğdu’nun yaptığı mobil uygulama, kullanıcıların seslerini gerçek zamanlı olarak tercüme ederek, konuşan kişinin kendi sesiyle çeviriyi karşı tarafa ileten doğal ve çok dilli sesli sohbetler sunuyor. Bu sayede tüm katılımcılar, anında ve etkili bir şekilde iletişim kurabiliyor. Web platformu ise fotoğraf, video ve yazılar üzerinde çalışarak, verilen medyanın üzerindeki dudak hareketlerine metni senkronize ediyor. Bu özellik, görsel materyallerin dinamik konuşma ifadelerine dönüştürülmesini sağlıyor.

Üç kablolu pil ile yeniden hayata tutundu Haber

Üç kablolu pil ile yeniden hayata tutundu

Muş’ta rahatsızlanarak yoğun bakıma alınan hastaya kalp pili takılması önerildi. Kardiyoloji uzmanları tarafından yapılan tetkikler sonucunda 3 kablolu kalp pili takılması uygun görülen hasta, Muş İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mehmet Kabak’ın girişimleri ile Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinden gelen Doç. Dr. Mehmet Özbek (observer), Uzm. Dr. Ahmet Ferhat Kaya ve Uzm. Dr. Furkan Yetmiş tarafından operasyona alındı. Operasyon için onayı alınan 60 yaşındaki hasta, Doç. Dr. Mehmet Özbek (observer), Uzm. Dr. Ahmet Ferhat Kaya ve Uzm. Dr. Furkan Yetmiş tarafından anjiyo ünitesine alınarak 3 kablolu kalp pili başarıyla takıldı. Takiplerinde herhangi bir problemi olmayan hasta iki günde taburcu oldu. Kalp pillerinin, kalbin yavaş çalışmasına bağlı olarak gelişen sorunları düzeltmede kullanıldığını belirten Doç. Dr. Mehmet Özbek, “3 kablolu kalp pilleri, başlıca sol dal bloğu olan kalp yetmezliği bulunan hastaların tedavisinde kullanılan bir pil grubudur. 3 kablolu denmesinin nedeni, kalbin üç ayrı odacığını uyaran 3 adet kablosunun olmasıdır. Bunun yanı sıra ikinci en önemli özelliği; kalpteki hayati risk taşıyan ani ritim değişimlerini fark etmesi ve bu ritim bozukluklarını şok uygulaması ile düzeltmesidir. Bu tedavi Muş’ta ilk defa yapıldı. Bölgede genelde üniversite hastaneleri haricinde yapılmayan bir tedavidir” dedi.

Kulak memesindeki çizgiye dikkat: Kalp-damar hastalığı riskine işaret edebilir Haber

Kulak memesindeki çizgiye dikkat: Kalp-damar hastalığı riskine işaret edebilir

Bilkent Şehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kevser Gülcihan Balcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kulak memesinde, genellikle çapraz 45 derecelik bir açıda, farklı derinlik seviyeleri bulunan ve adını, bu teoriyi 1973'te geliştiren Dr. Sanders T. Frank'tan alan çizginin, kalp-damar hastalıklarının habercisi olup olmadığına ilişkin bilgileri paylaştı. Kalp tomografisi, EKG gibi yöntemlerin yeterince gelişmediği dönemde bazı fiziksel değişimlere bakılarak kalp hastalıklarının tespit edilmeye çalışıldığına ve bunlardan birinin de "Frank çizgisi" olduğuna işaret eden Balcı, sonrasında söz konusu çizgi ile ilgili bilimsel çalışmaların da yapıldığını anlattı. Prof. Dr. Balcı, "Frank çizgisi, kulak memesinde çapraz seyirli bir çizgidir. Günlük hayatımızda belki çok dikkatimizi çekmeyebilir ama buna ilişkin geçmişte yapılan çalışmalar mevcut. Bu çalışmalarda, Frank çizgisine sahip kişilerde, artmış kalp-damar hastalığı ve artmış inme riski olduğu bildirilmiştir." ifadelerini kullandı. "Net bir bilimsel bağlantı kurulamamış" Bir nedensellik söz konusu olsa da bunun tek başına bir gösterge olmadığını vurgulayan Balcı, şöyle devam etti: "Frank çizgisi ile ilgili teori, kulak memesinin yapısal bütünlüğünü oluşturan dokuların, aort ve kalp kapaklarında da benzer bir yapıyla ilişkili olduğuna yönelik. Dolayısıyla kulak memesindeki deformasyonun aslında kalp dokularındaki deformasyonun da bir göstergesi olabileceği belirtiliyor. Ancak tam olarak, net bir bilimsel bağlantı kurulamamış." "Çizginin varlığı tek başına bir gösterge değil" Hastaların tek bir fiziksel bulguya göre değil, eşlik eden başka hastalıklara ve laboratuvar değerlerine göre değerlendirildiğine işaret eden Balcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani bu çizginin varlığı, tek başına bir endişe kaynağı olamayacağı gibi olmaması da kişi de rahatlama sebebi olarak görülmemeli. Kalp-damar hastalığı riskini değerlendirirken tek bir fiziksel bulguyu değil, birçok faktörü dikkate alıyoruz. Bunların başında hipertansiyon, şeker hastalığı, sigara kullanımı, birinci derece yakınlarda erken yaşta ortaya çıkan kalp-damar hastalığı, kolesterol, ileri yaş, aktif bir yaşam tarzının benimsenmemesi geliyor. Dolayısıyla sadece kulak memesindeki çizgi, bize kişide 'kalp-damar hastalığı vardır veya yoktur' bilgisini veremiyor. Böyle bir çizgiye sahip olanlar hemen paniğe kapılmamalı, gerçekten bireysel kardiyak risklerinin ne olduğunu bilmek istiyorlarsa uzman bir hekime başvurabilirler." "Şeker hastalarının riski çok daha yüksek" Prof. Dr. Balcı, özellikle diyabetin kalp-damar hastalıkları açısından önemli bir risk faktörü olduğunu belirterek, "Şeker hastalarının kalp-damar hastalıkları açısından riski, topluma göre çok daha yüksek. Bu nedenle diyabet tanısı alanların mutlaka kardiyoloji muayenesinden de geçmeleri önemli. Yapılan tetkiklerde bir anormallik olmasa bile yılda bir kez periyodik olarak kardiyoloji hekimince değerlendirilmelerini öneriyorum." diye konuştu. Erkeklerde 50 yaş altında, kadınlarda ise menopoz öncesi, erken yaşta, kalp krizi, "bypass" ameliyatı gibi operasyonları geçiren birinci derece aile yakını olanların da mutlaka kardiyolojik açıdan değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Balcı, "Ayrıca birinci derece aile yakınında erken yaşta koroner arter hastalığı tespit edilenlerin de 'ailesel hiperkolesterolemi' dediğimiz kolesterol yüksekliği açısından da araştırılmalarını öneriyoruz." açıklamasında bulundu. Kalp sağlığını korumanın anahtarı, sağlıklı yaşam ve dengeli beslenme Prof. Dr. Balcı, sağlıklı yaşam ve dengeli beslenmenin kalp sağlığını korumanın anahtarı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "Yediğimiz her şey bizi etkiliyor. Bu nedenle öncelikle sağlıklı beslenmenin bir yaşam rutini haline getirilmesi gerekiyor. Kardiyak hastalıklardan korunma kılavuzunda da defalarca belirtildiği gibi; yeşil sebze ağırlıklı, zeytinyağlı Akdeniz tipi beslenmenin benimsenmesi önemli. Düzenli egzersiz de bu sürecin bir parçası. Haftada en az 3-5 gün, 30-50 dakika arasında tempolu yürüyüş yapılabilir. Sigara, kesinlikle uzak durulması gereken bir faktör. Ayrıca diyabet, hipertansiyon gibi altta yatan hastalıkların modifiye edilmesi lazım. Çünkü kontrol altına alınmamış diyabet, maalesef 'ateroskleroz' dediğimiz, damar duvarlarında daralmayı en çok hızlandıran faktörlerden biri. Bu hastaların şeker ve tansiyon düzeylerinin kontrol altında tutulması büyük önem taşıyor." Prof. Dr. Balcı, stresin de kalp-damar hastalıkları açısından risk oluşturduğunu belirterek, "Ömrümüzü uzatmak için stresten mümkün olduğunca uzak durmalıyız." dedi.

DEÜ'den örnek iş birliği: 'Cana can kat' projesi Haber

DEÜ'den örnek iş birliği: 'Cana can kat' projesi

DEÜ Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan ‘Cana Can Kat’ adlı örnek proje kapsamında çalışmalarına başlayan DEÜ Rektörlüğü, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve Kiraz Belediyesi iş birliğinde, orta-ileri yaş popülasyondaki kardiyovasküler risk profillerinin belirlenmesi ve hipertansiyon sıklığının saptanmasını sağlayacak sağlık taramaları yapacak. Teşhis ve tedavi süreçlerini de kapsayan proje ile ilgili protokol imza töreninde açıklamalarda bulunan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Altı hafta olarak planlanan projemiz kapsamında, ilk etapta 650 Kirazlı vatandaşımıza bu hizmeti sağlayacağız. Gerekli olması halinde bu süreyi uzatacağız. Projemiz diğer bölgeler için de örnek teşkil edecek” dedi. Türkiye’nin saygın yükseköğretim kurumlarından birisi olan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), kalp hastalıklarına yönelik sağlık projesini hayata geçirmek için ilk adımı attı. DEÜ Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan ‘Cana Can Kat’ adlı örnek proje kapsamında çalışmalarına başlayan DEÜ Rektörlüğü, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve Kiraz Belediyesi iş birliğinde, Kiraz’da yaşayan orta-ileri yaş(40-80) popülasyondaki kardiyovasküler risk profillerinin belirlenmesi ve hipertansiyon sıklığının saptanmasını sağlayacak sağlık taramaları yapacak. Teşhis ve tedavi süreçlerini de kapsayan proje ile ilgili DEÜ Rektörlük Binası’nda düzenlenen protokol imza törenine; DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, Kiraz Belediye Başkanı Saliha Özçınar, İzmir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. M. Emre Erkuş, DEÜ Araştırma Uygulama Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Caner Çavdar, Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Asım Oktay Ergene, DEÜ Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Hatice Nur Olgun ve DEÜ Üst Yönetimi katıldılar. PROJE ÖRNEK OLACAK Protokol töreninde açıklamalarda bulunan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, farklı bölgeler için de örnek teşkil edecek bir sağlık projesini hayata geçirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirtti. Rektör Hotar, “Kiraz’da geçtiğimiz günlerdeki hayvan barınağı açılışımız sırasında bize bu yönde gelen talebi hızla sonuçlandırmak istedik. İl Sağlık Müdürümüz ile derhal iletişime geçerek durumu anlattık. Tıp Fakültemiz tarafından hazırlanan ‘Cana Can Kat’ projemiz kapsamında, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve Kiraz Belediyesi iş birliğinde, ilçemizde yaşayan orta-ileri yaş grubuna yönelik kalp hastalıkları risklerini tespit etmek, tarama, teşhis ve tedaviyi kapsayan önemli bir süreci başlatmış bulunuyoruz” dedi. DÜNYA HİPERTANSİYON GÜNÜ’NDE İMZALANDI Kalp hastalıklarına yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ihtiyacının saptamasının yapılabilmesi açısından önem arz eden projenin Dünya Hipertansiyon Günü’nde hayata geçirilmesinin tesadüf olmadığını belirten Rektör Hotar, protokolün hem bilimsel hem insani hem de şifa verici yönü olduğunu vurguladı. Rektör Hotar, “Tarafların projede çok değerli katkıları var. DEÜ olarak bu anlamlı günde imzalanan projenin bilimsel altyapısını hazırlamak, etik kurul kararını almak, projenin gerçekleşmesi amacıyla gerekli altyapıyı temin etmek ve elde edilecek verilerin bilimsel makalelerde kullanmasından sorumluyuz. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak toplum yararına çalışma misyonunu benimsemiş bir yükseköğretim kurumuyuz. Bu hedefimizin bir uygulama örneğini daha göstermiş oluyoruz böylece. Projeye hızlı katkılarından dolayı il sağlık müdürümüze, belediye başkanımıza ve Araştırma Uygulama Hastanemizin değerli hocalarına teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.   TÜRKİYE RİSK ALTINDA Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her on kişiden üçünün hipertansiyon hastası olarak kayda geçtiği bilgisini paylaşan Rektör Hotar, “Kardiyovasküler hastalıklar (KVH), tanı ve tedavideki büyük ilerlemelere rağmen dünya çapında önde gelen ölüm nedenidir. Küresel bir sorun olarak ele alabileceğimiz bu hastalıkta ülkemiz de yüksek risk bölgesi içinde yer alıyor. Altı hafta olarak planlanan projemiz kapsamında, ilk etapta 650 Kirazlı vatandaşımıza bu hizmeti sağlayacağız. Gerekli olması halinde bu süreyi uzatacağız” diye konuştu.  ERKEN TANININ ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ Protokol töreninde konuşan Kiraz Belediye Başkanı Saliha Özçınar, Kiraz’da 40 yaş üzerinde yaklaşık 21 bin kişi yaşadığı bilgisini paylaşarak, “İlçedeki bu vatandaşlarımızın hastalıklarının teşhisi konusunda gecikme yaşanabilmekte ve riskli durumlarla karşı karşıya kalınabilmektedir. Dolayısıyla bu noktada erken tanının önemine dikkat çekmek istiyorum. Bu örnek projeye katkılarından dolayı DEÜ Rektörü Sayın Prof. Dr. Nükhet Hotar’a hem ilçem hem şahsım adına teşekkür ediyorum ve bu yöndeki iş birliklerimizin sürmesini temenni ediyorum” dedi. İzmir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. M. Emre Erkuş da imza törenindeki konuşmasında, projenin tüm paydaşlarıyla kapsamına ve önemine değinerek, girişimleri için DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar’a ve DEÜ Tıp Fakültesi bilim insanlarına teşekkür etti. Protokol konuşmalarının ardından projeye yönelik imzalar atılarak, kurum temsilcileri birbirlerine hayırlı olsun dileklerini ilettiler. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.