[tag] Haberleri |İlkses Gazetesi - Son Dakika [tag] Haberleri

#Karabük

Karabük haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Karabük haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kilosu 320 bin lira olan safranın hasadı devam ediyor Video Galeri

Kilosu 320 bin lira olan safranın hasadı devam ediyor

Havalar UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Karabük'ün Safranbolu ilçesiyle özdeşleşen ve "dünyanın en pahalı baharatı" olarak adlandırılan safran, havaların serin olması dolayısıyla daha çok çiçekleniyor. Safranbolu'da 3 bin 500 yıllık geçmişe sahip, Bizans döneminde Batı Anadolu'da ticareti yapılan, Osmanlı döneminde de önemini koruyan safran yağışla birlikte bu yıl erken çiçek açtı. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından geçen yıl coğrafi işaretle tescillenen safranın hasadını sürerken sezonun ortalarına gelindi. Ekim ve Kasım aylarında boyu 15-30 santimetre uzunluğa geldiğinde hasat edilen safran havanın serin olması dolayısıyla daha çok çiçeklenme imkanı yakaladı. Ağırlığının 100 bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen ve 1 kilo ürün elde edebilmek için 570 bin lifin gerektiği safranın kilosu 320 bin liradan alıcı buluyor. Yukarıçiftlik Köyü'nde safran üreticiliği yapan İsmail Yılmaz, İhlas Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, hasat sezonunun ortalarına gelindiğini belirtti. “Çiçeklenme de oldukça çoğaldı” diyen Yılmaz, “İnşallah hava da iyi gidiyor. Her gün çiçekleri topluyoruz. İçindeki lifleri temizliyoruz. Hava serin gittiği için çiçekler daha güzel açıyor. Çünkü soğuklanması gerekiyor safranın. Bu sene o soğuklanmayı tamamladı” ifadelerini kullandı. Hasadın 25 gün daha süreceğini düşündüğünü söyleyen Yılmaz, “Biz kendimiz 20 kilogram civarında ürün bekliyoruz ürettiğimiz alandan. Yeni fiyatla ilgili bir şey yok. Tamamen sezon bittikten sonra rekolteye göre fiyatlar muhtemelen değişecektir” diye konuştu.

Bakan Mehmet Şimşek: 2026’da enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz Haber

Bakan Mehmet Şimşek: 2026’da enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Karabük ziyareti çerçevesinde ilk önce AK Parti İl Başkanlığı’na ziyarette bulundu. Burada il ve ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri, İl Genel Meclisi Başkanı ve partililer ile toplantı gerçekleştiren Şimşek, daha sonra Karabük Belediyesi’ne geçti ve Başkan Özkan Çetinkaya’ya ziyarette bulundu. Çetinkaya’dan belediyenin çalışmaları hakkında brifing alan Bakan Şimşek, belediye ziyaretinden sonra "Türkiye Buluşmaları" programına katılım sağladı. Bakan Şimşek, burada gerçekleştirdiği konuşmada Orta Vadeli Program’ın tek hedefinin milletin refahını artırmak olduğunu söyledi. Bu hedefe ulaşmak için sürdürülebilir büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamanın kritik olduğunu ifade eden Şimşek, "Bizim Orta Vadeli Programımızın bir tane hedefi var. O da milletimizin refahını arttırmak. Ama büyümek yetmiyor. Büyümenin sonucu ortaya çıkan refah artışının da daha adil bir şekilde dağılımı. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı bu programın özü. Programın ana hedefi bu. Tabii bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Fiyat istikrarı ne demek? Enflasyonun düşük tek haneli seviyelere çekilmesi demek. Zaten gelir dağılımının bozulmasının en önemli sebebi enflasyon. Enflasyon yüksek olduğu zaman da büyüme performansı düşük. İşte kısa yakın dönem tarihinden bahsetmek istiyorum. 1990’lı yıllarda enflasyon ortalama yüzde 70 civarında, reel büyüme yani ülkede yıllık ortalama büyümesi yüzde 3 civarında. 2000’li yılların başına bakalım. 2000’li yılların başındaki on yıllık ortalama büyüme AK Parti hükümetinin döneminde yüzde 5,7’ye çıkmış. Yüzde 3,1’den yüzde 5,7’ye neredeyse ikiye katlanmış büyüme. Peki bu dönemde ne olmuş? Enflasyon ortalama yüzde 72’den ortalama 9,3’e düşmüş. Enflasyon düşünce ülkede kalıcı bir şekilde daha yüksek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Çünkü enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğin artması demek. Yatırımların artması, üretimin artması demek. Dolayısıyla bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonun düşük tek haneye inmesi. Çünkü sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılım için olmazsa olmaz. Peki bunu destekleyecek diğer hususlar nelerdir? Tabii ki bütçe disiplini. Bunu sağlayamazsanız enflasyonu indiremez, büyük açıklar verirsiniz. O zaman kamu büyük açık verince normalde özel sektöre yatırımlara gidecek kaynakları kamu kendisi çeker. Yani dışlama etkisi olur. Dolayısıyla bütçe disiplinini tabii ki sağlayacağız.” dedi. Enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz Türkiye’nin geçmiş zamanda yaşadığı sıkıntıların temelinde genelde büyük dış açıklar olduğunu, kalıcı kazanımlara dönmenin tek yolunun her alanda yapısal reformlar olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, “Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur’a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmeleri geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal reformlar, dönüşümdür. Her alanda tarımda, sanayide, bütün alanlarda. Yani verimlilik arttırmak, rekabet gücünü arttırmak için reform yapmamız lazım. Dolayısıyla bizim Orta Vadeli Programımızın özeti bu. Bu programla Türkiye’nin büyümesinin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Şimdi bazıları diyebilir ki büyüme yavaşlıyor. Bu geçici bir yavaşlamadır. Çünkü biz daha yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini şimdi sağlamlaştırıyoruz. Burada bu söylediklerimi çok kısa bir şekilde görsellerle zenginleştirmek gerekirse, enflasyon mayıs ayında yüzde 75, ağustos ayı itibarıyla yüzde 52’ye düştü. Önümüzdeki aylarda kalıcı bir şekilde düşmeye devam edecek. Yani enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz” diye konuştu. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak Merkez Bankasının açıkladığı yüzde 42 olan tahmin bandına yakın bir noktaya varılacağını aktaran Bakan Şimşek, “Bizim Merkez Bankamızın açıkladığı bir tahmin bandı vardı. O tahmin bandının üst kısmı yüzde 42’ydi. Bu sene muhtemelen Merkez Bankamızın tahmin bandının üstüne yakın bir noktaya çekmiş olacağız. Gelecek senede yine bandın orta noktası olan yüzde 17,5 gibi yani en azından Orta Vadeli Program’da öngörüyoruz. Ondan sonraki yıl da tek hane. Tekrar yüzde 10’un altı. Dolayısıyla enflasyonda düşüş patikası bu çerçevede. Dezenflasyonu desteklemek için yani enflasyonda düşüşü desteklemek için bütçede disiplini sağlamamız lazım. Deprem nedeniyle ağırlıklı olarak geçen sene ve bu sene bütçe açıkları yüzde 5 civarında. Milli gelire oranla büyük açık. Şimdi biz bu açığı önümüzdeki sene yüzde 3 civarında, daha sonra yüzde 3’ün altına zaten AK Parti hükümetlerine bakarsanız 20 yıllık geçmişte ortalama bütçe açığı oranı yüzde 2,4. Depreme rağmen tekrar harcama disiplinini sağlayarak biz bütçe disiplinini başaracağız. Son 20 yıla bakarsanız Türkiye’de cari açığın milli gelire oranı yüzde 3,8. Bu sene biz bu açığı yüzde 1,7’ye düşürdük. Önümüzdeki üç yıl boyunca da yüzde 1 ile 2 arası bir tahmin öngörüyoruz, orada tutacağız. Bu düzeyde cari açık sorun değil. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak. Bunun için enflasyonu tek haneye düşürmek bütçe açığını, master kriterleri çerçevesinde yüzde 3’ün altına çekmek. Cari açığı sürdürülebilir bir patika yani yüzde 2,5’un altına çekmek. Ve bunun sayesinde de şu anki sıkıntıları geride bırakmak” dedi. Yapısal dönüşüme ihtiyacımız var Milletin karşılaştığı en önemli sıkıntının hayat pahalılığı, enflasyon olduğunu, bir diğer önemli sorunun da cari açık olduğunu belirten Bakan Şimşek, cari açığı sürdürülebilir noktaya çektiklerini aktararak sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Milletimizin karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı alanı tabii ki hayat pahalılığı, yani enflasyon. Dolayısıyla bu program esas itibarıyla enflasyonu kalıcı bir şekilde aşağı çekecek bir program. Tabii enflasyonun düşmesi demek, fiyatların düşmesi demek değildir. Yani diyelim ki bu ürünün fiyatı on liraysa ben gelecek sene 11 liraya çıkarsa yüzde 10 enflasyon var demektir. Çünkü ondan 11’e çıktı. Bir sonraki sene yani birden 11 liraya değil de 10 buçuk liraya çıksa o zaman enflasyon yüzde 5 oluyor. Ama fiyat artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş demek fiyatlardaki artışın yavaşlaması demek. Peki bu program çalışıyor mu? Bir yıl uyguluyoruz. Eylül ayında programı açtık. Hedeflerimizden bir tanesi cari açığı daraltmak hatırlarsınız. Cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çekmek. Geçen sene ortasında cari açık 50 milyar doların üzerinde, 60 milyar dolar civarı. Bu sene temmuz ayından itibaren cari açık 19 milyar dolara düştü. Milli gelire oranı da haziran ay itibarıyla yüzde 2 civarına düştü. Ama yılın sonunda biz yüzde 1,5 ila 2 arası bir cari açık öngörüyoruz. Yüzde 1,7 diye programa yazdık. Dolayısıyla biz cari açıkta hedefimizden çok daha iyi bir noktadayız. Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibariyle çekmiş durumdayız. Dolayısıyla memleketin dış açık sorununu kalıcı hale getirmek için bu seviyelerde tutup, daha aşağılara çekmek için yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani sanayide dönüşüme ihtiyacınız var, bütün diğer alanlarda dönüşüme ihtiyacınız var.” Türkiye rezerv yeterliliğini sağlamış durumda Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konumuz rezerv konusu. Geçen sene program öncesi 98,5 milyar dolar civarında brüt rezervimiz vardı. Bu rezervi biz yaklaşık 58 milyar dolar arttırıp, 156 milyar dolara çıkarttık. Uluslararası tanımlara göre artık Türkiye rezerv yeterliliğini sağlamış durumda. Tabii bu dönemde önemli tartışmalardan bir tanesi swap hariç rezervlerdi. Bankalardan, Merkez Bankası diye bir geçici olarak döviz alıp ona karşılık TL verince bu bir swap işlemi oluyor. Şimdi swap hariç net rezerv eksi 60,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervleri son 12 ayda 90 milyar dolar arttırdık. Ve Türkiye’nin rezerv sorununu bu anlamda çözdük. Yani artık bu konu bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Net rezerv swap hariç 30 milyar dolar” dedi. Kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz Kur korumalı mevduattan çıkmanın hedeflendiğini aktaran Bakan Şimşek, “Diğer önemli bir konu veya önemli bir hedefimiz; kur korumalı mevduattan çıkış. Devlet şöyle bir taahhütte bulunmuş; vatandaş parasını Türk lirasında tutsun bankalarda ama eğer liradaki değer kaybı bankanın ödediği faizin üzerine çıkarsa o farkı da devlet taahhüt etmiş. Bu önemli bir belirsizlik kaynağı. Önemli bir koşullu yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. Bir de dezenflasyon sürecinden dediğim gibi liralaşma stratejimiz var. Çünkü biz liranın faizini yönetebiliyoruz, belirleyebiliyoruz. Yani hani bir aktarım mekanizması var para politikasında. Onun etkili olabilmesi için lira ağırlıklı bir sistem oluşturmamız lazım. Dolayısıyla kur korumalı mevduattan çıkış bizim için bir hedef. Son bir yılda yaklaşık 98 milyar dolar kur korumalı mevduatta düşüş oldu. Epey mesafe kat ettik. Yani eylül başı itibariyle kur korumalı mevduatın faizi 46 milyar dolara düştü 144 milyar dolardan. Biz piyasaları bozmadan önümüzdeki aylarda peyderpey bu bakiyenin daha da düşeceğini ve kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik” diye konuştu. Biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik Geçen yıl alınan tedbirler ile harcamaları kontrol altına aldıklarını belirten Bakan Şimşek, “Bakın Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı geçen sene yüzde 32 civarı. Şu anda yüzde 53 civarına çıkmış durumda. Bir yılda muazzam bir başarı var. Yani Türk lirasına vatandaşımızın ve uluslararası aktörlerin güveni arttı. Dolayısıyla bir taraftan cari açıkta azaldı bir taraftan KKM’den çıkıyoruz. Bir taraftan rezerv biriktirdik. Bir taraftan da liraya güveni tekrar tesis ediyoruz. 20 yıllık ortalamalara bakarsanız Türkiye’nin bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,4. Fakat deprem etkisiyle geçen sene EYT etkisiyle tedbir almasaydık bütçe açığı uzun vadeli ortalamanın beş katına çıkıyordu. Ama Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi. Dolayısıyla geçen sene tedbir aldık. Geçen sene harcamaları kontrol altına aldık. Deprem hariç ve arz vergileri arttırmak zorunda kaldık. Ama bunu yapmasaydık enflasyon çok farklı seviyelerde olabilirdi. Çok daha yüksek seviyelerde olabilirdi. Dolayısıyla biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik” şeklinde konuştu. Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri düştü Gelecek yıllarda deprem etkisinin azalması, kamuda disiplin ve tasarruf ve diğer etkenlerle beraber bütçede düzelmelerin süreceğine dikkat çeken Bakan Şimşek, “Geçen sene bütçe açığı yüzde 5,27’ydi. Ama bunun üçte ikisi depremle alakalı. Bunun 3,6 puanı depremden kaynaklı. Dolayısıyla deprem etkisi azaldıkça bu sene de deprem etkisi yüksek. İnanıyoruz ki bütçede düzelme devam edecek. Tabii vatandaşımız bizden kamuda disiplin istiyor, tasarruf istiyor. Bu konuda önemli adımlar attık. Şöyle son on yıla bakarsınız. Deprem hariç yüce meclisimizin kabul ettiği bir bütçe var. Bir de gerçekleşen bir bütçe var. Genelde on yılın ortalamasından bahsediyorum. On yıl boyunca deprem etkisi hariç, ortalama yıllık bütçedeki sapma yani başlangıç ödeneğine göre gerçekleşme ortalama 9,1 daha yüksek çıkmış. On yıllık bir ortalama. 2024 yılında tesis ettiğimiz bütçe değişikliğiyle, harcama değişikliği harcama kontrolüyle ayrıca tasarruf tedbirleriyle başlangıç ödeneğine göre sapma ondan önceki yani 2024’ten önceki on yıl ortalamanın onda biri bile değil. Dolayısıyla geçen sene ve bu sene attığımız adımlarla bütçe harcamalarında kontrolü ve sağlamış durumdayız. Ve bunun sayesinde muazzam bir tasarruf var. Ve bu tasarruf miktarı gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1.8i’ine kadar bu sene çıkması öngörülüyor. Türkiye’nin bütün bu çabaları sayesinde, bu program sayesinde risk primi 700 baz puandan 200 baz puana kadar düştü. Biz bu programı başarılı bir şekilde uygulamaya devam edersek belki gelecek sene bu vakitlerde risk primimiz 200 baz puanın altında bir noktada olması muhtemeldir. Bunun sayesinde Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri düştü. Dış borçlanma maliyeti bu hazinenin, devletin yani. Özel sektörün maliyetleri bunun çok üzerinde. Geçen senenin başında hazine borçlanma maliyetleri yüzde 9.75 iken bugün 6.75 civarına kadar düşmüş durumda. 300 baz puan deyip geçmeyin. Yani 250 milyar dolar borcumuz var. Bunu yüzde 9.75 yerine yüzde 6.75’le döndürürseniz muazzam rakamlara tekabül ediyor.” şeklinde konuştu. Biz bu programı devam ettirelim notumuz artmaya devam edecek Muhalif kesimleri eleştirerek “’Program yok, işe yaramaz’ diye konuşan Bakan Mehmet Şimşek, dünyada bir tek Türkiye’nin kredi derecelendirme puanının arttığına vurgu yaparak, “Bakın geçen senenin ilk beş ayında reel sektör yüz dolar borç ödediğinde dış borç sadece 73 dolar bulabiliyor. Bankacılık sektörü yüz dolar borç ödediğinde 97 dolar bulabiliyordu. Şimdi ise reel sektör ben yüz dolar borç ödediğinde 122 dolar daha ucuza daha düşük maliyetlerle bulabiliyor. Benzer şekilde bankacılık sektörü 100 dolar borç ödediğinde dünyadan 153 dolar alabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin dış finansal sorununu çözdük. Risk primini düşürdük. Borçlanma maliyetlerini aşağıya çektik. Ve kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu artırıyor. 2024 yılında dünyanın önde gelen üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu arttırılan tek ülke dünyada Türkiye. Şimdi bazı kesimler uzun bir süre ortada bir program yok dediler. Halen diyenler var aslında. Program yok diyorlar. Sonra programın olduğu çıkınca bu program işe yaramaz dediler. Bu programa kaynak gelmez dediler. Dışarıdan bu programa kaynak gelmez dediler. Net rezervler 90 milyar dolardı. 2003-2013 döneminde net rezervimiz 32 milyar dolarmış. On yılda net rezerv 38 milyar dolarmış. Son 12 ayda 90 milyar dolar. Bu defa dediler ki yok dediler tamam rezervler artıyor. Halbuki bu gelen paranın dörtte üçünden fazlası vatandaşımızın uluslararası kuruluşların Türk lirasına olan güveninden kaynaklanıyor. Daha uzun vadeli kaynak ve politikayı tercih ediyor. Denetim kuruluşları durup dururken not artırmıyor. Olmayan bir programda not artırılır mı? Ama hala bazı çevreler ortada program yok diyorlar. Ve bazı derecelendirme kuruluşları iki kademe artırıyor. Biz bu programı devam ettirelim notumuz artmaya devam edecek. Rahmetli Özal döneminde geldim ben ilk işte kredi notu düşürülmüş. 90’lı yılların başında Türkiye’ye bir kredi notu verilmiş. O zaman borcu çok düşük. Türkiye’ye yatırım yapılabilir kredi notu verilmiş. İki yıl sonra yani 1993’te yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetmiş. Notumuz düşmüş. Notumuzun tekrar yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi 19 yıl almış. 2013’te sağladık.” şeklinde konuştu. Türkiye’nin olduğu en önemli makro ekonomik sorun enflasyondur 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Türkiye’nin puanının “Yatırım yapılabilir” seviyesinin altına düştüğünü, yeniden yatırım yapılabilecek seviyeye çıkartmakta kararlı olduklarını aktaran Bakan Şimşek, “Bu defa çok daha hızlı olacak” diyerek şu şekilde devam etti: “Sonra hain darbe girişimi sonrası tekrar kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin altına düştü. Biz tekrar Türkiye’ye yatırım yapılabilir ülke seviyesinin notuna çıkartmakta kararlıyız. Bu defa çok daha hızlı olacak. Öyle görülüyor. Türkiye’nin olduğu en önemli makro ekonomik sorun enflasyondur. Enflasyon yeni bir konu değil ama kolay bir konu da değil. 1970’li yıllarda hükümetler gelmişler. Enflasyonu indireceğiz demişler. İndirememişler. 1980’li enflasyonu düşürememişler. Doksanlı yıllarda her hükümet geldiğinde enflasyonu düşüreceğiz demiş. Enflasyon yüzde yetmiş civarı. 2000’li yılların başında AK Parti hükümetleri döneminde enflasyon tek haneye düşürüldü. Uzun süre orada kaldı. Fakat maalesef son yıllarda tekrar yükseldi. Şimdi tekrar biz enflasyonu tek haneye indirmek istiyoruz. Bu kolay bir süreç değil. 1970’li yıllardan bu yana elli altı ülkede yüzün üzerinde enflasyon şoku yaşanmış. Değişik dönemlerde. Enflasyonu şok öncesine düşürülmesi şok öncesi seviyeye geri getirilmesi ortalama 3,4 yıl alıyor. Bu dünya değeri. Bizim programın ilk yılı geride kaldı. Biz inanıyoruz 2026’nın sonunda kararlı bir şekilde sabırla bu programı uygulayarak enflasyonu tekrar tek haneye düşüreceğiz. Nitekim biz zaten şunu öngördük. Dedik ki programın bu geçiş döneminde enflasyon yükselecek. Mayısta zirveyi bulacak dedik. Mayısta zirveyi bulduk. Mayıstan bu yana enflasyonda 23,5 puanlık düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Yılı yüzde kırk civarında bir enflasyonla kapatacağız. Gelecek senede yüzde yirminin altına bir enflasyon, bir sonraki sene de yüzde onun altına bir enflasyon.” Hepimizin yeniden belki eğitilmesi gerekir Her alanda yapısal dönüşüme vurgu yapan Bakan Şimşek, “Reform gündemine gelince, şimdi makro ekonomide dengeleri düzeltmek için çaba gerekiyor. Para politikası tedbirleri, maliye politikası tedbirleri. Peki diyorlar ya memleketin sorunları, para politikası tedbirleriyle çözülemez. Biz hiçbir zaman memleketin sorunları para politikası tedbirleriyle çözülür demedik, demiyoruz. Sadece maliye politikası tedbirleriyle sorunları çözeriz, onu da demedik. Tam aksine, tabii ki para politikası, maliye politikası, gelirler politikası ama en önemlisi yapısal politikalar. Yani yapısal reform. Yapısal dönüşüm. Çünkü esas kazanımlar burada. Dolayısıyla ülkemizin makro ekonomik dengesizliklerini, sorunlarını çözmek için çok kapsamlı bir problem ortaya koyuyor. Ve bizim programın en büyük bileşeni, en detaylı kısmı en çok sayfa tutan merak edenler için, okumak isteyenler için en büyük kısmı yapısal dönüşüm kısmıdır. Yapısal dönüşümün temel alanları bunlar. Biz insanımıza yatırım yapacağız. Ya sadece öğrenciden bahsetmiyorum. Hayat boyu öğrenmeden bahsediyorum. Şu anda okulda olmayıp da niteliklendirilmesi gereken nitelik yani beceri kazandırması gereken geniş bir nüfus var. Yapay zekâ çağındayız. Hepimizin yeniden belki eğitilmesi gerekir. İleri becerileri kazanmamız gerekiyor. Dolayısıyla bizim en önemli gündemimiz beşeri sermayenin yani insan stokumuzun kalitesinin arttırılması, becerilerinin arttırması. Diğer bir konu yatırım. Şimdi yatırım çekmek için bakın dün Cumhurbaşkanımızın başkanlığından dünyanın önde gelen büyük kuruluşlarda ve şirketlerin temsilcileriyle epey bir mesai yaptık. Bütün dünyaya yatırım çekme yarışında. Yatırım çekmemiz için veya Türkiye’deki yatırımları tutmak bizim müteşebbislerin bizim girişimcilerin başka ülkeler yerine Türkiye’de yatırım yapmasını sağlamamız için ne yapmamız lazım? Yatırım ortamını iyileştirmemiz lazım. Yatırım ortamını iyileştirmek çok kapsamlı bir alan. Hukuk devletini güçlendirmekten başlıyor. Bütün yani birçok unsuru içeriyor. Dolayısıyla yatırım ortamının iyileştirilmesi mesela enflasyon varsa öngörülebilirlik düşüktür. Enflasyonu düşürdüğü zaman yatırım ortamını iyileştirir. Finansmana erişimi iyileştirir. Eminim buradaki girişimcilerimizin çoğunu kafasındaki en önemli sorun finansmana erişimdir” dedi. Rekabet gücü artacak. Büyüme potansiyelimiz artacak 2026’da hayata geçirilecek olan karbon vergisi hakkında da konuşan Bakan Şimşek, dijital dönüş, yeşil dönüşümün altını çizerek: “Faturayı başkasına çıkartmadan kalıcı bir şekilde finansmana erişimi uygun koşullarda sağlamanın yolu enflasyonu kalıcı bir şey tek haneye ve düşük tek haneye çekmek. Bunu geçmişte başardık. Tekrar inşallah başaracağız. Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi yani sadece bankalardan yatırım amaçlı imkanlara erişim yetmiyor. Mutlaka sermaye piyasası enstrümanlarını da güçlü bir şekilde devreye almak gerekiyor. Kamu maliyesinde reform. Örneğin harcama disiplini bir reformdur. Şu anda dünyanın en önde gelen iki temel alanı. Yeşil dönüşüm demek Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması demek. Bu niye önemli? Sadece çevreyle ilgili değil. Bizim mal sattığımız bazı bölgeler örneğin Avrupa Birliği diyor ki ben 2026’dan itibaren belli sektörlere vergi koyacağım diyor. Eğer karbon ayak izi yüksekse. Yani karbon vergisinden bahsediyoruz. İşte Türkiye’nin bütün bu süreçlere hazırlıklı olması için yeşil dönüşümü hızlandırması lazım. Dijital dönüşüm. Her alanda şimdi etkisini gösteriyor. Şimdi esnafımız diyor ki efendim online satış. Bakın satışlar dijitalleşti. Süreçler dijitalleşiyor. Ama her alanda. Sadece tek bir alanda değil. Dolayısıyla bizim mutlaka yeşil ve dijital dönüşüm sağlamamız lazım. Bütün bunların sonucunda ne olacak biliyor musunuz? Türkiye’de verimlilik kalkacak. Rekabet gücü artacak. Büyüme potansiyelimiz artacak. Biz de doğru politikalarla sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayacağız. Vergi politikaları üzerinden dezenflasyon üzerinden gelir dağılımını bugünkü durumdan çok daha iyileştireceğiz.” şeklinde konuştu. Bakan Şimşek, toplantıdan sonra Karabük Valiliği ve Kardemir’i ziyaret ederek şehirden ayrılacak.

Karadeniz’in Zeugması Hadrianopolis ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor Haber

Karadeniz’in Zeugması Hadrianopolis ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor

Karabük’ün Eskipazar ilçesinde bulunan Hadrianopolis Antik Kenti yerli ve yabancı misafirlerini ağırlamayı sürdürüyor. MÖ 1. yüzyılda kurulan ve MS 8. yüzyıla kadar yerleşim sebepli kullanıldığı düşünülen antik kenti ziyaret edenler tarih ile iç içe vakit geçirme fırsatı elde ediyor. Cam konstrüksiyonla kapatılan Roma Hamamı ziyaretçilerin beğenisini kazanıyor. Gökay Şahindokuyucu, “Antik kentin kazılarını duyduktan sonra burayı bir ziyaret etmek istedik. Aslında beklentimizden çok daha üstte bir şey gördük. Alanların korunmasına gerçekten özen gösterilmiş. Genel anlamda tarihi yansıtır bir şekilde kazıların güzel ilerlediğini düşünüyorum” diye konuştu. Şahindokuyucu, "Alanı çok daha iyi bir şekilde, kuş bakışı görme şansımız oluyor. Detaylara aşağıdan bu kadar hakim olamazken üstten çok daha net görebiliyoruz. Mozaik tarafının tamamını görme şansımız oluyor. Bu bence ekstra bir deneyim sağlamış. O yüzden bu teras durumu gerçekten alana güzel bir nokta katmış" dedi.. Cengiz Gümüşkar, “Kütahya'dan geliyoruz. Bir düğün vesilesiyle Safranbolu'ya geçiyoruz. Yolda tabelayı gördük. Dolayısıyla hani kendi coğrafyamızda böyle bir tarihi eserlerin merakı olduğu için geçerken uğrayalım dedik. Kütahya'mızda da işte tarihi Aizanoi Antik Kenti var. Dolayısıyla bunlar bizim ilgi alanımıza girdiği için yolumuzu biraz böyle bu tarafa doğru çevirdik” dedi. Ahmet Zeybek ise, “Bizler de mümkün mertebe gördüğümüz takdirde merak ediyoruz. Eski insanlar ne yapmışlar, nasıl yaşamışlar? O zamana ait kalan buluntular için çok ciddi ve hassas çalışmalar da yapılıyor. Bu sebepten dolayı biz de mümkün mertebe yolumuz düştükçe bu şekilde ziyaretlerimizi sürdürüyoruz” dedi. "İçerinin doğallığını da korumuş oluyor” Zeybek aynı zamanda ilk kez mozaiklerin cam konstrüksiyonla kapatıldığını gördüğünü aktardı. Zeybek, “Gerçekten muazzam bir çalışma olmuş. Hem kolay bir şekilde inceleme şansı tanımlıyor hem de içerinin doğallığını da korumuş oluyor bu şekilde. Gerçekten çok beğendik bu projeyi” dedi.

43 yıldır diktiği elbiselerle 4 çocuğunu meslek sahibi yaptı Video Galeri

43 yıldır diktiği elbiselerle 4 çocuğunu meslek sahibi yaptı

Erzincan’da eşine destek olmak için 43 yıl önce öğrendiği dikim işiyle 4 çocuğunu okutup meslek sahibi yapan Arife Çelik, 8 ay önce Karabük'e yerleşerek özel olarak diktiği elbiseleri açtığı mağazada satıyor. Çocuk yaşlarda dikim işiyle tanışan Arife Çelik (53) evlendikten sonra eşine destek olmak için Erzincan’daki evinin bodrum katını atölyeye çevirdi. Eski elbiseleri dikerek kendini geliştiren Çelik, ev ekonomisine katkı sağlarken 4 çocuğunu okutup meslek sahibi olmalarını sağladı. 5 yıl önce eşini kaybeden Çelik, 8 ay önce Karabük’te görev yapan kızının yanına yerleşti. Burada da boş durmayı sevmeyen Çelik, kızının desteğiyle açtığı mağazada özel olarak diktiği elbiseleri satıyor. “Anne olduktan sonra yüküm ağırlaştı” Arife Çelik, “İlkokul mezunuydum, ortaokulu dışarıdan bitirdim. 16 yaşında evlendim. 17 yaşında anne oldum. Anne olduktan sonra yüküm ağırlaştı tabii ki. Eşim memurdu. Belli bir zaman memur maaşlarını alamadılar. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Dikim işini küçüklükten itibaren zaten biliyordum. 9 yaşındayken ben makinenin başına oturmuştum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir çeyizim de alınan bir makinem vardı. Onunla başladım. Eskilerden pantolonları küçülttüm, çocuklara bir şeyler diktim ve dikişimi geliştirdim. Sonra dışarı dikmeye başladım. Tabii ki diktiklerim beğenilince” dedi. Yaptığı iş sayesinde çocuklarını okuttuklarını belirten Çelik, bir mağaza açmak hayali olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Çünkü sürekli evde çalışmıştım. Böyle bir yer açmakta hayalimdi. Şükürler olsun. Kızım destek oldu bana. Büyük bir destek oldu. Halen de destek oluyor. Onun sayesinde böyle bir yer açtım. Bunları gördüğünüz her şey bizim kendi el emeğimiz. Benim burada şu an hazır tek bir tane ürünüm yok. Buraya taşınalı 8 ay oldu. 8 ayda da böyle bir yer açmak ve bütün ürünleri kendim dikip sergilemek gerçekten beni onurlandırıyor, gururlandırıyor.” Yıllar önce dikim işine başlarken evinin bodrum katını atölyeye çevirdiğini anlatan Çelik, “Bodrum katını atölyeye çevirdim. Çünkü eşim dışarıda çalışmama müsaade etmiyordu. Biraz tutucuydu. Sabah saat 08.00’den gece yarılarına kadar orada çalışıyordum. Makinelerin hepsini alabilmek için de tek bir makineyle başladım. Bir tane çeyizimde makinem vardı. Onunla çalıştım. İşte ikinci makinemi aldım. Sonradan üçüncü makinemi aldım. Sonradan makinelerimin hepsini yeniledim, sanayiye çevirdim” diye konuştu. Çelik, “Çocuklarımın hepsi ekmeklerini buldular. Şimdi bana ‘Anne artık çalışma. Biz hani neye ihtiyacın varsa karşılarız’ diyorlar ama ben makinelerin yağ kokusunu almazsam hasta olurum diyorum. Yani ben bir şeylerle uğraşmam gerekiyor. Elimden gelen şeyleri sergilemek bir beceri olaraktan sunmak hoşuma gidiyor. Çalışıp kazanmayı seviyorum” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.